Eğer size yasaklananların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız. (Nisa/31)
Allah'ın sizi,
birbirinizden üstün kıldığı şeyleri hasetle arzu etmeyin. Erkeklere
kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır.
Allah'tan, O'nun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Nisa/32)
Bu ayetlerden birinde
Allah (c.c) bize uzak durmamız gereken günahlar için öncelik anlayışı veriyor.
Genelde, bir müslümanın
hayatındaki oran anlayışı ile ilgili yanlış anlaşılmalar var. Bazı şeyler diğerinden
daha önceliklidir.
Namaz, başka bir şeyden
daha önemli olabilir. İslamın, dini hayatınızı daha güzel hale getirecek
yönleri var, bunlar tercih edilen eylemler.
Ama bunlar namazın
konumunun yanına bile yaklaşamazlar. Aynı şekilde günahlara veya eksikliklere
geldiğimizde yapmamız gereken şeyler var; tabiki eve sağ ayağınla ve tuvalete
sol ayağınla girmelisin ve belli ezkarlar söylemelisin. Bunlar yapmamız gereken
şeyler.
Bunları görmezden gelmek
bir şekilde problem olabilir ama bir yanda da büyük günahlar var.
Genelde şöyle olur,
insanlar önem derecesine dikkat etmez ve küçük şeylere önem verirler. Küçük
detaylar hakkında çok dikkatlidirler.
"Şu sünneti sürekli
yapıyorum veya şu zikri hep okuyorum veya bugün Cuma o yüzden Kehf Suresi'ni
okudum." vs... Küçük şeylere dikkat ediyorlar ama aynı zamanda hiç
düşünmeden, gözlerinin önündeki büyük günahları da görmezden geliyorlar.
Bu; helal olmayan yoldan
kazanç elde etmek olabilir, büyük günahlardan olan zinayla ilgili olabilir ya
da çok büyük bir günah olan (faiz) ile ilgili olabilir.
Bazı çok çok büyük
günahlar. Orada gözünün önünde ama sen onları görmüyorsun bile. Hatta diğer
küçük şeyleri yaparak çok dindar yaşadığını düşünerek kendini iyi
hissediyorsun. İşte bu nedenle Kur'an-ı Kerim bize açıkça önceliğimizi
gösteriyor. Allah (c.c) bu ayette diyor ki:
Eğer yapmanızın
yasaklandığı şeylerin çok büyük bir kısmından kaçınırsanız ve kaçınmak için
büyük çaba sarf ederseniz, yani yapmanızın yasaklandığı şeyler var ama bir de
hepimizin bildiği çok ciddi günahlar var ki asla işlememiz gerekiyor.
Eğer bunlardan uzak
durmayı başarabilirseniz o zaman, geriye kalan küçük eksiklikleri.sizin küçük
günahlarınızı örteriz" Kalan günahlarınızı ortadan kaldıracak. Bu da demek
oluyor ki; önemli konulara öncelikli olarak dikkat etmek gerekiyor.
Özellikle mesela
Kur'an-ı Kerim'in altını çizdiği parasal konular nasıl para harcadığımız veya
nasıl para kazandığımız gibi, bu çok önemli bir mesele.
Aileden başlayarak
toplumdaki bütün insanlara kadar (yetimler, fakirler vs) herkesin haklarını
önemsemek gibi.
"İşte o, yetimi
itip kakan, yoksula yedirmeyi teşvik etmeyen kimsedir." (Maun 2) Bunlar
çok büyük günahlar.
Sonra, işimizi
yürütürken; birine borçlandığımızda ya da sözleşmeden dolayı ödeme aldığımızda
ya da bir hizmet karşılığında ödeme yaptığımızda dürüst olmak gibi. Tüm bunlar
oldukça ağır meseleler.
Benzer şekilde; finansal
anlamda Kur'an-ı Kerim'de bahsedilen en büyük günahlardan biri olan (faiz)
yapmak çok büyük bir şey.
