Bu Blog içinde Ara

26 Haziran 2012 Salı

AHLAK TERBİYE VE EDEB

AHLAK TERBİYE VE EDEB


İslâmî kaynakların ve bu kaynaklar üzerine eğilen düşünürlerin, cemi­yetin düzenli bir hayat yaşamasını temin eden yukarıdaki deyimler üzerin­de ne kadar hassas davrandıklarını her an görmek kabildir.
Ahlâk: huylar, hasletler, tabiatlar anlamına [1] gelmektedir. Kelime Kur'an-ı Kerîm'de ve hadis-i şeriflerde yer almıştır. Terim olarak insanlara görevlerini ve doğru yolu gösteren bir ilimdir, işlerimizde ve hareketleri­mizde takip etmek mecburiyetinde olduğumuz düsturları bize gösterecek olan şey ahlâk ilmidir. Bu düsturların bütün hedefi hayr-ı a'lâ = iyiliktir. [2] Binaenaleyh insan irâdesini gerçekten insana lâyık bir tarzda nasıl kullan­ması lâzım geleceğini bize bu ilim haber verir. [3]
“İyi” mefhumu insan için yalnız bir düşünüp taşınma konusu değildir, iradenin muvacehesinde, o bir gaye ve istektir ki, onu pratik mevkie çıkarmak bir borçtur.

Kaynağı                                


Bütün peygamberler geldikleri toplumlara ahlâkı öğütlemişlerdir. O halde bunun ilk öğreticileri peygamberlerdir.[4]
Binaenaleyh ilk terbiye­cinin de ilâhî kanunlar olduğunu söylemekte asla tereddüt etmemek lâ­zımdır[5]
Din ile ahlâk arasında bulunan bu ezelî bağdan dolayı akıllı kimseler­den bir çoğu “dünyada ahlâk adında bir şey varsa, onun behemhal dinden istifade ettiğini, din ile ayakta durabileceğini, dine dayanrmyan ahlâkın temeli ve kaideleri ne kadar metin ve ne kadar mazbut olursa olsun kök­süz bir ağaç gibi hakikî feyzden mahrum kalacağını” söylüyorlar. Ve ahlâk esaslarının dini alâkalardan sıyrılması lüzumuna kail olanların dâvalarını ye­ter delillerle reddediyorlar. [6]
Öteden beri her milletin bilginleri ve filozofları ahlâklığa dikkat etmiş­lerdir. Bu yönden ahlâk ilmi milletlerarası ortak bir ilim sayılabilir. Bu­nunla beraber müslümanlar kendilerine has bir ahlâk ilmine sahiptirler. [7]

İslâm Ahlâkının Konusu:


Kur'an-ı Kerîm'de ve Hazret-i Peygamber'in sünnetinde geçen ahlâk ku­rallarını ve onu tefsir eden düşünürlerin görüşlerini içine alır. Bu yalnız insanın seciyesini tetkikle yetinmez. Bu ilmin asıl konusu karektere ait kai­deler ve tam bir ahlâktır. Diğer bir tarife göre, ahlâk ilmi görevler ilmi yâni insanlığın gidişine ait gerekli kaidelerden bahseden ilimdir. [8]
Şu halde bu ilim iki esası içine alır:
1- İyiden bahseden nazarî ahlâk
2- Görevler ilmi denilen amelî ahlâk
Konusu insanın gidişi olan kaidelerden ibaret olan nazarî ahlâkın bir ilim olduğundan şüphe yoktur. Fakat özellikle uygulanan ve tavsiyelerden bahseden amelî ahlâk, ilim olmaktan ziyade öncekilerin hayat sanatı dedikleri sanattır. [9]
Son zamanlarda ahlâk üzerine yapılan çalışmalarda ahlâkın konusu tâ­yin edilirken, pratik felsefenin bir bölümü olarak düşünülmüş, meseleye Aristo'dan başlatılarak son devir filozoflarına (Bergson v.s.) kadar geti­rilmiştir. Dinler genel olarak ele alınmış, ahlâk konusunda kendine has bir özellik taşıyan İslâm bu dinlerden ayrı tutulmamıştır. Daha çok metafizik, epistenolojik (Nietzche), fenomelojik ve normatif ahlâk düşünülmüştür. Fertlerin sosyal hayatta, birbirlerine karşı olan davranışlarını ele almış İs­lâm ahlâkını verirken, ahlâk felsefesini bu noktadan bir tarafa bıraktık. Pratik felsefenin bir bölümü olarak ahlâkı ele alan birçok eserler vardır. [10]

Hz. Peygamberin Dilinde Ahlâk


Hz. Peygamber ahlâkın ne kadar önemli olduğunu bir çok hadislerde belirtmiştir
1-Ben ancak iyi ahlâkı tamamlamak için gönderildim[11]
2-Rabbim! Ahlâkın en güzellerine varmak için bana yol göster. Zira en güzel ahlâka vardıracak ancak sensin. Rabbim Kötü ah­lâkı benden uzak tut. Zira ahlâkın kötüsünü benden uzaklaştıra­cak yalnız sensin[12]
3-Allah'ım! Senden sıhhat, afiyet ve ahlâkın güzelini istiyorum[13]
4-Allah'ım! Hilkatimi güzel yaptın, ahlâkımı da güzel yap[14]
5-Güzel ahlâktan daha ağır bir şey mîzana konulmadı. Çünkü güzel ahlâk sahibi, onunla oruç tutan ve namaz kılan kimsenin derece­sine ulaşır[15]
6 -Mü'minin keremi, tekvasıdır, dini;  şerefi ve mürüvveti ahlâkıdır[16]
7-Güzel ahlâk gibi şeref yoktur” [17]
8-Bana en sevimliniz ve kıyamet gününde oturma bakımından ba­na en yakınınız, ahlâk yönünden en iyinizdir[18]

