Bu Blog içinde Ara

7 Nisan 2021 Çarşamba

HZ. PEYGAMBERİN VEDA HACCINDA ÜMMETİNE VEDASI VE TAVSİYELERİ

 1- İnsanlara Haccı Bildirmesi

 1- Resûlullah (s.a.v.) apaçık tebliğ yaptıktan, emaneti yeri­ne getirip ümmete nasihat ettikten ve hakkıyla Allah için cihad ettikten, Medine'de tamamı cihad, davet ve öğretimle mamur edilmiş dokuz sene kaldıktan sonra insanlara İlan edip, onlara onuncu senede hac edeceğini bildirdi. Resûlullah (s.a.v.) hac-cın farziyetîni tebliğ etmeyi amaçladığı bu büyük çağrıyla, in­sanlar haccın menasikini kendisinden öğrensin, söz ve fiillerini görsünler istiyordu. Onlara, hazır bulunanın bulunmayana teb­liğ etmesini, İslâm davetini yaymasını ve mesajı yakın uzak her­kese tebliğ etmesini tavsiye ediyordu.[1]

Cabir (r.a.) şöyle der: "Resûlullah (s.a.v.) Medine'de hac etmeden dokuz sene kaldıktan sonra onuncu senede insanlara Resûlullah'm (s.a.v.) hac edeceği bildirildi. Resûlullah'a (s.a.v.) uymak ve onun yaptığı gibi yapmak üzere Medine'ye birçok İnsan geldi..." Bu hadiste şu vardır: "Nihayet Resûlullah'ın devesi kendisini Beyda düzlüğüne çıkardığında onun önünde gözümün görebildiği kadar binekli ve yayalı vardı. Sağında so­lunda ve arkasında da bir o kadar insan vardı."[2] Resûlullah aramızda bulunuyordu. Kur'an ona İniyor; tevilini de biliyordu, O ne yaparsa, biz de onu yapıyorduk..."  diye anlatır ve şöyle der: "Nihayet Arafat'a vardı. Nemire denen yerde çadırının ku­rulduğunu görerek oraya indi."[3]

 

2- Arafat'da Ümmetine Vedası ve Vasiyeti

 

Cabir der ki: "Güneş zevale inince devesi Kusva'nın ha­zırlanmasını emretti. Hayvana semer vuruldu. Ardından Urane vadisine geldi ve cemaate hutbe okuyarak şöyle dedi: "Şüphe­siz sizin kanlarınız ve mallarınız şu gününüz, şu ayınız ve şu beldenizin hürmeti gibi birbirinize haramdır. Dikkat edin, cahi-liye işlerine ait her şey ayaklarımın altındadır.[4] Cahİlİye devri­nin kan davaları kaldırılmıştır. Bize ait olan kan davalarından ilk kaldırdığım kan davası İbn Rabİa, b. Haris'İn kan davasıdır. İbn Rabia Benî Sa'd kabilesinde süt annedeydi. Onu Hüzeyl kabilesi Öldürdü. Cahiliye dönemine ait faiz de kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz de bizim Abbas b. Abdülmuttalib'İn faizidir. Bu faizin hepsi kaldırılmıştır.[5] Kadınlar hakkında Allah'tan korkun. Çünkü siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onları Al­lah'ın kelimesiyle helâl kıldınız.[6] Yataklarınıza,[7] sevmediğiniz bir kimseyi ayak bastırmamaları sizin onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa, onları zarar vermemek şartıyla dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakları ise, yiyecek ve giyeceklerini maruf bir şekilde vermenizdir. Size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız bir daha asla sapmazsınız. Sîze Allah'ın Kita­bını bıraktım.[8] Size benden sorulacaktır. Ne diyeceksiniz?" As-hab: "Risaletini tebliğ, vazifeni eda ettiğine ve nasihatte bulun­duğuna şahitlik ederiz," dediler.

