Rabbimizin rahmetinin ve mağfiretinin hepimizi kuşattığı Ramazan ayının en önemli ibadetlerinden biriside hiç şüphesiz “Teravih namazı” dır. Teravih namazı toplumumuzda adeta Ramazan ayı ve oruç ile özdeşleştirilmiş bir ibadettir. Aslında bu namaz Allah Resulune farz olan ve ümmetine de sünnet olan gece namazıdır. Rabbimizin ayetlerinde bizi kılmaya teşvik ettiği ve bu namazı eda edene çok özel mükafatlar vadettiği, onları övdüğü gece namazı.
Normal zamanlarda gece namazını kılma hususunda gevşeklik
gösterenler Ramazan ayını daha bereketli bir şekilde geçirebilmek için aslında
her zaman kılabileceğimiz bu namaza daha bir özen göstermişler ve bu davranış
bu namazın adeta Ramazana özel bir ibadetmiş gibi algılanmasına sebep olmuştur.
Ramazanda gece namazına daha bir özen gösterilmesinin sebebide hiç şüphesiz
Allah Resulunden gelen şu sahih hadis olmuştur kardeşlerim:
“Kim Ramazan'da inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek, O'nun rızasını
kazanmak için kıyam ederse (teravih kılarsa), geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, Müslim)
Teravih, rahatlamak, dinlendirmek manâsına gelen "terviha"
kelimesinin çoğuludur.
Teravih namazı aslında dinlenerek ve rahat rahat kılınarak eda
edilmesi gereken bir ibadettir. Fakat malesef günümüzde en hızlı hangi camideki
hocanın kıldırdığı araştırılıp insanlar o camiyi tercih eder olmuşlardır.
Günümüzde yozlaştırılmış ve ruhu sökülüp alınmış ibadetlerin
biride Teravih namazıdır. Sanki hızlı namaz kılma musabakası düzenlenmiş gibi
Teravih namazları eda edilmekte ve bittiğinde de herkes içinden derin bir ohh
çekmektedir. Halbuki bu şekilde bir Teravihi bize ne Allah subhanehu ve Teala
ne de Resulu sallallahu aleyhi ve sellem emretmemektedir. Zaten dinimiz bize
asla kaldıramayacağımız ve zorlanacağımız birşey emretmez. Bakın Ebû Hureyre
radıyallahu anh Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellemden şöyle diyor:
"Rasulullah Ramazan gecelerini ihya etmeğe teşvik eder, fakat kesin
olarak emretmezdi. Ve şöyle buyururdu: 'Her kim inanarak ve karşılığını
Allah’tan bekleyerek Ramazan’ı ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır." (Buhari, Müslim)
"... Ancak kesin olarak emretmezdi" ifadesinde Ramazan
gecelerinde teravih namazı kılmanın farz olmadığı açıkça belirtilmektedir. Bu
konuda İmam Nevevî diyor ki:
"Hadisin bu kısmının manası şudur: Ramazan gecelerini ihya etmeyi
onlara vacip kılmadı ve kesin bir şekilde emretmedi, fakat mendup ve teşvik
olarak emretti". Nevevî sonra da şunu ilâve ediyor: "Ramazan
gecelerini ihya etmenin vacip değil mendup olduğu hususunda islâm ümmeti görüş
birliğine varmıştır."
"Her kim Ramazan gecelerini ihya ederse" ifadesinin mânâsı
"namaz kılarak ihya ederse" şeklinde anlaşılmalıdır. Bu da gece
namazı denebilecek mutlak namazla gerçekleşmiş olur. Bütün geceyi namazla
geçirmek şart değildir. Nevevî, "Ramazan'ı ihya etmek teravih namazı
kılmakla hasıl olur" diyor.
Toplumumuzda ise teravih namazı adeta farz gibi algılanmakta
ve oruç tutan herkesin mutlaka teravihde kılması gerektiği, hatta kılınmazsa
orucunun eksik olacağı gibi bir düşünce yayılmaktadır. Normal zamanlarda beş
vakit namazı dahi kılmayan insanlar Ramazanda teravih kılmakta ve bayramla
birlikte hepsine bir dahaki Ramazanda tekrarlamak üzere veda etmekteler.
Ramazan gecelerini en güzel biçimde değerlendirmek mutlaka teşvik edilen ve
özendirilen bir davranıştır fakat tüm bu gayretlerin Ramazan ayıyla sınırlı
kalması ve bayramla birlikte terkedilmesi müslümana yakışmayan bir davranıştır.
