RESÛLULLAH (S.A.V.)'İN NAMAZ KILMA ŞEKLİ
* Müslüman namaz kılacağı zaman, kıble (Mekke'de bulunan
Kabe)'ye döner, ( الله أكبر ) "ALLAHU EKBER"
der. Bunlar olmazsa namazın
olmıyacağı şartlardandır. Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Namaza kılmak istediğinde, abdest
azalarını güzelce yıka, sonra kıbleye dön, ve tekbir getir ("Allahu
Ekber" de). Bu hadisi Buhari ve Muslim
rivayet etmişlerdir.
*Bunu diliyle söyleyip, sesini yükseltmesi gerekmez.
*Eğer kişi dilsiz ise kalbiyle niyet eder.
|
||||
* Sağ elini resim de görüldüğü gibi sol bileğinin
üzerine ve resim
de görüldüğü gibi göğsünün
üzerine gelecek şekilde koyar.
Vail bin Hucr radiyallahu anhu'nun hadisi bunun delilidir. O, "Rasulullah
tekbir 'Allahu Ekber' deyip, sağ elini sol eli üzerine bilek ile dirsek
arasına koydu" diye rivayet etmiştir. Bu hadisi Ebu Davud rivayet edip,
Albani senedinin sahih olduğunu söyleyip Rasulullah'ın Namazının
Sıfatı'nda tahriç etmiştir. s, 88.
Elleri bu şekilde (sağı sol
üzerine) koymayı emrederdi. Malik
Muvatta Beyan yay. c. 1 s.272, Buhari Sahih Ötüken yay. c, 2 s,755, Ebu Avane
.
![]() |
||
Vail bin Hucr'un hadisine göre
"ellerini göğsünün üzerine koyardı" Bu
hadisi İbnu Huzeyme rivayet edip, Albani senedinin sahih olduğunu söyleyip Rasulullah'ın
Namazının Sıfatı'nda tahriç etmiştir. s, 88.
Önemli bir açıklama: Her ne
kadar Hanefilerde, elleri kaldırma ve ellerin konacağı yerlerde erkeklerle
kadınlar arasında farklılık olsa da, sahih olan, kadın ve erkeklerde bu
konuda bir farklılık yoktur.
|
* Aişe radiya'llahu anha'dan rivayet edilen hadise göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem gözlerini secde edeceği yerden ayırmadı. Bu
hadisi el-Beyhaqi rivayet edip, Albani senedinin sahih olduğunu söyleyip
Rasulullah'ın Namazının Sıfatı'nda tahriç etmiştir. s, 88. Bu hadise göre namaz kılan
kişi namaz kılarken bakışlarını secde edeceği yere diker. Teşehhüd (Ettahıyyatu lillahi diye
başlayan duayı okuduğumuz yer) oturuşu müstesna, bu oturma esnasında bakışlarını şahadet parmağına
diker.
![]() ![]() ![]()
* Sonra istiftah (namaza başlangıç) duasını
okur. Bu dualar çok çeşitlidir. bunlardan en yaygın olanı:
"Subhâneke'llâhumme ve
bihamdik, ve tebâreke'smuk, ve teâlâ cedduk, ve lâ ilâhe ğayruk". Bu hadisi Ebu Davud rivayet edip,
Albani senedinin sahih olduğunu söyleyip Rasulullah'ın Namazının
Sıfatı'nda tahriç etmiştir. s, 93.
"Allahım! Seni överek
tesbih ederim. Senin İsmin mubarektir. Şanın yücedir. Senden başka İlah
yoktur."
"Allâhumme bâ'id beynî ve
beyne khatâyâye kemâ bâ'adte beyne_lmaşriqi ve_lmağrib, Allâhumme naqqinî min
khatâyâye kemâ yunaqqa_ssavbu_lebyadu mine_ddenesi, Allâhumme_ğsilnî bi_lmai
ve_sselci ve_lberedi."Bu hadisi Buhari rivayet
etmiştir.
"Allahım! Doğu ile batı arasını
uzaklaştırdığın gibi, beni de hatalarımdan uzaklaştır. Allahım! Beyaz elbise
kirden temizlendiği gibi, beni de hatalarımdan temizle. Allahım! Su, kar ve
dolu ile benim hatalarımı yıkayıp temizle."
* Sonra kovulmuş şeytanın şerrinden Allahu Teala'ya sığınır.
ve
"Eudzu bi_llâhi
mine_şşeytânirraciym" der.
"Kovulmuş şeytandan
Allah'a sığınırım."
veya
"Euzu
bi_llâhi_ssemî'il_alîmi mine_şşeytanirracîm"
"Şeytanın şerrinden her
şeyi en iyi işiten ve bilen Allah'a sığınırım."
veya
"Euzu
bi_llâhi_ssemî'il_alîmi mine_şşeytanirracîmi min hemzihi ve nefkhihi ve
nefsih."
"Kovulmuş şeytanın dürtmesinden, üflemesinden ve
kötü nefesinden her şeyi en iyi işiten ve bilen Allah'a sığınırım." derdi.
* Sonra
"Bismillâhirrahmânirrahîm" der.
|
|
*Sonra Fatiha suresini "Elhamdu
lillâhi Rabbi_lâ'lemîn" diye başlayan sureyi okur. Fatiha suresini namazının her rekatında okur.
Bir imama uymuş olsa da bile okuması gerekir. Çünkü Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem "Fatihayı okumayanın
namazı yoktur" buyurmuştur. Buhari
ve Muslim. Bu namazın erkanından birisidir.
Bu olmayınca namaz olmaz.
