Allah'a hamdolsun. Ramazan ayına kavuşturan, mağfiret ve rızasına imkan tanıyan Allah'a hamdolsun. O'na hamdeder, hidayet ve iman nimetleri dolayısıyla O'na şükrederim.
Şehadet ederim ki Allah'dan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Ceza ve ihsan gününe saklayacağım bir şehadetle buna şehadet ederim. Ve şehadet ederim ki nebimiz ve efendimiz Muhammed, O'nun kulu ve rasulüdür. O; hidayet ve doğruluk yolunu açıklamış, sapıklıktan ve isyandan sakındırmıştır. Allah O'na, ailesine ve değerli sahabilerine salât ve çokça selam eylesin.
Bundan sonra... Allah'dan hakkıyla korkun, gizli ve saklı hallerinizde O'nu gözetin. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Ey iman edenler! Allah'dan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.) (3/Âl-i Imrân/102)
Allah'ın kulları!.. Bu yüce aya ulaştığımızda azalarımızı büyük bir saadet kaplar. Kalpler, korku ve ümitle heyecanlanır. Dillerden dua düşmez. Allah'ın; bizim, sizin ve tüm müslümanların orucunu ve namazını kabul etmesi, geçmiş ibadetlerimizi kabul etmesi ve kalan günlerimizi mübarek kılması için dua edilir. Günahı bağışlanan, tevbesi kabul edilen ve hatası affedilene ne mutlu!
Bu yüce ayın sonunda da Allah subhanehu'ya şükrederiz. Kulları oruca ve namaza muvaffak kılarak, onlara yardım ederek ve onları cehennemden azat ederek nimetlendiren Allah'a şükrederiz. (Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.) (2/el-Bakara/185)
Günler çabucak geçti. Dün Ramazan'ı karşılıyorduk. Bugün ona veda ediyoruz. Ve bilmiyoruz; ona bir yıl sonra tekrar kavuşabilecek miyiz, yoksa ölüm ondan daha hızlı mı davranacak? Allah'dan, bizleri ve sizleri ona daha çok yıllar kavuşturmasını dileriz.
Allah'ın kulları!.. İstiğfar, salih amellerden sonra yapılır. Namaz, hac, gece ibadeti ve sohbet meclisleri istiğfarla bitirilir. Orucun da bu şekilde bitirilmesi gerekir. Gaflet ve unutkanlık hatalarını bu şekilde ıslah ederiz. İhmal ve sapmanın kusurlarını onunla sileriz. İstiğfar etmek; kibir duygusunu ve kendini beğenmeyi, ibadetleri ile gurur duymayı nefisten giderir. Nefislerde yaptığını gereği gibi yapamadığı duygusunu doğurur. Bu his de kişiyi Ramazan'dan sonra daha çok ibadet etmeye sevkeder. Hasenatı artar ve amel terazisinde ağır gelir.
İbnu'l Kayyım rahimehullah ibadet edenlerin istiğfara ihtiyacını açıklayarak şöyle der: "Yaptığı ibadeti beğenmek nefsin düşüncesizliğinden ve ahmaklığındandır. Gayret ve basiret sahipleri kusurlarını için, Allah'ın celaletine ve büyüklüğüne layık kulluk yapamadıklarını düşündükleri için ibadetlerden sonra daha çok istiğfar ederler. Bu ibadetleri yapma konusunda emir olmasaydı onlardan hiçbiri bu tür kulluğa yönelmez ve bunu efendisi için layık görmezdi."