Konu namusla ilgili
şeylere geldiğinde, zina çok çok büyük bir günah ve Allah (c.c) diyor ki
"Zinaya yaklaşmayın" (İsra/32)
Bu gibi şeylere önem
verdiniz ve evet belki diğer şeylerde yeterince iyi olamamış olabilirsiniz.
Belki namazını çok huşu içinde kılamadın. Belki abdestini çok iyi almadın.
Birkaç küçük yeri atladın.
Bu tarz şeyler
gerçekleşmiş olabilir. Belki Kur'an- Kerim okurken ya da ibadet ederken aklın
başka yerlere gitti. Belki Hac veya Umre yapmaya gittiğinde bazı görevleri
farkında olmadan gözden kaçırdın veya elinden gelenin en iyisini yapmadın ya da
belki bazı durumlarda çok sabırlı olamadın.
Bu tarz durumlar, çok
önemli yükümlülüklerinizi yerine getirdiğiniz için ya da büyük günahlardan uzak
durduğunuz için telafi edilecek.
İşte bu Kur'an-ı
Kerim'in teşvik ettiği öncelikli önemli konulardır. Bu ayetle ilgili önemli
olan nokta sadece Allah'ın çoğu zaman bizi utandıran bu küçük günahları
görmezden geleceğini söylemesi değil.
Ayet'in devamında şöyle
söylüyor: Sizi güzel bir yere koyarız.
Diğer bir deyişle; bu
küçük hatalar ve eksiklikler dikkate alınmayacak ve siz onurlandırılacaksınız.
Sizi utandıran o hatalar kaydınızdan neredeyse silinecek. Yani, Allah (c.c)'ın
huzuruna geldiğinizde aşağılanmayacaksınız ve size onurlu bir yer verilecek.
Buna ek olarak ayetle
ilgili dikkat çekici olan nokta, büyük günahlardan olan adam öldürme ve
ticarette hileden hemen önce gelmesi.
Bugün sizle paylaşmak
istediğim daha da dikkat çekici olan noktaysa; bu ayetten hemen sonraki ayetin büyük günahların ana temel nedeniyle
alakalı olması.
"Allah'ın sizi,
birbirinizden üstün kıldığı şeyleri hasetle arzu etmeyin."
Allah (c.c)'ın bazı
insanlara diğerlerinden daha üstün verdiği nimetleri istemeyin.
Size ve bana olan şey,
bizden daha fazla parası olan birini gördüğümüzde, bizden daha güzel görünen
birini gördüğümüzde, bizden daha iyi bir arabası olan birini gördüğümüzde ya da
belki bizden daha iyi bir evlilik hayatı olan birini gördüğümüzde, hatta
kardeşler arasında şunu bile duydum: "Kızkardeşimin benimkinden daha güzel
bir cildi var, o benden daha güzel." Kıskançlığın bir çok çeşidi olabilir.
Birini sadece sahip
olduğu bir şey yüzünden kıskanabilirsiniz ve sende neden o şeyin olmadığı
konusunda takıntılı hale gelirsin ve bu seni yiyip bitirir.
Bu kıskançlık çok büyük
veya çok küçük bir şeyle ilgili olabilir. Para ve maddi şeylerle veya maddi
olmayan şeylerle ilgili olabilir.
Hatta bir bu kıskançlık
anne veya babanın sevgisiyle bile ilgili olabilir.
"Babam neden onu bu
kadar çok seviyor? Asla onun kadar dikkat çekemiyorum. Hep beni suçluyorlar,
hiç onu suçlamıyorlar. Hep bana sinirleniyor ama ona hep iyi davranıyor."
Bu tarz şeyler kardeşler
arasında olabiliyor. Ebeveynler de bazen yardımcı olmuyor; çünkü sürekli
"O senden daha akıllı, neden onun gibi olamıyorsun?" diye hatırlatıp
duruyorlar ve ailenin içinde bir kıskançlığı başlatıyorlar.
Allah (c.c) burada,
diğer insanlara Allah tarafından verilmiş şeyleri istemeyin diyerek başlıyor.
