AHLAK TERBİYE VE EDEB
İslâmî kaynakların ve bu kaynaklar üzerine eğilen düşünürlerin, cemiyetin düzenli bir hayat yaşamasını temin eden yukarıdaki deyimler üzerinde ne kadar hassas davrandıklarını her an görmek kabildir.
Ahlâk: huylar, hasletler, tabiatlar anlamına [1] gelmektedir. Kelime Kur'an-ı Kerîm'de ve hadis-i şeriflerde yer almıştır. Terim olarak insanlara görevlerini ve doğru yolu gösteren bir ilimdir, işlerimizde ve hareketlerimizde takip etmek mecburiyetinde olduğumuz düsturları bize gösterecek olan şey ahlâk ilmidir. Bu düsturların bütün hedefi hayr-ı a'lâ = iyiliktir. [2] Binaenaleyh insan irâdesini gerçekten insana lâyık bir tarzda nasıl kullanması lâzım geleceğini bize bu ilim haber verir. [3]
“İyi” mefhumu insan için yalnız bir düşünüp taşınma konusu değildir, iradenin muvacehesinde, o bir gaye ve istektir ki, onu pratik mevkie çıkarmak bir borçtur.
Kaynağı
Bütün peygamberler geldikleri toplumlara ahlâkı öğütlemişlerdir. O halde bunun ilk öğreticileri peygamberlerdir.[4]
Binaenaleyh ilk terbiyecinin de ilâhî kanunlar olduğunu söylemekte asla tereddüt etmemek lâzımdır[5]
Din ile ahlâk arasında bulunan bu ezelî bağdan dolayı akıllı kimselerden bir çoğu “dünyada ahlâk adında bir şey varsa, onun behemhal dinden istifade ettiğini, din ile ayakta durabileceğini, dine dayanrmyan ahlâkın temeli ve kaideleri ne kadar metin ve ne kadar mazbut olursa olsun köksüz bir ağaç gibi hakikî feyzden mahrum kalacağını” söylüyorlar. Ve ahlâk esaslarının dini alâkalardan sıyrılması lüzumuna kail olanların dâvalarını yeter delillerle reddediyorlar. [6]
Öteden beri her milletin bilginleri ve filozofları ahlâklığa dikkat etmişlerdir. Bu yönden ahlâk ilmi milletlerarası ortak bir ilim sayılabilir. Bununla beraber müslümanlar kendilerine has bir ahlâk ilmine sahiptirler. [7]
İslâm Ahlâkının Konusu:
Kur'an-ı Kerîm'de ve Hazret-i Peygamber'in sünnetinde geçen ahlâk kurallarını ve onu tefsir eden düşünürlerin görüşlerini içine alır. Bu yalnız insanın seciyesini tetkikle yetinmez. Bu ilmin asıl konusu karektere ait kaideler ve tam bir ahlâktır. Diğer bir tarife göre, ahlâk ilmi görevler ilmi yâni insanlığın gidişine ait gerekli kaidelerden bahseden ilimdir. [8]
Şu halde bu ilim iki esası içine alır:
1- İyiden bahseden nazarî ahlâk
2- Görevler ilmi denilen amelî ahlâk
Konusu insanın gidişi olan kaidelerden ibaret olan nazarî ahlâkın bir ilim olduğundan şüphe yoktur. Fakat özellikle uygulanan ve tavsiyelerden bahseden amelî ahlâk, ilim olmaktan ziyade öncekilerin hayat sanatı dedikleri sanattır. [9]
Son zamanlarda ahlâk üzerine yapılan çalışmalarda ahlâkın konusu tâyin edilirken, pratik felsefenin bir bölümü olarak düşünülmüş, meseleye Aristo'dan başlatılarak son devir filozoflarına (Bergson v.s.) kadar getirilmiştir. Dinler genel olarak ele alınmış, ahlâk konusunda kendine has bir özellik taşıyan İslâm bu dinlerden ayrı tutulmamıştır. Daha çok metafizik, epistenolojik (Nietzche), fenomelojik ve normatif ahlâk düşünülmüştür. Fertlerin sosyal hayatta, birbirlerine karşı olan davranışlarını ele almış İslâm ahlâkını verirken, ahlâk felsefesini bu noktadan bir tarafa bıraktık. Pratik felsefenin bir bölümü olarak ahlâkı ele alan birçok eserler vardır. [10]
Hz. Peygamberin Dilinde Ahlâk
Hz. Peygamber ahlâkın ne kadar önemli olduğunu bir çok hadislerde belirtmiştir
1- “Ben ancak iyi ahlâkı tamamlamak için gönderildim” [11]
2- “Rabbim! Ahlâkın en güzellerine varmak için bana yol göster. Zira en güzel ahlâka vardıracak ancak sensin. Rabbim Kötü ahlâkı benden uzak tut. Zira ahlâkın kötüsünü benden uzaklaştıracak yalnız sensin” [12]
3- “Allah'ım! Senden sıhhat, afiyet ve ahlâkın güzelini istiyorum” [13]
4- “Allah'ım! Hilkatimi güzel yaptın, ahlâkımı da güzel yap” [14]
5- “Güzel ahlâktan daha ağır bir şey mîzana konulmadı. Çünkü güzel ahlâk sahibi, onunla oruç tutan ve namaz kılan kimsenin derecesine ulaşır” [15]
6 - “Mü'minin keremi, tekvasıdır, dini; şerefi ve mürüvveti ahlâkıdır” [16]
7- “Güzel ahlâk gibi şeref yoktur” [17]
8- “Bana en sevimliniz ve kıyamet gününde oturma bakımından bana en yakınınız, ahlâk yönünden en iyinizdir”[18]
İslâm Ahlâkının Genel Karakteri:
Îslâm'da bir kanun ahlâkı vardır. Kanun ahlâkı kendi hükümlerini bizlere teklif eder, bu şekilde bir ahlâkî yükümlülük meydana getirir.
