Bu Blog içinde Ara

8 Ocak 2022 Cumartesi

Kalbinde zerre miktarı kibir olan kimse Cennete giremez

 Abdullah b. Mes'ud -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kalbinde zerre miktarı kibir olan kimse Cennete giremez."

Bir adam şöyle dedi: İnsan, elbisesinin güzel, ayakkabının güzel olmasını ister?

Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Şüphesiz ki Allah güzeldir; güzelliği sever. Kibir; hakkı inkâr ve insan­ları küçümsemektir.”[Muslim: (91).]


Âdemoğlu bana kötü söz söyler

 

Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi:  Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu:

"Âdemoğlu bana kötü söz söyler. Hâlbuki bu ona yakışmaz. Yine Âdemoğlu beni yalanlar. Hâlbuki bu ona yakışmaz. Bana kötü söz söylemesine gelince: Onun, benim çocuk edindiğimi söylemesidir. Ben, bir olanım, Samed’im (her şeyden müstağni, her şey bana muhtaç), doğurmadım ve doğurulmadım ve hiçbir kimse benim dengim olmamıştır. Beni yalanlamasına gelince: Bu da onun, beni ilk defa yarattığı gibi, Allah beni öldükten sonra tekrar yaratamaz sözüdür. Hâlbuki ilk yaratma, benim üzerime ikinci defa yaratmaktan daha kolaydır.”[Buhari: (3193, 4974, 4975).]


4 Ocak 2022 Salı

Zulüm üçtür

 

Enes -Allah O'ndan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Zulüm üçtür: Bir kısım zulümde vardır ki Allah ondan bir şey terk etmez. Bir kısmı var ki Allah onu bağışlar. Bir kısmı var ki Allah onu bağışlamaz. Bağışlanmayan zulüm, Allah’a ortak koşmadır ki Allah bunu bağışlamaz. Allah’ın bağışladığı zulüm ise kul ile Allah arasında olan haksızlıktır. Terk edilmeyen zulüm ise kulların birbirleriyle olan haksızlıklarıdır ki Allah birinin diğerinden hakkını alır.”Ebu Davud et-Tayâlisî, (2223). İsnadında Rabî‘ b. Sabîh ve Yezîd er-Rukkâşî olduğundan dolayı senedi zayıftır. Ebu Nu‘aym, “el-Hilye” (6/309). Bezzâr: (3439). Albâni “Sahîhul-Câmi’ de hasenlemiştir. (3961). “es-Silsiletus-Sahiha” (1927).



Kim, sabah namazından sonra

 

Ebû Zerr -Allah O’ndan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim, sabah namazından sonra diz çökmüş durumda hiçbir şey konuşmadan on kere: «Lâ ilâhe illallâhu vehdehû lâ şerîke leh, lehul-mulku velehul-hamdu yuhyî ve yumît ve huve ‘alâ kulli şey in kadîr» (Allah’tan başka hakkıyla ibadet edilecek hiçbir ilah yoktur. Sadece Allah vardır. O tekdir, O’nun ortağı yoktur. Saltanat ona aittir. Hamd ona mahsustur. Hayat verip öldüren de O’dur. O’nun her şeye gücü yeter) derse kendisine on sevap yazılır, on günahı silinir. On derece yükseltilir. O gün boyunca her türlü kötülüklerden korunur. Şeytandan korunur. Allah’a şirk koşmaz ise işleyeceği hiçbir günah ona zarar vermez, günahları silinmiş olur.”Tirmizi: (3474), Bezzar, Musned: (4050), Nesâî, ‘Amelul-Yevmi vel-Leyleti: (127).


Sakın eğri yollara sapmayın

 Nevvâs b. Sem’ân el-Ensârî -Allah O'ndan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah dosdoğru yoluna dair bir örnek verdi. Yol boyunca iki duvar, duvarlarda açık kapılar ve kapılar üzerinde de örtüler vardır. Yolun başında ve üzerinde bir çağırıcı daima şöyle çağırır: “Ey insanlar! Hep birlikte bu yola girin. Sakın eğri yollara sapmayın.” Ve sıratın üstünde bir çağıran vardır. O kapılardan bir kapıyı açmak istediğinde o şöyle der: Sana yazıklar olsun! Onu açma! Şayet sen onu açarsan İslam yoluna girersin. Yolun iki kenarındaki kapılar Allah’ın yasaklarıdır. Açık olan kapılar: Allah’ın haramlarıdır. Sıratın başındaki çağıran: Allah’ın Kitabı’dır. Sıratın üzerindeki çağıran ise her müslümanın kalbinde olan Allah’ın vaizidir (vicdan denilen şeydir).”

