Kendileriyle sükûnet bulmanız için size nefislerinizden eşler yaratan, aranızda sevgi ve rahmet kılan (Rum:21) Allah'a hamdolsun!
"Sevimli ve doğurgan kadınlarla evlenin ki ben Kıyamet Günü'nde çokluğunuzla iftihar edeyim diyen sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'e (s.a), Âli'ne ve Ashabı[1] salât ve selâm olsun!
Bilinmelidir ki İslâm dini,
evlenmek isteyen müslümanlara, bu meşru' işin yapılması için birçok kurallar
getirmiş, çeşitli tavsiyelerde bulunmuştur. Ne var ki, insanların çoğu buna
güçleri yettiğince kulluk görevlerini yapmaya çalışan günümüz müslümanları da
dahildir İslâm dininin evlilik hakkındaki kurallarını, tavsiyelerini
bilmemektedirler. İşte elinizdeki eseri, bu kuralları bilmeyen ve fakat
öğrenmek iştiyakı ile dolu olan kardeşlerimi düşünerek hazırladım. Böylece,
İslâm'a uygun olarak evlenmek isteyen müslüman kardeşlerim, teşebbüs ettikleri
bu işte peygamberimiz ve önderimiz Hz. Muhammed'in (s.a) izinden gidebilsinler
ve bu hususta kendisinden gelen emirlere itaat ederek dünya ve ahiret
mutluluğuna kavuşabilsinler!
Bu risalede zikredilen
her Hadîs-i Şerifin ardından, günümüzde bazı evli kardeşlerimizin düştükleri
hatalara işaret etmeyi uygun bulduk. Rahim olan Allah Teâlâ'dan, emeğimizi
zayi etmemesini ve çabamızın yararlarını umumi kılmasını dileriz!
Evlenme'nin, gelindamat
olmanın birçok örf ve âdetleri olduğunu hepimiz biliriz. Ancak biz (o örf ve
âdetlere iltifat etmeyerek), bu risaiede sadece Hz. Pey-gamber'in (s.a) sünneti
ile sabit olan ve kesinliğinde kuşku bulunmayan kural ve tavsiyelere yer
verdik ki bu risaleyi okuyan kardeşlerimiz, tam bir güven içinde;
"Okuduğum düsturlar bana Peygamberimden gelmiştir" diyebilsinler ve
öğrendiklerini kalp huzuruyla hayatlarına geçirebiisinler.
Evlilik hayatına Hz.
Peygamber'in (s.a) emir ve tavsiyelerine uygun olarak başlayan her müslüman
genç için hiç kuşkusuz büyük mükâfatlar ve mutluluklar vardır. Elbette Allah
Teâlâ böyle davranan gençleri; "Ey Rabbimiz Bize, eşlerimizden ve
çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak kimseler ihsan et ve bizi muttakilere
önder yap" (Furkan: 74) diyen mümin kulların safına dahil edecek ve
onları cennetine koyacaktır.
Allah Teâlâ'nin
buyurduğu gibi, sonuçta zafer ve mutluluk mutlaka muttakilerin olacaktır.
"Muttakiler,
gölgeler altında, çeşmelerin başında ve diledikleri meyveler içindedirler.
(Dünyadaki) amellerinizden dolayı afiyetle yeyin içini Biz iyilik yapanları
işte böyle mükâfatlandırırız" (Mürselat: 41-44)
İşte size o kural ve
tavsiyeler!... [2]
Nâsırüddin Elbanî
HADÎS-İ ŞERİFLERE GÖRE EVLENME ÂDABI
1. Gerdek Gecesi
Geline ikram Etmek
Her müslüman erkeğin
gerdeğe girdiği gece geline bir şeyler ikram etmesi müstehabdır.
Yezid kızı Esma (r.a )
şöyle anlatmaktadır:
Ben Aişe validemizi,
Rasûlullah (s.a) için süsledim ve süsleme işi bittikten sonra, gidip, gelini
görmesi için Rasûlullah'ı davet ettim. Hz. Peygamber (s.a) geldi ve Aişe
validemizin yanına oturdu. O sırada Hz. Peygamber'e büyükçe bir kap içinde süt
getirildi. O sütten kendisi içti ve Hz. Aişe'ye uzattı. Hz. Aişe utanarak başını
önüne eğince ben; "Rasûlullah'in elindekini alsanal" diyerek onu ikaz
ettim. O da aldı ve biraz içtikten sonra Hz. Peygamber (s.a); "Arkadaşına
da versene" dedi. Bunun üzerine ben; "Ey Allah'ın Rasûlü! Onun
elinden almak
istemiyorum. Siz ondan alın, biraz içtikten sonra bana verin ki sizin
artığınızı içmiş olayım" deyince, Hz. Peygamber (s.a), süt kabını Hz.
Aişe'nin elinden aldı ve biraz içtikten sonra bana uzattı. Oturdum, süt kabını
dizlerimin üzerine koydum ve Hz. Pey-gamber'in dudaklarının değdiği yere
değmesi için dudaklarımı kabın kenarlarında gezdirerek içtim. Sonra Hz.
Peygamber, kabı yanımda oturan diğer kadınlara vermemi söyledi. Kadınlar;
"İştahımız yok, biz içmeyelim" deyince Hz. Peygamber; "Yalan ile
açlığı birarııya getir neyin!" diye buyurdu.[3]
2. Gelinin Başına El Koyup Ona Dua Etmek
Temas vaktinde veya
daha önce erkeğin gelinin alnına el koyup besmele çekmesi ve bereketli olması
için dua etmesi gerekir.
Hz. Peygamberin (s.a )
şu hadisteki duası okunmalıdır:
Biriniz evlendiğinde
veya cariye edindiğinde, onun alnına elini koyarak şöyle dua etsin: "Ey
Allahım! Senden bu hanımın ve üzerinde yaratılmış olduğu ahlâkın hayrını talep
eder, onun ve ahlâkının şerrinden sana sığınırım". Eğer bir kimse, bir
deve (veya başka bir hayvan) satın alırsa, hörgücüne tutunup aynı duayı yapsın.[4]
3. Gerdek Gecesi Eşlerin Birlikte Namaz Kılmaları
Gerdek gecesi, gelin
ile damadın birlikte iki rekât namaz kılması müstehabdır. Bu hususta Selef-i
Salibin den iki eser[5]
nakledilmektedir.
a) Ebu
Useyd'in azadlısı olan Ebu Saîd şöyle anlatmaktadır:
Köle iken evlendiğimde,
İbn Mesud, Ebu Zer ve Huzeyfe de dahil olmak üzere bazı sahabîleri davet ettim.
Namaz vakti geldiğinde Ebu Zer imam olmak isteyince, diğer sahabîler; "Ey
Ebu Zer! Sen dur" dediler. Ebu Zer; "imamlığı ev sahibi mi
yapacak?" dedi ve ben köle olduğum halde, onlara imam oldum. Namazdan
sonra gerdekle ilgili olarak bana tavsiyelerde bulunup, şöyle dediler:
"Gelin, içeri girdiğinde iki rekât namaz kıl. Namazı kıldıktan sonra sana
gelenin Allah'tan hayrını iste, şerrinden O'nasığın. Duadan sonra bildiğin
gibi hareket et![6]
b) Şakîk
şöyle anlatmaktadır:
Ebu Harız adlı
birkimse İbn Mesud'a geldi ve; "Bakire bir kızla nişanlandım. Fakat beni
beğenmiye-ceğinden endişeleniyorum" ûtd\. Bunun üzerine İbn Mesud
kendisine şöyle tavsiyede bulundu: "SevgiAllah' tandır. Nefret ise,
Allah'ın size helâl kıldığını haram göstermek isteyen Seylan'dandır. Bunun
için, hanımın sana geldiğinde ona, sana uyarak iki rekât namaz kılmasını
söyle (bir diğer rivayette) ve şöyle dua et: Ey yüce Allahıml Beni ehlime, ehlimi
de bana bereketli kıl. Hayırlı olduğu sürece bizi bir arada tut. Ayrılmak her
iki taraf için de daha hayırlı olduğu zaman bizi ayır.[7]
4. Birleşme Anında Ne Denir?
Müslüman bir erkek,
nanımıyla birleşeceği zaman ;. şöyle demelidir: "Allah'ın adıyla başlarım.
Ey yüce Allahıml Bizi şeytandan uzaklaştır, bizi koru ve bize ih-:: san
edeceğini de şeytanın şerrinden emin kıl51. Hz. Pey-. gamber (s.a); "Bu duayı okuyan kimseye,
Allah bir çocuk verirse, şeytan o çocuğa hiçbir zarar veremez" diye
buyurmuştu. [8]
5. Eşlerin Münasebeti Nasıl Olmalıdır?
Erkek, normal yoldan
(çocuğun geldiği yerden) olmak kaydıyla istediği şekilde hanımiyla temas
edebilir. Nitekim, "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz
şekilde gelebilirsiniz" (Bakara: 223) buyurulmuştur. "Dilediğiniz
şekilde"; yani yüzüstü, sırtüstü, yan yatarak veya ayakta... (Hangi
şekilde olursa olsun, ilişki normal yoldan olmalıdır. Aksi takdirde Livata
fiili işlenmiş olur ki bu büyük günahlardandır. Nitekim Allah Teâlâ Lut
kavmini bu cürmü işledikleri için helak etmiştir).
Bu hususta birçok
hadîs varsa da, biz sadece iki ianesini nakletmekle yetineceğiz. Tevfik
Allah'tandır. Çünkü herşey O'nun kudreti dahilindedir.
a) Hz. Cabir Şöyle
Anlatmaktadır:
Yahudiler kişinin,
haramıyla onu yüzüstü yatırarak temas etmesi haiinde -ki bu çocuğun geldiği
yoldan olsa bile- doğacak çocuğun şaşı olacağına inanıyorlardı. Onların bu
uydurmasın! reddetmek maksadıyla; "Kadınlarınız sizin tarlanızdır.
Tarlanıza dilediğiniz şekilde gelebilirsiniz" (Bakara: 223) ayeti nazil
oldu. O zaman Hz. Peygamber (s.a); "Normalyoldan olduktan sonra,
dilediğiniz şekilde hanımınıza yaklaşabilirsiniz" buyurmuştur.[9]
b) İbn Abbas Şöyle
Anlatmaktadır:
Ensar daha önce
putperest idi. Yahudiler ise Kitap Ehli olduklarından kendilerini Ensar'dan
(Evs ve Hazrec kabilesinden) daha bilgili görürlerdi. Nitekim bu nedenle
Medineİiler de birçok işlerinde onlara uyarlardı. Yahudiler hanımlarıyla
onları bir yana yatırarak münasebette bulunurlar ve kadının mahrem yeri örtülü
olurdu. Nitekim Ensar da bunu onlardan öğrenmişti. Kureyşliler ise hanımlarını
açık-saçık bir şekilde yatırır; sırtüstü, yüzüstü ve mümkün olan her şekilde
temas ederlerdi. Muhacirler, Medine'ye geldiklerinde, muhacirlerden bir
müslüman, Ensar'dan bir kadınla evlendi ve kendi âdetlerine uygun olarak
münasebette bulunmak istedi. Ancak hanımı bu âdeti hoş görmeyerek itiraz etti
ve ona; "Bizim âdetimiz yanüstüdür. Sen de ya böyle yaparsın ya da benden
uzaklaşırsın'' dedi. Bu mesele, Hz. Peygamber'in (s.a) kulağına gidecek kadar
büyüdü. İşte bunun üzerine, "Kadınlarınız sizin tarlanız-dır. Tarlanıza
dilediğiniz şekilde gelebilirsiniz" (Bakara: 223) ayeti nazil oldu.[10]
6. Normal Yolun Dışındaki Münasebetin Haram Olması
Bir önceki bölümde
zikredilen ayet ve hadislerden de anlaşılacağı gibi, kişinin hanımıyla normal
yolun dışında bir şekilde temas kurması kesinlikle haramdır. Böyle bir temasın
haram olduğunu bildiren bazı hadisleri nakledelim!
a) Müminlerin Annesi Ümmü
Seleme Şöyle Anlatmaktadır:
Muhacirler Medine'ye
geldiklerinde Medineli kadınlarla evlendiler. Kureyşli kadınlar kocalarının
arzularına uyarak, ellerini yere koyarlardı. Oysa Medineli kadınlarda böyle
bir âdet yoktu. Muhacirlerden biri, Medineli (Ensar'dan) olan hanımına ellerini
yere koyarak münasebette bulunmayı teklif edince; hanımı bu meseleyi Hz.
Peygamber'e sorduktan sonra, kendisinin teklifine uyabileceğini söyledi. Allah
Rasûlü'ne geldi ve fakat utandığı için bir türlü söyleyemedi. Bunun üzerine
meseleyi bana açtı ve ben de onun namına Resûlullah'a sordum. İşte o zaman
"Kadınlar sizin tarlanızdır..." ayeti nazil oldu ve Hz. Peygamber,
normal yoldan olmak kaydıyla hertürlü şeklin caiz olabileceğini söyledi.[11]
b) İbn Abbas Şöyle
Anlatmaktadır:[12]
Hz. Ömer, Rasûlullah'a
(s.a); "Ey Allah'ın Rasülü! Ben helak oldum" deyince,Hz. Peygamber,
"Seni helak eden nedir?" diye ona sordu. Hz. Ömer, "Ihı gece
yükümü değiştirdim (hanımımı yüzüstü yatırarak münasebette bulundum)" diye
cevap verdi. Bunun üzerine Rasûlullah, "Kadınlarsizin iarlamzdır...