Ahlâkî görevin mahiyeti, İslâm dininde, ifâsı ile ahlaken yükümlü olduğumuz şeyden ibarettir. Meselâ:
İslâmlık bizleri doğruluğa, adab-i muaşerete riayetle mükellef tutuyor. Binaenaleyh bunlar bizim için bir vazife olmuş oluyor. Ahlâkî görevlerin bir kısmının belirli sıfatları vardır: [19]
1- Vazife gereklidir:
Eğer insanlar, bir takım ahlâkî görevler ile yükümlü olmasa idiler, kendilerinde insanî olgunluk tecelli etmezdi. Aralarında, düzenden, içtimaî ahenkten eser görülemezdi [20]
2- Vazife mecburidir:
Vazifeye riayet etmemek ahlaken uygun değildir.
3- Geneldir:
Kur'an-ı Kerîm bunu “Yâ eyyüha-n-nas -Ey insanlar “ seslettisiyle göstermiştir.
4- Yapılabilir:
Gücün dışında yüklenmemiştir [21]
5- Mutlaktır:
Yâni vazifeye riayet etmemiz bir şart ile bir istisna ile kayıtlanmış değildir. Karşılık beklenmeden yapılır [22]
6- Değişmez:
Ahlâk kanunlarının esas hükümleri ortadadır, Fertlerin ve toplumların telâkkisine tâbi değildir [23]
Sorumluluk Ahlâkı
Bu ahlâk, işlerin hesabını vermekten, bunların mahiyetine göre mükâfat veya ceza vermekten ibarettir. [24]
“O, yaptığından sorumlu değildir, onlar îse sorumlu tutulacaklardır” [25]
“And olsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız, peygamberlere de soracağız.” [26]
8- Azme, iradeye ve niyete bağlıdır:
“Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. İçinizdekini açıklasamz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğine azap eder, Allah herşeye kadirdir” [27]
10- Kasten yalan olmaksızın hata ve unutma yolu ile çıkan sözler, yapılan işler hukuken sorumluluğu gerekli kılmıyorsa da ahlaken sorumluluğu gerektirmez.
11- Şahsîdir:
“Herkes yaptığı hatadan sorumludur. Hiç kimse kimsenin günahını yüklenmez.” [29]
12- İyiye ön ayak olmak da onu işlemek gibidir. Kötüye vasıta olmak da aynıdır. [30]
[1] Bilmen: 7
[2] Ahlâk: Mustafa Rahmi, 1339, Matbaai-i Amire S. 3
[3] Ahlâk Dersleri. M. Ali Ayni, Evkaf-ı İslâmiye mat. 1343 S. 6
[4] Ömer Ferid Kam, Meibadil felsefe'den İlm-i Ahlâk S. 3 1341
[5] a. g. e. 4
[6] a. g.e.4. Genel olarak Batı düşünürlerinin son asırlarda meydana getirmek istedikleri ahlâki anlayış, ilâhi kaynağa dayalı bir ahlâk görüşü değildir, bk: Ahlâk terbiyesi Durkaym. H.Cahid ter. 1927
[7] Saraç: 3
[8] Ferid Kam: 11
[9] a.g.e13
[10] bkz. Ülken: Ahlâk, İst Ün. Ed. Fa. yn 310, 1964; Mustafa Namk: Ahlâk, Prof. Z. Findıkoğlu: Ahlâk Tarihi, Gençlik Kitabevi neşriyatı, içtimaî eserler serisi. No: 1-3, 1943-4-5
[11] Muvaîta: -Hüsn-ül-Hûlk” 8
[12] Müslim: “Misafir” 201, Bbu Davud: “Salat” 119, Tirmizi: “Daavat” 33, Nesaî: “İftitah” 17, Darimi: “Salat” 33. Ahmed: 1/99
[13] Buhari: “Edeb” 39, Müslim : “Birr” 14, 15; Darimi: “Rikâk- 47, 73
[14] Ahmed: 1/68
[15] Tirmizi: “Birr” 61, Ebu Davud: “edeb” 7, Ahmed V1/S1
[16] Muvatta: -Cihad” 35
[17] İbn-i Mace “Zuhd” 24
[18] Buhari: “fedail-üs-sehabe” 27, Tirmizi: “Birr” 71; İbn-i Mace IV/193 – 4
[19] Nazarî ve amelî ahlâk-ı İslâm’iye dersleri (O. Nasuhî Bilmen) S. 12 1927
[20] a.g.e. 13
[21] krş. En'am: 6/152, Araf: 7/42, Mûminun: 23/62, Bakara: 2/286, 233
[22] krş: İnsan: 76/9
[23] Bilmen: 20.
[24] Bilmen: 22
[25] Enbiya: 21/23
[26] Araf: 7/6
[27] Bakara: 2/284
[28] İbn-i mace : “Talak: 65/16
[29] krş: En'am: 6/164, Bakara: 2/164 .
[30] krş: Müslim: “Zekât” 69, Nesaî: “Zekat” 64