Hesab
Peygamber şöyle buyurmaktadır:
"Kıyamet gününde kâfir getirilir ve ona: Ne dersin? Eğer yer dolusu kadar altının olsa bunu (kurtulmak için) fidye olarak verir miydin? diye sorulacak. O: Evet diye cevap verecek. Bu sefer şöyle denilecek: Senden bundan daha basit ve kolay olan bir şey istenmişti. Bir rivayette: Ben senden bundan daha basit bir şeyi, sen Adem'in sulbünde iken istemiştim. Bana hiçbir şeyi ortak koşmamanı (istemiştim), fakat sen şirk koşmaktan başka bir şey kabul etmedin."
Bu şekilde meşekkat ve sıkıntıyla dolu zaman boyunca Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bu meşekkatin son bulması için şefaat eder ve Allahu Teâla O’nun şefaatini kabul ederek hesabı başlatır. Hesap anı başlar başlamaz her insan bu dünyada yaptıklarını görmeye başlar. Küçük-büyük tüm davranışları karşısına çıkar.
Allahu Teâla şöyle buyurdu:
“Vay halimize! derler, bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş! Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf, 18/49)
O halde amellerimizi görecek ve onlardan hesaba çekileceğiz. Namaz, zekat, oruç ki eksiklerimizi ve günahlarımızı göreceğiz ve bunların hesabını vereceğiz. Malımızı nereden kazandığımız ve nereye harcadığımızdan, ömrümüzü nasıl geçirdiğimizden, gençliğimizden hasıl her şeyden sorguya çekileceğiz. O halde bu sorgu için cevaplar hazırlayalım ve bu cevapların doğru olması için çalışalım.
O gün müminlerin yüzleri ay gibi beyaz ve parlak, kafirlerin yüzleri ise karanlık geceler gibi kara ve asık olacaktır. Allahu Teâla şöyle buyurdu;
“O gün bir takım yüzler sevinçli güleç ve müjdelidir. Bir takım yüzlerin de üzerini toz kaplamış ve karanlıklar örtmüştür. İşte onlar kafirler ve facirlerdir.” (Abese, 80/42)