Sizlere ve kendi nefsime Allah’tan hakkıyla korkmayı tavsiye ederim. Allah Teılı şöyle buyurur: (Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.) (3/Al-i Imran/ıo2)
Günler ve
yıllar, göz açıp kapayıncaya kadar çabucak geçmektedir. Biz ise bazen,
düşünmekten ve hatırlamaktan gafil oluruz. Allah Teılı şöyle buyurur: (İbret
almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri
ardınca getiren O’dur.) (25/el-Furkan/62)
Müslüman’ın ömrü sınırlı ve dünyadaki günleri kısadır. Buna karşılık Allah
Tel ona hayır mevsimleri vermiştir.
Hayatındaki
eğrilikleri düzeltmesi ve eksikleri kapatması için şerefli zamanlar ve mekanlar
bağışlamıştır. Bu mevsimlerden biri de, mübarek Ramazan ayıdır. Allah Teılı
şöyle buyurur: (Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi
size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.) (2/el-Bakara/ı83)
Nefsin
sevinmesini ve mutluluk duymasını sağlayan etkenlerden biri de, sevinç
günlerinin kendisine geri dönmesi ve üzerine esenlik güneşinin doğmasıdır.
Allah’ın kullarına tamamı hayır ve fazilet olan bir ay bağışlamasıdır. Işte bu
ayın günleri hızla geçip gitmekte ve her gün, “Ey hayır isteyen, hayra yönel!”
diye seslenmektedir. Şeytanlar bağlanmıştır, cehennem kapıları kapalıdır,
rahmet ve mağfiret kapıları açıktır.
Ramazan’da şehvetlerin imanlı
nefisler üzerindeki etkisi azalır. Gece ve gündüz, yakaran eller semaya açılır.
Birisi hatasının affedilmesini
istemektedir. Diğeri,
ibadette başarılı olmak istemektedir. Uçüncüsü, azabından Allah’a
sığınmaktadır. Dördüncüsü ondan güzel karşılık beklemektedir. Beşincisi,
Allah’ı zikretmekle meşguldür. Başkaları mahrum iken, onları buna muvaffak
kılan Allah’ı her türlü noksanlıktan tenzih ederim!..
Orucun
meyveleri, sayılamayacak kadar çoktur ve hesap edilemeyecek kadar faziletler
içerir. Tembel insan, bu ayın gündüzünü uykuda geçirir, gecesinde çarşılarda
dolaşır ve eğlenceyle vakit öldürür.
Oruç cehennemden koruyucudur. İmam Ahmed, Cabir radıyallahu anh
kanalıyla, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Oruç
ancak kulun kendisiyle ateşten korunduğu bir kalkandır.”
Oruç; şehvetlere karşı da bir kalkandır.
İbni Mes’ud radıyallahu anh kanalıyla rivayet edilen bir hadiste, Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Ey gençler topluluğu! Sizden
kimin evlenmeye gücü yeterse, evlensin. Kimin gücü yetmezse, oruç
tutsun. Çünkü orucun şehveti azaltıcı etkisi vardır.” Bu hadisi Buhari ve
Müslim rivayet eder.
Oruç, cennete giden yoldur. Nesai, Ebu Umame radıyallahu
anh’tan, “Ey Allah’ın Rasulü! Allah’ın kendisiyle bana yarar vereceği bir işi
bana emret!” dediğini, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in de ona, “Oruç
tut; çünkü onun bir benzeri yoktur” buyurduğunu rivayet eder.
Cennette bir kapı vardır ki, ondan ancak oruç tutanlar girer. Sehl b. Sa’d
radıyallahu anh, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu
nakleder: “Şüphesiz cennette ‘Rayyn’ denilen bir kapı vardır,
Kıymet günü ondan oruç tutanlar girer ve onlardan başka hiç kimse ondan
girmez. “Oruç tutanlar nerede?” denir. Ayağa kalkarlar ve onlardan başka hiç
kimse ondan girmez. Onlar girince kapanır ve artık hiç kimse ondan girmez.” Bu
hadisi Buhari rivayet eder.
Oruç, sahibine şefaat eder. İmam Ahmed, Abdullah b. Amr b.
El-As radıyallahu anhuma kanalıyla, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle
buyurduğunu rivayet eder: “Oruç ve Kur’an Kıymet günü kula şefaatçi olurlar.
Oruç der ki: “Ey Rabbim! Onu gündüz yemeğinden ve şehvetlerinden alıkoydum.
Beni ona şefaatçi kıl!” Kur’an der ki: “Onu gece uykusundan alıkoydum. Beni ona
şefaatçi kıl!” Şöyle buyurur: “Bunun üzerine onlar şefaatçi kılınır.”
