Bidayette, başlangıçta insanlık tek bir din ve şeriat üzereydi. Bunu ispat eden ayeti kerimede;
“İnsanlar tek bir ümmetti. Allah (onlara) müjdeleyen ve korkutan peygamber göndermiş, onlarla birlikte insanlar arasında, ihtilaf ettikleri hususlarda kendisiyle hükmetmek için hak olan kitabı da indirmişti. Oysa kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki haset yüzünden Kitap üzerinde ihtilafa düşenler kendilerine Kitap verilenlerden başkası değildi. Ne var ki Allah, iman edenleri,üzerine ihtilaf ettikleri hakka, kendi izniyle hidayet etmiştir. Zaten Allah dilediği kimseyi doğru yola hidayet eder.” (Bakara/213)
Neden beşer tarihinde ilk inhirafın işlenmesi lüzumlu
görülür. Allah ilk insanları yarattıktan sonra Adem (A.S) yollayınca ona
bilmediği bir şeyler öğretir. Bu öğretici Allah olunca, muhakkak ki ona din
olarak yaşaması gerekli gerçekleri anlatır. Bir şey doğrudan doğruya kendisine
hak olarak verilince, inhiraf haktan sonradır. Yani batılda olan bir kişinin
inhirafı mevzu bahis değildir. Gündeme bile gelmez.
Falan adam sapıttı denildiğinde be ne demektir. Daha
iyi anlaşılması için şöyle diyelim. Bir adam hastalandı dediğimizde bu adamın
daha önce sağlıklı olduğu gündeme gelir. Bir adama sapıtmış denildiğinde de
daha önce haktaydı, daha sonra haktan sapmış manasını taşır. Bunun içindir ki
hidayette insanlık tek bir ümmet idi, bu aynı zamanda tek bir din manasına
gelir. Zaten bir tek ümmet parça, parça olamazlar, ancak vahdet üzere olan bir
topluluk ve kavim olurlar. Allah (C.C) ayetin sonunda bunu anlatıyor(Korkutan
müjdeleyen beraberinde kitap indirilen resuller ihtilaf ettikleri meselelerde
hüküm vermek için ) tek bir ümmetin olduğunu gösteriyor. Demek ki tek bir
ümmetin zıttı ihtilaf etmeğe, inhiraf başlamış. Buraya kadar anlaşıldı
İnşaAllah.
Eğer bu gibi meselelerde Beşer tarihinde zuhur eden
ilk inhiraf tarihi ile ele alınırsa hak mevcut (KUR’AN ve SÜNNETTE) sabit ve
Kur’an’ın umum ifadesi budur. Sakın geçmiştekilerin düştüğü müşkülatlara
düşmeyin diye ikazlarda bulunur. Eğer bu meseleyi bu şekilde ele almazsak bunu
en güzel dile getiren M. Bin Abdul Vahhab’dır. (Meseliyun Cahiliye ) diye
bir kitap telif etmiştir. Bu kitapta maksat bizden evvelki ümmetlerin cahiliye
müşkülatları diye teker, teker gündeme almıştır. Onların nerede saptılarsa
bizim bu meseleyi bilmemiz bizimde sakınmamızı sağlar. Bunu da misal
Mekkelilerin müşrik Allah’a ortak koşan bir topluluk olduğunu biliyoruz. Bunu
iman edipte bilmeyen yoktur. Burada ana hatlarıyla tek bir müşkülat şirkin ne
olduğunu bilmeyen insanlar arasında vardır. Yani şirkin Allah’ı inkar etmek
olduğunu söyleyemez, ama umumen şirkin Allah’a ortak koşmak olduğunu bilenler
daha çoktur. Mekkelilerin müşriklikle, şirkle(tahsil edilmeleri) bilmemiz;
hangi amellerinden dolayı neden müşrik denilmişti. Kimi Allah’a ortak
koşmuşlardı diye bir arayış içerisine girişmezsek bizler şirkin kelimesinden
sakınan insanlar oluruz, ama şirkin müsemmasında vuku bulan insanlar oluruz.
Şimdi şirk bir isimdir, bu ismin birde müsemması vardır. Öyleyse Allah(C.C)
Mekkelilere şirk itham ettiği için bizler şirkin isminden sakınıp fakat
müsemmasına hiç girmediğimiz için hataya düşen insanlar oluruz. Mekkeliler ne
yaptı da müşrik oldular,ne yaptılar da Allah’tan gayri ibadet edilmekle itham
edildiler. Şimdi Mekkeliler müşrikti. Ne yaptılar da şirk koştular şirk
koştular? Bunu hemen yakaladınız mı Mekkeliler nasıl şirk koştu sözü size neyi
araştırılması gerektiğine dair bir şeyler getiriyor mu zihninize? Ne getiriyor?
