1- İslâm dini tevhid dinidir. Bu yüzden tek olan yaratıcının varlığına inanmak, aklı olan her insanın kabul edeceği şeydir. Bu yaratıcı ayrıca kurban, adak ve dua gibi ibadetlerin sadece kendisine yapılmasını hak eden ilâhtır. Çünkü Rasulullah sallailahu aleyhi ve sellem: "Dua, ibadetin ta kendisidir" diye buyurmuştur. Bu yüzden Allah'tan başkasına dua edip yalvarmak asla caiz değildir.
2- İslâm birleştirici bir dindir, ayrımcılık yapmaz.
İslâm'a göre bütün peygamberler insanların hayatlarını düzenlemek ve onların
kurtuluşu için gönderilmiştir. Muhammed sallaflahu aleyhi ve sellem de onların
sonuncusudur. O'nun şeraiti Allah'ın emri ile kendinden önceki şeraitlerin
(Yahudilik ve Hıristiyanlık) hükmünü yürürlükten kaldırmıştır. Allah O'nunla
insanları, sonradan değiştirilmiş bozuk dinlerden kurtarıp, hiçbir şekilde
değişikliğe uğramayan ve herkese eşit muamelede bulunan İslâm dinine katması
için göndermiştir.
3- İslâm dinini öğrenmek çok kolaydır.
Çünkü İslâm'da bozuk inanç ve hurafeler yoktur. Her zaman ve mekânda
uygulanabilen tek din İslâm'dır.
4- İslâm madde ve ruhu tam olarak birbirinden ayırmaz.
Aksine hayata bu ikisinden oluşan bir bütün olarak bakar ve birini alıp
diğerini ihmal etmez.
5- İslâm, Müslümanlar arasında kardeşlik ve ruh
birliğini sağlamlaştırır. Irk ve bölge farklılığını kabul etmez. Nitekim
Kur'an'da şöyle buyurulmuştur: "Sizin Allah katında en değerli olanınız,
O'ndan en çok korkanınızdır."
6- İslâm'da ne dini hakir gören diktatörlük, ne
de kabullenilmesi zor görüşleri tasdik etmek yoktur. İslâm'da her insan
Kur'an ve hadisleri okur, selefin görüşlerini alır ve sonra bunu hayatında
uygular.
İslâm,
Hayatın Bütününü Kaplayan Bir Sistemdir
1-
İslâm, insan hayatının ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal alanlarındaki
bütün problemlerini çözerek ona doğru yolu gösteren bir sistemdir.
2- İslâm, insan hayatını düzene koyar.
Bundaki temel unsur, vakti düzenlemesidir. Müslümani dünya ve ahiret hayatında başarılı
kılan tek amil İslâm'dır.
3- İslâm, dini kanunları uygulamadan önce itikadî
düşünceye öncelik verir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
Mekke'de önce tevhidî düşünce üzerinde durmuş, Medine'ye hicret ettikten sonra
İslâm Devleti'ni kurarak dinî hükümleri uygulamıştır.
4- İslâm, ilim öğrenmeye davet eder ve faydalı
ilmin gelişmesine destek verir.
5- İslâm, dolandırıcılık ve fahiş fiyatla
kazanılan malı değil, doğru yoldan kazanılan malı helal sayar ve helal
yoldan kazanılan maldan fakirlere vermeyi ve Allah yolunda harcamayı teşvik
eder. Kanunlarını Allah'ın koyduğu şeraitten alan İslâm ümmeti içinde sosyal
adalet ancak bu şekilde gerçekleşir. Nitekim hadiste şöyle geçmektedir:
"En iyi mal, kişinin helal yoldan kazandığı maldır."
6- İslâm, cihad ve özgürlük dinidir. İslâm,
her müslumana malıyla ve maneviyatıyla dine yardımcı olmasını farz kılar. İslâm
bir özgürlük dinidir ve her müslümanın İslâm gölgesinde hür ve mutlu olarak
yaşamasını, bu dünyaya karşılık ahiret hayatını tercih etmesini ister.
