ORUCUN FAZİLETLERİ
Allâh’ın kitabında, O’na yakınlaşmak için oruç tutmaya teşvik eden ve faziletlerini beyan eden, muhkem ve açıklayıcı ayetler gelmiştir.
Örneğin bir ayette:( والصائمين والصائمات والحافظين فروجهم والحافظات والذاكرين الله
كثيرا والذاكرات أعد الله لهم مغفرة وأجرا عظيما )
( Oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan
erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allâh’ı çok zikreden erkekler ve
zikreden kadınlar varya; işte Allâh, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir
mükâfat hazırlamıştır) [Ahzâb: 35]
Yine Allâh şöyle buyurur:
( أن تصوموا خير لكم إن كنتم
تعلمون )
( Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır ) [Bakara: 184]
Allâh
Resûlü (s.a.s.) bir hadisinde, orucun şehvetlere karşı bir kalkan olduğunu
açıklamıştır:
( Ey gençler ! kimin evlenmeye gücü[1]
yeterse evlensin; çünkü evlilik gözü sakındırır ve ferci korur. Kimin de gücü
yetmez ise, oruç tutması gerekir, çünkü onun için bir kalkandır. )[2]
Müslüman kardeşim, bu hadisten orucun şehvetlere engel olduğu ve
hiddetini kestiği anlaşılmaktadır. Şehvetler ise, ateşe götürür; oruçta, ateşle
oruç tutanın arasına girmekle engel olur.
Dolayısıyla oruçun ateşe karşı bir kalkan olduğu, kulun onun ile
ateşten korunduğunu açıklayan hadisler gelmiştir. Allâh Resûlü (s.a.s.)
şöyle buyurur:
( Hangi kul Allâh yolunda bir gün oruç tutarsa; Allâh bu oruçla onun
yüzünü ateşten yetmiş sene uzaklaştırır.
)[3]
Başka bir hadiste:
( Oruç kalkandır, kul onunla ateşten korunur)[4]
( Ebu Umâme (r.a)’dan, « Ey Allâh’ın Resûlü! Cennete gireceğim bir ameli bana göster » der. Allâh Resûlü (s.a.s.) de şöyle
buyurur: « Oruç tutman
gerekir, onun gibisi yoktur » )[5]
RAMAZAN
AYININ ÜSTÜNLÜĞÜ
Ramazan,
hayır ve bereket ayıdır. Allâh bu ayı bir çok faziletlerle donatmıştır.
Bunlardan birisi; Allâh (Azze ve Celle) bu ayda Kur’ân’ı, insanlar için hidâyet
ve müminler için şifâ maksadıyla indirmesidir.
Bu konuda Allâh şöyle buyurur:
( شهر رمضان
الذي أنزل فيه القرآن هدى للناس وبينات من الهدى والفرقان فمن شهد منكم الشهر
فليصمه )
( Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden
ayırmanın açık delilleri olarak Kur’ân’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden
ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun ) [Bakara: 185]
Ramazan ayında öyle bir gece vardır ki, bu
gece, Allâh (Azze ve Celle)’nin katında bin aydan daha hayırlıdır. Bu, kadir
gecesidir. Allâh Teâla bu meyanda şöyle buyurur:
( إنا أنزلناه في ليلة القدر وما أدراك ما ليلة القدر ليلة القدر
خير من ألف شهر تنزل الملائكة والروح فيها بإذن ربهم من كل أمر سلام هي حتى مطلع
الفجر )
( Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde
indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan
daha hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş
için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar.) [Kadir
suresi: 1-5]
Bu ayda şeytanlar zincirlenir, cehennem
kapıları kapanır ve cennetin kapıları açılır. Allâh Resûlü (s.a.s.) şöyle
buyurur:
( Ramazan geldiğinde; Cennetin kapıları
açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlenir. )[6]
NİYET[7]
Ramazanın girişi, gözle görüldüğü veya
şehâdet ile yâhut iddetin[8]
tamamlanmasıyla sâbit olmuş ise, mükellef olan her müslümanın orucuna geceden
niyet etmesi farzdır. Hadiste:
( Kim geceden oruca niyet etmezse, onun
oruçu yoktur )[9]
Ramazan
ayına idrak ettiğini bilmeden yer ve içerse sonra da bunu bilirse, kendini
yemek ve içmekten tutarak orucunu tamamlar, bu onun için yeterlidir.