Ramazan'a veda ederken mü'min asla ibadete ve taata veda etmez. Bilakis çağlayan bir hayır pınarı olarak kalmak için Rabbi ile ahdini daha da sağlamlaştırır ve yaratıcısıyla bağını kuvvetlendirir. Allah ile ahitlerini bozan ve bayram topuyla mescitleri terkedenler ise ne kötü insanlardır. Allah'ı ancak Ramazan'da bilirler. Onlar gerisin geriye dönmüş ve hayrı terketmişlerdir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (De ki: benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi Alemlerin Rabbi Allah içindir.) (6/el-En'âm/162)
Takvaya ya da huşuya sevkeden bir etkisi olmadan edâ edilen bir ibadetin hiç kıymeti yoktur. Ramazan bittikten sonra Kur'an bir kenara bırakılır ve cemaatle namaz terkedilirse, haramlar işlenirse Ramazan'ın etkisi nerede kalır? Faiz yenir ve insanların malları batıl yollarla alınırsa ibadetin tesiri nerede kalır? Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinden yüz çevrilip örflere ve adetlere yönelinirse, beşeri kanunlar ile hükmedilirse orucun etkisi nerede kalır? Kişi alışverişinde hile yaparsa ve sabah-akşam yalan söylerse orucun ve gece namazının etkisi nerede kalır? Yolunu sapıtmış birini doğru yola davet etmezse, aç birine bir lokma ikram etmezse, çıplak birini giydirmezse; Allah'ın, İslam'ı ve müslümanları zafere ulaştırması ve din düşmanlarını bozguna uğratması için huşu ile samimi bir şekilde dua etmezse Ramazan'ın etkisi nerede kalır?..
Ey oruç tutanlar!.. İbnu'l Kayyım'ın şu sözü üzerinde düşünmemiz gerekir: "Amel ile kalp arasında bir mesafe vardır. Ve bu mesafe üzerinde amelin kalbe ulaşmasını engelleyen yol kesiciler vardır. Kişi çok amel işler ama bu amellerden ne bir muhabbet, ne bir korku ve ümit, ne dünya işlerinde zühd ve ahirete rağbet, ne de kendisiyle Allah'ın dostları ile düşmanlarını ayırdedebileceği bir nur kalbine ulaşır. Amellerin etkisi kalbine ulaşsaydı aydınlanırdı ve hakla batılı görürdü."
Ey ibadet ehli!. Allah ibadetlerimizde bir takım hareketler, çaba ve gayret istemez. Bilakis bunun arkasında, takva ve kendisi için huşu ister. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Ey iman edenler! Sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi oruç size de farz kılındı. Umulur ki takvalı davranırsınız.) (2/el-Bakara/183) Ve şöyle buyurur: (Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sizin takvânız ulaşır.) (22/el-Hacc/37)
Ramazan'dan sonra yapılan salih amellerden biri de Şevval ayında altı gün oruç tutmaktır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Kim Ramazan'da oruç tutar ve sonra ona Şevval'den altı gün eklerse bütün sene oruç tutmuş gibi olur." Bu hadisi Müslim, Ebu Eyyûb el-Ensâri radıyallahu anh kanalıyla rivayet eder.
Ramazan nefislerimize yüce hayırlar ekti. Kalpleri parlattı ve vicdanları uyandırdı. Nefisleri arındırdı. Ramazan'dan faydalananın Ramazan'dan sonraki hali, Ramazan'dan önceki halinden daha hayırlı olur. İyiliğin kabul edildiğinin bir işareti de kendisinden sonra iyilik yapılmasıdır. Yapılan ibadetin boşa gittiğinin ve reddedildiğinin bir işareti de ibadetlerden sonra günahlara geri dönülmesidir. Ey oruç tutan kardeşim! Ramazan'ın ışık saçan esintisinden yılın diğer zamanları için hayır anahtarı ve her durumda uygulayacağın bir yaşam metodu edin. Anne-babana iyilik etmeye, komşularınla iyi ilişkiler kurmaya ve kardeşlerini ziyaret etmeye gayret et. Mazlumlara yardım et. Yetimin başını okşamaktan zevk al. Arası bozulan iki kişinin arasını düzelt. Yoksulları doyur. Gönlü kırılann gönlünü al. Musibete ve belaya uğrayanların dudaklarında mutluluk tebessümü görülmesine ortak ol. Akrabalarını ziyaret et. Kardeşlerinin ırzını muhafaza et. Ramazan'da olduğu gibi hayırla coşan bir kaynak ol.
