HADİSİN MEŞRULUĞUNA DAİR FAKİHLERİN GÖRÜŞLERİ
Meşhur tabiiler ve onlardan sonra gelenler tesbih namazındaki büyük mükâfat ve sevabı bildiklerinden tesbih namazının kılınması hususunda ısrarcı olmuşlardır. İbn Hacer, Ebû’l-Cevzâ’nın tesbih namazı hadisinin kendisinden nakledildiği en eski ravi olduğunu bildirmektedir.
Tirmizî, Abdullah b. Mübârek’in ve birden çok ilim adamının tesbih namazını rivayet ederek bu namazdaki fazileti dile getirdiklerini belirtmektedir.
Ahmed b. Ubde, Ebû Vehb’den şu rivayeti dile getirmektedir: Ebû Vehb dediki: “Abdullah b. Mübârek’e içinde tesbih zikredilen hadisi sordum. Şöyle açıkladı: Tekbir getirdikten sonra “Subhânekallâhümme ve bihamdik vetebâre kesmuk ve teala cedduk ve lâ ilâhe gayruk” de. Sonra onbeş kez “Subhânallâhi velhamdulillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber” deyip euzu besmele çekerek “Bismillâhirrahmânirrahîm” de. Sonrasında Fatiha ve bir sûre oku. Sonra yine on kez “Subhânallâhi velhamdulillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber” diyerek rükûa giderek on kez söyle, başını rükûdan kaldırarak yine on kez söyle. Sonrasında secdeye giderek on kez söyle, başını kaldırıp on kez söyle, ikinci secdeye giderek yine on kez söyle. Her bir rekâtta yetmiş beş tesbih okuyarak bu şekilde dört rekât namaz kıl. Her rekâtta on beş tesbihle başla, sonrasında ise on tesbih oku. Bu namazı gece kılan kimsenin iki rekatte bir selam vermesi daha hoştur. Gündüz kıldığında ise ister iki rekâtta bir selam verir isterse dördüncü rekatin sonunda selam verir.” Hadisin senedi sahihtir. Hâkim de onu Ebû Vehb’den başka bir tarîkle rivayet ederek Abdullah b. Mübârek’ten rivayet edilen bu hadisin ravilerinin güvenilir olduğunu belirtmektedir. Zaten Abdullah İbn Mübârek, kendisine göre sahih olmayan bir senedi öğretmekle sorgulanamaz.
Taberî, birçok âlimin tesbih namazında i‘tidalin ve iki secde arasındaki oturuşun uzun olması konusunda aralarında fikir ayrılığı olmakla birlikte onu kılmaktan menetmediklerini söyleyerek Ebû Muhammed el-Cüveynî’nin tesbih namazını bunun dışında olduğunu açıkladığını da ekledi.
Mezhep imamlarına gelince; Ahmed b. Hanbel hariç hiç birinden tesbih namazının müstehap veya mekruh olduğu hakkında her hangi bir görüş nakledilmemiştir. Ahmed b. Hanbel ise daha önce de zikrettiğimiz üzere önceleri bu hadisin zayıf olduğu görüşündeyken daha sonra bu görüşünden vazgeçmiştir.
İbn Hacer, Zekeriya b. Yahya es-Sâcî’nin (o Tirmizî’nin tabakasındandır) fakihlerin tesbih namazı hakkındaki görüş farklılığını zikrettikten sonra onun şöyle dediğini nakletti: “Ne Şâfî’nin ne Mâlikî’nin ne Evzâî’nin ve ne de rey ehlinin bu konudaki görüşünü bilmiyorum. Ahmed ve İshak, amel edildiği takdirde iyi olacağı görüşündedirler”.
MEZHEP İMAMLARININ GÖRÜŞLERİ
1- Hanefîler
Hanefîlere göre nafile ibadetler; sünnet olan nafileler ve mendup olan nafileler olmak üzere iki kısma ayrılır. Tesbih namazı mendup olan nafile ibadetler arasındadır.
İbn Hacer, Serrûcî’nin ‘Muhtasaru’l-Bahr’ da mezhepleri hakkında naklettiğinin haricinde Hanefilerin bu konudaki görüşüne rastlamadığını ifade etmektedir. Muhtasaru’l-Bahr’da nakledilenin ise tesbih namazının müstehap olduğu ve sevabının büyük olduğudur.
