Bu Blog içinde Ara

28 Mayıs 2021 Cuma

İslam beş esas üzere bina edilmiştir

 

İbnu Ömer –Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: ( İslam beş esas üzere bina edilmiştir:  Allah'­tan başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûl'ü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacc etmek, ramazân orucunu tutmak") (Hadisin geçtiği yer: BUHARİ 8 )

Sohbet

Bu hadisin büyük bir önemi vardır. Çünkü İslâm'ın üzerinde yükseldiği ve kişinin kendisi ile müslüman olabildiği, kendileri olmaksızın da dinden çıktığı, İslâm'ın esas ve kaidelerini ele almaktadır.

Hadis, dini bilmek hususunda büyük bir esas teşkil etmektedir. Dinin dayanağını ortaya koymaktadır, dinin rükünle­rini bir arada ifade etmektedir.O halde bu hadise gereken itinayı göstermek, ezberlemek ve müslümanlar arasında onu yaymak gerekir.

Kul, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'ın bu hadis-i şerifte açıklamış olduğu, İslâm'ın temel dayanak ve rükünlerini yerine getirmedikçe müslüman olamaz. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem İslâm'ı bu esas ve temel dayanakları sağlam, muhkem ve an­cak temel kaideler üzerinde yükselebilen güçlü bir binaya benzetmektedir. Aksi takdirde bu bina, sakinleri üzerine yıkılır, gider. Nasıl ki bir binanın, kendileri olmaksızın olamayacağı zorunlu tamamlayıcı birtakım unsurları varsa, İslâm'ın geri kalan farz hasletleri de bu binanın tamamlayıcı unsurla­rıdır. Hadis-i şerifte sözü geçen dört temel esas, şehâdet kelimesi üzerine bina edilmiştir. Çünkü Allah, şehâdet kelimesi olmadan bunların hiçbirisini kabul etmez.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem imanın geri kalan rükünlerini ve diğer farzları zikret-memektedir. Çünkü Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna iman etmek, sözü edilmiş bütün inanç ve ibadetleri de gerektirmektedir. Cihadı da zikretmemektedir. Halbuki cihad İslâm ümmetinin izzetinin kendisine bağlı ol­duğu büyük bir farizadır. İslâm'ın sancağının yükselmesi, kâfir ve münafıkla­rın sindirilmesi ona bağlıdır. Ayrıca zikredilmeyiş sebebi ise, cihâdın farz-ı kifâye oluşu ve bazı haller dışında herkes için farz-ı ayn olmayışından dola­yıdır.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'ın; "İslâm beş temel üzerine bina edilmiştir: Al­lah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şahidlik etmek" buyruğu ile dile getirdiği Kelime-i Şehâdet, İslâm esaslarının en büyüklerindendir. Çünkü şehâdet kelimesi sayesinde kişinin kanı ve malı himaye altına alınır. Nitekim Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Ben insanlarla Allah'tan başka ilâh olmadığına şahidlik edinceye, bana ve benim getirdiklerime iman edinceye kadar savaşmakla emrolundum. Onu yaptılar mı, kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Artık bunlara herhangi bir şekilde el uzatma ancak onun hakkı ile mümkün olur. Hesap­larını görmek ise Allah'a aittir.

Kelime-i şehâdet ile Allah, bizim için teşrî' buyurduğu amelleri kabul eder, onunla Cennet'e girilir ve Cehennem'den kurtuluş mümkün olur. Yü­ce Allah şöyle buyurmaktadır: "Âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı bü-yüklenenlere gök kapıları açılmayacak. O'nlar deve iğne deliğinden girme­dikçe Cennet'e giremezler.” Ne kadar büyük olursa olsun, gü­nahlar onun sebebiyle bağışlanır.

Şehâdet kelimesinin anlamı ise Yüce Allah'a samimi ve ihlâslı ibadet ile, Allah'ın dışında her bir şeye ibadetten uzaklaşmak suretiyle yalnız O'na yönelmek demektir. Çünkü varlık âleminde hak ilâh O'dur. O'nun dışındaki bütün ilâhlar bâtıldır. "Muhammed Allah'ın Rasûlüdür" ifadesinin anlamına gelince; O'nun Allah tarafından gönderilmiş Peygamber olduğuna, O'nu sevmenin vâcib olduğuna, emrettiği hususlarda ona itaat edip, verdiği ha­berlerde O'nu tasdik etmenin gerekli olduğuna, hiçbir sözü O'nun sözünden öne geçirmemeye inanmak demektir.

