Bu Blog içinde Ara

27 Haziran 2012 Çarşamba

Günahların Şer'î Cezaları

Günahların Şer'î Cezaları


Şu ana kadar saydığımız günahların cezaları kalbinde bir tesir/etki yapmamışsa, kalbine Allah ve Rasûlü'nun suçlar-günahlar için beyan ettikleri cezaları getir.
 Zira üç dirhemlik bir şey çalanın eli kesilir, malı ve canı dokunulmaz birinin yolunu kesenin eli ve ayağı çaprazlama kesilir, namuslu birine bir keli­meyle iftira atana veya midesine bir damla içki koyana belli sa­yıda sopa atılır, cinsel organının sadece ön kısmını haram bir ferce (kadının cinsel organı) sokan en dehşetli biçimde taşlana­rak öldürülür, "ihsan" şartlarını (evli olmak vs.) barındırmayan kimseden bu hafifletilir ve ona yüzdeğnek vurulup bir yıl başka bir memlekete sürgün edilir. Mahrem bir akrabasıyla cinsel iliş­kiye girenin veya farz namazları terkedenin ya da küfür kelime­si telaffuz edenin kafası uçurulur. Lûtilik yapan ve yapılanın, bir hayvanla cinsel ilişki kuranın öldürülmesi, sonuncusunda hayvanın da onunla birlikte yakılması emredilir. Peygamber ce­maatle namazdan geri kalanların evlerini yakmayı arzulamış-tır. Ve cürümleri için belirlenen daha pek çok cezalar... Yüce Al­lah hikmetiyle, cezaları, o suçlara davet edici ve engelleyici hal­lere göre belirlemiştir.
Eğer bir günaha mani/engel şey, tabiî ise ve fıtratta o gü­naha çağına bir duygu yoksa haram kılınıp ta'zir (kınama) ce­zası vermekle yetinilmİştir. Kan içmek, leş yemek bu türdendir.
Fıtratta ona çağırıcı duygu varsa; yol açtığı zarara ve o duygunun gücüne göre ceza verilmiştir. O yüzden, zina dürtüsü en güçlü dürtülerden olduğundan cezası en dehşetli ve en büyük öldürme şeklinde belirlenmiştir. Onun (bekar vs. için) hafifletil­miş cezası bile sopa cezasının en ağır türüdür (yüz değnek)
Lûtilik cürmünde her iki husus da bulunduğundan cezası her halükarda öldürmek olmuştur. Hırsızlıkta zarar daha fazla olduğundan onda el kesme cezası konmuştur.
Burada, Allah'ın kulun cürmü onunla işlediği âzâyı orta­dan kaldırma hikmetine bir bak! Örneğin yol kesicinin elinin ve ayağının ortadan kaldırılması, yol kesiciliği bunlarla yaptığındandır. İftira edenin dilinin kesilmemesi ise, dilin kesilmesinin işlenen cürümden daha büyük zarar olması nedeniyledir. Onda tüm bedenine acı verecek sopalama cezası ile yetinilmİştir.
Soru: Zina edenin cinsel organı neden kesilmez? Cevap: Şu bir kaç sebepten dolayı:
Bir: Bu cezanın yol açacağı zarar zinanın yol açtığı zarar­dan daha büyüktür. Çünkü bu ceza neslin kesilmesine, yok ol­makla karşı karşıya kalmasına yol açar.
İki: Gjnsel organ açıkta bir âzâ değildir. O yüzden bu ceza onu yapan başka kimseler için ibret ve mani teşkil etmez. Elin kesilmesi ise öyle değildir.
Üç: Elin biri kesildiğinde onun yerini dolduracak ikinci bir el vardır, cinsel organ ise bir tanedir.
Dört: Zinanın zevki tüm bedende hissedilmiştir. O yüzden cezanın da tüm bedeni kapsaması en uygunudur. Bu, cezanın bedenden bir parça ile sınırlandırılmasından daha iyidir.
Şu halde şeriatin cezaları en mükemmel, akla en uygun, maslahatı en iyi şekilde gerçekleştirecek biçimde gelmiştir.
Özetle: Günahların neticesi ya şer'î cezalar olur veya kade­ri (afet, belâ gibi) cezalar olur ya da Allah kuluna her ikisini de verir. Tevbe edip kendini düzelten den bunu kaldırması da mümkündür.