Zebîdî de şöyle demektedir: “Ashabımızdan birçok kişi onun müstehap olduğunu belitmiştir. Bunların dışında Bahr’ın ve Burhanu’l-Halebî’nin Sahibi de bu görüştedir. El-Pezdevi, Muhammed b. Hasan’ın Şerhu’l-Câmiı’s-Sagîr’ınde onu zikretmektedir.”
Alâaddin Hasfeki Durru’l-Muhtar’da nafile ibadetlerden bahsederken iki rekatlik İstihare Namazı’nı ve üç yüz tesbih ile kılınan dört rekatlik tesbih namazınıda nafile ibadetler arasında zikretmektedir. Ona göre tesbih namazının fazileti büyüktür.
İbn Âbidin de şöyle demektedir: “Tesbih namazı, mekruh olmayan bir vakitte, her gün, her gece kılınabilir ya da her hafta bir kez, her Cuma, her ay veya ömürde
bir defa kılınabilir. Bu hadis, tarîklerinin çok olması sebebiyle hasendir. Onun uydurma bir hadis olduğunu iddia edenler de tarîklerinin çok olmasından şüphe ederek bu fikri savunmuşlardır. Ondaki sevap bitmez. Bundan dolayı bazı muhakkıklar şöyle demiştir: “Onun faziletinin büyüklüğünü duyup da onu terk eden ancak dinde gevşek davranan bir kimse olabilir.” Namazın kılınış şeklinin diğer namaz şekillerinden farklı olması sebebiyle onun mendup kabul edilmesi eleştirilmiştir. Hadisin zayıflığı bundan kaynaklanıyor. Hadis hasen derecesine yükseldiği zaman kendini ispat etmiş olur.”
Tesbih namazının fazileti büyüktür ve pek çok sevabı vardır. Tesbih namazını Müslüman her vakitte kılabilir, kerahati yoktur. Her gün veya gecede bir kere yapılmalı, değilse haftada bir kere yahut her cumada bir kere yahut her ayda bir kere yahut ömürde bir kere kılınmalıdır. Bununla ilgili hadis birçok yoldan nakledilmiş bulunduğu için hasendir. Bununla ilgili hadisin uydurma olduğunu zanneden kişi yanılmıştır.
Tesbih namazının kabul edilen tarifi, Tirmizî’nin, Ebû Hanîfe’nin talebelerinden Abdullah b. Mübârek’ten rivayet ettiği şekle göredir. İki rivayet arasında tercih edilen de budur. Tesbih namazını kılan kişi tesbihleri parmakları ile saymaz.
Hanefîlere göre nafile namazlar en az iki en fazla sekiz rekatte bir selam verilerek kılınabilir. Tesbih namazı bir rekatte yetmiş beş tesbih olmak üzere toplam
üç yüz tesbih içerdiği için dört rekât kılınması gerekmektedir. Ebû Hanife’ye göre, ister gece namazı olsun, ister gündüz namazı olsun nafileler dörder rekât kılınmalıdır. Ebû Yusuf ve Muhammed’e göre ise, kişi bir selamda iki rekâttan fazla kılmamalıdır. Gece namazlarında en iyisi ikişer, gündüz namazlarında ise dörder rekât kılmaktır. Hanefî mezhebinde, hadise daha uygun olduğu için bu iki imamın görüşü ile fetva verilmiştir.
2- Mâlikîler
Mâlikîlere göre nafile namazlar iki kısımdır: Birincisi, her hangi bir sebebe bağlı olmaksızın kılınan nafile namazlardır. İkincisi ise bir sebebe bağlı olarak kılınan nafile namazlar. Tesbih namazı ikinci kısma dâhil edilmiştir.
Mâlikîlerin görüşünü araştırmamız neticesinde bu tasniften başka her hangi bir bilgiye ulaşamamış bulunmaktayız.
3- Şâfiîler
Şâfiî fakihlerinin birçoğu tesbih namazının müstehap olduğu görüşündedir.
Gazali’ye göre bu namaz nasla sabittir. Tesbih namazı bir vakte mahsus olmayıp, her hangi bir sebebi de yoktur. Haftada veya ayda bir kez kılınması gerektiğini belirtmiştir.
