Bu Blog içinde Ara

2 Ağustos 2012 Perşembe

Nifak, inanmadığı halde inanıyor görünmek, akide ve düşüncede münkir olmasına rağmen farklı bir tavır ve kanaat sergilemektir.

Yüce Allah, insanları inanmak ve inanmamak konusunda muhayyer bırakmıştır. Zaten İslâm’ın tabiatında zorlama yoktur. Bununla beraber bir kısım insanlar, dinin öğretilerine karşı kalplerinde inkâr ve şüphe taşıdıkları halde Müslüman olduklarını dillendirmişlerdir. Sürekli iki yüzlü davranmak demek olan bu hâl, İslâmî terminolojideki ismiyle nifak ferdî-içtimaî bir riyakarlık ve bir ruh hastalığıdır.

Mümin, saf ve şereflidir; günahkâr ise, düzenbaz ve alçaktır

Rasûlüllâh (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
الْمُؤْمِنُ غِرٌّ كَرِيمٌ، وَالْفَاجِرُ خِبٌّ لَئِيمٌ
‘Mümin, saf ve şereflidir; günahkâr ise, düzenbaz ve alçaktır.’ Buhârî, el-Edebu’l-Mufred, (418); Ebû Dâvud, (407); Tirmizî, (1964);

Kıyâmette ne dinar, ne de dirhem vardır

“Mal veya namus meselesinde bir kardeşi için zimmetinde bir haksızlık bulunup da (dünya hayatından) alınmadan önce onunla helâlleşen kula Allah rahmet etsin. Çünkü orada  (kıyâmette) ne dinar, ne de dirhem vardır. Eğer sevabları varsa bu sevablardan alınacak, şâyet sevabları yoksa onların günahlarından (alınıp) bunun sırtına vurulacaktır.” (Tirmizî, Sıfatu'l-Kıyâme 1, hadis no: 2534)

Allah, ona yardımcı olur

 “Kim, hürmeti düşecek, şerefinden noksanlık olacak bir yerde müslümana yardımcı olmaz, onu yalnız bırakırsa, Allah da yardımını istediği yerde onu yalnız bırakır. Kim şerefinden kaybedeceği, saygının azalacağı bir yerde müslümana yardımcı olursa, yardımını istediği yerde Allah, ona yardımcı olur.” (Ebû Dâvud, Edeb 41, hadis no: 4884)

Kim, insanların kızması pahasına Allah’ı dost edinirse

“Kim, insanların kızması pahasına Allah’ı dost edinmekle O’nu râzı ederse Allah o kimseyi insanların nazarında yüceltir. Kim de Allah’ın gazabına rağmen insanları râzı ederse, artık onu Allah’ın  azâbından  hiçbir şekilde kurtarmak mümkün olmaz.” (Tirmizî, Zühd 64)

Âhir zamanda insanlar üç fırkaya ayrılacaktır

Dünya ve âhiretleri, rıza ve öfkeleri, çırpınma ve gayretleri sadece bu mantık ölçüsüyledir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Âhir zamanda insanlar üç fırkaya ayrılacaktır.

Büyük fark vardır

Dünya metaını değersiz bilip Allah (c.c.) yolunda çalışanlar ile kıymetsiz dünya menfaatleri ve hakir arzuları için dini oyuncak haline getirenler arasında ne kadar da büyük fark vardır.

"Emanete riayet etmeyenin îmanı, verdiği sözü de yerine ge­tirmeyenin dini yoktur”

Enes (r.a.)'ten: Resulullah (s.a.v.) her hutbesinde mutlaka:
"Emanete riayet etmeyenin îmanı, verdiği sözü de yerine ge­tirmeyenin dini yoktur” hadisini tekrarlamışlardır.

selef-i sâlihin iyilikleri ko­nuşur ve onlarla bilinirlerdi

selef-i sâlihin iyilikleri ko­nuşur ve onlarla bilinirlerdi. Onlardan biri davranışlarını bozmuş olsaydı uyuz birinin sağlam kişiler arasında ta­nındığı gibi hemen bilinirdi. Bu şahıs fiilleriyle hemen ta­nınır istikametini düzeltme dikçe ona sohbet ve top­lantılarında yer vermezlerdi. İslâmî bir cemiyette en belirgin özellikler, doğru konuşmak, emanetleri eda etme hassasiyeti ve konuşmalara hâkim olabilmektir. Yalan, aldatma, iftira, cayma gibi huylar nifak ve dinden çıkma alâmetleridir. Ve­yahut bu hususlar yalancı, dolancı ve iftiracılar metoduyla dindarlık taslamaktır... Yalan, sahibinin iç bünyesinde neş’et eden bir pisliktir. O, kötülük îmal eden bir gidişin ne­ticesidir. Bu gidişat, zorlayıcı bir zaruret ve kahredici bir durum olmadan kendini gösterebilmektedir, öte yandan, be­dene musallat hastalıklar gibi kişiyi kirleten diğer bazı kötülükler vardır. İnsan, bu hastalıklardan ancak çok kor­kanların tedbir aldığı veya üzerinde çok titizlikle eğildiği hususlar gibi uzun bir müddet tedavi görmek suretiyle kur­tulabilir.

Münafıklar Düzeltmek adına bozgunculuk yaparlar

Münafıkların en önemli özelliklerinden biri, müminler arasında "fitne" çıkarmaya çalışmalarıdır Fitne; müminlerin birliğini, Allah'a, peygambere ve Kuran'a olan sadakatlerini bozmaya yönelik her türlü saptırıcı konuşma ve tavrı ifade eder Münafıklar, kendileri sapkın bir yolda oldukları için müminleri de saptırmak isterler

iyilik ve takva konusunda yardımlaşmayanlar, günah ve kötülükte yardımlaşanlar gibidir

Bilinip unutulmamalıdır ki; iyilik ve takva konusunda yardımlaşmayanlar, günah ve kötülükte yardımlaşanlar gibidir. Bunların günahları aynıdır. Birbirlerinden farklı değillerdir. İyiliği terk etmek, kötülüğü yapmak gibidir. Bunun zıttı emredileni yapan yasak edileni yapan gibidir. Aşırılığa kaçıp taşkınlık gösterenlerle bazı emirleri terk edenler arasında da fark yoktur. Dosdoğru yola erdiren ancak Allahü Teala’dır. Yasaklardan kaçma da emredilenleri yapma da onun yardımıyladır.


 

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Bunları biliyormusunuz

Soru: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicret ederken Ranuna vadisinde konaklamış ve orada ilk Cuma namazı kılınmıştır. Hutbeyi Peygamber Efendimiz (s.a.v.) okumuştur. Cumayı kıldıran sahabe kimdir?

La İlahe İllallah’ın Şartları

La İlahe İllallah’ın Şartları:
1. İlim: 2. Yakin: 3. İhlas: 4. Sıdk: 5. Muhabbet: 6. Bu kelimenin gerekleriyle amel etmek: 7. İnkarı Yok Edici Kabul:

Tevbe ancak şu hallerden sonra geçerli olur

Tevbe ancak şu hallerden sonra geçerli olur:
1- Günahı bilip, tanımak,
2- Günahını itiraf etmek,
3- Dünya ve ahirette o günahın kötü neticelerinden kurtulmayı arzulamak. 

Kalblerin hastalanması iki esasa dayanır

Kalblerin hastalanması iki esasa dayanır:
1 - İlmin 
2 - Niyyetin bozulması.