Bu Blog içinde Ara

13 Haziran 2012 Çarşamba

FEDÂİLU'L-KUR’ÂN

FEDÂİLU'L-KUR’ÂN


Ebu Bekr b. Ebî Şeybe, Nesâî, Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm ve İbnu Da-ris ve diğer ulemâ, bu sahada eser telif etmişlerdir. Kur’ân'ın bütününü ilgilen­diren hadislerle, bazı sûreler hakkında fezâil hadisleri bulunduğu bir gerçektir. Fakat, Fedâil'l-Kur’ân'la ilgili pek çok, mevzû hadis de bulunmaktadır.
 Bu yüz­den «Hamâilu'z-Zuher fî Fedâili's-Suver» adlı bir eser te­lif ettim, bunda, mevzû olmayan hadisleri topladım. Bu bahsi, iki fasıl halinde incelemek istiyorum.

Birinci Fasıl 1- Kur’ân'ın Bütününü İlgilendiren Hadisler

Tirmizi, Dârimî ve diğer muhaddisler, Harisu'l-A'var tarikıyle, Hz. Ali'den şu rivayette bulunmuşlardır: Resûlullah'ın şöyle buyurduğunu işittim; İlerde bir takım fitneler doğacaktır. Ya Resûlallah; Bunlardan nasıl kurtuluruz? diye sor­duğumda şöyle buyurdu: «Kurtuluş, Allah'ın Kitabındadır. Kur’ân, hak ile batıl arasını ayıran kesin bir hükümdür, bir eğlence değildir. Kur’ân'ı terkeden asiyi, Allah helâk eder, O'nun dışında hidayet arayanı dalalete sevkeder. O, tutuna­cak sağlam bir Kitab, hikmetli bir zikir, dosdoğru bir yoldur. Kur’ân, heva ve hevesi yanlış yola çekmeyen, dile kötü söz söyletmeyen, ulemayı hiç bıktırma­yan, ne kadar okunursa okunsun değerini kaybetmeyen, hikmetleri tükenmek bilmeyen bir kitaptır. O'nu okuyan, doğru kimselerden olur. O'nunla amel eden mükafatını görür. O'nunla hükmeden âdil olur. O'na davet eden, doğru yola er­dirilmiş olur.
Dârimî, Abdullah b. Amr'dan merfuan şu rivayette bulunur: Kur’ân Allah'a semavât ve arz ile, ikisi arasında bulunanlardan daha sevimlidir.
İmam Ahmed ve Tirmizi, Şeddâd b. Evs'in şu hadisini rivayet ederler: Her müslüman yatağına yatarken Kur’ân'dan bir sûre okursa, Allah ona koru­yucu melek gönderir. Uyanıncaya kadar ona hiçbir kötülük dokunmaz.
Hâkim ve diğer muhaddisler, Abdullah b. Amr'ın şu hadisini rivayet eder­ler: Kur’ân okuyan herkes, tedricen peygamberlik vasfını kendinde toplar. Ancak ona vahiy gelmez. Devamlı Kur’ân okuyanın kalbinde Allah kelâmı bulun­duğundan, kibirlenenle birlikte kibirlenmesi, cahille birlikte cahil olması yakış­maz.
Bezzâr, Enes'in şu hadisini rivayet eder. İçinde Kur’ân okunan evde ha­yır artar, okunmayan yerde ise azalır.
Taberâni, İbnu Ömer'in şu hadisini rivayet eder: Üç kimse vardır ki; kı­yamette en büyük korku kendilerini korkutmaz, hesaba çekilmez, hesabın so­nuna kadar bir misk deryası içinde kalırlar. Bunlar: Allah'ın rızasına kavuşmak için Kur’ân okuyanlar, kendisinden razı olan bir cemaata imamlık eden ... kim­selerdir.
Ebu Ya'lâ ve Taberâni, Ebu Hureyre'nin şu hadisini rivayet ederler. Kur­an bir zenginliktir. Kur’ân'a sarılan fakr u zarurete düşmez, Kur’ân'sız zenginlik olmaz.
