İNSANLAR ARASINI DÜZELTMEK, ADALET VE YARDIM
Ebu Hüreyre (r,a)'den, Rasulullah (s.a) buyurdu ki: "İnsanların her bir eklemi için güneşin doğduğu her günde bir sadaka vardır." (Devamla) buyurdu ki; "İki kişi arasında adalet yapman bir sadakadır. Kişiye bineğine binmesi için yardım etmen yahut onun eşyasını bineğine yükletmesi için kaldırman bir sadakadır." (Yine) buyurdu ki: "Güzel bir söz de bir sadakadır. Namaz kılmak için (mescide gitmek üzere) yürüdüğün her bir adım bir sadakadır. Yoldan rahatsızlık verici şeyleri kaldırman da bir sadakadır.[
1]
Bu Hadisin Önemi:
Dinin davet ettiği hususlar arasında söz birliği, kalb birliği, kalplerin hak ve sevgi üzerinde kaynaşıp birleşmesi de vardır. İşte bu hadisin önemi, kaynaşma ve sevgiye götüren sebeplere davet etmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Hasımlar arasında adaletle davranmak, aralarını düzeltmek, din ve dünya işleri konusunda dayanışmak, güzel söz dışında kalan sözlerden dili korumak ve müslümanlann yolundan rahatsızlık verici şeyleri izale etmek gibi
"Ve sizin nefislerinizde de hiç görmez misiniz?"(ez-Zârwt, 5im):
Rasulullah {S.A.S.)'irv. Bütün eklemlerinde" buyruğundan kasıt, Ademoğlunun iskeletini meydana getiren bütün kemikleridir.
İnsanın vücudunun bu kemiklerden meydana gelmesi yüce Allah'ın insana vermiş olduğu en büyük nimetleri arasındadır. Nitekim bu durum, Allah'ın kudret ve azametinin delilleri arasındadır. O Allah ki, insanı bu şekilde uyumlu, güzel görünümlü ve hareket edebilecek şekilde yaratmıştır. Böyle bir nimetin değerini ve üstünlüğünü ancak*bunlardan mahrum kalanlar gereği gibi takdir edebilir. [2]
Yüce Allah'a Nimetlerine Karşılık Şükretmek:
İnsanın bu şekilde yaratılıp kemiklerinin bu şekilde bir düzene sokulması Yüce Allah'ın Ademoğluna en büyük nimetlerindendir. O bakımdan her bir kemik (ve eklem) dolayısıyla bir şükür gerekir.[3]
Yüce Allah, Kitab'ında birden çok yerde bu nimeti bize hatırlatmış bulunmaktadır. Meselâ, şöyle buyurmuştur: "Ey insan, seni yaratan sana güzel organlar veren, sana itidal veren, seni dilediği herhangi bir surette terkib eden o kerim Rabb'ine karşı seni aldatan nedir?"(«tfn/ıtor, 82/6-8); "Allah sizi analarınızın karınlarından kendiniz hiç birşey bilmiyorken çıkardı. Size -şükredersiniz diye- kulaklar, gözler, gönüller verdi."fen-NaM, ıen&)\ "Biz ona iki göz vermedik mi, bir de bir gönül ve iki dudak...Vı-Bejed, 90/8-9) [4]
Şükür İki Türlüdür:
Şanı Yüce Allah, bize nimetlerine şükretmemizi emretmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Bir de Allah'ın nimetine şükrediniz.%n-Nahi, ı&ıuy, "Ve O'na şükrediniz.'\ei-Ankebut, 29/i7)\ "Ve Allah'a şükrediniz.'VBakara, 2/172) [5]
Allah'a Şükür İki Türlüdür:
1- Yerine getirilmediği taktirde günahkâr olunan farz şükür: Bu, kişinin sözlü, ameli ve mali bütün farzları yerine getirmesi, diğer taraftan da Allah'ın haram kıldığı şeylerin tümünü de terketmesiyle olur. Bunları yerine getiren bir kimse Yüce Allah'a sağlık, yaratma, eklem, aza ve buna benzer görünen ve görünmeyen (gizli ve açık) bütün nimetlere karşı şükretmiş olur. Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "Kişi kendisini kötülükten alıkoysun; çünkü bu da onun için bir sadakadır." Buna göre kötülüğü terkeden (yani haramları işlemeyip farzları da ifa eden kimse) şükretmiş olur. Selefe mensup bazıları şükretmek, masiyetleri terketmektir, demiştir.