*Eğer namaz kılan kişi Fatihayı bilmiyorsa, Kur'an'dan
kolayına geleni okur. Bunu da bilmiyorsa "Subhânallah,
velhamdu lillâh, ve la ilahe illallâhu vallâhu ekber, ve la havle ve la
quvvâte illa billâh" bunları der. Bu
hadisi Ebu Davud rivayet edip, Albani senedinin sahih olduğunu söyleyip
Rasulullah'ın Namazının Sıfatı'nda tahriç etmiştir. s, 98.
(Bunların hepsini diyemiyorsa
birisini dese de olur. Tercüme eden.)
Bu arada Fatiha suresini
ezberlemeye çalışması gerekir.
*Fatiha'dan sonra Kur'an'dan kolayına geleni okur. Ya bir
sure veya bir kaç ayet.
|
* Sonra Allahu Ekber diyerek ve ellerini omuzları hizasına
kadar kaldırarak. Ruku eder. Ruku resim de
görüldüğü gibi düz olması gerekir.
![]() ![]()
görüldüğü gibi avucu ile
parmakları açık şekilde diz kapaklarının üzerine koyar.
*Rukusunda "Subhâna
Rabbiya_l-Azîm" "Yüce olan Rabbim sen her
türlü noksanlıktan uzaksın." der. Bu zikri en azından bir kere
demenin farz olduğunu alimler zikretmişle. Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem'in bu ve benzeri zikirleri ruku ve secde de çok çok yaptığı sahih
olarak rivayet edilmiştir.
Rukuda dikkat edilmesi gereken
iki husus var. Birincisi, vücudun mafsalları ruku edildiğinde hepsi
yerine oturması gerekir, yani kişinin eğilişle doğrulması bir olmaması
gerekir. İkincisi, Rukuda Kuran okunmaması. Rukuda da gözler secde
mahalline dikilir.
Şu zikirleri de söylemesi
sünnettir. "Subhâneke_llâhumme ve bi hamdik. Allâhumme_ğfirlî." Buhari
ve Muslim.
"Allahım! Seni överek
tesbih ederim. Beni bağışla." veya
"Subbûhun, Quddûsun,
Rabbu_l-Melâiketi ve_r-Rûh." Muslim.
"Her türlü kötülükten
beri olan, Mübarek olan, Meleklerin ve Rûh'un Rabbi."
|
*Sonra "semi'a-llâhu limen hamideh" "Allah hamd edenin hamdini
işitir" diyerek doğrulur
Resim 1 ve 2 de olduğu gibi
ellerini kaldırır ve "Rabbenâ leke_l-Hamd" veya "Rabbenâ ve
leke_l-Hamd" "Allâhumme Rabbenâ leke_l-Hamd" veya
"Allâhumme Rabbenâ ve leke_l-Hamd" der.
İlahi, Rabbi tüm övgüler sana mahsustur.
![]() ![]() ![]()
*Şu duayı ziyade etmesi de sünnettir.
"Mil'e_s-semâvâti
ve_l-Ardi ve mil'e mâ şi'te min şey'in ba'di, Ehle_s-Senai ve_l-Mecdi, ehaqqu
mâ qâle_l-Abdu, ve kullunâ leke abdun, Allâhumme lâ mânia limâ a'teyte vel'a
mu'tiye limâ mana'te, velâ yenfa'u za_l-ceddi minke_l-ceddu." Muslim
477.
|
|||
![]()
Rukudan
doğrulurken elleri bu şekilde kaldırmak yanlıştır
|
* Sonra "Allahu Ekber" diyerek secdeye gider.
![]() ![]()
*Ellerinden önce dizlerini koyar deki resimde görüldüğü
gibi. Sunen sahiplerinin sahih
olarak rivayet etmiş oldukları Vail bin Hucr hadisinde rivayet olunduğu gibi.
Eller Üzere Secdeye Kapanmak
![]()
"Hz. Peygamber sav
dizlerini yere koymadan önce, ellerini yere koyardı." (İbnu Huzeyme,
Darequtni, Hakim rivayet etmişler ve buna aykırı olan hadisin sahih
değildir.) Hz. Peygamber sav, böyle yapmayı da emrederek şöyle
buyururdu: "Sizden biri secde ettiği zaman deve gibi çökmesin; dizlerinden
önce ellerini koysun.
Bundan anlaşıldığına göre secdeye giderken önce eller
konur ve daha sonra dizler konur.
* Secdenin yedi aza üzere yapılması gerekir. Bunlar; iki ayak,
iki diz, iki el ve yüzü (burun ve alın)dır. Secde esnasında bu azalardan bir
tanesini kaldırması caiz değildir. Eğer secde etmek için bir özrü varsa secde
şekline elinden geldiği kadar yaklaşmaya çalışır.
![]()
*Secde ettiği zaman pazılarını vücudundan ayırır (yani
dirseklerini yanlarından uzaklaştırı.) Rasulullah sav secdeye vardığı
zaman dirseklerini öyle kaldırırdı ki koltuk altı gözükürdü. Buhari ve
Muslim. Ancak kollarını açması yanındakilere eziyet etmemesi gerekir. Eğer
eziyet varsa duruma göre davranır.
![]()
*Secdede karnını baldırlarından uzaklaştırırdı.
*Secdede dizlerini birbirinden ayırır. Ayakları ise birbirine
yapıştırır. Rasulullah sav secdede ayak topuklarını diker parmaklarını da
kıbleye döndürürdü. Bu hadisi İbnu Huzeyme rivayet
edip, Albani senedinin sahih olduğunu söyleyip Rasulullah'ın Namazının
Sıfatı'nda tahriç etmiştir. s, 142.
