Bu Blog içinde Ara

7 Nisan 2021 Çarşamba

Ey Hayır İsteyen, Hayra Yönel!..

Sizlere ve kendi nefsime Allah’tan hakkıyla korkmayı tavsiye ederim. Allah Teılı şöyle buyurur: (Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.) (3/Al-i Imran/ıo2)

Günler ve yıllar, göz açıp kapayıncaya kadar çabucak geçmektedir. Biz ise bazen, düşünmekten ve hatırlamaktan gafil oluruz. Allah Teılı şöyle buyurur: (İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur.) (25/el-Furkan/62)
Müslüman’ın ömrü sınırlı ve dünyadaki günleri kısadır. Buna karşılık Allah Tel ona hayır mevsimleri vermiştir.

Hayatındaki eğrilikleri düzeltmesi ve eksikleri kapatması için şerefli zamanlar ve mekanlar bağışlamıştır. Bu mevsimlerden biri de, mübarek Ramazan ayıdır. Allah Teılı şöyle buyurur: (Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.) (2/el-Bakara/ı83)

Nefsin sevinmesini ve mutluluk duymasını sağlayan etkenlerden biri de, sevinç günlerinin kendisine geri dönmesi ve üzerine esenlik güneşinin doğmasıdır. Allah’ın kullarına tamamı hayır ve fazilet olan bir ay bağışlamasıdır. Işte bu ayın günleri hızla geçip gitmekte ve her gün, “Ey hayır isteyen, hayra yönel!” diye seslenmektedir. Şeytanlar bağlanmıştır, cehennem kapıları kapalıdır, rahmet ve mağfiret kapıları açıktır.

Ramazan’da şehvetlerin imanlı nefisler üzerindeki etkisi azalır. Gece ve gündüz, yakaran eller semaya açılır.

Birisi hatasının affedilmesini istemektedir. Diğeri, ibadette başarılı olmak istemektedir. Uçüncüsü, azabından Allah’a sığınmaktadır. Dördüncüsü ondan güzel karşılık beklemektedir. Beşincisi, Allah’ı zikretmekle meşguldür. Başkaları mahrum iken, onları buna muvaffak kılan Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih ederim!..

Orucun meyveleri, sayılamayacak kadar çoktur ve hesap edilemeyecek kadar faziletler içerir. Tembel insan, bu ayın gündüzünü uykuda geçirir, gecesinde çarşılarda dolaşır ve eğlenceyle vakit öldürür.

Oruç cehennemden koruyucudur. İmam Ahmed, Cabir radıyallahu anh kanalıyla, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Oruç ancak kulun kendisiyle ateşten korunduğu bir kalkandır.”

Oruç; şehvetlere karşı da bir kalkandır. İbni Mes’ud radıyallahu anh kanalıyla rivayet edilen bir hadiste, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse, evlensin. Kimin gücü yetmezse, oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti azaltıcı etkisi vardır.” Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet eder.

Oruç, cennete giden yoldur. Nesai, Ebu Umame radıyallahu anh’tan, “Ey Allah’ın Rasulü! Allah’ın kendisiyle bana yarar vereceği bir işi bana emret!” dediğini, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in de ona, “Oruç tut; çünkü onun bir benzeri yoktur” buyurduğunu rivayet eder.
Cennette bir kapı vardır ki, ondan ancak oruç tutanlar girer. Sehl b. Sa’d radıyallahu anh, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu nakleder: “Şüphesiz cennette ‘Rayyn’ denilen bir kapı vardır, Kıymet günü ondan oruç tutanlar girer ve onlardan başka hiç kimse ondan girmez. “Oruç tutanlar nerede?” denir. Ayağa kalkarlar ve onlardan başka hiç kimse ondan girmez. Onlar girince kapanır ve artık hiç kimse ondan girmez.” Bu hadisi Buhari rivayet eder.

Oruç, sahibine şefaat eder. İmam Ahmed, Abdullah b. Amr b. El-As radıyallahu anhuma kanalıyla, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Oruç ve Kur’an Kıymet günü kula şefaatçi olurlar. Oruç der ki: “Ey Rabbim! Onu gündüz yemeğinden ve şehvetlerinden alıkoydum. Beni ona şefaatçi kıl!” Kur’an der ki: “Onu gece uykusundan alıkoydum. Beni ona şefaatçi kıl!” Şöyle buyurur: “Bunun üzerine onlar şefaatçi kılınır.”

