Bu Blog içinde Ara

27 Haziran 2012 Çarşamba

Kalbin Rabb'den Perdelenmesi

Kalbin Rabb'den Perdelenmesi


Günahların bir cezası da dünyada kalp ile Allah arasına bir perde, kıyamet günü daha büyük bir perde çekilmesidir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Hayır, onların işleyip kazan­dıkları şeyler, kalplerinin üzerine pas olmuştur. Hayır, doğrusu o gün onlar Rabblerinden perdelenmişlerdir."
[1] İşte günahlar kendileriyle kalpleri arasındaki mesafeyi kat'ede-rek kalplerine ulaşmalarını, böylece onu ıslah edici ve temizle­yici şeyleri onu ifsad edip mutsuz kılıcı şeyleri görmelerini en­gellemiştir. Yine kalpleriyle Rabb'leri arasındaki mesafeyi kat'edip böylece kalplerinin Rabblerine ulaşmasını, ona yakınlı­ğını ve yardımını kazanmasını, gözünün sevinçle dolup nefsinin rahatlamasını engellemiştir. Aksine günahlar onlarla Rabbleri ve yaratıcıları orasında perde olmuştur.

Sıkıntılı Yaşam


Günahların bir diğer cezası da dünyada ve berzah âlemin­de sıkmtılı-dar bir yaşam, ahirette de azaptır. Yüce Allah "Ama kim beni anmaktan yüz çevirirse, onun içinde dar bir geçim var­dır. Kıyamet günü onu kör olarak hasrederiz."[2]
Ayetteki dar-sıkmtılı bir geçim-yaşam "Kabir azabıyla tef­sir edilmiştir. Şüphesiz kabir azabı da sıkıntılı bir yaşamdır. Fakat ayet daha kapsamlıdır. Gerçi bu kelime olumlu cümlede gelen nekire bir kelimedir (ve ancak olumsuz cümlede gelen ne-kire kelime genellik, ifade eder) ama bunun genelliği anlam iti­bariyledir. Zira Yüce Allah dar yaşamın zikrinden yüz çevirme­nin, sonucu olduğunu zikretmiştir. Öyleyse ondan yüz çevirene, dünyada türlü türlü nimetlerden nimetlense de, yüz çevirmesi­ne göre dar bir yaşam vardır. Kalbinde kalpleri parçalayan ıs­sızlık, zillet ve pişmanlıklar, boş temenniler vardır ve hali ha­zırdaki bu azap yeterince büyük azaptır. Fakat şehvet, aşk, dünya sevgisi ve şöhret sarhoşluğu bu azabı ona gizler. Bunla­ra içki sarhoşluğu eklenmese bile, bunların sarhoşluğu içkinin-kinden daha fazladır. Çünkü içki içen bazen ayıkır, kendine ge­lir, fakat heva ve dünya sevgisinin sarhoşu sadece öldüğünde ayıkır öyleyse dar-sıkıntılı bir yaşam Allah'ın peygamberine indirdiği "Zikir"den yüz çeviren kimseden hiç ayrılmaz; dünya­sında da, berzah âleminde tekrar diriltildiğinde de onunla olur. Gözün aydınlanması, kalbin durulması, nefsin tatmin olması ancak ilanıyla ve hakiki mabuduyla (kulluk ettiği zat) -ki onun dışındaki tüm mabudlar batıldır- mümkündür. Gözü Allahla aydın olmayan kimsenin nefsi dünyaya hasret kalır, hasretten parçalanır.
Yüce Allah hoş yaşamı sadece iman edip saiih amel işle­yenler için kılmıştır: "erkek ve kadından her kim inanmış ola­rak iyi bir iş yaparsa, onu (dünyada) hoş bir hayatla yaşatırız, onların ücretlerini yaptıklarının en güzeliyle veririz"[3] Bu âyette Allah, iman ve salih amel sahibi kimselere dün­yada hoş bir yaşamı, ahirette ise en iyi ödülü garanti etmiştir. Öyleyse iki hayatın en hoşu sadece onlaradır, onlar her iki dünyada da (hakiki) yaşayan kimselerdir. Bunun benzeri şu âyetlerdir: "Dünyada güzel iş yapanlara güzellik vardır, (onlar için) ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yur­du ne güzeldir." (Nahl, 30) "Ve Rabb'inizden mağfiret dileyesi-niz, sonra O'na tevbe edesiniz ki, sizi belirtilmiş bir süreye ka­dar güzelce yaşatsın ve her lütuf sahibine lütuf (ve kerem)ini versin."[4]
Böylece takva sahipleri ve muhsinler dünya ve ahiret ni­metlerini kazanmışlar, her iki dünyada da hoş hayatı elde et­mişlerdir. Zira hakîki nimetler; nefsin hoş ve rahatlığı, kalbin haram şehvet ve zevkleri, şüpheli boş şeyleri terkten dolayı elde ettiği sevinci, neşesi, lezzeti, mutmainliği, genişliği, nurluğu, açıklığı ve afiyetidir. Hakiki nimetler budur ve bedenin nimetle­rinin ve zevkleri buna kıyas edilemez.
Bu zevki tadan birisi şöyle diyor: "Krallar ve prensler bi­zim içinde bulunduğumuz mutluluğu bilselerdi, bizimle kılıçlar­la savaşırlardı."
Başkası: "Kalbim, bazen öyle (hoş) anlar yaşıyor ki o vakit "Eğer cennettekiler böylesi bir yaşamdaysalar hakikaten çok hoş bir yaşam içindeler" diyorum der.
Bir başkası ise şöyle der: "Dünyada bir cennet vardır ve o dünyada, ahiretteki cennet gibidir. Buradaki cennete giren ahi­ret cennetine de girer, buradakine girmeyen ahiretteki cennete de giremez."
Rasûlullah da (s.) bu cennet şu hadisleriyle işaret etmiştir.
O (s.) "Cennet bahçelerinden geçerseniz hemen orada otlanın" buyurdu. "Cennet bahçeleri nelerdir?" dediler. "Allahm anıldığı halkalar" buyurdu. Yine "Evim ile minberim arası cennet bahçe­lerinden bir bahçedir" buyurdu.