Nevevî de “Mehâmili ve Tetimme’nin sahibi ve ashabımızdan daha birçok kişi onun hasen bir sünnet olduğunu zikretti” demektedir.
Ezkâr’da ise; “Ebû Muhammed el-Begavî ve Ebû’l-Mehâsin er-Rûyânî’nin de içinde bulunduğu ashab imamlarımızdan bir grup tesbih namazının müstehap olduğunu belirtti” demektedir. Rûyânî, Bahr kitabının cenaiz bölümünün sonunda şöyle demektedir: “Tesbih namazına rağbet edilmekte olduğunu biliyorum. Her vakitte onun huy edinilmesi ve ihmal edilmemesi müstehaptır.”
Takıyyuddin es-Subkî de tesbih namazının dinin önemli bir problemi olduğunu, bu konudaki hadisin hasen olduğunu, Ebû Hâmid, Ebû Muhammed ve daha birçok kişinin bu namazın müstehap olduğu görüşünde olduklarını belirtmektedir.
Ebû Ali Zahir b. Ahmed es-Serahsî ise şöyle demektedir: “Zikri geçen tesbih namazının senedinin hasen olduğu sabit olmuştur. Onda çok büyük bir fazilet vardır.” Taberî onu “Namazda Kırâat” kitabında nakletmektedir. İbn Hacer, Şâfiîlerin iki tarîk imamının tesbih namazının müstehap olarak kabul ettiğini belirterek onların bazısının ismini zikretmiştir.
Tac es-Subkî de şöyle demektedir: “Nevevî’nin bu namazı inkâr etmesinden ve asr ehlinin de ona dayanmasından dolayı insanların aldanmalarından korkarak sözü uzattım. Bu konuda varid olan hadisin sevabının büyüklüğünü işiten kimsenin tesbih namazını kılmada hırslı olması gerekir. Onu uygulamayı ihmal eden kimseye gelince; o ancak salihlerin amellerine dikkat etmeyerek dinde gevşek davranan bir kimsedir.”
Zerkeşî, tesbih namazının sünnet olduğu görüşündedir. Ona göre tesbih namazındaki i‘tidalin uzun olması kabul edilebilir. Başka bir eserinde ise namazda istirahat celsesinin hafif olması gerektiğini zikrettikten sonra tesbih namazındaki istirahat celsesinin bu uygulamanın dışında olduğunu söyleyerek şöyle devam etmektedir: “İstirahat celsesinin özelliklerinden biri de onda dua etmemektir. Tesbih namazındaki istirahat celsesi hariç.” Ayrıca Zerkeşî, İbnü’l-Cevzî’nin tesbih namazı hadisine ‘Ahkâmu’n-Nisâ’ adlı eserina aldığı için onun da hadisi sabit görmüş olabileceği iddiasına yer vermektedir.
Sirâcuddîn el-Bulkînî tesbih namazının kendisiyle amel edilmesi gereken bir sünnet olduğu görüşündedir. Fakih Şâfiîlerin muteahhırlarından biri olan İbn Hacer el-Heytemî de tesbih namazının müstehap olduğu görüşündedir.
Şâfiîler, nafile namazların cemaatle kılınıp kılınmaması gerektiği hususuna da değinmişlerdir. Onlara göre tesbih namazı cemaatle kılınmaması gereken bir namazdır.
4- Hanbelîler
Ahmed b. Hanbel’in bu konudaki görüşü daha önce geçmişti. Ahmed b. Hanbel’in tâbiîleri tesbih namazı hadisinin zayıf olduğu görüşündedirler. Tesbih namazı ile amel etmenin mekruh olduğu görüşünden ise vaz geçmişlerdir. İbn Kudâme, Ahmed b. Hanbel’in bu konudaki hadisi sabit olarak kabul etmediğini, onun müstehap olmadığı görüşünde olduğunu belirtmiştir. Şayet bir kişi onu uygularsa zararı yoktur. Çünkü nafile namazlarla ve fazilet namazları hakkındaki hadislerin sıhhat derecesinde olması şart değildir.
İbrahim b. Miflah tesbih namazı hadisini inceleyerek şöyle demektedir: “Onun hakkında birçok tartışma vardır. Eğer Ahmed b. Hanbel’in onunla alakalı bir görüşü yoksa bu, fezailde zayıf haberle amel edilmeyeceğine işarettir.”