"ayeti nazil oluncaya kadar, Hz. Ömer'e cevap vermedi. Sonra normal
yoldan olmak kaydıyla islediği şekilde münasebette bulunabileceğini söyledi.
c) Huzeyme B. Sabit Şöyle
Anlatmaktadır:
Biri Hz. Peygamber'e
(s.a) gelip, normal olmayan yoldan kadınlarla münasebet etme hakkında sordu.
Hz. Peygamber, helâl olduğunu söyleyince adam dönüp gitti. Biraz uzaklaştıktan
sonra, Hz. Peygamber adamı yanına çağırdı ve ona şöyle dedi: "Sen bana
nasil sormuştun ? Eğer sorun 'Hangi yoldan yapılabilir?' şeklindeyse, ancak
normal yoldan yapılabilir. Diğeri caiz .değildir. Binaenaleyh Allah, hakkı
söylemekten hiçbir zaman çekinmez. Kadınlarınızla normal olmayan yolun dışında
sakın birleşmeyin!.[13]
d)
"Allah hanımı ile normal yolun dışında münasebette bulunan kimsenin
yüzüne bakmaz. [14]
e)
"Hayız halindeki hammıyla (bunu helâl bilerek) münasebette bulunan,
hammıyla normal yolun dışında temas eden ve kâhine gidip, onun dediklerine inanan
kimse, Muhcmmed'e nazil olan Kur'an'a inanmamış demektir. [15]
7. İki Münasebet Arasında Abdest Almak
Meşru' yoldan yapılan
münasebetten sonra, yeniden temas etmek isteyen kimse, Hz. Peygamberdin şu emri
nedeniyle abdest almalıdır:
"İçinizden biri
hanımıyla temasta bulunduktan sonra, tekrar temas etmek isterse, iki temas
arasında abdest alsın. (Bir rivayete göre; Namaz abdesti aldığı gibi abdest
alsın).[16]
8. Gusül Abdesti Almak Daha Makbuldür
İki münasebet arasında
gusül almak (yıkanmak), abdest almaktan daha evlâdır.
Ebû Râfî şöyle
anlatmaktadır. Hz. Peygamber (s.a) hanımlarının odalarına gittiğinde, her odada
ayrı ayrı guslederdi. Bir gün ben kendisine; "Ey Allah'ın Rasûlül Niçin
bir gusül ile yetinmiyorsun?" diye sordum. Hz. Peygamber; "Gusül
yapmak daha uygun ve daha temizdir" buyurdu. [17]
9. İki Eşin Birarada Yıkanması
İki eşin, birbirlerinin
mahrem yerlerini görseler bile- bir yerde yıkanmaları caizdir. Nitekim bu
hususta birçok hadis varid olmuştur.
a) Hz. Aişe
şöyle anlatmaktadır:
Rasûlullah ile
birlikte aynı kaptan su alarak yıkanırdık. O mübarek elini çıkardığında ben,
ben çıkardığımda ise o elini sokardı. Rasûlullah benden daha çabuk davrandığı
için, ben; "Bana da bırak, bana da bırak" diye bağırırdım. Biz bunu
(yıkanmayı) yanyana oturarak yapardık.[18]
b) Hayde
oğlu Muaviye (r.a) şöyle anlatmaktadır:
Ben Hz. Peygamber'e;
"Ey Allah'ın Rasûlü! Avret yerlerimizin ne kadarını gösterebilir, ne
kadarım örtebiliriz?"diye sorduğumda, Hz. Peygamber, "Avret yerini
hanımın ve cariyen dışında herkesten gizle" buyurdu. Bunun üzerine ben;
"Ey Allah'ın Rasûlü! Herkes birarada bulunduğu için örtünmek zor olursa,
nasıl davranmak gerekir?" dıyz sordum. Hz. Peygamber (s.a), "Elinden
geldiğince herkesten gizlemeye çalış" diye cevap verdi. Ben tekrar,
"Ey Allah'ın Rasûlü! Tek başımıza ve tenha bir yerde olursak, yine
avretimizi açabilir miyiz?" sorunca, Hz. Peygamber; "Allah, insanlardan
daha çok utanılmaya layıktır" dedi.[19]
10. Cünup Olan Kimsenin Uyumadan Önce Âbdest Alması
Cünub olan eşler,
ancak abdest aldıktan sonra uyuyabilirler. Nitekim bu konuda birçok hadis
varid olmuştur.
a) Hz. Aişe
şöyle demektedir:
Hz. Peygamber (s.a)
cünup iken yemek veya uyumak istediğinde, avret mahallini yıkar ve namaz
abdesti gibi abdest alırdı.[20]
b) İbn Ömer
şöyle rivayet etmektedir:
Babam (Hz. Ömer), Hz.
Peygamber'e; "Cünup olarak uyuyabilir miyiz? diye sorduğunda, Hz. Peygamber;
"Evet, abdest aldığınız takdirde uyuyabilirsiniz (Bir rivayete göre;
Abdest al, avret mahallini yıkas sonra uyu)" diye buyurdu. [21]
Diğer bir rivayette:
"Evet, abdest aldıktan sonra, istenilirse gusledene kadar uyunabilir"
denilmektedir.
Bir başka rivayette
ise: "Evet, uyunabilir, istenilirse abdest de alınabilir" diye
buyurulmaktadır.
c) Ammar b.
Yasir şöyle rivayet etmektedir:
Hz. Peygamber (s.a) üç
sınıf insana meleklerin yaklaşamayacağını söylemiştir: "Kâfir bir kimsenin
leşine, bedenine kadınlara mahsus -heluk- diye adlandırılan kokuyu sürene ve
cünup iken abdest almadan yatana.[22]
11. Bu Abdestin Hükmü
Cünup iken alınan
abdest şer'an vacip değildir. Sadece müekked olan müstehab davranışlardandır.
Nitekim Hz. Ömer; "Cünup iken uyuyabilir miyiz?"diye sorduğunda, Hz.
Peygamber (s.a), "Evet, uyuyabilirsiniz, dilerseniz abdest de alabilirsiniz"
diye cevap vermiştir. [23]
Bu abdestin müstehab
olduğunu, Hz. Aişe'nin rivayet ettiği bir hadis teyid etmektedir. [24] (Fakat
yukarıdaki 19 nolu hadiste buyurulduğu gibi takvayı gözeten bir kimse hiç
olmazsa ya abdest almalı ya da teyemmüm etmelidir).[25]
12. Cünup Olan Bir Kimsenin Abdest Yerine Teyemmüm Alması
Eşler abdest yerine
bazen teyemmüm alarak da yatabilirler. Nitekim Hz. Aişe; "Rasûlullah
cünup iken uyumak istediğinde abdest alır ya da teyemmüm ederdi"
buyurmuştur. [26]
13. Uyku Öncesinde Gusül Almak Daha Makbuldür
Eşlerin uyumadan önce
yıkanmaları daha iyidir. Nitekim Abdullah b. Kays, Hz. Aişe'ye,
"Rasûlullah cünup iken ne yapardı; yıkanmadan önce mi uyurdu, yoksa
uyumadan önce mi yıkanırdı?'"diye sorduğunu ve Hz. Aişe'nin şöyle cevap
verdiğini bildirmektedir:
"Her iki şekilde
de olurdu, Bazan yıkandıktan sonra uyur, bazen de abdest alarak uyurdu!"
Bunun üzerine Abdullah b. Kays şöyle der: "Bu hususta Ümmet-i Muhammed'e
genişlik ihsan eden yüce Allah'a hamdolsun.[27]
14. Hayızlı Kadınla Temas Etmek Haramdır
Hayızlı bir kaçına,
kocasının yaklaşması haramdır. Çünkü Allah Teâlâ, Kur'an'da şöyle buyurmaktadır:
"Sana hayzın
durumunu sorarlar. De ki: O (kadınlar a )Gziy et veren bir şeydir. Hayızlı
iken kadınlardan uzak durun, temizlenene kadar onlara yaklaşmayın.
Temizlenince Allah'ın emrettiği yoldan onlara yaklaşın. Kuşkusuz ki Allah
tevbe edip, temizlenenleri sever" (Bakara: 222).
Bu hususla ilgili
olarak birkaç hadîs zikredeiim:
a)
"Hayızlı olan hanımına yaklaşan veya normal olmayan yoldan münasebette
bulunan veya kâhine gidip, onun sözlerim tasdik eden kimse Muhammed'e indirileni
inkâr etmiş demektir.[28]
b) Enes b.
Malik şöyle anlatmaktadır:
Yahudiler hayız olan
kadını evden dışarı çıkarırlardı. Onunla birlikte yemez, içmez ve birarada
oturmazlardı. Hz. Peygamber'e yahudilerin bu durumu sorulduğunda, Bakara:
222. ayeti nazil oldu. Hz. Peygamber (s.a); "Onlarla birarada oturabilir,
cinsi münasebet dışında herşeyiyapabilirsiniz"diye buyurunca, ya-hudiler,
"Bu adam hiçbir âdetimizi beğenmiyor ve hepsine muhalefet ediyor"
dediler.
Useyd b. Hudayr ile
Ubbad b. Bir adlı iki sâhabî gelip, Hz. Peygamber'e, "Ey Allah'ın Rasûlül
Yahudiler şöyle şöyle diyor. Bizde hayızlı kadınlara dokunmayalım mı?"
diye sorunca, Hz. Peygamtaer'in mübarek yüzü öyle kızardı ki biz o ikisine
kızdığını sandık. Onlar da, bu hâli görünce hemen dışarı çıktılar. O esnada
Hz. Peygamber'e hediye olarak süt getirildi. Hz. Peygamber onların ardından
birini göndererek geri çağırttı. Huzura geldiklerinde, kendilerine biraz önce
gelen sütten ikram etti. O zaman, Hz. Peygamber'in onlara kızmadığını anladık.[29]
15. Hayızli Kadınla Temas Etmenin Kefareti
Nefsine hâkim
olamayıp, hayızlı olduğu halde ha-nımıyla temas e *en kimse bir veya yarım
dinar kefaret vermelidir.
İbn Abbas şöyle
rivayet etmektedir:
Hayızlı olduğu halde
hanımıyla münasebette bulunan kimse bir veya yarım dinar sadaka versin.[30]
Bir veya yarım dinar
vermek,kefaret verenin durumuna bağlıdır. Zengin ise bir dinar, fakir ise
yarım dinar vermelidir. Nitekim bazı hadislerde bu durum belirtilmiştir.[31]
16. Hayızlı Hanımdan Kocasına Neler Helâldir?
Kişi, hanımına cima'
dışında her şekilde yaklaşa bilir.
Nitekim bu hususta birçok hadis varid olmuştur.
a)
"Hayız halindeki hanımınıza cima' dışında her, şeyi yapabilirsiniz.[32]
b) Hz. Aişe
şöyle anlatmaktadır:
Hayızlı olduğumuz
zamanlar, Hz. Peygamber (s.a) bizim izar (peştemal) bağlamamızı ister, izar bağladıktan
sonra, bizimle aynı yatakta yatardı.
Hz. Aişe, bu sözüne
ilave ederek, Hz. Peygamber'in izardan sonra eşiyle mübaşerette bulunduğunu da
söylemiştir.[33]
Not: Mübaşeret, cima'
anlamına gelirse de, burada cima' olmaksızın kadına yaklaşmak kastedilmiştir!
c) Hz.
Peygamber'in hanımlarından rivayet olunduğuna göre, Rasûîullah hayızh hanımına
yaklaşmak istediğinde, ona avret mahallinin aşağısını örtmesini söyler ve
sonra istediğini yapard.[34]
17. Kadın Temizlendiğinde Ne
Zaman Kocasına Helâl Olur?
Kadm hayız halinden
çıktığında, (kendisinden kan kesildiğinde) avret mahallini yıkadıktan veya
abdest aldıktan veya guslettikten; yani bunlardan birini yerine getirdikten
sonra kendisine yaklaşmak caiz olur. [35]
Çünkü Allah Teâlâ; "Temizlendiklerinde Allah 'm emrettiği yerden onlara
yaklaşın. Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever" (Bakara: 222)
buyurmuştur. [36]
18. Azil (Meni'nin Dışarı
Akıtılması) Caizdir
Hanımının rahmine
menisini akıtmaması kocaya caizdir.
a) Hz. Cabir
şöyle demiştir: "Kur'an nazil olduğu halde, biz azil yapıyorduk"..
Hadisin diğer bir
şekli şöyledir: "Hz. Peygamber'in zamanında bizler azil yapardık ve Hz.
Peygamber bildiği halde azli bize yasaklamadı.[37]
b) Ebu Said
el-Hudrî şöyle anlatmaktadır:
Bir kişi gelip Hz.
