Varlıklar arasında insanın yeri farklıdır. Onu farklı kılan; akıl ve iradeyle donatılmış olmasıdır. Akıl ve irade, insanı farklı kıldığı gibi sorumlu da kılar. İnsan, hayvan gibi sorumluluktan âzâde; melek gibi masum kılınmamıştır. Onu üstün kılan akıl ve irade aynı zamanda onu İlah-i mahkemede yargılanabilir bir varlık kılmıştır.
Ve
insan çift yönlü yaratılmıştır. Tabiatında onu varlığın en seçkini (Eşref-i
mahlukat) kılan takva da; varlığın en değersizi (Esfel-i mahlukat) kılan fücur
da mevcuttur. Dünya hayatının imtihan olması biraz da insanın bu çift
yönlülüğüyle alakalıdır. Takvasıyla fücurun şerrinden korunabilenler Allah'ın
(cc) merhametiyle imtihanı kazananlardır. Fücurlarının peşinden sürüklenip,
masiyetin ağırlıkta olduğu bir hayat yaşayanlarsa imtihanı kaybeden, sınıfta
kalanlardır.
İnsanın
hamuru cahillik, zulüm ve acelecilikle karılmıştır. Netice olarak da insan,
aciz ve zayıftır. Çoğu zaman şeytanın vesveseleri ve nefsin arzularına yenik
düşer. Günahı taatinden, artısı eksisinden, erdemi zaafından fazladır her
zaman. Bir nimete şükretmişse on nimete nankörlük etmiştir çoğunlukla.
İnsanı
yaratan Allah olduğundan, onun bu durumunu en iyi bilen de yine O'dur. Bu
sebeple Allah (cc) insana sürekli fırsatlar sunmaktadır. Fücuruna tâbi olan
insana tevbe kapısını açık tutarak en büyük fırsatı sunmuştur. Zaman, mekan ve
hâl farkı olmaksızın insan istediği her durumda tevbeyle Allah'a dönebilmekte,
çıktığı istikamet yoluna tekrar girebilmektedir.[ Taberani] Bir başka fırsat Es-Settar olan
Rabbimizin günahları örtmesi[Nesai], kullar nezdinde insanı mahcubiyetten
kurtarmasıdır. Oysa insanın günahları başkaları tarafından bilinecek olsa;
kınama ve eleştirileriyle insanın dengesini bozacak, onun kendine çeki düzen
vermesine engel olacaklardır.
Bazen
musibet ve belaları fırsat kılar Allah.[ 24/Nur, 20] Tevbe ve istiğfarla taat-masiyet
dengesini kuramayan insanı belalarla temizler ve derecesini yükseltir. Kimi
zaman yaptığı iyilikleri bir fırsata çevirir, kulun haberi dahi olmaksızın
iyilikleri kötülüklerine keffaret olur.[ 2/Bakara, 64] Tüm bunların yanında Allah (cc)
El-Halim'dir. Kullarını hemen cezalandırmaz.[ 4/Nisa, 83] Günahların karşılığını erteler, insanın
pişmanlık duyup tevbe etmesi ya da musibetlerin keffaret olmasını ister.
Bu
fırsatın yanında insana sunulan zamansal ve mekansal fırsatlar da vardır. Hafta
içinde amellerin Allah'a arz edildiği, Allah'a şirk koşmayan ve müminlerle
sorun yaşamayanların affa mazhar olduğu Pazartesi-Perşembe fırsatı vardır.
Haftanın bu iki gününü kaçıranlara ise müminlerin bayramı olan, duaların kabul
edildiği Cuma günü vardır.
Bu
fırsatları kaçıranlara aylar içinde seçilmiş Ramazan ayı, Ramazan ayı
içerisinde de Kadir gecesi vardır. Allah (cc) bu ayın bereketiyle kula sayısız
fırsatlar sunmakta, eksiklerini gidermesi için amellerinin karşılığını
fazlasıyla vermekte, cennete götüren taatleri kolaylaştırıp; masiyetle insan
arasında manevi engeller kılmaktadır. Ruhunu, bedenini, gönlünü arındıran ve
temizleyen manevi bir atmosfer oluşturmaktadır.
"Sizin
günleriniz içinde Rabbinizin size sunduğu hediyeler fırsatlar vardır. Onları
elde etmeye çalışın. Umulur ki sizden biri o fırsatlardan birini elde eder de
sonrasında asla şekavet yaşamaz."