Bunun üzerine şehadet parmağını semaya kaldırıp onunla insanlara İşaret ederek: Üç defa: "Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!" buyurdular.[9]

Arafat'ta Allah'tan başkasının sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık vardı.[10]

Resûlullah'a (s.a.v.) cuma ya denk gelen Arefe günü Al­lah'ın şu sözü nazil oldu:

"Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi ta­mamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. "[11]

İşte bu ümmete Allah'ın en büyük nimetlerinden birisi de budur. Çünkü Allah Teâlâ başka bir dine ve peygambere ihti­yaç duymayacakları şekilde dinlerini tamamlamıştır.

İşte bu nedenledir ki, Peygamberimizi peygamberlerin so­nuncusu yapmış ve onu insan ve cinlere peygamber olarak göndermiştir. Artık helâl onun helâl kıldığı, haram onun haram kıldığı ve din de onun meşru kıldığıdır. Haber verdiği her şey hak ve doğrudur. Onda ne bir yalan, ne de cayma asla söz ko­nusu değildir.

"Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamam­lanmıştır"[12]

Yani verilen haberleri doğrudur. Emir ve yasaklan ise adil­dir.

Allah Teâlâ dinlerini kemale erdirince onlara olan nimetini de tamamlamış oldu.[13]

Arefe günü bu âyet nazil olduğunda Hz. Ömer'in ağladığı ve kendisini ağlatan şeyin ne olduğu sorulduğunda şöyle de­diği rivayet edilir: "Beni ağlatan dinimizin artıyor olmasıydı. Fakat tamamlanınca artık tamamlanan her şeyin eksilecek ol­masıdır."[14] Sanki Ömer (r.a.) Hz. Peygamber'in Ölümünü ya­kında bekliyor gibiydi.[15]

 

3- Şeytan Taşlamada Ümmetine Vasiyeti ve Bıraktığı

 

Cabir (r.a.) şöyle anlatır: "Kurban kesme gününde pey­gamberin bineği üzerinde şöyle diyerek taş attığını gördüm: "Menasikinizi (hacla ilgili işlerinizi) benden alın, çünkü bilemi­yorum belki de bu haccımdan sonra bir daha haccedemem." [16]

Ümmü Husayn (r.a.)'ın şöyle dediği rivayet edilir: Ben, ve­da haccında Resûlullah (s.a.v.) İle birlikte haccettim, onu Cem-re-i Akabe'de taş atarken ve oradan ayrılırken hep devesinin üzerinde gördüm. Beraberinde Bilal ile Usame vardı... Resû­lullah (s.a.v.) birçok sözler söyledi. Sonra şöyle buyururken işittim: "Eğer size azası kesilmiş bir köle emir tayin edilir de sizi Allah'ın kitabıyla idare ederse, derhal kendisini dinleyip itaat edin."[17]

 

4- Kurban Bayramında Ümmetine Vasiyeti ve Bıraktığı

 

Ebû Bekre (r.a.} şöyle rivayet eder: Nebi (s.a.v.) devesi üzerine oturdu, bir adam devenin yularından tutuyordu, in­sanlara hutbe okuyarak şöyle dedi: "Bu hangi gündür, biliyor musunuz?" buyurdu. Bizler: "Allah ve Resulü daha iyi bilir," dedik. (Resûlullah (s.a.v.) sustu.) Öyle ki bizler onu başka isim­le isimlendirecek sandık. Resûlullah "Nahr günü (yani kurban kesme günü) değil, mi?" buyurdu. Bizler; "Evet, kurban kesme günüdür," dedik. "Bu ay hangi aydır?" dedi. Bizler: "Allah ve Resulü daha iyi bilir," dedik. (Resûlullah, (s,a.v.) sustu. Öyle ki biz ona isminden başka bir isim verecek sandık. Resûlullah (s.a.v.): "Zilhicce ayı değil midir?" dedi. Bizler; "Evet, Zilhicce ayıdır," dedik. "Bu hangi beldedir?" diye sordu. Bizler: "Allah ve Resulü daha iyi bilir," dedik. Resûlullah (s.a.v.) yine sustu, o derece, ki biz ona isminden başka bir isim verecek sandık. Re­sûlullah (s.a.v.) haram olan belde değil mi? buyurdu. Bizler: "Evet, haram beldedir," dedik. Bunu üzerine Resûlullah (s.a.v.): "Muhakkak ki kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız, ve deri­leriniz, bu ayınızda, bu beldenizde ve bu gününüzün haramlığı gibi birbirinize haramdır. Yakında Rabbinize kavuşacaksınız ve yaptıklarınızdan sorulacaksınız. Sakın benden sonra birbirinizin boynunu vurarak kâfirliğe (veya sapıklığa) dönmeyin. Dikkat edin sizden hazır olanlar olmayanlara tebliğ etsin. Nice kendi­sine tebliğ edilen vardır ki işitenden daha iyi anlar. Dikkat edin tebliğ ettim mi?" dedi. Sonra iki alaca koç alıp, onları kesti.[18]

