Allah’a hamd ve Rasûlüne salât ve selâm olsun.
Bizleri bir Ramazan bayramına daha ulaştıran Rabbimize sonsuz
hamdü senalar olsun. Bayramımız mübarek olsun.
Rahmet ve mağfiret ayı Ramazanı aziz bir misafir edasıyla uğurluyoruz bugün.
Onu uğurlarken hüzünleniyor, ancak bayram ile seviniyoruz bugün.
Ne büyük bahtiyarlıktır ki orucu, kötülüğe karşı kalkan edindik. Gecenin karanlığını sahurlarımızla, namazlarımızla aydınlattık. Tefekkürü, sabrı, şükrü bir kez daha öğrendik. Kardeşimizin derdiyle dertlenmeye adadık kendimizi. Ve bir aydır yaşadığımız iftar sevincimiz, bayram sevinciyle birleşti.
Kardeşlerim!
Kimi gönüller mahzundur, kimi yürekler yaralıdır, kimi canlar sıkıntıdadır bu
bayram. Coğrafyamızı saran şiddet ve teröre kurban gitmektedir insanlarımız.
Anne çocuğundan, kardeş kardeşinden, yüzbinler vatanından, gençler
değerlerinden koparılmıştır. Acı, hüzün ve gözyaşı dağlamaktadır yürekleri.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen bugün bize düşen, yangın yerine dönen
yüreklerimizi bayram neşesiyle canlandırmaktır. Bugün bize düşen, bayramı
göremeyen kardeşlerimiz adına da bayramı eda etmektir. Bugün İslam âlemi olarak
bize düşen, yüreklerimiz mahzun olsa da bayramımızın hakkını vermek ve onu
mahzun göndermemektir.
Kardeşlerim!
Bugün bize düşen, bayramımızı hepimiz için bir umuda dönüştürmektir.
Farklılıklarımızı ayrılık-gayrılıkvesilesi değil, Rabbimizin bir âyeti olarak
görmek ve birbirimize kenetlenmektir. Yüce Rabbimizin, “Topyekûn
Allah’ın kitabına sımsıkı sarılın. Bölünüp parçalanmayın…”[Âl-i İmrân, 3/103]çağrısının
gereğini yapmaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “Müminler, bir binanın yapı taşları
gibidir. Onlar, birbirlerinin hayata tutunmasını temin ederler.”[ Buhârî, Salât, 88]Mesajına
uygun bir hayat sürmektir.
Ey Mü’minler! Allah’ın karşısına çıkacağınız o kıyamet gününü hatırlayın ki
o gün ne malınız ne de evlatlarınız size fayda vermeyecek. Ancak temiz, sâlih
ve düzgün bir kalp ile gelenler selâmet ve emniyette olacaklar.
Ey Allah’ın kulları!
Sizlere her an gelebilecek fitnelere karşı sizleri uyarıyorum. Cenâb-ı Hak’ta
buna işaretle Kur’an-ı Kerim’inde şöyle buyurmuştur: “Sizin hepinize ulaşacak ve ondan kurtulamayacağınız fitnenin
gelmesinden sakının ve biliniz ki Allah’ın azabı çok büyüktür.”
Peygamberimiz
(s.a.v.)’de bu konuda şöyle buyurmuştur: “Öyle bir zaman gelecek ki fitnelerin şiddeti gecenin karanlıklarını
aratmayacaktır. O gün kişi Müslüman olarak gecelediği hâlde kafir olarak
sabahlayacak; kafir olarak sabahladığı hâlde Müslüman olarak geceleyecektir”.
Ey Allah’ın kulları! Fitne iki çeşittir:
1.
Şüphelere dalmak
2.
Şehvetlere dalmak.
Şüphelere dalmanın
sebebi: Yetersiz ilim sahibi olmak ve kişinin ufkunun dar olmasındandır.
Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak bu konuya şöyle işaret etmektedir: “Onlar ki şüphelere dalar, hevâ heveslerinin
peşinde giderler. Hâlbuki Allah, onların doğru yolu bulabilecekleri bir rehber
göndermiştir”. Diğer bir ayette: “Ey Dâvut (a.s.)! Biz seni yeryüzüne halife yaptık. Hevâ ve hevesine
kapılma, yoksa Allah’ın yolundan saparsın”.