![]() |
![]() ![]() ![]() |
* 9. resimde görüldüğü gibi dirseklerini
ve bileklerini yere yapıştırmaz. Böyle yapmayı Rasulullah sav yasaklamıştır.
"Sizden biriniz secde ettiğinde köpeğin yayıldığı gibi (kollarını)
yaymasın." Eger secdenin uzunluğundan yorulursa dirseklerini dizine yapıştırabilir.
Resim 10.
*Secdede ( سبحان ربي
الأعلى )
(SUBHÂNE RABBİYEL Â’LÂ)
der. "Yüce olan Rabbim
Her türlü noksanlıktan uzaktır"
Rukuda olduğu gibi bu zikri en
azından bir kere demesi gerekir. Eğer ziyade ederse sünnete uymuş olur.
*Secdede şu duaları demesi de sünnettir.
"Subhâneke_llâhumme ve bi
hamdik. Allâhumme_ğfirlî." Buhari ve Muslim.
"Allahım! Seni överek
tesbih ederim. Beni bağışla." veya
"Subbûhun, Quddûsun,
Rabbu_l-Melâiketi ve_r-Rûh." Muslim.
"Her türlü kötülükten
beri olan, Mübarek olan, Meleklerin ve Rûh'un Rabbi."
|
![]() ![]() ![]() |
*Sonra başını birinci secdeden (ALLÂHU EKBER) doğrulur ve iki elini omuzları hizasında kaldırır
![]()
sonra
dizlerinin üzerine koyar, sağ ayağını resim
de
görüldüğü
gibi diker parmaklarını kıbleye döndürür.
![]() ![]() ![]()
*bu oturuşunda şöyle der: (RABBİGFİRLİ)
*Şöyle demesi de sünnettir.
(RABBİGFİRLİ
VERHAMNİ VEHDİNİ VEÂFİNİ VERZUKNİ)
|
Bu hadisi Ebu Davud rivayet
edip, Albani senedinin sahih olduğunu söyleyip Rasulullah'ın Namazının
Sıfatı'nda tahriç etmiştir. s, 153.
|
* Ellerini diz baldırlarının üzerine, parmak uçları da diz
kapaklarına gelecek şekilde koyardı. Resimlerde de görüldüğü gibi diz
kapaklarını avuçlar şekilde de koyabilir.
*Sonra ALLAHU EKBER diyerek ellerini omuzları hizasına kadar
kaldırır ve
![]()
resim de
görüldüğü gibi ikinci secdeye gider. Birinci secdede yaptığını burada
da yapar.
*İkinci secdeyi de bitirince, başını (ALLAHU EKBER)
diyerek kaldırır ve sağ ayağını dikip sol ayağını yayarak üzerine hafifçe
oturur.
*Sonra ikinci rekata dizlerine dayanarak kalkar.
![]()
*Sonra ikinci rekatta, birinci rekatta yaptığını tekrar eder.
Sadece bu rekatlarda başlangıç dualarını okumaz.
*İkinci rekatı bitirince resimlerde
de görüldüğü gibi, aynen birinci
rekatın iki secde arasında
oturduğu
gibi oturur ve sol elini dizi üzerine koyar, sağ
![]() ![]() ![]() ![]()
eliyle
de parmaklarını sıkarak yalnız işaret parmağını kaldırır ve hareket
ettirerek şöyle der:
|
* Selam oturuşu teverruk olur


Eğer kılacağı namaz üç (akşam) veya
dört rekat (öğlen, ikindi ve yatsı) ise 16.
ve 17. resimde görüldüğü gibi oturur. Elleri
aynen ilk teşehhüd oturuşunda olduğu gibi resim 14 15 de olduğu gibidir. o
oturuştaki duaları da burada okur.
(ETTEHİYYÂTU LİLLÂHİ VESSALAVÂTU
VETTAYYİBÂTU ESSELÂMU ALÂNNEBİYYİ
VERAHMETULLÂHİ VE BEREKÂTUHU ESSELÂMU ALEYNA
VE ALÂ İBÂDİLLÂHİ ESSÂLİHÎN. EŞHEDU EN
LA İLÂHE İLLALLÂHU VE EŞHEDU ENNE
MUMAMMEDEN ABDUHU VE RASÛLUHU.)
(ALLÂHUMME SALLİ ALÂ
MUHAMMEDİN VE ALÂ
ÂLİ MUHAMMED,KEMÂ SALLEYTE ALÂ
İBRÂHİME VE ALÂ ÂLİ İBRÂHÎM İNNEKE HAMÎDUN
MECÎD)
(ALLÂHUMME BÂRİK ALÂ MUHAMMEDİN VE
ALÂ ÂLİ MUHAMMED,KEMÂ BÂREKTE ALÂ
İBRÂHÎME VE ALÂÂLİ İBRÂHÎME İNNEKE HAMÎDUN
MECÎD)
* Son
rekatta salatu selamdan sonra şu duayı okuması sünnettir:
(ALLÂHUMME İNNİ EÛZU BİKE MİN AZÂBİ CEHENNEM,
VE MİN AZÂBİLKABRİ VE MİN FİTNETİLMEHYA
VELMEMÂT, VE MİN ŞERRİ FİTNETİLMESÎH EDDECCÂL.)
(Allah'ım cehennem azabından
sana sığınırım, kabir azabından sana sığırım, hayat ve ölüm
fitnesinden sana sığınırım,
mesih deccal fitnesinden sana sığınırım.)
Sonra istediği gibi dua eder.