Peygamber'e şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasûlü! Benim doğurgan bir cariyem
var ve ben onunla münasebette bulunurken başkalarının yaptığı gibi azil
yapıyorum. Fakat yahudiler, "Azil, evladı bir nevi diri diri
gömmektir" diyorlar. Siz bu konuda ne buyurursunuz?". Hz. Peygamber;
"Yahudiler yalan söylüyorlar! Allah Teâlâ eğer o çocuğu yaratmak
isteseydi, O'nu engellemek senin haddine miydi?" diye cevap verdi. [38]
c) Hz. Cabir
şöyle anlatmaktadır:
Bir kimse gelip, Hz.
Peygamberce şöyle sordu: "Ey Allah 'in Rasûlü! Benim bize hem hizmetçilik,
hem de bahçıvanlık yapan bir cariyem var. Ben onunla münasebette bulunuyorum
fakat aynı zamanda hamile kalmasını da istemiyorum. (Bu durum karşısında ne
yapmam gerekir?)". Hz. Peygamber (s.a); "Dilersen azil yapabilirsin,
fakat (şunu da bil ki), takdir edilen evlat ona muhakkak verilecektir"
buyurdu.
Bir süre sonra aynı
kişi gelerek, Hz. Peygamber'e "Ey Allah'ın Rasûlü! Cariyem hamile
kaldı" deyince, Hz. Peygamber (s.a); "Ben sana daha önce dememiş
miydim? Ona takdir edilen verilecektir" diye buyurdu.[39]
19. Azlin Terki Evlâdır
Azil her ne kadar caiz
ise de, hiç yapılmaması çok daha iyi ve
uygundur. Çünkü azil yapıldığında kadın da memnun olmaz. Şayet kadının da
isteğiyle yapılacak olursa, bu takdirde evlenmenin maksatlarından olan ümmetin
çoğalması hedefi zarar görür. Nitekim Hz. Peygamber; "Sevimli ve doğurgan
kadınlarla evlenin ki diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla iftihar
edebileyim" diye buyurmuştur.[40]
Bu nedenden dolayı
kendisine azlin hükmü sorulduğunda Hz. Peygamber "O gizlice evlat
gömmektir" demiştir. [41]Bu hikmete binaen, Ebu
Said el-Hudri'nin rivayet ettiği bir hadiste, azlin terkedilmesinin daha uygun
olduğuna işaret edilmiştir:
Bir defasında yanında
azilden bahis açıldığında Hz. Peygamber; "Sizden biri bunu niye yapar? İyi
bilin ki yaradanı Allah olmayan hiç kimse yoktur" diye buyurdu ve fakat
"Kimse onu yapmasın" demedi.
Hadisin diğer bir
rivayeti şöyledir: "Siz (azil) yapabilirsiniz- Ama Kıyamet'e kadar var
olacak her canlı, muhakkak olacaktır". Son cümle üç kez tekrar edilmiştir.[42]
20. Eşler Evlenirken Neye Niyet Etmelidir?
Eşlerin evlenirken
yapacakları niyetlerin en iyisi, nefislerini haramdan korumayı ve namuslu
yaşamayı istemeleridir.
Ebu Zer'in rivayet
ettiği gibi, bu niyetle evlenenlerin münasebetleri bile sadakadır:
Ashabdan bir grup, Hz.
Peygamber'in (s.a) yanına gelerek; "Ey Allah 'in Rasûlü! Zenginler bütün
sevapları elde ediyorlar. Çünkü namaz kıldığımız gibi onlar da namaz
kılıyorlar, oruç tuttuğumuz gibi oruç da tutuyorlar. Ancak üstelik bir de mallarının
fazlasını sadaka veriyorlar (Onlara yetişebilmek için ne yapabiliriz?)"
dediler.
Hz. Peygamber (s.a)
onlara şöyle dedi: "Allah Teâlâ size sadaka vereceğiniz bir şey vermemiş
midir? Her teşbih (Subhanallah) bir sadaka, her tekbir (Allahu Ekber) bir
sadaka, her tehlil (La ilahe illallah) bir sadaka, her temhid (Elhamdülillah)
bir sadakadır. Marufu emretmek sadakadır, münkerden nehyetmek sadakadır.
Herhangi birinizin eşiyle münasebeti de sadakadır".
Ashab; "Ey
Allah'ın Rasûlü! Kişi hem şehvetini tatmin edecek hem de sevap mı
kazanacak?" deyince, Hz. Peygamber; "Şehvetini haramla tatmin etseydi
günahkâr olmaz mıydı?" diye sordu. Ashab; "Evet, günahkâr
olurdu" diye cevap verince, Hz. Peygamber; "O halde helâl olarak
yaptığında da sevap alır" diye buyurdu. Bundan sonra birkaç şeyin daha
sadaka olduğunu söyleyen Rasûlullah; "İki rekât kuşluk namazı bütün
bunların yerini tutar" dedi.[43]
21. Zifaf Sabahında Neler Yapılmalıdır?
Kişinin sabahleyin
kendisini evinde ziyarete gelen yakınlarını
karşılayarak, onlara selam verip, dua etmesi, onların da aynıyla mukabelede
bulunmaları müstehabdır.
Enes b. Malik şöyle
anlatmaktadır:
Hz. Peygamber (s.a)
Zeyneb validemizle evlendiğinde, Velime (düğün) yemeği verdi. Müslümanlar et
ve ekmek (tirit) yemekten doymuşlardı. Aynı gecenin sabahı Hz. Peygamber
hanımlarının odalarını gezerek, onlara selâm verdi, dua etti. Onlar da
kendisine karşılık verdiler.[44]
22. Evde Bir Banyo Bulunmasının Gerekliliği
Eşlerin evinde bir
banyonun olması, mutlaka gereklidir. Sürekli umumî bir hamama gitmesi hususunda
kişi hanımına müsamaha etmemelidir. Çünkü rivayet edilen hadislere göre bu
haramdır!
a) Hz.
Cabir'den şöyle rivayet edilmektedir.
Allah'a ve Ahiret
Günü'ne iman eden bir erkek hanımını umumî hamama sokmasın. Allah'a ve Ahiret
Günü'ne iman eden bir kimse önünü peştemal ile örttükten sonra hamama girsin ve
Allah 'a ve Ahiret Günü'ne iman eden bir kimse içki sofrasına oturmasın.[45]
b) Ümmü
Derdâ şöyle anlatmaktadır:
Hamamdan çıktım.
(Yolda giderken) Hz. Peygamber ile karşılaştık. Bana nereden geldiğimi sordu.
Kendisine hamamdan geldiğimi söyleyince, şöyle buyurdu: "Nefsimi yed-i
kudretinde tutan Allah'a yemin ederim ki, annelerinden birinin evinden başka
bir yerde, elbiselerini çıkaran bir kadın, kendisiyle Allah arasındaki bütün
(haya) perdelerini yırtmış demektir. [46]
c)
Ebu'l-Muleyh şöyle anlatmaktadır:
Aişe validemize Şamlı
birkaç kadın geldiklerinde, Hz. Aişe onlara nereli olduklarını sordu. Kadınlar
Şamlı olduklarım söyleyince, Hz. Aişe; "Siz kadınları umumî hamama giden memleketten
misiniz?" dedi. Kadınlar "evet' diye cevap verince, Hz. Aişe şöyle
dedi: "Dikkatinizi çekerim! Ben RasûluUah 'tan şöyle işittim: Evinin
dışında bir yerde elbisesini çıkaran bir kadın, kendisiyle A ilah arasındaki
(haya) perdesini yırtmış demektir.[47]
23. Eşlerin Aralarında Geçeni Başkalarına Anlatması Haramdır
Eşlerin yatakta
aralarında geçen şeyleri başkalarına anlatması, her ikisi için de haramdır. Bu
hususta iki hadis nakledelim.
a) Kuşkusuz
ki Kıyamet Gününde Allah nezdin-de derece bakımından insanların en kötüsü,
hammıyla münasebette bulunduktan sonra, hammıyla arasında geçenlerin sırrını
ifşa edenlerdir.[48]
b) Yezid
kızı Esma şöyle anlatmaktadır:
Hz. Peygamber'in
yanında bulunuyordum. Erkekler ve kadınlar oturmuşlardı. RasûluUah; "Kişi
hammıyla, hanımı kocasıyla olan münasebetlerini sağda-solda konuşuyor
mu?" deyince orada bulunanların hepsi sükût etti. Ben, "Ey Allah'ın
Rasülü! Yemin ederim ki konuşuyorlar" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber;
"Sakın ha! Böyle şeyleri anlatmayın. Çünkü böyle şeyleri anlatmak, tıpkı
erkek ve dişi iki şeytanın yolda halkın gözü önünde münasebette bulunmasına
benzer" dedi. [49]
24. Düğün Yemeği Verilmesinin Gereği
Zifaftan sonra düğün
yemeği (velime) vermek gerekir. Çünkü -ileride de beyan olunacağı gibi Hz. Peygamber
(s.a) Abdurrahman b. Avf'a evlenme yemeği vermesini emretmiştir.
Büreyde b. Husayb'ın
rivayet ettiğine göre, Hz. Ali Hz. Fatıma'yı Rasûlullah'tan isteyince,
Rasûlullah; "Evlenmek için Velime vermek gerekir" diye buyurdu. Bunun
üzerine Hz. Sa'd, "Ben bir koç veriyorum" dedi. Bir başkası da,
"Ben de şu kadar darı veriyorum" diye taahhüdde bulundu.
Bir başka rivayete
göre, Ensar'dan bir cemaat, Hz. Ali'ye yardım maksadıyla birkaç sa' (bir ölçü
birimidir) buğday toplamıştır.[50]
25. Velime Yemeğinde Takip Edilecek Sünnet
Velime yemeğinde dikkat
edilecek hususlar şunlar dır:
a) Zifaftan
üç gün sonra olmalıdır. Çünkü Hz. Peygamber'den bu şekilde nakledilmiştir.
Enes b. Malik şöyle
anlatıyor: "Rasûlullah bir hanımla evlendikten sonra, beni gönderdi.
Birkaç sahabîyi yemeğe davet ettim.[51]
Yine Enes b. Malik
şöyle anlatmaktadır: "Rasûlullah Safiye validemizle evlendi ve esirlikten
azad etmesini kendisine mehir yaptı. Bu evlilikten üç gün sonra velime
yemeğini verdi. [52]
b) Damat,
zengin olsun, fakır olsun salih kimseleri yemeğe davet etmelidir.
Hz. Peygamber (s.a)
şöyle buyurmuştur: "Mümin kimselerle arkadaş ol, yemeğini muttaki
kimseler yesin. [53]
c) Eğer
imkân varsa, kişi velime olarak bir koyun veya daha fazlasını vermelidir.
Enes b. Malik şöyle
anlatmaktadır: Abdurrah-man b. Avf Medine'ye hicret ettiğinde, Hz. Peygamber
onu Ensar'dan Sa'd b. Rebî'ye kardeş yaptı. Sa'd kardeşini evine götürdü. Yemek
getirtti ve birlikte yediler. Bu esnada Sa'd, Abdurrahman b. Avf a şöyle dedi:
"Ey kardeşim! Ben Medine'nin (veya Ensar'ın) mal bakımından en zenginiyim.
Malıma bir bak ve yarısını al. (Başka bir rivayete göre), buyur bostanıma
gidelim, sana onun yarısını vereyim. Benim iki hanımım var. Oysa sen benim
Allah yolunda kardeşim olduğun halde senin hiç hanımın yok. Bak, hangisi
hoşuna giderse, bana söyle, hemen boşayayım. îddeti bittiğinde onunla evlen".
(Bu durum örtünme ayeti inmeden önce olmuştur).
Abdurrahman b. Avf;
"Hayır! Allah'a yemin ederim ki, bunlardan hiçbirini kabul etmem. Allah
malını ve ehlini mübarek kılsın. Sen bana pazar yerini göster" dedi.
Kendisine pazar yeri gösterildi. O da gitti pazardan birşeyler alıp sattı ve
kâr etti. Ertesi gün yine pazara gitti. Kârıyla kurutulmuş süt ve yağ alıp,
evindeki kimselere getirdi. Bir süre sonra Hz. Peygamber'in mescidine
gittiğinde üstünde zifaf alâmeti sayılan zaferan (veya halûk) denilen bir koku
vardı.
Hz. Peygamber (s.a),
"Bu hâl nedir?" diye sorunca, Abdurrahman b. Avf, Ensar'dan bir
kadınla evlendiğini söyledi. Rasûlullah mehir olarak ne verdiğini sorunca,
Abdurrahman b. Avf beş dirhem değerinde altın verdiğini söyledi. Rasûlullah,
"Allah mübarek kılsın! Bir koyun da olsa velime yemeği ver" dedi ve
Abdurrahman b. Avf da kendisine emredilen yemeği verdi.
Abdurrahman b. Avf
şöyle anlatır: "Bu hadiseden sonra kendimi öyle görüyordum ki sanki yerden
bir taş kaldırsam altında altın ve gümüş bulacağıma inanıyordum".
Hadisin ravisi Hz.Enes
der "İbn Avf'ın ölümünden sonra servetinden her bir hanımına 100.000
dinar pay düştüğünü gördüm.[54]
d) Enes b.