ORUCUN VAKTİ
Sehl
b. Saad (r.a.) şöyle der:
( وكلوا واشربوا حتى يتبين لكم الخيط الأبيض من الخيط الأسود )
( Beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin, için
)[10], âyeti
indiğinde, kişi oruç tutmak isterse ,bacağına beyaz ve siyah iplik
bağlardı her ikisinin görülmesi açığa çıkıncaya kadar, yeme içmeye devam
ederdi. Bunun üzerine Allâh, daha
sonra (من الفجر)
(fecre kadar) ayetini indirir. Böylece bunun, gece ve gündüz manasına
geldiğini bildiler.)[11]
Fecr iki tanedir:
Allâh Resûlü
(s.a.s.) şöyle buyurur:
( Fecr iki tanedir: İlki; yemeği yasaklamaz, namazı helâl kılmaz.[12]
İkincisi; yemeği yasaklar, namazı helâl kılar.[13])[14]
Başka
bir hadiste:
( Yiyin, için, yüksek ışık uzun fecr sizi huzursuz etmesin, (sahûrdan
geri durmayın), kızıllık size gözükünceye
kadar yiyin ve için.)[15]
Diğer
bir hadiste:
( Peygamber (s.a.s.) parmaklarını topladıktan sonra onları yere doğru
dikerek ) «fecr,
şöyle zâhir olan aydınlık değildir. ( Şahâdet parmağını orta parmağı üzerine
koyup iki elini uzatarak ) lâkin şöyle görünen aydınlık fecirdir»
buyurmuştur.) [16]
Sonra da orucu geceye tamamlar:
Allâh
Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
( Gece bu taraftan gelir, gündüz de bu taraftan gelip güneş batarsa;
oruçlu iftar etmiş olur )[17]
Bu
durum güneş dairesinin hemen batması akabinde gerçekleşir. Velevki ışığı
belirgin olsa bile. Allâh Resûlü (s.a.s.)’in durumu oruçlu olduğunda böyleydi;
Bir kişiye emreder, o da yüksek bir yere çıkar, güneş battı dediğinde; İftar
ederdi.[18]
SAHÛR
Allâh Teâla şöyle buyurur:
( يا أيها الذين
آمنوا كتب عليكم الصيام كما كتب على الذين
من قبلكم لعلكم تتقون )
( Ey iman edenler! Oruç, sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi
size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz ) [Bakara, 183]
Oruç, vakit ve hüküm olarak Ehli Kitâb’a
farz olunduğu şekildeydi. Yemezler ve içmezler, uykudan sonra ilişkide bulunmazlardı
( Yâni birisi uyuduğunda bir sonraki geceye kadar yemek yemezdi ). Bu,
müslümanlara da aynı şekilde farz kılındı. Bunun hükmü kalkınca, Allâh Resûlü
(s.a.s.) Ehli Kitâb’ın orucu ile bizim orucumuzun arasını sahûr ile ayırdetmeyi emretti.
Allâh Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
( Kitab Ehli’nin orucu ile bizim
orucumuzun arasındaki fark, sahûr yemeğidir.)[19]
Sahûr
berekettir, çünkü sahûr sünnete uymadır, oruç tutana güç verir ve sahûrda Kitab
Ehli’ne muhâlefet söz konusudur.
Allâh Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
(Sahûr yemeği yiyin; çünkü gerçekten sahûrda bereket vardır.)[20]
Sahûrun
en büyük bereketlerinden birisi de, Allâh Teâla ve Melekleri sahûr yemeği
yiyenlere salât getirmeleridir.
Hadiste:
( Sahûr yemeği berekettir, velev ki biriniz, sudan içeceği bir yudum
olsa bile sahûru sakın terketmeyin.[21]
Gerçekten Allâh ve Melekleri sahûr yemeği yiyenlere salat getirirler.)[22]
İFTÂR
Allâh Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
( İnsanlar iftâr etmekte acele ettikleri müddetçe, din
üstün olmakta devam
eder. Çünkü Yahudi ve Hristiyanlar
geciktirirler.)[23]
Diğer
bir hadiste:
( İnsanlar iftârı acele yaptıkları müddetçe hayırdadırlar[24]
)[25]
İnsanların hayırda olması, Peygamberlerinin menhecini takib edip,
onun sünnetini korumalarındandır. Çünkü İslâm üstün ve gâlib gelici olarak
kalacaktır. Dolayısıyla muhâlefet edenin İslâma bir zararı olamaz. Böylelikle
İslâm ümmeti örnek alınacak iyi bir model olacaktır. Artık İslâm ümmeti hiç bir
zaman doğu ve batının kuyruğu olup, her ötenin gölgesi olmayacak ve rüzgarla
birlikte aynı yöne meyletmeyecektir.
İftâr akşam namazından öncedir, ama kişi ne ile iftar edecektir?
Enes
(r.a) dan şöyle der: ( Peygamber (s.a.s.) namaz kılmadan önce rutab
hurmalarıyla iftar ederdi. Rutab olmadığında hurma ile, hurma da olmadığında
yudumlayarak su içerdi.)[26]
Kişi iftâr esnasında ne der:
Allâh
Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
( Gerçekten oruç tutanın iftarı esnasındaki duası reddedilmez.)[27]
Allâh
Resûlü (s.a.s.)den naklolunan dua da:
( ذَهَبَ
الظَّمَأُ، وَبْتَلَّتِ العُرُوقُ، وَثَبَتَ الأَجْرُ إِنْ شَاءَ الله ُ)
( Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, Allah’ın izniyle de ecir sabit oldu
(kazanıldı). )[28]
ORUÇLUNUN
TERKETMESİ GEREKLİ OLAN ŞEYLER
Allâh Resûlü (s.a.s.) oruç tutanın
iyi ve güzel ahlâk ile donanmasını, ayrıca ahlâksızlık, müstehcenlik, sövüp
saymak ve kırıcılıktan uzak durmasını teşvik etmiştir. Aslında müslümanın her
zaman bu tür şeylerden uzak durması ve kaçınması gerekli olmakla birlikte,
ancak oruç farizâsını edâ ettiği esnadaki yasaklık daha da şiddetli olmaktadır.
Bunun için bu kötülükleri yapan hakkında Nebî (s.a.s.) den şiddetli
tehdit gelmiştir. Şöyle buyurur:
( Nice oruçlu vardır ki ona tuttuğu oruçtan sadece açlık ve susuzluk
kalacaktır.)[29]
Dolayısıyla oruçlunun orucunu yaralayan işlerden kaçınması
gerekmektedir.
ORUÇLUNUN
YAPMASI MUBAH OLAN İŞLER
1-Oruç tutan
cünub olarak sabahlayabilir :
Aişe ve Ummu Seleme (r.anhma) şöyle derler:
( Peygamber (s.a.s.) ramazanda ihtilamsız olarak cünub olduğu halde
fecir girerdi, böyle iken gusül abdesti alarak oruç tutardı.)[30]
2-Oruç tutan
misvak kullanabilir :
Allâh Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
( Eğer ümmetime zorluk vermeyeceğimi
bilseydim, her namaz ile birlikte misvağı onlara emrederdim )[31]
Allâh Resûlü (s.a.s.) hadiste oruçlu ile oruçsuz olanın arasını
ayırmamıştır. Bu da her abdest ve namaz esnasında oruçlu ve oruç tutmayanın
misvak kullanabileceğine delildir.
3-Mazmaza ve
İstinşâk :
Allâh Resûlü (s.a.s.) oruçlu olduğu halde
mazmaza ve istinşâk yapardı. Ancak oruç tutanın bunu şiddetlice yapmasını
yasaklamıştır. Hadiste:
( ... İstinşağı şiddetlice yap, ancak oruçlu olursan başkadır. )[32]
4-Oruçlunun
hanımıyla oynaşıp öpebileceği :
Aişe (r.anha)’nın şöyle dediği sabit
olmuştur:
( Allâh Resûlü (s.a.s.) oruçlu olduğu halde öperdi, oruçlu olduğu
halde oynaşırdı, ancak o içinizden nefsine en fazla sahib olanıydı. )[33]
Bu
durum genç için mekruh olup, ihtiyar için serbest görülmüştür.
Abdullâh b. Amr b. el-Âs şöyle rivâyet
etmiştir:
( Nebî (s.a.s.) yanında iken bir genç
gelir ve şöyle der: «
Ey
Allâh’ın Resûlü ! Oruçlu olduğum halde öpebilirmiyim ? » O da « hayır » der. İhtiyar
bir adam gelir, ve şöyle der: « Oruçlu olduğum halde öpebilirmiyim? » O da « evet » deyince,
birbirimize bakmaya başladık. Allâh Resûlü (s.a.s.) de şöyle buyurdu: « Gerçekten ihtiyar nefsine sahibtir ».)[34]
5-Kan tahlili
ve gıdalanma kasdı (serum gibi)
olmaksızın iğne vurulabileceği.
6-Hacamat:
Hacamat önceden orucu bozanlar cümlesindendi, sonra hükmü kaldırıldı.
Nebî (s.a.s.) den oruçlu olduğu halde hacamat yaptırdığı sabit olmuştur. İbn
Abbâs (r.a) şöyle der:
( Nebî (s.a.s.) oruçlu olduğu halde hacamat yaptırmıştır )[35]
7-Yemeğin
tadına bakmak:
İbn Abbâs (r.a) şöyle demiştir: ( Oruçlu olduğu halde sirkenin, veya
boğazına girmemesi şartıyla başka bir şeyin
tadına bakılmasında bir beis yoktur )[36]
8-Göze giren
sürme ve damla gibi benzeri şeyler.
9-Soğuk suyun
başa dökülmesi ve yıkanmak:
Peygamber
(s.a.s.) oruçlu olduğu halde sıcaktan ve susuzluktan dolayı başına su serperdi.[37]
ORUCU
BOZAN ŞEYLER
1- Kasden (bilerek) yeme ve içme.[38]
2- Cima yapma.
3- Aybaşı ve nifas (lohusalık) kanı :
Kadın, gündüzün herhangi bir
vaktinde ister evvelinde isterse sonunda olsun, aybaşı veya
nifas kanını gördüğünde orucu bozulmuştur. Kazâ eder (kan gördüğü günler kadar
ramazan sonrası tutar) eğer kanı görmesine rağmen oruç tutarsa bu farz olan
orucun yerini doldurmaz.
Allâh Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
( « Kadın,
aybaşı kanı gördüğünde namaz kılmaz oruç tutmaz değil mi? » dediğinde,
kadınlar da: « Evet » dediler.
Allâh Resûlü (s.a.s.): « İşte bu da
kadının dininin eksikliğindendir » buyurur.)[39]
[Bir
de meninin inzâlini ilâve edebiliriz:
Bu öperek, oynaşarak veya istimnâ
(masturbasyon) yoluyla olsun farketmez. Çünkü bu tür şeyler küdsi hadiste de
geldiği gibi oruç tutanın kaçınması ile emrolunduğu şehevî arzulardır: (
Benim için yiyeceğini içeceğini ve şehvetini bırakır) [Buhârî ve
Müslim]
Şeyhu’l-İslâm Hakikat’us-Siyâm (s.23) adlı
kitabında şöyle der: « Her kim
istimnâ yapar ve inzâl olursa orucu bozulmuştur.»
ALLÂH SİZİN
İÇİN KOLAYLIK İSTER ZORLUK
İSTEMEZ
1-Yolculukta
olan:
Yolculukta olanın oruç tutması
konusunda serbest olduğuna
dâir hadisler gelmiştir. Sakın unutma ki bu rahmet, Allâh’ın Kitâbında zikredilmiştir.
Allâh Teâla şöyle buyurur:
( ومن كان مريضا
أو على سفر فعدة من أيام أخر يريد الله بكم اليسر ولا يريد بكم العسر )
( Kim hasta veya yolcu olursa, ( tutamadığı günler
sayısınca ) başka günlerde kazâ etsin. Allâh sizin için kolaylık ister, zorluk
istemez.) Bakara : [185]
Hamza b. Amr el-Eslemî Allâh Resûlü
(s.a.s)’e sorar:
( « Yolculuk esnasında tutacakmıyım ? » –
Kendisi çok oruç tutardı – Bunun üzerine (s.a.s.) şöyle der: « İster oruç tut, ister orucunu boz. »)[40]
2- Çok yaşlı erkek ve kadın:
İbn Abbâs
(r.a) şu âyeti okur:
( وعلى الذين يطيقونه فدية طعام مسكين )
( Oruç tutmaya güç yetiremeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye
gerekir )[41] ve şöyle
der: ( Bu oruca güç yetiremeyen ihtiyar adamdır. Her gün için yarım sâğ
(yaklaşık bir buçuk kilo gram) buğday ile bir fakiri doyurur )[42]
3-
Hâmile ve emziren
kadın:
Allâh Resûlü
(s.a.s.) şöyle buyurur:
( Allâh -Tebâreke ve Teâla- yolcudan namazın yarısını, hâmile ve emziren
kadından da orucu kaldırmıştır )[43]
ORUCUN
KEFFARETİ YANİ KAZASI
Ebu Hureyre (r.a.)’dan şöyle der:
( Bir adam Allâh Resûlü
(s.a.s.)’e gelerek, «Helâk oldum ya Rasulallâh !» dedi.
Resulallâh (s.a.s.) «Seni helak eden nedir?» Diye
sorunca, adam; «Ramazan da aileme yanaştım», diye cevap
verdi. Bunun üzerine Nebî (s.a.s.) «Azad
edilecek kölen varmı ?» diye sordu. Adam «hayır» dedi. «Aralıksız
iki ay oruç tutabilirmisin» ? diye sordu. Adam «hayır» dedi. «Altmış tane
fakiri doyurabilirmisin ?» diye sordu. Adam «hayır» dedi. Bunun
üzerine adama «otur» dedi. O da
oturdu. Bu arada Nebî (s.a.s.)’e bir kök hurma getirirler. Adama, «şunları
sadaka ver»
buyurur. Adam, «şu iki siyah taşlık arasında bizden
daha fazla fakir olan kimse yoktur», deyince,
Nebî (s.a.s.) ön dişleri görünecek derecede güldü. Sonra «şunu alıp,
çoluk çocuğunu doyur», buyurdular.)[44]
Diğer bir rivayetin sonunda şu fazlalık vardır:
( Sen ve çoluk çocuğun ye, bir gün tut ve Allah’tan af dile.)[45]
TERÂVİH
NAMAZI[46]
Allâh Resûlü
(s.a.s.) şöyle buyurur:
( Her kim ramazanı, iman ederek ve sevâbını Allâh’tan bekleyerek ibâdetle
geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır.)[47]
Terâvih
namazını cemaatle kılmak meşrûdur. Onbir rek’âttır. Â’işe (r.a.) şöyle buyurur:
( Nebî (s.a.s.) ne ramazanda ve ne de ramazan dışında onbir rek’âtı
aşmazdı.)[48]
KADİR
GECESİ
Allâh Teâla şöyle buyurur:
( Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde
indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilirmisin? Kadir gecesi, bin aydan
daha hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş
için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Tâ fecrin doğuşuna kadar. ) [el- Kadr
Sûresi]
Allâh Resûlü (s.a.s.) de şöyle buyurur:
( Kadir gecesini ramazanın son on gününde
arayın )[49]
Diğer bir hadiste:
( Kadir gecesini ramazanın tekli olan son
on gününde arayın.)[50]
Müslüman
kişi Kadir gecesini nasıl arar:
Â’işe (r.a.) şöyle buyurur:
( Nebî (s.a.s.) (ramazan’ın son) on gününe
girdiğinde izârını salamca bağlar
(kendini ibâdete vermek için hanımlarından uzaklaşır ), geceyi ibâdetle
geçirir ve âilesini kaldırırdı. )[51]
Yine şöyle buyurur:
( Allâh Resûlü (s.a.s.) (ramazan’ın) son
on gününde gayret ettiği kadar diğerlerinde bu kadar gayretli olmazdı.)[52]
Bu gecenin
alâmetleri:
Allâh
Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
( Kadir gecesi, bağışlama ve azad
gecesidir. Ne soğuk ne de sıcaktır. Güneş o
gecenin sabahında kırmızılığı zayıf olarak doğar.)[53]
İTİKÂF
İtikâf, ramazan ve ramazan dışındaki
senenin diğer günlerinde müstehabtır. Peygamber (s.a.s.)’in şevvâl ayının son
on gününde itikâfa girdiği sabittir. Umer (r.a.) Nebî (s.a.s.)’e şöyle
demiştir:
( Yâ Resulallâh ! Ben cahiliyye’de
Mescid’ul-Harem’de bir gece itikâfa girmeyi adadım deyince, Nebî (s.a.s.) « adağını yerine getir » der. O da bir gece itikâfa girer.)[54]
İtikâfın en faziletlisi ramazanda
olanıdır. Çünkü Nebî (s.a.s.) Allâh Azze ve Celle tarafından vefât ettirilene
kadar ramazanın son on günü itikâfa girerdi.[55]
İtikâfın
şartları:
Allâh
Teâla şöyle buyurur :
( ولا تباشروهن وأنتم عاكفون في المساجد )
( Mescidlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla
birleşmeyin.) [Bakara: 187]
Mescidlerden murâd olunan bütün mescidlerdir.
Â’işe (r.a.) şöyle der:
( Sünnet olan, itikâfa girenin oruç
tutmasıdır.)[56]
İtikâfa
girenin yapması câiz olan şeyler:
İtikâfa
girenin ihtiyaca binâen çıkması câizdir.[57]
Başını mescidden çıkarabilir.
Â’işe (r.a.) şöyle der:
( Rasûlullâh (s.a.s.) mescidde itikâfa girdiği halde ben odamda iken başını
sokar bende (saçlarını) tarardım. Ben hayızlı olurum, benimle onun arasında
kapının eşiği olurdu. İtikâfta olduğunda ancak insâni ihtiyaçtan dolayı eve
girerdi.)[58]
Kadının kocasıyla veya tek başına itikâfa girmesi câizdir.
Â’işe (r.a.) şöyle buyurur:
( Nebî (s.a.s.) Allâh onu vefât ettirene
kadar ramazanın son ongünü itikâfa girerdi. Sonra da ardından hanımları itikâfa
girdiler.)[59]
FITIR ZEKÂTI
Fıtır zekâtının hükmü, cinsi
ve kimin üzerine farz olduğu:
Abdullâh
b. Umer (r.a.) şöyle der:
(Allâh Resûlü (s.a.s.) fıtır zekâtını bir
sağ[60] hurma veya bir sağ
arpa olmak üzere müslümanlardan köle ve hür kişiye, erkeğe ve kadına, küçüğe ve
büyüğe farz kılmıştır.)[61]
Ebu
Saîd el-Hudrî (r.a.) şöyle der:
( Bizler Allâh Resûlü zamanında bayram
günü bir sağ yiyecek verirdik. Bizlerin
yiyeceği : arpa, üzüm, süzme peynir ve hurma idi.)[62]
Fıtır
zekâtının vakti:
İbn
Abbâs (r.a.) Allâh Resûlü (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu bildirir:
(...Kim namazdan (bayram namazından) önce verirse kabul olunan bir sadakadır. Kim
de namazdan sonra verirse, bu herhangi sadakadan bir sadakadır.)
