Bu Blog içinde Ara

7 Ağustos 2012 Salı

Kayıp Giden Değerlerimiz

Kayıp Giden Değerlerimiz   

Değerlerimiz vardı bizim...  Bizi gerçekte biz kılan,  bizi yüce bir varlık kılan değerlerimiz vardı bizim...  Sevgimiz vardı bizim...  Tertemiz, çıkarsız, içten gelen bir sevgimiz vardı bizim... Ve yüce sevdalarımız vardı bizim...
 Kendimizi adadığımız. Uğruna nice fedakârlıklarda bulunduğumuz bütün zorlukları göze aldığımız sevdalarımız vardı bizim... Hayâ duygumuz vardı bizim... Alçakgönüllü olmamızı sağlayan, kibirlenmemizi engelleyen bir hayâ duygumuz vardı bizim... Adâlet duygumuz vardı bizim... Kendi çıkarlarımıza ters düşse bile, haksızlık yapmamıza izin vermeyen bir adâlet duygumuz vardı bizim... Ve merhamet duygumuz vardı bizim... İnsanlık için bize gözyaşı döktüren, başkalarının acısına bizi ortak kılan, zalimleşmemizi engelleyen bir merhamet duygumuz vardı bizim... Onurumuz vardı bizim... Zalimler karşısında bize boyun eğdirmeyen, bizi kendimizden emin kılan, dik durmamızı sağlayan bir onurumuz vardı bizim...

Değerlerimiz vardı bizim... Bizi gerçekte biz kılan, insan kılan, bizi yüce bir varlık kılan değerlerimiz vardı bizim... Sekülerleşmenin hayatımızın her alanını işgal etmeye başlamasıyla birlikte, onları bir bir yitirmeye başladık. Yüreğimiz pas tutar hale geldi Sekülerliğin bataklığında dibe doğru her batışımızda, değerlerimizden bir parça yitirmeye başladık. Kendimizi yitirmeye başladık. Yani insanlığımızı yitirmeye başladık. Yani kendimizi...

Sevgimiz vardı bizim... Tertemiz, çıkarsız, içten gelen bir sevgimiz vardı bizim. Sevgimiz vardı bizim... Yüreklerimizi birbirine ısındıran, bizi birbirimize ısındıran, karşılıksız, yalansız bir sevgimiz vardı bizim. Sevgimiz vardı bizim... Yüreğimizin derinliklerinde, ta derinlerde hissettiğimiz bir sevgimiz vardı bizim. Sevgimiz vardı bizim... Bize maddenin her şey olmadığını, bize her şeyin akli olamayacağını ve olmaması gerektiğini öğreten bir sevgimiz vardı bizim. Sevgimiz vardı bizim... Bize gerçek mutluluğu ve huzuru sağlayan bir sevgimiz vardı bizim...

Sevgimizi dönüştürmeye başladık. Bize en fazla çıkar sağlayacak olan şeyleri sevmeye başladık. Daha fazla, hep daha fazlasını, hep en fazlasını elde ederek mutlu olacağımızı, mutluluğu ancak böyle elde edebileceğimizi düşünmeye başladık. Mutluluk... Seküler bir dünyada neydi ki mutluluk? Daha fazla kazanmak, daha fazla harcamak, yemek, içmek... Mutlu azınlıklara ve mutsuz çoğunluklara ne kadar mutlu olduğumuzu göstermek için mutlu olmaya çalışmak.

Mutluluk... Seküler bir dünyada huzursuz bir mutluluktu söz konusu olan... Bunun için gönül harcamalarında da kısıtlamaya gidilmesi gerekiyordu. Bunun için kimseleri sevmemize gerek yoktu. Daha fazla kazanmamız yeterliydi. Biz daha fazla kazandıkça, daha fazla kişi bize hürmet gösterecek, daha fazla kişi bizi sevecekti. Çıkar sevgisiyle bize bağlanacaktı daha fazla kişi...

Sevgimiz... Paylaştıkça büyüyen, paylaştıkça çoğalan sevgimiz... Sevgimizi dönüştürmeye, sevgimizi yitirmeye başladık. Çıkarsız, yalansız, yüreğimizin ta derinlerinden gelen sevgimizi yitirmeye başladık... Yüce sevdalarımız vardı bizim... Kendimizi sevgiliye adadığımız, uğruna kendimizi feda ettiğimiz, bütün zorluklan göze aldığımız sevdalarımız vardı bizim. Yüce sevdalarımız vardı bizim... Yüreğimizi alev alev yakan yüce sevdalarımız vardı bizim. Bizi sevgiliye dönüştüren yüce sevdalarımız vardı bizim. Bizi sabır imtihanına tabi tutan...