Önceden nasıl iman ettiklerini bilmeliyiz çünkü menfilerin anlaşılması için var
olan müspetlerinde gündeme gelmesi lazım. Müspetin anlaşılması içinde var olan
menfinin gündeme gelmesi lazımdır. Şirke yanlış bir mana yüklememiz için şirki
iyi anlamalı;şirke (Y. Nuri ÖZTÜRK ) bile Allah’ı inkar etmektir diyor.
Biz şimdi Kur’an-ın umumunu okusaydık Mekkeliler Allah’a yaratıcımız diyorlar
mı peki bir inkar var mı? Hayır yok. Onlar Allah’a Rezaktır, Malikül mülk,
Muhyil mumut, Müdebbirul emr olduğunu bilip kabul ediyorlar. Bunun yanında
itikatlarının, imanlarının itirafı yanında bir çok ibadet şekilleriyle de
kulluklarını eda etmeye çalışıyorlardı. Namaz kılıp, oruç tutup, zekat verip,
mescitler inşa edip, itikafta kalıp, adak adıyorlardı. Şimdi bunların hepsi
bizim toplumumuz da ibadet kelimesinin manası değil midir. Şimdi bizim toplumumuz
da bırak bunların hepsini yapanı; Allah yaratıcı mıdır Razık mıdır, diyen bir
insan namaz kılmayıp, oruç tutup, zekat vermezse bile mümin, necat ehli,
kurtulan birisi olarak kabul edilmiyor mu, ama Allah bütün bunları yaptıkları
halde o insanlara müşrik demiş, peki Allah(C.C) şirk kendisine ortak koşma
eylemini neye binaen onlara nispet etmiş, zikretmiş. Şirk olarak zikredilen
şefaatçi edinme, vasıta edinme, haram ayları öne itip, geriye çekme gibi
müşkülatları vardı. Mekkelilerin şu müşkülatları kendilerine imana dönük var
olana nispeten müşkülatları az mıdır çok mudur. Az hem de %2 veya %3 dür. Demek
ki %3 gibi bir müşkülat %97 gibi var olan bir şeyi geçersiz kılabiliyor. Hemen
akabinde Allah(C.C) kendisi ile yani Rab ile kulun kendisi arasında vasıta;
şefaatçi etmeyi ne sayıyor, şirk kabul ediyor. Bunu kendisinden başkasına has
kılmağa, kendisinden başka ilah tesmiye ediyor. Buda Mekkelilerin müşrik
olduğunu, Allah’tan başkasına ibadet ediyor demektir. Peki ibadetleri ne vasıta
ve şefaatçi edinmeleri Allah’tan gayri takdim ettikleri kimlerdi; bunlar salih
insanlardı (lat menat uzza). Peki bu toplumda şimdi bu müşkülatların
dışında Allah’ın yaratıcı, halık, rezzak kabul edene mümin deniliyor, ama
Allah demiyor. Bu müşkülatlar bu toplumda ibadet deniyor, hem de istenilen
ibadet ibadet, katiyetle bu ibadetin şeklini Allah’tan gayrisine takdimin şirk
olduğunu da kabul etmiyorlar ve şirkten uzak tutarak gündeme geliyor, peki bu
ne oluyor; tahrifin inhirafın bir şeklidir. Beşer tarihinde inhirafa dücar olmuş
bir topluluk inhirafını, inhiraf diye tesmiye etmemiştir. Ne diye Allah’a
yapılan ibadet, kulluk hem de gerekli olan şey olarak tesmiye etmişlerdir.
Öyleyse; bir şeyin onu yapan topluluk hayırlı bir iş olarak tesmiye edilmesi de
bizi aldatmasın. Bunun ölçüsü geçmişteki ümmetlerin o müşkülatları vuku
buluş şeklidir. İşte geçmişteki ümmetlerin haberlerinden bahsetmemizin sebebi
budur.
İlk inhiraf nasıl olmuş ve ne şekilde olmuş, zaten
buna dönük geçmiş müşkülatları ele alırsanız, bizim hiç inhiraf demediğimiz
meselelerdir. Bakın bunlar şuanda çağımızdaki kendilerini Müslüman iddia
edenlerin katiyetiyle küfür ve şirk kabul etmediği meseleler olarak gündeme
gelir, ve Allah(C.C) diyor ki; “İnsanlar hidayette tek ümmet üzere idiler,
sonra ihtilafa düşüp parçalandılar” ne yapmışlar, vahdetin zıttı nedir?
