Bu Blog içinde Ara

23 Haziran 2012 Cumartesi

ÇOCUĞUN CEZALANDIRILMASI

ÇOCUĞUN CEZALANDIRILMASI


Bir önceki bölümde, gerek fikrî gerekse psikolojik mânada nebevî eğitim yolları işlenmişti. Sözkonusu yolların fayda vermemesi duru­munda, bu demektir ki, cezalandırmak suretiyle çocuğun tedaviye ih­tiyacı vardır. Böylece o, işin şaka değil ciddi olduğunu anlar ve cezanın acısını tadar. Buna bağlı olarak da ana babanın gösterdiği şefkat ve me­rhametin kıymetini bilir, güzel ahlâk, itaat ve bağlılığın kaçınılmaz olduğunu farkeder. Ancak cezada uygulanacak esaslar ne olmalıdır? Baba oğluna nasıl bir ceza şekli tatbik etmeli ki, Peygamberin (s.a.v.)
"Kişinin, çocuğunu edepli yetiştirmesi ve (yerine göre ceza­landırarak) disipline etmesi bir sâ' (ölçek) sadaka vermesinden daha hayırlıdır"[ hadisini hayata geçirebilsin? Bu konuya girmez­den önce, cezanın, ıslah ve ted'ibin fikhî boyutunu ortaya koymamız gerekir.

NEBEVÎ EĞİTİM YOLLARI

NEBEVÎ EĞİTİM YOLLARI


"Birçok insan, çocuğun ümmet ricalinden birisi olduğunu düşünemez. Oysaki o, çocukluk elbisesiyle örtülü ve saklıdır. Eğer onu örten perde kaldırılarak altındaki gizli cevher açığa çıkarılacak olsa, biz onu aklı başında büyük rical saflarında görürüz. Ne var ki, sünnetullah o perdenin yavaş yavaş sağlam bir eğitim siyaseti ile tedricen kaldırılması yönünde ce­reyan etmektedir."

ANA BABAYA ÎYÎLÎK ETMEK VE ONLARA KARŞI GELMEKTEN SAKINMAK

ANA BABAYA ÎYÎLÎK ETMEK VE ONLARA KARŞI GELMEKTEN SAKINMAK

Kur'an'dan Öğütler


"Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi ve ya iyi davran­manızı emretti. Onlardan birisi veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf" bile deme; onları azarlama! Onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek üzerlerine kanat ger ve "Rabbim, küçüklüğünde onlar beni nasıl yetiştirdilerse, sen de onlara öyle merhamet eyle!" diye duâ et."[

YAŞINDAN BULÛĞ ÇAĞINA KADAR ÇOCUĞUN ŞAHSİYET YAPISI dipnotlar

YAŞINDAN BULÛĞ ÇAĞINA KADAR ÇOCUĞUN ŞAHSİYET YAPISI dipnotlar

İKİ YAŞINDAN BULÛĞ ÇAĞINA KADAR ÇOCUĞUN ŞAHSİYET YAPISI 2

8- Kılık-Kıyafet Âdabı:


Rasûlüllah'ın (s.a.v.), saç, traş, elbisenin rengi ve onunla sokağa çıkmak gibi konularda çocuğun görüntüsüne, kılık ve kıyafetine ihti­mam gösterdiğini görmekteyiz

İKİ YAŞINDAN BULÛĞ ÇAĞINA KADAR ÇOCUĞUN ŞAHSİYET YAPISI

İKİ YAŞINDAN BULÛĞ ÇAĞINA KADAR ÇOCUĞUN ŞAHSİYET YAPISI


Dengeli bir şahsiyet, fert ve toplumların hayatında oldukça etkili­dir. Böyle bir insan kimliği, ancak her bakımdan yönlendirilip ve çok yönlü olarak eğitime tâbi tutulmakla olgunlaşır.

DOĞUMUNDAN İKİ YAŞINA KADAR ÇOCUK

DOĞUMUNDAN İKİ YAŞINA KADAR ÇOCUK


Hz. Aişe'nin rivayet ettiği bir hadiste Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur; "Lâ ilahe ilallah diyene kadar kim bir Çocuğu terbiye ederse, Allah onu hesaba çekmez."[

ANA-BABA VE EĞİTİMCİLER

ANA-BABA VE EĞİTİMCİLER

Çocuğun gördüğü ilk şey, içinde yaşadığı ev ve aile çevresidir. Aile içinde gördüğü şeyler, onun zihninde hayatın ilk şekilleri/tabloları ola­rak iz bırakır/canlanır. Çocuğun herşeyden etkilenen ve herşeyi kabul eden esnek yapısı, bu ilk çevre ile şekillenir,

SOSYAL ETKENLER

SOSYAL ETKENLER


Davet yolunda bir takım davetçilerin maruz kaldıkları, onları et­kileyip İlahi vazifelerini aksattıran ya da hepten terkettiren bazen de İslâm çemberinin dışına çıkmalarına sebep olan büyük engellerden bir tanesi de" içtimai etkenler engelidir".