7- İslâm, sabit ve donuk fikri ortadan kaldırır.
İslâm'da, dinî kurallara aykırı olmamak şartıyla hür düşünce yapısını
geliştirme ve fikir üretme vardır. Bid'at, hurafe ve uydurma hadisler İslâm'ın
temiz güzelliğini çirkinleştirmiş, Müslümanların yeni fikirler üreterek
ilerlemelerine engel olmuştur.
İslâm'ın
Şartları
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyuruyor:"İslâm beş şey üzerine bina
olmuştur: 1- Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun
rasulü olduğuna tanıklık etmek: Allah'tan başka hakkıyla ibadet edilen bir
ilâh yoktur ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun dinini tebliğ etmek
için gönderilmiştir. 2- Namaz kılmak: Şartlarını yerine getirerek
huşu içinde kılmak. 3- Zekât vermek:. 4- Haccetmek: 5- Ramazan
orucunu tutmak:
İmanın Şartları: 1- Allah'a iman: 2- Meleklere
iman: 3- Kitaplara iman: 4- Rasûllere iman: 5-
Ahiret gününe iman: 6- Hayır ve şerri ile kadere iman:
"Dua,
İbadetin Ta Kendisidir" Tirmizî'nin
rivayet ettiği bu sahih hadis, duanın sadece Allah'a yapılan önemli bir ibadet
olduğunu gösterir. Bu anlamda Allah'tan ayrı olarak bir peygambere veya bir
evliyaya namaz kılmak caiz olmadığı gibi yine bir peygamber veya evliyaya dua
edilerek onlardan yardım istenmez.
1- Bir Müslüman'ın niyetinde Allah'ın yardım
ettiğine inanarak: "Medet yâ Rasûlallah, yardım eyle ey evliya zat!"
demesi, Allah'tan başkasına yapılan dua ve ibadettir. Bunun örneği Allah'a şirk
koşan şu adamın sözüne benzer: "Benim niyetim Allah'ın tek bir ilâh
olduğudur." Bu söz kabul edilemez. Çünkü onun bu sözü niyetine terstir.
Niyet olan inanç ile ağızdan çıkan sözün birbirine uyması gerekir. Yoksa bu,
şirk veya inkâr olur ki, bunu da Allah ancak tev-be ettikten sonra bağışlar.
2- Eğer bir Müslüman: "Benim niyetimde o peygamber
veya evliya beni Allah'a ulaştıran birer aracıdır. Nasıl ki ben, bir padişahın
huzuruna aracı olmaksızın çıkamıyorsam, aynı şekilde aracı olmadan Allah'ın
huzuruna da çıkamam" derse, yaratıcı olan Allah'ı, zalim olabilen bir
padişaha benzetmiş olur ki bu benzetme de küfürdür. Zira Allah Teala zatını,
sıfatlarını ve fiillerini mahlukata benzetmekten beri kılarak şöyle
buyurmaktadır:
"O'nun
benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir. Şura: 11. Bu âyete göre
Allah'ı mahlukata benzetmek şirk ve küfürdür. Peki nasıl oluyor da Allah'ı
zalim olabilen bir insana benzetiyorlar? Allah o zalimlerin söyledikleri
şeylerden münezzehtir, son derece yücedir ve uludur.
3- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında
yaşayan müşrikler de Allah'ın yaratıcı ve rızık veren olduğuna iman ediyor
bununla birlikte, fakat Allah'a yaklaşmak için put şeklinde canlandırdıkları
evliyaları aracı kılıp onlara dua ediyor ve onlardan yardım istiyorlardı.