Halbuki Ramazan ayı geçirdiğimiz senenin bir sağlaması şekline
dönüşmelidir. Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem hakkını vererek
geçirilen Ramazanın bir dahaki Ramazana kadar işlediğimiz günahlara keffaret
olacağını bize haber vermektedir.
"Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve
iki ramazan, aralarında geçen günahlara keffaret olur." (Müslim, Tahâret 16.
Ayrıca bk. Müslim, Tahâret 14, 15)
Kardeşlerim, Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem Ramazan
gecelerini en güzel şekilde değerlendirmeye teşvik ettiği gibi, kendiside bu
geceleri en güzel şekilde değerlendirmiş ve bu konuda da bize örnek olmuştur.
Hatta kendisini namaz kılarken görüp arkasında onunla birlikte namaz kılan
ashabıyla birlikte teravih namazını cemaatle kılmış sahabenin bu ibadete
gösterdikleri gayretten dolayı ümmete farz olur endişesi ile daha sonraları
kendi evinde devam etmiştir. Allah Resulu vefat edip vahiy kesilince farz olma
ihtimali ortadan kalktığı için Ömer radıyallahu anh Allah Resulunun bu
sünnetini tekrar hayata geçirmiş ve o günden bu yana teravih namazı genellikle
cemaatle kılına gelmiştir.
Toplumumuzda bazı bid’at ehli insanların Ömer radıyallahu
anhın bu davranışını örnek göstererek kendi bid’atlerini meşrulaştırma çabası
içinde olduklarını görüyoruz. Halbuki Ömer radıyallahu anh yeni birşey ortaya
çıkarmamış, zaten olan ve belli sebepden dolayı o süre içinde yapılmayan
birşeyi tekrar yapılmasını sağlamıştır.
Değerli kardeşlerim, teravih namazı ile ilgili yapılan
yanlışların belkide en önemlisi rekatları hakkındadır. Allah Resulünün
kıldırdığı teravih namazına baktığımızda teravih namazının yirmi rekat değil 8
rekat olduğunu görmekteyiz. Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem ne
Ramazanda ne de Ramazandan sonra hiçbir zaman vitirle birlikte 11 rekattan
fazla gece namazı kılmamıştır. Teravih namazının yirmi rekat kılınmasının
dayanağı zayıf hadis ve yanlış anlaşılan bir durumdur.
Aişe radıyallahu anha Allah Resulunun namazını anlatan bir rivayette şöyle
buyurmuştur:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ne Ramazan gecelerinde, ne de
başka gecelerde, (sabah namazı hariç) on bir rekâttan fazla namaz kılmazdı.
Önce dört rekât namaz kılardı ki, o rekâtları ne kadar güzel ve uzun
kıldığından hiç sorma! Sonra dört rekâtkılardı ki, o rekâtları ne kadar güzel
ve uzun kıldığından hiç sorma! Sonra üç rekât kılardı." (Buhari, Müslim)
Şeyh Ubeydullah el-Mubârekfûrî bu konuda şöyle diyor: “Bilinmelidir ki,
teravih, kıyam-ı Ramazan, gece namazı ve Ramazan'da Teheccüt namazı bir tek şeyin
anlatımıdır ve bir tek namazın adıdır. Ramazan'da teheccüt teravih namazından
başka bir şey değildir. Çünkü Ramazan gecelerinde Rasûlullah'ın, biri teravih
diğeri teheccüt olmak üzere iki çeşit namaz kıldığına dair sahih veya zayıf hiç
bir rivayet sabit olmamıştır. Ramazan dışındaki teheccüt, ramazanda
teravihtir.”
Bedreddin el-Aynî de bu konuda kesin bir şekilde şunu söylüyor: “Aişe
radıyallahu anha'nın, "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ramazan'ın
son on gününe ulaşınca diğer zamanlarda görülmeyen bir ibadet gayreti içerisine
girerdi" şeklindeki ifadesinde anlatılmak istenen şey, namaz rekâtlarında
bir artırma olmayıp, O'nun son on gündeki namazların rukûlarını, secdelerini,
kıyam ve ka'desini uzun yapmasıdır.”
Kardeşlerim görüldüğü gibi aslında Ramazan gecelerini ihya etmedeki ölçü
nicelik değil niteliktir. Ama günümüzde malesef biz sayılara daha çok önem
verir olduk. Bu konuyu bir sonraki yazıda delilleri ile açıklıyalım
inşaAllah.. Şimdilik Allah’a emanet olun kardeşlerim. Dualarınızda
kardeşlerinizide unutmamanız dileği ile...