Ramazan okulundan en faydalı dersleri ve en etkili öğütleri öğrendik. Şeytanın kışkırtmalarına nasıl karşı koyacağımızı öğrendik. Kötülüğü emreden nefsin istekleri ile nasıl başedeceğimizi öğrendik. Anlaşmazlıkları ve bölünme nedenlerini nasıl bir kenara atacağımızı öğrendik. Ramazan'da saflar tek vücut gibi sımsıkı birleşmişken Ramazan'dan sonra dağılması uygun olmaz. Ramazan'da gözler, bol bol gözyaşı akıtmıştı. Ramazan'dan sonra gözlerine gözyaşı kıtlığı ve kuraklık isabet etmesinden sakın. Dua, hamd ve kelime-i tevhid dillerden düşmedi ve cami köşeleri titredi. Bu güzellik ve ihtişam Ramazan'dan sonra da devam etsin. Ramazan'da çehrene salihlerin sıfatı; ağırbaşlılık, tevazu ve vakar, huzur ve huşu hakim olmuştu. Bütün bunları Ramazan'dan sonra kibir ve kendini beğenme huylarıyla, taşkınlık ve arsızlıkla silme. Ramazan'da ellerin vermek için uzanmış ve cömertçe infak etmişti. Ramazan'dan sonra onları yumma!.
Allah'ın kulları!. Oruçlu için iftar ettiğinde bir sevinç ve Rabbine kavuştuğunda bir başka sevinç vardır. Dünyada hemen yaşadığı bir sevinç vardır. İbadet ve tâata devam edenin ahirette ebedi olarak yaşayacağı bir sevinç vardır. En büyük kazanca ve en yüce nimete kavuşur. Bu; hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın aklına gelmeyen cennettir. Sanki aramızdan bazı kimselere şöyle seslenildiğini işitir gibiyim: (Geçmiş günlerde işlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.) (69/el-Hâkka/24) Ve şöyle seslenildiğini duyar gibiyim: (İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.) (43/ez-Zuhruf/72) (Kullarımızdan, takva sahibi kimselere verdiğimiz cennet işte budur.) (19/Meryem/63) Allah bizi ve sizi onlardan eylesin.
Onlara cennet sancağı gösterildi, ona doğru kolları ve paçaları sıvadılar. Cennet yolu açıklandı, dosdoğru ona koyuldular.Gerçek kazancın Rahman'ın huzurunda heyetler halinde toplandıklarında olacağını bildiler. Bütün hareketlerini, kalp atışlarını ve nefeslerini cennete girmek üzere vakfettiler ve cenneti elde ettiler. (Rahman'ın kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetlerine (girecekler). O'nun vâdettiği mutlaka gerçekleşecektir.) (19/Meryem/61) Şüphesiz onlar, ebedi kalınacak cennetlerdir. Dünya cennetleri gibi değildir. Allah onları takva sahiplerine vadetmiştir ve Allah'ın vadettiği mutlaka gerçekleşecektir. Hiç şüphesiz onlar, o cennetlere gireceklerdir.
O öyle bir cennettir ki, kişi oraya bir kez sokulup çıkarılsa bütün dertleri yokolur. Üzüntüsünü ve kederini unutur. Sahih-i Müslim'de, Enes b. Malik radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Cennetliklerden dünyada en dertli olan getirilecek. O da cennete bir sokulup, çıkarılacak ve kendisine: "Ey ademoglu! Hiç dert gördün mü, hiç sıkıntı çektin mi?" denilecek. O da: "Hayır! Vallahi ya Rabbi! Başımdan hiç dert geçmedi, hiçbir sıkıntı çekmedim" diyecek."
Allah, cenneti sevdiği kulların ebedi karargahı kılmıştır. Rahmeti, cömertliği ve rızasıyla onu doldurmuştur. Nimetlerini, büyük kazanç olarak tanımlamıştır. Bütün hayırları orada toplamıştır. Onu; her türlü ayıptan ve kusurdan, her türlü afetten arındırmıştır.