(ALLAHUMME E'INNI ALA ZİKRİKE VE ŞUKRİKE VE HUSNİ İBADETİK)
(Allah'ım seni hatırlamak, sana şükretmek ve sana güzel ibadet
edebilmem için bana yardım et)
*Sonrada
başını sağ tarafa çevirerek (ESSELÂMUALEYKUM VE RAHMETULLAH)
der,

sonrada
sol tarafına aynı şekilde çevirerek selam verir.

* Sonra Rasulullah sav'den varit olan
zikirleri söylemeye çalışır.
misal: üç kere (ESTAGFİRULLÂH)
(ALLAHUMME ENTESSELÂMU VE
MİNKESSELÂMU TEBÂREKTE YÂ ZELCELÂLU VEL-İKRÂM)
Namazın kılınış şekli erkek olsun,kadın olsun
aynıdır.Kesinlikle bir değişiklik yoktur.
Abdullah
İbnu Zubeyr (R. A.) her nama/m selamından sonra şöyle derdi. La ilahe
illallahu vahdehu la şerike leh. Lehü'l-mülkii ve lehii'l-hamdu ve hüve ala
külli şey'in kadir. La havle ve la kuvvete illa billah. La ilahe illalah. Ve la
na'budu illa iyyah. Lehu'n-ni'metü ve lehii'l-fadlu ve lehü's-senau'l-hasen. La
ilahe illallahu muhlisine lehü'd-dine ve lev kerihe'l-kafirun.
Ve
Abdullah İbn Zubeyr: Resûlullah (S.A.V.)'in her namazdan sonra bu lafızları
tehlil ederdi. (Yani bu kelimeleri yüksek sesle söylerdi)
…
Her namazın arkasından şöyle demeyi terketmemeni sana vasiyyet ediyorum"
dedi. Ellahumme e'inni
ala zikrike ve şükrike ve husni ibadetike.
"Her namazın akabinde otuz üç kere
Subhanellah, otuz üç kere Allahu ekber, otuz üç kere Elhamdu lillah,
dersiniz" buyurdu.
Her farz namazın ardından otuz üç kere subhanallah,
otuz üç kere elhamdülillah, otuz dört kere allahu-ekber dersiniz.
(Bu hadisi Müslim (596) rivayet etmiştir.)
NAMAZLARIN AKABİNDE SÖYLENEN
TEsBİH, TAHMİD VE TEKBİRİ SAĞ ELLE YAPMANIN SÜNNET OLDUĞU
FARZ VE NAFlLE HER NAMAZIN AKABİNDE AYET'EL-KÜRSİ'NİN
OKUNACAĞI
Kim ki, her namazın arkasından
ayet'el-kürsiyi okursa, cennete girmesine tek engel ölümdür" dedi. (Bu
hadisi İbnu Sünni (S/121)
HER NAMAZIN AKABİNDEN MUAVEZAT'IN
OKUNACAĞININ EMİR OLDUĞU
Resûlullah (S.A.V.)
bana her namazın arkasından muavezat'ı okumamı
emretti.
NAMAZIN AKABİNDEKİ ZİKRE
ŞEYTANIN MANİ' OLMAK İSTEDİĞİ
"İki
haslet veya iki hal vardır ki, müslüman bir kul bunları muhafaza ederse
behemehal cennete girer. O iki şey çok kolaydır ama onlarla amel eden azdır.
(Her farz namazın) akabinde on defa subhanallah, on defa elhamdu
lillah on defa allahu ekber der. İşte bunlar dilde yüz elli, fakat
mizanda bin beşyüzdür. Yatma yerini aldığın vakitte, otuzdört defa allahu
ekber, otuz üç defa elhamdu lillah, otuz üç defada subhanallah der.
İşte bunlar dilde yüzdür. Fakat mizanda bindir." Abdullah dedi ki:
"Resûlullah (S.A.V.) bunları (sağ) elinin parmaklarıyla yaptığım
gördüm."Dediler ki: "Bu kadar kolay şeyleri yapan az olur. Sizden
biriniz yatacağında şeytan ona gelir uykusunu getirir bunları yapmadan uyur. Ve
sizden birinize namazında gelirde ona bazı ihtiyaçlarını hatırlatır. Namazı
bitirir bitirmez hemen ihtiyaçlarının peşinden giderde yapamaz."(Bu
hadisi Ebu Davud (4065) Tirmizi (3407)
Namaz
Kılan Bir Kimse, Rükûdan Doğrulduktan Sonra Ellerini Nereye Koymalıdır?
Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve
sellem-’den bildirilen sahîh sünnetin delâlet ettiği gibi,
Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- namazda ayaktayken sağ elini sol elinin
üzerine koyarak bağlar, ashâbına da böyle yapmayı emrederdi.
İmam Buhârî-Allah ona rahmet etsin-
Sahîhinde “Namazda sağ elin sol elin üzerine konulması” bölümünde şöyle der:
“Abdullah b. Mesleme Mâlik’ten,
Mâlik de Ebu Hâzım’dan, Ebu Hâzım da Sehl b. Sa’d’den-Allah hepsinden râzı
olsun- rivâyet ettiğine göre şöyle der:
“İnsanlar (sahâbe) namazda iken
sağ ellerini, sol kollarının üzerine koymakla emrolunurlardı.”
Ebu Hâzım:
“Ben, onun bunu
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’e isnâd etmesinden başka bir şey
bilmiyorum” der.
