Kalpler, üç türlüdür:
1- Sağlıklı (selim olan) kalp: Kıyamet günü Allah’ın
karşısına ancak bu kalple çıkan kimse kurtulacaktır. Allah Azze ve Celle şöyle
buyurdu:“O gün ne mal ne de evlatlar fayda verir. Ancak selim bir kalp
ile gelen kişi kurtulur.” Şuara: (88-89)
2- Ölü kalp: Bu, birincinin zıttıdır. O, rabbisini
bilmez, emri ile ibadet etmez, O’nu sevmez ve O’ndan razı olmaz. Bilakis o,
arzu ve isteklerinin peşine düşer. Böylelikle Allah dışındaki şeylere sevgi,
korku, ümit, rıza öfke, saygı ve zillet gibi duygular besleyerek kulluk eder.
Öfkelendiğinde kendi istekleri doğrultusunda öfkelenir, sevdiğinde kendi
arzuarı doğrultusunda sever, verdiğinde kendi hevası için verir, yasakladığında
kendi hevası için yasaklar, hevası (arzu ve istekleri) onun tabi olduğu
önderidir, şehveti (aşırı istek ve arzuları) onun komutanı, cehalet ise
sürücüsü, gaflet bineğidir. Böyle bir kalpten Allah’a sığınırız.
3- Hasta kalp: Hayatta olan lakin hastalığı bulunan
kalptir. İki yöne birden meyli olup bazen birisi bazen de diğeri kendi tarafına
çeker. Hangisi baskın gelmişse ona meyleder. Böyle bir kalpte Allah sevgisi,
O’na iman, ihlâs, O’na tevekkül etme bulunur. Bu onun hayatının maddesidir.
Aynı ayna bu kalpte arzu ve isteklere meyletme, ona ulaşmada hırslı olma,
haset, büyüklenme, kendini beğenme, yüksek makam sahibi olmaktan hoşlanma,
lider olma tutkusu, nifak, gösteriş, cimrilik gibi felaketine sebep olacak
duygular da bulunur.Böyle bir kalpten de Allah’a sığınırız.
Bütün hastalılardan kurtulmanın tedavisini Kurân
içermektedir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: “Ey
İnsanlar! Rabbınızdan size bir öğüt, göğüslerdeki
(dert ve sıkıntılar) için bir şifa ve mü'minler için
bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” Yunus:
57
“Biz Kurân’dan, mü'minler için şifa ve rahmet olan âyetler indiriyoruz. O,
zâlimlerin ise, hüsranını artırır.” İsra: 82
Kalp hastalıkları iki çeşittir:
1- Hastalık
sahibi bunu o anda hissetmez. Bu, cehalet, şek-şüphe hastalığıdır. Bu, iki
çeşitten en büyük olanıdır. Ancak kalbinin fesadından (bozulmasında) dolayı
bunu hisstetmez.
2- O
anda acı veren hastalık. Hüzün, keder, endişe gibi. Bu tür rahatsızlıklar
sebeplerin ortadan kaldırılmasıyla tabi tedavi yöntemiyle giderilebilir.
Kalbin tedavisi şu dört
şekilde olur:
Birincisi: Kurânı Kerim ile: Muhakkak
ki Kurân, göğüslerde olan şüphelere şifadır. Onda bulunan şirki, küfür kirini,
şüphe hastalığını, şehevi duyguları yok eder. O, hakkı bilen ve onunla amel
eden kimse için hidayettir. Müminlerin hemen ve daha sonra ulaşacağı rahmettir.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Ölü iken
dirilttiğimiz, insanlar arasında kendisiyle yürüyeceği bir nûr verdiğimiz
kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan çıkamayan kimse gibi olur mu?” Enam: 122
İkincisi: Bir kalbin üç şeye ihtiyacı vardır:
1- Kuvvetini koruyacak şeylere. Bu da ancak
iman, salih amel ve dua ile mümkün olur.
2- Zararlı şeylerden koruyacak amellere. Bu da
bütün günahlardan ve Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınmak ile olur.
3- Kendisine eziyet veren herşeyden
kurtulmaya. Bu da tövbe ve Allah’tan bağışlanma dilemek ile olur.