Onun arazisini ve toprağını sorarsan, misk ve zaferandır. Tavanını sorarsan, Rahman'ın Arşı'dır. Taşlarını sorarsan; inci, mücevher ve mercandır. Binasını sorarsan, gümüşten bir tuğla ve altından bir tuğladır. Nehirlerini sorarsan; tatlı su nehirleri, tadı değişmemiş süt nehirleri, içenlere lezzet veren içki nehirleri ve saf baldan nehirlerdir. Yiyeceklerini sorarsan; istediklerini seçtikleri meyveler ve canlarının çektiği kuş etleridir. İçeceklerini sorarsan, zencefil ve kafûrdur. Kaplarını sorarsan, altın ve gümüşten berrak kaplardır. Cennet ehlinin elbisesini sorarsan, ipek ve altındır. Yataklarını sorarsan, örtüleri en yüksek kalite atlastandır. Cennet ehlinin yüzlerini ve güzelliklerini sorarsan, dolunay gecesindeki ay şeklindedir. Yaşlarını sorarsan, insanın ilk atası Adem aleyhisselam suretinde ve otuzüç yaşındadırlar. Allah'ım! Bizleri o cennetlerin ehlinden eyle ey merhametlilerin en merhametlisi!.
Ey oruç tutanlar!.. İşte ümmet Ramazan'a veda ediyor. Fakat kanlı trajedilerine ve acılarına veda etmiyor. İslam ümmeti, bugünlerde büyük bir imtihandan geçiyor. Derin yaralar yaşıyor. Kudüs'te ve diğer yerlerde yaralarının kanadığını görürsün. İslam düşmanları, İslam'ı devre dışı bırakmak ve kaynaklarını kurutmak için bütün kuralları ve örfleri çiğneyerek çirkin bir savaş yürütüyor.
İslam ümmeti, çeşitli hilelerle ve ağır musibetlerle imtihan edildi. Bunlardan sadece bir kısmı bile başka bir ümmeti yoketmeye yeterdi. Fakat iman ve akide kuvveti, zorluklara rağmen yenilenen tatlı pınarlardır. Ve beklenen gelecek, bu davanın olacaktır.
Müslümanlara düşen görev, ümmetin sorunlarına destek olmaktır. Sabırlı davranarak kendine hakim olmaktır. Dualarında samimi olmak ve şiddetli fırtınalar karşısında Allah'dan yardım dilemektir. Böylece kederler dağılır ve sıkıntılar ortadan kalkar. Ve bu, Allah için zor değildir.
Allah, beni ve sizleri Yüce Kur'an ile mübarek eylesin. Beni ve sizleri içerisindeki ayetler ve hikmetli zikir ile faydalandırsın. Bu sözümü söyler; kendim için, sizin için ve tüm müslümanlar için her türlü günahtan bağışlanma dilerim. Siz de O'ndan bağışlanma dileyin. Şüphesiz O, çokça bağışlayan ve merhamet edendir.
Ramazan ayını ecirlerin ve faziletlerin artmasına vesile kılan Allah'a hamdolsun. O'na hamdeder; oruca, gece namazına ve Kadir gecesine muvaffak kıldığı için O'na şükrederim. Şehadet ederim ki Allah'dan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Yaratma ve emretme O'na aittir. Ve şehadet ederim ki, efendimiz ve nebimiz Muhammed O'nun kulu ve rasulüdür. Allah O'na, ailesine ve sahabilerine ay doğdukça ve şafak söktükçe salât ve selam eylesin!..
Bundan sonra... Allah'dan hakkıyla korkun. Gizli ve saklı hallerinizde O'nu gözetin.
İslam ümmeti yakında Ramazan'ı tamamlama nimetini kutlayacak ve bayramla sevinecek. Bu arada bayram gecesi ve gündüzünde yapılması müstehap olan işler var:
Bayram gecesi güneş batımından bayram namazına kadar tekbir getirilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. ) (2/el-Bakara/185) İbni Mes'ud radıyallahu anh şöyle derdi: "Allahu ekber, Allahu ekber. Lâ ilahe illallahu v'allahu ekber. Allahu ekber ve lillâhi'l hamd. /Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Allah'dan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür. Allah en büyüktür ve hamd ancak Allah'adır."