Oruç, günahlara kefaret olur ve onları bağışlatır. Çünkü iyilikler, kötülüklere kefaret olur/onları bağışlatır. Ebu Hureyre radıyallahu anh tarafindan nakledilen bir hadiste, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet eder.
Oruç, dünya ve ahirette mutluluk sebebidir. Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh tarafından nakledilen bir hadiste, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Oruç tutan için iki sevinç vardır. Iftar ettiğinde iftar nedeniyle sevinir ve Rabbine kavuştuğunda tuttuğu oruç nedeniyle sevinir. Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur.”

Ramazan ayında bu hayırlar olduğuna göre, Müslüman’a düşen onun pınarından içmek ve faziletlerinden yudumlamaktır. Başarıdan payının daha bol, günahlarının bağışlanmasıyla kazançtan nasibinin daha büyük ve cehennemden azat edilmeye liyakatinin daha çok olması için ciddiyet ve çaba göstermesidir.

Kusurlu ve ihmalkar davranmak için kimsenin bir gerekçesi yoktur. Allah’tan hidayet, başarı ve kabul dileriz. Allah Teılı şöyle buyurur: (Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.) (ı8/el-Kehf/ı7)

Ey ibadet eden! Bu ibadetini daha çok artırma ve daha çok yararlanma zamanıdır. Ey gafil davranan! Bu uyanmanın ve gafleti terk etmenin vaktidir. Bu günlerin seherlerinde Allah’a yalvarmak ne lezzetlidir. Iftarda yapılan dualara ne hızlı karşılık verilir. Oruçla, gece namazıyla, dua ve istiğfarla geçirilen vakitler ne güzeldir! Dünyada avurtları açlıktan çatlayan ve dudakları susuzluktan kuruyanlara, Kıyamet günü şöyle denir: (Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için!) (69/el-Hakka/24) Mücahid ve diğer tefsir alimleri, bu ayetin oruç tutanlar için indiğini söylemişlerdir.

Oruç tutan kardeşim! Bağış rüzgarlarını samimi bir tevbe ile değerlendir. Tevbe yalnızca bu aya has değildir. Bilakis bu ayda ve diğer aylarda yapılır. Fakat bu ayda daha kuvvetlidir. Ne biliyorsun, belki bu hayır ve bereket ayında yeniden doğuşun gerçekleşir. Insan iki kez doğar: Anne rahminin karanlığından dünya ışığına çıktığı gün ve masiyet karanlıklarından taat nuruna çıktığı gün
Kalp pişman olup Rabbi’ne döndüğünde ve salihler kervanına katıldığında sevindiği ve mutlu olduğu firsat ne büyük bir firsattır. Bu nedenle; orucunu, kalbin tevbesi için bir durak kıl! Allah Teılı şöyle buyurur: (Şüphe yok ki ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da hak yolda sebat gösteren kimse için çok bağışlayıcıyım.) (2o/Ta-Ha/82)

Hasan el-Basri rahimehullah şöyle der: “Şüphesiz Allah Ramazan ayını kulları için bir yarış alanı kılmıştır. O’na taat ederek rızasını kazanmak için yarışırlar. Bir topluluk öne geçmiş ve kazanmıştır. Diğerleri arkada kalmış ve kaybetmiştir.” İhsan sahiplerinin kazandığı, boş işlerle uğraşanların kaybettiği bir günde gülüp oynayana hayret!

Ramazan; kalpleri ihya etmek ve uykusundan uyandırmak, takvayı ve Allah korkusunu beslemek için bir firsattır. Allah azze ve celle’den hakkıyla korkmak, ibadetlerin amacıdır. Ramazan; Allah ile bağın kuvvetlendirilmesi ve dünya ile ilişkilerin kesilmesi için uygun bir vakittir.
Gece namazı, kalpleri ihya etmenin en önemli yollarından biridir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Gece namazı kılın! Çünkü o sizden önceki salihlerin alışkanlığıdır. 0, Rabbi’nize yakınlıktır, kötülükleri bağışlatıcıdır ve günahtan alıkoyucudur.” Bu hadisi, Tirmizi rivayet eder.

Gecenin hoş esintisine ve teheccüde kalkanlarla birlikte ganimet paylaşımına uğramak, kalbe iman yerleştirmenin en büyük vesilelerinden biridir. Çünkü insan, Rabbi ile baş başa kalınca ve gecenin ortasında kalbi O’na bağlanınca, kalbi temizlenir ve üzerine faydalar iner.