Allah ise onların bu aracılığına razı olmuyor, aksine bunun küfür olduğunu
onlara şöyle buyurarak belirtiyordu:
"O'nu
bırakıp kendileri bir takım dostlar edinenler: 'Onlara sadece bizi Allah'a
yakınlaştırsınlar diye kulluk ediyoruz' derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri
şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı
kimseyi doğru yola iletmez."Zümer: 3
Oysa
Allah kullarına yakındır, onların dualarını işitir. Bunun için bir aracıya
ihtiyacı yoktur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır:"Kullarım sana,
beni sorarlarsa: Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine
karşılık veririm.Bakara: 186
4- Cahiliyye dönemindeki müşrikler ancak zor durumda
kaldıklarında tek olan Allah'a dua ederlerdi: "Her yerden onlara dalgalar
hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a
halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka
şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar."Yunus: 22
Mutlu
ve dertsiz oldukları zamanlarda ise putlarla temsil ettikleri evliyalara
yalvarmaktaydılar. İşte bu yüzden Kur'an onların kafir olduklarını
belirtmektedir.
Günümüzde
iyi hallerinde de zor durumlarında da Allah'tan ayrı olarak peygamber ve salih
kimselere dua edip yalvaran ve yardım isteyerek medet uman bazı Müslümanlara
ne demeli!!? Onlar Allah'ın şu âyetini okumuyorlar mı?:"Allahı bırakıp da
kıyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek şeylere yalvarandan daha sapık
kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvarmalarından habersizdirler. İnsanlar
bir araya toplandıkları zaman da, yalvardıklanna düşman kesilirler ve onlara
yaptıkları ibadetleri inkâr ederler."Ahkâf: 5-6
5- İnsanların bir çoğu Kur'an'da zikri geçen müşriklerin
taştan putlara yalvararak dua ettiklerini zannederler. Oysa bu yanlıştır. Çünkü
Kur'an'da adı geçen o putlar, daha önce hayatta yaşamış salih kimselerdir.
Buhârî,
"Dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Ved'den, Suvâ'dan,
Yeğus'tan, Ye'ûk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin" (Nuh: 23) âyeti hakkında
İbn Abbas radıyallahu anh'ın şöyle dediğini rivayet ediyor: "Bu isimler Nuh
(as)'in kavminde yaşamış saiih kimselerin adlarıdır. Bu kimseler ölünce,
Şeytan onlara oturdukları meclislerine putlar dikmelerini fısıldamış ve onlar
da bu putlara bu isimleri vermişlerdi. Böyle yaptılar. Önceleri onlara ibadet
etmiyorlardı. Daha sonra gelen nesillerde İlim ortadan kalkınca bunlara ibadet
etmeye başladılar."
6- Allah Teala, peygamber ve evliyalara dua ederek
yardım isteyenlerin yaptıklarını reddederek şöyle buyurmaktadır:
"De
ki: Allah'ı bırakıp da ilâh olduğunu ileri sürdüklerinize istediğiniz kadar
yalvann. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de
değiştirebilirler. Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine hangisi daha
yakın olacak diye vesile ararlar; O'nun rahmetini umarlar ve azabından
korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır." İsra:
56-57
İbn
Kesîr bu âyetin tefsiri hakkında özet olarak şöyle diyor: Bu âyet Allah'tan
ayrı olarak cinlere ibadet eden ve onlara dua ederek yardım isteyen bir grup
insan hakkında inmiştir. Bu cinler daha sonra Müslüman olmuştur. Başka bir
görüşe göre bu âyet insanlar içinde İsa (as) ve meleklere ibadet eden bir grup
hakkında inmiştir.Bu âyet Allah'ın dışında bir başkasından, ister peygamber
olsun ister evliya, dua ederek yardım istemeyi reddetmektedir.
7- Bazı insanlar, Allah'tan başkasından yardım istemeyi
caiz sayarak şöyle diyorlar: "Gerçekte kendisinden yardım istenilen
sadece Allah'tır. Peygamber veya evliyadan yardım istemek, aynı: "Bana
ilaç şifa verdi", "Beni doktor iyileştirdi" demek gibi mecaz anlamındadır."
Bu
söz Kur'an'da bulunan İbrahim aleyhisselam'ın şu sözü ile reddedilir:"Beni
yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur. Beni yediren ve içiren O'dur.
Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur."Şuarâ: 78-80
Bu
âyetlerin hepsinde hidayet, rızık ve şifayı verenin sadece Allah olduğu
bilinsin diye "O" zamiri ayrı nazil olarak vurguda bulunulmuştur.