Üçüncüsü: Nefsin onu istila etmesinden dolayı kalp
hastalığının tedavisi:
Bunun iki tedavisi vardır: Muhasebe ve muhalefet.
Muhasebe iki türlüdür:
Birincisi: Amelden önce: Bunun dört makamı
vardır:
1- Bunu
yapmaya gücü yetecek mi?
2- Bunu
yapmak, onu yapmamaktan senin için daha hayırlı mı?
3- Bu yapılan ile Allah’ın rızası mı
kastediliyor?
4- Bunu yapacağın işte yardımcıya
ihtiyacın var ise sana yardımcı olabilecek kimseler var mı? Şayet bu soruların
cevabı var ise hemen başla, aksi takdirde asla bu işi yapmaya kalkışma!
İkincisi: Bir işi yaptıktan sonra: Bu da üç çeşittir:
1- Allah’a karşı görevlerini gereği ile
yerine getirmediği ibadetler konusunda kendisini muhasebeye çekmek. Allah’ın
kulları üzerindeki haklarında bazıları şunlardır: İhlâs, nasihat, samimiyet ve
ibadette süreklilik. Allah’ın üzerimize olan nimetlerinin farkına varmak ve
bizim O’na olan kulluğumuzun eksikliğinin farkına varma.
2- Terk etmesi yapmasından daha hayırlı
olan her amelde nefsini hesaba çekmesi.
3- Mübah olan emirlerde veya da
yapmadığı gündelik işlerde kendini hesaba çekmesi. Bununla Allah’ı ve ahiret
yurdunu mu istemiştri? Şayet böyle ise kazananlardan olmuştur. Şayet dünyayı
istemiş ise o zaman da hüsrana uğrayanlardan olur.
Bunların
toplamında öncelikle üzerine farz olan şeylerde kendini hesaba çekmesi gerekir.
Sonra şayet bu farzlar noksan ise onları tamamlaması gerekir. Sonra yasaklanan
şeylerde kendisini hesaba çekmesi gerekir. Şayet bu yasaklardan birini
çiğnediğini bilir ise bundan dolayı Allah’a tövbe ve istiğfarda bulunmalı.
Sonra da organlarının işlediği şeylerde sonra da gaflette olduğu şeylerde
kendini hesaba çekmeli.
Dördüncüsü: Şeytanın istilasından dolayı kalp hastalığının tedavisi:
Şeytan,
insanın düşmanıdır. Ondan kurtulmanın çaresi de Allah’ın dininde meşru kıldı
sığınmadır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem nefsin şerrinden ve
şeytanın şerrinden Allah’a sığınmayı bir arada zikretmiştir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Bekir’e -Allah ondan razı olsun-
şöyle buyurmuştur: “Akşam yatağına yattığında ve sabahleyin şu duayı oku: “Allâhumme
fâtiras-semâvâti vel-erdi, ‘âlimil-ğaybi veş-şehâdeti Rabbe kulli şey in ve
melîkihî, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente, e‘ûzu bike min şerri nefsî, ve şerriş-şeytâni
ve şirkihî ve en egterife ‘alâ nefsî sûen ev ecurrahû muslimin.” “Ey gökleri ve yeri yoktan var eden, görüneni ve görünmeyeni
bilen Allahım! Her şeyin Rabbi ve sahibi olan Allahım! Ben şehadet ederim ki
senden başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilah yoktur. Nefsimin
şerrinden, şeytanın şerrinden ve şirkinden, kendi nefsime veya bir müslümana
karşı kötülük yapmaktan sana sığınırım.”[1]
Allah’a
sığınma, tevekkül ve ihlas, şeytanın insana hakim olmasını, onu ele geçirmesini
engeller.
Allah’ın
salât ve selamı kulu ve rasûlü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin,
ailesinin, ashabının ve onlara kıyamet gününe kadar güzellikle uyanların
üzerine olsun.
[1] Tirmizi: (3392), Ebu Davud: (5058), Elbani
-Allah ona rahmet etsin- “Sahihut-Tirmizi” de sahihlemiştir. (3/142).