Bu Blog içinde Ara

9 Mart 2022 Çarşamba

Sizler Allah’ın adını anın ve o eti yiyin

               Aişe -Allah O'ndan razı olsun- şöyle dedi: Bir topluluk Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve selleme geldiler ve şöyle dediler:

-Bir topluluk bize et getiriyorlar ve bizler onun üzerine Allah’ın adının anılıp anılmadığını bilmiyoruz. Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

-“Sizler Allah’ın adını anın ve o eti yiyin.” Buhari: (2057).

Altının kulu, gümüşün kulu ve elbisenin kulu helak olsun

           Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Altının kulu, gümüşün kulu ve elbisenin kulu helak olsun. Böyle kişiye verilirse memnun olur, verilmezse kızar. Helak olsun ve baş aşağı yuvarlansın. Vücûduna diken battığında onu çekip çıkaran bulunmasın! Allah yolunda cihad etmek için atının dizginini tutmuş, başı dağınık, iki ayağı tozlanmış o kula müjdeler olsun! Şayet nöbet tutulması gerekiyorsa muhakkak o nöbet yerindedir. Şayet ordunun gerisinde durması gerekiyorsa muhakkak o, ordunun arkasında durur. Bu mücâhid bir meclise girmek için izin isterse küçük görülüp kendisine izin verilmez. Bir hususta şefaat edecek olursa şefaati kabul edilmez." Buhari: (2887).

 

GÜNÜMÜZÜN CİNCİLERİ KENDİNİ VE DİNİNİ SATANLAR

              İmrân b. Husayn -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Kendisi Kur’ân okuyan, sonra da isteyip vazgeçen biri-ne rastladı ve şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellemin şöyle dediğini işittim:

“Her kim Kur’ân okursa ihtiyacı olan şeyi Allah’tan istesin, çünkü ileride öyle insanlar gelecek ki: Kur’ân okuyacak ve Kur’ân’ı alet ederek insanlardan isteyeceklerdir.” Ahmed: (19885, 19944), Tirmizi: (2917), İbnu Ebi Şeybe (10/479), Bezzar, Musned'inde: (3553, 3554), Taberani, Keb,r'de (18/370, 371, 373), Beyhaki, Şuab'da: (2929).



İyi arkadaş ve kötü arkadaşın misali, misk satan ile demir körükleyen kimseye ben­zer

 Ebû Musa el-Eşari -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İyi arkadaş ve kötü arkadaşın misali, misk satan ile demir körükleyen kimseye ben­zer. Misk satan kimsenin mutlaka sana bir yararı dokunur; ya ondan bir miktar misk satın alırsın yahut onun güzel kokusunu duyarsın. Demircinin körüğü ise ya bedenini veya elbiseni yakar yahut da onun kötü kokusunu duyarsın.” Buhari: (2101, 5534), Muslim: (2628).

Mü'minden başkasıyla arkadaşlık etme, yemeğini de Allah'tan korkan kimselerden başkası yemesin

            Ebu Said el-Hudrî -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mü'minden başkasıyla arkadaşlık etme, yemeğini de Allah'tan korkan kimselerden başkası yemesin.” Ahmed: (11337), Ebu Davud: (4832), Tirmizi: (2395).

Kişi arkadaşının dini üzeredir

           Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kişi arkadaşının dini üzeredir. Öyleyse sizden biri kiminle arka­daşlık ettiğine iyi dikkat etsin. “Ebu Davud; 4833

Allah dosdoğru yoluna dair bir örnek verdi.

          Nevvâs b. Sem’ân el-Ensârî -Allah O'ndan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah dosdoğru yoluna dair bir örnek verdi. Yol boyunca iki duvar, duvarlarda açık kapılar ve kapılar üzerinde de örtüler vardır. Yolun başında ve üzerinde bir çağırıcı daima şöyle çağırır: “Ey insanlar! Hep birlikte bu yola girin. Sakın eğri yollara sapmayın.” Ve sıratın üstünde bir çağıran vardır. O kapılardan bir kapıyı açmak istediğinde o şöyle der: Sana yazıklar olsun! Onu açma! Şayet sen onu açarsan İslam yoluna girersin. Yolun iki kenarındaki kapılar Allah’ın yasaklarıdır. Açık olan kapılar: Allah’ın haramlarıdır. Sıratın başındaki çağıran: Allah’ın Kitabı’dır. Sıratın üzerindeki çağıran ise her müslümanın kalbinde olan Allah’ın vaizidir (vicdan denilen şeydir).” Ahmed: (17634), Tirmizi: (2859).

Ya Rabbi! Senin korkundan dolayı böyle yaptım

          Ebû Hureyre -Allah O’ndan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 "Sizden önceki ümmetlerden kendi nefsine zulmeden yani çokça günah işleyen bir adam vardı. Ona ölüm geldiğinde oğullarına şu vasiyette bulundu:

-Ben öldüğümde benim cesedimi yakın, sonra da kemiklerimi ezip öğütün. Sonra küllerimi rüzgâra savurun. Vallahi, şayet Allah benim küllerimi toplamaya güç yetirirse bana hiç kimseye azab etmediği gibi azab eder.

Adam öldüğüne oğulları onun vasiyetini yerine getirdiler. Allah Azze ve Celle yeryüzüne:

-«O adamın küllerinden sende ne varsa topla » diye emretti. Yeryüzü de emredileni yerine getirdi. Akabinde o adam sağlam bir vücutla Allah Azze ve Celle’nin karşısında durdu. Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu:

-”Seni böyle yapmana iten sebep ne idi? Neden böyle yaptın?” Adam dedi ki:

-Ya Rabbi! Senin korkundan dolayı böyle yaptım. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle o adamı bağışladı." Buhari: (3481, 7506), Muslim: (2756).

Bu olayın fetret döneminde olduğu söylenilmiştir. Yine “şayet güç yetirirse” sözü kudretten alınmıştır, denilmiştir. Yine Kaza’dan alındığı söylenmiştir. Yine bunu büyük bir korku ve dehşet içerisinde iken ve aklının gittiği bir anda söyledi de denilmiştir. Böyle bir halde iken onun günahlarından dolayı hesaba çekilmez. Yine O adam cahil birisi idi ve Allah da onu tevhidinden dolayı bağışladı, denilmiştir. Buhari - Muslim

Zat-ü envat

          Ebû Vakîd el-Leysî -Allah O’ndan razı olsun- şöyle dedi:

Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem Mekke’yi fethettiği zaman Hevâzin tarafına yola çıktık. Yolda kafirlerin silahlarını astıklarını bir ağaç olan “Zat-ü envat” adı verilen bir ağaca uğradık. Dedik ki:

-Ey Allah’ın Rasûlü! Onların Zat-ü Envatı olduğu gibi bize de bir “Zat-ü envat” tayin et.

Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem:

-“Allâhu Ekber! Muhakkak bu öncekilerin söylediği bir sözdür. Bu söz, Musa’nın kavminin Musa’ya söylediği:

"Ey Mûsâ! Şunların ilâhları gibi bize de bir ilâh yap" sözü gibidir. Musa da onlara: "Siz hakikaten cahillik eden bir kavimsiniz" (Araf: 138) demişti.

Sonra Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Muhakkak sizler kendinizden önceki yahudî ve hıristiyanların yoluna mutlaka uyacaksınız.” Ahmed: (21897, 21900), Tirmizi: (2180) İbnu Hibban: (6702), el-Humeydî, Musned’inde (848), İbnu Ebi Şeybe: (15/101), İbnu Ebî ‘Âsim, es-Sunne: (76), Ebu Ya‘lâ: (1441), Nesâî -, el-Kubrâ: (11185), Abdurrezzak (20763), Taberani, el-Kebîr: (3290, 3292).

Elbisenin nakışı eskiyip gittiği gibi İslamiyet de eskiyip gider

           Huzeyfe b. el-Yemân -Allah O’ndan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Elbisenin nakışı eskiyip gittiği gibi İslamiyet de eskiyip gider. Hatta oruç nedir, namaz nedir, hac ve umre ibadeti nedir ve sadaka nedir bilinemeyecektir. Allah Azze ve Celle'nin kitabı Kuran-ı Kerim bir gecede kaldırılıp dürülecek ve yeryüzünde ondan tek bir ayet bile kalmayacaktır. Çok yaşlı erkekler ve pek ihtiyar kadınlardan oluşan bir takım insanlar kalacak ve: Biz babalarımıza şu "La ilahe illallah" kelimesi üzerine yetiştik. Biz de bu kelimeyi söyleriz, diyeceklerdir.

Huzeyfe b. el-Yeman bu hadisi rivayet edince, (orada bulunan) Sıla kendisine:

O yaşayanlar namaz nedir, oruç nedir, hac ve umre ibadeti nedir ve sadaka nedir bilmezken "La ilahe illallah" kelimesi onlara bir yarar sağlamaz, dedi. Huzeyfe, Sıla'nın bu sözünü cevapsız bıraktı. Sonra Sıla bu sözü Huzeyfe'ye karşı üç defa tekrarladı. Her defasında Huzeyfe onun sözünü karşılıksız bıraktı, ona bakmadı. Nihayet üçüncü defasından sonra Huzeyfe, Sılaya dönerek üç defa:

“Ey Sıla! Tevhid kelimesi onları ateşten kurtarır, dedi.” İbnu Mace: (4049).