Namaz kul ile şanı Yüce Allah arasındaki ilişkidir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'ın gösterdiği şekilde edâ edilmesi gerekir: "Benim nasıl namaz kıldığımı gör­düyseniz siz de öylece namaz kılınız. Yüce Allah'a karşı huşu' duyarak kalpten bir tevazu ve itaatla boyun eğerek namazı edâ eden kurtulur. Nite­kim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Namazlarında huşû'a uyan (Allah'ın huzurunda kalplerinden gelen bir korku ve saygı ile boyun eğen) mü'minler kurtuluşa ermişlerdir." (Muminûn, 1-2) Namazı dikkatle edâ etmeye devam eden bir kimseye, Kıyamet gününde namaz bir nur, bir delil ve bir kurtuluş sebebi olacaktır. Böyle birisinin Rabb'i katında kendisini Cennet'e koyacağına dair bir ahdi bulunur.

Namaz müslümanda kendisi vasıtasıyla şanı Yüce Allah'ın razı olmaya­cağı şeylerden uzak kalmasını sağlayacak bir duyguyu geliştirir: "Muhakkak namaz, hayasızlıktan ve çirkin işlerden alıkoyar." (-Ankebut, 45)

Namaz Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'ın da buyurduğu gibi; "Kıyamet gününde kulun kendisi dolayısıyla hesaba çekileceği ilk şeydir. Eğer o düzgün olursa, sair amelleri de düzgün çıkar. Eğer bozuk olduğu ortaya çıkarsa, sair amellerinin hesabı da bozuk çıkar.

Farz olan namaz küçük ve büyük günahları siler.

Namazı Terkedenin Hükmü: "Iman eden kullarima de ki namaz kilsinlar.' ibrahim: 30

Ma'lum ola ki: "namaz", Allah'u Azze ve Celle'nin, kullari üzerine "mi'raç"da farz kildigi en azim fi'ili bir ibadettir. Bize farz kilindigi gibi, bizden önceki "ümmetlere" de farz kilinmistir. Allah'u Azze ve Celle bu ibadet'ten bir cüz olan "secde" ile "melek"leri imtihana tâbi tutarak, itaat edip "secde" edenler "fitrat" ya'ni "islâm" üzere kalmislardir, tsyan eden "iblis"de kibirlenip secde etmekten imtina ettigi için "kâfir'lerden olmustur. Iste bu ibadet: böylelikle, "iman" ile "küfür", "islâm" ile "Şirk" ve "din"li ile "din"siz arasinda bir "alamet'i farika" olmustur. Zira namazin edasi ile insan "ms'min" terki ile de "kâfir" olmaktadir.

Kendisinden baska ilah olmayan Allah'u Azze ve Celle'nin "vucudiyyeü'ni" "la ilahe illallah" sözü ile itiraf eden kulun, eda etmekle mükellef oldugu ilk ibadet "namaz"dir. Lisanen Allah'dan baska ilah olmadigini söyleyen kisinin kendisine "namaz'in" farziyyeti ulastigi halde daha hâlâ Âlemlerin Rabbi olan Allah'u Azze ve Celle'nin önünde rüku ve secde etmemesi, kelime'i tevhid'in hakikatim anlamadigina delalet eder. kelime'i tevhid'in hakikatim anlamadan kisinin onu teleffuz etmesi hiç bir sey ifade etmez. Nasil ki "namaz" kelime'i tevhid'den sonra emredilen ilk ibadet'tir, dinin bekasida onunladir. Çünkü dinde en son terk edilen ibadet odur. Binaen aleyh "namazi terk edenin'de dini yoktur." Zira namaz ibadetinin olmadigi hiç bir "din'i semavi" yoktur. Zira Allah ResûlU'nUn eshabida "namaz'dan baska hiç bir ibâdet'in terkini küfür görmezlerdi." "namazin" dindeki bu azim mevki'i, tam bir ihtimami gerektirirken, ilim ehlinin gayretsizligi ile her gelen nesil indinde bu azim ibadet ihtimamsizlik kaydetmistir. Artik zamanimizda da öyle olmustur ki, "namazi terk eden müslüman" namazi terk etmenin zemmi hakkinda varid olan Hadis'i Seriflerden bahsetmek, geçmisteki gayretsizlerin biraktiktan aliskanliga muhalefet oldugu için, sapiklik olmustur. Zira geçmisteki gayretsizler bu Ümmet'e namazi terk edenin kâfir, müsrik, imansiz ve dinsiz oldugunu söylememislerdir.