İmam Ahmed ve diğer muhaddisler, Ukbe b. Âmir'in şu hadisini nakle­derler: Kur’ân, ham deri üzerine yazılmış olsa bile, ateşin yakmadığı bir kitaptır. Ebu Ubeyd, Ukbe'nin bu sözünü şöyle açıklar: Ham deriden kastı, Müminin kal­bi ve Kur’ân'ı muhafaza eden sinesidir. Başkaları da şöyle der: Bu sözün mâ­nası şudur. Kur’ân'ı ezberleyen cehenneme girse, domuzdan daha kötü duru­ma düşer. Ibnu'l-Enbari bunu şöyle açıklar: Ateş onu yok edemez, işiten kulak­lardan, mânasını anlayan zihinlerden Kur’ân'ı silip atamaz. Bu aynen: 'Sana su­yun izini kaybettiremediği bir kitab indirildi' hadisine benzer. Bunun mânası, su onu yok edemez, kelimeleri ve yerlerini silip atamaz, demektir. Gerçek su onu ıslatıp yıkasa bile, kalpteki izlerini silip yok edemez.
Taberânî, İsmet b. Mâlik'in şu sözünü nakleder: Kur’ân, ham bir deri üze­rine yazılsa bile, ateş onu yakamaz.
Taberânî, Sehl b. Sa'dı'ın şu sözünü nakleder: Kur’ân, ham deri üzerine yazılsa bile, ateş ona dokunmaz.
Taberânî, «Mu'cemu'ş-Sağîr»inde Enes'in şu sözünü nakleder: Kur’ân'ı gece-gündüz okuyan ve onunla amel eden, helâlını helâl, haramını ha- ram kabul eden kimseyi Allah cehennemde yakmaz. Onu kirâmen kâtibin me­lekleriyle birlikte kılar. Öyle ki kıyamet gününde Kur’ân, onun hücceti olur.
Ebu Ubeyd, Enes'den merfûân şu rivayette bulunur: Kur’ân; hem şefaat eder, hem şefaat ettirir, hem şânı yüceltir, hem de tasdik eder. Onunla amel e-deni cennete, ondan uzaklaşanı cehenneme götürür.
Taberânî, Enes'in şu hadisini rivayet eder: Kur’ân'ı ezberleyenler cennet ehli arasında en çok tanınan kimselerdir.
Nesâî, İbnu Mâce ve Hâkim, Enes'in şöyle dediğini rivayet ederler: Kur’ân ehli, Allah'ın sevdiği has kullarıdır.
Müslim ve diğer muhaddisler, Ebu Hureyre'den rivayetle Resûlullah'ın şöyle dediğini naklederler: Sizden biriniz evine döndüğünde, büyük semiz, yüklü üç deveye sahip olmak istemez mi? diye sorduğunda; Evet isteriz ceva­bını verdiler. Bunun üzerine Resûlullah: Namazda üç âyet okumanız, bu semiz, yüklü üç deveye sahip olmanızdan daha hayırlıdır, buyurdu.
Müslim, Câbir b. Abdillah'ın şu sözünü rivayet eder: Sözlerin en hayırlısı, Allah'ın kitabıdır.
İmam Ahmed, Muaz b. Enes'in şu sözünü rivayet eder: Kur’ân'ı Allah rı­zası için okuyan, sadık, şehid ve salih kullarla birlikte haşrolunur. Bu, ne güzel bir dostluktur!
Taberâni «Mu'cemu'I-Evsat»ında, Ebu Hureyre'den şu rivayette bulunur: Evlâdına Kur’ân okumasını öğreten kimseye, kıyamet günü, cennet taçlarından bir taç giydirilir.
Ebu Dâvud, İmam Ahmed ve Hâtim, Muaz b. Enes'in şu sözünü nakle­derler: Kur’ân'ı tamamıyle okuyan ve onunla amel eden kimsenin babasına kı­yamet günü, parlaklığı dünyadaki güneşin parlaklığından daha kuvvetli olan bir taç giydirilir. Kur’ân'la amel edenin giyeceği tacı siz düşünün!