Üstünlükler tabiki var,
gerçekten de bizden daha iyi görünen, bizden daha akıllı insanlar var. Bizden
daha ilim sahibi olan insanlar var.
Bizden daha çok para
kazanan insanlar var. Ailenizin içinde sizden daha çok takdir görenler var. Bu
bir gerçek.
Bazen cidden açıkça
haksızlık olabilir. Ama bunlardan bazılarında Allah (c.c) onlar için size
açmadığı (rızk) kapısını açmıştır. Size de başka kapılar açmıştır. Ama sizin
yaptığınız şey, başkasının sahip olduğunun aynısını istemeniz.
Allah (c.c) sizi bir
başkasıyla aynı yaratmadı ve bir başkası için açtığı (rızk) kapılarını da sizin
için açmadı. Her birimizin farklı çeşitlerde fırsatları var.
Bizim yapmamız gereken,
kendimizi bir başkasıyla karşılaştırmadan bize verilenlerle Allah (c.c)'ın
lütfunu kazanmaya çalışmaktır.
Bu ayetin kalanına ve
ayetin pozitif kısmına geçmeden önce; sizinle kıskançlığın neden büyük günahların ana nedeni olduğunu paylaşmak
istiyorum. Gerçek şu ki, Allah (c.c)'a karşı ilk isyan olan iblisin isyanının temel nedeni
kıskançlıktı. Bu şöyle başladı:
"Neden tüm
dikkatler onun üzerinde? O sadece çamurdan yaratıldı!"
İnsanlık dünyaya ayak
bastığında ilk meydana gelen suç, Kabil'in kardeşi Habil'i öldürmesiydi. Bu da bir kıskançlık meselesiydi.
Bu kıskançlık öyle
iğrenç, öyle çirkin olabilir ki; Yakub peygamber'in oğlu olsanız ve kardeşiniz
peygamber olduğunu bile henüz bilmeyen; fakat peygambere özgü özelliklere sahip
fevkalade bir çocuk olduğunda bile kıskançlık sizi kardeşinizi öldürmek
isteyeceğiniz noktaya getirebilir.
Varmak istediğim nokta kıskançlık hafife alınmamalıdır. İçinde
olan bir şey gibi görünebilir. Sadece bir his gibi görünebilir.
Bu arada genel anlamıyla
(hased), el-kışil (kaşımak) anlamına gelir, bunu da kalbin içindeki yatışmayan tatmin
olmayan bir arzu olarak tanımlamışlar.
Tıpkı böcek ısırdığındaki
kaşıma isteği gibi. Sen kaşıdıkça, o daha kötü hale gelir.
Görmezden gelip,
geçmesine izin vermen lazım. Bu his gelebilir ama geçmesini beklemen lazım.
İşte (hased) tam olarak bu.
Haşan (r.a) demiş ki:
"Ben kıskançlık yapan birinden başka, zalim olduğu halde kurban gibi
görünen kimseyi görmedim."
Zalim birinin bir
kurbanı vardır ama bu durumda zalim olan kişi kurban.Hz. Haşan (r.a) ’ın
söylediği bu. Zalim olan o, kıskançlık yapıyor ama aslında kendi kendinin
kurbanı oluyor. İşte bu nedenle muhteşem surelerden birinde Allah'tan koruma
diliyoruz. Kıskançlık edenden korunmak istiyoruz.
Bir de kıskandığı vakit
kıskanç kişinin şerrinden!" (Felak/5)
Hased eden birinin
kötülüğünden, özellikle hased ettiği anda korunmak istiyoruz. Bu çok ciddi bir mesele
ve hayatımızda çok ciddi problemlere neden olabilir.
Kıskançlığın kurbanı
olduğumda, başkalarının sahip olduğu şeyleri düşünüp durmaktan kendimi
alamadığımda ya da sürekli başkalarının sahip olduğu şeyleri istediğimde
kendimi ne gibi nimetlerden mahrum bıraktığımı hatırlatmak istiyorum.