Malik şöyle anlatıyor:
Hz. Peygamber'in (s.a)
Zeyneb validemizin ve-limesinde verdiği yemeği, hiçbir hanımın velimesinde
verdiğini görmedim. Bir koyun kesti, cemaata doyuncaya kadar et yemeği
yedirdi. [55]
26. Velime Yemeği Etsiz de
Verilebilir
Et bulunmadığı
takdirde, başka çeşit yemeklerle de velime yemeği verilebilir.
Enes b. Malik şöyle
anlatmaktadır:
Rasûlullah (s.a)
Medine ve Hayber arasında üç gece kalarak, orada Safiye validemizle evlendi.
Ben de müslümanları onun velime yemeğine çağırdım. Yemekte et (tirit) yoktu.
Emretti ve sofra kuruldu. (Başka bir rivayete göre) yeri düzeltti. Sonra sofra
getirildi. Sofra düzeltilen yere yayıldı. Sofranın üzerine hurma, kurutulmuş
süt ve yağ konuldu. Cemaat doyuncaya kadar bu yemekten yedi.[56]
27. Zenginlerin Mallarıyla Velime'ye İştirak Etmesi
Zenginlere Velime'nin
hazırlanmasında damada malca yardım etmeleri müstehabdır.
Enes b. Malik Hz.
Safiye'nin evliliği ile ilgili olarak şunları anlatmaktadır:
Ümmü Selîm yolda iken,
Hz. Safiye'yi süsledi ve gece Rasûlullah'a götürdü. Hz. Peygamber damat olarak
sabahladıktan sonra, yanında birşeyler olanın getirmesini söyledi. (Başka bir
rivayette; "Fazla yemeği olan getirsin" demiştir).
Ravi diyor ki;
Bir sofra kuruldu.
Kimi kurutulmuş süt (peynir), kimi hurma, kimi de yağ getirdi. Getirilen bu
malzemelerle (bir nev'î) helva yapıldı. Ashab helvadan yedi ve yanlarındaki
yağmur suyu birikintisinden de susuzluklarını giderdi. Bu, Rasûlullah'ın
velimesi oldu.[57]
28. Velime'ye Sadece Zenginleri Davet Etmek Caiz Değildir
Velime yemeğine sadece
zenginleri davet edip, fakirleri çağırmamak caiz değildir. Nitekim Hz. Peygamber,
şöyle buyurmuştur:
"Yemeklerin en
kötüsü, zenginlerin davet edilip, fakirlerin çağırılmadığı velime yemeğidir.
Velime davetine icabet etmeyen, Allah'a ve Rasulü'ne isyan etmiş demektir.[58]
29. Davete İcabetin Gerekliliği
Veiime yemeğine davet
edilenlerin, yemek davetine katılmaları vaciptir. Bu hususu Hz. Peygamber
(s.a) şu hadisleriyle bildirmişlerdir:
a)
"Esiri kurtarın, düğün yemeğine gidin ve hastaları ziyaret edin. [59]
b)
"İçinizden biri Velime yemeğine davet edildiğinde, davete mutlaka icabet
etsin. Davete icabet etmeyen hem Allah'a hem de Rasulü'ne karşı gelmiş olur. [60]
30. Oruçlu Olsa Bile Kişi Davete İcabet Etmelidir
"Biriniz düğün
yemeğine davet edildiğinde, davete icabet etsin; eğer oruçlu değilse yesin,
oruçlu ise dua etsin.[61]
Bu hadisten oruçlu
olunsa bile davete icabetin vucubiyeti anlaşılmaktadır![62]
31. Davet Sahibinin Hatırı İçin (Nafile) Oruç Bozulabilir
Davetli olan kişi,
eğer nafile orucu tutuyorsa, davet sahibi de ısrar ederse, orucunu bozabilir.
a)
"içinizden biri (velime) yemeğine davet edildiğinde, icabet etsin. Daha
sonra dilerse yer, dilerse yemez. [63]
b)
"Nafile oruç tutan istediğini yapabilir, dilerse yer, dilerse orucuna
devam eder.[64]
32. Nafile Orucun Kazası Vacip Değildir
Vehme yemeğinde
bozulan (nafile) orucun kazası vacip değildir.
Nitekim bu hüküm iki
hadisle sabit olmuştur.
a) Ebu Said
el-Hudrî şöyle anlatmaktadır:
Hz. Peygamber'e yemek
hazırladım. Rasûlullah, ashabı ile birlikte teşrif ettiler. Yemek geldiğinde
ashabtan biri, oruçlu olduğunu (ve yemeyeceğini) söyledi. Hz. Peygamber ise
bunun üzerine; "Kardeşiniz sizin için zahmete girerek, (yemek hazırladı)
ve sizi davet etti. Şimdilik ye, sonra istersen kaza edersin" diye
buyurdu. [65]
b) Ebu
Cuheyfe (r.a) şöyle anlatmaktadır:
Hz. Peygamber Selman-ı
Farisî ile Ebu Derdâ arasında kardeşlik akdi yaptı. Bir gün Selman kardeşini
(Ebu Derdâ'yı) ziyarete gitti. Kardeşinin hanımı olan Ümmü Derdâ'yı yırtık
elbiseler içinde görünce, ona niçin böyle perişan bir durumda olduğunu sordu.
Ümmü Derdâ da; "Kardeşin Ebu Derdâ gecelerini ibadet, gündüzlerini oruçla
geçirdiği için hiç bir dünya malına ihtiyaç duymuyor" dedi. Bu esnada Ebu
Derdâ geldi.
Hz. Selman'ın
geldiğine çok memnun olmuştu. Selman-ı Farisî'ye yemek getirerek, kendisi
çekildi. Hz. Selman, "Sen de ye" deyince, Ebu Derdâ oruçlu olduğunu
söyledi. Bunun üzerine Hz. Selman ona, "Vallahi yiyeceksin. Eğer sen
yemezsen, ben de yemem" dedi. Ebu Derdâ da onunla birlikte yedi. O günün
gecesi birlikte yattılar. Geceleyin Ebu Derdâ namaz kılmak istediğinde, Hz.
Selman ona mani oldu ve şöyle dedi: "Ey Ebu Derdâ! Bedeninin, üzerinde
hakkı vardır. Rabbinin üzerinde hakkı vardır, misafirinin ve ailenin senin
üzerinde hakkı vardır. Oruç tut ve ye; namazını kıl ama hanımınla da ilgilen.
Her hak sahibine hakkını ver".
Sabaha yakın bir
zamanda Hz. Selman Ebu Derdâ'ya "İşte şimdi kalkabilirsin " dedi ve
sonra ikisi birlikte kalktılar, abdest alarak, iki rekât namaz kıldılar.
Bilâhare çıkıp, sabah namazına gittiler. Ebu Derdâ Hz. Selman'ın yaptıklarını
Rasûlullah'a haber vermek için yanına gitti ve olanları söyledi. Rasûlullah,
"Evet, Selman 'in dediği doğrudur. Senin üzerinde nefsinin de hakkı
vardır" dedi.[66]
33. Haramın Olduğu Davetlere İcabet Etmemelidir
Davet yerinde münker
ve haram bulunduğu takdirde, (erkekli, kadınlı, içkili toplantılar vs.) böyle
bir davete icabet etmek caiz değildir. Şayet katılmaktan maksat oradakileri
münkerden nehyetmek ise caizdir. Davete katıldıktan sonra, münker işlere son
verilir ve haram yiyecek ve içecekler kaldırılırsa eğer, orada oturabilir.
Kaldınlmazsa derhal orayı terketmek gerekir.
Nitekim bu hususta
birçok hadis varid olmuştur.
a) Hz. Ali
şöyle anlatıyor:
Yemek hazırlayıp,
Rasûlullah'ı davet ettim. Da-yetimi kabul ederek, icabet ettiler. Ancak evde
(canlı yarlıkların) resimlerini görünce geri döndüler.[67]
b) Hz. Aişe
şöyle anlatmaktadır:
Üzerinde canlı
varlıkların resmi bulunan bir yastık satın aldım. Hz. Peygamber bunu görünce,
kapıdan içeri girmeyerek bekledi. Yüzündeki hoşnutsuzluğu hemen farkettim ve
dedim ki; "Ey Allah'ın Rasûlü! Günahım nedir? Bileyim de tevbe
edeyim". Hz. Peygamber "Bu yastık nedir?" diye sorunca, ben
yastığı, üzerine oturması ve yaslanması için satın aldığımı söyledim.
Rasûlullah; "Bu resimleri yapanlar, Kıyamet Günü 'tide azaba tutulacak ve
onlara, 'Haydi o yaptıklarınızı diriltin' denilecek. İçinde bu resimlerin
bulunduğu eve melekler girmez" diye buyurdu.[68]
Selef-i Salihîn de bu
minval üzere yürümüşlerdir. Bu konuda bir çok örnek var ise de biz iki örnekle
yetiniyoruz.
a) Hz.
Ömer'in azadhsi Eşlem (r.a) şöyle anlatmaktadır:
Hz. Ömer, (hilafeti
zamanında) Şam'a gittiğinde, hristiyanlardan biri ki o Şam'ın ileri
gelenlerindendi-yemek hazırladı ve Hz. Ömer'e "Arkadaşlarınızla birlikte
gelip, teşrif etmeniz beni sevindirir diyerek davette bulundu. Hz. Ömer;
"İçinde heykel ve resimler varken kilisenize girmeyiz" diye cevap
verdi.[69]
b) Ebu Mesud
(Ukbe b. Amr) şöyle anlatmaktadır:
Şamlılardan biri Hz.
Ömer'i yemek hazırlayıp evine davet ettiğinde, Hz. Ömer, "Evinizde resim
var mı?" diye sordu. Ev sahibi, olduğunu söyleyince, Hz. Ömer, resim
kırılıp atılıncaya kadar eve girmedi.[70]
34. Davetli Kimseye Neler Müstehabdır?
Bir davete giden
kimseye iki şey nıüstehab kılınmıştır.
1) Yemek
sonrasında Hz. Peygamber'den rivayet edilen duayı yapması gerekir. Bu duanın
birkaç çeşidi vardır:
a) Abdullah
b. Busr şöyle bildirmektedir:
Babam Rasûlullah'a
yemek yapmıştı. Rasûlul-lah yemeği yedikten sonra, şöyle dua etmişti: "Ey
Allahım! Onları affet, onlara merhamet et ve onlara verdiğin rızıklara bereket
ihsan et.[71]
b) Mikdad b.
el-Esved şöyle anlatmaktadır:
İki arkadaşımla
birlikte Rasûlullah'a gittik. Çok acıkmıştık. Bizi görenlerden hiçbiri bizi
misafir etmemişti. Hz. Peygamber bizi alıp evine götürdü, kendisinin dört
keçisi vardı. Bana onların sütlerini dörde bölmemi söyleyince, emrini yerine
getirmek için sütü dörde bölmeye başladım.
Rasûlullah'm gelmesi
gecikince, kendi kendime, "Herhalde Rasûlullah Ensar'dan birinin evine
davet edildi, doyuncaya kadar yemiş ve kana kana süt içmiştir. Ben onun payını
da içsem" diye düşündüm ve böylece sütü içtim. İçtikten sonra da sütün
bulunduğu kabın kapağını kapadım. Fakat bir süre sonra içimi bir endişe
kapladı ve kara kara düşünmeye başladım. "Ya Rasûlullah aç olduğu halde
gelirse ne olacaktı?" İşte bu düşünceler içinde yatağa girdim, uyumak
istedim fakat bir türlü uyuyamadım. Bu halde iken Rasûlullah geldi. Uyumamış
olanın işitebileceği, uyuyanın da rahatsız olmayacağı bir tonla selâm verdi.
Sonra süt kabına doğru yürüdü. Kapağı açıp da boş olduğunu görünce; "Ey
Allahım! Bana yedirene yedir, bana içirene içir" dedi.
Bu fırsatı kaçırmamak
için yavaşça büyük çanağı alarak keçilerin yanına gittim. Hangisinin daha semiz
olduğunu anlamak için ellerimie sırtlarım
sıvazlamaya başladım. Fakat elimin değdiği bütün memelerde süt dolu olduğunu
gördüm. Kabı dolduruncaya kadar sağdım. Hz. Peygamber'in yanma giderek;
"İç ey Allah'ın Rasûlü!" dedim. Rasûlullah başını kaldırdı ve dedi
ki; "Hatadan sonra da mı içeyim? Ey Mikdad neler oldu?" Ben, sütü
içmesini, sonra kendisine meseleyi anlatacağımı söyledim. Rasûlullah sütten
kana kana içtikten sonra, bana da uzattı, ben de içtim. Bana tekrar, "Ne
oldu?" diye sorunca, kendisine meseleyi anlattım. Bunun üzerine Hz.
Peygamber, "Bu gökten gelen bir berekettir. Bunu bana niçin bildirmedin
ki diğer arkadaşımıza da içirseydik?" dedi. Ben de; "Madem bereket
sizinle bana isabet etmiş, o halde isabet etmeyenin hâlinden bana ne?"
diye cevap verdim.[72]
c) Enes b.