Bu mevzuda delil olan Âyet'i Kerime'lerin zikri

"Hep Allah'a dönüp itaat edin, O'ndan korkun ve namaz'i kilin'da müsriklerden olmayin." Rum Sûresi: 31

"Haram olan aylar "Zilhicce, Muharrem, Safer ve Rebiu'l-evvel" çiktigi zaman, artik o "müsrikledi" nerede bulursaniz öldürün: Onlari yakalayip esir edin, onlari hapsedin ve geçit yerlerini tutun, "eger tevbe" ederler, nemaz'i kilip zekât'larini verirlerse, kendilerini serbest birakin. Gerçekten Allah Gafur ve Rahim'dir." Tevbe Suresi: 5

Subhânehu ve Teâlâ Resulüne ve mü'minlere hitaben, haram olan aylar çiktiktan sonra müsriklerle mukatele ederek onlari öldürmelerini emrediyor. Allah'u Azze ve Celle katledilecek müsriklerin kitalden önce yakalanip geçit yerlerinin kesilip hapsedilmelerini, karilarinin ve çocuklarinin esir edilip mallarinin ganimet olarak alinmasini helâl kiliyor. Akabinde bütün bunlardan kurtulabilmeleri için üç sart zikrediyor.

a- Şirkden avdet ederek tevbe etmek. Ya'ni "kelime'i sehadeti" lisânen ikrar etmesi.

b- Namaz kilarak tevbe ettigini amelle tasdik etmesi.

3- Zekat'i eda etmesi. Bu üç sarti yerine getirdikleri an mallan ve canlan müslümanlara haram olur, zira müslüman olmuslardir.

Namazi terkedenin müsrik oldugunu beyan eden Hadis'i Seriflerin zikri.

Ebu Süfyandan, dedi ki: Ben Câbir'den duydum söyle diyordu: Ben Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den isittim söyle buyuruyordu: "Sübhesiz ki, kisi ile "Şirk ve küfür" arasinda ki sey sâdece namaz'dir." Bu Hadis'i Müslim (82) Ebu Davud (4678) Tirmizi (2619) Nesei (465) ve Ibnu Mâce (1078) rivayet etmislerdir.

Enes –Allah ondan razı olsun-, (söyle dedi): Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Kisi ile Şirk arasinda namazi terketmekten baska bir sey yoktur. Onu terkettigi zaman Şirk kosmustur." Bu Hadis'i Ibnu Mâce (1080) ve Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat da (897) rivayet etmislerdir. Seyh Elbâni Ibnu Mâce'nin sahihinde (880) tahric etmistir.

Câbir Ibnu Abdullah –Allah ondan razı olsun-, "namaz kilmayan kâfir'dir" dedi. Bu Eser'i Ibnu Abdu'1-Ber Temhid'de (4/225) sahih bir senedle rivayet etmistir.

Ibnu Abbas –Allah ondan razı olsun-, söyle dedi: "Her kim ki namaz ' terk ederse "kâfir" olmustur."

Bu Eser'i Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat'ta (939) sahih bir senedle rivayet etmislerdir.

Ali Ibnu Ebi Talib –Allah ondan razı olsun-, söyle dedi: "Her kim ki namaz'i kilmazsa o kâfirdir." Bu Eser'i Muhammed Ibnu Nasr Kitabus-Salat'ta (933) Acurri Seria'da (135) Ibnu Ebi Seybe Musannaf'da (10485) ve Iman'da (126) Buhâri Tarihul'Kebir'de sahih olarak rivayet etmislerdir.