Tirmizî, İbnu Mâce ve İmam Ahmed, Hz. Ali'nin şu hadisini rivayet eder­ler: Kur’ân'ı okuyan ve ezberleyen, helâlını helal, haramını haram kabul edeni, Allah cennete dahil eder.
Taberânî, Ebu Ümâme'nin şu sözünü rivayet eder: Kur’ân'dan bir âyet öğrenenin yüzü kıyamet gününde bu âyetle gülecektir.
Buhâri ve Müslim, Hz. Âişe'den şu hadisi rivayet ederler: Kur’ân'ı kolay­lıkla okuyan, kıyamette meleklerle beraber olur. Zorla, kekeleyerek okuyana da, iki kat sevap verilir.
Taberâni «Mu'cemu'I-Evsat»ında, Cabir'in şu hadisini rivayet e-der: Kur’ân'ı hıfzedenin Allah katında müstecâb bir duası vardır. Bunu, isterse dünyada kullanır, isterse ahirete saklar.
Buhâri ve Müslim, Ebu Musa'nın şu hadisini rivayet ederler: Kur’ân oku­yan Müminin durumu, tadı ve kokusu güzel olan bir turunca benzer: Okumayan Müminin durumu, tadı olup kokusu bulunmayan hurmaya benzer. Kur’ân oku­yan facir'in durumu, kokusu güzel, tadı acı olan fesleğene benzer. Kur’ân'ı o-kumayan facir'in durumu ise, tadı acı, kokusu olmayan ebucehil karpuzuna benzer.
Buhâri ve Müslim, Hz. Osman'ın şu hadisini rivayet ederler: Sizin en ha­yırlınız, veya en faziletli olanınız, Kur’ân'ı öğrenip, başkasına öğreteninizdir. Beyhaki; «eI-esma ves'Sifat» adlı eserinde Hz. Osman'ın bu sözüne: Kur’ân'ın diğer kelâma nazaran üstünlüğü, Allah'ın kullarına üstünlüğü gibi­dir, cümlesini ilave eder.
Tirmizi ve Hâkim, İbnu Abbas'ın şu hadisini rivayet ederler: Kur’ân'dan bir ezberi olmayanın kalbi, harap bir ev gibidir.
İbnu Mâce, Ebu Zerr'in şu hadisini rivayet eder: Oturup Allah'ın kitabın­dan bir âyeti anlaman, yüz rekat namaz kılmandan daha hayırlıdır.
Taberâni, İbnu Abbas'ın şu hadisini nakleder: Allah'ın kitabını anlayan, sonra da içindekilerle amel edeni Allah, dalâletten hidayete erdirir, kıyamette kötü akıbetlerden korur.
İbnu Ebi Şeybe, Ebu Şurayh el-Huzelî'nin şu sözünü rivayet eder: Bu Kur’ân, bir ucu Allah'a dayanan, diğer ucu da elinizde bulunan bir sebebdir. O-na sımsıkı sarılınız. Ona sarılmakla, asla dalâlete düşmez, helâk olmaktan kur­tulursunuz.
Deylemî, Hz. Ali'den şu hadisi rivayet eder: Kur’ân'ı ezberleyenler, Allah-ın gölgesinden başka gölge bulunmayan bir günde, gölgelendirileceklerdir.
Hâkim, Ebu Hureyre'den şu hadisi rivayet eder: Kur’ân'ı anlayan kimse, kıyamet günü hesaba çağrıldığında Kur’ân şöyle der: Ya Rabbi bu kulunu ba­ğışla. Bunun üzerine kula, keramet tacı giydirilir. Sonra şöyle devam eder: Ya Rabbi, ecrini daha da artır, ondan razı ol. Allah da rızasını gösterir. O kula bir  oku denilir. Okuduğu her âyete karşılık bir sevap fazla verilir.
Hâkim, Abdullah b. Ömer'in şu hadisini rivayet eder: Oruç ve Kur’ân, ku­la şefaatçı olacaktır.
Ebu Zerr'in şu hadisini de nakleder: Siz Allah'a Kur’ân'ından daha fazi­letli bir amelle dönemezsiniz.