Malik şöyle anlatıyor:
Hz. Peygamber (s.a),
Ensar'ı ziyaret ediyordu. Ensar'in evlerine geldiğinde çocuklar gelip etrafını
sardılar. Rasûlullah onlara selâm verdi, dua etti ve başlarını okşadı. Sa'd
b. Ubade'nin evine geldiğinde izin isteyerek, "Esselâmu aleykum ve
rahmetullah"deyince, Sa'd b. Ubade de, "Ve aleykumus-selâm ve
rahmetullah " diye karşılık verdi. Fakat bunu Hz. Pey-gamber'in
işitemiyeceği bir şekilde söylemişti. Rasûlullah üç kez selâmını tekrarladı.
Sa'd b. Ubade de bu selâma üç kez karşılık verdi ama yine Rasûlullah'ın
işitemeyeceği bir şekilde söylemişti. Selâmı üç kezden fazla tekrarlamamak Hz.
Peygamber'in âdeti idi. İzin verilirse içeri girer, verilmezse girmez geri
dönerdi. Bu nedenle geri dönüp gitmeye başladı. Hz. Sa'd ardından koşup, şöyle
dedi: "Ey Allah 'm Rasûlü! Anam-babam sana feda olsun! Söylediklerini
işittim ve size cevap da verdim. Fakat işitemeyeceğiniz bir şekilde selâm
verdim. Çünkü selâm ve bereketi çoğaltmanız hoşuma gitti. Eve buyrun!".
Sonra Hz. Peygamber'i eve aldı ve kendisine kuru üzüm ikram etti.
Hz. Peygamber (s.a)
yedikten sonra, şöyle dua et-Yemeğinizi iyiler yesin, size melekler dua etsin
ve yanınızda oruçlular iftar etsin.[73]
2) Gelin ve
damada hayır ve bereketle dua etmelidir. Bu hususta birçok hadis rivayet
edilmiştir.
a) Cabir b.
Abdullah şöyle anlatıyor:
Babam vefat ettiğinde
geriye yedi (veya dokuz) kız bırakmıştı. Ben de dul bir hanımla evlendim. Rasûlullah
bana evlenip-evlenmediğimi sordu. Ben de evlendiğimi söyleyince, "Dulmu,
bakire'mi?"dedi. "Dul" diye cevap verince Hz. Peygamber;
"Niçin senin onunla, onun da seninle oynayabileceği, senin onu, onun da
seni güldürebileceği bir bakireyle evlenmedin?" dedi. Ben babamın vefat
edip yedi (veya dokuz) kızı yetim bıraktığını, onlara denk birisini getirmeyi
çirkin bulup, onlara işlerini yapabilecek bir kadın aldığımı söyleyince
Hz. Peygamber;
"Allah bereketli kılsın ve hayırlı olsun" dedi.[74]
b) Hz.
Büreyde şöyle anlatıyor:
Ensâr'dan bazı
kimseler, Hz. Ali'ye; "Fatıma yanında (iken başkasına değil, ona talip
ol)" dediler. Hz. Ali de Rasûlullah'a gitti ve selâm verdi. Hz. Peygamber
(s. a); "Ebu Talib 'in oğlunun isteği nedir?" diye soruncaHz. Ali,
"Ey Allah'ın Rasûlü! KızınızFatı-ma'yı düşündüm!" dedi. Hz. Peygamber
de, "Merhaba ve ehlen!" dedi ve fakat başka birşey söylemedi. Hz.
Ali kendisini bekleyenlerin yanına gittiğinde, onlar ne olduğunu sordular. Hz.
Ali; "Bilmiyorum, iki kelimeden (Merhaba ve ehlen) başka bir şey
söylemedi" diye cevap verdi. Ensar; "Bu iki kelimeden biri bile sana
yeterlidir" dedi.
Evlendiğinde Hz.
Ali'ye, Hz. Peygamber; "Velime yemeği vermek gerekir" deyince, Hz.
Sa'd yanında bir koç olduğunu (onu vereceğini) söyledi. Ensâr'dan bazı
sahabîler de aralarında biraz buğday topladılar.[75]
Gerdek gecesi geldiğinde, Hz. Peygamber (s.a) Hz. Ali'ye; "Beni
görmeyince, sakın birşeye el sürme!" dedi. Hz. Ali, Rasûlullah'a
geldiğinde, Rasûlullah su istedi, o sudan abdest aldı ve sonra da o suyu Hz.
Ali'nin üzerine serpti ve şöyle dua etti: "Ey Allahım! İkisine de bereket
ihsan et, evliliklerini her ikisine de mübarek kıl.[76]
c) Hz. Aişe
şöyle anlatmaktadır:
Rasûlullah benimle
evlendiğinde, annem beni getirip, odaya soktu. İçeride Ensâr'dan bazı
kadınların oturduğunu gördüm. Kadınlar
beni gördüklerinde, "Hayır, bereket ve en iyi nasip üzerine olsun"
diye dua ettiler.[77]
d) Ebu
Hüreyre şöyle demektedir:
Bir kimse evlendiğinde
Hz. Peygamber şöyle dua ederdi: "Allah sana bereketli kılsın, aranızı hayr
ile telif etsin[78]
35. "Mutlu ve Oğullu Olsun' Dönemi'nin
Duasıdır
Demek Cahiliye
Bazılarımızın yaptığı
gibi "mutlu ve oğullu olsun" şeklinde temennilerde bulunulmamalıdır.
Çünkü bu tür temenniler cahiliyye insanlarının âdetlerindendir. Bu tür sözlerin
sarf edilmesi, birçok hadis-i nebevi tarafından nehyedilmiştir.
Hasan (r.a) şöyle
anlatıyor:
Akıl b. Ebî Talib,
Cuşm kabilesinden bir ha nımla evlendiğinde bâzı kimseler gelip "uğurlu ve
oğullu olsun" diye temennide bulundu. Bunun üzerine Hz. Akîl; "Sakın
böyle söylemeyin. Çünkü Rasûlullah bunu yasakladı" dedi. Bu ikaza muhatab
olanlar, o halde ne diyeceklerini sorunca, Hz. Akîl, "Allah size bereketli
kılsın ve üzerinize bereket yağdırsın, deyin; zira biz böyle demekle
emrolunduk" dedi.[79]
36. Gelinin Misafirlere Hizmet Etmesi
Gelin mesture (kapalı)
olduğu ve fitneden emin bulunduğu takdirde, gelen misafirlere hizmet etmesinde
bir beis yoktur.
Sehl b. Sa'd şöyle
anlatıyor:
Ebu Useyd es-Saîdî
evlendiğinde, Hz. Peygam-ber'i ve ashabı davet etti. Onların yemeğini
hazırlayan ve sofralarım kuran hanımı Ümmü Useyd'den başkası değildi. Taştan
yapılmış bir çanak içinde ta akşamdan hurma hoşafı yapmıştı. Rasülullah
sofradan çekilince, Ümmü Useyd, hurmaları güzelce eritip, içmesi için
Ra-sülullah'a ikram etmişti. Ümmü Useyd o gün gelin olduğu halde misafirlere
hizmet etti.[80]
37. Def Çalmak ve Türkü Söylemek
Nikahı ilan etmek
amacıyla kadınların düğünlerde sadece def çalmaları, içinde fisk ve fücur
ihtiva eden sözlerin bulunmadığı türküler söylemeleri caizdir. Buna cevaz
veren birkaç hadis zikredelim:
a) Muavviz
kızı Rübeyyi' şöyle anlatıyor:
Evlendiğimde Hz.
Peygamber düğünüme geldi ve yatağımın üzerine oturdu. Cariyelerimiz hem def çalıyorlar
hem de Bedir Savaşında öldürülen ecdadımın
vasıflarını
söylüyorlardı. O esnada biri; "İçimizde yarın ne olacağını bilen bir
peygamber var" deyince Hz. Peygamber (s.a); "Bu sözleri bırak da,
daha önce söylediklerine devam et" buyurdu.[81]
b) Hz. Aişe
şöyle anlatmaktadır:
Ben Ensar'dan birine
gelin götürdüm. Hz. Peygamber; "Ey Aişe! Definiz yok mu? Oysa Ensar defi
sever" buyurdu. [82]
c) Hz.
Peygamber bir düğünde insanları şöyle söylerken işitti. Şöyle diyorlardı:
"Ağılında
beslenen koçları ona hediye etli.
Ey hanım! Sevgilin
(veya kocan) cemaattedir ve O yarın ne olacağını bilir"
Hz. Aişe diyor ki; Hz.
Peygamber bu şiiri işitince, "Yarın ne olacağım sadece Allah bilir!"
dedi.[83]
d) Âmir b.
Sa'd şöyle anlatıyor:
Ka'b oğlu Kurza, Ebıı
Mesud ve ismini hatırlayamadığım üçüncü bir kişinin yanma gittiğimde, cariyelerin
def çalıp, şiir söylediklerini gördüm. Ben or.la-ra; "Siz Hz. Muhammcd'in
ashabı olduğunuz halde bu duruma nasıl razı oluyorsunuz?" deyince, onlar;
"Hz. Peygamber düğünlerde bunların söylediğini söylememize ve musibet
zamanında da ağlamamıza izin verdi" diye cevap verdiler.
Başka bir rivayetteki
ifade şöyledir: "Bize sessizce ağlamaya izin verdi.[84]
e) Yahya b.
Süleym şöyle anlatıyor:
Ben Muhammed b. Hatüre
iki hanımla evlendiğimi ancak birinde def çaldırtmadığımı söyleyince, bana
Rasülullah'ın şöyle buyurduğunu söyledi: "Helâl ve haram nikahların
arasını ayıran def çalmmasıdır. (Yani haram nikah gizli yapılır, def çalınmaz,
helâl nikah ise, def çalınarak ilân edilir). [85]
f) Hz. Peygamber: "Nikâhı ilân edin"
diye buyurmuştur. [86]
38. Şeriata Muhalif Düşmekten Kaçınılmalıdır
Dine muhalif görünen
her türlü davranıştan kaçınılmalıdır. Hele düğün hususunda insanların âdet
edinmiş oldukları bid'atlar şiddetle terkedilmelidir. Nitekim insanlardan
birçoğu bu yaptıklarında -âlimlerin susmalan nedeniyle- bir beis olmadığını
sanmaktadırlar.
Kaçınılması gereken
davranışların bazıları şunlardır.[87]
1) Duvarlara Resim Asmak
Duvara asılan resim
-ister cisim, isterse gölge olsun-bunları asmak caiz değildir. İmkân sahibinin
bizzat yırtması mümkün değilse de, söktürmesi vaciptir.
a) Hz. Aişe
şöyle anlatmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a)
odama girdi ve üzerinde şekiller (bir rivayette kanatlı atların
resmi)bulunanbir perde ile örttüğüm dolabımı görünce kızdı ve o perdeyi parçalayarak
bana, "Ey Aişe! Kıyamet Günü 'nde en fazla azaba çarptırılacak olanlar,
Allah'ın yarattıklarım resmedenlerdir" dedi.
Başka bir rivayete
göre; "Bu resimleri yapanlar, azap görürler ve kendilerine yaptıkları
resimleri dirilt-
meleri söylenir".
Sonra Rasûlullah şöyle buyurur: "İçinde resim bulunan bir eve melekler
girmezler".
Hz. Aişe diyor ki;
"O perdeyi kestik ve parçalarından bir veya iki yastık yüzü yaptık.
İçinde resim bulunan birisinin üzerine yaslandığını gördüm"[88]
b) Hz.
Peygamber, Cebrail'in kendisine gelerek şöyle dediğini söylemiştir:
Akşam sana geldiğimde
içeri girmememe mani olan olan husus, kapıdaki insan resmi, evin içinde üstünde
resimler bulunan örtü ve bir köpek bulunmasıdır. Evde bulunan resmin
kesilmesini ve odun gibi olmasını emret. Emret de içerideki perde de
parçalansın ve parçalarından iki yastık yapılsın. Yine emret ki o köpek dışarı
çıkarılsın. Çünkü biz melekler içinde resim ve köpek bulunan eve girmeyiz!
Bunun üzerine eve
bakıldığında, Hasan ve Hüseyin'e ait minik bir köpeğin, ranzalarının altında
bulunduğu görüldü.
Başka bir rivayete
göre, Hz. Peygamber'in yatağı altında bir köpek görüldüğünde, Hz. Peygamber Hz.
Aişe'ye bu hayvanın ne zaman oraya girdiğini sorar. Hz. Aişe; "Vallahi
bilmiyorum" deyince Hz. Peygamber hayvanın oradan çıkarılarak dışarı
atılmasını emreder. Sonra bizzat eliyle su getirerek köpeğin yattığı yere
serper.[89]
2) Duvarları Seccade île Örtmek
Duvarlara seccade
kaplamak ve süslemek iyi değildir. Bu gibi davranışlardan şiddetle
kaçınılmalıdır. Çünkü bu, kesinlikle haram olan ziynete dahildir ve hiçbir
şekilde meşru' addedilemez!
Hz. Aişe şöyle
anlatmaktadır:
Hz. Peygamber bir
sefere gitmişti. Dönüşünü haber alınca, içinde resim bulunan bir halı satın
aldım ve duvarı onunla süsledim. Hz. Peygamber gelince onu odada karşıladım.