Açık olmak gerekirse
burada bahsedilen "Sahip olanın nimetinin yok olmasını temenni etme"
Bir başkasının o şeye artık sahip olmamasını mı istiyorsun? "Evet o çok
güçlü keşke ben de onun kadar güçlü olsam." Hayır, hayır. "Keşke
onlar hasta olsa ve ben çok güçlü olsam." Burada onların artık o şeye
sahip olmamasını istiyorsun. "Neden onlarda o var?"
"Evet, o terfi aldı
keşke bir gün ben de terfi alsam." Hayır, hayır: "Keşke o kovulsa ve
ben terfi alsam." İşte bu (hased).
Onların başarısız olduğunu görmek istiyorsun.
İçinde bir şeyler onların başarısız olmasını arzuluyor ve bunun senin rızkına
hiçbir faydası yok.
Ama bir şekilde içindeki
his, onların başarısız olduğunu gördüğünde veya acı çektiğini gördüğünde daha
iyi hissetmeni sağlıyor. İşte (hased) budur.
Bu, birinin nimetlerini
nasıl mahveder? Allah (c.c)'ın iblisi melekler arasında en üst sıraya koyduğunu
biliyoruz. Allah (c.c)'a ibadet etme konusunda ondan daha yüksek bir sıra
mümkün değildi, onu en yüksekten en aşağıya ve Allah'tan en uzağa götüren şey
kıskançlıktı. Düşünebiliyor musunuz?
Şereflerin en büyüğü
ondan alındı ve bunun temel nedeni kıskançlıktı. Kıskançlık yapmanın, büyük bir
suç işlemenin sonucu olarak Allah (c.c)'ın Araf Suresi'nde açıkladığı : Bu
cinayetten bahsederken Allah (c.c) diyor ki:
İşte bundan dolayı
İsrâiloğulları’na şöyle yazmıştık: "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat
çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları
öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını
kurtarmış gibi olur." Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller
getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık
göstermektedirler. (Maide 32)
Bundan sonra kim birini
öldürmeye kalkarsa, o kişi tüm insanlığı öldürmüş gibi olur. Tüm insanlığı
katletmiş olur. Tüm bunlarla yapmamız gereken, bizde bu hastalığın olup
olmadığını, böyle hissedip hissetmediğimizi kontrol etmeye ihtiyacımız var.
Bu arada insanlar bunu
sadece para, görünüş ve ailedeki ilgi konusunda değil tüm alanlarda hatta dini
konularda bile yapıyorlar.
" biliyor musun,
diğer Şeyhin videolarında daha çok tıklanma varmış." "Takipçilerini
onunkilerle kıyasladın mı hiç?" Neden? Bu nedir? "Neden açılış
konuşmasını o yapıyor?" "Ben neden sabah oturumunu aldım da o akşam
oturumunu aldı?" Bu durum mescidler arasında bile gerçekleşebilir. "O
mescidde şu kadar para toplamışlar, biz sadece bu kadar topladık.
Bir de aynı şehirde
yaşıyoruz!" Bu sadece yarışmak değil, bu kıskançlık. "Neden onlar
başarılı oluyorlar? Neden bizden daha iyiler?" Dini bağlamda, dini
algılamada sizi etkileyebilir. Sahabe, Beni İsrail'in ilk inananlardan
olacağını düşünmüştü.
Kur'an-ı Kerim diyor ki:
Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan
bir zümre, Allah’ın kelâmını işitirler; sonra o kelâmı iyice anlamış olmalarına
rağmen yine de bile bile onu tahrif ederlerdi. (Bakara-75)
"Şimdi onların size
inanacaklarını mı umuyorsunuz?" Çünkü onlara kutsal kitap inmişti, vahyi
biliyorlardı.
Peygamber'i (s.a.v)
kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanıdılar. Peki onları kabul etmekten
alıkoyan neydi? Kıskançlıkları onları alıkoydu. Bu nimetin onlara değil de
başkasına gelmesine katlanamadılar.
Muhammed Resulullah
(s.a.v)'den mahrum kalıp, Peygamberliğin kendilerine gelmesini istediler.