Bu sahîh hadîste, namaz kılan
kimsenin ayakta iken rükûdan önce ve sonra sağ eli, sol kolun üzerine koymanın
câiz olduğuna delâlet eden yönü, Sehl b. Sa’d’ın:
“İnsanlar (sahâbe) namazdayken
sağ ellerini, sol kolları-nın üzerine koymakla emrolunurlardı” diye haber
vermesidir.
Bilindiği
gibi sünnet olan, namaz kılan kimsenin, rükûda ellerini dizlerinin üzerine,
secdede ise omuz veya kulaklarının hizâsına gelecek şekilde yere koymasıdır.İki
secde arasındaki oturuşla teşehhüd oturuşunda uyluklarla dizlerin üzerine
koymasıdır.Bunları sünnette açıklandığı gibi yapar.Geriye, ayakta dururken
ellerin nereye konulması meselesi kalıyor ki, Sehl b. Sa’d’in naklettiği
hadîste kaste-dilen şeyin bu olduğu anlaşılmış olur.Câiz olan, namaz kılan
kimsenin ayaktayken sağ elini, sol elinin veya sol kolunun üzerine
koymasıdır.Bu durum, rükûdan önce olsun, rükûdan sonra ayakta dururken olsun
aynıdır.Çünkü bildiğimiz kadarıyla Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’den
iki durum arasında fark olduğu hususunda bir şey sâbit olmamıştır.
İki durum arasında fark olduğunu
iddiâ edenin delîl getirmesi gerekir.
Vâil b.Hucr’dan rivâyet
olunduğuna göre, o şöyle der:
“Peygamber-sallallahu aleyhi ve
sellem- namazda ayakta dururken, sağ elini sol elinin üzerine bağlardı.”
Yine, Vâil b.Hucr’dan rivâyet
olunan başka bir hadîste, o şöyle der:
“Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’in
iftitâh tekbirini aldıktan sonra, sağ elini sol elinin bilek ve kolunu
kavrayacak şekilde üzerine koyduğunu gördüm.”
Bu hadîste, rükûdan önceki ve
sonraki ayakta duruş arasında bir ayırım yapılmamıştır.Böylece bu hadîsin,
rükûdan önceki ve sonraki her iki ayakta duruşu kapsadığı açıkça anlaşılmış
olur.
Hâfız İbni Hacer-Allah ondan râzı olsun-
“Fethu’l-Bârî ” adlı eserinde Buhârî’nin az önce adı geçen konu başlığı ile
ilgili olarak şöyle demiştir:
«Hadîste
geçen “(Namazda ayaktayken) sağ elin sol elin üzerine konulması bölümü” ile
“İnsanlar (sahâbe) namazdayken, sağ ellerini sol ellerinin üzerine koymakla
emrolunurlardı” sözü,merfû hükmündedir. Çünkü; ileride de açıklanacağı gibi
sahâbeye emreden bizzât Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’dir.»
“Kolun
üzerine” sözünde, kolun neresine konulacağı açıklanmamıştır.Vâil b.Hucr’dan
rivâyet olunduğuna göre, o şöyle der:
«…sonra sağ elini sol elinin üzerine, bilek ve
kolunu kavrayacak şekilde koydu…»
[ الرُّسْغُ ]er-Rusğ kelimesi; bilek
demektir.
Namaz
bölümünün sonunda, Hz.Ali’den-Allah ondan râzı olsun- buna benzer bir hadîsi
zikredeceğiz.
Yine az önce belittiğimiz
hadîste ellerin bedenin neresine konulacağı hususunda bir açıklama
yapılmamış-tır. Başka bir rivâyette İbn-i Huzeyme-Allah ona rahmet etsin- Vâil
b.Hucr’dan “ellerini göğsünün üzerine koydu” diye rivâyet etmiştir.
Bezzâr-Allah ona rahmet etsin-
ise “göğsünün yanına (koydu)” diye rivâyet etmiştir.İmam Ahmed de-Allah ona
rahmet etsin- Hulb et-Tâî’den buna
benzer bir hadîs rivâyet etmiştir.
Yine, “Ziyâdâtu’l-Müsned”
(Müsned’in Ziyâdeleri) adlı eserde, Hz. Ali’den nakledilen “ellerini göbeğinin
altına koydu” şeklindeki hadîsin isnâdı zayıftır.
ed-Dânî-Allah ona rahmet etsin-
“Etrâfu’l-Muvattâ” adlı eserinde Ebu Hâzım’a itirâz ederek “Bu hadîs,
illetlidir. Çünkü Ebu Hâzım zanna
dayanarak söylemiştir” demiş, ardından da; “Eğer Ebu Hâzım:(Ben,onun bunu
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’e isnâd etmesinden başka birşey
bilmiyorum) dememiş olsaydı, hadîs merfû’ hükmünü alırdı.Çünkü sahâbenin
“bununla emrolunuyorduk” sözünün zâhirine bakılarak, onlara emredenin bizzât
Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem- olduğu sonucuna varılır.Çünkü sahâbî, şeriatı tanıtıcı
konumundadır.Dolayısıyla onlara emredenin hüküm koyan konumunda olan
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- olduğuna hükme-dilir.Hz.Âişe’nin-Allah
ondan râzı olsun-: “Bizler, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’in yanında
âdet görür, orucu kazâ etmekle emrolunur, namazı ise kazâ etmekle
emrolunmazdık.”
hadîsi bunun gibidir.Çünkü bu
şekilde emredenin Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem- olduğuna hükmedilmiştir.
Beyhakî de-Allah ona rahmet
etsin- bir genelleme yaparak: “Bu hususta, âlimler arasında hiçbir ihtilâf
yoktur.Yine de Allah daha iyisini bilir ” demiştir.