Ona: "Selâm üzerine olsun ey Allah 'in Pasûlü! Sana yardım eden ve seni
zafere ulaştıran Allah'a hamdolsım!" dedim ve fakat benimle konuş iHfiı
bile. Yüzüne baktığımda kızdığını anladım. Hemen içeri girdi, halıyı duvardan
indirmek için yırtıhn-caya kadar çekti. Sonra; "Duvara elbise mi
giydiriyorsun? Allah bize taşlara ve çamura elbise giydirmemizi
emretmedi" dedi.
Hz. Aişe devamla şöyle
demiştir: Sonra o halıdan iyi bir yastık yüzü yaptık ve içini hurma
yapraklarıyla doldurduk. Bu bana hiç de zor gelmedi.[90]
Selef den bazıları bu
nedenle duvarları seccade ile örtülmüş evlere girmezlerdi.
Salim b. Abdullah
şöyle anlatıyor:
Babam hayatta iken
evlendim. Babam halkı eve davet etti. Davetliler arasında Ebu Eyyub da (r.a)
vardı. Odamın duvarı yeşil halı ile örtülüydü. Ebu Eyyub gelip de odanın
duvarının yeşil bir duvar hahsıyla örtülü olduğunu görünce, babama dönüp,
"Ey Abdullah! Siz duvarları mı örtüyorsunuz?" dedi. Babam utandı ve
"Ey Ebu Eyyub! Kadınlar bize galebe çaldı" diye cevap verdi. Ebu
Eyyub bunun üzerine, "Kadınların herkese galebe çalacağından korkardım da,
sana galebe çalacaklarından korkmazdım" dedi ve "Yemeğinizi yemem,
evinize de girmem" diyerek evi terketti. Allah'ın rahmeti onun üzerine olsun![91]
3) Kaşların Alınması
Bazı kadınlar güzel
görünebilmek için kaşlarını alarak, hilâl ve yay şekli vermeye çalışırlar. Güya
bunu da güzelleşmek için yaparlar. Oysa Hz. Peygamber bunu yasaklamış ve
yapanlara lanet okumuştur:
"Allah, kaş
yapana ve yaptırana, dişlerinin arasını (eğe ile) ayırana lanet etmiştir.
Çünkü bunlar, Allah 'in yarattığı şeyi bozanlardır.[92]
4) Tırnakları Boyamak ve Uzatmak
Ahlaksız batılı
kadınlardan, îslâm alemindeki kadınlara sirayet eden çok kötü bir âdet de,
"Oje" denilen renkli boyaları, bir miktar uzatılmış tırnaklara sürmektir.
Bu sapıkça âdeti maalesef bazı çılgın gençler de uygulamaktadır. Bu kötü âdet
yukarıdaki hadiste de görüldüğü gibi lanetlenmiştir. Bu, kâfirlere benzeme ile
ilgili olarak varid olan hadislerin kapsamına girer. Nitekim Hz. Peygamber "Bir
kavme isteyerek benzeyen onlardandır" diye buyurmuştur. Bu, yaratılışa
(fıtrata) ters bir davranıştır.
Hz. Peygamber (s.a)
şöyle buyurmuştur Fıtrat (Peygamberlerin Sünneti) beştir:
1. Sünnet
olmak
2. Etek
traşt olmak
3. Bıyıkların
önünü kısahfnak
4. Tırnaklan
kesmek
5. Koltuk
atlar ındaki kılları temizlemek.[93]
Enes b. Malik diyor
ki; "Bıyıkları ve tırnakları kesmek, koltuk altım temizlemek vakte
bağlanmıştır"
Başka bir rivayette;
"Resûlullah bunları vakte bağladı. Kırk geceden fazla bırakılmamalıdır. [94]
5) Sakal Traşı Olmak
Kadınların ojesinden
daha kötü değilse de, doğru düşünenler nezdinde en az onun kadar çirkin diğer
bir âdet de, batılı kâfirleri taklid ederek erkeklerin sakallarını traş
etmesidir. Öyle ki damat traş olmadan gerdeğe girdiğinde artık çok ayıp
sayılmaktadır!
Müslümanların böyle
davranmaları bir çok sebepten Allah'ın emirlerine ters düşmektedir.
a) Bu, herşeyden önce Allah'ın yarattığını değiştirmek
demektir. Allah Teâlâ, Nisa: 117-119. ayetlerde şeytandan söz ederken bu hususa
değinmiştir. Bu ayetlerden anlaşıldığına göre, Allah'ın izni olmaksızın yaradılışı
bozmak, şeytana uymaktan başka bir şey değildir. Hz. Peygamber güzel görünmek
için Allah'ın yarattığı şekli bozana lanet etmiştir.
"A ilah 'in izni
olmaksızın yaradılışı bozmak'' şeklinde bir ifade kullanmamızın nedeni, etek
traşı, tırnak kesmek gibi Allah'ın izin verdiği şeyler de haram bük- . münc
dahil edilmesin diyedir. Çünkü bunların yapılması müstehab, hatta vaciptir!
b) Bu, Hz.
Peygamber'in emrine karşı gelmektir. Çünkü Hz. Peygamber;
"Bıyıklarınızı
kısaltın, sakallarınızı traş etmeyin" buyurmaktadır.[95]
Erbabı bilir ki,
karine olmayan emirler vücub ifade eder. Oysa burada traş etmemek için karine
de vardır.
c) Bu,
kâfirlere benzemek olur. Nitekim Hz. Peygamber;
"Bıyıklarınızın
önlerini kesin, mecusilere muhalefet olması için de sakallarınızı uzatın"
diye buyurmuştur. [96]
d) Bu,
kadınlara benzemektir. Sakal birakılmasının gerekliliğini tekid eden
delillerden biri de, traş olmanın kadınlara benzemek olmasıdır. Hz. Peygamber
kendilerini kadınlara benzeten erkeklere ve erkeklere
benzemeye çalışan
kadınlara lanet etmişti.[97]
Kadınla erkeği
birbirinden ayıran en önemli alâmetin sakal olduğu herkesin malûmudur. Şayet
erkek sakalını keserse, kadına benzemiş olur. Bu belâya duçar olanlara
verdiğim delillerin, kendilerini ikna edeceğini umarım. Allah, memnun
olmayacağı davranışları yapmaktan bizi de, onları da korusun![98]
6) Nişan Yüzüğü Takmak
Bazı erkekler nişan
yüzüğü adı altında parmaklarına altın yüzük takmaktadırlar. Bu adet bize
Hıristi-yanlardan geldiği için, bunu yapmak öncelikle onlara benzemek olur.
İslâm prensiplerine göre, altın takmak ise zaten yasaktır. Bu, ileride de
zikredeceğimiz gibi altını kadınlara bile yasak eden hadislere terstir.
a) "Hz.
Peygamber (s.a) altın yüzük takmayı yasakladı. [99]
b) İbn Abbas
şöyle bildirmektedir:
Rasûlullah bir adamın
elinde altın yüzük takılı olduğunu gördü ve kızgınlıkla yüzüğü onun elinden çıkararak
yere attı. Sonra da; "Bir ateş parçasını alıp parmağına takmış" diye
buyurdu.
Hz. Peygamber
gittikten sonra o adama; "Hiç değilse yüzüğünü al, başka bir şekilde
ondan yararlanırsın" denildiğinde: "Vallahi, Rasûlullah'in yere
attığı bir şeyi, geri almam" diye cevap verdi (ve almadı).[100]
c) Ebu
Sa'lebe şöyle anlatır,
Hz. Peygamber,
elimdeki altın yüzüğümü görünce, bir dal ile ona vurmaya başladı. Bir ara
yüzünü başka bir tarafa çevirince hemen yüzüğümü çıkardım. Hz. Peygamber (s.a);
"Galiba canını yaktık ve seni üzdük" dedi. [101]
d) Abdullah
b. Amr şöyle anlatmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a),
ashabtan birinin parmağında altın bîr yüzük gördü ve ondan yüz çevirdi. O da
onu atıp, demirden bir yüzük takarak geri geldi. Hz. Peygamber: "Bu daha
kötüdür ve ateş ehlinin süsüdür" buyurdu. Bunun üzerine onu da attı ve bu
sefer parmağına gümüş bir yüzük takarak geri döndü. Hz. Peygamber bu sefer
bir şey demedî.[102]
39. Altın Yii/ük ve Benzerleri Kadınlara da Haramdır.[103]
Haram olma açısından,
altın yüzük, bilezik ve gerdanlık takmak hususunda kadınlarla, erkekler arasında
bir fark olmadığı bilinmelidir. Söz konusu edilen şeyleri takmak kadınlara da
haramdır. Bu hususta birçok hadis varid olmuştur. Mutlak hüküm ifade eden hadislerden
bazıları şunlardır:
a)
"Dostuna ateşten bir halka giydirmek isteyen, onun parmağına altın bir
yüzük taksın. Sevdiği bir kimsenin boynuna ateşten bir gerdanlık takmak
isteyen, onun boynuna allın bir gerdanlık taksın. Dostunun koluna ateşten bir
bilezik takmak isteyen ise, onun koluna altın bir bilezik taksın. Gümüşten
ayrılmayın, ondan şaşmayın, onunla oynayın, onunla oynayın .[104]
b) Sevban
(r.a) şöyle anlatır.
Hubeyre'nin kızı, Hz.
Peygamber'in yanına geldiğinde, parmaklarında büyük altın yüzükler bulunuyordu.
Hz. Peygamber elindeki dal ile onun eline vurarak, şöyle dedi: "Allah'ın
parmaklarına ateşten bir yüzük takması seni sevindirir miydi?".
Kadın Hz. Fatıma'ya
giderek şikayette bulundu. (Sevban diyor ki): Ben de yanında olduğum halde Hz.
Peygamber Hz. Fatıma'nın evine girdi. Hz. Fatıma boynundaki altın gerdanlığı
eline alarak; "Bana bunu Ha-san'ın babası (Hz. Ali) hediye etti"
dedi. Bunun üzerine, Hz, Peygamber; "Ey Fatıma! Acaba insanların,
"Muhammed'in kızı Fatıma'nın elinde ateşten bir parça var" demeleri
seni sevindirir mi?" dedi ve onu şiddetli bir dille tenkit etti. Evinde
oturmadan dışarı çıktı. Bunun üzerine Hz. Fatıma hemen o gerdanlığı sattı ve
parasıyla bir köle satın alarak azad etti. Bu haber Hz. Peygamber'in kulağına
gidince, "Fatma'yı ateşten kurtaran Allah'a hamd olsun" dedi.[105]
c) Hz.
Peygamber'in hanımı Ümmü Seleme şöyle anlatıyor:
Boynuma altın
arpalıklar takıp, Hz. Peygamber'in odasına girdim. Benden yüzünü çevirince;
"Ey Allah'ın Rasûlü! Ziynetlerime bakmak istemez misin?" dedim. O
da; "Ben zaten seni ziynetlerinden yüz çeviriyorum" diye cevap verdi.
Bunun üzerine derhal o gerdanlığı boynumdan çıkardım. İşte o zaman Rasû-lullah
bana baktı.
Râvinin [106]başkalarından
rivayetine göre Hz. Peygamber, Ümmü Seleme'ye şöyle demiştir: "Siz kadınların
gümüşten yapılmış, zaferanla boyanmış gerdanlık ve küpeler takınmasının size
bir zararı yok ki!"[107]
40. Kadınlarla İyi Geçirilmelidir
Allah'ın kadınlara
helâl ettiği şeylerden onları martrum etmemek ve mümkün olduğu kadar onlarla
iyi geçinmek vaciptir. Bu konuda birçok hadis vardır.
"En hayırlınız
ailesine karşı en iyi olanınızdtr:. Ben aileme (iyi davranmak hususunda) en mu
müstesnadır. Eğer böyle bir hareket yaparlarsa, yataklarınızı ayırın, olmazsa
(hafifçe) dövebilirsiniz. Fakat size itaat ederlerse, sırf onlara kötülük
yapmak için başka yollara tevessül etmeyin. İyi dilin ki sizin kadınlarınız
üzerinde, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin onların
üzerinizdeki hakkınız, istemediğiniz kimselere yataklarını çiğnetmemeleri,
evlerinize sokmamalarıdır. İyi bilin ki onların sizin üzerinizdeki hakları,
kendilerine yiyecekleri ve giyecekleri hususunda- iyi davranmanız ve kolaylık
göstermeniz[108]
"Hiç bir mümin
erkek, mümin bir kadından nefet etmesin. Çünkü bir ahlakını beğenmese bile, diğer
ıbir ahlâkını beğenir. [109]
Veda hutbesinde
söylenilmiş olan şu mübarek sözlere iyice dikkat edilmelidir.
Kadınlarınıza iyi
davranın. Çünkü onlar sizin yardîmeılarınızdır. Elinizde bundan başka bir hak
yoktur. Ancak açıkça bir fuhuş(kötülük) yapmaları.
"Müminlerin iman
bakımından en kâmili, ahlaken en iyi olanıdır. Müminlerin en hayırlısı
hanımına en hayırlı
e) Hz. Aişe
şöyle anlatmaktadır.
Bayram günü Habeşliler
mescidde mızraklany-la oynarlarken Hz. Peygamber beni çağırdı ve onlara bakmak
isteyip-istemediğimi sordu. Bakmak istediğimi söyleyince, beni arkasına
çıkardı, onları görebilmem için başını eğdi ve omuzlarının üzerinden
oynayanları seyrettim.