Oruç, günahlara kefaret olur ve
onları bağışlatır. Çünkü iyilikler, kötülüklere kefaret olur/onları bağışlatır. Ebu Hureyre
radıyallahu anh tarafindan nakledilen bir hadiste, Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan
bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” Bu
hadisi Buhari ve Müslim rivayet eder.
Oruç, dünya ve ahirette mutluluk sebebidir. Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh
tarafından nakledilen bir hadiste, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurur: “Oruç tutan için iki sevinç vardır. Iftar ettiğinde iftar nedeniyle
sevinir ve Rabbine kavuştuğunda tuttuğu oruç nedeniyle sevinir.
Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur.”
Ramazan
ayında bu hayırlar olduğuna göre, Müslüman’a düşen onun pınarından içmek ve
faziletlerinden yudumlamaktır. Başarıdan payının daha bol, günahlarının
bağışlanmasıyla kazançtan nasibinin daha büyük ve cehennemden azat edilmeye
liyakatinin daha çok olması için ciddiyet ve çaba göstermesidir.
Kusurlu ve ihmalkar davranmak için
kimsenin bir gerekçesi yoktur. Allah’tan hidayet, başarı ve kabul dileriz. Allah
Teılı şöyle buyurur: (Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır;
kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir
dost bulamazsın.) (ı8/el-Kehf/ı7)
Ey ibadet eden! Bu ibadetini daha çok artırma ve
daha çok yararlanma zamanıdır. Ey gafil davranan! Bu uyanmanın ve gafleti terk
etmenin vaktidir. Bu günlerin seherlerinde Allah’a yalvarmak ne lezzetlidir.
Iftarda yapılan dualara ne hızlı karşılık verilir. Oruçla, gece namazıyla, dua
ve istiğfarla geçirilen vakitler ne güzeldir! Dünyada avurtları açlıktan
çatlayan ve dudakları susuzluktan kuruyanlara, Kıyamet günü şöyle denir: (Geçmiş
günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için!) (69/el-Hakka/24)
Mücahid ve diğer tefsir alimleri, bu ayetin oruç tutanlar için indiğini
söylemişlerdir.
Oruç tutan kardeşim! Bağış rüzgarlarını samimi bir tevbe
ile değerlendir. Tevbe yalnızca bu aya has değildir. Bilakis bu ayda ve diğer
aylarda yapılır. Fakat bu ayda daha kuvvetlidir. Ne biliyorsun, belki bu hayır
ve bereket ayında yeniden doğuşun gerçekleşir. Insan iki kez doğar: Anne
rahminin karanlığından dünya ışığına çıktığı gün ve masiyet karanlıklarından
taat nuruna çıktığı gün
Kalp pişman olup Rabbi’ne döndüğünde ve salihler kervanına katıldığında
sevindiği ve mutlu olduğu firsat ne büyük bir firsattır. Bu nedenle; orucunu,
kalbin tevbesi için bir durak kıl! Allah Teılı şöyle buyurur: (Şüphe yok ki
ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da hak yolda sebat
gösteren kimse için çok bağışlayıcıyım.) (2o/Ta-Ha/82)
Hasan el-Basri rahimehullah şöyle
der: “Şüphesiz
Allah Ramazan ayını kulları için bir yarış alanı kılmıştır. O’na taat ederek
rızasını kazanmak için yarışırlar. Bir topluluk öne geçmiş ve kazanmıştır.
Diğerleri arkada kalmış ve kaybetmiştir.” İhsan sahiplerinin kazandığı, boş
işlerle uğraşanların kaybettiği bir günde gülüp oynayana hayret!
Ramazan; kalpleri ihya etmek ve uykusundan
uyandırmak, takvayı ve Allah korkusunu beslemek için bir firsattır. Allah azze
ve celle’den hakkıyla korkmak, ibadetlerin amacıdır. Ramazan; Allah ile bağın
kuvvetlendirilmesi ve dünya ile ilişkilerin kesilmesi için uygun bir vakittir.
Gece namazı, kalpleri ihya etmenin en önemli yollarından biridir. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Gece namazı kılın! Çünkü
o sizden önceki salihlerin alışkanlığıdır. 0, Rabbi’nize yakınlıktır,
kötülükleri bağışlatıcıdır ve günahtan alıkoyucudur.” Bu hadisi, Tirmizi
rivayet eder.
Gecenin hoş
esintisine ve teheccüde kalkanlarla birlikte ganimet paylaşımına uğramak, kalbe
iman yerleştirmenin en büyük vesilelerinden biridir. Çünkü insan, Rabbi ile baş
başa kalınca ve gecenin ortasında kalbi O’na bağlanınca, kalbi temizlenir ve
üzerine faydalar iner.