İlaç şifa için bir sebeptir, yoksa şifa veren değildir.
8- İnsanlardan çoğu ölü kişiden yardım istemek ile
hayatta yaşayan kişiden yardım istemeyi ayırt edememektedir. Allah Teâlâ şöyle
buyuruyor:"Diriler ile ölüler bir olmaz."Fâtır: 22
"Kendi
tarafından olan, düşmana karşı ondan yardım istedi."Kasas:15
Buradaki
ikinci ayet düşmanına karşı korunmak için Musa aleyhisselam'dan yardım isteyen
kişiyi anlatmaktadır. Musa hayattadır ve ona yardım etmiştir. Ayetin
devamıysa şöyledir:"Musa da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep
oldu."
Ölülerden
yardım istemeye gelince, bu kesinlikle caiz değildir. Çünkü ölü kimse
kendisinden yardım isteyeni işitemez. Eğer işitse bile acizliğinden dolayı
yardım edemez. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:"Eğer onlara
yalvanrsaniz sizin yalvanmanızı işitmezler. İşitseler bile size cevap
veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koşmanızı
reddederler?" Fâtır: 14
(Bu
âyet ölülerden yardım istemenin şirk olduğunu açıkça beyân etmektedir.)
Allah
Teâlâ şöyle buyurmaktadır:"Allah'ın yanısıra yalvardıkları putlar hiçbir
şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır. Onlar diriler değil,
ölülerdir. Ne zaman diriltilecekler!-ni de bilmezler."Nahl: 20-21
9- Sahih hadislerde geçtiğine göre, insanlar kıyamet
günü peygamberlere gelip şefaatçi olmalarını isteyecekler. En sonunda Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip kurtulmaları için şefaatçi olmasını
isteyecekler. O da: "Bana şefaat etme hakkı verilmiştir" diyerek yüce
arşın altında secdeye kapanacak ve Allah'tan hesabın çabuk görülüp insanların
kurtulmalarını İsteyecektir.Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den istenilen
bu şefaat, O'nun diri olup insanlarla konuştuğu bu durumda olacaktır.
10- Diri kimseden yardım istemekle ölü kimseden yardım istemek
arasındaki farkı gösteren en büyük delil, kuraklık anında Hz. Ömer'in yaptığı
şeydir. O, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in amcası Abbas'tan kendileri
için dua etmesini istemiş, ama o an ahireîe intikal etmiş durumda bulunan
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den yardım istememiştir.
11- Tevessül ve istiğase arasında büyük fark
olmasına rağmen ilim iddiasında bulunan bazı kişiler tevessülü istiğase gibi
görmektedirler. Oysa doğru olan tevessül, Allah'a yaklaşmak için kendi yaptığı
ameli vasıta edinmektir. Şöyle denildiği gibi: "Allah'ım, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve selîem'e olan sevgimiz sebebiyle bizi zor durumdan
kurtar." İstiğase ise Allah dışında başkasından yardım istemektir.
Şöyle
denildiği gibi: "Ya Rasulullah, bizi zordurum-dan kurtar." Bu kişinin
kendi ameli olan Rasulullah sevgisi ile tevessül etmesidir. Ancak kendisi ile
hiçbir ilişiği olmayan ve kendi fiillerinden biri olamayacak bir şeyi vasıta
edinerek Allah'a dua edemez. Bu sö-zü söylemek caiz değildir, büyük şirktir.
Allah
Teâlâ şöyle buyurmaktadır:"Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar veremeyecek
şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden
olursun."Yunus: 106 (Ayette geçen zalimlerden kasıt, müşriklerdir.)