İkinci Fasıl 2-Bazı Sûreler Hakkında Varid Olan Hadisler


Fatiha Sûresi:


Tirmizi, Nesâi ve Hâkim, Ubeyy b. Ka'b'dan merfuân şu hadisi rivayet e-derler: Allah ne Tevrat'da, ne İncil'de, Ummu'l-Kur’ân gibi bir sûre indirmemiş-tir. Bu sûre, seb'ul-mesânî'dir.
Beyhaki «Şu'abu'I-İmân»ında, Hâkim «Mustedrek»inde E-nes'den şu hadisi rivayet ederler: Kur’ân'ın en faziletli sûresi, Fatiha sûresidir.
Abdullah (Dârımî) «Musned»inde İbnu Abbas'dan şu hadisi rivayet e-der: Fatiha sûresi, Kur’ân'ın üçte ikisine eşit bir sûredir.

Bakara ve Âl-i İmrân Sûreleri

Ebu Ubeyd, Enes'in şu hadisini rivayet eder: Şeytan, içinde Bakara sûresi okunan evden uzaklaşır. Aynı hadis, İbnu Mes'ud, Ebu Hureyre ve Abdullah b. Mugaffel'den de rivayet edilmiştir.
Müslim ve Tirmizi, Nuvas b. Sem'an'ın şu hadisini rivayet ederler: Kıya­met günü, Kur’ân ve onunla amel edenler getirilir. Bakara ve Âl-i İmrân sûrele­ri, onlara öncülük eder. Resûlullah'ın bu iki sûreyi üç meselle açıkladığını, hâlâ unutmadım. Resûlullah şöyle buyurmuştu: Bu iki sûre sanki iki bulut veya iki gölgelik veya aralarında bir duvar bulunan iki saçak veya arkadaşlarını koru­mak üzere saf halinde uçan iki kuş gibidir.
İmam Ahmed, Buhari'nin şu hadisini rivayet eder: Bakara sûresini öğre­niniz. Öğrenilmesi bereket, terki ise hasrettir. Ona bâtıl giremez. Bakara ve Â-l-i İmrânı öğreniniz, çünkü bunlar iki nurdur, sahibini kıyamet gününde gölge­lendirirler. Sanki onlar iki bulut, iki gölgelik veya saf halinde uçan iki kuş grubu gibidir.
İbnu Hıbbân ve diğer muhaddisler, Sehl b. Sa'd'ın şu hadisini rivayet e-derler: Her şeyin zirvesi vardır. Kur’ân'ın zirvesi de Bakara sûresidir. Bu sûreyi gündüz okuyan kimsenin evine üç gün şeytan giremez. Geceleyin okuyanın e-vine de üç gece giremez.
Beyhaki «Şu'abu'I-İman» adlı eserinde, Sasâl tarikiyle şu hadisi rivayet eder: Bakara sûresini okuyana, cennetten bir taç giydirilir.
Ebu Ubeyd, Hz. Ömer'den merfuân şu hadisi rivayet eder: Bir gecede Bakara ile Âl-i İmrân sûresini okuyan, ibadet edenler zümresinden sayılır.
Beyhaki, mürsel olarak Mekhûl'den şu rivayette bulunur Cuma günü Âl-i İmrân sûresini okuyana melekler, akşama kadar dua ederler.

Âyetel Kürsî Hakkında Varid Olan Hadisler

Müslim, Ubeyy b. Ka'b'ın şu hadisini rivayet eder: Allah'ın kitabında en değerli âyet, Âyet'el-Kürsîdir.
Tirmizi ve Hâkim, Ebu Hüreyre'nin şu hadisini rivayet ederler: Her şeyin bir zirvesi vardır, Kur’ân'ın zirvesi Bakara sûresidir. Bu sûrede âyetlerin en de­ğerlisi olan, Âyet'el-Kürsî bulunmaktadır.
Hâris b. Ebî Usame, Hasanu'l-Basrî'den mürsel olarak şu hadisi rivayet eder: Kur’ân'ın en faziletli sûresi, Bakara sûresidir. Bu sûrenin en değerli âyeti, Âyet'el-Kürsî'dir.
İbnu Hibban ve Nesâi, Ebu Ümâme'nin şu hadisini rivayet ederler: Farz namazların sonunda Âyet'el-Kürsî'yi okuyan kimsenin cennete girmesine, ha­yatta olmasından başka hiçbir engeli yoktur.
İmam Ahmed, Enes'in şu hadisini rivayet eder: Âyet'el-Kürsî, Kur’ân'ın dörtte biridir.