Ramazan’la Gelen Fırsatlar Rahmet
Ramazan,
insanın rahmete erişmesi için bir fırsattır. İnsan nefese, suya ve gıdaya olan
ihtiyacından daha fazla Allah'ın rahmetine muhtaçtır. Allah'ın (cc) rahmeti
olmasa insan olmaz, olsa dahi yaşayamazdı.
"Ramazan
ayı mübarek bir aydır. Allah, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet
kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece
vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. Kadir gecesinin hayrından mahrum kalan,
her hayırdan mahrum kalmış sayılır."
Allah
kuluna her daim rahmet etmektedir. Ramazan'ı sair zamanlardan ayıran ise
rahmetin o ayda sağanak sağanak yağmasıdır. Yeterki insan kaçmasın rahmet
yağmurundan. Bir şekilde rahmet ona isabet edecek, rahmetten payına düşeni
alacaktır. Bahtiyar olup, Allah tarafından muvaffak kılınanlara gelince onlar
için rahmetle ıslanmak yetmez, kana kana içmeye talip olurlar rahmet
pınarından. Mahrum olanlarsa sadece rahmetten değil; rahmetin üzerine bina
edilen hayırlardan da mahrum olurlar.
Allah'ın Rahmetinden Mahrum Olan Neleri
Kaybetmiştir?
"Allah'ın
size lütfu ve rahmeti bulunmasaydı ve Allah çok şefkatli, merhametli olmasaydı
(hâliniz ne olurdu)?"
"Eğer
Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı, siz
gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz."
"
...Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde
şeytana uymuştunuz."
"Eğer
Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de
saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar
ve sana hiçbir şeyle zarar veremezler..."
"Eğer
Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak
temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir,
bilendir."
"Hiç
kimse kendi ameliyle cennete girmez. 'Sen de mi ey Allah'ın Rasûlü'
dediklerinde; 'Rabbim beni rahmetiyle kuşatmazsa ben de' buyurdu."
Cennet Yarışında Öne Geçme
Fırsatı
"Cennette
Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular
girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez."
İnsan,
sürekli bir yarış içindedir. Bir menzile doğru koşturmakta, farkında olduğu
olmadığı şeylerle rekabet hâlindedir. Kimi dünya nimetleri için yarışıp
koşturur, aynı hedef için koşturanlarla faydasız bir rekabet yaşar. Kimisi
kariyer ve makam sevdalısıdır. Bazen akranlarıyla yerine göre kendiyle bir
yarış içerisindedir. Bazıları da Rabblerinin rahmeti ve yardımıyla daha hayırlı
ve bereketli bir yarış içerisindedirler. Cennet için yarışmakta cennet için ter
dökmektedirler.
"Rabbinizden
olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) çaba gösterip-yarışın, ki (o
cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah'a ve Rasûlü'ne iman
edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah'ın fazlıdır ki, onu dilediğine
verir. Allah büyük fazl sahibidir."
"Gerçek
şu ki, ebrar olanlar, elbette nimetler içindedirler. Tahtlar üzerinde bakıp
seyretmektedirler. Nimetlerin parıltısını yüzlerinde görürsün. Onlara mühürlü,
katıksız bir şaraptan içirilir. Ki sonu misktir. Şu hâlde yarışmak isteyenler,
bunun için yarışsınlar."
Ramazan, yolda kaybettikleri zamanı
kazanmaları ve öne geçenlere yetişsinler diye sadık olanlar için bir fırsattır.
"Ramazan
ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve
şeytanlar da zincire vurulur."
Bu
ayda cennetin kapıları sonuna kadar açılır. Kapıların açılması; cennete götüren
amellerin kolaylaştırılması ve bu ayda Allah'ın (cc) amellere fazlasıyla
karşılık vermesidir.
"Ramazan
ayı mübarek bir aydır. Allah, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet
kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece
vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. Kadir gecesinin hayrından mahrum kalan,
her hayırdan mahrum kalmış sayılır."
"Ademoğlunun
her ameli onun için katlanır. Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi
yüz misline kadar çıkar. Allah şöyle buyurmuştur: 'Oruç bu kaideden hariçtir.
Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım.
Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti' Oruçlu için iki sevinç
vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu
zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (halüf), Allah indinde misk
kokusundan daha hoştur."
Ramazan,
içinde Kadir Gecesi gibi bir nimet barındırır. Bu, cennet yarışında kulun en
önemli sermayelerinden biridir. O, bin aydan daha hayırlı bir gecedir. O gece
yapılan amellerden her biri; bin ay aralıksız yapılmış gibi amel defterine
kaydedilir. Ve bu geceyi idrak etmek için Ramazan'ın son on gününü cehd ve
içtihadla geçirenler, tüm günahlarından bağışlanmış, duaları kabul olmuş,
beklentilerine erişmiş, korkularından emin kılınmış olarak Ramazan'dan
çıkarlar.
Cehennem Korkusuyla Ürperen
Kalplere Şifa Fırsatı
Allah'a
(cc) gönülden inanmış, gönüllerini sevgiyle imar edip korkuyla muhafaza eden
kullar vardır. O'na (cc) olan saygılarından ötürü kalpleri ürpermektedir. Onlar,
Allah'ın adaletsizliği ya da onlara zulmetmesinden değil (haşa), amellerinden
ve kusurlarından dolayı korkar, ürperirler. Kur'an'ın ifadesiyle kalpleri tir
tir titremekte, benliklerini bir ürperti kaplamakta, azabı hatırlatan ayetleri
okuduklarında tüyleri diken diken olmaktadır.
"Biz
de duasını kabul ile icabet ettik de kendisine Yahya'yı ihsan ettik. Ve eşini
(doğum yapmaya) elverişli hâle getirdik. Doğrusu onlar iyiliklerde
yarışıyorlar, umarak ve korkarak bize yalvarıyorlardı. Bize karşı derin saygı
duyuyorlardı."
"Birtakım
insanlar (Allah’ı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alış veriş onları
Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar,
kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar."
"Onlar
(Musa ve Harun) görmedikleri hâlde Rablerinden korkarlar, kıyametten ötürü
korku ve endişe içindedirler."
"Ve
Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak
yapanlar; işte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar."
"Onlar,
kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz
sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür
bekliyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O'nun azabına
uğramaktan) korkarız (derler). İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından
esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir."
Böylesi
temiz ve değerli kalplere sahip olanlar için Ramazan bir fırsattır. Allah (cc)
cehennemin kapılarını kapatır, onları korku ve ürpertilerinden emniyette kılar.
Daha ötesi, her gece bazı kullarını ateşten azad eder. Onlar için bir ömür
boyunca taşıdıkları korkularından emin olacakları bir fırsattır Ramazan.
"Ramazan
ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur. Cehennem
kapıları kapanır ve hiçbiri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiçbiri
kapanmaz. Sonra bir melek şöyle seslenir: 'Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa
gel. Ey şer isteyen, günahlarından vazgeç.' Allah'ın bu ayda ateşten azad
ettiği nice kimseler vardır ve bu, Ramazan boyunca her gece böyledir."
"Rasûlullah
buyurdu ki: 'Kim Allah yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına,
genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.' "
Yüksek Dereceleri Elde Etme
Fırsatı
Müminler
sınıf sınıftır. İmanları ve ona bağlı olarak amellerinin farklı olması gibi;
dereceleri de farklıdır.
"Sonra
kitabı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi
kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne
geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur."
İman;
şirk, bidat ve masiyetten arındıkça kalp yüce makamları arzulamaya başlar. Bu
yüce makamlar öncelik sırasına göre dört makamdır. Allah (cc) imtihanı kazanan
ve rıza-ı ilahiye ermiş seçkin kullarını şöyle ifade eder:
"Kim
Allah'a ve Rasûl'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda
bulunduğu Peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kişilerle beraberdir.
Bunlar ne güzel arkadaştır!"
Müminler
için nubuvvet kapısı Allah Rasûlü'yle (sav) beraber kapanmıştır. Geriye şartlar
ne olursa olsun hâlini koruyan ve istikamet üzere kalan Sıddık, en değerli
varlığını Allah yolunda infak ederek kanıyla tevhid davasına şahitlik eden
Şehit ve taati masiyetinden fazla olup kardeşlerine güzel örnek olan Salihlik
makamı kalmıştır.
Ramazan, bu mertebeleri elde etmek için
bir fırsat ve Allah tarafından sunulmuş bir ödüldür.