RAMAZAN GECELERİNİ NAMAZ
KILARAK GEÇİRMENİN FAZİLETİ
Ebu Hureyre'den -Allah
ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- insanları, -farz olduğunu
emretmeksizin-
Ramazan gecelerini namaz kılarak geçirmeye teşvik eder ve şöyle derdi:
'Kim, vâdettiği sevâba inanarak ve sevâbını Allah'tan umarak Ramazan
gecelerini
namaz kılarak geçirirse, geçmiş (küçük) günahları bağışlanır.'
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- vefât edinceye kadar durum bu
şekilde
devam etti (insanlar, Terâvih namazını cemaatle kılmayı bırakıp tek başına
evinde kılmaya
devam ettiler). Sonra Ebubekir'in hilâfeti ile Ömer'in hilâfetinin başına
kadar durum bu
şekilde devam etti. (Sonra Ömer -Allah ondan râzı olsun-, insanları Ubeyy
b. Ka'b'ın
kıraati üzere birleştirip onun arkasında Terâvih namazını cemaatle kılmaya
başlamıştır.)" (Müslim)
Amr b. Murra
el-Cuhenî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o
şöyle demiştir:
"Kudâa kabilesinden bir adam, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve
sellem-'e gelerek:
Ey Allah'ın elçisi! Ben, Allah'tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir
ilâhın
olmadığına ve senin Allah'ın elçisi olduğuna şâhitlik edersem, beş vakit
namazları
kılarsam, bu ayı (Ramazan'ı) oruç tutarsam, Ramazan gecelerini namaz
kılarak geçirirsem
ve zekâtı verirsem, buna ne dersin? diye sordu.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
Bu hal üzere ölen kimse, (kıyâmet günü) sıddıklar ve şehitlerden
olur." (Sahih-i İbn-i Hüzeyme, hadis no:2212. Elbânî; "Sahihi't-Terğîb
ve't-Terhîb", hadis no:749'da hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)
KADİR GECESİ VE BU
GECENİN TAYİNİ
Ramazan gecelerinin en fazîletlisi;
Kadir gecesidir.
Nitekim Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Kim, vâdettiği sevâba inanarak ve sevâbını Allah'tan umarak Kadir
gecesini namaz
kılarak geçirirse, geçmiş (küçük) günahları bağışlanır." (Buhari)
Kadir gecesi, en
tercihli görüşe göre Ramazan'ın yirmi yedinci gecesidir ve hadislerin
çoğu da böyle olduğunu
göstermektedir.
Bunlardan birisi, Zirr
b. Hubeyş'in rivâyet ettiği şu hadistir:
Zirr b. Hubeyş demiştir
ki:
"Ben, Ubeyy b. Ka'b'in şöyle dediğini işittim:
Ubeyy'e:
Abdullah b. Mes'ud: 'Kim yılın gecelerini namaz kılarak geçirir de Kadir
gecesine
isâbet ederse,... denilince, bunun üzerine Ubeyy b. Ka'b şöyle demiştir:
Kendisinden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah olmayan Allah'a yemîn
olsun
ki, o gece Ramazan ayındadır.
(Ubeyy b. Ka'b ) istisnâ kıldığı şeye yemîn ediyordu.
(Sonra dedi ki):
Allah'a yemîn olsun ki, o gecenin hangi gece olduğunu da çok iyi biliyorum.
O
gece, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in bize, namaz kılarak geçirmemizi
emrettiği,
yirmi yedinci günün sabahının gecesidir.O gecenin alâmeti; gündüzünün
sabahında
güneşin şuâsız, bembeyaz doğmasıdır." (Müslim) Bu hadis,
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den merfû olarak rivâyet edilmiştir.
RAMAZAN GECELERİNDE
NAMAZI CEMAATLE KILMANIN MEŞRU OLUŞU
Ramazan gecelerinde
namazı cemaatle kılmak meşrû kılınmıştır.Hatta cemaatle
kılmak, tek başına
kılmaktan daha fazîletlidir. Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem-'in bizzat
kendisi cemaatle kıldırmış ve Ramazan gecelerinde namazı cemaatle
kılmanın fazîletini
sözüyle açıklamıştır.
Nitekim Ebu Zerr'in
-Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiği hadiste, o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte Ramazan orucunu
tuttuk.
