Bu Blog içinde Ara

29 Haziran 2012 Cuma

73 FIRKA

73 FIRKA

Ilk zamanlardan itibaren ( eski ve yeni ulema) ulema arasında helak olacak yetmiş iki fırkanın hangileri olduğu, bu kapsama giren ve girmeyen fırkalar, bu fırkaların sayısı ve sınıflamasının nasıl olacağı  meselesi tartışma konusu olmuştur.

28 Haziran 2012 Perşembe

Kötü âlimler, cennetin kapısına oturmuş, sözleriyle insanları cennete, amelleriy le de cehenneme dâvet ediyorlar

“Olgun insan, güzel söz söyleyen değil; söylediğini yapan ve yapabilec eğini söyleyendir. Ne mutlu hakkı haykırdığı gibi, en güzel şekilde kendi nefsinde tatbik eden, özü sözünü yalanlama yanlara!
İmam İbn Kayyim, ilmi ile âmil olmayan âlimlerin hayli arttığını ve insanların bu kişilerden nefretle uzaklaştığını gördükçe çok üzülüyordu. Bu nefretin sebebini ve insanların hayatında iyi örnek olmanın ne derecede önemli olduğunu şu sözüyle çok belirgin bir şekilde ifâde ediyor:
"Kötü âlimler, cennetin kapısına oturmuş, sözleriyle insanları cennete, amelleriy le de cehenneme dâvet ediyorlar . Sözleri insanlara: "Haydi cennete gelin"  dedikçe, âmelleri: 'Onları dinlemeyi n, eğer sizi çağırdıkları şey gerçek olsaydı ilk başta kendileri icabet ederlerdi .'  demektedi r. Görünüşte onlar rehberler gibidir. Fakat hakikatte yol kesici eşkiyalardan başka birşey değildirler."

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - Sahihi Buhari den -Tevhid dersleri - ahlak ve imani dersler

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim -  Sahihi Buhari den -Tevhid dersleri - ahlak ve imani dersler

İHYA İLİM, KÜLTÜR, AHLAK ve EĞİTİM SOSYAL YARDIMLAŞMA DERNEĞİ
Harman mah 178.Cad No;169 / B Mamak /Ankara

DIGER GÜZEL HUYLAR

DIGER GÜZEL HUYLAR
İslam'ın emrettiği birçok güzel huylar vardır. İttika, Yüce Allah'dan korkmak, haramdan ve şüpheli şeylerden sakınmaktır. Böyle bir hale tak­va denir. Bunun sahibine de muttaki denilir. Muttaki olan biri, güvenilir ve itimat edilir bir insan demektir. Ondan hiç bir kimseye zarar gelmez.

GÜZEL ve ÇİRKİN İSİMLER

GÜZEL ve ÇİRKİN İSİMLER
insan güzel bir varlıktır. Yaratıcı onu güzel bir şekilde yaratmıştır. O her şeyin iyisine ve güzeline layıktır. Doğumundan Ölümüne kadar ona her şeyin güzelini layık görmek, ona isim koyarken de bu hususa dikkat etmek gerekir.

ŞİİR

ŞİİR
Kafiyeli olarak söylenen sözlere şiir, şiir söyleyene de şair denir. Kur'an'da şiir kelimesi bir, şair kelimesi de beş kere geçer. Bu ayetlerin birinde "Biz ona şiir öğretmedik" ayeti ile vahyin şiirle birbirine karış­tırılmaması gereği belirtilmiş, diğer bir ayette ise şairlere azgınların uya­cağı, onların her vadide dolaşarak yapmayacakları şeyleri söyledikleri belirtilerek olumsuz şiir söyleyen şairlerin kötü durumlarına işaret edilmiştir. Ancak iman eden, salih amel işleyen, Allah'ı çok anan ve kendilerine zulmedildikten sonra rakiplerine üstün gelmeye çalışanların böyle olmadığı ifade edilmiştir.

ÖVGÜ

ÖVGÜ
İyi ve güzel hallerin beğenilerek anlatılmasına övgü denir. Övgü­nün zıddına yergi denilir. Bir başka ifade ile övgüye medih, yergiye de zem denir. Zem veya yergi, insanın kötü hallerinin anlatılması demektir.
Her iki huyun kendine göre ölçüleri vardır. İnsanları yaptıkları şey­lerden dolayı göklere çıkarmak ne kadar yanlışsa, aynı şekilde onları yap­tıkları kötü şeylerden dolayı yerin dibine geçirmek de o kadar yanlıştır. Övgü ve yergide belli bir sınırın korunması her zaman için gereklidir.

SAKINCASI OLAN VE OLMAYAN SÖZLER

SAKINCASI OLAN VE OLMAYAN SÖZLER
İnsanın en önemli organlarından biri dilidir. Dil, insanı vezir ettiği gibi rezil de eder. Ağızdan çıkan her söze dikkat etmek, her şeyi yerli yerince söylemek gerekir. Bazı şeyler vardır ki onları konuşmak, söze dökmek doğru değildir.

KİBİR

kibir
Kibir, büyüklenmek anlamına gelir. Allah'a boyun eğmemek, hakkı kabul etmemek demektir. İnsanın kibirlenmesi, Allah'a mahsus bir özel­liğin kendisinde de bulunduğunu iddia etmesi demek olur ki, bu tam manasıyla insanın haddini bilmemesidir. Büyüklük yalnız Allah'a mah­sustur. Allah'ın dışında başka varlıkların büyüklenmesi söz konusu olamaz. Çünkü onun dışındaki bütün varlıklar onun sayesinde varlık sahnesine çıkmışlardır. Bu bakımdan kibir en kötü manevi hastalıklar­dan biridir.

SÖVMEK

SÖVMEK
Sebbetmek, sövüp saymak, karşıdakini rencide edecek şekilde ko­nuşmak, şerefine, namusuna, dinine, imanına, kısaca insanlık ve müslümanlık değerlerine söz etmek, saldırıda bulunmak demektir.