"Beraber
Müslüman olmuş iki adam Allah Rasûlü'ne geldiler. Onlardan biri ibadet
hususunda diğer arkadaşından daha çalışkandı. İbadetlere düşkün olanı bir
savaşta şehit oldu. Diğer arkadaşıysa bir yıl sonra vefat etti. Onun vefatından
sonra bir rüya gördüm. Kendimi cennetin kapısında gördüm. Vefat eden iki
arkadaş da oradaydı. Cennetten biri çıktı ve ikinci vefat edeni cennete girmesi
için çağırdı. Sonra şehit olanı girmesi için çağırdı. Bana döndü ve 'senin
henüz zamanın gelmedi' dedi. Talha bu rüyayı insanlara anlattı. İnsanlar çok
şaşırdı (Şehid'in cennete arkadaşından sonra girmesine şaşırdılar) ve rüyayı
Allah Rasûlü'ne sordular.
—
Neden şaşırdınız?
—
İbadet konusunda daha çalışkan olan ve sonrasında şehit olan cennete
arkadaşından sonra girmiş!
—
Cennete ilk giren, arkadaşından bir sene sonra vefat etmedi mi?
—
Evet.
—
Ramazan’ı idrak edip orucunu tutmadı mı?
—
Evet.
— Bu
sürede Allah'a secde etmedi mi?
—
Evet.
—
İkisinin arasındaki fark yer ile gök arasındaki fark kadardır."
Salih Ameller Konusunda
Bilinç Elde Etme Ayıdır
Yaptığımız
amellerde üç noktayı esas almalıyız. Salih amelleri çoğaltmalı, amelleri
bilinçli yapmalı ve yaptığımız amelleri Ramazan sonrasına taşıyacak şekilde
alışkanlık hâline getirmeye çalışmalıyız.
Salih Amelleri Çoğaltmak
"Rasûlullah
hayır yönünden insanların en cömertiydi, hayırda en cömert olduğu zaman Ramazan
ayıydı. Çünkü her gece Cibril gece çıkıncaya kadar onunla olurdu. Rasûlullah
Kur'an-ı ona arz ederdi. Rasûlullah hayırda, esen rüzgardan daha
cömertti."
Yapmak
isteyip de yapamadığımız salih amelleri belirlemeli, Ramazan'ın başlamasıyla
beraber bu amelleri hayata geçirmeliyiz. Sair zamanlarda nefse zor gelen ve
insanın yapamadığı birçok amel Ramazan ayı içerisinde manevi bir bereketle kolaylaşır.
Nefisler bu ayda var olan rahmani havayla maddeden soyutlanıp manaya yönelir.
Bu manevi fırsatı iyi değerlendirmek gerekir.
Şuur Kazanmak
Salih
amellere bina edilen hayırlar ancak şuurlu ve bilinçli bir şekilde ifa
edildiğinde elde edilebilir. Örneğin, Namazın insanı kötülükten alıkoyan, ruhu
hafifletip rahatlatan ve insanın gözünü aydın kılan huzur verici bir yönü
vardır. Vakıa, her namaz kılan bu faideleri elde edemiyor! Neden? Namaz,
Allah'ın (cc) buyurduğu gibi Allah'ı anmak ve hatırlamak için kılınırsa ona
bina edilen hayırlara ulaştırır insanı.
"...Namazı
benim zikrim için kıl."
Yani;
şuurlu bir şekilde namazını kıl. Namazın sana Allah'ı hatırlatsın. Sana Allah'ı
hatırlatmayan, seni salih amele sevk etmeyen gafillerin namazı olmasın.
"...Veyl
olsun o namaz kılanlara. Onlar namazlarında gaflet içindedirler. Onlar ki
riyakârdırlar..."
Yukarıda
zikrettiğimiz hakikat, tüm salih ameller için geçerlidir. Oruç, Kur'an kıraati,
infak, iftar davetleri... Şuur kaybolup ameller âdet olarak yapılmaya başlandığında
sahibine fayda vermez. Bazen Maun suresinde olduğu gibi sahibine zarar veren
bir eyleme dönüşür.