Allah'ı yücelttiklerini ilan için ve O'na ibadet ettiklerini ve şükrettiklerini beyan için erkeklerin bunu camilerde, çarşılarda ve evlerde yüksek sesle söylemeleri sünnettir.
Müslüman kardeşim!. Mevlân, senin için fıtır zekatını farz kılmıştır. Fıtır zekatı, oruçlu için çirkin sözden ve davranıştan arınması, miskinlerin doyurulması içindir. Küçük-büyük, kadın-erkek, hür-köle her müslüman adına arpadan, hurmadan, kuru üzümden veya pirinç ve benzeri yiyeceklerden bir sa' (2,917 kg ) olarak verilir. Fıtır zekatını vermek için en faziletli vakit, bayram namazından önceki vakittir. Bayram gününden bir veya iki gün önce de vermek caizdir. Mazeretsiz bir şekilde bayram namazı sonrasına geciktirmek caiz değildir.
Erkeklerin bayram namazına çıkmadan önce gusledip koku sürünmeleri müstehaptır. Saîd b. Cubeyr radıyallahu anh'ın şöyle söylediği sahih olarak rivayet edilmiştir: "Bayramın sünneti üçtür: Yürümek, gusletmek ve çıkmadan önce bir şeyler yemek." Aynı şekilde en güzel elbiselerle süslenmek gerekir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in bayramda ve Cuma günü giydiği bir cübbesi vardı. İbni Ömer radıyallahu anhuma'nın bayram için en güzel elbisesini giydiği sahih olarak rivayet edilir. Kadınlar ise, dışarı çıktıklarında süslenmekten uzak durmalıdır. Çünkü onların süslerini yabancı erkeklere göstermeleri yasaktır. Yine dışarı çıkmak isteyen bir kadının koku sürünmesi veya erkeklerin yanına fitne olacak şekilde çıkması haramdır. O, ancak ibadet ve tâat için dışarı çıkmıştır. Nasıl olur da erkeklerin önünde açılıp saçılarak ve koku sürünerek Allah'a isyan eder!?.
Bayram namazı için namaz kılınacak yere (musallâya) gitmeden önce tek sayıda hurma yenir. Buhari, Enes radıyallahu anh'dan şunu rivayet eder: "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Fıtır günü (Ramazan bayramı günü) bir kaç hurma yemeden çıkmazdı." Bir başka lafızda da "tek sayıda" ilavesi vardır.
Kadınlar, hayızlı olsalar da müslümanlarla birlikte bayrama çıkarlar. Fakat hayızlı kadınlar namaz kılınan mekandan (musallâdan) uzak durur. Hayra ve müslümanların duasına şahit olurlar. Bayramda, "Allah bizden ve sizden kabul etsin" ve benzeri mubah olan ibarelerle kutlamada bulunmak müstehaptır. Sahabilerin bunu yaptığı sabittir.
Şüphesiz bayram, Allah için oruç tutan ve namaza kalkan içindir. Bayram; iman nurunun parladığı, günahlardan ve masiyetlerden arınmış kalpler içindir.
İslam kardeşleri!.. Müslümanların bayramı kin ve düşmanlıkları bir kenara atmak, şeytanın tahrik ettiği hisleri ve duyguları yenmek için uygun bir fırsattır. Niçin bayramı akrabalarımızla, komşularımızla ve kardeşlerimizle ilişkilerimizde gerçek bir dönüş noktası yapmayalım!? Niçin bir takım gelenekleri ve olguları bir kenara bırakarak, samimi kalplerle ve arınmış nefislerle bir bayram ve sevinç yaşamayalım!?.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.) (4/en-Nisâ/36)
Allah'ın kulları!. Hidayet peygamberine salât ve selamda bulunun. Allah Teâlâ, Kitabı'nda sizlere bunu emrederek şöyle buyurur: (Muhakkak ki Allah ve melekleri peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de O'na salât ve çokça selam eyleyin.) (33/el-Ahzâb/56)