Bakara Sûresinin Son Âyetleri

Kütüb-i Sitte İmamları, İbnu Mes'ud'un şu hadisini rivayet ederler: Baka­ra sûresinin sonundaki iki âyet geceleri okuyana, sevabı yeter.
Hâkim, Nu'man b. Beşir'in şu sözünü rivayet eder: Allah, semavâtı ve ar­zı yaratmadan iki bin sene önce bir kitap yazdı. Bu kitap'ta, Bakara sûresinin sonunda bulunan iki âyet indirdi. Bu âyetleri evinde okumayana, ardarda üç gece şeytan musallat olur.

Âl-i İmrân Sûresinin Sonundaki Âyetler

Beyhaki, Osman b. Affân'ın şu sözünü rivayet eder: Âl-i İmrân sonunu her gece okuyan, bütün geceyi ihya etmiş olur.

En'âm Sûresi

Dârimî ve diğer muhaddisler, Ömer b. Hattab'dan merfuân şu sözünü ri­vayet ederler: En'âm sûresi, Kur’ân'ın en güzide sûrelerinden biridir.

Seb'u Tıvâl (Yedi Uzun Sûre) Hakkında Varid Olan Hadis

Hâkim ve İmam Ahmed, Hz. Âişe'den şu hadisi rivayet ederler: Seb'u Tı-vâli öğrenen, hayırlı bir kimsedir.

Hûd Sûresi

Taberâni «Mucemu'I-Evsat»ında, zayıf bir senedle Hz. Ali'den şu rivayeti nakleder: Münafık olan bir kimse; Tevbe, Hûd, Yâsin, Duhân ve Ne­be' sûrelerini ezberlemesin.

İsrâ Sûresinin Son Âyetleri

İmam Ahmed, Muaz b. Enes'in şu sözünü rivayet eder: ***** «Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, a-cizlikten dolayı bir yardımcısı bulunmayan Allah'a hamdolsun, de...» (İsrâ, 111.) âyeti, izzet âyetidir.

Kehf Sûresi

Hâkim, Ebu Said'in şu sözünü rivayet eder: Cuma günü Kehf sûresini okuyan kimsenin Allah, iki cuma arasındaki günlerini nurlandırır.
Müslim, Ebu'd-Derdâ'nın şu sözünü rivayet eder: Kehf sûresinin ilk on âyetini ezberleyen, Deccâl'ın fitnesinden korunur.
İmam Ahmed, Muaz b. Enes'in şu sözünü rivayet eder: Kehf sûresinin ilk ve son âyetlerini okuyanın, vücudunu nur kaplar. Sûrenin tamamını okuyanın, yerle gök arasını dolduran nuru olur.
Bezzâr, Hz. Ömer'in şu sözünü rivayet eder: Her gece ***** «..Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa..» (Kehf, 110.) âyetini okuyanın A-den'den Mekke'ye kadar nuru yayılır, çevresini melekler sarar.

Secde Sûresi

Ebu Ubeyd, Müseyyib b. Râfi'den mürsel olarak şu hadisi rivayet eder: Secde sûresi kıyamet gününde iki kanadını gererek, okuyanı gölgelendirir ve şöyle der: Korkma, güneş seni yakmayacak, güneş seni yakmayacak.
İbnu Ömer'den merfuân yaptığı rivayette şöyle dediğini nakleder: Secde sûresi ile Mülk sûresinin fazileti, diğer sûrelerden altmış derece daha üstündür.

Yâsîn Sûresi

Ebu Dâvud, Nesâî ve İbnu Hibbân, Ma'kil b. Yesâr'ın şu sözünü rivayet ederler: Yâsîn, Kur’ân'ın kalbidir. Bir kimse, Allah'a ve ahiret gününe inana­rak bu sûreyi okursa, bütün günahları bağışlanır. Bu sûreyi, ölülerinize mut­laka okuyunuz.
Tirmizi ve Dârimî, Enes'in şu sözünü naklederler: Her şeyin bir kalbi var­dır, Kur’ân'ın kalbi de Yâsîn'dir. Kim bu sûreyi okursa, Kur’ân'ı on kere hatmet­miş kadar sevap kazanır.
Dârimî ve Taberâni, Ebu Hureyre'nin şu sözünü rivayet ederler: Her ge­ce Yâsîn'i Allah rızası için okuyanın, bütün günahları bağışlanır.
Taberâni, Enes'in şu sözünü rivayet eder: Her gece Yâsîn sûresinin kı­raatına devam eden kimse, şehid olarak ölür.