"De
ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam. De ki: Doğrusu
ben kendi başıma size ne zarar verme, ne de fayda sağlama gücüne
sahibim."Cin: 20-21
Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle buyurmaktadır: "Bir şey istediğinde
yalnız Allah'tan iste, yardım istediğinde de yalnız O'ndan iste."Tirmizî
Bizi
yaratan Allah, kalbimiz ile dua ve namazımız ile O'na daha iyi yönelelim diye,
kendisinin nerede olduğunu bilmemizi bize şart koşmuştur. Kim Rabbinin nerede
olduğunu bilmezse, ibadet edeceği yönü bilmeyen başıboş birisi gibi kalır ve
ibadetini hakkıyla yerine getiremez.
Allah'ın
uluvv (üstte olma, yukarda, yükseklerde, yücelerde bulunma) sıfatı, Kur'an ve
sahih hadislerde gelen işitme, görme, kelâm, nuzû! gibi diğer tüm sıfatlarını
içine alır. Çünkü kurtuluşa eren topluluk olan Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat
selefin akidesine göre Allah Teâlâ kitabında kendisini, Rasulü de hadislerinde
O'nu bize nasıl anlattı ise onlara tevile (aslî mânâlarından uzaklaştırıp
değiştirerek), tatile (geçersiz kılarak), teşbihe (kullarına benzetme) kaçmadan,
olduğu gibi iman etmek gerekir.
Allah
Teâlâ şöyle buyuruyor:"O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir,
görendir."Şuarâ:11
Sıfatlar
hakkında bilgi böyle olduğuna göre, Allah'ın uluvv sıfatı, O'nun zatını ifade
eder. Dolayısıyla Allah'ın varlığına iman ettiğimiz gibi, O'nun bu sıfatına da
iman etmemiz gerekir. Nitekim İmam Malik rahmetullahi aleyh, kendisine:
"Rahman, Arş'a istiva etti/tahta kuruldu."(Taha: 5) âyetinin mânâsı
sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: "İstiva bilinen bir şeydir. Fakat
nasıl olduğu anlaşılamaz. Buna iman etmek ise vaciptir."
İmam
Malikin bu sözüne bir bak! O, istivaya, yani uluvv (üstte olma) sıfatına
imanı her müslümana vacip kılıyor. Fakat bunun nasıl olduğunun meçhul olduğunu
ve Allah'tan başka kimsenin bilmediğini bize anlatıyor.
Her
kim, Kur'an'da ve hadislerde bulunan Allah'ın sıfatlarından bir sıfatı, meselâ
uluvv sıfatı ve O'nun gökte olduğunu inkâr ederse, bunun delili olan âyeti ve
hadisi inkâr etmiş olur. Çünkü bu sıfatlar Allah'ın kemâlini ve yüceliğini
ifade eder. Bunları Allah'ın zatından ayırmak asla caiz değildir.
Müslümanların
birçoğunun akidesini bozan felsefeden etkilenerek bu sıfatları aslî
mânâlarından uzaklaştırıp değiştiren sonradan gelen ve kendini ilme nisbet eden
bazı kişiler, Allah'ın kemâlini ifade eden bu sıfatları geçersiz kılma çabaları
onları en doğru, en sağlam ve en güvenilir yol olan selefin yolundan ayırmıştır.
Şu sözü söyleyen ne güzel söylemiş:
Her
hayır, selefin yoluna uymaktadır. Bütün şerler ise halefin bid'atlarındadır.
Bu
konunun özeti: Allah'ın Kur'an'da ve sahih hadislerde geçen her sıfatına iman
etmek vaciptir. Bu sıfatları ayırarak bazısına iman edip, bazısını gerçek
mânâsından uzaklaştırıp değiştirmek asla caiz değildir. Allah'ın işiten ve
gören olduğuna ve başka hiçbir şeyin bunlara benzemediğine iman eden kişi,
Allah'ın gökte olduğuna da iman etmelidir. (Yani kendi azametine yakışır ve
benzerinin olmayacağı şekilde semanın üstünde olmasına.)