Şuur
kalbin amelidir ve kalbin temizliğiyle orantılıdır. Günahlarla kirlenen ve
üzerini pas kaplayan kalp, düşünmez, akletmez, şuura ermez. Ramazan'da kalpler,
şeytanların bağlanması, rahmet kapılarının açılması ve rahmani havayla arınıp
şifa bulur. Allah'a yönelmesi ve salih amellerin onarıcı etkisini hissetmesi
kolaylaşır. Bu ayın manevi havasından faydalanarak ibadetlerde şuuru yakalamaya
gayret gösterilmelidir.
Salih Amellerin Alışkanlık
Olması
İnsan,
belli bir tabiat üzere yaratılmıştır. Yaratılıştan getirdiği özelliklerden biri
de; sebat edip, düzenli olarak yaptığı amellerde alışkanlık kazanıyor
olmasıdır. Düzenli olarak yapılan amellerin alışkanlık hâline gelmesi için,
şuurla yapılması gerekmektedir. Malesef, insanoğlu Ramazan'da yaptığı amellerde
şuuru yitirince Ramazan âdeti olarak amel yapmaya başlar. Âdet hâlini alan
ameller dönüştürücü ve ıslah edici etkisini yitirir.
Bu
olumsuz döngüye girmemek için; her gün Ramazan ayında olduğumuzu hatırlamalı,
gerekirse sözlü ya da yazılı telkinlerle Ramazan şuurunu yenilemeliyiz.
Masiyetlerden Kurtulma
Fırsatı
Şeytanların
bağlanması, cehennem kapılarının kapanması, gündüzleri masiyetten alıkoyan
oruç, akşamları mescid ortamı ve teravih; masiyetleri zorlaştırır bu ayda.
Alışkanlık ve bağımlılık hâlini almış olan masiyetler dahi Ramazan'da nadiren
yapılabilir.
Ramazan'ın
bu hayrından mutlaka istifade etmeli ve alışkanlık hâline gelmiş masiyetlerden
kurtulmak için adım atmalı. Sigara alışkanlığı olan, televizyon karşısında ömür
tüketen, interneti masiyet aracı olarak kullanan, rızkına haram bulaştırmış
olan... bu günleri fırsat bilmeli, Rabbinin rızasına erişmek için acele
etmelidir. Lisan-ı hâli, Musa'nın (as) lisan-ı kaliyle uyuşmalıdır.
"...
Hoşnut kalman için, sana gelmekte acele ettim Rabbim!"
İslam'a Davet Fırsatı
Ramazan,
iftar programlarının yoğun olduğu bir aydır. Birçok insanı bir araya getiren
farklı programlara ev sahipliği yapar bu ay. Akraba, dost, arkadaş, komşu...
iftar programlarında bir araya gelirler.
İslam
davetinde yemeğin yeri ayrıdır. Nebi (sav), akrabalarını İslam'a davet ettiği
ilk yıllarda yemek meclisleri oluşturup akrabalarını davet ederdi. Yemek
sonrasında İslam'ı arz ederdi. Yemekle kalplerini, Allah'ın açık ve açıklayıcı
ayetleriyle akıllarını fethetmeye çalışırdı.
Tevhid
ehlinin bu fırsattan istifade ederek, iftar programlarını değerlendirmeleri ve
davet programı hazırlamaları gerekir. Her iftar bir davet ortamına dönüşmeli,
Allah'ın (cc) bahşettiği hidayet nimetine şükür kabilinden insanları Allah'a
(cc) davet etmelidir.
Ramazan'ın
sunduğu bu fırsatlar insi ve cinni şeytanları rahatsız etmiştir. Zincire
vurulan cinni şeytanların görevini insi şeytanlar devralarak mübarek ayı ifsat
etmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ramazan'ı, eğlence ve festival
ayına çevirerek, başta oruç olmak üzere bu ayda yapılan salih amellerin içini
boşaltmakta; Ramazan'a özel TV programlarıyla bu ayı fısk ve fücur ayı hâline
getirmektedirler.
Tevhid
ehli olarak toplumu bu konuda bilinçlendirmeli, onları Allah'tan, tevhidden,
İslam'dan uzaklaştırmak için her türlü hile ve desiseye başvuran tağutların
aksine, her fırsatta onları tevhide davet edip, kaybettikleri İslami değerleri
hatırlatmalıyız onlara.
Rabbimiz!
Bizleri Ramazan'a eriştirdiğin gibi, ondan faydalanmayı ve sunduğun fırsatları
değerlendirmeyi ihsan eyle.