Hâ Mîm'le Başlayan Sûreler

Ebu Ubeyd, İbnu Abbas'dan merfuân şu hadisini rivayet eder: Her şeyin bir özü vardır, Kur’ân'ın özüde Hâ Mîm'le başlayan sûrelerdir.
Hâkim, İbnu Mesud'dan merfuân şu rivayette bulunur: Hâ Mîm'ler Kur’ân' ın süsüdür.

Duhân Sûresi

Tirmizi ve diğer muhaddisler, Ebu Hüreyre'nin şu sözünü rivayet ederler: Her gece Duhân sûresini okuyana yetmiş bin melek, sabaha kadar duada bu­lunur.

Mufassal Sûreler

Dârimî, İbnu Mes'ud'dan merfuân şu rivayette bulunur: Her şeyin bir özü vardır, Kur’ân'ın özü de mufassal sûrelerdir.
Rahmân Sûresi
Beyhâki, Hz. Ali'den merfuân şu rivayette bulunur: Her şeyin bir güzeli vardır, Kur’ân'ın güzeli de Rahmân sûresidir.

Sebbeha İle Başlayan Sûreler

İmam Ahmed, Ebu Dâvud, Tirmizi ve Nesâî, İrbâd b. Sâriye'den şu riva­yette bulunurlar: Nebi (s.a.v.) her gece yatmadan önce musebbihatı okur, şöy­le derdi: Bu sûrelerde bir âyet vardır ki bin âyetten hayırlıdır. İbnu Kesir «Tef-sir»inde bu âyetin ***** «O, ilktir, son-dur, zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.» (Hadid, 3.) âyeti olduğunu söyler.
İbnu Sunnî, Enes'den şu rivayette bulunur: Nebi (s.a.v.) bir kimseye ya­tarken, Haşr sûresini okumasını tavsiye etti. Ölecek olursan, şehid olarak ölür­sün, buyurdu.
Tirmizi, Ma'kil b. Yesâr'dan şu rivayette bulundu: Sabah vakti, Haşr sû­resinin son üç ayetini okuyana Allah, yetmiş bin melek gönderir, akşama kadar ona dua ederler. O gün ölürse şehidlerden olur. Bunu akşam vakti okuyan da aynı derecededir.
Beyhakî, Ebu Umâme'den şu rivayette bulunur: Haşr sûresinin son âyet­lerini gece veya gündüz okuyan, o gün veya gece ölecek olursa, Allah ona cennetini bahşeder.

Mülk Sûresi

Kütüb-ü Sitte'den dört imam, İbnu Hibbân ve Hâkim, Ebu Hüreyre'nin şu hadisini rivayet ederler: Kur’ân'da otuz âyetlik bir sûre vardır. Bağışlanıncaya kadar şefaat eder. Bu da Mülk sûresidir.
Tirmizi, İbnu Abbas'ın şu hadisini rivayet eder: Mülk sûresi kabir aza­bına mani olan ve ondan kurtaran bir sûredir.
Hâkim, İbnu Abbas'ın şu sözünü nakleder: Mülk sûresini her Müminin ez­berlemesini arzularım.
Nesâî, İbnu Mes'ud'un şu sözünü rivayet eder: Her gece Mülk sûresini okuyanı Allah, kabir azabından korur.

A'lâ Sûresi

Ebu Ubeyd, Ebu Temîm'den yaptığı rivayette Resûlullah'ın şöyle dediğini nakleder: Sebbeha ile başlayan sûrelerin hangisinin efdal olduğunu unuttum, demesi üzerine Ubeyy b. Ka'b: Yanılmıyorsam A'lâ sûresi olacaktır, dedi. Resûlullah da bunu, evet diyerek tasdik etti.

Beyyine Sûresi

Ebu Nu'aym, İsmail b. Ebi Hakim Müzenî'den merfuân şu rivayette bulu­nur: Allah, Beyyine sûresini okuyanı muhakkak işitir ve o kuluma müjdeler ol­sun, izzetim hakkı için, sana cennetten istediğin yerde mekân vereceğim, bu­yurur.

Zilzâl Sûresi

Tirmizi, Enes'in şu sözünü rivayet eder: Kim Zilzâl sûresini okursa, Kur’ân'ın yarısını okumuş sayılır.

