Bu Blog içinde Ara

2 Mayıs 2022 Pazartesi

“Yaratan Rabbının adıyla oku! O insanı yapışkan bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbın sonsuz kerem sahibidir.” (Alak: 1-3)

 Mü'minlerin annesi Âişe -Allah ondan razı olsun-  şöy­le dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme vahyin ilk başlangıcı uykusunda gördüğü salih rüya şeklinde olmuştur. Gördüğü hiç bir rüya yoktu ki tıpkı sabahın aydınlığı gibi çıkmasın. Sonra kendisine yalnızlık sevdirildi. Bir ay müddetle ki bu Ramazan ayıydı, Hira mağarasında kaldı ve İbrahim’in dini olan “Hanifiyye”den kalma ibadetlerle uğraşırdı. Ailesinden ayrılmadan önce yeteri kadar yiyeceğini alır sonra tekrar Hatice’nin -Allah ondan razı olsun- yanına gelip azığını alır ve mağarada ibadetine devam ederdi. Bu durum Hira mağarasında olduğu halde hak olan emir gelinceye kadar devam etti. Ona melek gelip: “Oku” dedi.

-“Ben okuma bilmem” dedi. Dedi ki: “(Melek) beni aldı ve gücüm kuvvetim kesilene kadar beni tuttu Sonra beni bıraktı”. (Melek) dedi ki: “Oku” Ben “Okuma bilmem” dedim. Sonra beni ikinci kez alıp gücüm kuvvetim kesilinceye kadar beni tuttu. Sonra beni bıraktı ve “Oku” dedi. Ben: “Okuma bilmem” dedim. Melek beni alıp üçüncü kez gücüm kuvvetim kesilene kadar tuttu. Sonra dedi ki: 

 “Yaratan Rabbının adıyla oku! O insanı yapışkan bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbın sonsuz kerem sahibidir.” (Alak: 1-3)

Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem kendisine vahyolunan âyetler ve başından gelen kıssayla ve korkarak Hatice binti Huveylid’in -Allah ondan razı olsun- yanına dönüp dedi ki: “Beni örtün, beni örtün” Korku­su gidinceye kadar onu sarıp örttüler. Ondan sonra olanları Hatîce'ye haber vererek: "Kendimden korktum" dedi. Hatîce -Allah ondan razı olsun-: "Sakın korkma! Allah'a yemîn ederim ki, Allah asla seni mahcup edip zor duruma düşürmez. Çünkü sen akrabana iyilik eder, herkesin yardımına koşar, insanların senden gayrisinde bulamadıkları maldan onlara verirsin, misafirini ağırlarsın, musibet anında insanlara yardım edersin" dedi. Bundan sonra Hatîce, onunla birlikte amcasının oğlu Varakatu'bnu Nevfel ibnu Esed ibnu Abdul-Uzzâ'ya gitti. O, câhiliyet zamanında Hristiyanlığı benimsemiş, İbrânîce yazı bilen ve İncil'den Allah'ın dilediği kadar İbrânîce yazan yaşlı ve kör olmuş biriydi. Hatîce ona dedi ki:

- Ey amcamın oğlu! Kardeşinin oğlunu bir dinle. Varaka:

- Ne oldu ey kardeşimin oğlu? diye sorunca, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem gördüklerini ona anlattı. 

Varaka O’na şöyle dedi:

“Bu gördüğün, Allah'ın Musa'ya gönderdiği Nâmûs'tur (Cibril). Keşke senin davet ettiğin günlerde sana yardım etmek için genç olsaydım! Kavminin seni çıkaracakları zaman keşke hayâtta olsaydım!”

Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki:

- "Onlar beni çıkaracaklar mı ki?"  O da:

- “Evet. Senin getirdiğini getirmiş hiçbir kimse yoktur ki ona düşmanca davranılmasın (eziyete uğramasın). Şayet senin çıkarılacağın o güne yetişirsem sana yardım ederim,” cevâbını ver­di. Ondan sonra aradan çok geçmedi, Varaka vefat etti.  Bir müddet vahy kesildi.

Buhari: (3392, 4953, 4955, 4956, 4957, 6982), Muslim: (160).

Allahım infak edene yenisini ver

 Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Her gün, yeryüzüne iki melek iner ve bunlardan biri: Allahım infak edene yenisini ver, der. Diğeri de: Allahım vermeyenin malını telef et, der.”Buhari: (1442),