Çünkü
bu sıfatların hepsi Allah'ın zatının kemâlini ifade etmektedir. Allah
Kur'an'da bu sıfatlarla kendisini tanımlamış, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
seîlem de hadislerde bunları açıklamıştır. Fıtrat-ı seîm ve aklı da bunu te'yid
etmektedir. İmam Buhâ-î'nin hocası Nuaym b. Hammad şöyle diyor: "Kim
Allah'ı mahlûkata benzetirse kafir olur. Kim Allah'ın kendisini vasfettiği
sıfatı kabul etmezse kafir olur. Allah'ın kendisini vasfettiği ve Rasulü'nün de
açıkladığı bu sıfatlar teşbih değildir."
İslâm'ı
Bozân Şeyler
Müslüman
bir kişi İslâmını bozan şeylerden,: herhangi birini dahi yaparsa şirk koşmuş
olur, amelleri boşa gider ve neticede ebedi ateşe girer. Allah' onun bu
günahını, ancak bir şartla affeder, o da ölmeden önce sadık bir şekilde tevbe
etmesidir.
1- Allah'tan başkasına dua etmek, yardım istemek.
Örneğin; peygamberlere, ölmüş evliyalara veya yaşayan ancak uzakta bulunan
kişilere dua edip yardım istemek gibi. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle
buyurmaktadır:"Allah'ın yanışım sana fayda veya zarar veremeyecek şeylere
yalvarma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden
olursun."Yunus:106 (Zalimlerden kasıt, müşriklerdir.)
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim Allah'tan başkasını
kendisine dua ettiği bir ilah edinerek ölürse cehenneme girer."
2- Kalbin Allah'ı ibadetler ile birlemeyi hoş karşılamaması.
Sadece Allah'a dua etmekten, O'ndan yardım istemekten nefret etmesi. Peygamber
veya ölmüş evliyalara yalvardiğmda ve onlardan yardım istediğinde kalbin mutlu
olması. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Allah,
tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalplerini sıkıntı basar.
Ama Allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler." Zümer: 45
3- Yatırlara ve evliyalara kurban kesmek. Allah Teâlâ
şöyle buyuruyor:
"Rabbin
için namaz kıl ve kurban kes."Kevser: 2
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Allah kendisinden başkasına
kurban kesene lanet eder.
4- Allah'tan başkası adına ibadet için ve yakınlığı
kazanmak için adak adamak. Adak sadece Allah'a adanır. Bu konuda Allah Teâlâ
şöyle buyuruyor:"Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana
adadım." Ali imran:35
5- İbadet ve Allah'a yaklaşmak amacıyla kabir
etrafında dönmek. Tavaf sadece Kabe etrafında yapılır. Allah Teâlâ şöyle
buyuruyor:"O Eski Ev'i (Kabe'yi) tavaf etsinler."Hac: 29
6- Allah'tan başkasına güvenmek ve tevekkül etmek.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"Eğer Allah'a teslim olduysanız, sadece O'na
güvenip dayanın."Yunus:84
7- Krallara, büyük kişilere veya ölülere ibadet
niyetiyle rüku ve secde etmek. Çünkü rüku ve secde yalnız Allah'a yapılır.
8- Dinde bilinmesi mecburi olan İslâm'ın veya
imanın şartlarından birini inkâr etmek.
9- İslam dinini veya İslâm'ın ibadet, ceza, ekonomi ve
yaşam tarzı olaraqk emrettiği şeylerden birini çirkin görmek ve beğenmemek.
Bu
konuda Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini
beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır."Muhammed:
9
10- Kur'an, hadis veya İslâmî hükümlerde alay etmek.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"De ki: "Allah ile, O'nun âyetleriyle ve
O'nun peygamberleriyle mi alay ediyorsunuz? Boşuna özür dilemeyin; çünkü siz
iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz." Tevbe: 65
11
- Kur'an'dan veya hadisten inkâr
edince dinden çıkmaya sebep olan bir şeyi şüpheye düşmeden kesin olarak inkâr
etmek.
12- Allah'a ve Rasulü'ne sövmek, dine lanet etmek,
bunlarla alay etmek veya tenkid etmek.
13- Kur'an ve sünnette bulunan Allah'ın isim, sıfat
ve fiillerinden herhangi birini bilerek inkâr etmek.