Müttakilerin Nimeti, Kötülerin Cehennemi


Yüce Allah'ın "İyiler nimet içindedir kötüler de yakıcı ateş içindedirler"[5] buyruğunun sadece ahiretle ilgili olduğunu sanma. Aksine evvelkiler üç devrelerinde (dünya, ber­zah, ahiret) nimet, ikinciler üç devrelerinde ateş içindedirler. Dünyada kalbin takvası, göğsün selameti, Rabb'ı (c.) tanımak, sevmek ve muradına uygun hareket etmekten daha hoş hangi lezzet hangi nimet vardır? Hakikatte hayat sağlıklı ve selamet­teki kalbin hayatından başka nedir ki? Nitekim Yüce Allah dos­tu İbrahim'i kalbinin selametiyle övmüş, şöyle buyurmuştur: "İbrahim de onun yolundan idi. Zira tertemiz selamette bir kalp Rabb'ine gelmişti."[6].Yine bize O'nun duasını bize aktarmıştır. "(Kulların) diriltileceği gün, beni utandırma. O gün ki, ne mal, ne de oğullar fayda vermez. Allah'a sağlam ve temiz kalp getiren fayda görür"[7].
Selametteki kalp; şirk, kin, nefret, hased, bencillik, kibir, dünya ve şöhret sevgisinden selamette olan, onu Allah'tan uzak­laştıran her türlü âfetten, selamette kalan, anlattığıyla çelişen her şüpheden, emrine ters düşen her şehvetten, iradesiyle çeli­şen her iradeden ve onu Allah'tan koparan her şeyden selamet­te olan kalptir. Bu selametteki kalp dünyadaki cennette, ber­zahtaki cennette, ahiretteki cennettedir.


[1] Muteffifin, 14-15
[2] Tâhâ, 124
[3] Nahl, 97
[4] Hûd, 3
[5] İnfıtar, 13-14
[6] Saffât, 83, 84
[7] Şuara, 88-89