İbn Miflah, İbn Teymiyye’nin tesbih namazı hadisinin yalan bir haber olduğunu iddia ettiğini söyleyerek Ahmed b. Hanbel’in ve ashap imamlarının onun mekruh olduğu görüşünde olduğunu ve Ahmed’in onu müstehap olarak kabul etmediğini belirtmiştir. İbn Miflah şöyle devam etmektedir: “Abdullah b. Mübârek onun nitelik olarak müstehap olduğu görüşündedir. Ancak aslı olmayan haberle sünnetin sabit olmadığı haberine ise cevap vermemiştir. Ebû Hanife, Mâlik ve Şâfiî’ye gelince onlar topluca bu hadisi işitmemişlerdir. Şeyh (İbn Teymiyye), fezailde onunla amel etmenin zararı olmadığını çünkü fezailde haberin sıhhatinin şart olmadığını belirtmektedir. Ahmed b. Hanbel’in bu konudaki görüşünün olmaması ise fazilette zayıf haberle amelin olmadığına delildir.”
Mer‘a b. Yusuf el-Hanbelî tesbih namazı hadisinin sünnet olmadığı yönündeki görüşünü belirttikten sonra Ahmed b. Hanbel’in şu görüşünü nakletti: “Tesbih namazı ile ilgili sahih bir şey yoktur. Eğer yine de bununla amel ederse fezail amellerde zayıf hadisle amele cevaz vermenin zararı yoktur. Bir grup ise onu müstehap olarak kabul etmektedir.”
Mensur el-Behûtî ve Mustafa es-Suyûtî Hanbelî mezhebinin müteahhırunundan olup tesbih namazını mekruh olarak kabul etmişlerdir.
SONUÇ
Nafile namazların içine giren ve bu namazın kılınmasını öngören hadis, İbn Abbâs (r.a)’dan merfû olarak, İbn ‘Amr (r.a)’dan ve el-Ensârî (r.a)’dan mevkuf olarak rivayet edilmiştir.
Üç tanesi mürsel olmak üzere toplam otuz beş tarîkten rivayet edilen tesbih namazı ile ilgili hadisin İbn Abbâs (r.a)’dan rivayet edileni, rivayetlerin en sahihi olarak kabul edilmektedir. Fakihlerin birçoğunun görüşü bu yöndedir.
Tesbih namazının dört rekât olduğu kabul edilmiştir. Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî imamları bu konuda hem fikirdir. Çünkü bu namaz, bir rekâtte yetmiş beş tesbih içermektedir. Dolayısıyla dört rekatte toplam üç yüz tesbih olmaktadır.
Metin bakımından ele aldığımız hadisin, sahih, hasen, zayıf ve mevzû olarak rivayet edildiğini görmekteyiz. Sahih rivayetlere bakıldığında tesbih namazının kılınması yönünde bir fikir verir. Hasen olarak rivayet edilen hadislerin toplamı ise bu rivayetleri sahih seviyesine yükseltmektedir. Bu bağlamda sahih ve hasen rivayetlere dayanarak tesbih namazının kılınmasında her hangi bir sakınca olmadığı kanaati doğmaktadır. Zayıf ve mevzû olarak rivayet edilen hadislere bakıldığında genel kanı tesbih namazının kılınmaması yönündedir.
Meselenin farklı bir boyutu da tesbih namazının kılınıp kılınmamasından ziyade namazın şekli ile ilgili ortaya çıkan görüş farklılıklarıdır. Tesbih namazındaki şekil farklılıkları küsuf namazı ve cenaze namazı gibi bazı namazlarda da göze çarpmaktadır. Ancak zikrettiğimiz cenaze ve küsuf namazları bizzat Hz. Peygamber tarafından kıldırılmış ve ayrıntılı bir şekilde sahabeye öğretilmiştir.
Tesbih namazının Hz. Peygamber tarafından kılındığına dair herhangi bir rivayete rastlamadık. Merfû olarak gelen hadisler O’nun ashabına bu namazı kılmalarını tavsiye ettiği şeklindedir. Hz. Peygamber’in bu şekilde tavsiyelerde bulunması, tesbih namazının fiilî sünneti olmasa bile kavlî bir sünneti olarak nitelendirilmiştir. Kanaatimizce tesbih namazını isteyen kılabilir.