Ramazan'dan yedi gece kalıncaya kadar bize namaz (Terâvih namazını)
kıldırdı. Sonra
gecenin üçte birlik bölümü gidinceye kadar bize namaz kıldırdı. Ramazan'dan
altı gün kalınca bize namaz kıldırmadı. Ramazan'dan beş gün kalınca, gecenin
son yarısı gidinceye
kadar bize namaz kıldırdı.
Biz:
-Ey Allah'ın elçisi! Bu gecede de bize fazladan kıldırsaydın, dedik.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
- Bir kimse, imam namazını bitirinceye kadar imamla birlikte namaz (Terâvih
namazını) kılarsa, o gecenin tamamını namaz kılarak geçirmiş gibi ecir
alır.
Daha sonra Ramazan'dan dört gün kalınca bize namaz kıldırmadı.
Ramazan'dan üç gün kalınca âilesini, eşlerini ve insanları topladı ve bize
öyle bir
namaz kıldırdı ki felâhı kaçırmaktan korktuk.
(Ebu Zerr'den rivâyet eden râvî) dedi ki:
(Ebu Zerr'e) dedim ki:
-Felah nedir?
Ebu Zerr dedi ki:
Felah, sahur yemeğidir.
Ebu Zerr dedi devamla şöyle dedi:
Sonra Ramazan'ın geri kalan gecelerinde bize namaz kıldırmadı."
( Sünen sahipleri
rivâyet etmişlerdir.Hadis sahihtir.)
PEYGAMBER SALLALLAHU
ALEYHİ VE SELLEMİN CEMAATLE NAMAZ KILDIRMAYA DEVAM ETMESİNİN SEBEBİ
Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-, Ramazan'ın geri kalan gecelerinde
sahâbeye cemaatle namaz
kıldırmamasının sebebi; gece namazı (Terâvih namazı) onlara
farz kılınır da onlar da
bunu yerine getiremezler diye endişe etmesinden dolayıdır.
Nitekim Âişe'nin -Allah
ondan râzı olsun-, Buhârî ve Müslim'in sahihleri ile diğer
hadis kitaplarında
rivâyet ettiği hadiste böyle gelmiştir.
Allah Teâlâ,İslâm şeriatını
kemâle erdirdikten sonra Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem-'in vefât
etmesiyle bu endişe (Terâvih namazının farz kılınması endişesi) ortadan
kalkmıştır. Ramazan
gecelerinde Terâvih namazını cemaatle kılmayı terk etme gerekçesi
böylece ortadan kalkmış
ve eski hüküm; yani cemaatle kılmanın meşrûluğu kalmış oldu.
Bunun içindir ki Ömer b.
Hattab -Allah ondan râzı olsun- bu sünneti yeniden ihyâ etmiştir
(Yani Terâvih namazını
cemaatle kıldırmaya başlamıştır.) Nitekim Buhârî'nin sahihi ile diğer
hadis kitaplarında böyle
gelmiştir.
TERAVİH NAMAZINI
CEMAATLE KILMANIN KADINLARA MEŞRU OLUŞU
Kadınların Terâvih
namazında hazır bulunmaları ve namazı cemaatle edâ etmeleri
meşrû kılınmıştır.
Nitekim yukarıda geçen
Ebu Zerr'in hadisinde böyle gelmiştir. Hatta erkeklere namaz
kıldıran imamdan ayrı
olarak, kadınlara namaz kıldıracak bir erkeğin imam olarak tahsis
edilmesi de câizdir.
Nitekim Ömer b. Hattab
-Allah ondan râzı olsun-, Terâvih namazı için insanları
biraraya topladığında,
erkekler için Ubeyy b. Ka'b'i, kadınlar için ise, Süleyman b. Ebî
Hasme'yi imam tayin
etmiştir.
Nitekim Arfece'den
rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Ali b. Ebî Tâlib -Allah ondan râzı olsun-, insanlara, Ramazan ayının
gecelerinde
Terâvih namazını kılmalarını emrediyor ve erkekler için bir imam, kadınlar
için de bir imamtayin ediyordu.
Arfece dedi ki:
- Ben de kadınlara imam idim." ( Beyhaki)
Ben derim ki:
Eğer mescit (câmii)
büyük ve geniş ise ve erkeklerin imamının kıraati ile kadınların
imamının kıraatı
birbirine karışmıyorsa ve biri diğerini rahatsız etmiyorsa, kanımca bu
şekilde yapılabilir.