Günahların Cezaları Şer'ı Ve Kaderidir


Günahların cezaları iki çeşittir şer'î ve kaderî. Şer'i ceza uygulandığında kaderi ceza kaldırılır veya hafifletilir. Yüce Rabb birinin günahın neticesini ortadan kaldırmaya ve hastalı­ğı yok etmeğe yetmemesi dışında, hemen hemen iki cezaya bir-uen vermez. Şer'î cezalar ortadan kaldırıldığında cezalar kade­riye dönüşür. Bazen şer'îden daha şiddetli bazen daha hafif olur, ama genele isabet eder. Şer'î ise sadece yapana uygulanır. Zira Yüce Rabb şer'an ancak cürmü işleyeni veya ona sebep olanı ce­zalandırır.
Kaderi ceza (âfet, musibet vs.) ise genele de olur, yapana da (Özele de) zira günah gizli kaldığında sadece sahibine, açığa vurulduğunda ise yapana da diğer insanlara da zarar verir. İn­sanlar bir kötülük görür ve ona karşı yıkmazlarsa Allah'ın onla­rı genel bir azapla cezalandırması pek yakındır.
Biraz önce anlattığımız gibi, Allah şer'î cezaları günahın zararı ve fıtratın ona eğilimine göre belirlemiştir. Yüce Allah ce­zaları üç çeşit yapmıştır: Öldürme, el kesme ve sopalama. Öl­dürmeyi küfür ve ona yakın -ki onlar zina ve lûtiliktir- cürüm­ler için koymuştur. Zira küfür dini bozar. Bunlar da soyları ve insan türünü bozar.
İmam Ahmed "Adam öldürmeden sonra zinadan daha büyük bir günah bilmiyorum" demiş ve buna şu hadisi delil ge­tirmiştir: İbn Mesud der ki: Ben "Yâ Rasûlallah, en büyük gü­nah hangisidir?" diye sordum. O "Seni yarattığı halde Allah'a bir ortak koşman" buyurdu. "Sonra hangisi?" dedim, 'Tiyece-ğine ortak olacak korkusuyla çocuğunu öldürmen" buyurdu. "Sonra hangisi?" dedim, "Komşunun hammıyla zina etmen" buyurdu.
Yüce Allah bu gerçeği doğrulayıcı olarak şu âyeti indirmiş­tir: "Onlar (Rahmanın kulları) Allah'la beraber başka bir ilâh edinmezler, Allah'ın haram kıldığı cam -karşıdakinin hak etmiş olması hariç- öldürmezler ve zina etmezler"[1]
Rasûlullah cevabı soranın sorusuyla örtüşmesi için her cü­rüm çeşidinin en çirkin türünü zikretmiştir. Zira adam en bü­yük günahları sormuştur! Rasûlullah da en büyük günah çeşit­lerini, onların en çirkin türlerini zikretmiştir.
Zira en büyük şirk türü Allah'a bir ortak edinilmesidir.