Ebû Hureyre –Allah ondan razı olsun-, söyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in Ashabi "namaz'dan" baska hiç bir amelin terkini "küfür" olarak görmezlerdi. Hâkim Müstedrek'te (1/7) Tirmizi Sünen'de (2624) Ibnu Ebi Seybe Musannaf'da (10495) ve Iman'da (137)

Mücahid Ibnu Cebr –Allah ondan razı olsun-, (O da) Câbir Ibnu Abdullah –Allah ondan razı olsun-, Allah Resulüne arkadaslik yapmis birisidir. Kendisine dedim ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in zamaninda, sizce amellerden, küfür ile iman'in arasini ayiran ne idi (diye sordum) (O da) "namaz" (diye cevab verdi.) Muhammed Ibnu Nasr Kitab'us-Salat'da (892) ve Hibetullahit-Taberi Usulü' s-Sünne'de (1538)

Ibnu Umer –Allah ondan razı olsun-, söyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem söyle dedi: ... namaz'i olmayanin din'i yoktur ... Tebarini Mu'cemus' Sagir da (60)

Umer Ibnu'l-Hattab –Allah ondan razı olsun-, söyle dedi: Adamin biri gelerek Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'e söyle dedi: "Ya Resûlellah, Allah katinda Islâm'da, (en efdal) olan nedir, söyler misin" Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de "Vaktinde namaz kilmaktir" dedi. "Zira namaz'i terkedenin dini yoktur ..." Beyhaki Suabu'1-lman da rivayet etmistir. El-Kenz (21618)

Ibnu Mes'ud –Allah ondan razı olsun-, söyle dedi: "Her kim ki, NAMAZ'i terkederse onun DIN'i yoktur." Ibnu Ebi Seybe Musannaf da (10446) ve Iman da (47) Taberâni Mu'cemu'l-Kebir de (8942) Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat da (935)

Acaba namazi terk eden kisi bunlarin hangisinde vuku' bulmustur ki, siz hemen namazi terk edene müsrik ve kâfir diyorsunuz.

Cevap: Biz ümid ederiz ki, namazi terk eden islâm'dan çikarmayan Şirk ve küfürde vuku' bulmustur. Hem biz milyonlarca müslümana müsrik veya kâfir diyemeyiz.

Ey Allah'in kulu iyi dinle, senin bu müskilatin geçen mes'elen kadar mühim degil fakat tahrif yönünden çok serli bir mes'eledir. Evet söylemis oldugun gibi Şirk ve küfür iki kisimdir.

Birincisi islâm'dan çikaran kisim, ikincisi ise islâm'dan çikarmayan kismidir. Biz sana önce Şirki anlatalim, sonra da küfrü anlatiriz.

Şirkin kisimlari sunlardir: - Sahibini ebedi cehennemde koyan Şirk. - Küçük Şirk denilen gizli Şirk ya'ni riya.

Biz sana önce küçük Şirk ya'ni sahibini ebedi cehenneme sokmayan "riya"dan bahsedelim, sonra sen kendin büyük Şirkin ne oldugunu anlarsin bi iznillah.

Ahmed Ibnu Hanbel Müsnedin'de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den söyle bir Hadis rivayet etmektedir. Mahmud Ibnu Lebid –Allah ondan razı olsun-, (söyle dedi:) Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem söyle buyurdu: "Sizin için en çok korktugum sey küçük Şirktir". Sahabeler dediler ki: "küçük Şirk nedir yâ resûlellah?" Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'de cevaben "küçük Şirk riyadir" buyurdu. Bu Hadis'i Ahmed Ibnu Hanbel (5/428) sahih bir senedle rivayet etmistir.

Ve baska bir Hadis'i Serif'de de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Said el-Hudri –Allah ondan razı olsun-, söyle dedi: Bir gün bizler kendi aramizda "mesihu'd-deccal'dan konusurken Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem çika geldi. (Bize hitaben) söyle buyurdular: "Benim yanimda sizin için "mesihu'd-deccal'dan daha korkulu bir seyi size haber vereyim mi?" Bizde "Evet yâ Resûlellah haber verin" dedik. (O) "gizli Şirk"tir buyurdular. Kisi namaz kilmaya kalkar da birisinin kendisine baktigini anlayinca namazini güzellestirir" dedi. Bu Hadis'i Ibnu Mace (4204) ve Beyhaki hasen bir senedle rivayet etmislerdir.

Zikredilen Hadis'i Serifler "Islâm'dan çikarmayan" Şirkin ne oldugunu itiraz birakmayacak bir sekilde izah etmektedir. Ya'ni küçük Şirkin "diya" oldugunu anladiktan sonra namazi terk etmenin "büyük Şirk" oldugunu anlamisindir artik.