RAMAZANDA YAYGIN OLAN ZAYIF HADİSLER
1-(Kullar ramazanda ne olduğunu
bilselerdi; ümmetim bütün senenin ramazan olmasını temenni ederdi. Gerçekten
cennet senenin başından diğer seneye kadar ramazan için güzelleştirilir...)[63] Bu
hadis uydurmadır.
2-(... Bu ayın evveli rahmet, ortası
magfiret, ve sonu da ateşten azattır...)[64] Bu
hadis zayıftır.
3-(Oruç tutun sıhhat bulun.)[65] Bu
hadis zayıftır.
4-(Her kim ramazandan bir gün Allâh’ın
verdiği ruhsat dışında orucunu bozarsa, bir sene boyunca oruç tutsada bu onu
karşılamaz.)[66] Bu hadis Zayıftır.
5-(Allâh’ım
senin için oruç tuttum, rızkın üzerine orucumu açtım, bizden kabul et, çünkü
Sen duyan ve bilensin.)[67] Bu
hadis zayıftır.
6-(Sefer
esnasında ramazan orucunu tutan; ikâmet anında iftar eden gibidir.)[68] Bu hadis zayıftır.
7-(Beş
şey abdesti bozar, oruçluyu iftâr
ettirir: yalan, gıybet, laf taşıma, şehvetle bakma, yalan yere yemin.)[69] Bu
hadis uydurmadır.
8-(Ramazan ayının ilk gecesinde Allâh Azze
ve Celle mahlukâtına bakar. Eğer Allâh Azze ve Celle kuluna baktı ise, ona
ebedî olarak azab etmeyecektir. Allâh Azze ve Celle’nin her gece bir milyon
tane ateşten azatlısı vardır.)[70] Bu
hadis uydurmadır.
9-(Ramazan
ayı, gök ile yer arasında asılıdır. Ancak Allâh’a fıtır zekâtı ile
yükseltilir.)[71] Bu hadis zayıftır.
Bazı hadislerin Hanîf olan şeriatımızda
Kur’ân ve Sünnette muvâfık manalar
taşıması, sâbit olmayan sözleri Allâh
Resûlü (s.a.s.)’e nisbet etmemize musaâde etmez. Özellikle – Allâh’a hamdolsun
– diğer ümmetlere nisbeten Allâh Teâla bu ümmete isnâd sistemiyle bir ayrıcalık
vermiştir. Bununla makbûl olan olmayanla, sahîh olan da çirkin olandan ayrılır.
İsnâd ilmi had safhada ciddî bir ilimdir. « Naklolunanın mantığı ve haberlerin doğruluğunun
ölçüsü » olarak bu ilmi isimlendiren ne kadar doğru söylemiş
ve iyilik etmiştir.
Son olarak, Allâh’tan bizlere ecir ve
sevâb yazmasını , bizlere fâideli olanı öğretmesini isteriz. Gerçekten O buna
mâlik ve kâdirdir.
Ve Âhiru Da’vânâ Eni’l- Hamdu Lillâhi
Rabbi’l Âlemîn.
[1] Bütün türleriyle
evliliğe gücü yetmektir. (Cinsel yeterlilik ve maddî imkân gibi).
[2] el-Buhârî, 5065;
Müslim, 1400.
[3] el-Buhârî, 2840 ;
Müslim, 1153.
[4] Sahîh et-Tergîb,
970.
[5] Sahîh Sünen
en-Nesâî, 2097.
[6] el-Buhârî, 3277; Müslim, 1079.
[7] Niyetin yeri
kalbtir, dil ile bunun söylenmesi bid’attır, velevki insanlar bunu güzel
görseler dahi bu böyledir.
[8] [Bundan kasıt; Şaban ayının
sonunda hilâl görülmedi ise ayın otuz’a tamamlanmasıdır.]
[9] İrva’ul-Galîl, 914.
Niyetin
geceden yapılması farz olan oruca hastır. Çünkü Allâh Resûlü (s.a.s.), Aişe
(r.a)’ya, ramazan olmaksızın gelir ve şöyle derdi: “Yanınızda kahvaltı varmı? Yoksa
ben oruçluyum”. [Müslim,1154]
[10] Bakara, 187.
[11] el-Buhârî, 1917; Müslim,1091.
[12] Yalancı fecr
olarak isimlendirilir: O beyaz uzun parlak ve yüksek bir ışıktır. Tilkinin
kuyruğu gibidir.
[13] Bu da sadık
(doğru) fecr olarak isimlendirilir. Kırmızılığı yaygındır (yâni: ufuğun
beyazlığı genişlemesine yayılır). İşte oruç ve namazın hükümleri buna bağlıdır.
[14] Silsiletu’l-Ehâdîs es-Sahîha,
693.
[15]
Silsiletu’l-Ehâdîs es-Sahiha, 2031.
[16] el-Buhârî, 621;
Müslim, 1093.
[17] el-Buhârî, 1954 ;
Müslim, 1100.
[18] Sahîh İbn Huzeyme,
2061.
[19] Sahîh el-Câmi,
4208.
[20] el-Buhârî, 1923 ;
Müslim, 1095.
[21] Müezzin ezanı
okuduğunda, elinde bir bardak su olsa veya yemek yer olsan bile, rahat bir
şekilde ye ve iç. Çünkü bu rahmet edenler içinde en rahmetli olanın (Allah’ın)
oruçlu kullarına ruhsatırdır.
Allah
Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
(
Biriniz ezanı duyduğunda, su kabı elinde ise, ondan olan ihtiyacını gidermeden
bırakmasın.) [Sahîh
Sünen Ebî Dâvud, 2060].
[22] Sahîh et-Tergîb,
1062.
[23] Sahîh et-Tergîb,
1067.
[24] el-Hâfız İbn
Hacer, Feth’ul-Bâri (4/199) adlı kitabında şöyle der: « Bu zamanda ihdas olunan kötü
bid’atlardan bir tanesi de; fecirden yirmi dakika önce ikinci ezanın
okunmasıdır. Bunu ihdâs eden ibâdette ihtiyat inancıyla yapmaktadır. Bu durum
onları güneşin batımından bir müddet sonra
ezan okumaya başlamalarına götürmüş. Zanlarına göre vaktin girdiğinden
emin olmaktı. Böylece= =iftârı geciktirip, sahûru da erkene aldılar. Sünnete
muhalefet ettiler, dolayısıyla onlardan hayır azaldı ve aralarında kötülük
çoğaldı, Allâh yardım edendir.»
[25] el-Buhârî, 4/173 ; Müslim,1093.
[26] İrvâ’ul-Galîl,
922.
[27] İrvâ’ul-Galîl,
903.
[28] İrvâ’ul-Galîl,
5920.
[29] Sahîh et-Tergîb,
1076-1077.
[30] el-Buhârî,1930 ; Müslim, 1109.
[31] el- Buhârî, 887; Müslim, 252.
[32] İrvâ’ul- Galîl,
90.
[33] el-Buhârî, 1927 ;
Müslim, 1106.
[34] Silsilet’ul-Ehâdîs
es-Sahîha, 1606.
[35] el-Buhârî, 1939.
[36] el-Buhârî, 3/154 (
el-Feth).
[37] Sahîh Sünen Ebî
Dâvûd, 2072.
[38] Unutana, hata ile veya zorla
orucunu açana bir şey gerekmez, hadiste:( Allâh, ümmetimi hata, unutma ve
zorlandıkları şeyde sorumlu kılmayacaktır ) [İrvâ’ul-Galîl,82].
Hata ile yemek yiyen oruçlunun,
Allâh’ın onu doyurduğunu bilmesi
gerekir. Hadiste:
(
Unutarak yer ve içerse, orucunu tamamlasın,
gerçekten onu Allâh yedirip içirmiştir.) [el-Buhârî, 1933 ; Müslim, 1155].
[39] Müslim, 79.
[40] el-Buhârî, 1943 ;
Müslim, 1121.
Bazı
insanlar bu asırda
yoculuk esnasında oruç bozmanın câiz olmadığını zannına kapılıp
Allâh’ın bu ruhsatını alanları ayıplamakta, veya ulaşım araçlarındaki kolaylık sebebiyle oruç tutmanın daha evlâ
olduğu yanılgısına kapılmaktadırlar.
Böylelerinin dikkatlerini Allâh’ın şu
âyetlerine çevirelim:
(
وما كان ربك نسيا )
( Rabbin unutkan değildir ) [Meryem : 64]
( والله يعلم
وأنتم لا تعلمون )
( Allâh bilir siz bilmezsiniz ) [Bakara : 232]
[41] Bakara, 184.
[42] el-Buhârî, 4505.
[Buna iyileşme ümidi olmayan hasta
da dâhildir, meselâ kanser gibi. Böyle bir kişinin oruç tutması farz değildir.
Her gün için bir fakiri doyurması gerekir.]
[43] Sahîh Sünen et-Tirmizî, 718.
[ ( ... Sizden ramazan ayını idrâk edenler onda oruç
tutsun.) âyetinin tefsiri hakkında İbn
Abbâs şöyle der: « Hâmile ve emziren kadın korkar
ise, oruçlarını bozar ve her gün için bir fakir doyururlar. » Bu eseri İbn Cârud (s.381),
el-Beyhakî (4/230) ve Ebû Davûd (2318) rivâyet etmişlerdir. Senedi
sahihtir.
Hâmile
ve emziren kadın oruç tuttuğunda kendi veya çocuğu hakkında endişe ederse
orucunu bozar ve bozduğu her güne karşılık bir fakiri doyurur.