Ebu Dâvud ve Nesâi’nin sünenleri
ile İbni Seken’in -Allah onlara
rahmet etsin- sahîhinde emreden ile emrolunanın tâyini hususunda, Abdullah b.
Mes’ud’dan-Allah ondan râzı olsun-konuya ışık tutan şu hadîs nakledilmiştir:
“Peygamber-sallallahu aleyhi ve
sellem- (namazda) sol elimi sağ elimin üzerine koyduğum halde görünce, sol
elimi çekip sağ elimi sol elimin üzerine koydu”
Denildi ki:
“Eğer hadis merfû’ olsaydı, Ebu
Hâzım: «Ben, onun bunu Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’e isnâd
etmesinden başka bir şey bilmiyorum» demesine gerek duymazdı.”
Buna şöyle cevap verebiliriz:
“Ebu Hâzım, bu sözüyle emredenin
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- olduğunu açıklamak istemiştir.Çünkü
birincisine merfû’ hükmündedir, denir ancak “merfû’” denilmez.
İslâm
âlimleri, “Namazda Elleri Bağlamanın” hikmetini şöyle izâh etmektedirler :
1. Bu davranış, mütevâzi olarak
Allah Teâlâ’ya yalvaran kimsenin özelliğidir.
2. Bu davranış, elleri boş
şeylerle oyalanmaktan alıkoymaktır.
3. Bu davranış, huşû içerisinde
Allah Teâlâ’ya yalvarıp yakarmaya daha
uygundur.
İmam
Buhârî de bunu idrâk etmiş olmalı ki,
bunun ardından “Huşû Bölümü” diye bir bölüm zikretmiştir.
“Namazda Elleri Bağlamak” ile
ilgili söylenen güzel sözlerden birisi de bazılarının dediği gibi:
“Kalp, niyetin yeridir.
Bilindiği gibi insan, bir şeyi korumak istediği zaman, ellerini o şeyin üzerine
koyarak onu korur”.
İbni
Abdilberr de-Allah ona rahmet etsin- şöyle der:
“Peygamber-sallallahu aleyhi ve
sellem-’den ellerin bağlanması hususunda aykırı bir şey rivâyet olunmamıştır”
Bu, sahâbe ve tabiînin
çoğunluğunun görüşüdür.
İmam Mâlik de-Allah ona rahmet
etsin- “el-Muvattâ” adlı eserinde bunu zikretmiştir.İbnul-Münzir ve başkaları,
İmam Mâlik’ten bundan başka birşey rivâyet etmemişlerdir. Ancak, İbnul-Kâsım,
İmam Mâlik’ten ellerin salınacağını rivâyet etmiş, Mâlikî âlimlerinin çoğu da
bu görüşü benim-semişlerdir.
Yine İmam Mâlik’ten, farz ile
nâfile arasında ayırım yaptığı da rivâyet edilmiştir.Mâlikîlerin bir kısmı da
el bağla-mayı mekrûh görmüşlerdir.İbnul-Hâcib, bunun dinlenmek amacıyla
yapılması halinde mekrûh olduğunu nakletmiştir.
Hafız İbn-i Hacer’in-Allah ona
rahmet etsin- söylediği şeyler, bu konuda rivâyet edilenleri açıklamaya tam
anlamıyla yeterlidir.
İmam İbn-i Abdilberr’den-Allah
ona rahmet etsin- rivâyet edilen, “sağ elin sol elin üzerine bağlanması”
namazda iken el bağlamanın, kıyâm halinde olduğuna delâlet eder.Bu, İslâm
âlimlerin çoğunun görüşüdür.İmam İbn-i Abdilberr rükûdan önceki ve sonraki
kıyâm arasında bir ayırım yapmamıştır.
İmam İbn-i Kudâme-Allah ona
rahmet etsin- “el-Muğnî”, İbn-i Müflih-Allah ona rahmet etsin-“el-Furû’” adlı
eserlerinde ve diğer âlimlerin, İmam Ahmed’in-Allah ona rahmet etsin–; “Namaz
kılan kimsenin rükûdan doğrulduktan sonra ellerini bağlamakla salmak arasında
serbest olduğu” görüşünde olduğunun dînî bir delîli olduğunu bilmiyorum.Bilâkis
daha önce zikredilen sahîh hadîslerin açık manaları, iki duruşta da el
bağlamanın sünnet olduğuna delîl teşkil etmektedir.
Ayrıca,
bâzı Hanefîlerin; “rukûdan doğrulduktan sonra elleri salmak daha faziletlidir”
yönündeki görüşleri de, daha önce zikredilen hadîslere muhalif olduğundan dînî
delîlden yoksundur.İslâm âlimlerinin belirttikleri gibi “istihsân” hadîs-lere muhâlif olursa, ona itibâr
edilmez.
İbn-i
Abdilberr’in-Allah ona rahmet etsin– Mâlikîlerin çoğun-luğunun “rükûdan önceki
ve sonraki duruşta elleri salmak daha faziletlidir” demelerine gelince,
şüphesiz ki Mâlikîlerin bu görüşü, daha önce de belirtilen sahîh hadîslere ve
ilim ehlinin çoğunluğunun görüşüne aykırı olduğundan tercih edilmemiştir.
Vâil b. Hucr ile Hulb
et-Tâî’nin-Allah her ikisinden de râzı olsun-naklettikleri hadîsler, namazda
ayakta dururken elleri göğsün üzerine koymanın daha fazîletli olduğuna delîl
teşkil etmektedir.Daha önce de belirttiğimiz gibi bu iki hadîsi de İbn-i Hacer
nakletmiştir.Her iki hadîs de ‘ceyyid’-iyi- olup, senedleri zararsızdır.