Âdiyât Sûresi

Ebu Ubeyd, mürsel olarak Hasan'dan şu rivayette bulunur: Zilzâl sûresi Kur’ân'ın yarısına, Âdiyât sûresi de diğer yarısına muâdildir.

Tekâsür Sûresi

Hâkim, İbnu Ömer'den şu hadisi rivayet eder: Sizden biriniz, her gün bin âyet okuyabilir mi? diye sorunca, Sahabe: Günde bin âyeti kim okuyabilir! şek­linde cevap verdi. Resûlullah bunun üzerine; Hiçbiriniz, Tekâsür sûresini oku­yamaz mı? buyurdu.

Kâfirûn Sûresi

Tirmizi, Enes'in şu sözünü rivayet eder: Kâfirûn sûresi, Kur’ân'ın dörtte biridir. Ebu Ubeyd, İbnu Abbas'ın şu sözünü rivayet eder: Kâfirûn sûresi, Kur'a-n'ın dörtte biridir. İmam Ahmed ve Hâkim, Nevfel b. Muaviye'nin şu sözünü riva­yet ederler: Uyumadan önce Kâfirûn sûresini oku, sonra uyu. Bu sûre, seni şirkten korur.
Ebu Ya'lâ, İbnu Abbas'ın şu sözünü rivayet eder: Sizi şirkten kurtaracak bir teklifte bulunayım mı? yatarken Kâfirûn sûresini okuyunuz.

Nasr Sûresi

Tirmizi, Enes'in şu sözünü rivayet eder: Nasr sûresi, Kur’ân'ın dörtte biri­nin faziletine tekabül eden bir sûredir.

İhlâs Sûresi

Müslim ve diğer muhaddisler, Ebu Hüreyre'nin şu sözünü rivayet eder­ler: İhlâs sûresi, Kur’ân'ın üçte birinin faziletine tekabül eden bir sûredir. Bu sûre hakkında bazı Sahabe'den rivayetler de mevcuttur.
Taberânî, «Mu'cemu'I-Evsat»ında, Abdullah b. Şihhîr'den şu ri­vayette bulunmuştur: Ölüm anında İhlâs sûresini okuyan bir kimse, kabirdeki sualden kolay kurtulur, darlık içinde kalmaz, kıyamet günü melekler onu, sırat köprüsünden geçirerek cennete ulaştırır.
Tirmizi, Enes'den şu rivayette bulunur: Günde iki yüz kere İhlâs sûresini okuyan kimse, şayet borçlu değilse, elli senelik günahları bağışlanır. Yatağa girdiği sırada uyumadan önce sağ tarafına dönerek İhlâs sûresini yüz kere o-kusun. Kıyamet gününde Allah ona: Ey kulum, cennete sağ tarafından gir, bu­yurur. Taberânî, İbnu Deylemî'nin şu sözünü rivayet eder: Namazda veya na­maz dışında İhlâs sûresini yüz kere okuyanı, Allah cehennemden uzak tutar. «Evsat»ında, Ebu Hüreyre'den şu rivayeti nakleder: İhlâs sûresini günde on bir kere okuyana cennette bir saray, yirmi kere okuyana iki saray, otuz kere okuyana da üç saray verilir. «Mu'cemu's-Sagîr»inde ise, Ebu Hüreyre'-den şu rivayeti nakleder: Sabah namazından sonra on iki kere İhlâs sûresini o-kuyan, Kur’ân'ı dört kere hatmetmiş sevabını alır. Takvâ üzerinde bulunduğu takdirde o gün, yeryüzünün en faziletli insanı olur.