İbn Umer (r.a.) bebeği hakkında korkan
kadından sorulur. O da; « Orucunu bozar ve her gün için bir fakir doyurur... » der. Bu eseri el-Beyhakî es-Sünne
(4/230)’de İmâm eş-Şafii yoluyla rivâyet eder. Senedi sahihtir.
Başka
bir rivâyette İbn Umer şöyle der: ( Hâmile ve emziren kadın iftar eder, kazâ
etmez.) ed-Dârekutnî= =(1/207) rivâyet edip sahih olduğunu söylemiştir.] Bkz; Sıfatu Savmu en-Nebiyy
s. 80-85
[44] el-Buhârî, 1936; Müslim, 1111.
[45] Sahîh Sünen Ebî Dâvûd, 2096.
[46] Kıraatın uzunluğundan dolayı her
dört rekatın akabinde istirâhat ettikleri için terâvih olarak
isimlendirilmiştir. Ancak (daha sonraki dönemlerde) kıraatın kısa olmasına
rağmen yine de bu istirâhat devam eder. =
= Ramazan geceleri kılınan bu namazın terâvih
olarak isimlendirilmesinin bir aslı yoktur. Ne Peygamber (s.a.s.) ne de
Sahâbe’nin birisinden bu sabit değildir. Yine Nebî (s.a.s.)’in her dört rek’at
akabinde istirâhat için oturduğuda sabit olmamıştır. [İrşâd es-Sâri İla İbadeti’l-Bâri, Üçüncü kısım, s.75, Muhammed
İbrahi Şakra.]
Bekr Ebu Zeyd Mu’cem el-Menâhi
el-Lafziyye adlı fâideli kitabında şöyle der. Sünnette « Kıyâmu’l-Leyl » vardır. Ancak
bu lafız (terâvih) « Sahih el-Buhârî » ve diğerlerinde de geldiği gibi, Selefin dilinde
yaygındır. Allâh en doğrusunu bilir.
[47] el-Buhârî, 37 ; Müslim; 759.
[48] el-Buhârî, 2013 ; Müslim, 736.
Konuyla
ilgili olarak Muhammed Nasıruddîn
el-Albâni’nin Kıyâmû Ramazan adlı kitabına bakılabilinir.
[49] el-Buhârî, 2020; Müslim, 1165.
[50] el-Buhârî, 2017 ; Müslim, 1169.
[51] el-Buhârî, 2024 ; Müslim, 1174.
[52] Müslim, 1174.
[53] Sahîh el-Câmi’, 5475.
[Ayrıca bu gece, deniz sularının
tatlı olacağı, köpeklerin havlamayacağı, meleklerin inip insanlara selâm
vereceği gibi bazı alâmetler zikredilmiştir, ancak bunların hiç birinin sağlam
bir dayanağı yoktur.]
[54] el-Buhârî, 2042 ; Müslim, 1656.
[55] el-Buhârî, 2026 ; Müslim, 1173.
[56] Sahîh Sünen Ebî
Dâvûd, 2473.
[57] [Hâcetini gidermesi abdets
alması, yemek yemesi gibi. Eğer bunların mescidde giderilme imkânı yoksa tabi.
Alış veriş için veye ehliyle temas için çıkması ise katiyyen caiz değildir.]
[58] el-Buhârî, 2029 ; Müslim, 297.
[59] el-Buhârî, 2026 ; Müslim, 1173.
Şeyh
el-Albânî şöyle der: « Bu hadiste kadınların itikâfa girmelerinin cevâzı vardır. Hiç şüphesiz ki,
konuyla ilgili bir çok delilden dolayı bu (hüküm), kadınların velilerinin iznine, fitneden ve erkeklerle karışmalarından emin olmaya
bağlıdır. Fıkhî kâide şöyle der: “Kötülüğün def edilmesi maslahatın celb edilmesinden önce gelir”.»
[60] Sağ : Günümüz alimlerince iki kilo yediyüz elli gram olarak takdir edilmiştir.
[61] el- Buhârî, 1503 ; Müslim, 984.
[62] el- Buhârî, 1510 ; Müslim, 985.
Bu hadis
onların, depolandırılması elverişli olan yiyeceklerden fıtır zekâtını
verdiklerini beyan etmektedir. Hal böyle ise, insanlar arasında yaygın olan
yiyecekte iddihâr (depolandırma) için uygun olacaktır. Böylesi azık olduğundan
fıtır zekâtı için yeterlidir. İrşâd es- Sârî, İbrâhim Şakra; 3/90.
[63] İbn Huzeyme, 1886.
[64] ed- Daîfe, 871.
[65] ed-Daîfe, 253.
[66] Temâm el-Minne,
s.396.
[67] el-Kelim
et-Tayyib, 165.
[68] ed-Daîfe, 498.
[69] ed-Daîfe, 1708.
[70] ed-Daîfe, 299.
[71] ed-Daîfe, 43.