Yetersiz ilim sahibi
olarak şüphelere dalmak insanı küfre ve nifaka götürür. Bundan kurtulmanın yolu
ise Allah’ın kitabına sarılmak, Rasûlullah’ın sünnetine uymaktır. Şehvetlere
dalmak, kişinin inancının bozulması ve bidatlara sarılmasıyla ortaya çıkar.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Sizden önceki ümmetleri hatırlayın ki, onlar sizden daha güçlü ve
kuvvetli, daha çok zengin idiler. Fakat, sizler dünyaya daldığınız gibi onlar
da dünyaya daldılar. İşte bilin ki onlar cehennemde ebedi olarak kalacaklardır”.
Kişinin hevâ ve
hevesinin, dinî inanç ve aklî melekelerinin önüne geçmesinin sebebi,
şehvetlerinin peşinde koşmasındandır. Öyleyse şehvetin önüne nasıl geçilir:
Kişinin aklını doğru yolda kullanması ve sabırla hareket etmesiyle mümkündür.
İkinci Hutbe: Ey Allah’ın kulları!
Rabbimiz bizi Rasûlünün sünnetine uyarak bizlerin büyük fitnelerden uzak
kalacağımızı bildirmiştir. Bununla ilgili Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “(Ey Rasûlüm!) Senin emirlerine muhalefet
etmekten mü’minler sakınsınlar ki başlarına bir fitne ya da büyük bir azap
gelmesin”.
Hz. Aişe’den rivayet
edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bizim yapmadığımız, söylemediğimiz bir
şeyle amel edenin yaptığı iş reddedilir”. Yine başka bir rivâyette Peygamberimiz
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Benimle
sizin durumunuz şuna benzemektedir; karanlık bir gecede ateş yakan bir adamın,
ateşe hücum eden pervaneleri ateşe düşmekten engellediği gibi ben de sizleri
cehennem ateşine düşmekten alıkoyuyorum”.
Ey Allah’ın kulları;
Resûlullah’ın emirlerinden dışarı çıkmamanız konusunda sizleri uyarıyorum.
Kardeşlerim!
Bayramlar, birbirimize daha çok kenetlenmemize, kardeşlik
hukukunun gereklerini hakkıyla yerine getirmemize vesile olan zaman
dilimleridir. Bayramlar, birlik ve beraberlik duygularının, paylaşma ve infakın
zirveye çıktığı günlerdir. Bayramlar, kâh sevinç, kâh hüzünle akıp giden hayat
yolculuğumuzda Rabbimizin bizlere lütfettiği huzur ve neşe mevsimleridir.
Öyleyse geliniz. Bayramı bir gönül kazanma seferberliğine
dönüştürelim. Anne-babamızın, kardeşlerimizin, komşularımızın yüzünü
güldürelim. Yoksullara, yaşlılara, kimsesizlere, boynu büküklere, hasta ve
engelli kardeşlerimize bayram sevinci yaşatalım. Kırılan kalpleri, darılan
gönülleri, bayramın bereketi ve güzellikleriyle mamur edelim. Kardeşliğimize,
bayram sevincimize engel olan dargınlıkları, küskünlükleri, çekişmeleri, her
türlü olumsuzluğu ortadan kaldıralım.
Unutmayalım ki; birbirimize sunduğumuz her bayram hediyesi, bizi
Rabbimizin rızasına ulaştıracaktır. Birbirimize sunabileceğimiz en güzel bayram
hediyemiz ise kalbimizin derinliklerinden gelen selam ve dualarımız, tebessüm
ve ziyaretlerimiz olacaktır.
Oruçla bedenimizi, fitrelerimiz ve hayır hasenatımızla mallarımızı
temizledik. Ramazandan sonra bu temizliklere zarar vermeyelim. Kaybedenlerden
ve eli boş dönenlerden olmayalım.
Yüce Allah’ımızın; “Şüphesiz küfür ve günahlardan temizlenen ve
Rabbinin ismini zikredip de namaz kılan kimse(ler) kurtuluşa ermiştir.”
müjdesine erip kurtulanlardan olmaya çalışalım.
Asıl bayramın da; imanla göçebilmek, cehennemden kurtulup selamete
ulaşabilmek ve Rabbimizin cemalini seyredebilmek olduğunu unutmayalım.
Bayramlar milletlerin kardeşlik günüdür. Dargınlıkları ortadan
kaldırmanın af ve hoşgörünün zirvede olduğu zamanlardır.
Bu güzel bayramın: birlik ve beraberliğimizin güçlenmesini, alem-i
İslam'ın huzur ve sâadete ermesini, dostlukların pekişip günahlarımızın affına
vesile olmasını Cenab-ı Mevla'dan diliyor, hepinizin bayramını en kalbi
duygularımla tebrik ediyorum.