Hayatınızda, kıskançlığın sizi etkileyemeyeceği bir mecra yok. Kıskançlık;
sizin iş hayatınız, aile hayatınız, kişisel hayatınız, manevi hayatınız,
toplumsal hayatınız gibi her türlü alanı ele geçirip mahveder.
Ayrıca son zamanlarda
rastladığım, kıskançlığın en yaygın şekli, (bunu söylediğim için başım belaya
girecek ama olsun) bazı hanım kardeşler bana gelip şunu soruyorlar:
"Kur'an-ı Kerim
neden erkekler için şu şu kuralları koymuş da kadınlar için bambaşka kurallar
getirmiş?" "Erkekler neden örtünmek zorunda değil?" Zamanında bu
soruyu ben de sormuştum.
"Neden boşanma
hususunda tabi olduğumuz kurallar erkeklere iyilik gibi gözüküyor?"
"Kadınlar Çenette ne alacaklar?" Bu soruların dalga geçilmesi gereken
sorular olduğunu söylemiyorum.
Ama dikkatli olmamız
gereken bir husus var. Burada Allah (c.c)'tan bahsediyoruz. O kuralları
koyduğunda ben sadece onları öğrenmeye çalışabilirim.
Yeni bir yol
belirleyemem sadece O'nun emrettiğini anlamaya ve öğretmeye çalışabilirim Ama
bu kuralları belirleyen de; en merhametli, en adil ve en şefkatli olan.
Eğer bu tip sorular
"Bence burada adil olmayan şeyler var" gibi bir düşünce içeriyorsa,
ciddi bir problem var demektir. İşte bu his: "Ben Allah tarafından onun
verdiklerinden mahrum bırakıldım, Allah (c.c) neden bu kuralı koyduğunu anlamam
gerekiyor" Eğer birisi bana mesela, Allah (c.c)'ın neden kadınlara
örtünmesi gerektiğini söylediğini sorsaydı dürüst cevabım şu olurdu:
Bilmiyorum. Kendi
çapımda bu kuralın nedenlerini veya bazı faydalarını düşünebilirim. Ama bunları
düşünmemin sebebi, Allah (c.c)'ın bana bu faydaları açıkça söylemesi değil.
Bu sadece benim üzerine
düşünebileceğim bir şey. Benim, "İşte bunlar örtünmenin nedenleri..."
demeye hakkım yok. Allah (c.c) kadınlar için örtünme kuralını koymuş ve O bunun
nedenlerini bize söylemiyor.
Genelde Allah (c.c) size
bir şey söyler ve bunun nedenini söylemez. Ama bunu kendinizin düşünmesi gerektiğini
söyler.
(Nahl 16:44) (umulur ki
düşünürler)
Kendi kendinize neden
düşünürsünüz yani kendi kendinize, kendiniz için düşünürsünüz ve Allah (c.c) bu
konuda bir şey söylemez. Emin olduğum tek bir şey var: O bize merhamet ve
adalet verir.
Bu arada Nisa
Suresi'ndeki bu ayetler mirasla ilgili ayetlerden sonra geliyor ve tabiki miras
da İslam'da eşit dağıtılmıyor. Erkekler ve kadınlar eşit pay almıyor. İster eş
olsunlar, ister evlat olsunlar, ister anne olsunlar; erkeklerle eşit pay
almıyorlar. Bakış açısı tamamen farklı.
Allah (c.c) diyor ki:
Erkekler sadece kendilerinin kazandıklarını alacaklar ve kadınlar da ne
kazandılarsa onu alacaklar.
Hayatta çalıştığınız her
şeyin karşılığını alamayacaksınız, sadece bir kısmını alacaksınız. Bir kısmı
öbür dünya için saklanır veya bu hayatta çalıştın ama bir kısmı karşılığını
almana değer değildi.
Bir kısmında niyetiniz
yeterince temiz değildi veya yaptıklarınız yeterince saf değildi. Yani; sadece
gerçekten kazandığınız, karşılığını almaya değer, iyi olan kısmını alacaksınız,
hepsini değil, ve
Allah (c.c) diyor ki:
"Erkekler için
standartlarım, kadınlar için farklı standartlarım var. Diğerinin sahip olduğunu
istemeyi bırakın."