Bu, Allah’ın yoludur

 Abdullah ibnu Mesud -Allah O'ndan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem bizim için yere bir çizgi çizdi ve: “Bu, Allah’ın yoludur” buyurdu. Sonra da bu çizginin sağına ve soluna çizgiler çizdi ve şöyle buyurdu: “Bunlarda ayrı yollardır ki o her yolun başında o yola çağıran bir şeytan vardır.” Sonra Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şu âyeti okudu: “Bu, hiç şüphesiz, benim dosdoğru yolumdur; bu itibarla ona uyun; diğer yollara uymayın. Aksi halde sizi O'nun yolundan ayırır.” (Enam: 153).

Her kim bizim şu dinimizde ondan olmayan bir şey icad ederse o (îcad) reddolunur

 

Âişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Herkim bizim bu dinimizde olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey reddolunmuştur, geçerli değildir."[Buhari: (2697), Muslim: (17, 1718).]

Ve Müslim’de; “Her kim bizim şu dinimizde ondan olmayan bir şey icad ederse o (îcad) reddolunur.” buyurdular.

Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin; birbirinizi sevin, ihtilâf etmeyin

 

Sa‘îd b. Ebî Burde, babasından, O da dedesinden bildirdi. O şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Muâz’ı Yemen'e gönderdi ve şöyle buyurdu:

"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin; birbirinizi sevin, ihtilâf etmeyin."


Bu fakir adam, diğeri gibi zengin olan dünyâ dolusu insandan daha hayırlıdır

 Sehl ibnu Sa'd -Allah O’ndan razı olsun- şöyle dedi:

 Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanından bir adam geçti. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:

-"Bu kişi hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Orada bulunanlar şöyle dediler:

-Bu kimse bir kadınla evlenmek istese, nikâh olunmaya; birisi hakkında aracı olsa, şefaati kabul edilmeye; bir söz söylese, sözü dinlenmeye lâyık bir kimsedir.

Sonra Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem sükût etti. O esnada Müslümanlardan fakir bir kimse uğradı.

Bu defa da Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:

-"Bu adam hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Orada bulunanlar:

-Bir kadınla evlenmek istese, evlendirilmeye; birine aracı olsa, kabul edilmeye; bir söz söylese, sözü dinlenilmeye layık bir kimse değildir, dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

-"Bu fakir adam, diğeri gibi zengin olan dünyâ dolusu insandan daha hayırlıdır."

Buhari: 6447, 5091)

O, dünyada hatırlanmak ve övülmek için verirdi

 Ummu Seleme -Allah O'ndan razı olsun- Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve selleme şöyle dedi:

Hişâm ibnu Muğîra akrabaya iyilik yapar, misafire ikram eder, köleleri azad eder ve yemek yedirirdi. Şayet sana ulaşmış olsaydı, İslam’ı kabul ederdi. Bütün bunların ona faydası olur mu?

Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Hayır. O, dünyada hatırlanmak ve övülmek için verirdi. O, bir gün olsun: Rabbim! Kıyamet günü beni bağışla! demedi.”Taberânî “Mu‘cemul-Kebîr” (23/606), Ebu Ya‘lâ “Musned” (6965). 

Ey Allah'ın Rasûlü! bana nasihat et

 Muaz b. Cebel -Allah O'ndan razı olsun- şöyle dedi: Kendisi bir yolculuğa çıkmak istemişti. Bunun üzerine:

-Ey Allah'ın Rasûlü! bana nasihat et, dedi. Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem:

-“Allah’a ibadet et ve O’na hiçbir şeyi ortak koşma” buyurdu.

-Ey Allah'ın Rasûlü! Bana daha fazla nasihat et, dedi.

Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem:

-“Birine bşir kötülük yaptığında ardından hemen iyilik yap” buyurdu.

-Ey Allah'ın Rasûlü! Bana daha fazla nasihat et, dedi.

Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem:

-“Dosdoğru ol ki ahlakın güzelleşsin” buyurdu.Hâkim: (1/121, 4/272).

Sizin için vasiyette bulunacağım. Sizlere iki şeyi emreder, iki şeyden de yasaklarım. Sizleri şirkten ve kibirden yasaklarım. Sizlere Lâ ilâhe illallâh’ı emrederim

 Abdullah ibnu Amr -Allah O'ndan razı olsun- şöyle dedi:

Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellemin yanına üzerinde cübbe olan bir bedevi geldi ve dedi ki: Bu arkadaşınız her çobanın kadrini yükseltmek, her at sahibinin de kadrini alçaltmak istiyor.

Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem öfkeli bir şekilde ayağa kalktı ve bedevinin cübbesinin yakasını tuttu ve adamı salladı. Sonra da: “Üzerinde, akletmeyen birinin elbisesini görmüyorum” buyurdu. Sonra Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem geri döndü ve oturdu. Ardından şöyle buyurdu: “Nuh’a -Allah selamı O'nun üzerine olsun- ölüm yaklaşınca iki oğlunu yanına çağırdı ve şöyle dedi: Sizin için vasiyette bulunacağım. Sizlere iki şeyi emreder, iki şeyden de yasaklarım. Sizleri şirkten ve kibirden yasaklarım. Sizlere Lâ ilâhe illallâh’ı emrederim. Şayet göklerle yer ve bu ikisi arasındakiler terazinin bir kefesine konsa, diğer kefesine de Lâ ilâhe illallâh konsa muhakkak Lâ ilâhe illallâh ağır basardı. Şayet gökler ve yer bir halka olsaydı ve onun üzerine konsaydı muhakkak halka çatlar veya kırılırdı. Sizlere Subhânallâhi ve bihamdihî’yi emrederim. Muhakkak ki bu, her şeyin namazıdır (duasıdır). Her şey onunla rızıklandırılır.”Ahmed: (7101), Hâkim: (49/1) ve (2/541, 543).

Şayet yeryüzünde ne varsa ve bir o kadarı daha senin olsaydı bu azaptan kurtulmak için onu feda eder miydin

 Enes b. Malik -Allah O’ndan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Allah Azze ve Celle cehennemde en hafif bir azabla cezalandırılan birine şöyle der:

-”Şayet yeryüzünde ne varsa ve bir o kadarı daha senin olsaydı bu azaptan kurtulmak için onu feda eder miydin?”  O da:

-Evet feda ederdim, diye cevap verir. Onun bu cevabı üzerine Allah Azze ve Celle şöyle der:

-”Ben daha sen henüz Âdem’in sulbünde iken ben senden bundan çok daha kolay, çok daha basit bir şey istemiştim. O da bana hiçbir şeyi şirk koşmaman ve böylelikle de seni ateşe sokmamamdı. Ancak sen bundan kaçındın ve bana şirk koştun.” Hadisin Buharide geçtiği diğer yerler: 3334, 6538, 6557

Seyyidul-İstiğfâr

 Şeddâd ibnu Evs -Allah O’ndan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Allah’tan bağışlanma isterken söylenilecek sözlerin en üstünü (Seyyidul-İstiğfâr) şu sözlerdir:

“Allahım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilah yoktur. Beni sen yarattın, ben senin kulunum. Ben gücüm yettiğince sana verdiğim ahdim ve sözüm üzereyim. Yapmış olduğum günahların şerrinden sana sığınırım. Üzerime olan nimetlerini itiraf ediyorum. Yapmış olduğum günahlarımı itiraf ediyorum. Beni bağışla! Muhakkak ki günahları senden başkası bağışlayamaz.”

Her kim bu sözleri kalbinden ihlâslı bir şekilde ve sevabına kesin inanarak gündüz vakti söyler ve o günün akşamına varmadan ölecek olursa muhakkak ki o Cennet ehlindendir. Her kim bu sözleri kalbinden ihlâslı bir şekilde ve sevabına kesin inanarak geceleyin söyler ve sabaha ulaşmadan önce ölürse o da Cennet ehlindendir."Buhari: (6306, 6323)

2- Peygamberler, Tevhid İçin Gönderilmişlerdir

 

Abdullah ibnu ‘Amr ibnul-‘Âs -Allah O’ndan ve babasından razı olsun- şöyle dedi:

Allah Azze ve Celle Kurân’da Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi şu şekilde vasfetmiştir: “Ey Peygamber, biz seni hakîkaten bir şâhid, bir müjdeci, bir korkutucu olarak gönderdik.”  (Ahzab: 45) Tevrat’ta da O’nu şu şekilde vasfetmiştir:

“Ey Peygamber, biz seni hakîkaten bir şâhid, bir müjdeci, bir korkutucu ve ümmîlere bir koruyucu olarak gönderdik. Sen elbette benim kulum ve Rasûlümsün. Ben sana “Mütevekkil” adını verdim. Bu peygamber kötü huylu, katı kalpli, çarşılarda çığırtkan değildir. O, kötülüğe kötülükle mukabele etmez, fakat o kötülüğü af ve mağfiret ile karşılar. Allah, sapmış olan milleti bu peygamber ile onları Lâ ilahe illâllah demeleri suretiyle doğrultmadıkça, O peygamberin ruhunu asla kabzetmeyecektir. Allah birçok kör gözleri, birçok sağır kulakları, birçok kapalı kalpleri bu tevhid kelimesiyle açacaktır."[Buhari: 4838]