Abdullah
ibnu Amr –Allah ondan razı olsun- bir adamın Nebi sallallahu aleyhi ve selleme
şu soruyu sorduğunu bildirdi:
-
İslâm'ın hangi hasletleri daha hayırlıdır?
Allah
Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- "Yemek yedirmen, tanıdığına tanımadığına selâm vermendir" (Hadisin geçtiği yer: BUHARİ 12, 28, 6236.)
Sohbet
Bu
hadis-i şerifte, Allah’ın kullarına yemek yedirmenin ehemmiyeti anlatılmaktadır.
Eshab-ı kiram, bu hususa çok önem verirlerdi. Hatta yedirecek fazla birşeyleri
olmasa bile, kendileri yemez, misafire yedirirlerdi.
Nitekim
bir gün Resulullah Efendimizin huzuruna bir kimse geldi ve bir kaç günden beri
hiç yemek yemediğini söyledi. Sevgili Peygamberimiz buna çok üzülüp bir
sahabiyi kendi hanelerine göndererek bir kişilik yiyecek olup olmadığını
sordurdular.
Ancak
Resulullah’ın evinde de hiç yiyecek yoktu. Bu haberi alınca, bu sefer, Eshab-ı
kirama hitaben: (Ey Eshabım! İçinizde bu fakiri evine götürüp karnını doyuracak
kimse var mı?) diye sordular. Lakin o günlerde kuraklık ve kıtlık hüküm
sürdüğünden, Eshab-ı kiramın evlerinde de misafir ağırlayacak miktarda yemek
bulunmuyordu.
O
arada bir sahabi: (Ya Resulallah! Onu ben misafir edebilirim) dedi ve o kimseyi
alıp evine götürdü. Hanımına: (Bir misafir getirdim. Bir şeyler hazırla da
birlikte yiyelim) dedi.
Hanımı:
(Olur ama, evimizde sadece çocuklara yetecek kadar yemek var) diye söyleyince,
o sahabi: (Olsun, çocukları uyut. Bu akşam yemesinler. Biz de yemiyelim) dedi.
Hanımı, o bir kişilik yemeği tepsiye koyup götürdü. Misafirle o sahabi oturup
yemeğe başladılar. Ancak ev sahibi de yiyecek olsa, misafirin karnı
doymıyacaktı. O sahabi düşündü ve kendi kendine: “Ben de yesem, misafir doymayacak.
Ben yemezsem, bu sefer de misafir utanır ve rahat yiyemez” dedi ve kandilin
yanına gitti. Kandilin ışığını fazlalaştırıyormuş gibi yapıp kandili söndürdü
ve: (Eyvah kandil söndü. Yağ da yok ki koyalım. Neyse karanlıkta da yeriz)
diyerek gelip sofraya oturdu. Yiyormuş gibi yapıp hiç yemedi. Misafir o yemeğin
hepsini yiyip doydu. Ertesi gün Resulullah Efendimizin huzuruna gittiğinde, o
sahabiye: (Dün akşam, o misafire yaptığın muameleden dolayı, Allahü teala,
senden razı oldu) buyurdular.
Yine
hazret-i Ömer halifelik yaptığı müddetçe, sık sık fakirlere yemek verir, hatta
fakirler arasında dolaşıp ekmeği bitene ekmek, yemeği bitene yemek götürürdü.
Eshab-ı kiram: (Ey mü’minlerin emiri! Siz halifesiniz. Zahmet etmeyin, bu
hizmeti biz yapalım) dediklerinde: (Hayır, ben bu işi yapmaktan büyük haz
duyuyorum. Severek zevkle yapıyorum) buyururdu.
Hadis-i
şerifte geçen selamlaşmak hususuna gelince iki müslümanın karşılaştığı zaman
birbirine (es-Selamu aleyküm veya Selamün aleyküm) demesi ve el ile müsafeha
etmesi sünnettir. (Selamün aleyküm) demek, (Ben müslümanım. Benden sana zarar
gelmez. Selamettesin) manasına da gelen bir cümledir.
Müslüman
olmayanlara selam verilmez. Onlar selam verirse yalnız (Ve aleyküm) denir.
Selamda
sünnet şöyledir ki önce büyük küçüğe, şehirli köylüye,devedeki ata binmiş
olana, attaki merkebde olana, merkeb üstündeki yaya yürüyene, ayakta olan
oturana, az olan çok olana, efendi hizmetçisine, baba oğluna, ana kızına verir.
Rütbe
ve ni’meti çok olan önce selam verir. Nitekim Mi’rac gecesi önce Allahü teala,
Habibine selam verdi. İki müslüman brbirine aynı anda selam verirse her
ikisinin de birbirine cevap vermesi farz olur. Birbirinden sonra selam
verirlerse, ikincisinin verdiği selam cevap yerine geçer.
Abdullah
bin Selam buyuruyor ki: Resul-i Ekrem Efendimiz Medine’ye hicret buyurduğu
zaman mübarek ağzından ilk işittiğim hadis-i şerif şu idi: (Birbirinize selam
veriniz. Birbirinize yemek ikram ediniz. Akrabanızın hakkını gözetiniz. Gece
herkes uyurken namaz kılınız. Bunları yaparak selametle Cennete giriniz.).
Sohbetten
Öğrendiklerimiz
1. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ne
söylemiş ise o haktır.
2. Yemek yedirmen, tanıdığına tanımadığına selâm vermen İslamın en hayırlı
olan ibadetlerindendir.
3. Tanıdığına tanımadığına selam ver.
4. Eshab-ı kiram, ikrama çok önem verirlerdi. Hatta
yedirecek fazla birşeyleri olmasa bile, kendileri yemez, misafire yedirirlerdi.
5. Selamda
sünnet şöyledir ki önce büyük küçüğe, şehirli köylüye,devedeki ata binmiş
olana, attaki merkebde olana, merkeb üstündeki yaya yürüyene, ayakta olan
oturana, az olan çok olana, efendi hizmetçisine, baba oğluna, ana kızına verir.