Küfrün kisimlarina gelince onlar da şöyledir: - Küfrü Billah. - Küfrü'n-Ni'me.

Cabir Ibnu Abdullah –Allah ondan razı olsun-, söyle dedi: Bir bayram günü Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte namazda hazir bulundum. ................. Insanlara, Allah'a karsi takva üzere bulunmalarini emir, Allah'u Teâlâ'ya itaata tesvik ederek va'z ve tezkir'de bulundu. Sonra yürüdü. Kadinlarin bulundugu tarafa gelince onlara da va'z ve tezkirde bulundu. Onlara. "Sadaka verin. Zira siz kadinlarin çogu cehennem kütügüdür" buyurdu. Kadinlarin en hayirlilarindan ve yanaklari kirmizimtirak olan biri ayaga kalkip: "Yâ Resûlellah! Niçin?" diye sordu. Resûlullah: "Çünkü siz halinizden çokça sikâyet eder, ni'met'e karsi küfür (ya'ni nankörlük) edersiniz" cevabini verdi. Bu Hadis'i Müslim (885) rivayet etmistir.

Böylelikle de islâm'dan çikarmayan küfrün ne oldugunu öğrenmiş oldun. Aslinda, şirkin izahindan sonra böyle bir izaha lüzum yoktu, ama yine de faidesi olur insa' Allah. Sübhecilerin getirmis olduklari baska bir itiraz da sudur.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem rivayet olunuyor ki: Ubadet' Ibnu es-Samit –Allah ondan razı olsun-, söyle dedi: "Günde beş vakit namazi Allah (müslümanlara) farz kildi. Kim abdestlerini güzel alarak, rukularina, husularma riayet ederek, onlari vaktinde kilarsa, o kimse Allah'u Teâlâ'dan hatasini af edecegine ahd ya'ni söz almis olur. Kim böyle yapmazsa Allah'u Teâlâ onu ahd ya'ni söz vermis olmaz, dilerse o kimseyi bagislar, dilerse azab eder. Bu Hadis'i Ebu Davud (421) Ahmed ve Nesei (462) rivayet etmislerdir.

Bu zikredilen rivayette, namazi terk edeni Allah isterse af eder, isterse azab eder diye bir lafiz yoktur. Zira namazi vakitleri içerisinde rukulari ve husulari ile muhafaza etmemek baska, namazi terk etmek baskadir. Zira namazdaki itmi'nanin zayi olmasiyla kisinin Islâm milletinden gayri bir millette ölecegine dair rivayetler bir hayli kabariktir.

Zekât: Şanı Yüce Rabb'imiz belli şartlarıyla nisab miktarı bir mala sahip olan her müslümana zekât vermeyi farz kılmıştır. Bu kelime gelişip artmak, te­mizlenmek ve bereket demek olan bir kökten gelmektedir. Ona bu ismin veriliş sebebi ise, zekâtın malın bereketini artırması, zekât veren kişinin ru­hu eli sıkılığın ve cimriliğin kirlerinden temizleyici oluşundan dolayıdır.

Diğer taraftan zekâtın farz oluşu, Allah'ın Kitabı'nda birçok yerde de sabit olmuştur. Şanı Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onların mallarından bir sadaka al ki bununla kendilerini temizlemiş ve onları (iyiliklerini) bere­ketlendirmiş olasın. Burada âlemlerin Rabb'inin en değerli ve şerefli kulunun almakla emrolunduğu sadakadan maksat, fukahânın, yaz­dıkları, eserlerinde hükümlerini geniş geniş açıkladıkları farz olan zekâttır.

Zekâtın edâ edilmesi kullarına rahmetlerinin yağdırılmasına sebep olan hususlar arasındadır. O şöyle buyurmaktadır: Zekâtın edâ edilmesi yeryüzünde iktidar sahibi olmanın sebeplerinden­dir. Zekâtın edâ edilmesi birçok hadislerde Cennet'e girişin sebeplerinden­dir. Zekâtın edâ edilmesi malın kötülüklerinin ortadan kaybolup gitmesine sebeptir.

Şanı Yüce Allah, pişman ve rüsvay olunacak günde, altın ve gümü­şün zekâtını vermeyenlerin akıbetini beyân etmekte, Allah'ın kullarına karşı bu mallarını vermeyip cimrilik etmekten dolayı bu malların Cehennem'de kızdırılacağım, sonra da kızdırılmış bu mallarla bu cimri kimselerin alınları­nın ve vücutlarının geri kalan kısımlarının dağlanacağını beyân buyurmak­tadır. Zekâtı vermemek, yağmurların kesilmesine bir sebeptir.