Aynı ayetteki en dikkat
çekici noktalardan biri, diyor ki: "Allah'ın lütfundan isteyin."
Bu arada burada (fadl)
kelimesi sadece lütuf değil aynı zamanda üstünlüğü ifade ediyor. Kıskanç bir
insan şöyle hissedebilir:
"Onun benden fazla (fadl) var" veya
" Ben onlardan fazla (fadl) sahibiyim." "O benden; zenginlik
açısından fırsatlar açısından görünüş
açısından fazla fadıl sahibi ya da üstünlük sahibi."
Bir kız aynı evdeki
kızkardeşi evlilik teklifleri alırken kendisi hiç almadığında böyle
hissedebilir: "O benden fazla fazilet sahibi."
Allah (c.c) diyor ki;
Allah'ın yaratığı bir şeyin sahip olduğu nimeti istemek yerine, Allah (c.c)'tan
isteyin. Diğerlerinin ne elde ettiğini kendinizinkiyle karşılaştırmayı bırakın
ve Allah (c.c)'tan daha fazla ne alabileceğinize bakın.
Sizden başka kimse
yokmuş gibi davranın, kimseyi düşünmeyin. Eğer bunu içselleştirebilirseniz çok
daha mutlu bir hayat yaşarsınız.
Sınıftasın ve dersi
anlamayan tek kişi sensin, öğretmeni de takip edemiyorsun. "Hangi
gezegende olduğumu bile bilmiyorum, son on dakikadır takip edemiyorum, neden
buradayım ben?" diye düşünüyorsun.
Yanındaki; her soruyu
cevaplıyor, sürekli elini kaldırıyor ve sen de: "Bu çocuğu dışarda
kovalamam lazım, nefret ediyorum ondan, bana kendimi aptal gibi hissettiriyor.
Çünkü her bir soruyu cevaplıyor.
" Peki az önce ne
oldu biliyor musun? Bütün dikkatini senden daha akıllı olduğunu, öğretmenin göz
bebeği olduğunu, gösteriş yaptığını düşündüğün ya da tüm dikkati üzerine
çekerek seni kötü gösteren, utandıran kişiye verdin ve neden orada olduğunu
unuttun.
Sen öğrencisin ve o
sınıfta otururken senden başka kimseyi düşünmemen lazım. Sadece sen ve
öğretmen. Oraya bir şeyler öğrenmek için geldin ve demelisin ki: "Sizi
takip edemedim, tekrar açıklar mısınız?" Bunu kendine borçlusun. Soru
sormaya utanmamalısın. Oraya kendini daha ileri taşımak için geldin, iyi
olduğunu kanıtlamak için değil.
Öğrenmeye geldiğin şey
bu değil. Aynı şeyler iş yerinde de, ailede de geçerli. Bir başkasının senden
daha üstün olduğu bir şey var diye susup oturamazsın. Eğer yanlış bir şey varsa
bunu söyle.
Eğer bir konuda yetkin
varsa, konuş. Bu düşüncelerle içten içe yanarak ve kuruntulara izin vererek
kalbinde nefret oluşturamazsın.
Allah (c.c)'tan
istediğimiz bir şey de, kıyamet gününde Allah (c.c)'nin huzuruna geldiğimizde
Bunların ardından
gelenler de "Ey rabbimiz" derler, "Bizi ve bizden önceki iman
etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir
düşünce ve duyguya yer bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok
merhametlisin." (Haşr/10)
kalplerimizdeki, diğer
inananlara karşı beslediğimiz hastalıklı hissi ifade ediyor. Bunu bu dünyada
istemiyoruz ve Allah (c.c) onu bizim için aslında cennette ortadan kaldırıyor.
Bu hayatta kıskançlık başınıza gelebilir, o hastalıklı his içinizde olabilir.
"O bu pozisyonu hak
etmiyor." Bu şekilde hissetmiyorsanız sorun yok.