(Ama günümüzde mikrofon sistemi olduğu için buna gerek yoktur.)
GECE NAMAZININ
REKATLARININ SAYISI
Gece namazının
rekâtlarının sayısı; onbir rekâttır.
Biz, Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine uymak için gece namazının
bundan fazla olmamasını
tercih ederiz. Çünkü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellemdünyadan
ayrılıncaya kadar bu
sayıdan fazla kılmamıştır.
Nitekim Âişe'ye -Allah
ondan râzı olsun- Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem'in
Ramazan gecelerindeki
namazı nasıldı? diye sorulduğu zaman o şöyle cevap vermiştir:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ne Ramazan gecelerinde, ne de
başka
gecelerde, (sabah namazı hariç) on bir rekâttan fazla namaz kılmazdı. Önce
dört rekât
namaz kılardı ki, o rekâtları ne kadar güzel ve uzun kıldığından hiç sorma!
Sonra dört rekât
kılardı ki, o rekâtları ne kadar güzel ve uzun kıldığından hiç sorma! Sonra
üç rekât kılardı." (Buhari, Müslim)
Gece namazını on bir
rekâttan az da kılabilir. Hatta sadece bir rekât bile kılabilir ki o
da Vitir namazıdır.
Çünkü bunun delili; Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in fiili ve
sözüdür.
Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'in fiiline gelince:
Âişe'ye -Allah ondan
râzı olsun:
"Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- kaç rekât vitir kılardı? Diye sorulduğunda o
şöyle cevap vermiştir:
- Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- vitir namazını, dört ve üç rekât
(4+3), altı
ve üç rekât (6+3), sekiz ve üç rekât (8+3), on ve üç rekât (10+3) olarak
kılardı.Vitir
namazını, yedi (4+3) rekâttan daha az, on üç (10+3) rekâttan daha fazla
kılmazdı." (Ebu Dâvud, Ahmed ve başkaları rivâyet etmişlerdir.)
Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'in sözüne gelince:
Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Vitir haktır. Dileyen beş rekât vitir kılsın. Dileyen üç rekât vitir
kılsın.Dileyen bir rekât
vitir kılsın." (Ebu Dâvud, Nesâî, İbn-i Mâce ve Ahmed)
RAMAZAN GECELERİ İLE
DİĞER GECELERDE KILINAN NAMAZLARDA OKUNAN KIRAAT
Ramazan gecelerindeki
kılınan namaz (Terâvih namazı) ile diğer gecelerde kılınan
namazlarda okunan
kıraata gelince, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bunu, ne az,
ne de çok olacak şekilde
herhangi bir şeyle sınırlandırmamıştır.Aksine Peygamber -
sallallahu aleyhi ve
sellem-'in gece namazlarındaki kıraatı uzunluk ve kısalık bakımından
farklılık arz ederdi.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kimi zaman her rekâtta 20
âyet olan
"Müzzemmil" sûresini okurdu. Kimi zaman elli âyet kadar okurdu.
Nitekim Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Kim, bir gecede yüz âyetle namaz kılarsa, adı gâfiller zümresine
yazılmaz.Kim de bir
gecede ikiyüz âyetle namaz kılarsa, Allah nezdinde, gece namaz kılan,
ihlasa erdirilmiş
kullar zümresinden yazılır. "
(Hâkim ve Beyhakî)
Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-, hasta olduğu halde bir gece namazında
Bakara, Âl-i İmrân,
Nisâ, Mâide, En'âm, A'râf ve Tevbe sûrelerini okumuştur.
Huzeyfe b. Yemân'ın
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in arkasında namaz
kıldığı kıssada
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bir rekâtta önce Bakara sûresini,
sonra Nisâ sûresini,
daha sonra da Âl-i İmrân sûresini tertili ve yavaş yavaş okuyordu.
En sahih isnadla sâbit
olduğuna göre, Ömer b. Hattab -Allah ondan râzı olsun-,
Ubeyy b. Ka'b'i,
Ramazan'da insanlara terâvih namazını onbir rekât kıldırmasını emrettiği
zaman Ubeyy -Allah ondan
râzı olsun-, namazda âyet sayısı yüzün üzerinde olan sûreleri
okurdu. Öyle ki onun
arkasında namaz kılanlar, uzun süre ayakta kalmaktan dolayı
değnek ve bastonlara
yaslanırlar, buna rağmen arkasında namaz kılanlar, fecrin ilk
vakitlerine kadar
namazdan ayrılmazlardı!!!!