İslâm Ahlâkının Genel Karakteri:


Îslâm'da bir kanun ahlâkı vardır. Kanun ahlâkı kendi hükümlerini biz­lere teklif eder, bu şekilde bir ahlâkî yükümlülük meydana getirir.
Ahlâkî görevin mahiyeti, İslâm dininde, ifâsı ile ahlaken yükümlü ol­duğumuz şeyden ibarettir. Meselâ:
İslâmlık bizleri doğruluğa, adab-i mua­şerete riayetle mükellef tutuyor. Binaenaleyh bunlar bizim için bir vazife olmuş oluyor. Ahlâkî görevlerin bir kısmının belirli sıfatları vardır: [19]
1- Vazife gereklidir:
Eğer insanlar, bir takım ahlâkî görevler ile yükümlü olmasa idi­ler, kendilerinde insanî olgunluk tecelli etmezdi. Aralarında, dü­zenden, içtimaî ahenkten eser görülemezdi [20]
2- Vazife mecburidir:
Vazifeye riayet etmemek ahlaken uygun değildir.
3- Geneldir:
Kur'an-ı Kerîm bunu “Yâ eyyüha-n-nas -Ey insanlar “ seslettisiyle göstermiştir.
4- Yapılabilir:
Gücün dışında yüklenmemiştir [21]
5- Mutlaktır:
Yâni vazifeye riayet etmemiz bir şart ile bir istisna ile kayıtlan­mış değildir. Karşılık beklenmeden yapılır [22]
6- Değişmez:
Ahlâk kanunlarının esas hükümleri ortadadır, Fertlerin ve toplumların telâkkisine tâbi değildir [23]

Sorumluluk Ahlâkı


Bu ahlâk, işlerin hesabını vermekten, bunların mahiyetine göre mükâfat veya ceza vermekten ibarettir. [24]
O, yaptığından sorumlu değildir, onlar îse sorumlu tutulacaklar­dır” [25]
And olsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız, peygamberlere de soracağız.” [26]
8- Azme, iradeye ve niyete bağlıdır:
Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. İçinizdekini açıklasamz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğine azap eder, Allah herşeye kadirdir[27]
9- Fakat mücerret olarak hiç zorlamadığı halde aklına gelen şeyden sorumlu tutmaz. [28]
10- Kasten yalan olmaksızın hata ve unutma yolu ile çıkan sözler, yapılan işler hukuken sorumluluğu gerekli kılmıyorsa da ahla­ken sorumluluğu gerektirmez.
11- Şahsîdir:
Herkes yaptığı hatadan sorumludur. Hiç kimse kimsenin güna­hını yüklenmez.” [29]
12- İyiye ön ayak olmak da onu işlemek gibidir. Kötüye vasıta olmak da aynıdır. [30]


[1] Bilmen: 7
[2] Ahlâk: Mustafa Rahmi, 1339, Matbaai-i Amire S. 3
[3] Ahlâk Dersleri. M. Ali Ayni, Evkaf-ı İslâmiye mat. 1343 S. 6
[4] Ömer Ferid Kam, Meibadil felsefe'den İlm-i Ahlâk S. 3 1341
[5] a. g. e. 4
[6] a. g.e.4. Genel olarak Batı düşünürlerinin son asırlarda meydana getirmek istedik­leri ahlâki anlayış, ilâhi kaynağa dayalı bir ahlâk görüşü değildir, bk: Ahlâk terbi­yesi Durkaym. H.Cahid ter. 1927
[7] Saraç: 3
[8] Ferid Kam: 11
[9] a.g.e13
[10] bkz. Ülken: Ahlâk, İst Ün. Ed. Fa. yn 310, 1964; Mustafa Namk: Ahlâk, Prof. Z. Findıkoğlu: Ahlâk Tarihi,  Gençlik Kitabevi neşriyatı, içtimaî eserler serisi. No: 1-3, 1943-4-5
[11] Muvaîta: -Hüsn-ül-Hûlk” 8
[12] Müslim: “Misafir” 201, Bbu Davud: “Salat” 119, Tirmizi: “Daavat” 33, Nesaî: “İftitah” 17, Darimi: “Salat” 33. Ahmed: 1/99
[13] Buhari: “Edeb” 39, Müslim : “Birr” 14, 15; Darimi: “Rikâk- 47, 73
[14] Ahmed: 1/68
[15] Tirmizi: “Birr” 61, Ebu Davud: “edeb” 7, Ahmed V1/S1
[16] Muvatta: -Cihad” 35
[17] İbn-i Mace “Zuhd” 24
[18] Buhari: “fedail-üs-sehabe” 27, Tirmizi: “Birr” 71; İbn-i Mace IV/193 – 4
[19] Nazarî ve amelî ahlâk-ı İslâm’iye dersleri (O. Nasuhî Bilmen) S. 12 1927
[20] a.g.e. 13
[21] krş. En'am:  6/152, Araf: 7/42, Mûminun: 23/62, Bakara: 2/286, 233
[22] krş: İnsan: 76/9
[23] Bilmen: 20.
[24] Bilmen:  22
[25] Enbiya: 21/23
[26] Araf: 7/6
[27] Bakara: 2/284
[28] İbn-i mace : “Talak: 65/16
[29] krş: En'am: 6/164, Bakara:  2/164 .
[30] krş: Müslim:  “Zekât” 69, Nesaî: “Zekat” 64