ÖFKELENMEK

ÖFKELENMEK
Güzel ahlakın en önemli işaretlerinden biri de öfkeye sahip olmak­tır. Abdullah Ibni Mübarek güzel ahlakı bir cümle ile anlatmasını iste­yenlere İbni Mübarek güzel ahlakın öfkeye sahip olmak olduğunu söy­lemesi son derece anlamlıdır ve müminlere önemli bir hatırlatmada bu­lunmaktadır.

GIYBET

GIYBET
Gıybet, bir müslümanı arkasından duyduğu zaman hoşlanmayacağı söz ve hareketlerle ayıplamaktır. Eğer onda olmayan bir sıfatla kötüle-nirse, bu gıybet değil iftiradır. Diğer bir tarife göre, birinin söylediği söz veya işlediği hareket kardeşine ulaşmış olması halinde onun hoşuna gitmeyecekse bu gıybettir. İster bedenindeki bir eksikliği anmış olsun, ister giyinişinde, ister ahlakmda, ister işinde veya sözünde, ister din ve­ya dünya işlerinde bir kusuru anmış olsun hüküm değişmez. Bunların her çeşidi gıybete girer. Hak Teala gıybet konusunda "Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin" buyurmuştur. Gıybet çirkin bir iş oldu­ğundan haram kılınmıştır.

LANET

LANET
Lanet etmek, insanın Allah'ın yardımından ve rahmetinden uzak­laşmasını istemektir. Bir kimsenin Allah'ın rahmetinden ve yardımından uzak olmasını dilemektir. Mümine lanet etmek, onun cennetten uzak kalmasını temenni etmektir. Kafire lanet de Allah'ın rahmetinden büs­bütün uzaklaşıp, cehenneme gitmesini istemektir.

KOĞUCULUK

KOĞUCULUK
Güzel ahlaka uymayan kötü davranışlardan biri de koğuculuk yapmaktır. Bir olayı veya bir sözü, kötülük yapmak ve fesadı yaymak maksadıyla başkalarına götürüp nakletmeye koğuculuk denir. Bu işi ya­pana da koğucu veya nemmam adı verilir. Koğuculuk bir kimseye, o kimse hakkında bir başkasının söylemiş olduğu bir sözü ya da o kimse­ye yönelik yapılan bir işi gördüğünü veya duyduğunu öne sürerek söz taşıma demektir.

KOTU HUYLAR

KOTU HUYLAR
Her şeyin iyisi ve kötüsü olduğu gibi, huyların da iyisi ve kötüsü vardır. Kötü huylar bir hayli fazladır. Onlardan uzak kalmak, hastalık­lardan uzak kalmak gibidir. Kötü huylardan biri insanları ayıplamaktır. Ayıp kelime olarak kusur, noksan ve eksiklik, leke, fena, uygunsuz, utandıracak veya utanmaya sebep olan hal demektir.

YATMA ADABI

YATMA ADABI
Yatmanın bazı şekilleri vardır. Normal hallerde insanın sağma, so­luna yatması caiz olduğu gibi, sırtüstü yatması da caizdir. Abdullah İbni Zeyd bir gün Efendimizi ayaklarından birini diğeri üzerine koyarak sır­tüstü yatarken gördüğünü söylemiştir.

KONUŞMA ADABI

KONUŞMA ADABI
Konuşmadan maksat insanların birbirini anlamasıdır. Buna göre konuşan kimsenin maksadını herkesin rahatça anlayabileceği şekilde açık ve seçik olarak ifade etmesi gerekir. Muhatabın konuşulanları iyi anlamasını sağlamak için gerektiğinde sözler tekrar da edilebilir.

OTURMA ADABI

OTURMA ADABI
Her şeyin bir edebi olduğu gibi, oturmanın da bir edebi vardır. Otu­rulacak yerlerin geniş olması huzur açısından önemlidir.

AKSIRMA ADABI

AKSIRMA ADABI
Aksırmak ve esnemek insanlara arız olan tabii hallerdendirler. Bun­ların iyi veya kötü olarak vasıflanmaları, bunları doğuran sebeplere bağ­lıdır. Aksırmak, bedendeki canlılıktan ve beden hafifliğinden ileri gelir. Bunun için aksırmak iyi bir haldir. Efendimizin açıklamasına göre Allah aksırmayı sever, esnemeyi hoş görmez. Çünkü o şeytandandır, insan gücü yettiği kadar onu geri çevirmelidir. İnsan esneyip de hah! dediği zaman şeytan ona güler.

SALAT

SALAT
Salat kelime olarak dua, mağfiret, rahmet, bereket, tesbih, övme ve namaz anlamlarına gelir. Namazın dışında salat denildiği zaman Resul-i Ekrem Efendimize yapılan övgü, ona edilen dua kastedilir. Buna göre Allah'ın peygambere salat etmesi, onun şan ve şerefini melekler yanında yüceltmesi ve onu övmesi anlamına gelir.

İSTİĞFAR

İSTİĞFAR
İstiğfar, kulun işlediği günahlardan dolayı Allah Teala'dan affını is­temesi demektir. İnsan beşer olduğundan zaman zaman hata eder, gü­nah işler. Tertemiz bir hayat yaşamak arzu edilmekle birlikte ne yazık ki bu mümkün olmamaktadır. Önemli olan yapılan hatanın farkına var­mak kısa zamanda ondan dönerek Yüce Mevla'dan af dilemektir. Zira kişinin kendi hata ve kusurunu idrak edebilmesi büyük bir erdem bü­yük bir fazilettir.

DUA ÇEŞİTLERİ

DUA ÇEŞİTLERİ
Her işin yaratıcısı Allah Teala olduğundan, onun izni olmaksızın hiç bir şey meydana gelemez. Yegane güç ve kudret onundur. Kainattaki tek otorite odur. Bütün hazinelerin anahtarı onun elindedir. Hiçbir yap­rak onun izni olmadan yere düşemez, hiçbir nefis onun müsaadesi ol­maksızın can veremez. Darda kalanlara imdat eden, bunalmışlara yar­dım eden odur. Onun yapamayacağı bir şey yoktur. Bunun için her şey ondan istenmelidir.

EFENDİMİZİN DUALARI

EFENDİMİZİN DUALARI
Dualar Efendimizin hayatında büyük bir öneme sahiptir. O hemen hemen her konuda sebeplere sarıldıktan sonra Mevla'sına iltica etmiş, ondan yardım dilemiştir.