10- Bayram Namazına Erken Gelmek Bâbı
Abdullah ibnu Busr şöyle dedi: namaz kılmak mekruh olan vakit çıktıktan sonra kılınan tesbih namazı vaktini kasdederek namazı ağırdan alan imama şöyle demiştir: " Bizler bu saatte bayram namazını bitirmiştik. Bu vakit ise nafile olan tesbih namazının kılındığı vakittir.”
Abdullah ibn Busr el-Mâzinî, Şam'da en son vefat eden sahâbîdir. Vefatı hicrî 88 yılındadır.
Abdullah ibn Busr'un bu sözünü Ahmed ibnu Hanbel, Humeyr tarîkinden şöyle rivayet etmiştir: Dedi ki: Abdullah ibn Busr, bir ramazan yâhud kurbân bayramı günü insanlarla beraber bir namaza çıktı. İmâmın geç davranmasını ayıplayıp reddetti de, başlıktaki sözleri söyledi.
İbn Battal yukarıda zikredilen Abdullah İbnu Büsr hadisine dayanarak vaktin zeval anma kadar devam etmeyeceğini söylemiştir. Ancak bu hadisin İbnu Battal tarafından işaret edilen bu hükme delaleti açık değildir.
İmam Buhârî'nin el-Berâ'dan naklettiği hadiste geçen "Bizim bu günde yapacağımız ilk şey namaz kılmak olacaktır" sözü bayram gününde namaza hazırlanmak ve musallaya gitmek üzere yola çıkmak dışında hiçbir şeyle ilgilenilmemesi gerektiğini göstermektedir. Buna bağlı olarak ortaya çıkan sonuç ise şudur: "Namazdan önce namaz dışında hiçbir şey yapmamak. Bu da zorunlu olarak namazı erkenden kılmayı gerektirir."
TESBİH NAMAZI
Peygamber efendimiz amcası Abbas’a, Sana öğreteceğim şeyi yaptığın zaman, eski-yeni, önceki-sonraki, gizli-açık, hataen veya kasten işlediğin bütün günahları Allahü teâlâ affeder buyurup tesbih namazının nasıl kılınacağını bildirmiştir. Tirmizî, Vitir, 19; İbn Mace, ikâme, 190; Ebû Dâvud, Tatavvu, 14; et-Tergib ve't-Terhib, I, 467, 469. Bu hadisi Ebû Dâvûd, İbnu Mâce, İbnu Huzeyme, Taberani rivayet etmiştir. Hafız şöyle demiştir: Bu hadis birçok yoldan rivayet edilmiştir. Ve sahabeden bir cemaat tarafından da rivayet edilmiştir. İbnu Mübarek şöyle demiştir: "Teşbih namazı teşvik edilmiş olup, teşbih namazını her zaman âdet haline getirmeli ve ondan gafil olmamalıdır."
Tesbih Namazı 4 rek'atlı bir namazdır. Bu namazı kılabilmek için aşağıdaki tesbihi ezber bilmek gerekir.
"Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym"
Tesbih Namazının Kılınışı : Sübhâneke'den sonra 15 kere Rüku tesbihinden sonra 10 kere Rükûdan doğrulunca 10 kere, Secde tesbihinden sonra 10 kere, "Allâhü Ekber" diyerek namaza başlanır. Zamm-ı sureden sonra 10 kere Secdeden doğrulunca 10 kere, 2.secde de tesbihden sonra 10 kere, okunur Böylece birinci rek'at kılınmış olur. İkinci rek'ate kalkılınca Fâtiha-i şerîfe'den önce yine 15 kere, diğer yerlerde de, tarif edildiği gibi 10'ar kere okunarak 4 rek'at tamamlanır. Tesbih namazının diğer tarafları aynen diğer namazlarda olduğu gibidir. Fark sadece okunan tesbihlerdir. Tesbih namazında beher rek'atte okunan tesbih adedi 75'dir. Dört rek'atte 300 tesbih okunmuş olur.
Arapça bir kelime olan "tesbih", Allah Teâlâ'yı noksan sıfatlardan tenzih, kemâl sıfatlarla tavsif etme ve ululama manasına gelir Dört rek’at olan bu namazda üçyüz defa "Sühhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vellâhu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym" dendiği için bu ismi almıştır.
Tesbih namazının muayyen-belli bir vakti yoktur Kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir.