ZİKİR VE DUA BÖLÜMÜ [1]
1. "La Havle Ve La Kuvvete İlla Billah" (Güç Ve Kuvvet Ancak Allah'a Mahsustur) İfadesinin Fazileti
291. Ebu Mûsâ el-Eş'arî (r.a)'tan rivayet edilmiştir:
"Biz, bir seferde, Peygamber (s.a.v) ile birlikte idik. İnsanlar, açıktan tekbir alıyorlardı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Ey insanlar! Kendinize acıyın! 'Sizler, sağırı ve gaip olanı çağırmıyorsunuz Doğrusu siz, işiten yakın bir zata dua ediyorsunuz ki, o sizinle beraberdir [2] buyurdu.
(Ebu Musa sözüne devamla) der ki: Ben, Peygamber (s.a.v)'in arka-s nidaydı m ve "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" (güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur) diyordum. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (banahi taben):
Ey Abdullah b. Kays! Sana, cennet hazinlerinden bir hazine göstereyim mi?' buyurdu. Ben de:
Evet, ey Allah'ın resulü!' dedim. Peygamber (s.a.v):
(Hadisin metni, Müslim'e aittir.) [5]
Konu ile ilgili bir rivayet ise şu ifade yer almaktadır:
Sizin dua etmekte olduğunuz (Allah), sizin her birinize binek (deves)inif1 boynundan daha yakındır. [6]
Bu hadis(in bu şekildeki metnin)i; Buhârî ile Müslim rivayet etmiştir. Ebu Davud'un konu ile ilgili rivayeti ise şu şekildedir.
Peygamber (s.a.v) bir dağ yolunda (hadisin ravisi dedi ki:) yada bîr tö" pede (yol) al(ıp yürüjdü. Derken dağ yolunda (yada tepede) bir adamın ni dası duyuldu. Sesi, "Lâ ilahe illallâhu vallâhu ekber" (Allah'tan başk ilah yoktur, Allah en büyüktür) (giderek) yükseldi. O sırada Resulullah (s.a.v) katırının üzerinde idi. (Sesin bu kadar yüksek olmasının anlamsızlığını b^' lirtmek için):
Sizler, sağırı ve gaip olanı çağırmıyorsunuz!1 buyurdu. Sonra (Ebu Musa el-Eş'arî'ye hitaben):
Ey Ebu Musa yada ey Abdullah (b. Kays}! Sana, cennet haz»' nelerinden bir hazine göstereyim mi?' buyurdu. Ben de:
Evet, ey Allah'ın resulü!' dedim. Peygamber (s.a.v):
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh' (güç ve kuvvet ancak mahsustur) de! Buyurdu.[7]
Yine Ebu Davud'un, Buhârî ile Müslim'in bir rivayetine uygun başka bir rivayeti daha var. [8]
Tirmizî ise bu hadisi kısa bir şekilde rivayet etmiştir. Lafız, birbirine yakındır.
2. Acizlik, Tembellik Gibi Hususlardan Allah'a Sığınma
292. Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v) şöyle dua ederdi:
"Allâhumme innî eûzu bîke mine'I-keseli ve'I-heremi ve'I-mesemi 'el-mağrami ve min fitneti ]- kabri ve azâbi 1-kabri ve min fitnetin-nâri re min şerri fitneti 1-ğınâ. Ve eûzu bike min fitneti'l-fakri ve eûzu bike nin fitnetil-Mesihi'd-Deccâli. Allahumme'ğsil annî hatâyâye bi-mâi's-ielci ve'I-beradi ve nakkı kalbî mine 1- hatâya kemâ nakkaytes-sevbel-ibyâde mine'd-denesi. Ve bâid beynî ve beyne hatâyâye kemâ bâadte teyne'I- meşrıkı ve'1-mağribi [9] (Allahım! Tembellikten, (bunaklık derecesinde) ihtiyarlıktan, günahtan, korkaklıktan, kabir sorgusundan ve kabir azabından, (cehennem) ateşi fitnesinden ve azabından, zenginlik gururunun şerrinden Sana sığınırım.
Fakirlik fitnesinden de Sana sığınırım. Mesih Deccâl'in fitnesinden de Sana sığınırım.
Ali ahi m! Günahlarımın kirini) benden kar ve buz suyuyla yıka! Kalbimi de, beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi, günahlardan temizle! Benim ile günahlarımın arasını da doğu ile batı arasını uzaklaştırdığın gibi uzaklaştır.) [10] (Hadisin lafzı, Buhârî'ye aittir.) [11]
Konu ile ilgili kısa bir rivayette ise Hz. Aişe şöyle der:
Resulullah (s.a.v)'i, namaz kılarken, Deccâl'in fitnesinden (Allah'a) sığındığını işittim. [12]
Bu hadis(in bu şekildeki metinlerin)i; Buhârî ile Müslim rivayet etmiştir.
Tirmizî ise bu hadisi(n içerisinde yer alan ifadeleri), ileri ve geri almak suretiyle rivayet etmiş, bu rivayetin, içerisine günah" ifadesini ise; korkaklık" ifadesinden önce ve beyaz elbiseyi kirden (temizlediğin gibi)" ifadesinden sonra ilave etmiştir. [13]
Nesâî ise, bu hadisi, Tirmizî'nin naklettiği rivayete benzer şekilde rivayet etmiştir. [14]
Ebu Davud'un konu ile ilgili rivayeti ise şu şekildedir:
"Peygamber (s.a.v) şu sözlerle dua ederdi:
Allahümme innî eûzu bike min fitneti'n-nâri ve azâbi'n-nâri ve min şerriğınâ ve'fakri
(Allahım! (Cehennem) ateşinin fitnesinden ve azabından, zenginlik ve fakirliğin şerrinden Sana sığınırım) [15]
Nesâî'nin konu ile ilgili başka bir rivayeti ise şu şekildedir:
Peygamber (s.a.v), kabir azabından ve Deccâl'in fitnesinden (Allah'a) sığınıp:
Sizler, kabirlerinizde imtihana çekileceksiniz1 buyururdu. [16]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili diğer bir rivayetinde, Resululîah (s.a.v) şöyle dua etmektedir:
"Cebrail, Mikail ve İsrafil'in Rabbi Allahım! (Cehennem) ateşinin sıcağından ve kabir azabından Sana sığınırım! [17]
3. Ölümü Temenni Etmenin Yasak Olması
293. Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir:
Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Sizden birisi, başına gelen bir zarardan dolayı kesinlikle ölümü istemesin. İstemekten başka çaresi yoksa o zaman:
Allahım! Benim için hayat hayrlı ise beni yaşat. Benim için ölüm daha hayrlı ise canımı al!' desin.[18]
(Hadisin lafzı, Buhârî ile Müslim'e aittir.) [19] Konu ile ilgili bir rivayette, Enes şöyle der:
"Resulullah (s.a.v):
[1] Zikir"; anmak, hatırlamak gibi anlamlara gelmektedir.
Dua" kelimesi, sözlükte; çağırmak, davet etmek, rağbet etmek, yardım istemek gibi an-lamiara gelir. Çoğuîu, Deavâf'tır.
Dua; bir ibadet, kulluğun özü, Rabbe dönüş ve yönelişin adıdır. Kulluktan bahsedilen bir yerde, duadan bahsetmemek mümkün değildir.
Dua, kulun düşüncesinin Rabbe takdim edilmesi şeklidir. Kul, erişemeyeceği ve gücüyle elde edemeyeceği her şeyini, mutlak iktidar sahibi olan ALLAH'tan ister. Günümüzde sadece beş vakit namazın veya belli bir kısım ibadetin sonuna sıkıştırılarak küçültülen dua, gerçekte, hayatın ve hayat ötesinin en büyük lazımıdır. Dua; rıza-i ilahînin şifresi, cennet yurdunun da anahtarı, kalplerin şifası, ruhların gıdası, kulun Rabbine karşı şükran ve vefasıdır.
Kısaca dua; insan ile Aüah arasında bir haberleşme yada Üetişim olarak tanımlanabilinir. Dua ile insan, doğrudan doğruya Allah'a başvurmakta ve O'nunla konuşmaktadır. Dua eden insanın, bir taraftan Allah'a olan köklü bağımlılığını ifade ermesi, diğer taraftan da O'nun yüce kudretine duyduğu çok derin bir güven ve itimat, biri diğerinden ayrılmaz şekilde duada yer almaktadır.
Duanın, gerek organsal ve gerekse de ruhsal bir takım hastalıkları tedavi edici gücü ve özelliği, öteden beri bilinmektedir. Çünkü dua eden insan, kendisine hüe ve kurnazlık yapmak mümkün olmayan Allah'a her şeyi söyleyerek kendi kendisiyle İlgili ve kendisinin Allah'la ilişkisi konusundaki hakikati gizleyip saklamadan olduğu gibi anlatır. Düa, sesli yada sessiz, belli bir formüle göre yada insani durumun gerektirdiği yerde serbest ve sade ifadelerle yapılabilinir.
Yine dua, insanın duygularını, tepkilerini, istek ve ihtiyaçlarını ifade ettiği İçin duygu ve istekleri kadarda çeşitlidir, (ç)
[2] Allah'ın yakınlığından maksat; manevi yakınlıktır. Resulullah (s.a.v)'İn bunu söylemesine sebep olan; tekbirde seslerin yükseltilmesi olayı ve bunu men etmek için kullandığı ifadeler, yüce Allah'ın manevi yakınlığına işaret edildiğini göstermektedir, (ç)
[3] kelimesi; hareket ve çare anlamına gelmektedir. Bu kelimenin başka türevleri de vardır. Hepsinde güç isteyen bir hareket ve bir yer değiştirme görülmektedir. Şu halde bu cümle; "§u veya bu şey", "şu yada bu iş" demeksizin hareket, güç, kuvvet gerektirenim halimizde, her işimizde, yaptığımız her iyilikte, işlediğimiz her amelde muhtaç olduğumuz güç ve kuvvetin Allah'tan geldiğini ifade etmektedir. "Hazine"nin buradaki anlamı ise, cennette biriktirilmiş olan sevaptır, (ç)
[4] Buhârî, Deavât 50, 67; Müslim, Zikr 44-47 (2704);'Ebu Dâvud, Vitr 26 (1526, 152/. 1528); Tirmizî, Deavât 57 (3461); Nesâî (el-Kübrâ), 4/398, 5/255, 6/137; Amelü'I-Yera ve'l-Leyl 1/364; İbn Mâce, Edeb 59 (3824); Ahmed b. Hanbel, 4/394, 402, 418
[5] Müslim, Zikr 44 (2704)
[6] Müslim, Zikr 46 (2704)
[7] Bu hadis, bu lafzıyla tam olarak Ebu Dâvud'da bulunamamıştır. Benzeri rivayet Ebu Dâvud, Vitr 26 (1526, 1527); Buhârî, Deavât 67'de geçmektedir, (ç)
[8] Ebu Dâvud, Vitr 26 (1527); Buhârî, Deavât 67; Müslim Zikr 45 (2704)
[9] Istîaze: Sığmrna korunma, talep etme anlamına gelmektedir. Her çeşit kötülüklerden, günahlardan, Allah m yasaklarından, cehennemden., gibi Allah'a sığınmak, O'nun korumasını talep etmek, islam'da ibadeün en önemli hallerinden biridir. Resulullah (s.a.v)'in, burada, Allah'tan sığındığı kötü hallerden bazıları şunlardır: 1. Korkaklık: Kişinin, bedeni faaliyetlerden faydafanamaması halidir. Korkaklık, kişinin zaafıdır. Kışı, bu zaaf halini yenemediği takdirde psikolojik bunalımlara düşebilir. Dinimiz^ kişinin, cesaretli olmasını tavsiye etmektedir.
2. İhtiyarlık: Kişinin, yaşamak için zaruri olan İhtiyaçları İyi niyetine rağmen temin edemeyecek ve kendi ihtiyaçlarını kendi başına göremeyecek duruma düşmesidir.
Burada ihtiyarlıkla kastedilen; düşkünlük ve aşırı ihtiyarlık halidir. İhtiyarlık ile yaşlılık kavramları, birbirinden farklıdır. Kişi, beden ve yaş olarak yaşlanabilir. Fakat iyi beslenmesi, stres ve sıkıntılardan uzak kalması sebebiyle ihtiyarlamayabilir.
3. Tembellik: Kişinin, güç ve kuvveti olmasına rağmen işi terk etmesi yada gevşek yapması halidir. İşin terk edilmesi yada yapılmaması, güçsüzlük ve dermansızlıktan değildir. Güç ve kuvvete rağmen işin yapılmamasıdır.
4. Kabir azabı ve fitnesi: Kabir azabının varlığı, pek çok nasla sabit olan bir gerçektir. Dünya hayatı ile kıyametin kopmasına kadar geçen zaman içinde "berzah" denilen ara bir devre vardır ki, buna, "kabir hayatı" denilmektedir.
Kabir hayatında geçen iyi ve kötü şeyler; kişinin, dünyada yaptığı iyilik ve kötülüklere bağlıdır. Dünya hayatında İken kişi, Allah'ın emirlerine ve yasaklarına göre bir hayat sür-müşse, kabirdeki hayatıda buna bağlı olarak cennet bahçelerinden bir bahçe, yada cehennem çukurlarından bir çukur olabilmektedir.
5. Mesih Deccâl: Hz. Peygamber (s.a.v), kendisinden çok sonra çıkacağını bildiği Mesih Deccâl'in fitnesinden Allah'a sığınması; bu dua sayesinde mü'minler, kendilerini bekleyen bu tür tehlikeleri tanımak ve onlardan korunmak için daha önceden tedbir almak imkanını bulmuş olurlar.
6. Cehennem azabı ve fitnesi: Cehennem fitnesinden maksat; kişinin, cehennem girmesine sebep olacak olan kötü amellerdir. Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.v), hem cehenneme gitmeye sebep oiacak fitnelerden ve hem de cehennem azabından Allah'a sığınmıştır.
7. Zenginliğin şerri: Allah'ın verdiği malda cimrilik edip onun istediği yollarda harcamamak, zekat, fitre gibi malî görevleri ihmal etmek yada malı haram yollarda harcamak ve ma! sebebiyle kibirlenmek, Övünmektir.
8. Fakirliğin fitnesi: Allah'ın verdiğine, razı olmamak, Allah'ın taksimine isyan etmek, yoksulluğa sabretmemek, zenginlerin elindekini kıskanıp ona göz dikmektir.
Bu tür dualar; Hz. Peygamber (s.a.v)'in bu tür şeylerden korkmasından dolayı olmayıp ümmetine dua etmenin şeklini öğretmek ve bu tür şeylerden sakınmalarını sağlamak içindir, (ç)
[10] Buhârî, Deavât 39, 44; Müslim, Zikr 49 (589); Ebu Dâvud, Salât 148-149 (880); Tirmizî, Deavât 76 (3495); Nesâî, Cenâiz 115, İstiâze 56; İbn Mâce, Duâ 3 (3838); Ahmed b. Hanbel, 6/88, 89, 207
[11] Buhârî, Deavât 39
[12] Buhârî, E2ân 149; Müslim, Mesâcid 127 (587)
[13] Tirmizî, Deavât 76 (3495)
[14] Nesâî, İstiâze 56
[15] Ebu Dâuud, Vitr 32 (1543)
[16] Nesâî, Cenâiz 115, İstiâze 56
[17] Nesâî, İstiâze 56
[18] Buhârî, Merdâ 19, Deavât 30; Müslim, Zikr 10-11 (2680); Ebu Dâvud, Cenâiz 9 (3108, 3109); Tirmizî, Cenâiz 3 (971); Nesâî, Cenâiz 1; İbn Mâce, Zühd 31 (4265); Ahmed b. Hanbel, 3/163, 195
[19] Buhârî, Merdâ 19; Müslim, Zikr 10 (2680)
[20] Bir müslümanın kendisine isabet eden hastalık, fakirlik gibi bir sıkıntıdan dolayı ölümü temenni etmesi, o müslümana yakışmayan bir durumdur. Çünkü kişinin mutlak olarak ölümü temenni ermesi caiz değildir. Ancak hayatında, dünyaya ve ahîrete hayrlı olduğu sürece hayatta kalması, dünyaya ve ahirete zararlı hale gelince hayatının sona ermesi için temenni de bulunması yada dua ermesi caizdir.
Yine dinî hayata gelen bir felaketten dolayı Allah'a hakkıyla kulluk yapamaktan acizliğe düşerek ölümü temenni etmek de caizdir. Nitekim Hz. Ömer, ihtiyarlayıp da kulluk görevlerini yapmakta acizliğe düşünce:
- 'Allahim! Yaşlandım, kuvvetten düştüm. Ülkem ( = İslam hudutları) genişledi. Eksik, fazla kasızlık yapıp kusur işlemeden canımı al!' diye dua ermiştir (Muvatta', Hudûd 10).
Kişinin salih amellerinin günahlarından çok olduğu, fitne ve fesattan uzak kaldığı yıllan; hayatının hayrlı dönemleridir. Fakat günahlarının sevabından daha çok olduğu zamanları, hayatının kötü olan yıllandır. İnsanın ileride nasıl bir hayat süreceği kendisi için meçhul olduğundan, eğer ölüm temennisinde bulunulacaksa, Allah'ın ilmine teslim olarak, "Alla-hım! Beni Refik-i A'lâya eriştir" şeklinde dua eîmek, konumuzla ilgili hadise aykırı değildir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v)'in bu sözü, bir ölüm temennisi değildir. Zaten onun, hem dünya ve hem de ahiret için kamil manada bir hayata sahip ve buhayatın vefatına kadar bu şekilde süreceği kesin iken ölüm temennisinde bulunması düşünülemez, (ç)
[21] Müslim, Zikr 11 (2680)