"İbadet", yüce Allah’ın mahlukatı kendisi sebebiyle yaratmış olduğu hikmetin ifadesidir.
Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Ben cinleri de, insanları da ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım." (ez-Zariyat, 51/56)
İşte yaratılmışın kemali bu gayeyi gerçekleştirmesine bağlıdır. Kul, kulluğu ne kadar ileri derecede gerçekleştirebilirse, kemali o kadar artar, derecesi o kadar yükselir.
Bundan dolayı yüce Allah peygamberinin en yüksek hali ve en şerefli makamlarında -İsra, yüce Allah’a davet görevini ifa etmesi, Allah’ın ona vahiy bildirmesi, üzerine indirilmiş olan Kur’ân-ı Kerîm’le meydan okuması gibi- o’ndan "kul" vasfıyla söz etmiştir.
"Kulluk: ubûdiyyet" vasfı ile aynı zamanda bazan rasûlün sınırını aşarak onu ulûhiyet mertebesine yükseltip aşırıya kaçanların kanaatlerinin reddedilmesine de dikkat çekmektedir. Sapık sufilerin yaptıkları gibi. Halbuki Peygamber -Sallallahu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğu sahih olarak bize ulaşmış bulunmaktadır:
"Hristiyanların Meryem oğlu (İsa)’yı aşırı ta’zim ettikleri gibi, siz de beni ta’zim etmeyiniz. Ben ancak bir kulum. Bu sebeple, Allah’ın kulu ve rasûlü deyiniz."
(Sahih bir hadistir. Bunu Buharî, Ömer b. el-Hattab (r.a)’dan Hudud, Recmu’l-Hublâ mine’z-Zina iza Ahsanat babında (Fethu’l-Barî, XII, 144); el-Enbiya, babu Kavli’llahi vezkur fi’l-Kitabi Meryem babında (Fethu’l-Barî, VI, 478)
Maksat o ki; bu şehadetle kul, Peygamber -Sallallahu aleyhi ve sellem-’in Rabbine kulluğunu ve risaletinin kemalini itiraf ile onun kemalini ortaya koyan her bir özellikte bütün insanlardan üstün olduğunu dile getirmektir.
Kul:
- Peygamber efendimizi haber verdiği bütün hususlarda tasdik etmedikçe,
- Emrettiği bütün hususlarda ona itaat edip bütün yasaklarından da kaçınmadıkça bu şahitliği tamamlamış sayılmaz.