İbn Abbas (r.a.): "Allah'a yemin olsun ki, bu Resûlullah'ın (s.a.v.) ümmetine vasiyetidir. Öyleyse hazır olan olmayana tebliğ etsin."[19]

Bu üç sorunun her birinde Resûlullah'ın (s.a.v.) susması, dinleyen-lerin zihinlerini hazırlamak, tamamıyla kendisine yö­neltmek ve kendilerine bildireceği şeylerin azametini onlara hissettirmek içindir.[20]

İbn Ömer'in (r.a.) şöyle dediği rivayet edilir: "Hz. Pey­gamber kurban bayramında cemreler arasında durdu... Ve: "Bu en büyük hac günüdür," dedi. ve Hz. Peygamber: "Ey Al­lah'ım şahit ol," diyerek insanlara veda etmeye başladı. İnsan­lar da: "Bu veda hacadır," dediler.89

Allah Teâlâ Mina'da bulunan tüm hacıların kulaklarını açtı da Peygamberin Nahr günü vermiş olduğu hutbeyi dinlediler. İşte bu da onun mucizelerinden birisidir. Bu mucize sayesinde kulakları bereketlenip kuvvetlendi. Böylece uzak yakın, hatta konak yerlerinde olanlar bile onun konuşmasını duydular.[21]

Abdurrahman b. Muâz et-Teymî'den şöyle dediği rivayet edilir: "Bizler Mina'da iken Resûlullah (s.a.v.) bizlere hutbe okudu. Kulaklarımız açıldı. Öyle ki bizler konaklama yerleri­mizde olduğumuz hâlde Resûiullah'm (s.a.v.) söylediklerini işiti­yorduk..."[22]

 

5- Resûlullah'in (S.A.V.) Teşrik Günlerinin Ortasında Ümmetine Tavsiyesi

 

Resûlullah (s.a.v.) Zilhicce'nin on İkisinde "başların günü" denilen "teşrik" günlerinin ikinci gününde insanlara hutbe oku­du. Bu güne bu İsmi Mekke'liler kurbanların başlarını o günde yediklerinden dolayı vermişlerdi. O gün teşrik günlerinin orta-sıdır. [23]

Ebû Nüceyh Resûlulîah'ın (s.a.v.) ashabından Benî Bekir'li iki kişiden şöyle dediklerini rivayet eder: "Bizler Resûlullah'ı (s.a.v.) teşrik günlerinin ortasında hutbe okurken gördük. Bizler bineğinin yanında bulunuyorduk. Bu Resûİullah'm (s.a.v.) Mina'da[24] okuduğu hutbesidir."[25]

Ebû Nadr'dan, şöyle dediği rivayet ediiir: "Teşrik günleri­nin ortasında Peygamberin hutbesini dinleyen biri Peygambe­rin şöyle dediğini bana anlattı: "Ey İnsanlar! Şüphesiz Rabbinİz birdir. Babanızda birdir. Dikkat edin, Arab'ın aceme, acemin Arab'a, kızılın siyaha siyahın da kızıla karşı takvadan başka hiç­bir üstünlüğü yoktur. Tebliğ ettim mi?" Oradakiler: "Resûlullah (s.a.v.) tebliğ etti," dediler. Sonra: "Bu hangi gündür?" dedi. Onlar: "Haram gündür," dediler. Bu hangi aydır? Diye sorunca onlar: "Haram aydır," dediler. "Bu hangi beldedir?" dedi. On­lar: "Haram olan beldedir," dediler. Peygamber: "Şüphesiz Al­lah, bu gününüz, bu ayınız ve bu beldenizin haramhhğı gibi aranızda kanlarınızı, mallarınızı ve ırzlarınızı da haram kılmıştır,

Tebliğ ettim mi? dedi. Onlar da: "Resûlullah (s.a.v.) tebliğ etti," dediler. Resûlullah (s.a.v.): "Burada bulunan bulunmayana tebliğ etsin," dedi."[26]

Orada Resûlullah'ın (s.a.v.) mukaddes yerlerde verdiği ve­da hutbesinin cümleleri bulunmaktadır. Bu cümlelerden bazıla­rı İbn Abbas (r.a.) hadisinde Resûlullah'ın (s.a.v.) veda haccın-da ki hutbesinde şöyle dediğini anlatır: "Muhakkak şeytan bu yerinizde kendisine ibadet edilmesinden ümidini kesmiştir. Fa­kat sizlerin bundan başka yaptıklarınızdan basit gördüklerinizle kendisine itaat etmenize de razıdır. Öylese bunlardan sakının. Şüphesiz ki ben kendilerine sarıldığınız sürece sapıtmayacağınız şeyler bıraktım. Onlar Allah'ın kitabı ve Peygamberinin sünne­tidir."[27]

Yine veda hutbesinde geçen cümlelerden bazıları da Ebû Ümame (r.a.) hadisidir ki, şöyle der: "Ben Resûlullah (s.a.v.) Ced'â isimli devesi üzerinde veda haccında insanlara şöyle diyerek hutbe okuduğunu dinledim: "Ey insanlar! Rabbinize İtaat edin, beş vakit namazınızı kılın, mallarınızın zekâtlarını ve­rin, ramazan ayınızın orucunu tutun ve idarecilerinize itaat edin ki, Rabbintzin cennetine giresiniz."[28]

Sözün özü

Bu konudan çıkarılan dersler, ibretler ve faydalar çoktur. İşte onlardan bazıları:

1- Medine'ye peygamberin hac ilanı ile gelenlerin tamamı peygamberle birlikte hac yapmışlardır. Çünkü Cabir (r.a.) şöyle der: "Medine'ye Resûlullah'a (s.a.v.) uyup onun yaptığı gibi yapmak için birçok insan gelmişti."[29]

2- Mümkün olursa güneşin zevalinden sonra Arafat'ta ko­naklamak müste-haptır.

3- Arafat'ta imamın insanlara ihtiyaç duydukları konuları, tevhid ve dinin asıllarını önceleyerek insanlara ihtiyaç duya­cakları konuları içeren hutbe okuması müstehaptır. Yine bu hutbede insanları şirk, bidat ve günahlardan sakındırması ve kitap ve sünnetle amel etmeyi tavsiye etmesi de müstehaptır.

Hz. Peygamber'in veda haccında üç hutbe verdiği sabittir. Birinci hutbe Arefe günü, ikincisi Mina'da nahr günü ve üçün­cüsü de yine zilhiccenin on ikisinde Mina'da verdiği hutbedir. Safi mezhebine göre yine imamın zil-hicce'nin yedinci günü hutbe okuması da böyledir.[30] İmam her hutbesinde diğer hut­beye kadar insanlara ihtiyaç duyacakları konulan öğretir.

4- Kanların, ırzların, malların ve bedenlerin haramhlığının ihlalinînçok ağır suçlar olduğunu pekiştirme.

5- Hz. Peygamber'in: "Bu gününüz, bu ayınız ve bu belde­nizin hürmeti gibi." ifadelerinden dolayı konuşmalarda misaller verme ve benzerlerin hükmünü benzeyene ekleme.

6- Cahiliye işleri ve cahiliye faizi iptal edilmiştir. Cahiliyede-ki öldürmelerden dolayı kısas da yoktur.

7- İman ve iyiliği emreden, kötülükten sakındıran kişinin ise kendisinden ve ailesinden başlaması gereklidir. Çünkü bu sözünün kabul edilmesine ve İslâm'a yeni girenin nefsini hoş tut­maya daha elverişlidir.

8- Kaldirılan faiz, anaparadan fazla olandır. Anapara İse, mal sahibine aittir.

9- Kadın haklarına ve onlarla iyi geçinmeye riayet etmek. Bu konuyla ilgili Nevevî'nin birçoğunu "Riyazu's-Sali-hin"de topladığı hadisler vardır.

10- Hanımın nafakası ye giyinme masrafları kocaya vacip­tir. Edebi gerektirecek bir şey yaptığında da tedip etmek caiz­dir. Ancak bu, kitap ve sünnette belirtilen şartlar ve Ölçüler doğrultusunda yapılmalı ve edeplendirmeden dolayı herhangi bir kötülük de meydana gelmemelidir.

11- Allah'ın kitabını ve Resûlulİah'm (s.a.v.) sünnetini tav­siye etmek.

12- Resûlullah'ın (s.a.v.): "Hac ibadetlerinizi benden alın. Bilemiyorum belki bu haccımdan sonra bir daha haccedeme-yebilirim." sözünde emir mânasını İfade eden (lam) harfi bu­lunmaktadır. Nitekim Müslim'in rivayetinden başkasında da "Hac ibadetlerinizi benden alın." diye açıkça emir kalıbıyla gel­miştir. Bunun manası: Benim bu haccımda yaptığım işler, söy­lediğim sözler ve durumlar, hac işleri ve haccın sıfatları olan menasiklerdir. Öyleyse bunları benden alın, kabul edin, onları iyi belleyin, onlarla amel edin ve onları insanlara Öğretin, de­mektir. İşte bu hadis haccın menasiki konusunda bir temeldir. Bu, tıpkı Resûlulİah'm (s.a.v.): "Benim namaz kılışımı gördü­ğünüz gibi namaz kılın." sözü gibidir.

13- Resûlullah'ın (s.a.v.): "Belki bu haccımdan sonra bir daha haccedemern." sözüyle onlara veda ettiğine, vefatının yak­laştığına işaret etmiş ve kendisinden öğrenerek fırsatı değerlen­dirmeye teşvik etmiştir. İşte bu yüzden bu hacca veda haccı denmiştir.

14- İlmin tebliğ edilip yayılmasına teşvik edilmiştir. Hem başkalarına aktarmak İçin anlamak şart değildir. Az da olsa, sonradan gelenler, öncekilerden daha İyi anlayabilir. Hutbenin okuyanın görülebilmesi ve daha İyi dinlenebilmesi için yük­sekçe bir yerde okunması iyidir.

15- 0nce soru sormak ardından susmak ve daha sonra açıklama yapmak işin önemini, açıklamayı ve tenbihi göster­mektedir.

16- İdareciye itaat Allah'ın kitabıyla idare ettiği süre geçer­lidir, idareciden bir kısım günahlar ve kötülükler görülünce ona nasihat edilir. Allah hatırlatılır ve O'nunla korkutulur. Ancak tüm bunlar hikmetle ve güzel bir üslup ile yapılmalıdır.

17- Allah'a itaat, namaz, zekât ve oruç ile tavsiye de bu­lunmak ve insan sınıfları arasında takvadan başka bir üstünlü­ğün olmamasını vasiyet etmek.

18- Hz. Peygamber'in açık mucizesi, onun doğruluğunu göstermektedir. Bu mucize, insanlar Mina'da konak yerlerinde olmalarına rağmen onun hutbesini işitmiş olmalarıdır. Çünkü Allah hepsinin kulaklarını onu duysunlar diye açmıştır.[31]

19- Kurban kesmek, ilim ehlinin sözlerinden de anlaşıldığı gibi sahih görüş onun müekked sünnet olmasıdır. Bu hem hacı için hem de diğerleri için aynıdır. Bu nedenle hedy (hacda ke­silen) kurban kurban yerine yeterli olmaz. Çünkü kurban başlı başına bir sünnettir. Hem de Resûlullah (s.a.v.) Mina'da hutbe okuduktan sonra dönüp kendi elleriyle iki koç kesmiştir.[32] Bu kendisinin kestiği ve Aliye (r.a.) kalan diğer develeri kesmesini emrettiği hedy kurbanlarından başkadır.[33]

 



[1] "Şerhu'n-Nevevî, alâ Sahihi Müslim", 8/422, Şerhu'1-Ubey, 4/244.

[2] Veda haccına iştirak edenlerin sayısının yetmiş bin olduğu da yüz otuz bin kişi olduğu da söylenir. Bk- a.e., 2/9, 105

[3] Müslim, Hadis no: 1218. Saîd b. Ali El-Kahtânî, Peygamberin Vedâsı, (Tercüme Alim Yücer), Polen Yayınları, İstanbul 2005: 25-26.

[4] Bunun anlamı: Cahiliye'ye ait ne varsa iptai edilmiş, ayaklar altına alın­mıştır. Bu nedenle onlardan hiçbirisi ile İslâm'da amel edilemez. Sanki on­lar ayaklar altına alınmış gibi olmuştur. Bk. "Şerhu'n-Nevevî" 8/432, "Şerhu'1-Übey", 4/255 , "Fethu'l-Meliki'l-Mabud", 2/18

[5] Yani anaparanın fazlası batıldır. Anapara ise Kur'an nassı ile mal sahibi­nindir. Bk. "Şerhu'n-Nevevî" 8/433

[6] Burada geçen kelimenin ya iyilikle bırakmak veya güzelce tutmak olduğu söylendiği gibi Lâ ilahe illallah, icab ve kabul ve Allah Tealâ'nın: "Hoşu­nuza giden kadınlardan nikah/ayın..." (Nisa, 3) âyeti olduğu da söylen­miştir. Nevevî şöyle der: "İşte bu en doğrusudur ki, buna icap ve kabul de girer." "Şerhu'n-Nevevî", 8/433, "Şerhu'1-Übey", 4/256, "Fethu'l-Meliki'l- Ma-bud”, 2/19.

[7] Buradaki yataktan maksat evlerdir. Yani erkek olsun kadın olsun, sevme­diğiniz kimselerin evlerinize girmelerine izin vermemeleridir. Burada mak­sat, zina demek değildir. Çünkü koca hoşlansa da hoşjanmasa da zina ha­ramdır ve onun için had cezası vardır. "Şerhu'n-Nevevî", 8/433; Übey, 4/258; "Fethu'l-Melikİ'l-Mabud", 2/20

[8] Yani: Sizlere öyle bir şey bıraktım ki, şayet inanç ve amel olarak ona tu-tunursanız kesinlikle hataya düşmezsiniz. O, ne önünden ne de ardından kendisine hiçbir batılın gelemeyeceği Allah'ın kitabıdır. Resûlullah (s.a.v.) sünnetten bahsetmemiştir. Çünkü dinin aslı Kur'an'dır. Ya da Kur'an'nın sünnete tâbi olmayı emrediyor olmasındandır. Nitekim Allah Teâlâ: "Ey iman edenler! Allah'a ue Resulüne itaat edin." (Nisa, 59) Yine: "Resul size neyi uerirse onu alm neden de yasaklarsa ondan kaçının." (Haşr, 7] Bk. "Fethu'l-Meliki'l-Mabud", 2/20. Hakim'in İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet et­tiği hadiste şu tavsiye yer almaktadır: "...Allah'ın kitabı ve Resulün sünne­ti..." Elbânî, "Sahihu't-Terğîb" de bu hadise sahih demiştir. Hadis no: 36

[9] Müslim, Hadis no: 1218

[10] Bu sayının yüz otuz bin kişi olduğu söylenmiştir. Bk. "Fethu'l-Meliki'l-Mabud", 2/105

[11] Mâide, 3

[12] Enam, 115

[13] İbn Kesir, 2/12

[14] İbn Kesir, tefsirinde 2/12, bunu anlatır ve isnadıyla birlikte bunu "Taberî" tefsirine nispet eder. Buna peygamberin şu sözü de delildir: "İslam garip başlamış ve yine başladığı gibi bir garipliğe dönecektir."

[15] Saîd b. Ali El-Kahtânî, Peygamberin Vedâsı, (Tercüme Alim Yücer), Polen Yayınları, İstanbul 2005: 26-28.

[16] Müslim, Hadis no: 1297.

[17] Müslim, Hadis no: 1298 Saîd b. Ali El-Kahtânî, Peygamberin Vedâsı, (Tercüme Alim Yücer), Polen Yayınları, İstanbul 2005: 28-29.

[18] Buharî, Hadis no: 67, 105, 1741, 3197, 4406, 4462, 5550, 7078, 7447; Müslim, Hadis no: 1679. Yukarıda geçen hadisin lafızları buralardan alın­madır.

[19] Buhârî, Hadis no: 1739 w   Fethu'1-Bârî, 1/159

[20] Buhârî, Hadis no: 1742

[21] Bk. "Avnu'l-Mabud", 5/432; Tethu'l-Meliki'l-Mabud" 2/106

[22] Ebû Davud, Hadis no: 1958, Bu hadîsin sonunda bu günün Nahr günü olduğunu gösteren bir kıssa vardır. Elbânî, "Sahihu's-Sünenİ Ebû Davud", Hadis no: 1724, 1/329'da sahih olduğunu belirtir. Saîd b. Ali El-Kahtânî, Peygamberin Vedâsı, (Tercüme Alim Yücer), Polen Yayınları, İstanbul 2005: 29-30.

[23] Bk. "Avnu'l-Mabud Şerhu Süneni Ebî Davud", 5/432; "Fethu'l-Meliki'l-Mabud Tekmiletu'l- Menheli'l-Azbu'l-Mevrûd", 2/100, Fethu'1-Bârî, 3/574.

[24] Ebû Davud, Hadis no: 1952. Buna Scrra bint Nebhân'nın hadisi de şahittir. Hadis no; 1953, "Sahihu Süneni Ebî Davud", 1/368, Hadis no: 1720. Elbânî sahih olduğunu söyler.

[25] "Bu Mina'da okuduğu hutbedir." Yani kurban bayramı olan nahr günü Minada verdiği hutbe gibidir. O hâlde bu her iki hutbe de nahr günü ve­rilmiştir. Teşrik günlerinin ikincisi Zilhicce-nin on ikinci günü olması hase­biyle aynı anlamdadır. Bk. "Avnu'l-Mabud", 5/431; "Fet-hu'1-Meliki'l-Mabud", 2/100.

[26] "Müsned, bi-Tertibi Abdurrahman el-Bennâ" 12/226, Bunu Heysemî, "Mecmeu'z-Zevâid" zikreder ve şöyle der: "Bu hadisi Ahmed, rivayet et­miştir. Senedinde bulunanlar sahihin senedîndekilerdir. 3/266. Bk. Ebû

"*«" Hürre er-Rekâşî amcasının şöyle dediğini aktarır: Ben İnsanları ondan en-~' gelleyerek, Resûlullah'ın (s.a.v.) devesinin yularını tutuyordum..." Burada Ahmed'in "müsned", 5/72, indeki hadisin senedine dönen birtakım cüm­leler zikreder.

[27] Bu hadisi, Münzirî "Terğîb"inde Hâkim'e nispet ederek verir. Elbânî de "Sahihu't-Terğîb", 1/21, Hadis no: 36'da aslının Müslim'de olduğunu be­lirterek hasen olduğunu söyler. Bk. Hadis no: 2812; bk. Ahmed, 2/368; el-Ehâdîsu's-Sahîha, Hadis no: 472.

[28] Hâkim, 1/473; Müslim'in şartına göre sahihtir. Zehebîde buna muvafakat eder.

[29] Tahrici daha önce geçti.

[30] Bk, Tethu'l-Meliki'l-Mabud fi Tekmileti'l-Men-heli'i-Mevrûd" 2/20

[31] Buhârî, Müslim. Hadis no: 1679, tahrici daha önce geçmişti.

[32] Bk. Fethu'1-Bârî, 3/574, 577; Şerhu'n-Nevevî, 8/422, 424, 9/51, 52, 11/182, Fethu'I-Meliki'l-Mabud fi Tekmileti']-Menheli'l-Mevrud Şerhu Sü­neni Ebî Davud, 2/20, 54, 99- 206.

[33] Saîd b. Ali El-Kahtânî, Peygamberin Vedâsı, (Tercüme Alim Yücer), Polen Yayınları, İstanbul 2005: 31-35.