Ama bazıları şöyle
söyleyebilir: "Onlar benden daha fazla kazanıyorlar. Neden benden daha
fazla ücret alıyorlar?"
Önemli olan senin
yaptığın iş. Sen ne yapıyorsun? Sen ne kazanıyorsun? Eğer gerçekten daha fazla
ücret almanız gerektiğini düşünüyorsanız O zaman bunun için bir dosya
hazırlayın ve "Evet, daha fazlasını hak ediyorum, işte bunlar da
nedenleri..." deyin. Bunu da başkası için değil, kendi yetenekleriniz için
yapın.
Allah (c.c)'ın fazlını
O'ndan isteyin." "Muhakkak Allah (c.c) her şeyi bilendir." (Ahzab
54)
Bir erkek olarak veya
bir kadın olarak; kıyaslamanızın kurbanı olmaya başladığınızda, gerçekten
kendinizi düşünmeyi bıraktığınızda, başkaları yüzünden geride kalırsınız.
Sen ve Allah (c.c)
arasında kimse yok. Eğer kendini ilerletmek istiyorsan bunu Allah (c.c)'tan
isteyin.
"Allah (c.c)'ın
fazlını O'ndan isteyin."
Aksi halde hayatını
sadece; diğer insanların sana nasıl yanlış yaptığından fırsatlardan nasıl
mahrum bırakıldığından ve şimdi herkesin iyi durumda olup senin olmadığından
şikayet ederek geçirirsin.
Bu da seni perişan bir
duruma düşürür ve etrafındaki insanlar da senin yüzünden perişan hale gelirler.
İşte tüm bunlar; Allah (c.c)'ın bizi korumaya çalıştığı durum.
Bu ayetle ilgili paylaşmak istediğim son bir nokta: (Ve hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden.)
(hased) kelimesi, yani kıskançlık yapan kişi
burada bir özellik olarak tanımlanmış. İnsanın sıfatı olarak değil.
Kıskanç olmaya eğilimi
olan kişi, bu özelliği taşımaya eğilimli kişi...
Ama (iza) kelimesi
burada bir şey ifade diyor. Eğer bu özelliğe sahipsen, bu eninde sonunda çirkin
bir şekilde ortaya çıkar. Bu özelliğe sahip olduğun için eninde sonunda kötü
bir şey yaparsın.
Hased eden biri olmak
istemezsiniz ve öyle olan birinden de uzak durmak istersiniz. Onların
yapabileceği, potansiyel kötülükten ve verecekleri zarardan uzak durmak
istersiniz.
Allah (c.c) bizi hased
edenlerden olmaktan ve bize karşı hased yapanlardan korusun. Allah (c.c) iyi
amellerimizin yok olmasına izin vermesin.
Tıpkı Peygamberimizin
(s.a.v) buyurduğu gibi,
"Kıskançlığa
bulaşan kimsenin iyi amelleri; ateşin kuru odunu yaktığı gibi yanar."
Bunu söylemesinin nedeni
şu; kıskanç biri olduğumuzda şükreden biri olamamız imkansız.
Çünkü kıskanç
olduğunuzda, sadece neye sahip olmadığınızı düşünürsünüz. Ve amelleriniz, Allah
(c.c) olan ilişkiniz tek bir şey üzerine kuruldur: sık sık nelere sahip olduğunuzu
düşünmek.
Ancak bu şekilde Allah
(c.c)'a karşı müteşekkir olursunuz. Sadece nelere sahip olmadığınızı düşünerek
minnettar olmanız mümkün değil. Eğer kalbinizde kıskançlık yatıyorsa,
"Allah'a çok
şükreden bir kul"(İsra/3) olmanız
mümkün değil, imkansız.
İşte bu nedenle, Allah
(c.c); kalplerimizden kıskançlığı silebilmeyi bize nasip etsin ve gerçek
anlamda şükredebilen insanlar yapsın.
Allah (c.c) bizi
üstünlüğü, gerçek anlamda O'ndan isteyebilen insanlardan eylesin ve
hayatlarımızı O'nun mağfiretiyle durumlarımızı daha iyi hale getirsin.