En büyük öldürme türü kişinin yiyeceğinde ve içeceğinde kendisine ortak olacağı korkusuyla çocuğunu öldürmesidir.
En büyük zina türü de, kişinin komşusunun hammıyla yaptığı zinadır.
Zira zinanın zararı ve çirkinliği çiğnediği hak-hukukun kat kat oluşuna göre katlanır. Örneğin kocası bulunan bir ka­dınla zinanın günahı ve cezası bekâr bir kadınla zinadan da­ha fazladır. Zira bu zinayla kocanın saygınlığı çiğnenmiş, ya­tağı ifsad edilmiş, kendinden olmayan çocuk ona nisbet edil­miş ve daha pek çok zararlar olmuştur. Bu, bekâr bir kadınla yapılan zinadan daha büyük bir cürümdür ve günahı daha fazladır.
Yüz bekâr kadınla yapılan zina da Allah (c.) nezdinde komşunun hammıyla yapılan bir zinadan daha küçüktür. Çün­kü burda bir de kötü komşuluk, komşuya en büyük türden ezi­yet yapma vardır. Bu komşu için en büyük felakettir. Rasûlul­lah "Komşusunun felaketinden emin olmadığı kimse cennete gi­remez" buyurmuştur. Komşusunun hammıyla zinadan daha bü­yük felaket ve afet yoktur.
Eğer komşusu aynı zamanda kendisinin kardeşi veya bir akrabası ise buna bir de akrabalık ilişkisini kesme eklenir ve günah daha da katlanır. Eğer komşu namaz, ilim ve cihad gibi Allah'a ibadetlerle meşguliyetinden dolayı evinde değilse günah daha da katlanır. Hatta Allah yolunda savaşanın hammıyla zi­na eden kimse durdurulur ve savaşçıya "Bunun sevaplarından dilediğini al" denilir. Rasûlullah (s.)daha sonra "Ne dersiniz?" buyurmuştur Yani: Kendisine bu hususta izin verilmişken aca­ba o, babanın oğula, arkadaşın arkadaşa hiçbir tolerans sağla-mayıp ondaki hakkım alacağı o şiddetli günde, adamın hiçbir se­vabını bırakır mı?
Eğer kadın aynı zamanda kendisinin akrabası ise zina cür-müne bir de akrabaya kötülük cürmü eklenir. Zina eden kişi ev­li ise günahı daha fazla olur. İhtiyar ise daha da çok olur. Nite­kim ihtiyar zânî (zinacı) Allah'ın kıyamet günü kendileriyle ko­nuşmayacağı, temize çıkarmayacağı ve elim bir azap vereceği üç kişiden biridir. Eğer bir de haram ayların birinde, haram belde­de (Mekke) namaz vakti ve duaların kabul olunduğu vakitler gi­bi Allah katında değerli bir vakitte yapmışsa günah yine katla­nır. Buna göre; günah ve ceza yapılan cürümlerin yol açtığı za­rara ve çirkinliğine göre az veya çok olur.

El Kesme Mallara Zarar Vermeden Dolayıdır


Yüce Allah el kesmeyi de malların zarara uğratılmasının (hırsızlığın) cezası olarak belirlemiştir: Hırsızlık sahibinin sa­kınma imkanının bulunmadığı malı almaktır. Çünkü hırsız malı gizlice alır, evleri araştırır, sen farkında olmadan evine gi­ren kedi ve yılan gibi, tırmanarak kapının dışında başka yerler­den içeri girer. Onun hırsızlığının zararı öldürme kadar değil­dir. Onun hırsızlığının zararı öldürme kadar değildir. Zararı so­payla da ortadan kaldırılmaz. Yol açtığı zarar ve fesadı defet­menin en iyi yolu cürmün onunla işlediği azanın, yani elin ko-p atılmasıdır.
Sopalama, akılların ifsad edilmesi, iftira edilerek namus­lara leke getirilmesinin cezası olarak belirlenmiştir.
İşte şer'î cezalar bu üç türde belirlenmiştir. Keffaretler de; köle azad etme -ki bu en büyüğüdür- fakiri doyurma ve oruç tut­mada, bu üç ceza türü etrafında dolaşırlar.

Günahların Kısımları


Sonra Yüce Allah günahları üç kısma ayırmıştır. Birinci kısım için had cezası belirlemiştir. Bunlarda onun­la yetinilerek keffaret cezası konmamıştır.
İkinci kısım: Bunlara had cezası koymamış, keffaret belir­lemiştir. Bu kısma oruçken gündüz cima yapmak, ihramda ci­ma yapmak, zihar (hanımına sen bana annemin sırtı gibi ha­ramsın, demesi), hatalı adam öldürme ve yemin bozmayı örnek verebiliriz.
Üçüncü kısım: Bu günahlara had ve keffaret koymamıştır. Bu iki çeşittir:
Birincisi: Kişiyi bundan alıkoyan fıtratıdır. Dışkı yemek, bevl ve kan içmek gibi.
İkincisi: Yol açtığı zarar ve fesad, had cezası verilen gü-nahlarınkinden daha azdır. Harama bakmak, öpmek, dokun­mak, sohbet etmek, küçük miktarda para çalmak gibi.
Keffaret şu üç tür durumda konmuştur:
Birincisi: Esasen helâl olup belli durumlarda yasaklanan bir fiilin yasaklanan durumda yapılması: Buna örnek ihramda ve oruç iken cima yapmak, hayızlı ve nifaslı kadınla cima yap­maktır. Arka organdan cima yapmak buna örnek olmaz, zira ar­ka organa girmek büyük günahlardandır. O yüzden bazı fakih-lerin bunu hayızlı halinde kadınla cima yapmaya kıyas edip bunda da keffaretin gerektiğini söylemeleri yanlış birşeydir; zi­ra arka organdan temas hiçbir halde helâl değildir, aynen homo­seksüel ilişki yapmak ve içki içmek gibidir. Dolayısıyla hayızlı halde kadınla cima yapmaya kıyas edilemez.
İkincisi: Kişi Allah için adakta bulunsa veya Allah için ye­min etse ya da Allah için bir şeyi kendine yasaklayıp sonra onu kendisine serbest etmek istese... İşte Allah (c.) bunun yolunu kef­faret olarak belirlemiş ve adını "Tehille: (bağı) çözme" koymuş­tur. Bu keffaret.aslında -bası fakihlerin sandığı gibi- yemini boz­ma sonucu oluşan "Allah adının saygınlığının çiğnenmesini" or­tadan kaldırmak için konulmuş değildir. Çünkü yemini bozmak bazen (yapılmaya yemin edilen şeyin haram olması durumunda olduğu gibi) vacip, bazen müstehab (sünnet), bazen mubah olur. Bilakis keffaret, bağladığı şeyi (yemim) çözmek içindir.
Üçüncüsü: Bu da meydana gelen bir eksikliği, yanlışlığı te­lafi etmek için konmuş keffarettir. Buna hatayla öldürmenin keffaretini ve ihramda hatayla av hayvanı öldürmenin keffare-tini örnek verebiliriz.
Bu tür keffaret telâfi ve tedarik etmesi, birinci tür keffaret engelleyici ve vazgeçirici olması, ikinci tür keffaret de bağlan­mış şeyin (kör düğüm olmuş düğümün çıkmaza girmiş duru­mun) çözülmesi için konmuştur.

Had Île Tazır Bir Arada Bulunmaz


Bir günahın cezası hem had cezası hem de tazir olmaz. Bi­lakis onda had cezası, konmuşsa onunla yetinilir. Had ile keffa­ret de bir arada bulunmaz. Bilakis bir günaha had cezası konmuşsa onda keffaret yoktur, diğer birine de keffaret cezası kon-muşsa onda had cezası yoktur. Peki had cezası belirlenmiş her­hangi bir günahta tazir ile keffaret bir arada olur mu? Bunda iki vecih (Hanbeli âlimlerinin iki görüşü) vardır. Bu günaha örnek ihramda ve oruçken cima yapmak, hayızlı kadınla cima yap­maktır. Bunlarda keffaret vaciptir dersek; bazıları "Tazir de ge­rekir; çünkü bu cürmü işleyerek yasaklanan bir şeyi yapmış, onu çiğnemiştir." demişler, diğer bazıları ise: "Bunlarda tazir yoktur, keffaretle yetinilir; çünkü keffaret, yapılan cürmün yol açtığı yarayı sarar, cürmü yok eder" demişlerdir.


[1] Furkan, 68