DUA

DUA
Dua, yalvarma yakarma demektir. Kulun Allah'dan yardım ve ina­yet istemesidir, insanlar hayatları boyunca üstesinden gelemeyecekleri birçok şeylerle karşılaşırlar. Acılara, bela ve musibetlere maruz kalırlar. Böyle durumlarda bir çıkış bir kurtuluş yolu ararlar. Çıkış için yüce yaratıcaya el açar, ondan medet umarlar.

HASTA ZİYARETİ

HASTA ZİYARETİ
İnsan zayıf bir varlıktır. Her zaman sağlıklı yaşayamaz. Hastalık ve sağlık onun içindir. Hastalık hali, bütünüyle insanın duygu ve davranış­larını etkileyen, fevkalade zor bir durumdur. En basitinden en ağırına kadar hastalıklar insan psikolojisini etkiler. Bu sebeple hastalık sırasında insan sevdiklerini, dost ve akrabalarını yanında görmek ister. Bu ba­kımdan hasta ziyareti önemlidir.

ZİYARET

ZİYARET
İslam ahlakının gereklerinden biri de müminin din kardeşini ziyaret etmesidir. Bir kimseyi görmeye, hal ve hatırını sormaya gitmeye ziyaret denir. İslam müslümanları birbirlerinin kardeşleri olarak ilan etmiş, bu kardeşliğin gereği olarak zaman zaman birbirlerini ziyaret etmelerini tavsiye etmiştir. Karşılıklı ziyaretler aradaki kardeşlik duygularının ge­lişmesine, dostluk ilişkilerinin uzun süreli devam etmesine yardıma olur. Göze yakın olan insan, gönle de yakın, göze uzak olanlar da gönle uzak olur. Bu bakımdan ziyaretin önemi büyüktür ve ihmal edilmemesi gereken bir görevdir.

MİSAFİRE İKRAM

misafire ikram
Misafire ikramda bulunmak İslam ahlakının üzerinde durduğu en önemli konulardan biridir. O müslümanlığın olduğu kadar insanlığın da bir gereğidir. Onsuz ne müslümanlığm ne de insanlığın bir değeri olabi­lir. Misafire ikram, bütün güzellikleri içinde toplayan cömertlik gibi gü­zel ahlakın zirve kavramının içinde yer alır. İkram denildiğinde akla cömertlik, cömertlik denildiğinde de ikram akla gelir. O cömertliğin ay­rılmaz parçasıdır.

YARDIMLAŞMA

YARDIMLAŞMA
Müslümanların karşılıklı olarak birbirlerine yardımda bulunmaları güzel bir şeydir. Zira yardım insanların yüklerini hafifletir. Zorlandıkla­rı yerde kendilerine uzanan dost eller sayesinde hayata daha iyi tutu­nurlar. Bu dost eller sayesinde daha mutlu daha huzurlu olurlar. İnsan­ların daha mutlu ve huzurlu yaşamaları için birbirlerine ihtiyaçları var­dır. Yardımlaşma, toplum halinde yaşamanın bir gereğidir. Bunun için İslam müminler arasında yardımlaşmaya büyük önem vermiştir.

İNSANLAR ARASI İLİŞKİLER

İNSANLAR ARASI İLİŞKİLER
İnsanlar arası ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi toplum hu­zuru için son derece önemlidir.
Resul-i Ekrem Efendimiz hayırlı söz söyleyip de insanlar arasını düzel­ten veya hayır söz taşıyan kişinin yalana olmadığını söylemiştir. Efen­dimizin üç şeyden başka, insanların söyledikleri yalanlardan hiç bir şeye izin verdiği duyulmamıştır. Bu üç şey de insanların arasını düzeltmek için yalan söylemek, geçimsizliğe yol açmamak için yalan yere adamın karısına söz söylemesi, aynı sebeple kadının, kocasına söz söylemesidir.

HAL HATIR SORMA

HAL HATIR SORMA
İnsanlarla karşılaşılınca yapılması gereken bazı şeyler vardır. Selam­la birlikte mtısafaha denilen tokalaşmanın yapılması aradaki sıcaklığın artmasına, insanların birbirine daha iyi kaynaşmasına yardımcı olur. Hal hatır sorma, küçükse başını okşama, kucaklayıp koklama, büyükse kucaklaşıp ellerini öpme gibi davranışlar güzel davranışlardır.

SELAM

SELAM
Selam barış ve esenlik anlamına gelir. Müslümanlar birbirleriyle karşı­laştıkları zaman birbirlerine barış ve esenlik dilemelerine selam adı verilir.

HARİCİLER

HARİCİLER


Hariciliğin kendine özgü bir inanç sistemi, ahlaki yapısı ve gidişatı vardır. Haricilik İslam toplumunun zaman içerisinde gerçekleştireceği gelişmeler açısından oldukça tehlikeli bir konum arzetmektedir. Bu mezhebin ortaya atmış olduğu sözler ve başlattığı uygulamalar İslam toplumu içerisinde sinsi sinsi et­kisini göstermektedir. Çünkü İslamî meseleleri gündeme getirme ve savunma konusundaki katılığı ve ameli konudaki sertliği nedeniyle görünüş itibariyle bu mezhebin uygulamaları, İslam'ın en mükemmel şekilde uygulanışı gibi görün­mektedir. Bundan dolayı Haricilikle ilgili gerekli uyarılan yapmak, İslam davetçilerinin en önemli görevleri arasında bulunmaktadır.

İZİN ALMAK

izin almak
Hayat bir kurallar bütünüdür. Kurallara, ilkelere uyulduğu takdirde her şey yerli yerince yürür. Kargaşa, kaos olmaz. İslam baştan sona edeb ve ahlak kurallarından ibarettir. Her şeyde olduğu gibi bir yere girme­nin de kendine göre bir kuralı vardır.

KOLAYLIK

KOLAYLIK
Kolaylık, yumuşak ve hoşgörülü olmak, şiddet göstermemek de­mektir. Kur'an ve sünnetin temel ilkelerden biri kolaylıktır. Allah mü­minlere zorluk değil kolaylık diler. Müfessirler söz konusu ayetteki kolaylığı yolculuk halinde oruç tutmama, zorluğu da sefer halinde oruç tutma olarak açıklamışlardır. Allah Teala'nın bu ümmete kolaylık di­leyip zorluk dilememesi, ilahi rahmetin bir göstergesidir

KARDEŞLİK

KARDEŞLİK
İslam'da kardeşliğin büyük bir yeri vardır. Efendimiz buna teşvik ermiş, ashabı kiram arasında böyle kardeşlik sözleşmeleri akdetmiştir. Efendimiz îbni Mesud ile Zübeyr arasında kardeşlik kurmuştur. Ayrı­ca Medine'de Enes İbni Malik'in evinde de Kureyş'le ensar arasında kardeşlik sözleşmesi yapmıştır.

SIR SAKLAMAK

SIR SAKLAMAK
Açığa çıkması istenilmeyip gizli kalması gereken şeylere sır denir. Her insan kendisine başkalarından daha yakın hissettiği kişileri dost edi­nir, onlarla daha samimi ilişkiler kurar. Başkalarına açmadığı sırlarını, dertlerini ve düşüncelerini onlara açar. Kendisine emanet edilen sırrı sak­lamak, karakteri mükemmel, dürüst ve soylu insanların işidir. Müminler kendilerinden olmayanları asla sırdaş edinmemelidirler. Zira onlar mü­minlere kötülük ve zarar vermeye çalışırlar. Hak Teala sırları de içine alan genel bir konuda "Verdiğiniz sözü ve yaptığınız andlaşmayı yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir" buyurmuştur.

Haya, utanılacak şeylerden utanma

Haya, utanılacak şeylerden utanma, insanın kınanma ve ayıplanma endişesi taşıması, böyle şeylerden uzak durması demektir. Bu güzel özellik olmadığı zaman insan her türlü kötülüğü yapacak duruma gelir. Haya, insanı kötülüklerden ve çirkin işlerden alıkoyan bir özelliktir. O düşmana karşı kullanılan bir kalkan gibidir. İnsan onunla kötü davra­nışlara karşı kendisini korur.

YUMUŞAK HUYLULUK

YUMUŞAK HUYLULUK
Yumuşak huyluluk güzel hallerin başında gelir. Dini terimle buna hilim denir. Hilim, yumuşak huyluluk, yumuşak karakterlilik, sakin ta-biatlılık, nefse hakim olma hali demektir. Öfkesine sahip olan kimseye halim denir.

EV ve AİLE

EV ve AİLE
Birey veya ailenin yerleşip oturduğu, uzun süre kalmaya elverişli yerlere ev denir. Her canlı gibi insanoğlu da içinde kendisini barındıra­cak bir yuvaya ihtiyaç duyar. İhtiyaç duyulan bu yuvanın özellikleri zamana ve mekana göre değişiklik arzeder.

AFFETMEK

AFFETMEK
İnsanların kusurlarını bağışlamak, hatalarını hoşgörmek toplumsal ilişkilerde dikkat edilmesi gereken en önemli ahlaki prensiplerden biri­dir. Hak Teala bu konuda Efendimize "Sen af yolunu tut iyiliği emret ve kendini bilmezlere aldırma" buyurmuştur.

CÖMERTLİK

CÖMERTLİK
Cömertlik sehavet, ikram, ihsan ve yardım alışkanlığı demektir. Eli açık, bol bol ikram eden, kerem sahiplerine de cömert denir.

İYİLİK

İYİLİK
İyilik kelime olarak kerem, cömertlik, şeref ve bağış anlamlarına gelir. Bütün hayırlı ve güzel amellere iyilik denir. İyilikle eş anlamlı olarak kul­lanılan kerem kelimesi de insanlara iyi muamelede bulunmayı ifade eden geniş kapsamlı bir kelimedir. Bu bakımdan kerem sözlük anlamıyla İslam ahlakının büyük bir bölümünü içine alır. Bağış, af, cömertlik, iyi davranış, ihsan, güleryüzlü olmak, bu kelimenin ifade ettiği güzel huylar arasında­dır. Kerem, sözlükte bu kadar geniş manayı içine alan bir kelime olmakla beraber terim olarak cömert, şerefli ve asil olmak anlamlarında da kulla­nılmıştır. Kerim insan, cömert, şerefli, saygın insan demektir. Buna göre müslüman kerim ve kerem sahibi insandır, en azından öyle olmalıdır.

AĞLAMAK-GÖZYAŞI


TAŞTAN DAHA KASVETLİ/KATI KALPLER: TAŞTAN SU ÇAĞLAR/TAŞ AĞLAR;
O KALP SAHİBİNİN GÖZÜNDEN AKMAZ DAMLALAR

“Bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı, Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da kasvetli/katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su  fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukarıdan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gâfil değildir.” (2/Bakara, 74) 

YETİMLERE İYİLİK

YETİMLERE İYİLİK
Yetim, babası olmayan, ergenlik çağma ermemiş çocuk demektir, is­lam dini, yetimlere iyi davranılmasınır onların mallarının korunmasına son derece önem vermiştir. Kur'an-ı Kerimin yirmiden fazla yerinde doğrudan veya dolaylı olarak yetimlerin gözetilmesi emredilmiş, bu ayetlerden birinde betimlerin mallarını haksız olarak yiyenler, karınla­rına ancak bir ateş doldurmuş olurlar" denilmiştir.

AZİM VE TEVEKKÜL


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ

وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِى اْلاَمْرِ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ اِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ

 “Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şâyet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için duâ et; (umûma ait) işlerde onlarla istişâre et, onlara danış. Artık azmettiğin, kararını verdiğin zaman da Allah'a tevekkül et, O’na dayanıp güven. Çünkü Allah, tevekkül edenleri kendisine sığınanları sever.” (3/Âl-i İmrân, 159)

KOMŞULARA İYİLİK

KOMŞULARA İYİLİK
insanın evine, işyerine yakın olan kişilere komşu denir. Aileden sonra en yakın sosyal çevreyi komşular oluşturur. Hayatta yakın akraba ve dostlardan sonra en fazla komşulara ihtiyaç duyulur. İyi bir komşu insan için iyi bir çevre demektir. Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Varlıkta darlıkta insanın ilk imdadına koşacak olan insanın komşusu-dur. Komşularla ilişkileri iyi tutmak, onlara gereken değeri ve önemi vermek komşuluk haklarındandır. Hak Teala komşu ilişkilerinden söz ederken "Yakın komşuya, uzak komşuya iyilik edin" buyurmuştur. Onlara yapılacak iyilikler sevinçli ve neşeli günlerinde sevinçlerine ortak olmak, üzüntülü ve sıkıntılı günlerinde sıkıntılarını paylaşmak, davetle­rine icabet etmek, cenazelerine gitmek, yardıma ihtiyaç duydukları za­manda onlara yardım etmek şeklinde olur.

GÜZEL SÖZ


“Vaktiyle Biz, İsrâiloğullarından; ‘yalnızca Allah’a kulluk/ibâdet edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara ihsân/iyilik edeceksiniz’ diye mîsak/söz almış ve ‘insanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin’ diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesnâ, yüz çevirerek dönüp gittiniz.” (2/Bakara, 83)

YUMUŞAKLIK VE KATI YÜREKLİLİK


 “Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için duâ et; (umuma ait) işlerde onlara danış. Artık kararını verdiğin zaman da Allah'a tevekkül et, O’na dayanıp güven. Çünkü Allah, tevekkül edenleri kendisine sığınanları sever.” (3/Âl-i İmrân, 159)

ÇOCUKLARA İYİLİK

ÇOCUKLARA İYİLİK
Doğumundan ergenlik yaşına kadar olan küçük yavrulara çocuk denir. Çocuk, ailenin neşesi, evin sürür kaynağıdır. Babanın sun ve bü­tün özelliklerinin sahibidir. Hayatı boyunca onun gözbebeği, ölümün­den sonra da soyunu devam ettiren ciğerparesidir.

İNSANLARA İYİLİĞİ EMREDİP KENDİNİ UNUTMAK

        
"Siz Kitab'ı okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara birr'i (iyiliği) emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?" (2/Bakara, 44)

AKRABAYA İYİLİK

AKRABAYA İYİLİK
Güzel ahlakın gereklerinden bir diğeri de yakın akrabaya iyilik et­mektir. Aralarında nesep, süt veya evlilikten dolayı oluşan yakınlığa ak­rabalık, böyle kimselere de akraba denir.

YAŞAYIŞ ve AHLÂK KONUSUNDA EHL-İ SÜNNET’İN İZLEDİĞİ YOL

YAŞAYIŞ ve AHLÂK KONUSUNDA EHL-İ SÜNNET’İN İZLEDİĞİ YOL
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat olan selef-i sâlihin akîdesinin esaslarından birisi de onların iyiliği emredip kötülükten alıkoymalarıdır.[1] Bu ümmetin hayırlı olma özelliğinin bu yolla kalacağına, İslâm’ın en büyük nişânelerinden birisi olduğuna, İslâm cemaatinin korunmasının sebebi olduğuna da îmân ederler. İyiliği emretmek, gücü ve bu konuda maslahat gözönünde bulundurulması kaydıyla  farzdır.

ANA BABAYA İYİLİK

ANA BABAYA İYİLİK
Güzel ahlakın en önemli işaretlerinden biri, hatta birincisi ana baba­ya iyilik etmektir. Onlara iyilik etmek dinin en önemli emirlerinden bi­ridir. Onlara iyilik etmek dinin bir emri olduğu gibi insan olmanın da bir gereğidir. Yüce Mevla onlara iyilik etmeyi kendisine kullukla birlikte zikretmiş, bu konuda "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı emretti" buyurmuştur.

27 Haziran 2012 Çarşamba

FAİZ VE TEFECİLİK

Muhterem Müslümanlar !
Bugün sizlere, tüm semavi dinlerin reddettiği, insanları bunalımların eşiğinde intiharlara götüren, evler yıkıp ocaklar söndüren, materyalizm ve kapitalizmin destek verdiği bir sömürü sistemi olan faizden bahsedeceğim.
Faiz; diğer adlarıyla riba ve tefecilik; borç veren kişinin, alacağını tahsil ederken, verdiği değerden fazlasını tahsil etmesidir.

DAVET YOLUNA DAVET

Muhterem Müslümanlar !
Biz kullarına hayatı ve hayat kaynaklarını bahşeden yüce Rabbimiz, dünya ve ahiret saadetini kazanmamız için bize kılavuz bilgiler göndermiş, elçisine ve hayatın gerçek yollarına uymamız için de, Enfâl suresinin 24. ayetinde de şöyle buyurmuştur:
"Ey iman edenler! Size hayat verip canlandıracak yola, davet ettiği zaman, Allah ile peygamberin davetine icabet edin. Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O'nun huzurunda toplanacağınızı bilin."

NASIL YAŞARSANIZ ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ

Muhterem cemaat!
Ne için yaşadığını bilmek; yaşamak kadar önemlidir. Nitekim insanı diğer canlılardan ayıran en büyük özellik, bilmeye ve düşünmeye sevk eden akıl sistemidir. Aklın da en büyük özelliği; kalp ve nefs üçgeniyle birleşip, yaratılış gayesine uygun olarak, beden ülkesini yönetebilmesidir.

SEVGİ YAŞAMAKTIR !

Kıymetli Müslüman kardeşlerim !
Yaratılmış her şeyin atom ve zerrelerinin mayasında, bunları birbirine bağlayan bir bağ vardır. Kâinat bu bağ sayesinde dengede durur. Ve her şey bu bağa bağlı olarak görevini yerine getirir. İşte bu bağın adı; dinin ve imanın aslı olan sevgidir. Zira sevgi olmadan iman, bu sevgi yaşanmadan da din olmaz. Bu anlamda iman ve dinin yapı taşı, sadece sevgidir.

DÜNYANIZ ALLAH'TAN VE PEYGAMBERİNDEN DEĞERLİYSE !

Muhterem Müslümanlar !
Bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm mahlûkatı yaratıp, terbiye ve kontrolü altına alan yüce Rabbimiz, Tevbe suresinin 24. ayetinde şöyle buyurur:
"Onlara de ki; Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabalarınız, aşiretiniz, kazandığınız mallar, zarara uğramasından korktuğunuz ticari (alış verişler), hoşlandığınız evler ve meskenler size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli (daha kıymetli) ise; Artık Allah'ın emri (sizin hakkınızdaki hükmü, cezası, azabı, ölümü) gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez."

PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'DEN

Muhterem Müslümanlar!
Allah'û Tealâ bütün mahlûkatı, âlemlere rahmet olarak gönderdiği bir insanın güzelliği için yaratmış, O mübarek insanı da, biz seçkin ümmete peygamber olarak göndermiş ve şöyle tanıtmıştır: (Ey iman edenler) Sizler için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok ananlar için Allah’ın elçisinde güzel bir örnek vardır.)[1]

PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'DEN

Kıymetli Müslüman kardeşlerim!
Allah'û Tealâ, Nisa suresinin 80. ayetinde: "Kim Resule itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (kendi bilir)! Biz seni onlara bekçi göndermedik."  buyurmuştur.

PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'DEN

Peygamberimiz muhtelif  yerlerde, Allah'a hamd ve sena ederek, minbere çıkmış ve ashabına şöyle seslenmiştir:
"Ey insanlar! Ben size Allah'ın emrettiklerinden başkasını emretmiyorum. Allah'ın sizi sakındırdığı hususlardan başkasından sakındırmıyorum. O halde, rızık ararken güzelini arayınız. Ruhumu elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, sizden her hangi birinizi rızkı, ecelinin onu aradığı gibi arar durur. Eğer rızkınızı çok güçlükle elde ediyorsanız, onu Allah'a itaat ederek arayınız.     

PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'DEN

İnsanlar konuşarak duygularını ifade ederler. Ancak, hiç kimse bir peygamber kadar doğru ve bir peygamber kadar güzel konuşamaz. Onun için bu hafta da peygamberimizin muhtelif yer ve zamanlarda irad buyurdukları, mübarek hutbelerinden örnekler vereceğiz ki; gerçek nasihatleri asıl kaynağından dinlemiş olalım.

VEDA HUTBESİ

VEDA HUTBESİ


قاَلَ اللهeُ تَعَالَى فِي كِتَابِهِ الْكَرِيمِ :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ ، بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
﴿وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ﴾[1] صَدَقَ الله ُالْعَظِيمُ.
وَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى الله ُعَلَيْهِ وَ سَلَّمَ فِي حَدِيثٍ :
,... اَلاَ إِنَّ الْمُسْلِمَ أَخُو الْمُسْلِمِ-[2]  صَدَقَ رَسُولُ اللهِ فِيمَا قَالَ.

Muhterem Müslümanlar!
Yüce Mevlâmızın: “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” [3] Buyruğuna muhatap kıldığı ve İnsanlık tarihine son peygamber olarak gönderdiği Muhammed Mustafa (s.a.v.), son haccında, Yüz Bini aşkın Müslümana, çağlara hitap edecek bir hutbe okumuştur. Veda hutbesi olarak bildiğimiz bu evrensel mesaj, gerçek insan hakları beyannamesi olarak kabul edilmiştir.  

Faydalı Sevgi

Faydalı Sevgi


Şunu iyi bil ki sevgilerin mutlak anlamda en faydalı, en gerekli ve en yücesi, kalplerin sevgisi üzere yaratıldığı, yaratık­ların onu ilâh edinme fıtratıyla var edildiği, yerlerin ve göklerin kendisiyle ayakta durduğu, nıahlûkâtın üzerine yaratıldığı sev­gidir.

Görüntülere Aşık Olmak; Dünyevî Aşk

Görüntülere Aşık Olmak; Dünyevî Aşk


Kötü aşk bizzat kalbi ifsad eder. Kalp bozulunca da niyetle­ri, sözler ve ameller bozulur, tevhid kalesi yıpranır.  

Din İki Kısımdır

Din İki Kısımdır


Din iki kısımdır. Birisi emir-nehiy içeren "şer'î din", diğeri hesap ve ceza-mükâfaat dinidir. Her ikisi de yalnız Allah'a ait­tir.

Kelime-i Tevhid

Kelime-i Tevhid


Yer ve gökler kelime-i tevhidle ayakta dururlar. Yüce Al­lah tüm varlıkları bu esas üzere yaratmıştır. Dinin kurulması, kıblenin belirlenmesi, cihad kılıçlarının çekilmesi, hep bu esasa göre olmuştur.

Kulluğun Özelliği Ve Sevginin Katmanları

Kulluğun Özelliği Ve Sevginin Katmanları


Kulluğun Özelliği boyun eğme, sevilen önünde zelil olma­dır. Her kim bir şey veya kimseyi sever ve ona boyun eğerse kal­bi ona kulluk etmiş, onu ilâh edinmiştir. Hatta "kulluk" sevgi­nin derecelerinden bir derecedir. Ona "teteyyüm" (sevgisinden kul köle olmak) de denir.

Sevgilinin Bir Tek Olması

Sevgilinin Bir Tek Olması


şunu da bil ki; en yüce sevgilinin (Al­lah'ın) sevgisiyle görüntüden ibaret şeylere (insanlara) duyulan aşk hiçbir zaman kalpte bir araya gelmezler. Bunlar bir arada bulunması imkansız iki zıt şeydir. Birisi diğerim çıkarmak zo­rundadır.

Günahların Giriş Kapıları

Günahların Giriş Kapıları


Günahların çoğu kulun yurduna bu dört kapıdan girer. O yüzden bunların her birini ayrı bir fasılda uygun biçimde işleyelim.

Şirk Ve Kibir

Şirk Ve Kibir


Şirk, Allah'ın yaratıkları yaratmasındaki gayeye, emirleri­ni koymasmdaki hedefe en aykırı şey olduğundan, O'nun katın­da en büyük günahtır. Kibir ve kibirden doğan günahlar da -da­ha önce geçtiği gibi, böyledir.

Allah'a Karşı Su-i Zan Beslemek

Allah'a Karşı Su-i Zan Beslemek


Allah (c.) nezdinde günahla­rın en büyüğü O'na (c.) su-i zan beslemektir. Çünkü Allah'a kö­tü zan besleyen kişi O'nun hakkında mukaddes kemâlinin aksi­ni düşünmüş, isimlerine ve sıfatlarına ters düşen bir zan besle­miştir. Bu yüzden Yüce Allah (a), hakkında kötü zan besleyen­lere, başka hiç kimseye vermediği tehditler vermiştir. "Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkekler ve münafık ka­dınlar... Kötü olaylar kendi başlarına gelsin. Allah, onlara gazab etmiş onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Ora­sı da ne kötü bir yerdir."

Büyük Ve Küçük Günahlar

Büyük Ve Küçük Günahlar


Kur'an, sünnet, sahibîlerin, tabiinlerin ve daha sonraki imamların icması günahların büyük (kebâir) ve küçük (seğâir) olmak üzere iki kısım olduğunu delâlet etmektedir. Yüce Allah "Eğer nehyolunduklarınızın büyüklerinden kaçınırsanız sizin küçük günahlarınızı sileriz ve sizi güzel bir yere sokarız"

Kalbîn Selameti

Kalbîn Selameti


Kalbinin tüm selameti ancak, şu beş şeyden selamette ol­duğunda gerçekleşir. Tevhidi bozan her şirkten, sünnete muha­lif her âdetten Allah'ın emrine ters düşen her şehvet ve arzudan, zikirle çelişen gafletten, ihlasa ve kendini Allah'a vermeye engel olan şeylerden.

Kalbin Rabb'den Perdelenmesi

Kalbin Rabb'den Perdelenmesi


Günahların bir cezası da dünyada kalp ile Allah arasına bir perde, kıyamet günü daha büyük bir perde çekilmesidir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Hayır, onların işleyip kazan­dıkları şeyler, kalplerinin üzerine pas olmuştur. Hayır, doğrusu o gün onlar Rabblerinden perdelenmişlerdir."

Kaderî Cezalardan Kalbe Düşenler

Kaderî Cezalardan Kalbe Düşenler


Kaderî cezalar iki çeşittir. Birincisi kalp ve nefislere veri­leni, ikincisi bedenlere ve mallara verilenidir.

Günahların Şer'î Cezaları

Günahların Şer'î Cezaları


Şu ana kadar saydığımız günahların cezaları kalbinde bir tesir/etki yapmamışsa, kalbine Allah ve Rasûlü'nun suçlar-günahlar için beyan ettikleri cezaları getir.

Masiyet Kula Kendini Unutturur

Masiyet Kula Kendini Unutturur


Günahların bir cezası da kula kendisini unutturmasıdır. Kendi unutulunca da onu ihmal eder, ifsad eder ve helake sü­rükler.

Günahlar Kalbi Körleştirir

Günahlar Kalbi Körleştirir


Günahların bir cezası da kalbi körleştirmesidir. Köreltme-se bile mutlaka basiretini zayıflatır. Daha önce zayıflatmasını açıklamıştık... Kalp kirlenince ve zayıflayınca doğru yolu bul­maktan, onu kendinde ve başkalarında uygulamaktan -basireti­nin zayıflığı ve kuvveti oranında- aciz kalır.

Masiyet İnsanın Düşmanlarını Cesaretlendirir

Masiyet İnsanın Düşmanlarını Cesaretlendirir


Günah işleyen kula, düşmanı saldırma cesareti bulmaya başlar. Şeytanlar ona eziyet etme, aldatma, vesvese verme, korkutma, üzme ve hatırlamasında yararı, unutmasında zararı bu­lunan şeyleri unutturma gibi şeylerde de cesaret bulurlar. Yine onu zayıf gördüklerinden kendilerine güvenirler ve onu günaha iterler.

Günahlar Şeref Ve Değeri Düşürür

Günahlar Şeref Ve Değeri Düşürür


Günahların bir cezası da kişinin Allah katındaki ve insan­lar katındaki şan, değer ve makamını düşürmesidir. Zira kulla­rın Allah (c.) katındaki en değerlileri en takvalıları, O'na en ya­kın makamdakiler O'na en itaatkârlarıdır. Kul Allah'a ne kadar itaat ederse nezdindeki değeri o kadar çok olur.

Günahlar Nimetleri Giderir

Günahlar Nimetleri Giderir


Günahlar nimetlerin yok olup yerine belâların gelmesine yol açar. Kuldan bir nimet ancak bir günahtan dolayı gider ve ona bir belâ ancak bir günah sebebiyle gelir. Nitekim Hz. Ali "Her belâ ancak bir günahtan dolayı gelir ve ancak tevbeyle or­tadan kalkar." demiştir. Yüce Allah da "Başınıza hangi musibet gelmişse o kendi ellerinizin kazandığmdandır. Ailah çoğunu da affeder"[

Allah'ın Lanet Ettikleri

Allah'ın Lanet Ettikleri


Allah da (c.) Kitab'ında yeryüzünde bozgunculuk yapana, akrabalık bağlarım koparana, kendisine ve peygamberine eziyet edene lanet etmiştir.
Yüce Allah'ın indirdiği açıklamaları ve doğru yolu gizleyip açığa vurmayana lanet etmiştir.

Günah'ın Etkisi O Anda Ortaya Çıkmayabilir

Günah'ın Etkisi O Anda Ortaya Çıkmayabilir


Burada, insanların hata yaptığı ince bir husus var. İnsan­lar bazen günahın tesirini o anda görmezler. Bazen tesiri ileride ortaya çıkar, ama kişi onu unutmuş olur. Etkisini o anda görme­yince, yaptığından dolayı Allah'ın ona memnuniyetsizliğinin ol­madığım ve durumun şairin şu dizesinde söylediği gibi olduğu­nu sanır:

Günahın Kalbe Etkisi

Günahın Kalbe Etkisi


Günahların kalplere zararı zehirin bedenlere zararı gibidir.
Bilinmesi gereken bir husus da mâsiyetlerin zarar verdiği, zararının da zehirlerin bedenlere zararı gibi olduğu hususudur. Dünya ve ahiretteki her türlü şer ve hastalığın sebebi günah ve mâsiyetlerden başka nedir ki?

Kuruntular Ve Boş Temenniler

Kuruntular Ve Boş Temenniler


Bir şeyi ummak ve arzulamak şu üç şeyi gerekli kılar.
Birincisi: umduğunu sevmek, istemek
İkincisi: Onu kaçırmaktan korkmak
Üçüncüsü: İmkan nisbetinde onu elde etmeye gayret gös­termek.

Dünyaya Kanmak; Dünyayla Aldanmak

Dünyaya Kanmak; Dünyayla Aldanmak


İnsanların en aldanmışları dünyaya ve onun peşin nimet­lerine aldanan, bunu ahirete tercih edip, ahiret yerine buna ra­zı olan kimselerdir. Hatta bunların bazıları: "Dünya peşin para, ahiret ise veresiyedir" derler. Bunlardan kimisi "Vaad olunan incidense peşin ödenen zerre daha iyidir" der. Kimisi "Dünyanın zevkleri peşin, ahiretinki ise şüphelidir; o yüzden şüphelinin ar­dına düşüp peşini bırakmam"

Allah'a Hüsnüzan Beslemek

Allah'a Hüsnüzan Beslemek


Bazıları da şu kudsî hadisi yanlış anlarlar "Ben kulumun bana karşı beslediği zanna göre davranırım. Artık o hakkımda di­lediği zanda bulunsun." Yani: Zannında ne varsa ben ona onu ya­parım. Şüphe yok ki, hüsnü zannı ancak iyilik yapan kişi besler. Hüsnü zanlı kimse Rabbinin onun iyiliğinin Ödülünü vereceği, va­adinden dönmeyeceği ve tevbesini kabul edeceği inananda olur.

Kur'an Ve Sünnet'i Yanlış Anlayarak Aldanma

Kur'an Ve Sünnet'i Yanlış Anlayarak Aldanma


Bazıları âyetleri ve hadisleri kendilerinin ve benzerleri­nin yanlış anlamalarıyla aldanır ve onlara güvenir, dayanırlar. Örneğin bazıları "Rabbın sana verecek ve sen razı olacaksın"

Kişinin Sebepler Hususunda Yanlış Yapması

Kişinin Sebepler Hususunda Yanlış Yapması


Nefsinin bu sebepler hakkında yanlış yapma­sına karşı uyanık olmak. Bu en önemli hususlardandır. Çünkü kul günahın ve faletin kendisinin dünya ve ahiretine mutlaka zarar verecek "sebeplerden" olduğunu bilir.

Kur'an Şifadır

Kur'an Şifadır


Yüce Allah Kur'an'm şifa olduğunu haber vermiş ve şöyle buyurmuştur: "Şayet biz onu yabancı (dilde) bir Kur'an yapsay­dık derlerdi ki: Ayetleri (anlayacağımız) biçimde açıklanmalı de­ğil miydi? Acaba yabancı söz mü geliyor? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren kılavuz ve şifâdır."

Cehaletin İlacı Sormaktır

Cehaletin İlacı Sormaktır


Burada söz konusu edilenler, kalp, ruh ve bedenin hastalı­ğı ve şifası hakkında geçerlidir. Örneğin Rasûlullah (s.) cehale­ti bir hastalık saymış, onun devasının âlimlere sormak olduğu­nu belirtmiştir.

26 Haziran 2012 Salı

Kürsî Ne Demektir?

"Kürsi" ile ilgili olarak sahih olan görüş onun Arş’tan ayrı olduğu, Kürsînin ayakların konulduğu yer olup, Arş’ın içerisinde büyük bir düzlüğe bırakılmış bir halka gibi olduğudur.

Sırat-ı mustakim

Sırat-ı mustakim (dosdoğru yol) ancak bir tane olabilir. Kim bundan sapar yahut kayarsa o sapıklığın ve zalimliğin yollarından herhangi birisine düşer.

Tesbihin Anlamı

"Subhân (tesbih ve tenzih etmek)" tesbîhten mastardır.
"Tesbih" ise kötülükten tenzih etmek ve uzak tutmaktır. Aslı hız, ayrılıp gitmek ve uzaklaştırmak anlamını ihtiva eden "es-sebh" den gelmektedir. Hızlı koşan ata: "ferasun sebûhun" denilmesi de buradan gelmektedir

Allah’ın İsimlerinde İlhad -Eğriliğe Sapmak-

"Onlar Allah’ın isim ve âyetlerinde ilhâda sözlerine gelince: büyük ilim adamı merhum İbnu’l-Kayyim şöyle demektedir:(inkâra, manalarını kaydırmaya) sapmazlar"

Salât’ın Manası

Sözlükte "salât" dua demektir.
Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Onlara dua (salât) da et. Şüphesiz senin duan onlara huzur ve güvendir." (et-Tevbe, 9/103)

İbadetin Anlamı

"İbadet", yüce Allah’ın mahlukatı kendisi sebebiyle yaratmış olduğu hikmetin ifadesidir.

Şehâdetin Anlamı

Şehâdet; bir şey hakkında bilerek haber vermek, onun doğru olduğuna ve sabit olduğuna inanmak demektir.

Toplum Ve Fert


Toplum Ve Fert


İnsan, hemcinsiyle yaşama duygusuyla doludur. Az bir süre için yal­nız kalan kişi, etrafına bakınarak kendi cinsini arar. Tabiatta diğer görü­len varlıklar, onun bu yalnızlığını gideremez. Çünkü yapı, duygu, ve dil bakımından uyuştuğu tek varlık bizzat kendi cinsidir. Fakat bu durum ona bazı vecibeler yükletiyor.

Adab

Adab


İslâm hukuk kitaplarında sık sık ismine rastlanan bu kelimenin dil yö­nünden; asil ve insanî şeylere meyletme hasleti ve bunun hayatta içtimaî münasebetlerde belirmesi mânasında kullanılır. [1] Edeb, dinin üçte ikisi, din denilse yerinde olur. [2] Mecazi mânada, insanı yüksek kültüre erdi­ren ve irfan erbabı ile muaşerete lâyık mertebeye çıkaran tahsile... Arap lisanı, edebiyat ve şi're delâlet eder.