14- Allah'ın göndermiş olduğu peygamberlerinin aralarını
ayırarak hepsine iman etmemek. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"Allah'ın
peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız."
15- İslâm hükümlerinin geçerli olduğuna inanmamak
ve Allah'ın indirdiği ile hüküm vermemek. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"Kim
Allah'ın indirdiği hükümler ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta
kendileridir." Mâide: 44
16- İslâm'ın hükmüne razı olmamak, onun hükümleri
dışında hükümlere başvurmak veya İslâm'ın hükmüne karşı gönlünde bir sıkıntı
duymak. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: 38
"Hayır,
Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hsusunda seni hakem kılıp
sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam
manâsıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar. " Nisa:
65
17- Allah'tan başkasını yasamada yetkili görmek. Allah
Teâlâ şöyle buyuruyor: "Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini
getiren ortakları mı var?"Şura: 21
18-
Allah'ın helâl kıldığını haram, haram
kıldığını helâl saymak.(Zina, içki, faiz) Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"Allah
ticareti helâl, faizi haram kılmıştır." Bakara: 275
19- Dini yıkan akımlara inanmak. Meselâ: Komünizm,
Masonluk, sosyalizim, marksizim ve Irkçılık 9ibi. Allah Teâlâ şöyle
buyuruyor:"Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden
böyle bir din, asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden
olacaktır."Âl-i İmran: 35
20- İslâm'dan çıkıp başka bir dine girmek. Allah Teâlâ
şöyle buyuruyor:"Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak! ölürse,
onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider." Bakara:
217
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Sizden kim dinini
değiştirirse, onu öldürün."
21-Yahudi, hıristiyan ve dinsizlere yardımcı ol-; mak,
müslümanlara karşı onlarla işbirliği yapmak. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"Mü'minler
mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost ^dinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun
Allah katında hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelecek bir tehlikeden
sakınmanız başkadır."Âl-i İmrân: 28
22- Allah'ın varlığını inkâr eden ve Hz. Mu-hammed
sallallahu aleyhi ve sellem'e inanmayan ateistleri, yahudi ve hırıstiyanları
kâfir olarak görmemek. Çünkü Allah onları tekfir ederek şöyle
buyurdu:"Ehl-i Kitab ve müşriklerden olan inkarcılar, içinde ebedî olarak
kalacakları cehennem ateşindedirler."Beyyine: 6
23- Vahdet-i vücud inancına sahip olan bazı aşırı
tasavvufçuların: "Allah bütün varlıkların içindedir." Şeklindeki
sözleri. Nitekim onların şeyh-i ekber-leri şöyle diyor:Köpek ve domuz da bizim
ilâhımızdır Kilisedeki papaz da
Allah'tır.
Onların
lideri Hallac-ı Mansur ise: " Ene'l-Hakk: Ben Allah'ım" demiş,
alimler de onun kâfir olduğuna hüküm vererek boynunu vurmuşlardır.
24- Din ile dünya işlerinin ayrı olduğuna, dünyaya
ait işlere dinin karışamayacağına inanmak. Çünkü İslâm'da demokrasi yoktur.
Böyle bir şey Kur'an'ı ve hadisi inkâr etmek olur.
25- Bazı tasavvufçulann: "Allah, evliyadan
ku-tub olanlara bu dünyanın idaresini vermiştir" sözünü söylemeleri. Bu
söz şirktir, âyete terstir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"Göklerin ve yerin
idaresi Allah'ındır."Zümer: 63
26- İslâm'ı bozan bu şeyler, abdesti bozan
şeyler gibidir. Eğer Müslüman birisi bu maddelerden birini yaparsa hemen onu
terk edip, Allah'a tevbe etmeli ve İslâm'ını yenilemelidir. Yoksa işlediği
ameller boşa gider ve ebedî cehenneme girer. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Yemin
olsun ki, eğer Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda
kalanlardan olursun."Zümer: 65
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem de bize daima şu duayı okumamızı öğretmiştir:"Allah'ım!
Bilerek şirk koşmaktan sana sığınırız. Bilmediklerimiz için de senden
bağışlanma dileriz."