Birinci hadîsi, (Vâil’in hadîsi)
İmam İbn-i Huzeyme rivâyet etmiş ve “hadîs, sahîh” demiştir.İmam Şevkânî de
“Neylu’l-Evtâr” adlı eserinde zikretmiştir.İkinci hadîsi ise (Hulb et-Tâî’nin
hadîsi) İmam Ahmed hasen bir senedle rivâyet etmiştir.
Ebu Dâvûd-Allah ona rahmet
etsin- Tâvûs’tan, o da Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’den Vâil ve
Hulb’un hadîsle-rine uygun bir hadîs rivayet etmiştir.Bu hadîs “mürsel” olup,
senedi ise ‘ceyyid’dir.
Şayet Ebu Dâvûd’un, Hz.
Ali’nin-Allah ondan râzı olsun-“namazda sünnet olan,elleri üst üste koyup
göbeğin altına koymaktır” dediğini nakletmiştir, diyecek olursan biz de bu
hadîse Hâfız İbn-i Hacer’in “hadîs, zayıftır” dediğini belirtiriz.
Hadîsin zayıf olmasının sebebi
ise; Abdurrahman b. İshak el-Kûfî veya el-Vâsıtî denilen şahsın rivâyet etmiş
olmasıdır.
Bu şahıs, ilim ehlinin nazarında
zayıf olup, rivâyet ettiği hadîslere itibâr edilmemiştir.
İmam Ahmed, Ebu Hâtim, Yahyâ b.
Maîn ve başkaları bu şahsın “zayıf” olduğunu söylemişlerdir.
Ebu Dâvûd’un, Ebu
Hureyre’den-Allah ondan râzı olsun- merfû’ olarak rivâyet ettiği; “Namazda
elleri üst üste göbeğin altına koydu” hadîsi zayıftır.Çünkü; hadîsin râvileri
arasında, durumunu yukarıda belirttiğimiz Abdurrahman b. İshak vardır.
Şeyh Ebu’t-Tayyib Muhammed
Şemsul-Hak “Avnu’l-Ma’bûd Şerhu Süneni Ebî Dâvûd” adlı eserinde şöyle der:
“Tâvûs’tan mürsel olarak rivâyet
edilen Hulb ve Vâil’in hadîsleri, namazda elleri göğsün üzerine koymanın
müstehap olduğu-na delâlet eder.Doğru olan da budur.Elleri göbek altından veya
üstünden bağlamaya gelince, bu hususta Peygamber-sallallahu aleyhi ve
sellem-’den herhangi bir hadîs sâbit olmamıştır.”
Durum, geçen hadîsler hakkında
söylediği gibidir.
Şayet, âlim M. Nâsıruddin Elbânî
“Sıfetu Salâtin-Nebî -sallallahu
aleyhi ve sellem- (Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’in namaz kılış şekli)”
adlı eserinin 6. baskı, 145. sayfasının dipnotunda:
“Ayakta dururken (rükûdan sonra)
elleri göğsün üzerine koymanın dalâlet bid’atı olduğundan şüphe etmiyorum.Çünkü
namaz ile ilgili hadîsler o kadar çok olmasına rağmen hiçbirisinde bu husus
zikredilmemiştir.Eğer bunun aslı olmuş olsaydı herhangi bir yoldan bize
ulaşırdı. Seleften hiç kimsenin, bildiğim kadarıyla da hiçbir hadîs imamının
zikretmemesi bu görüşü doğrulamaktadır.” demektedir, diyen olursa, ona şöyle
cevap verilir:
Evet, faziletli kardeşimiz M.
Nâsıruddin Elbânî adı geçen kitabının dipnotunda yukarıda anılan görüşleri
belirtmiştir.
Buna
bir kaç yönden cevap verilir:
1. Rükûdan sonra, sağ eli sol
elin üzerine koymanın dalâlet bid’atı olduğunu kesin bir dille ifâde
etmesi,açık bir hatadır.Bildiğimiz kadarıyla hiçbir ilim ehli bunu
söyleme-miştir.Bu, daha önce zikredilen sahîh hadîslere aykırıdır.Ben, onun
ilminden, faziletinden, geniş araştırmasından ve sün-nete verdiği değerden hiç
şüphe etmiyorum.Allah Teâlâ onun bilgi ve başarısını arttırsın.Ancak kendisi bu
meselede açıkça hatâ etmiştir.
İmam
Mâlik’in-Allh ona rahmet etsin-:
“Bizden hiç kimse yoktur ki
başkasının görüşlerini, başkası da bizim görüşlerimizi reddetmiş
olmasın.(Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’i) göstererek ancak şu kabirde
yatanın sözü müstesnâdır (reddedilmez)”
buyurduğu gibi, her âlimin sözü
kabul edilir veya reddedilir.Ondan önceki ve sonraki âlimlerin hepsi böyle
demişlerdir.Bu davranış, onların değerlerini eksiltmek veya makamlarını
düşürmek demek değildir.
Bilâkis onlar,
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’den müctehidin hükmü hususunda sahîh bir
hadîste:
“Müctehid, içtihad eder ve
içtihadında doğruyu bulursa iki ecir, ictihad eder ve ictihadında hata ederse
bir ecir alır.”
buyurduğu gibi, bir veya iki ecir
kazanmaktadır.