Hac: Hadis-i şerif Allah'ın Beyt-i Haram'ını haccetmenin İslâm'ın kaidelerin­den olduğuna delâlet etmektedir. Gücü yeten kimseye haccın farz oluşunu pekiştiren delillerden birisi de Şanı Yüce Allah'ın: "Ona yol bulabilenler için Beyt'i haccetmek Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır."(Ali imrân, 3/97) buy­ruğudur. Şanı Yüce Allah haccı, hakkını daha bir te'kid, hürmetini tazim, farziyetini daha bir güçlendirmek için vücûbuna delâlet edecek en beliğ la­fızlarla zikretmektedir. Hac ömürde bir defa farzdır.

Gücü yeten, sağlığı yerinde, gidiş ve dönüş için yetecek kadar hac mas­raflarına ve hacdan dönünceye kadar geçindirmekle yükümlü olduğu kim­selerin ihtiyaçlarına yetecek kadar mala sahip olan bir müslümanın hac fa­rizasını ertelemesi helâl değildir. Aksine, haccı edâ etmek için elini çabuk tutması icabeder.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem hac farizasının edâ edilmesi hususunda ümmetini teşvik etmiş, Yüce Allah'ın Beyt-i Haram'ını haccedenlere hazırlamış olduğu mükâfat ve sevabı beyân etmiştir. Hac, kulun yüce Rabbine kendisi vasıtasıyla yaklaşabileceği amellerin en faziletlilerindendir. Aynı zamanda hac, ruhlar üzerinde etkisi gayet açık görülen ibadetlerden olduğu gibi, bütün ibadetler arasında sevabı en çok olan bir ibadettir de. Müslüman bir kişi hac ibadetinde uyulması gereken âdaba riâyet ede­rek yüce Rabb'inin kendisine emrettiği şekilde haccedecek olursa, bu hac kendisini, beyaz elbise, kirli elbiseden farkedilip ayırdedilebildiği şekilde, kü­çük ve büyük günahlardan arındırır.

Mebrûr haccın mükâfatı, içinde hiçbir gözün görmediği, hiçbir kula­ğın işitmediği, hiçbir insanın da hatırından geçirmediği nimetler bulunan Cennettir.

Ramazan Orucu: Ramazan orucunu tutmak farzdır. Şanı Yüce Allah'ın Kitabında şöylece sabit olmuştur: "Ey iman edenler, oruç sizden öncekilere yazıldığı gibi size de (farz olarak) yazıldı; ta ki sakınasınız. " Yazıldı'nın anlamı, farz kılındı demektir. Yine Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sizden kim Ramazan ayında hazır bulunursa o ayı oruç tutsun." -

Bu hadis-i şerifte ve diğer hadis-i şeriflerde olduğu gibi, Ramazan oru­cunun farziyeti Sünnetle de sabit olmuş; ümmet de orucun İslâm'ın rükün­lerinden birisi olduğunu kabul etmiştir. Bu rüknün dinden olduğu zarurî (zorunlu ve kesin) olarak bilinmiştir. Bu konuda kendisine karşı ge­rekli delillerin ortaya konulmasından sonra farziyetini inkâr eden bir kimse­nin kâfir olacağı hususunda iki kişinin dahi görüş ayrılığı yoktur.

Aziz ve Celil olan Allah için, ihlâslı olarak oruç tutanlar için, Allah'ın hazırlamış olduğu büyük mükâfatı umarak Ramazan ayında oruç tutanın günahlarını Allah mağfiret eder.

Eğer insanın günahı yoksa, oruç onun derecelerinin yükseltilmesine sebep teşkil eder. Nitekim günahlardan uzak çocuklar hak­kında da durum böyledir.