Muavvizeteyn Sûreleri

İmam Ahmed, Ukbe'den rivayetle Resûlullah'ın kendisine şöyle dediğini nakleder: Sana; Zebur'da, İncil'de ve Kur’ân'da misli bulunmayan sûreler nedir söyleyeyim mi? Ukbe; Evet söyle, Ya Resûlallah deyince: Bunlar İhlâs ve Mu­avvizeteyn sûreleridir, buyurur.
İmam Ahmed, Resûlullah (s.a.v.) ın İbnu Abbas'a şöyle dediğini nakleder: Allah'a sığınanların okuduğu en faziletli sûreleri söyleyeyim mi? Evet söyle, Ya Resûlallah. Bunlar, Muavvizeteyn sûreleridir.
Ebu Dâvud ve Tirmizi, Abdullah b. Hubeyb'den Resûlullah'ın şöyle dedi­ğini rivayet ederler: Sabah-akşam İhlâs ve Muavvizeteyn sûrelerini üç defa o-ku, her şeyinde sana yardımcı olur.
İbnu Sinnî, Hz. Âişe'den şu rivayeti nakleder: Cuma namazından sonra İhlâs sûresi ile Muavvizeteyn sûrelerini yedi kere okuyanı Allah, öbür cumaya kadar karşılaşacağı bütün kötülüklerden korur.
Faziletle ilgili hadislerden bir kısmını, Havassu'l-Kur’ân bahsine bıraktım.

3- Fedâilu'l-Kur’ân'la İlgili Mevzu Hadislerin Gayesi

Hakim «MedhaI» adlı eserinde, Ebu Ammâr Mervezî'den yaptığı riva­yette şöyle der: Her sûrede Kur’ân'ın fazileti hakkında verilen hadislerin çoğu mevzu hadislerdir.
Ebu İsmet el-Câmi'e şu soru soruldu: Her sûrede, Kur’ân'ın fazileti hak­kında, İbnu Abbas ve İkrime'den rivayet edilen hadisleri nereden buluyorsun? Halbuki İbnu Abbas ve İkrime'nin talebelerinden böyle bir rivayet gelmemiştir. Ebu İsmet bu soruya şu cevabı verir: İlim erbabının Kur’ân'dan uzaklaşıp Ebu Hanife'nin fıkhı, İbnu İshak'ın Meğazi'si ile uğraştıklarını gördüm. Bu yüzden Al­lah rızası için, Fedâil ile ilgili hadisler uydurdum.
İbnu Hibban «Tarihu'd-Duafâ» adlı eserinin mukaddimesinde, İb­nu Mehdevî'nin şöyle dediğini nakleder: Meysere b. Abdirrabih'e şöyle dedim: Kim şu sûre veya âyeti şu kadar okursa, şu kadar sevap kazanır şeklindeki hadisleri nereden çıkardın? Bu soruya Meysere şu cevabı verir: Kur’ân'ın fazi­letine karşı rağbeti artırmak için, bu sözleri kendim uydurdum.
Biz, Müevvel b. İsmail'den rivayet ettik. O şöyle dedi: Bana bir Şeyh, Kur’ân'daki sûrelerin fazileti hakkında, Ubeyy b. Ka'b'ın hadislerini rivayet etti. Ayrıca henüz hayatta olan Medâin'li bir kimse de bana bu gibi hadisler riva-yet etti. Bir gün kendisini arayıp buldum ve: Bu hadisleri sana kim nakletti de­dim. Bana; Vâsit şehrinde, henüz hayatta olan falanca şeyh nakletti deyince, onu arayıp buldum. Kendisine: Bu hadisleri kimden rivayet ediyorsun, diye sor­dum. Bana; Basra'da oturan bir şeyh rivayet etti, cevabını verdi. Bu sefer Bas­ra'ya da gittim. Bu şeyhi buldum. Ona da aynı şeyi sordum. Bana; Bu rivayet­leri Abadan'lı bir şeyhden duyduğunu söyledi. Onu da arayıp buldum. Elimden tutup, beni bir eve götürdü. İçeri girdiğimde bir grup tasavvuf ehli, bir şeyhin etrafında toplanmış oturuyordu. Beni içeriye alan kişi; Sorduğum hadisleri bana bu şeyh rivayet etti, diyerek şeyhi gösterdi. Kendilerine: Şeyhim, bu hadisleri kimden rivayet ediyorsunuz, diye sordum. Bana şu cevabı verdi: Bunları bana hiç kimse rivayet etmedi. Fakat bizler, insanların Kur’ân'dan uzaklaştıklarını gördüğümüzden, kalplerini Kur’ân'a ısındırmak için, bu hadisleri uydurduk.
İbnu Salâh şöyle demiştir: Müfessir Vâhidî ve tefsirlerinde bu gibi hadis­leri nakleden müfessirler, büyük hata işlemişlerdir.