Hz. Peygamber "Ey
Erfedeoğullan! Devam edin!..." diye bağırdı. Ben de doyuncaya kadar onları
seyrettim. O gün onlar; "Ya Eba'l-Kasım! -Sen ne güzelsin..." diye
bir şiir okudular.
Bir rivayete göre;
"Usanıncaya kadar baktım. Hz. Peygamber bana "yeter mi?" diye
sorunca da "evet" dedim. "Öyleyse gidebilirsin" diye
buyurdu". Başka bir rivayete göre, "Obana "yeter mi?" diye
sorunca, acele etmemesini söyledim. Bir süre sonra, tekrar 'yeter mi!' diye
sordu. Ben yine acele etmemesini söyledim".
Hz. Aişe şöyle
demiştir:
Onlara bakma meraklısı
değildim. Fakat Hz. Peygamber'in diğer hanımlarının,genç ve güzel olduğumdan
dolayı, Hz. Peygamber'in beni ne kadar sevdiğini ve benim onun yanında ne
derece kıymetli olduğumu görmeleri hoşuma gidiyordu!
Eğlenceye düşkün bir
hanımın hâlini artık siz takdir edin!
Hz.Aişe'nin
naklettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Bunu yapmamın
nedeni, yahudilerin dinimizde ne denli genişlik olduğunu bilmeleridir.[110]
d) Hz.
Aişe'den şöyle rivayet edilmektedir:
Tebûk (veya Hayber)
seferinden döndüğünde, Hz. Peygamber, Hz. Aişe'nin sofrasında yayılı bir örtü
gördü. Rüzgâr perdeyi kaldırınca, Hz. Aişe'nin oyuncak bebekleri göründü. Hz.
Peygamber; "EyAişe! Bunlar nedir?" diye sorunca, Hz. Aişe;
"Kızlarım!" diye cevap verdi. Onların aralarında iki kanatlı bir at
resmi bulunuyordu. Hz. Peygamber; "Aralarındagördüğüm bu şey nedir?"
diye sorunca, Hz. Aişe, "Bu attır" dedi. Hz. Peygamber;
"Busırtındakiler nedir?"dedi. Hz. Aişe de; "İki kanadıdır"
diye cevap verdi. Hz. Peygamber; "Hiçatın kanadı olur mu?" diye
sorunca Hz. Aişe, "Sen Hz. Süleyman'ın birkaç kanatlı bir atı olduğunu
hiç duymadın mı!" dedi.
Hz. Aişe diyor ki,
"Bu sözüm üzerine Hz. Peygamber, dişlerini görebileceğim kadar güldü.[111]
g) Hz. Aişe
şöyle anlatmaktadır:
Hz. Peygamber ile
sefere çıkmıştım ve daha o zamanlar gencecik bir kızdım. Hz. Peygamber ashabına,
"Siz ilerleyin" diye emretti ve onlar ilerledikten sonra bana,
"Haydi gel yarışalım" dedi. Yarıştık ve onu geçtim.
Başka bir defasında,
yine birlikte sefere çıkmıştık. Ashaba uzaklaşmaları için emir verdi ve bana
"Haydi gel yarışalım" dedi. Ben daha önceki yarışmamızı unutmuştum
ve bir hayli de şişmanlamıştım. Kendisine "Ey Allah'ın Rasûlü! Bu durumda
seninle nasıl yarışabilirim?" dedimse de, yarışmak için ısrar etti.
Yarıştık ve bu sefer o geçti. Sonra da, "Bu beni geçmenin karşılığı
olsun" dedi.[112]
h) Yine Hz,
Aişe şöyle anlatmaktadır.
Hz. Peygamber ben
faayızlı olduğum halde bana su kabını getirir ve ben içtikten sonra mübarek ağzını
tam ağzımın değdiği yere koyarak, suyu içerdi.
Ben kemiği elime alıp
yerdim. Onu elimden alırdı ve ısırdığım yere ağzını koyarak o da oradan yerdi.[113]
41. Eşlere Tavsiyeler
Bu risalemizin sonunda
müslüman eşlere aşağıda zikredilen tavsiyeleri yapmayı kaçınılmaz bir görev addederim!
a) Müslüman
eşler, taat ve ibadetlerde bulunsunlar. Allah'ın ve Rasûlü'nün kelâmında sabit
olan hükümlere uyup, insanların hayatlarında yer etmiş olan hiçbir âdet, örf
ve geleneği Allah ve Rasûlü'nün kelâmından üstün tutmasınlar! Çünkü Allah
Teâlâ, Kur'-an'da şöyle buyurmaktadır:
"Allah ve Rasûlü
bir işte hüküm verdiği zaman, gerek mümin erkeğe, gerekse mümin kadına, o işte
muhayyerlik hakkı yoktur. K'm A ilah 'a ve Rasûlü 'ne karşı gelirse, muhakkak
ki o apaç.': bir dalâlete düşmüştür" (Ahzab: 36)
b) Eşlerin
herbiri, Allah tarafından birbirlerine yükletilmiş vazifelere ve haklara
riayet etmelidir. Örneğin kadınlar, bütün haklarda erkeklerle eşitlik
istememelidirler! Erkekler de ailenin reisi seçilmiş olmalarını istismar
ederek, haksız yere hanımlarını dövmemeli, onlara zulmetmemelidir. Çünkü Allah Teâlâ,
Kur'an'da şöyle buyurmaktadır:
Erkeklerin meşru
şekilde kadınlar üzerinde haklan bulunduğu gibi, kadınların da erkekler
üzerinde hakları vardır. Yalnız erkekler onların üzerinde bir derece
(üstünlüğe) sahiptirler. Allah Aziz'dir, Hakîm'dir. (Bakara: 228)
"Allah insanları
birbirinden üstün kıldığından . ve mallarından harcadıklarından dolayı erkekler
kadınlar üzerinde yöneticidirler. Bu bakımdan saliha kadınlar itaatkâr olup,
Allah 'in kendilerini korumasına karşılık kendileri de gizliyi korurlar
(kocalarına gizli gizli ihanet etmezler). Dikkafalılık, şirretlik etmelerinden
korktuğunuz kadınlara öğüt verin, onları yataklardan ayırın ve (yola
gelmezlerse) onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine
başka bir yol aramayın. Çünkü Allah yücedir, büyüktür. (Nisa: 34)
Muaviye b. Hayde
(r.a), Hz. Peygamber'e (s.a); "Ey Allah 'in Rasûlü! Hanımlarımızın biz
erkekler üzerindeki hakları nedir?" diye sorduğunda, Hz. Peygamber şöyle
cevap verir:
"Yediğinden
yedirmek, giydiğinden giydirmek.
"Allah senin
yüzünü kara etsin " dememek ve ona vurmamak. Ona kızdığında yine aynı
çatı altında bırakmak. (Yani ne onu başka bir eve gönder ne de kendin git).
Bütün bunları nasıl yapabilirsin? Elbette ki yapamazsın! Çünkü aranızda helâl
olarak münasebet vuku bulmuştur. (Ancak itaatsizlik ermeleri müstesna!).[114]
Eşler bu hakları
bilip, uyguladığında Allah Tcâlâ kendilerine güzel bir hayat ihsan eder ve
birlikte oldukça refah ve saadet içinde yaşarlar. Nitekim Allah Teâlâ şöyle
buyurmuştur:
"Erkek veya kadın
kim mümin olarak salih amellerde bulunursa, hiç kuşkusuz onu (dünyada) çok güzel
bir hayat ile yaşatır ve (böyle kimselere) yaptıklarından daha güzeliyie
mükâfatlarım veririz!'1 (Nahl: 97)
c) Kadın
-özellikle- gücünün yettiği hususlarda kocasına itaat etmelidir. Daha önce
naklettiğimiz iki ayetten de (Bakara: 228, Nisa: 34) anlaşılacağı gibi erkekler
kadınlardan üstün kılınmışlardır. Ayrıca bu anlamı teyid eden birçok sahih
hadis vardır. Bu hadisler "Kadın hakları"nm ne olduğunu açıkça
belirtmektedirler. Kocaya nasıl itaat edileceği, hangi durumlarda karşı gelinebileceği
belirtilmişiir. Günümüzün kadınlarının ibret almaları için, bu hadisleri
nakletmekte büyük yararlar vardır. Nitekim Allah Teâlâ: "Öğüt ver; zira
öğüt müminlere yarar verir" buyurmuştur.
1)
"Kadın kocası hazır olduğunda, ondan izin almaksızın (nafile) oruç
tutamaz. Kocasının izni olmaksızın hiç kimsenin eve girmesine müsaade edemez.[115]
2)
"Koca; hanımım yatağa çağırdığında, kadın gelmez ve kocası kendisine
dargın olarak yatarsa melekler o kadına sabaha kadar lanet ederler".
Başka bir rivayette:
"Kocasına dönene kadar"'şeklindedir.
Bir rivayette ise şu
farklılık vardır: "Kocası kendisini affedinceye kadar. [116]
3)
"Muhammed'in nefsini elinde tutan
Allah'a yemin ederim
ki, kadın kocasının hakkını eda etmedikçe, Rabbinin hakkını eda edemez. Şayet
devenin sırtındaki eğeri üstünde olsa bile, kocası kendisini istediğinde yine
icabet etmelidir.[117]
4)
"Kadın kocasına dünyada eziyet verdiğinde, o kocanın cennett hazırlanmış
olan hurisi şöyle der: Ey kadın! Allah seni kahretsin. O senin yanında misafirdir.
Belki de o yakında senden ayrılıp bize gelecektir. (O halde ona eziyet etme!). [118]
5) Husayn b.
Muhsan, halasının kendisine şöyle dediğini nakleder:
Bazı ihtiyaçlarım için
Hz. Peygamber'e gittiğimde, bana kocam olup-olmadığını sordu. Ben olduğunu
söyleyince; "Ona nasıl davranıyorsun, itaat ediyor musun?" dedi. Ben
de dedim ki, "Kocama ancak gücüm yettiği hususlarda itaat
edebiliyorum". Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle dedi: "Nerede olursan
ol, ona hakkını ver. Çünkü o senin hem cennetin hem de cehennemindir.[119]
6)
"Kadın beş vakit namazını kılar, zinadan kaçınır ve kocasına itaat
ederse, cennete dilediği kapıdan girer. [120]
''Hadis-i Şeriflere
Göre Evlenme Âdabı" isimli risalemiz, Allah'ın lütuf ve yardımlarıyla
böylece sona ermiştir!
Ey Allahim! Sana hamdu
senalar ederim. Seii her türlü ortaktan münezzehsin. Senin varlığına ve birliğine
şehadet ederim. Sen bağışlanmak için sana müracaat edenleri affedersin. Bizi
de affeyîe!... (Amin)[121]
[1] Bu hadis, İmam Ahmed ve Taberâni tarafından
"Hasen" bir senedle, îbn Hibban tarafından ise "Sahih" bir
senedle nakledilmiştir.
[2] Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 7-8.
[3] Müsned-i Ahmed, 6AU8, 452, 453, 458. Taberâni'nin,
Mu'cem'us-Sagir ve Mu'cem'ul-Kebir'indc Unıeys km Esma'dan rivayet ettiği
hadiste, bu hadisin delilleri vardır. Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre
Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 11-12.
[4] Buhari; P.fani-İbad, sh: 77,..Ebu Davud, 1/336, İbn
Mâce, 1/592, Hâkim, 2/185, Beyhaki. 7/148 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere
Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 12-13.
[5] Eser" kelimesi sahabî sözü veya fiili
anlamındadır. Bazen hadis-i .şerif manasında da kullanılır.
[6] İbn Ebi Şeybe, Musannef, 7/50, İbn Hacers İsabe
[7] Taberânî, 2/21-23, İbn Ebi Şeybe, 7/60, Taberânî,
el-Evsat, 2/166 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan
Yayınları: 13-15.
[8] Buhari,
9/187, Nesâî dışındaki
Sünen'ler, Taberanî, 3/151-152
Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 15.
[9] Buiıari, 8/154, Müslim, 4/156, Nesâî, tşret'u-Nisa/76,
Bey-haki, 7/195, Vahidi sh: 53
[10] Ebu Davud, 1/377, Hâkim, 2/195, 279, Beyhakî, 7/195,
Vahidi, Esbab'un-Nüzul Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 15-18.
[11] Müsned-i Ahmed, 6/305, 318, Tirmizi, 3/75, Beyhakî,
7/195
[12] Nesâî, el-îşret, 76/2,xTabaranî, 3/156, Vahidî, sh: 53
[13] İmam Şafii, 2/260, Beyhaki, 7/196, Tahavi, 2/25,
Nesâî, 2/76-77-Ibn Hibban ile İbn Haznı bu hadisin sahih olduğunu
söylemişlerdir.
[14] Nesâî, İbn Dakîk lyd
[15] Nesâî eI-îşrei/78, Tirmizi İbn Mâce. Ebû Davud,
Dârimî, Müsned-i Ahmed. Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 18-21.
[16] Müslim, 1/171, İbn Ebi Şeybe, Musannef, 1/51, Müsned-İ
Ahmed, 3/28, EbuDavud, 2/16 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 21-22.