ISLAMI CEMAATLERİN BİRBİRLERİNE UZAK VE DÜŞMAN OLMASI

ISLAMI CEMAATLERİN BİRBİRLERİNE

UZAK VE DÜŞMAN OLMASI

İDDİASININ ÇARESİ


Daha öncede söylediğimiz gibi müslüman cemaatlerin içinde bulunduktan durum ile ilgili yapılan tesbitler doğru ve yerindedir. Bunu hiç kimse inkar edemez. Bununla birlikte vakıanın böyle ol­ması bizi ümitsizliğe, uzlete çekilmeye mi götürmelidir?
Önceki yaptığım açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bu dinen asla caiz değildir. Hiç kimse böyle bir nedenle İslâmi hareketi terkederek köşesine çekilemez.

Ümitsizlikle ilgili etkenler

Ümitsizlikle ilgili etkenler


Davetçilerin yakinen hissedip karşı karşıya kaldıkları, pek çok kimseninde İslâm'a saldırmak için vesile ittihaz ettiği, bazılannmda sırf bu hissi bayraklaştıımalan sebebiyle birbirlerinden ayrılıp parça­lanmalarının en büyük nedeni olan uzlet ve ümitsizlik kaynaklı bir rahatsızlıktır.
Öyleki bu rahatsızlık davetçileri davet mesuliyetinden ahkoyar. Cihadın farziyetini onîara unutturur. Toplum'dan uzaklaşarak kendi köşelerine miskince çekilmelerine sebebiyet verir. Bunu yaparken de çok iyi birşey yaptıklarını zannederler.

PSİKOLOJİK ETKENLER

PSİKOLOJİK ETKENLER


Pek çok davetçinin davet yolundan saparak nahoş bir şekilde köşesine çekilmesine yahut da korkunç bir sapmaya sürükleyen en önemli sebeplerden bir tanesi de psikolojik etkenlerdir. Nice davet-çiler vardır ki hastalığı sebebiyle köşesine çekilmiş, hareket içerisin­deki bazı şahıslarla olan şahsi kırgınlığı yüzünden hareketten uzak­laşmıştır. Yine niceleri de bazı zorluklar ve olaylar sebebiyle, haya­tın sunduğu aldatıcı güzelliklerden etkilenerek ya da etrafında davet adına yapıları çalışmalardan ümitsizliğe düşerek davasından uzak­laşmıştır! ..

MAL ve MAKAM SEVGİSİ

MAL ve MAKAM SEVGİSİ


Mal sevgisi, makam ve şöhret hırsı, davet yolunda İslâmi faaliyet
gösteren pek çok davetçinin ayağının kaymasına sebep olan nefsani hastalıklardan bir tanesidir.

DEBDEBE VE CİMRİLİK

DEBDEBE VE CİMRİLİK


Gerek okumuş gerekse okumamış insanlann pek çoklarının mübtela olduğu nefsi hastalıklardan bir tanesi de, ifrat noktasındaki lüks bir hayat ya da bunun tam tersi aşın cimriliktir. Her iki hastahğıda toplum hayatı açısından, özellikle de kişinin psikolojik durumu üzerinde, davetçinin yaşam tarzı ve davet çalışması ile ilgili hayatında ne kadar olumsuz tesiri olduğu her akıl sahibi tarafından kolayca anlaşılabilecek bir gerçektir.

KİN ve HASED

KİN ve HASED


Kin: İntikam fırsatı kollayarak kalpte beslenip saklanılan kızgınlık ve düşmanlığa kin denmektedir.

KİBİR

KİBİR


Kibir, insanda bulunan gizli bir huydur. Zahirde gözüken amel­ler bu gizli ahlakın bir meyvesidir. Bu tür ameller, akıl ve basiret sahibi hiç kimsenin gözünden kaçmaz. Kişi, bu tür amelleri gördüğü zaman, anında bunların kibir alametleri ve büyüklenmenin bir gös­tergesi olduğunu anlar.

GURUR

GURUR


Gurur, insanın işleri olduğundan daha farklı göstererek kendi kendini aldatması, gerçekleri tersyüz ederek kendine hak ettiğinden daha büyük bir makam ve mevki vermesidir. Böyle yaparken de kendisinin iyi bir iş yaptığını zannetmesidir. Oysa bu yaptığı basiret­te zayıflık, şeytanın tuzakları noktasında cehalet, enaniyet, insanla­rın başına gelenlere aldırmamak, heva ve nefti emmarenin vesve­selerine uymaktan başka bir şey değildir.