2. Daha önce zikredilen (Sehl,
Vâil ve başkalarından rivâyet edilen) hadîsleri iyice araştıran kimse, bu
hadîslerin namazda, rükûdan önce ve sonra sağ eli sol elin üzerine koymanın
câiz olduğuna delîl teşkil ettiğini açıkça görür. Çünkü hadîste rükûdan önce ve
sonra diye bir açıklama yapılmamıştır.O halde esas olan, iki davranış arasında
ayırım yapmamaktır.
Yine Sehl’in hadîsinde, namazda
sağ eli sol kolun üzerine koymakla ilgili emir vardır.Ancak namazın neresinde
böyle yapılacağı belirtilmemiştir.
O
halde, hadîslere dikkatle baktığımızda, namazda sünnet olan; elleri rükûda
dizlerin üzerine, secdede yere, teşehhüdde ise uyluklarla dizlerin üzerine
koymaktır. Geriye, ayakta dururken ellerin konulacağı yer kalıyor ki, Sehl’in
hadîsinde kastedilenin bu olduğu anlaşılmış oluyor. Bu da gayet açıktır.
Vâil’in hadîsine gelince, o :
“Peygamber-sallallahu aleyhi ve
sellem-’i namazda ayakta iken sağ elini sol elinin üzerine koyarak
bağladığını” gördüğünü açıkça
belirtmiştir.
Şüphesiz
ki Vâil’in bu ifadesi, rükûdan önceki ve sonraki her iki duruşu da
kapsamaktadır.Konunun başında da belirttildiği gibi, iki duruş arasında ayırım
yapanın delîl getirmesi gerekir.
3. Hâfız İbn-i Hacer’in-Allah
ona rahmet etsin- daha önce zikredilen sözünde olduğu gibi, İslâm âlimleri sağ
eli sol elin üzerine bağlamanın hikmeti hakkında şöyle demişlerdir:
* Bu davranış, mütevâzi olarak
Allah Teâlâ’ya yalvaran kimsenin özelliğidir.
* Elleri boş şeylerle
oyalanmaktan alıkoymaktır.
* Huşû içerisinde Allah Teâlâ’ya
yalvarıp yakarmaya daha uygundur.
Namaz
kılan kimse, bunu rükûdan önce de sonra da yerine getirmesi gerekir.Kabul edilmesi gereken,açık bir delîl
olmadan iki duruş arasında bir ayırım yapmamaktır.
Allâme kardeşimizin:
“Namazla ilgili hadîsler pekçok
olmasına rağmen hiçbirisinde bu husus zikredilmemiştir.Eğer bunun aslı olsaydı
herhangi bir yoldan bize ulaşırdı”
sözüne gelince, buna şöyle cevap
verilir:
Bu
husus, sizin dediğiniz gibi değildir.Bilâkis daha önce belirtildiği gibi Sehl,
Vâil ve başkalarından rivâyet edilen hadîsler buna delîl teşkil etmektedir.Bu
hadîslerden kastedilen mananın dışına çıkanın, bunu ispat etmek için delîl
getirmesi gerekir.
Allâme kardeşimizin:
“Seleften hiç kimsenin bunu yapmaması ve
bildiğim kadarıyla da hadîs imamlarından hiçbirisinin bu hususu zikretmemesi bu
görüşü doğrulamaktadır.”
sözüne gelince, buna şöyle cevap
verilir:
Bu sözünüz çok gariptir.Neye
dayanarak seleften hiç kimsenin bunu yapmadığını söyleyebiliriz ki ?
Bilâkis doğru olan, bu durum
selefin rükûdan doğrul-duktan sonra ellerini bağladıklarını gösterir.Eğer bunun
tersini yapmış olsalardı bu haber bize ulaşırdı.Çünkü daha önce zikredilen
hadîsler, ayakta dururken rükûdan önce ve rükûdan sonra el bağlamanın câiz
olduğuna delâlet eder.
Nitekim İmam Buhârî-Allah ona
rahmet etsin- sözümüzün başında naklettiğimiz konu başlığı da bunu
gerektirmekte-dir. Hâfız İbni Hacer’in bu konu başlığı ile ilgili sözü de aynı
doğrultudadır.Bundan daha önemlisi Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’in
rükûdan doğrulduktan sonra ellerini saldığı da rivâyet edilmemiştir.Çünkü böyle
yapsaydı, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in bundan daha az öneme hâiz
söz ve fiillerini, sahâbe bize nakletmiş oldukları gibi bunu da bize
naklederlerdi.
İbni Abdilberr’in:
“Peygamber-sallallahu aleyhi ve
sellem-’den el bağlama hususunda aykırı
bir şey naklonulmamıştır”
dediğini daha önce belirtmiştik.
Hâfız İbn-i Hacer de onun bu
sözünü onaylamıştır. Başkalarının da buna aykırı bir şey söylediklerini
bilmiyoruz. Söylediklerimizden açıkça anlaşılmaktadır ki kardeşimiz fazîletli
âlim M. Nâsıruddin Elbânî, sözlerine dikkatle bakıp ilim ehlinin uyguladıkları
kurallara göre incelediğimizde söylediği sözler onun lehine değil, bilâkis
aleyhine delîl teşkil eder.
Allah Teâlâ, bizi ve onu
bağışlasın ve hepimize affıyla muâmelede bulunsun.Burada sunduğumuz delîlleri
okuduktan sonra kendisinin hakkı açıkça görüp ona dönmesini ümit ederim.Çünkü
hak, mü’minin yitik malıdır, onu ne zaman bulursa alır.Allah’a hamd olsun ki,
kendisi hakkı arzu edenlerden olup, ona koşan, hakkın açığa çıkması için büyük
gayretler sarfeden ve hakka dâvet edenlerdendir.