[17] Bu hadis, Ebu Davud, Nesâî ve Taberânî tarafından
hasen bir senedle rivayet edilmiştir. Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre
Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 22.
[18] Buhari, Müslim, Ebu Avane; Eşlerin Birlikte Yıkanması
Bâbi. Bu hadis, aynı zamanda eşlerin birbirlerinin mahrem yerlerine
bakmalarının helâl olduğuna delâlet etmektedir.
[19] Sünen sahiplerinden sadece Nesâİ rivayet etmiştir,
1/76 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları:
23-24.
[20] Sahihu Süneni Ebi Davud, Hadis no: 218, (Haz.
Nasurid-din Elbanî) Lııhari, Müslim, Ebu Avane. (Burada söz konusu edilen
abdest vacip değil, sünnettir)
[21] Üç Sünen sahibi
(18/a) Ebu Davud
(18/b) Müslim, Ebu Avane, Beyhaki. Bu hadis, abdestin vacip olmadığına
delildir.
[22] Ebu Davud, 2/192-193, Müsned-i Ahmed, Tahavî,
Beyha-ki, Taberânî, Mu'cem'ul-Kebir, 3/143 (îbn Abbas'tan). Tirmizi bu hadisin
sahih olduğunu söylemiştir. Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 24-26.
[23] İbn Hibban, Îbn Huzeyme'ye nispeten Zehebî, Telhis
[24] İbn Ebi Şeybe, 1/45, Nesâî dışında diğer sünen
sahipleri, Tahavî, Tayalasî, İmam Ahmed, Beyhakî ve Hakîm
[25] Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 26.
[26] Beyhaki, 1/200 (Assam b. Ali tankıyla). Hafız İbn
Hacer "Feth"de senedinin hasen olduğunu söylemiştir, (1/313)
Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 27.
[27] Müslim, 1/171, EbuAvane. 1/278, Müsned-i Ahmet,
6/73,149 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan
Yayınları: 27-28.
[28] Bu hadis sahilidir ve bütün Sünen sahipleri "e
başkaları da rivayet etmiştir.
[29] Müslim, Ebu Avane, Sahîhu Sünen-i Ebî Davud, Hadis No:
250 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları:
28-30.
[30] Bütün Sünen sahipleri, Taberânî, İbn'ul-Arabî, Dârimî,
Hakim ve Beyhakî
[31] Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 30.
[32] Bu, Hz. Enes'in rivayet ettiği 14. deki hadisin bir
kısmıdır.
[33] Buhari, Müslim, Ebu Avane, Ebu Davud
[34] Ebu Davud, Hadis No: 262 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i
Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 31-32.
[35] Şafii (r.a) yıkanmanın şar! olduğu görüşündedir. Ona
göre, hayızdan yeni çıkmış ve henüz yıkanmamış bir kadına kocasının yaklaşması
haramdır. İmam Ebu Hanife'ye göre, kadının hayız süresi 10 gün sürdükten
sonra, kadın hayızdan çıkarsa, yıkanmadan da kocası ona yaklaşabilir.
[36] İbn Hazm'a göre, abdest almak temizlik demektir. Bütün
bedenin yıkanması da temizliktir. Hayızdan kesilen kadın bunlardan hangisini
yaparsa koasma helâl olur. Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 32.
[37] Buhari, 9/250, Müslim, 4/160, Tirmizi, 2/193
[38] Nesâî, İşret'un-Nisa, Ebu Davud, 1/238, Tahavî,
el-Müşkil, 2/371, Tirmizi, 2/193, Müsned-i Ahmed, 3/33, 51, 53
[39] Müslim, 4/160, Ebu Davud, 1/339, Beyhaki, 7/229,
Miisned-i Ahmed, 3/312, 386 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 32-34
[40] Ebu
Davud, 1/320, Nesâî,
2/71., el-Mehamilî, 7/152, Müsned-i Ahmed, 3/158
[41] Müslim, 4/161, Tahavî, el-Müşkil, 2/370, Müsned-i
Ahmed, 6/361, 434, Beyhaki, 7/231
[42] Müslim, 4/158-159, Nesâî, 1/82, Buhari, 9/251-252
Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları:
34-36.
[43] Müslim, 3/82, Nesâî, 2/78; (Îşret'un-Nîsa), Müsned-i
Ah-med, 5/167,168, 178. İmam Suyutî; "Hiçbir niyet olmasa dahi cima'
sadakadır" demiştir.(İzkâr'ul-Ezkâr). Nitekim hadisten anlaşılan budur.
Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları:
36-37.
[44] Nesâî, el-Velîme, 2/26, senedi sahihtir. Nasıruddin
Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 37-38.
[45] Hakim, 4/288, Tirmizi, Nesâî, Ahmed, 3/339
[46] İmam Ahmed, (Biri sahih iki isnadla rivayet
edilmiştir).
[47] Nesâî dışındaki Sünen'ler, Darİmi, Ahmed, Tayalasi, Hakim,
Begavi Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan
Yayınları: 38-40.
[48] Ibn Ebi Şeybe 7/67, Müslim, 4/157, Müsned-i Ahmed,
3/69, Ebu Nuaym
[49] İmam Ahmed, Ebu Davud, 1/339 ve Beyhâki Nasıruddin
Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 40-41.
[50] Müsned-i Ahmed,
5/359, Taberâni, 1/112, Tâhavî,
el-Müşkil, 4/144, 145 Nasıruddin Elbani,
Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 42.
[51] Buhari, 9/189-194, Beyhakî, 7/260
[52] Ebu Ya'la, 9/199, Buhari 7/387
[53] Ebu Davud, Tirmizi, Hakim, 4/128
[54] Buhari, 4/232, 7/89, 9/95, 190, 192, Nesâî, 2/94, İbn
Sa'd, 3/2;77, Beyhaki, 7/258, Müsned-i Ahmed, 3/165, 190
[55] Buhari, 7/192, Müslim, 4/149, Ebu Davud, 2/137, İbn Mâce,
1/590, Müsned-i Ahmed, 3/98, 105, 163 ve 172 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i
Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 42-46.
[56] Buhari, 7/387, Müslim, 4/147, Nesâî, 2/93, Beyhaki,
7/259, Müsned-i Ahmed, 3/259, 264 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre
Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 46-47.
[57] Buhari, Müslim, Müsned-i Ahmed^/102, 195,Beyhakî,
7/259 48 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan
Yayınları: 47-48.
[58] Müslim, 4/154, Beyhakî, 7/262 Nasıruddin Elbani,
Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 48-49.
[59] Buhari, 9/198, Abd b. Humeyd, Müntehab, 65/1
[60] Buhari, 9/198, Müslim, 4/152, Müsned-i Ahmed, Beyhakî
7/262 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan
Yayınları: 49.
[61] Müslim, 4/153, Müsned-i Ahmed, 2/507, Beyhaki, 7/263,
Taberânî, 3/83
[62] Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 49-50.
[63] Müslim, imam Ahmed, 3/392. Nevevî şöyle der:
"Eğer davetli kişinin orucu nafile ise ve onun yememesi davet sahibini üzüyorsa
orucunu bozması efdaldir". Bu görüş İbn Tey-miye'nin eUFeteva adlı
eserinde de zikredilmiştir. 4/143
[64] Hakim, 1/439, Beyhakî, 4/276 Nasıruddin Elbani,
Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 50-51.
[65] Beyhakî, 4/279, Taberânî, el-Evsat. 1/132
[66] Buhari, 4/170-171, Tirmizî, 3/290, Beyhakî, 4/276
Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları:
51-53.
[67] İbn Mâce, 2/323
[68] Buharı,
9/204, 10/319-320, Müslim,
61/160, Tayalasî, 1/358-359
[69] Beyhakî, 7/268
[70] Beyhakî, Hafız İbn Hacer, Feth'ul-Bâri, 9/204
Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları:
53-56.
[71] İbn Ebî Şeybe, 10/258, Müslim 6/122, Ebu Davud, 2/135,
Tirmizî, 4/281
[72] Müslim, 6/128-129, Müsned-i Ahmed, 6/2-5, Tirmizi,
3/394
[73] Müsned-i Ahmed, 3/138, Ebu Ali es-Seffar, 11/1
[74] Buhari, 9/423, Müslim, 4/176
[75] Hz. Peygamber'in kızının düğün yemeğindeki, yemeğin
miktarına dikkat edilmelidir! (Çev.)
[76] Taberânî, el-Kebir, 1/112
[77] Buharı, 9/182, Müslim, 4/142, Beyhakî, 7/149
[78] EbuDavud, 1/332, Tirmizi, 2/171, Darimi, 2/134,
İbnMâce, 1/289, Ahmed, 2/38 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 56-64.
[79] İbn Ebi Şeybe, 7/52 Ncsâî, 2/91, İbn Mâce, 1/589 Darimî ; 2/134 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i
Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 64-65.
[80] Buhari, 9/200, 205, 206, Müslim, 6/103, İbn Mâce,
1/590 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan
Yayınları: 65-66.
[81] Buhari, 2/352, 9/166-167, Beyhakî, 7/288-289, Müsned-i
Ahmed, 6/359-360
[82] Buhari, 9/184-185, Beyhakî, 7/288, Hakim, 2/184
[83] Taberanî, es-Sagir, sh: 69, Hakim, 2/184/185, Beyhakî,
7/289, Hâkim, bu hadisin Müslim'in şartına göre sahih olduğunu, söylemiştir.
[84] Hakim, Beyhakî, Nesâî, 2/93, Tayalasî, 1221. (Defin
naşı! çalındığı, cariyelerin buluğ çağında olupolmadiğı hususlarında ihtilaf
edilmiştir. Doğru olanı banlardan sakınmaktır). Çev.
[85] Nesâî, 2/91, Tirmizi, 2/170
[86] Taberanî, 69/1, Makdisî, 150/1 Nasıruddin Elbani,
Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 66-69.
[87] Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 69-70.
[88] Buhari, 1/317, 318, Müsüm, 6/157, Müsned-i Ahmed,
6/229, 281
[89] Ebu Davud, 2/189, Nesâî, 2/302, Tirmizi, 4/21,
Müsned-i Ahmed, 2/305 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı,
Arslan Yayınları: 70-72.
[90] Müslim, 6/158, Ebu Avane, 8/253, Müsned-i Ahmed, 6/247
.
[91] Taberânî, 1/12, Begavî, 3/24 Nasıruddin Elbani,
Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 72-74..
[92] Buhari, 10/306, 310, 311, 312, Müslim, 6/166-167, Ebu
Da-vud, 2/191, Tirmizi, 3/16, Darimî, 2/289, Müsned-i Ahmed, hadis no, 4129
Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları:
74-75.
[93] Buhari, 10/276, 387, Müslim, 1/153, Ebu Davud, 2/194,
Ne-sâî, 1/7
[94] Müslim, 1/153, Ebu Avane, 1/190, Ebu Davud, 2/195 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre
Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 75-76.
[95] Buharı, 10/289, Müslim, 1/153, Ebu Avane, 1/189
[96] Müslim ve Ebu Avane, (Ebu Hüreyre'den naklen)
[97] Buharı, 10/274, (İbn Abbas'tan naklen)
[98] Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 76-78.
[99] Buhari, 10/259, Müslim, 6/135, Müsned-i Ahmed, 4/287
[100] Müslim, 6/149, Taberânî, 3/150
[101] Nesâî, 2/288, Müsned-i Ahmed, 4/195
[102] İbn Kayyım, el-İ'lam, 3/4İ2 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i
Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 78-80.
[103] Bu görüş, dört mezhebe de muhaliftir. Çünkü dört mezhebe
göre de altın kadınlara helâldir. (Çev.)
[104] Ebtı Davud, 2/199, Müsned-i Ahmed, 2/378
[105] Nesâî, 2/84-285, Tâyalasî, 1/354
[106] (Râvî; Ata b. Ebî Rebah)
[107] Müsned-i Ahmed, 6/315 Nasıruddin Elbani, Hadîs-i
Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 81-83.
[108] Müslim, 4/178, 179
[109] Tirmizi, 2/204, Müsncd-i Ahmeri, 2/250, 472
[110] Buharı, Müslîm, Nesâı, Tayalasî, Müsned-i Ahmed,
[111] Ebu Davud, 2/305, Nesâî, Îşret'un-Nîsa, 1/75
[112] Humeydî, Ebu Davud, 1/403, Nesâî, îşret'un Nîsa, 74/1,
İbn Mâce, 1/610
[113] Müslim, 1/168-169, Müsned-i Ahmed, 6/62 Nasıruddin
Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları: 84-90.
[114] Ebu Davud, 1/334, Hâkim, 2/187-5/3,5
[115] Buharı, 4/242, 243, Müslim, 3/91
[116] Buhari, 4/241, Müslim, 4/157
[117] İbn Mâce, 1/570, 438, Müsned-i Ahmed, 4/381
[118] Tirmizi, 2/208, İbn Mâce, 1/621
[119] İbn Ebi Şeybe, 7/47, Nesâî, İşret'un-Nisa, Müsned-i
Ahmed, 4/341, Taberânî, Hakim, Beyhakî
[120] Taberânî, el-Evsat, 2/169
[121] Nasıruddin Elbani, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme
Adabı, Arslan Yayınları: 90-95.