Salihlerden bazıları şöyle der: “Gece ibadet yapanların kalplerinde hissettikleri yakarış tadından başka dünyada cennet ehlinin nimetine benzeyen bir şey yoktur.” Ramazan, Kur’ın ayıdır. Kur’an; kalplerin şifa bulması, hidayete kavuşması ve aydınlanması için büyük bir vesiledir. Kur’an, onu sadece dilimizle okumamız için değil, üzerinde düşünmemiz için inmiştir (Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun yetlerini düşünsünler.) (38/Sad/29) Kalbimize şu soruyu sormalıyız: “Kur’n’ın ayetleri üzerinde gereği gibi düşündük mü?” “Hayatımızda ne değişti?” “Kur’n’ın davranışlarımızdaki ve ahlakımızdaki etkisi nerede?

Ali radıyallahu anh şöyle der: “İçinde düşünme olmayan okumada hayır yoktur.” Hasan el-Basri şöyle der: “Bütün arzun surenin sonuna ulaşmak iken, kalbin nasıl incelsin?” Kalp için, Kur’n’ı düşünerek ve üzerinde durarak okumaktan daha yararlı bir şey yoktur. Kur’n’ı gereği gibi okumak; bu okuyuşa dilin, aklın ve kalbin birlikte katılımıyla olur. Dilin payı, harfleri düzgün okumaktır. Aklın payı manasını anlamaktır. Kalbin payı ise, ders almak ve etkilenmektir. Dil okur, akıl tercüme eder ve kalp ders alır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, insanların en cömerdi idi. Ramazan’da ise en cömert halinde olurdu. Allah Teala şöyle buyurur: (Onlann mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin ve onlari arındırırsın.) (9/et- Tevbe/ı 03)

Sadakadan ilk yararlanan, sadakayı verenin kendisidir. Çünkü sadaka onu cimrilikten kurtarır ve günahlardan arındırır. Nefsin hareket noktası ve yeryüzünün çekiminden kurtulması, Allah yolunda sürekli harcamada bulunarak yapısında var olan cimrilikten arınmasıdır. Sonunda bu onun özelliklerinden biri haline gelir ve mala ilgisi azalır. Mal sevgisi kalbinden çıkar. Sadakanın dünya ve ahirette büyük bir fazileti vardır. Sadaka hastalıkları tedavi eder, belaları def eder, işleri kolaylaştırır, rızık getirir, kötü ölümden korur, Rabbin öfkesini söndürür ve günahların etkisini giderir. Sadaka Kıyamet günü sahibi için bir gölgedir, onu ateşten korur ve azabı ondan def eder.

Sadakanın, Allah’a giden yolla sıkı bir ilişkisi vardır. Allah Teala şöyle buyurur: (0 halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah’ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır.) (3o/er-Rum/38) Sadakanın kendisinden beklenen meyveyi vermesi için mutlaka verilmeye devam edilmesi gerekmektedir. Allah Teala şöyle buyurur: (Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onlann Rableri katında ecir ve mükafatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar.) (2/el-Bakara/274)

Allah azze ve celle’yi zikretmek, kalplerin azığı ve hayatın özüdür. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Rabbi’ni zikreden ile, Rabbi’ni zikretmeyenin misali, diri ve ölü misalidir.” Bu hadisi Buhari rivayet eder.

İbni Teymiyye rahimehullah şöyle der: Kalp için zikir balık için su gibidir. Sudan ayrılırsa balığın hali nasıl olur? Müslüman’ın zikirden yararlanması, kalbinin diline uyması ve zikirden beklenen etkiyi göstermesi için zikrin mutlaka tefekkür ibadetine bağlı olması gerekir.

Allah Teala şöyle buyurur: (Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın. Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru!” derler.) (3/Al-i Imrdn/ı9o-ı9ı)

Hasan el-Basri rahimehullah şöyle der: “Akıl ehli zikirle düşünceye ve düşünceyle zikre kendilerini alıştırmaya devam ettiler. Sonunda kalpleri konuşturdular ve kalpler hikmetle konuştu. (Iyi bilin ki, kalpler ancak Allah’ı zikretmekle mutmain olur.) (ı3/Ra’d/28)