'UCUB (Kendini Beğenme)

'UCUB (Kendini Beğenme)


"Ucub, nimetin (gözde) büyütülmesi, nimeti vereni (Allah'ı) u-nutarako nimete meyletmektir."
Bu tariften yola çıkarak şöyle diyebiliriz: Kendini beğenen kimse öyle kimsedir ki, Allah ona ilim ve şan-şöhret veya güç veya güzellik veya mal ya da çok evlat veyahut da akıl ve ileri derecede zeka vermiştir. Bunlann hepsini ya da bazısını vermiş olabilir. Bu kimse Allah'ın kendisine vermiş olduğu bu nimetlerin bir gün yok olacağı korkusunu içinde taşımaz. Bu nimetlerin gerçek sahibinin ve kendi­sine bahşedenin Allah olduğunu aklının ucundan bile geçirmez. Öyleki onun için ne varsa, ne yoksa hepsi bu nimetlerdir. Onların varlığıyla mutlu olur ve kalbi huzura kavuşur. Sanki bu nimeti ken­disi hak etmiştir de Allah'ın bu noktada kendi üzerinde bir ihsanı söz konusu değildir. Onu (nimeti) zevale ermeyecek ebedi bir nes­ne olarak görür. İşte mu'ceb (kendini beğenen) bu kimsedir.

NİFAK

NİFAK


İslâm'ın nazarında "nifak", ahlakı ve erdemliliği kökünden kazı­yan, ortada dinden eser bırakmayan, nifaka yakalanan kimseyi kıy­metsiz ve aşağılık bir insan haline getiren, inanç ve amel noktasın­daki afetlerin en büyüklerinden birisi olan tehlikeli bir hastalıktır. Münafığın Allah katında da, takva ehlinin yanında da hiçbir kıymeti ve değeri yoktur. İslâm alimleri nifakı iki lasına ayırmışlardır. .

BATINI (KALBİ) HASTALIKLAR

BATINI (KALBİ) HASTALIKLAR



"Davetçinin Nefsî Özellikleri" bölümünde, davetçilerin gerçek­leştirmesi gereken sıfatların en önemlilerini zikretmiştik. Bunlar: İman, ihlas, cesaret, sabır ve fedakarlık.

ENGELLER

ENGELLER


Davetçi kardeşim!
- İslâm davasının tabiatını ve ayırt edici özelliklerini öğrendikten,
-  Davetin dhanşümulluğunu ve davetçilerin insan topluluklannı ıslah etmedeki rollerini öğrendikten,
- Ümmetin, davetçilerin ve alimlerin davetin farziyeti ve tebliğin gerekliliği noktasındaki sorumluluklarını anladıktan,
Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Mutahhara'da davetçinin mertebe ve fazileti (ile ilgili hakikatleri) vicdanının derinliklerinde hissettik­ten,

KUR'ÂN VE SÜNNET İŞIĞINDA KORUYUCU HEKİMLİK

KUR'ÂN VE SÜNNET İŞIĞINDA KORUYUCU HEKİMLİK



İnsan, maddî ve manevî yapısıyla yüce bir varlıktır. Mü'minin en büyük vazifesi, İslâmî inanç ve ibadetlerle ruhî bünyesini, dinin kabul ve teşvik buyurduğu koruyucu ve geliştirici esaslara göre de bedenî yapısını korumaktır. Kur'ân, içerdiği konular itibariyle dinî talimleri emredici ve ahlakı güzelleştirici mahiyettedir. Bu nedenledir ki, Kur'ân'dan geniş an­lamda tıbbî bilgiler beklemek hata olur. Bununla birlikte Kur'ân, insanın gelişmesi, zürriyet, anatomi, fizyoloji, patoloji "marazlar bilgisi", vücut, ruh hastalıkları, tedavi ilmi ve en son olarak ölüme dair kısa bilgiler vermekte­dir.[

KUR'ÂN-I KERİMİ NASIL OKUMALIYIZ?

KUR'ÂN-I KERİMİ NASIL OKUMALIYIZ?