Salihlerden bazıları şöyle der: “Gece ibadet yapanların kalplerinde
hissettikleri yakarış tadından başka dünyada cennet ehlinin nimetine benzeyen
bir şey yoktur.” Ramazan, Kur’ın ayıdır. Kur’an; kalplerin şifa bulması,
hidayete kavuşması ve aydınlanması için büyük bir vesiledir. Kur’an, onu sadece
dilimizle okumamız için değil, üzerinde düşünmemiz için inmiştir (Bu, sana
indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun yetlerini düşünsünler.) (38/Sad/29)
Kalbimize şu soruyu sormalıyız:
“Kur’n’ın ayetleri üzerinde gereği gibi düşündük mü?” “Hayatımızda ne değişti?”
“Kur’n’ın davranışlarımızdaki ve ahlakımızdaki etkisi nerede?
Ali radıyallahu anh şöyle der: “İçinde düşünme olmayan okumada
hayır yoktur.” Hasan el-Basri şöyle
der: “Bütün arzun surenin sonuna ulaşmak iken, kalbin nasıl incelsin?”
Kalp için, Kur’n’ı düşünerek ve üzerinde durarak okumaktan daha yararlı bir şey
yoktur. Kur’n’ı gereği gibi okumak; bu okuyuşa dilin, aklın ve kalbin birlikte
katılımıyla olur. Dilin payı, harfleri düzgün okumaktır. Aklın payı manasını
anlamaktır. Kalbin payı ise, ders almak ve etkilenmektir. Dil okur, akıl
tercüme eder ve kalp ders alır.
Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem, insanların en cömerdi idi. Ramazan’da ise en
cömert halinde olurdu. Allah Teala şöyle buyurur: (Onlann mallarından sadaka al
ki, onunla kendilerini temizlersin ve onlari arındırırsın.) (9/et- Tevbe/ı
03)
Sadakadan ilk yararlanan, sadakayı
verenin kendisidir. Çünkü
sadaka onu cimrilikten kurtarır ve günahlardan arındırır. Nefsin hareket
noktası ve yeryüzünün çekiminden kurtulması, Allah yolunda sürekli harcamada
bulunarak yapısında var olan cimrilikten arınmasıdır. Sonunda bu onun
özelliklerinden biri haline gelir ve mala ilgisi azalır. Mal sevgisi kalbinden
çıkar. Sadakanın dünya ve ahirette büyük bir fazileti vardır. Sadaka
hastalıkları tedavi eder, belaları def eder, işleri kolaylaştırır, rızık
getirir, kötü ölümden korur, Rabbin öfkesini söndürür ve günahların etkisini
giderir. Sadaka Kıyamet günü sahibi için bir gölgedir, onu ateşten korur ve
azabı ondan def eder.
Sadakanın,
Allah’a giden yolla sıkı bir ilişkisi vardır. Allah Teala şöyle buyurur: (0
halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah’ın rızasını
dileyenler için daha hayırlıdır.) (3o/er-Rum/38) Sadakanın kendisinden
beklenen meyveyi vermesi için mutlaka verilmeye devam edilmesi gerekmektedir.
Allah Teala şöyle buyurur: (Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça
infak edenler yok mu, işte onlann Rableri katında ecir ve mükafatları
vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da
olmazlar.) (2/el-Bakara/274)
Allah azze
ve celle’yi zikretmek, kalplerin azığı ve hayatın özüdür. Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Rabbi’ni zikreden ile, Rabbi’ni zikretmeyenin
misali, diri ve ölü misalidir.” Bu hadisi Buhari rivayet eder.
İbni Teymiyye rahimehullah şöyle
der: Kalp için
zikir balık için su gibidir. Sudan ayrılırsa balığın hali nasıl olur?
Müslüman’ın zikirden yararlanması, kalbinin diline uyması ve zikirden beklenen
etkiyi göstermesi için zikrin mutlaka tefekkür ibadetine bağlı olması gerekir.
Allah Teala
şöyle buyurur: (Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri
ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli
deliller vardır. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken
Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve
“Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın. Sen yücesin, bizi ateşin azabından
koru!” derler.) (3/Al-i Imrdn/ı9o-ı9ı)
Hasan
el-Basri rahimehullah şöyle der: “Akıl
ehli zikirle düşünceye ve düşünceyle zikre kendilerini alıştırmaya devam
ettiler. Sonunda kalpleri konuşturdular ve kalpler hikmetle konuştu. (Iyi bilin
ki, kalpler ancak Allah’ı
zikretmekle mutmain olur.) (ı3/Ra’d/28)