EY İNSAN
Sen kimsin? Seni kim, nasıl ve neden yarattı?
Adına dünya denilen, bu meydana niçin gönderildin ?
Sen ki, bu kadar özenle yaratılmış; görme, konuşabilme, düşünebilme.duyabilme ve sezebilme gibi kabiliyetlerle donatılmış, akıllı iyiyi ve kötüyü ayırt ederek, iyiye yönelebilme özelliklerine sahip, iç içe duygular taşıyan bir varlıksın ...
Bir düşün ve aynanın önüne otur... Bak ne mükemmel yaratılmışsın. Kendinde bir eksiklik veya fazlalık bulabilecek misin ? Sen insan olarak mükemmel bir şekilde yaratılmışsın. Peki, bu mükemmelliği kabul ettikten sonra, bu eseri yaratanı merak etmeyecek misin? Düşün ki bu eser yaratılıp, başı boş bırakılmamış.Hayatımn ve neslinin devamı ve refahı için, çeşitli kabiliyetler verilmiş, her türlü tasarrufu sana bırakılmış, bu meziyetlerini dilediğinde iyi, dilediğinde kötü yolda kullanabilirsin...
Peki, sen bütün bu nimet ve imkanlarla donatıldıktan sonra, kısacık ömrünü, geçici bir takım hevesler uğruna mı harcayacaksın ? Unutma ki, bunların hepsi geçicidir. Çok güvendiğin sıhhatini bir gün kaybedecek, öğündüğün servetini yitireceksin. Makam ve rütben elinden alınacak, şöhretin yok olup gidecek, evlat ve ailen seni ter-kederek, iki metre beyaz kefene bürünüp,bürünüp, yaptığın iyi veya kötü amellerle, yaratıcına döneceksin.
Evet bizi yok iken yaratan've yaşatan !... Düşün bir kere hayata gelmeden önce neredeydik ? Evvelimiz bir damla su değil mi? Yoktuk var edildik. Yaratıldık ve yaşatılıyoruz. Evet yaşatan ve yaratan var. Ben insan olarak beni yaratanı ve yaşatanı tanımalıyım. O'na teşekkür-etmeliyim ve ona minnettar olmalıyım. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatın vardır diyen bir insan olarak, beni yaratan ve yaşatanı, tanımalıyım. Diyeceksin ki tanıyorum... Hayır tanımıyorsun... Hatta bir futbolcuyu, bir takımı, bir partiyi, bir artisti tanıdığın kadar. Öyle değil mi ? Eğer tanıyorum diyorsan, seni yoktan var edeni sıfat ve isimleri ile biliyor musun? Öyle ise, kendine gelmelisin ve düşünmelisin. Nefsini, yani kendini bilmeyen, Rab-bini bilmez. Fakat düşünmeye zamanın var mı? Seni öyle meşgul etmişler'ki, sabah kalkar işine gidersin, yahut ev işleri yaparsın, akşama kadar çalışırsın akşam televizyonun karşısında zaman öldürür, hafta sonunda da bir meşguliyet bulursun ve hayat böyle geçer, gider...
Şimdiye kadar geçmedi mi? Kaç yaşındasın? Bu kadar hayat nasıl geçti ise, bundan sonra da geçecektir. Ama şunu unutma ki, senin bu meşgul olduğun şeylerden daha önemli bir gayen olmalı... Malum her şeyin bir gayesi var. Bir hayvan, aklı olmadığı halde kendine verilen vazifeyi yapıyor. Öyle değil mi?
Bir koyun, artık beni kesmeyin benim etimi yemeyin diyor mu? Hayır! Yalnız koyun değil
kainatta her şey sana hizmet veriyor. Eğer aklını kullanıp düşünürsen, görürsün ki güneş senin için doğuyor, gece senin için oluyor,-yağmur senin için yağıyor, her şey, her şey... Peki sen... sen niçin varsın? Niye yaşıyorsun, gayen ne?
Düşün! ama düşünmek, çok zor bir olay, zor olduğu kadar da önemli...
Senin düşünmemen için", neler sarfediliyor bir bilgen. Zaten, seni meşgul etmeseler, seni sömürenler, saltanatlarını sürdürebilirler mi? Hayır, seni düşündürmemeleri lazım, seni oyalamaları lazım, seni oyalıyorlar değil mi?
Sen geçim sıkıntısını düşünüyorsun. Bu hafta maçlar nasıl olacak, takımım yenecek mi, yenilecek mi? Televizyon karşısında, stadyumlarda meyhanelerde, birahanelerde elbette düşünmezsin. Ama bütün bu tuzaklara rağmen düşünmelisin, kendine gelmelisin. Seni yaratanı tanıyıp O'nun isteği gibi olmalısın. Çünkü bu dünya denilen yere bir daha gelmeyeceksin...
Nerede ataların, nerede aramızda daha dün yaşarken bugün ölenler. Nereye gittiler? Sen de öleceksin, onların gittiği yere sen de gideceksin. Bir karış Toprağa yapa yalnız sende gireceksin. Peki niye geldin niye yaşıyorsun. Eğer mal, mülk, Çalışmak, makam, rütbe, şan, şöhret sahibi olmak asıl gaye ise, hepsi de burada kalıyor, Demek bunlar asıl gaye değil... İyi düşün, bu dünyaya gelmek nasıl elinde değilse gitmek de elinde değil. Öyle ise niye yaşıyorsun? Asıl gayeni bilmelisin. Çünkü, bu dünyaya bir daha gelmeyeceksin. Yaşadığın, kısa bir hayat, ama çok önemli bir hayat. Bu kısa hayatı yaşarken ya ebedi, sonsuz, mükemmel bir hayatı kazanacaksın ya da ebediyyen yanacaksın. Yanlış duymadın YANACAKSIN.
Evet bir sigara ateşine tahammül edemeyen sen zayıf insan, ebedi bir ateş... O'nun için iyice düşünmelisin. Kendine ve kainata bakmalısın. Herşeyin ne kadar düzenli .ve disiplinli olduğunu görecek ve kusur bulamayacaksın. Bu Kur'an ayetlerini kainata bakarak yavaş yavaş oku ve düşün: "Yedi göğü kat kata yaratan O'dur. O, rah-man'ın yarattığında hiç bir düzensizlik göremezsin. Haydi çevir gözü (semaya) görebilir misin bir çatlak" (Mülk: 3)
"Göklerde ve yerde (Allah'ın birliğine, Kudretine ve azametine delalet eden) ne kadar alamet var ki, insanlar üzerlerinden geçerler de bundan ibret almayıp da yüz. çevirirler" (Yusuf: 105)
"Geceyi - gündüzü, güneşi ve Ay'ı, sizin hizmetinize O bağladı. Bütün yıldızlar da, O'nun emrine bağlıdırlar. Elbette bunların her birinde alklını başına alıp, düşünen bir topluluk için, bir çok alametler vardır" (Nâhl;12)