İhtilaftır, bu size bir şeyler vermiyor mu ihtilaf hakkın reddi olmadığı
ihtilaf nedir? Var olan doğrunun farklı anlaşılmasıdır. Hakla batıl o zaman
karışır, bu ne demektir, anlatıldığı gibi tatbik etmek değil; kendisini
anlayarak tatbik etmektir. İhtilaf Allah’ın indirdiğin de değildir. Allah’ın
indirdiğini onun çizdiği nizam dışında anlamaya kalkışmaktan kaynaklanır. Allah
resul ve kitap gönderiyor, çünkü; ihtilaf ettikleri meselelerde hüküm vermesi
içindir.
İbn-i Abbas’tan gelen bir hadiste ise ibn-i Abbas(R.H)
şöyle dedi: “Adem (A.S) ile Nuh(A.S) arasında 10 asır vardır. Hepsi hak olan
şeriat üzereydi, sonra ihtilaf ettiler, Allah müjdeleyici ve uyarıcı nebiler
yolladı .” Bu eser Tabari Tefsiri--- Buhari
Bunu teyit edici merfu olarak çünkü az önce
farkındaysanız , ibn-i Abbas(R.H) bu mevkuf olarak naklediyor, kendi malumatı,
kendi bilgisi olarak naklediyor. Bazılarının ithamına sebep oluyor, ibn-i Abbas
(R.H) bunu ehli kitaptan almış diye, bu malumatı israiliyettir diye itham
ediyorlar, bazılarının ithamına sebep oluyor. Öncelikle bu iddia sağlıklı
değildir. Tarihi vakıaları biz bizden evvelkilerden almamıza da bir beis
yoktur, kaldı ki ibn-i Abbas(R.H) bunu kendi malumatı ve kendi bilgisi olarak
söylememiştir. Ebu Umame (R.H) gelen bir hadisi şerifte “Adamın birisi dedi ki
“ya Resululah -sallallâhu aleyhi ve selem- Adem (A.S) bir nebi miydi?”
Peygamber -sallallâhu aleyhi ve selem- evet dedi. Adam tekrar dedi ki
“Adem(A.S) ile Nuh(A.S) arasında ne kadar vardır” dedi ki 10 asır vardır.”
Ahmet ibn-i Hanbelin müsnedinde, İbn-i Hıbbanın
sahihinde, Tabarani M.kebirinde, Hakim müsredrekte, Bezzarın müsnedinde....
Adem (A.S) sonra belli bir
zaman tek bir din tevhid üzere olan insanlık yavaş, yavaş tevhid çizgisinden
kayarak bazı vesilelerle şirke bulaşmaya başladılar. Binaen aleyh Allah (C.C)
Resuller gönderdi. Niye gönderdiğini ayetin sonunda söylüyor. İnsanlık
bidayette tek bir ümmetti, sonra ihtilafa düştüler Allah’ta müjdeleyici ve
uyarıcı hak bir kitap ile Resuller yolladı diyor. İşte yollanan Resullerin ilki
Nuh(A.S)dır. Nuh(A.S) o topluma içerisinde vuku bulunan bir müşkülata binaen
yollanmıştır. Her peygamber bozulan ortam için gelmiştir. Demek ki her
peygamber inhiraftaki toplumu düzeltmeye gelmiştir. Öyleyse Resullerin
düzeldiği şeylere dikkat etmek gerekir.
Kur’an-ı okurken her Resulün
düzeltmiş olduğu müşkülata bakarsanız, mislini zamanımızda görmeye
çalışırsanız, kendinizi bunlardan sakındırabilirsiniz. Nuh(A.S) insanlığa yollanan
ilk Resul olduğu Müslim deki ve Tirmizi deki Şefaat hadisidir. Ebu Hureyye(R.H)
şöyle dedi “Bir gün Allah Resulü(A.S)a et yemeği getirildi, ön buttan bir parça
önüne konuldu. Çünkü Resulü-sallallâhu aleyhi ve selem- ön budu çok severmiş,
ve onu ön dişleriyle kopardı ve şöyle dedi BEN KIYAMET GÜNÜ BÜTÜN İNSANLARIN
EFENDİSİYİM.” Diyor hesap gününü anlatan bir vakıadır.
Bu hadisin devamında
insanların şefaat için Adem (A.S)a gidip Adem (A.S)’ın da insanları Nuh(A.S)
gelip “ Ey Nuh! Sen yeryüzünde Allah’tan başka şeye tapan insanlara risalet
vazifesiyle gönderilen peygamberlerin birincisisin.” Yine Allah(C.C) Araf 59 da
^^ Nuh kavmine peygamber olarak göndermiştik de (onlara şöyle) demişti. “Ey
kavmim! Sizin için kendisinden başka ilah olmayan Allah’a ibadet edin; zira
ben, üzerinize gelecek şiddetli bir günün azabından korkuyorum.”^^ Bozulan
inhiraf eden bir topluluğa olan ilk sözü Nuh(A.S). Bu söz ne demek o kavmin
müşkülatının umum ifadelerinin diriliş şeklidir. Hemen akla şu gelir, ne
yaptılar da Allah’tan gayrisine ibadet ettiler hangi ibadetlerinde Allah’a
tesmiye ediyorlar. Veyahut kimlere Allah’tan başka ibadet etmişlerdi de
Allah’tan gayri ilah edinmişlerdi, her an bunu görmemiz gerekiyor. Şimdi
bakalım Nuh(A.S) kavmine tek olan Allah’a ibadet edin, ondan gayri ilah yoktu
derken, o kavmin büyükleri dediler ki; “ Sakın Nuh sözlerine binaen
ilahlarınızı terk etmeyin yani; veddi, suvai, nesri bırakmayın bunlar sizin
efendilerinizdir. Yani ilahlarınızdır. Nuh 23 de Allah(C.C) “Ve dediler ki:
Sakın ilahlarınızı terk etmeyin Vedd-i, Suva-ı, Yağus’u Ya’uku ve Nesr’i bırakmayın.”
Farkına vardıysanız bu ayette Nuh
(A.S)’mın kavminin ibadet şeklinde bahsetmiyor, neden bahsediyor Allah’tan
gayri ilah edindikleri şeylerin isimlerinden bahsediyor. Ayrıca Buhari de geçen
İbnu Cureye(R.H)den gelen rivayette ibn-i Abbas(R.H) bir eserde şöyle diyor; “
Bu isimler Nuh(A.S) kavminin bazı salih kimselerinin isimleridir.”
Bu salihler öldükten sonra, şeytan bu salih
kişiler için kavmine toplantı yaptıkları yerlere bunların suretlerini
asmalarını vahyeder. Burada şeytanın vahyinin nasıl anlıyorsunuz? Bu salihler
öldükten sonra şeytanlar bunların kavimlerine gelerek şu oturduğunuz,
kalktığınız meclisler var ya, oralar şu salihlerin suretlerini asmalarını
vahyeder. Yani vesvese vererek ilka eder. Peki ilka ederken nasıl edecek onlara
güzel göstererek yani salih kişilerin suretlerini asarsanız onlara baktıkça
ibadette şevkiniz artar, bu suretlere ibadet adına bir şeyler yapmıyorlardı ta
ki onlar ölünceye kadar ibadet adına bir şey yapmıyorlardı. Sadece
bakıyorlarmış ama ilim unutuldu ve resimlere ibadet edilir oldu. Başka bir
rivayette M-el Kureyşi (R.H) diyor ki bu isimler Adem (A.S) ile Nuh (A.S)
arasında yaşamış salih kimselerin isimleridir. Bunların kendilerine uyan tabiileri
vardı yani (şeyh ve mürit). Bu salihler ölünce iblis onlara gelip dedi ki
bunların suretlerini yapsanız da suretlerini meclislerinize ve evlerinize
assanız sizin için onlara baktıkça ibadetleriniz iştiyatlı olur dedi. Ve bunu
yaptılar bundan sonra başka bir nesil geldi, sonra başka bir nesil geldi, iblis
onlara da sizden öncekiler bunlara ibadet ederlerdi. Ve onlarda bu
salihlere ibadet etmeye başladılar. İşte yeryüzünde Allah’tan gayrine, putlara
tapmaya ve ibadet etmeye böyle başladı diyor Buhari tefsirinde
Suyuti-Abdulmeneyn tefsirinde nakletmişlerdir.
Günümüzde olan hiçbir müşkülat yeni
değildir, eskilerde olanların uzantılarıdır. Beşer tarihinde ilk inhiraf
böyledir ve sebep ŞEYTAN dır.