Yine, Ömer b. Hattab'tan
-Allah ondan râzı olsun- sahih olarak haber verildiğine
göre o, Ramazan'da
Kur'an okuyanları (Kurrâ'yı) çağırmış ve içlerinden en hızlı okuyana
(namaz kıldırırken bir
rekâtta) otuz âyet okumasını, orta hızla okuyana yirmi beş âyet
okumasını, yavaş okuyana
ise yirmi âyet okumasını emretmiştir.
Buna göre bir kimse,
kendi başına namaz kılıyorsa dilediği şekilde kıraatını uzun
tutabilir (uzun
okuyabilir). Aynı şekilde arkasında namaz kılan ve uzun okumasına onay
verenler varsa, bu
şekilde uzun okuyabilir.Namazda ne kadar uzun okunursa, o kadar
fazîletlidir. Fakat
gecenin tamamını ihyâ etmek için kıraatı uzun tutmada aşırıya gitmemeli,
bunu nâdir olarak
yapmalıdır.Bu konuda Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şu
sözüne uymalıdır:
"Yolların en hayırlısı, Muhammed'in yoludur.”
Fakat bir kimse imam
ise, arkasında namaz kılanlara zorluk verecek şekilde kıraatını
uzatmamalıdır.
Çünkü Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Biriniz insanlara namaz kıldırdığı zaman namazını hafif tutsun.Çünkü
onların arasında
küçükler ve yaşça büyük olan vardır.Yine onlar arasında bünyesi zayıf olan,
hasta ve
ihtiyaç sahibi olan vardır.Biriniz tek başına namaz kıldığı zaman, namazını
dilediği kadar
uzun tutsun." (Buhari, Müslim)
GECE NAMAZININ VAKTİ
Gece namazının vakti;
yatsı namazından sonra başlar, sabah namazına kadar sürer.
Nitekim Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ, bir namazı size fazlalaştırmıştır ki, o da Vitir olan)
namazıdır
(rekâtlarının adedi tek olan namazdır). Onu, yatsı namazı ile sabah namazı
arasında
kılın." (Ahmed)
Gece namazını, imkânı
olanın gecenin sonunda kılması daha fazîletlidir.
Nitekim Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Kim, gecenin son bölümünde kalkıp namaz kılamamaktan (uykuya
kalmaktan)
endişe ederse, vitiri (tek rekâtlı namazı) gecenin başında kılsın.Kim de
gecenin son
bölümünde kalkacağından emîn olursa, vitiri gecenin son bölümünde
kılsın.Çünkü gecenin
son bölümünde kılınan namazda melekler hazır bulunurlar. Bu ise daha
fazîletlidir." (Müslim)
Eğer gece namazının
gecenin ilk bölümünde cemaatle kılınması ile son bölümünde
tek başına kılınması
arasında bir durum sözkonusu olursa, namazın cemaatle kılınması
daha fazîletlidir. Çünkü
bir kimse cemaatle kıldığı zaman, gecenin tamamını namaz kılarak
geçirmiş gibi sevap
kazanır.
Ömer b. Hattab'ın -Allah
ondan râzı olsun- hilâfeti zamanında insanlar bu hal üzere
devam etmişlerdir.
Nitekim Abdurrahman b.
Ubeyd el-Kârî şöyle demiştir:
"Ramazan'da bir gece mescide gitmek üzere Ömer b. Hattab -Allah ondan
râzı
olsun- ile birlikte çıktım.Mescide varınca orada ne görelim! İnsanlar,
gruplara ayrılmış
halde kimisi tek başına namaz kılıyor, kimisi de birkaç kişiye namaz
kıldırıyordu.
Bunun üzerine Ömer:
- Bu insanları bir imamın arkasında biraraya getirirsem daha güzel
olacağını
düşünürüyorum, dedi.
Sonra Ömer insanları biraraya getirmeye karar verdi ve Ubeyy b. Ka'b'i
onlara
imam olarak tayin etti.
Sonra başka bir gece onunla birlikte çıktım.Mescide varınca insanları
imamlarının
arkasında namaz kılarlarken gördüm.
Ömer dedi ki:
Ne güzel bir bid'at bu! Gecenin ilk vaktinde bu namazı kılanlar, uykudan
uyanıp da
kalanlardan daha fazîletlidirler.
Ömer, bununla gecenin sonunu kast ediyordu.Böylece insanlar, namazlarını
gecenin
ilk bölümünden kılıyorlardı." (Buhari)
Muhammed Nasiruddin el-Elbani