Ramazan ayında oruç tutmamak büyük günahlardandır. Müslüman bir kimsenin Allah'ın gazabından ve cezasından kendisini koruması gerekir.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler, tutuşturucusu insanlar ve taşlar olan bir ateşten kendinizi ve aile halkınızı koruyunuz."(et-Tahrîm, 66/6)

Ebû Ümâme el-Bâhilî -Allah ondan razı olsun-'den şöyle dediği nakledilmektedir: Ben Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'ı şöyle buyururken dinledim: "Uyumakta olduğum bir sırada yanıma iki adam geldi. Beni kollarımdan yakalayıp çıkılması oldukça zor bir dağa götürdüler ve: Çık! dediler. Ben: buna tırmanamam, deyince; biz onu sana kolaylaştıracağız, dedi(ler). Ben de o dağa tırmandım. Nihayet dağın tepesine vardığımda oldukça şiddetli sesler duymaya başladım. "Bu sesler ne oluyor?" dedim. Bunlar Cehennemliklerin ulumasıdır, dediler. Sonra be­ni alıp gitti. Bu sefer topuklarından asılmış bir topluluk gördüm. Ağızlan parça parça olmuş, ağızlarından kan akıyordu. "Bunlar kimlerdir?" diye sordum, "bunlar, oruç açmaları helal olmadan önce oruçlarını yiyenlerdir" dedi...

Hadiste geçen: "Oruç açmaları helal olmadan önce oruç yiyenlerdir." ifadesinin manası, "oruç açma vaktinden önce oruçlarını yiyenlerdir" de­mek olup, sözü geçen vakit ise Şevval ayının girmesidir. Bu hadiste Şer'an kabul olunabilecek bir özür olmaksızın Ramazan ayında kasten oruç yiyen kimseler için büyük bir tehdit vardır.

 

Sohbetten Öğrendiklerimiz

 

1. İslâm beş temel üzerine bina edilmiştir.

2. Kelime-i Şehâdet, İslâm esaslarının en büyüklerindendir.

3. Kelime-i Şehâdet, sayesinde kişinin kanı ve malı himaye altına alınır.

4. Kelime-i şehâdet ile Allah, bizim için teşrî' buyurduğu amelleri kabul eder, onunla Cennet'e girilir ve Cehennem'den kurtuluş mümkün olur.

5. Şehâdet kelimesinin anlamı ise Yüce Allah'a samimi ve ihlâslı ibadet ile, Allah'ın dışında her bir şeye ibadetten uzaklaşmak suretiyle yalnız O'na yönelmek demektir.

6. Namaz kul ile şanı Yüce Allah arasındaki ilişkidir.

7. Muhakkak namaz, hayasızlıktan ve çirkin işlerden alıkoyar.

8. Namaz Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'ın da buyurduğu gibi; "Kıyamet gününde kulun kendisi dolayısıyla hesaba çekileceği ilk şeydir. Eğer o düzgün olursa, sair amelleri de düzgün çıkar. Eğer bozuk olduğu ortaya çıkarsa, sair amellerinin hesabı da bozuk çıkar.

9. "namaz", Allah'u Azze ve Celle'nin, kullari üzerine "mi'raç"da farz kildigi en azim fi'ili bir ibadettir. Bize farz kilindigi gibi, bizden önceki "ümmetlere" de farz kilinmistir.

10. "iblis"de kibirlenip secde etmekten imtina ettigi için "kâfir'lerden olmustur.

11. la ilahe illallah" sözü ile itiraf eden kulun, eda etmekle mükellef oldugu ilk ibadet "namaz"dir.

12. Dinde en son terk edilen ibadet odur. Binaen aleyh "namazi terk edenin'de dini yoktur."

13. Kisi ile Şirk arasinda namazi terketmekten baska bir sey yoktur.

14. Zekât: Şanı Yüce Rabb'imiz belli şartlarıyla nisab miktarı bir mala sahip olan her müslümana zekât vermeyi farz kılmıştır.

15. Zekâtın edâ edilmesi kullarına rahmetlerinin yağdırılmasına sebep olur.

16. Gücü yeten kimseye hacc farzdır.

17. Gücü yeten, sağlığı yerinde, gidiş ve dönüş için yetecek kadar hac mas­raflarına ve hacdan dönünceye kadar geçindirmekle yükümlü olduğu kim­selerin ihtiyaçlarına yetecek kadar mala sahip olan bir müslümanın hac fa­rizasını ertelemesi helâl değildir.

18. Ramazan orucunu tutmak farzdır.

19. Şer'an kabul olunabilecek bir özür olmaksızın Ramazan ayında kasten oruç yiyen kimseler için büyük bir tehdit vardır.