Kur’an Arapçada "okumak" anlamına gelen bir mastar olup, "oku­nan şey" manasında isim olarak kullanılmaktadır. Bu tarife göre Kur'ân, genelde her okunan şeyin ismi olabileceği gibi, özel olarak Hz.Muhammed (s.a.v)'e vahiy yoluyla indirilmiş olan Allah'ın kelamının ismidir. Tıpkı Hz.Musa (as)'ya indirilen kitab'a Tevrat, Hz.İsa (a.s)'ya indirilen kitab'a İncil adlarının verildiği gibi, son peygamber olan Hz.Muhammed (s.a.v)'e indirilen kitab'a da Kur'ân, özel isim olmuştur.[

KUR'ÂN'DA İBÂDET VE ZİKİR KAVRAMLARI

KUR'ÂN'DA İBÂDET VE ZİKİR KAVRAMLARI



Kur'ân, ilâhî bir hayat nizamıdır. Getirdiği genel prensipler, Anlatıldığı tarihî olaylar ve kıssalar ile içerdiği hükümlerin hepsi, insanı, dünyada ve ahirette saadete götürebilecek niteliktedirler. O'nun üzerinde düşünmeden ibret ve dersler almak, fikir plArıında incelemeden hikmetlerinden yararlArımak ve O'nu Anlamadan hayata geçirmek, mümkün değildir.

Hz. MUHAMMED (a.s.)'IN NÜBÜVVETTEN ÖNCEKİ HAYATI VE İLK TEBLİĞ MERHALELERİ

Hz. MUHAMMED (a.s.)'IN  NÜBÜVVETTEN  ÖNCEKİ HAYATI VE İLK TEBLİĞ MERHALELERİ



Hz.Peygamber (a.s)'ın esas tebliğ ve daveti hakkında kanaat sahibi olabilmek için, onun nübüvvet öncesindeki hayatına kısaca gözatmakta yarar vardır. Zira her ne kadar onun tebliğ sorumluluğu, Peygamberlikten sonda başlamışsa da, önceki yaşantısı, bu tebliğ ve daveti kolaylaştıracak özelliklere sahiptir. Bu husus bir hadiste şöyle anlatılmaktadır. "Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı "

NİSA SURESİ 24. ÂYETİ IŞIĞINDA MUT'A NİKAHI


Amacı sağlam bir toplum kurmak olan İslam, aileye çok önem ver­miştir. Çünkü aile, toplumun temel taşıdır. Toplumlar ailelerden oluşurlar. Toplumu oluşturan aile sağlam olursa toplum da sağlam olur. Aile ise ev­lenme ile kurulur.

Konuşma Eğitimi

Konuşma Eğitimi

Türkçe öğretiminin en önemli hususlarından birisi de konuşma eğitimidir. Konuşma kavramı ile ilgili olarak yapılan tarifler genellikle bir başkası ile anlaşabilmede araç olma özelliği üzerinde kuruludur.Bu tariflere örnek verecek olursak: “Konuşma, bir kimsenin başka bir kimseye veya bir dinleyici topluluğu karşısında söylediği sözlere denir”. Bir başka tanıma göre ise “Konuşma, bir insanın başka bir insana ya da topluluğa duygu ve düşüncelerini sözle anlatmasıdır” Diğer bir tanımda ise konuşma “duygu ve düşüncelerimizi, görüp yaşadıklarımızı karşımızdakilere sözle iletme işidir”

ÇOCUĞUN SÜNNET EDİLMESİ VE SÜNNET AHKAMI

ÇOCUĞUN SÜNNET EDİLMESİ VE SÜNNET AHKAMI


1- Sünnetin Manası ve Türediği Kök:


Hitan, sünnet eden kişinin yaptığı işe denir. Nizal ve kıtal kelimeleri gibi mastardır. Sünnet edilen yere de bu isim verilir. Hadis-i şerifte:
“İki hitan (sünnet mahalli) birbirlerine kavuştuğu zaman gusül vacip olur, şeklinde geçmektedir.

ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI ARZU ETMENİN MÜSTEHAP OLUŞU

ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI ARZU ETMENİN MÜSTEHAP OLUŞU


Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Artık onlara (ha­nımlarınıza) yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığını talep edin.

ERKEK VE KIZ ÇOCUĞUN KULAĞININ DELİNMESİ

ERKEK VE KIZ ÇOCUĞUN KULAĞININ DELİNMESİ


Kız çocuğunun kulağının güzellik için delinmesi caizdir. Ahmed b. Hanbel de bunun caiz olduğunu, fakat erkek çocuk için mekruh olduğunu söylemiştir. İkisi arasındaki fark şudur:
Kız çocuk süs eşyasına ihtiyaç duyar. Erkek çocuğun aksine, onun kulağının delinmesinde bir fayda vardır. Hz. Peygamber (a.s.) Ümmü Zer hadisinde Hz. Aişe'ye "Ben. sana, Ebu Zerr'in Ümmü Zer'e davrandığı gibi davranıyorum" demiştir.

KIZ ÇOCUKLARINI SEVMEMENİN KERİH OLUŞU

KIZ ÇOCUKLARINI SEVMEMENİN KERİH OLUŞU


Yüce Allah Şöyle buyuruyor:
Göklerin ve yerin mülkü Allah'a aittir. Dilediğini yaratır. Dilediğine dişiler bahşeder, dilediğine erkekler bahşeder, yahut erkek ve dişi olarak çift çift yaratır. Dilediğini de kısır yapar. O; alimdir, kudretlidir.["

BİR ÇOCUĞU DÜNYAYA GELEN KİŞİYİ MÜJDELEME

BİR ÇOCUĞU DÜNYAYA GELEN KİŞİYİ MÜJDELEME

VE TEBRİK ETMENİN MÜSTEHAP OLUŞU


Yüce Allah, Hz. İbrahim (a.s.) 'in kıssasını anlatırken şöyle buyurmuştur:
"Elçilerimiz İbrahim'e müjde getirdikleri zaman "Selam" dediler. O da "Selam" dedi. Çok geçmeden kızar­mış bir buzağı getirdi. Ellerinin yemeğe uzanmadığını görünce onları garipsedi ve onlardan ötürü içine bir korku düştü. "Korkma, biz Lut kavmine gönderildik" dediler. İbrahim'in karısı ise ayakta idi. ( Bunu duyunca ) güldü. Biz de ona İshak'ı ve İshak'ın peşinden de Yakup'u müj­deledik... İbrahim'den korku gidip, kendisine müjde gelince Lut kavmi hakkında bizimle mücadele etmeye başladı"[Başka bir ayette ise "Böylece biz ona hilm sahibi bir çocuğu müjdeledik" buyurmuştur.[2]

HENÜZ YEMEK YEMEYEN ERKEK VE KIZ ÇOCUK¬LARIN İDRARININ HÜKMÜ

HENÜZ YEMEK YEMEYEN ERKEK VE KIZ ÇOCUK­LARIN İDRARININ HÜKMÜ


Ümmü Kays binti Mihsan'dan rivayet edildiğine göre, henüz yemek yememiş küçük bir oğlunu Peygambere getirmiş ve bebek, Peygamberin elbisesine bevletmiş. Bunun üzerine Peygamber su istemiş ve elbisenin üzerine serpmiş, fakat elbiseyi yıkamamıştir.

ÇOCUĞUN SAĞ KULAĞINA EZAN, OKUMANIN

ÇOCUĞUN SAĞ KULAĞINA EZAN, OKUMANIN

MÜSTEHAP OLUŞU:


Bu konudaki hadisler şunlardır:
1-  Ebu Ca'fer Muhammed b. Duhaym bize Ahmed b. Ebi Garze 'den, o da Ubeydullah b. Musa'dan o da Sufyan b. Said'den, o da Asım b. Ubeydullah’dan, o da Ubeydullah b. Ebi Rafi'den Ebu Rafi'i şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Fatma, Hasan b. Ali'yi doğurduğu zaman Rasululah'ın, Hasan'ın kulağına ezan okuduğunu gördüm."

ÇOCUĞUN TÜKÜRÜK VE SALYASININ HÜKMÜ:

ÇOCUĞUN TÜKÜRÜK VE SALYASININ HÜKMÜ:


Bu mesele hayatta sık sık karşılaşılan bir durumdur. Sari Hazretleri, çocuğun çokça kusacağını, ağzını yıkamanın mümkün olmayacağını, onu yetiştiren ve taşıyan kimsenin üzerine tükürük ve salyasının devamlı akacağını bildiğinden dolayı bu gibi sebeplerle elbisenin yıkanmasını emretmemiş, o elbise içinde namaz kılmayı yasaklamamış, çocuğun tükü­rüğünden sakınmayı da gerekli görmemiştir.

ÇOCUĞA TAHNİK YAPMANIN MÜSTEHAP OLUŞU

ÇOCUĞA TAHNİK YAPMANIN MÜSTEHAP OLUŞU


Ebu Bürde, Ebu Musa'dan rivayet ediyor:
"Bir oğlum dünyaya geldi ve onu Peygambere götür­düm. Ona İbrahim ismini verdi ve bir hurmayı ağzında çiğneyip yumuşatarak çocuğun damağına sürdü. "

ELBİSENİN TEMİZLİK DURUMU BİLİNMESE BİLE ÇOCUKLARIN NAMAZ ESNASINDA TAŞINMASININ CEVAZI:

ELBİSENİN TEMİZLİK DURUMU BİLİNMESE BİLE ÇOCUKLARIN NAMAZ ESNASINDA TAŞINMASININ CEVAZI:


Ebu Katade'nin rivayetine göre, Rasûlullah Ümame Binti Zeyneb'i ki babası Ebul As b. Rebi'dir kucağında taşıyarak namaz kılardı. Secdeye giderken bırakırdı. Müs­lim'in rivayetinde "Boynu üzerinde taşıyarak'" ifadesi vardır.

AKİKA VE AHKAMI

AKİKA VE AHKAMI



1- Meşru Oluşunun Açıklanması


İmam Malik diyor ki:
"Bu, bize göre hakkında hiç ihtilaf olmayan bir hususYahya b. Said el-Ensari diyor ki:
"Bizden önceki pek çok müslümana yetiştim. Erkek olsun, kız olsun çocukları için akika kesmeyi ihmal etmezlerdi."

ÇOCUKLARI ÖPMENİN MÜSTEHAP OLUŞU:

ÇOCUKLARI ÖPMENİN MÜSTEHAP OLUŞU:


Ebu Hureyre rivayet ediyor "Peygamber (a.s.), yanında Akra b. Habis et-Temim otururken Hasan b. Ali'yi tutup öptü. Akra "Benim 10 tane çocuğum var ama, onlardan hiçbirisini öpmüş değilim"

ÇOCUKLARI TERBİYE EDİP İLİM ÖĞRETMENİN VE ARALARINDA ADİL DAVRANMANIN VACİP OLUŞU:

ÇOCUKLARI TERBİYE EDİP İLİM ÖĞRETMENİN VE ARALARINDA ADİL DAVRANMANIN VACİP OLUŞU:


Allahu Teâlâ şöyle buyurur;
"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz"

ÇOCUĞA İSİM VERİLMESİ, BUNUN VAKTİ VE FARZ OLUŞU

ÇOCUĞA İSİM VERİLMESİ, BUNUN VAKTİ VE FARZ OLUŞU



Allah, onlarla kullarını korkutur, buyurdu. [1]
Ebu Davut, "Sünen"inde "Çocuğun cenaze namazı" bölümünde Muhammed b. İshak yoluyla gelen Hz. Aişe hadisini zikretmiştir:
"Peygamberin oğlu İbrahim, 18 aylık iken vefat etti. Peygamber onun cenaze namazını kılmadı..."

ÇOCUĞUN TERBİYESİNE YÖNELİK VE BÜYÜDÜĞÜNDE GÜZEL SONUÇLAR VERECEK OLAN FAYDALI BİLGİLER:

ÇOCUĞUN TERBİYESİNE YÖNELİK VE BÜYÜDÜĞÜNDE GÜZEL SONUÇLAR VERECEK OLAN FAYDALI BİLGİLER:

Çocuğun Sütanneye Verilmesi:


Çocuk doğduktan iki veya üç gün sonra annesinden alınıp bir sütanneye verilmesi gereklidir. En güzeli budur. Zira bu sıralarda, annesinin sütü koyu ve diğer salgılarla karışık olur. Uzun zamandır süt emziren kadının sütü ise böyle değildir. Bütün Araplar buna itina gösterir, çocuklarını bedevi kadınlara süt emzirmeye verirlerdi. Nitekim Peygam­berimiz de Sa'd oğullarına süt emzirilmek üzere bırakılmıştı. . [1]

İNSANOĞLUNUN NUTFE OLUŞUNDAN CENNET VEYA CEHENNEMDE KARAR KILIŞINA KADARKİ AŞAMALARI

İNSANOĞLUNUN NUTFE OLUŞUNDAN CENNET VEYA CEHENNEMDE KARAR KILIŞINA KADARKİ AŞAMALARI


Allah'u Teâla şöyle buyurmuştur:
"Andolsun biz insanı çamurdan meydana gelen bir süzmeden yarattık. Sonra onu bir nutfe olarak sağlam bir karar yerine koyduk. Sonra nutfeyi alakaya çevirdik, alakayı mudga'ya çevirdik. Mudğayı da kemiklere çevirdik, kemiklere et giydirdik. Sonra onu bambaşka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli Allah, ne yücedir! Sonra siz bunun ardından öleceksiniz. Sonra siz kıyamet günü mutlak diriltileceksiniz."

EĞİTİM VE DİN EĞİTİMİ

EĞİTİM VE DİN EĞİTİMİ


A. Eğitim ve Tarifi


Tarih boyunca, gerek doğu gerekse batı dünyasında yaşamış, in­sanın ve insanlığın problemlerine çare aramış bilginler ve filozof­lar, insanın eğitimi üzerinde de kafa yormuş, konu ile ilgili çeşitli görüşler ortaya koymuşlardır. Hatta topluma yön veren, hukuk, ge­lenek, görenek gibi sosyal kurumlarla ilahi kaynaktan gelen din­ler de bu hususta bir takım emir ve tavsiyelerle insanlara ışık tut­muşlardır. Konu ayrı ayrı ve çeşitli metodlarla bile olsa ele alın­mış, tarih boyunca insana önemini hissettirmiştir. Bir insan ailesi yaşamaya, bir ana baba çocuğunu sevmeye başladığı andan itibaren eğitim denen olayın doğduğu da şüphesizdir.[1] Bunun için toplum birimlerinin en küçüğü olarak aileler, veya büyük insan toplu­lukları olarak milletler, bu konuya ilgisiz kalamamış az veya çok konu ile ilgilenmişlerdir.

KUR'AN'A GÖRE EĞİTİM VE MAHİYETİ

KUR'AN'A GÖRE EĞİTİM VE MAHİYETİ


A. Eğitimin Tarifi


Kur'an'ın eğitim için getirdiği tarifler şu üç başlık altında top­lanabilir.
a) Eğitim insandaki potansiyel güç (kuvve)lerin açığa çıkartılmasıdır.

KURAN’DA EĞİTİM İLKELERİ

KURAN’DA EĞİTİM  İLKELERİ


Eğitim İlkeleri


Yeni yetişen nesilleri hayata hazırlamak ve onlara iyi bir eği­tim vermek konusunda ana babayı sorumlu tutan ve bugünkü cemiyetin tutum ve davranışları sonucu geleceğin cemiyetine şekil vere­ceğini belirten[1] Allah Teâlâ, bu zor ve çetin görevin nasıl yapıla­cağı konusunda insanı yalnız bırakmamış, ona bazı ilkeler, metod ve yollar göstermiş, ışık tutmuştur. Böylece bu güç işte, insanı ka­ranlıklardan kurtarmış, vahyin ışığı ile yollarını aydınlatmıştır.

KUR'AN'DA EĞİTİM YÖNTEMLERİ

KUR'AN'DA EĞİTİM YÖNTEMLERİ


İnsanın Eğitilmesinin Yolları


Allah, eğitilebilecek şekilde yarattığı insanı kendi haline terketmemiş ona eğitimini gerçekleştirmenin yollarını da öğretmiş­tir. Kur'an, fıtratı dikkate alındığında insanın potansiyel kötülüklere düşmeden kendisini en iyi yaratılışlı duruma getirebilmesinin yol ve yöntemlerinin neler olduğu sorusuna bazı yolları tavsiye ederek cevap vermektedir. Şimdi bu yolların üzerinde kısaca duralım.

KUR'AN'DA EĞİTİM ENGELLERİ VE GÜÇLÜKLERİ

KUR'AN'DA EĞİTİM ENGELLERİ VE GÜÇLÜKLERİ


İnsan ömrünün her dönemini kapsayan ve çocukluk dönemi eğitimi için de geçerli olan yukarda anlatılan metodları, İslamın ana prensipleri ile birleştirip kaynaştıran herkesin, çocuğunu, va­tanına milletine faydalı, anasına babasına itaatli, dinine devletine hizmet eden bir kişi olarak yetiştireceğine inanıyoruz. Ancak, çok çetin bir iş olan çocuğu eğitme görevinde karşılaşılacak bazı güç­lüklerde mevcuttur.

KUR’AN’DA DİN VE AHLAK EĞİTİMİ PROGRAMI

KUR’AN’DA DİN VE AHLAK EĞİTİMİ PROGRAMI


Gelişme çağlarına göre din eğitiminin konuları neler olmalı­dır? Bu soruya, Kur'an. Hz. Lokman'ın oğluna öğütlerini zikreder­ken temas etmektedir. Ancak burada zikredilen eğitim konuları bir zamanlama yapılmadan verilmektedir. Bu programın çocuğun belirli yaş dönemlerindeki psikolojik gelişimine göre değişik şekilde uygulanılması gerekmektedir. Gene bu programın önemli bir kısmı, gelişim dönemlerinin ancak ikinci aşamasından itiba­ren uygulama alanı bulabilmektedir. Çünkü birinci dönem (bebeklik) de çocukta zihni faaliyetler yeteri kadar gelişmemiştir.

AİLENİN ÇOCUK EĞİTİMİNDEKİ YERİ VE SORUMLULUKLARI

AİLENİN  ÇOCUK  EĞİTİMİNDEKİ YERİ VE  SORUMLULUKLARI


A) Ailenin Çocuk Eğitimindeki Yeri


Aile, toplumun numunesi ve onu meydana getiren parçaların en küçüğüdür. Ana, baba ve evlenmemiş çocuklardan meydana geldiği kabul edilen aile kurumunun sağlam temeller üzerine oturması, mutlu ve huzurlu olması, toplumun da mutlu ve huzurlu olması so­nucunu doğurur. Dünya hayatına gözümüzü açtığımız, ilk nefesi­mizi aldığımız, ilk lokmamızı tattığımız, ilk üzüntü ve sevinç duy­gularını yaşadığımız ve ilk eğitimimizi aldığımız ortam, aile fert­lerinin çevrelediği ortamdır. Kişide şahsiyet oluşmasının cereyan ettiği en uzun dönem de aile içinde geçer.

GELİŞİM PSİKOLOJİSİ VE DİN EĞİTİMİ

GELİŞİM PSİKOLOJİSİ VE DİN EĞİTİMİ


A. Eğitimde Zamanlama ve Önemi


Eğitim sürecinin temel unsurlarından biri zamanlama faktörü­dür. İnsan hayatının her döneminde her eğitim faaliyetine olumlu cevap veremez. Bazan o faaliyeti anlayacak ve uygulayacak kadar biyolojik ve psikolojik gelişimi gerçekleştirememiş olabilir. Bazan da bu dönem onun için artık geride kalmış olabilir. Çünkü "ağaç yaş iken eğilir." Bu kural eğitimde aktualite adı ile anılır

Adem'den Hateme Kişilik

Âdem (as)


İlgili âyetler dikkatlice incelendiğinde Kur'an'da kıssası anlatılan Âdem (as) genel manada insan türünü sembolize eder. İnsan tanımının yapıldığı Âdem kıssasını anlatan âyetlerde sembolik bir dil kullanıldığı göze çarpar. Bu sembollerin ardında insanla ilgili gerçeklerin doneleri­nin saklı olduğuna farkederiz. “Kur'an kıssalarındaki Âdem'in karakteri ve kişiliği bütün özellikleri ve bütün hatlarıyla bir insan'ı canlandırmaktadır.”

21 Haziran 2012 Perşembe

MÜFESSİRLERİN HAYATI

MÜFESSİRLERİN HAYATI

Sahabeden Meşhur Olan Müfessirler


Suyutî "e!-ltkan" isimli eserinde demiştir ki: Sahabeden tefsirde şöhret kazananlar on kişidir: Dört halife, lbn-i Mes'ud, îbn-i Ab­bas, Ubeyy b. Ka'b, Zeyd b. Sabit, Ebu Musa el-Eş'ari, Abdullah b. ez-Zübeyr.
Dört halifeye gelince, kendisinden en çok tefsir rivayet edilen Alî b. Ebu Talib (kerremallahu vechehu), diğer üçünden cidden az tefsir rivayet edilmiştir, galiba bunun sebebi onların çabuk ölmele­ridir.

KURAN MESELLERİ

KURAN MESELLERİ


Günlük konuşmalarda, siyasî ve dinî hitaplarda, il­mî ve edebî metinlerde, şiirde ve nesirde... hülasa her türlü konuşma ve yazılı ibarelerde ilmî bir meseleyi, aklî bir mevzuu, günlük bir durumu, siyasî bir olayı, dinî bir gerçeği ve her hangi soyut bir düşünceyi tavzih etmek için temsilî benzet­melere başvurulur.[ Çünkü temsil sayesinde görülmeyeni görüle­ne, gizliyi açık olana, vehmî olanı gerçek olana kıyaslamak ve hasmı susturmak mümkün olur.[2] Soyut kavramların ve mücerred mânâ­ların somutlaştırılması ve görülebilir bir duruma sokulması için yi­ne temsile başvurulur.[3]

Kur'an'ın Meselleri (Benzetmeler)

Kur'an'ın Meselleri (Benzetmeler)


Mânâlarında ve hedeflerinde yüksek olan hakikatler, yakinen bilinen şeylere kıyas edilmekle onları zihinlere yaklaştıran güzel bir kalıba döküldükleri zaman en güzel suretlerini alırlar.

Öğütten ve Hakikatten Kaçanlar-Arslandan Korkup Kaçan Yaban Eşekleri Gibi Olanlar

Öğütten ve Hakikatten Kaçanlar-Arslandan Korkup Kaçan Yaban Eşekleri Gibi Olanlar


"Öyleyken bunlara ne oluyor ki öğütten yüzçeviriyorlar? Arslandan ürkmüş yabanî eşekler gibi..." (Müddessir, 74/ 49-51).

Temizlenip Arınmış Olanlar

Temizlenip Arınmış Olanlar


"Hiç tartışmasız bu, Kur'an'ı Kerim'dir. Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır. O'na, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz. Alemlerin Rabbinden indirilmiştir." (Vakıa: 56/78-80)

Kalplerinde Örtü, Kulaklarında Ağırlık Olanlar

Kalplerinde Örtü, Kulaklarında Ağırlık Olanlar


"Onlar: "Bizi davet ettiğin şeye karşı kalplerimiz örtüler içindedir. Kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim aramızda bir perde vardır. O halde sen (kendi dinince) amel et, biz de (kendi dinimize göre) hareket ederiz" dediler." (Fussilet: 41/5)