2- Müstehab olan şükür-. Bu da kulun, Allah'ın kendisine farz kıldığından fazlasını yerine getirmesidir. Nafile olarak sadaka vermesi, namazın revâtip sünnetlerine gereği gibi riayet etmesi, ardı arkasına hac ve umreyi yapması ve Şeriat'ın açıkça nass ile ifade ettiği pek çok nafileden yapabildiğini yerine getirmesi gibi. Rasulullah (s.a) da Ashabı da bu alanda uyulacak güzel örneklerdir. Onlardan herhangi bir kişi bir günde çoğu kimsenin yapamayacağı kadar nafile amelde bulunurdu. Oruç tutar, sadaka verir, cena-zalere katılır, hastalan ziyaret ederdi. Bütün bunları da Ebu Bekr (r.a)'den sabit olduğu üzere tek bir günde yapardı. [6]
İnsanların Arasını Düzeltmek:
Hz. Peygmaber'in: "İki kişi arasında adalet yapman bir sadakadır." buyruğunda ifade edilen bu husus, büyük fazileti olan sadakalardandır. Çünkü bunun hayrı ve faydası başkalarına da dokunur. Bu yolla toplumun yaralan sarılır. Sonunda toplum sağlıklı tek bir vücut gibi olur.
Bu gibi amellere teşvik hakkında mutlaka zikretmemiz gereken pek çok nasslar vârid olmuştur. Çünkü bazı kimseler anlaşmazlık ve tartışma halinde müslümanların arasını düzeltmek bakımından kusurlu hareket edebilmektedirler.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onların fısıldaşmalarının bir çoğunda bir hayır yoktur. Meğer ki bir sadaka vermeyi yahut bir iyilik yapmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki ola. Kim Allah'ın rızasını gözeterek böyle yaparsa Biz ona büyük bir mükâfaat vereceğiz."(en-Nisd, 4/ıi4)
Ayet-i kerime sadaka vermeyi, iyiliği emretmeyi, yahut da anlaşmazlığın meydana geldiği, davalaşmaların ortaya çıktığı hususlarda insanların arasını düzeltmeyi hedef alan kimselerinki müstesna, insanların fısıldaşmalarının. birçoğunda hayır bulunmadığına delâlet etmektedir. Kim Allah rızası için insanların arasını düzeltmeye kalkışacak olursa, Allah ona büyük bir mükâfaat vaadetmiştir.
Kulların arasını düzeltmeye gayret etmek, takva sahiplerinin, kendilerini vasıta kılarak Allah'a yakınlaştıkları bir ibadettir. Sevap ve mükâfat kazanmayı arzu edenler nerede?
Yine Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Şayet bir kadın kocasının uzaklaşmasından yahut yüz çevirmesinden korkarsa, barış ile aralarını düzeltmelerinde kendilerine bir vebal yoktur. Barış daha hayırlıdır."fen Nisa, 4/128)
Ayet-i kerime, eşler arasını bulup barıştırmanın ayrılıktan hayırlı olduğunu göstermektedir. Çünkü ayrılığın pek çok zararları vardır. Bundan dolayı hanım kocasının kendisinden uzaklaşacağından yahut kendisinden yüz çevireceğinden korkacak olursa, nafaka ve benzeri haklarından kısmen veya tamamen feragat etmesi caiz olduğu gibi, kocanın da böyle bir vazgeçişi kabul etmesi de caizdir.
Yüce Allah bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır: "Allah'tan korkun ve aranızı düzeltin."(et-Enfâi, mı)
Ayet-i kerime arayı.düzeltmeyi emretmekte, haksızlık yapmayı, düşmanlıkları ve anlaşmazlıklarla tartışmaları yasaklamaktadır.
Bir başka yerde de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer mü'minler-den iki grup birbirleriyle çarpışacak olurlarsa aralarını bulup barıştırın... O halde iki kardeşinizin arasını adaletle bulup barıştırın."(e/Hucurat, 49/910)
Ayet-i kerime anlaşmazlık ve kavga esnasında müslümanların arasını düzeltmeyi açıkça emretmektedir.
Ebu Bekr'den; Rasulullah (s.a) birgün, minber üzerinde, beraberinde Ali (R.A.)'nin oğlu Hasan (R.A.) bulunduğu halde, hutbe irad ediyordu. Bir O'na, diğerinde de insanlara bakıyor ve şöyle diyordu: "Benim bu oğlum seyyiddir. Umulur ki, Allah O'nun vasıtasıyla müslümanlardan iki büyük kesim arasında sulh yapar.[7]
Nitekim Rasulullah (S.A.S.)in buyurduğu gerçekleşmiştir. Allah Hasan (R.A.) vasıtasıyla uzun süren savaşlardan sonra Irak'ta bulunan kesim ile Şam (Suriye) tarafında bulunan kesim arasında barışı gerçekleştirmiştir.
İşte bunda müslümanların arasını bulup düzeltmeye teşvike dair büyük bir işaret vardır. İnsan bu uğurda haklarının bir kısmından vazgeçecek olsa bile. Bundan dolayı Rasulullah (s.a) Hasan (R.A.)'dan övgü ile sözetmiştir.
Âişe (r.a.) den: Rasulullah (s.a) kapıda sesleri oldukça yüksek davalıların seslerini işitti. İki kişiden birisi diğerinden birşeye dair hakkından kısmen vazgeçmesini, kendisine yumuşaklıkla hareket etmesini isterken, diğeri ise Allah'a yemin ederim, yapmam, diyordu. Rasulullah (s.a) yanlarına çıkıp şöyle buyurdu: "Allah adına iyilik yapmayacağına dair yemin eden kişi nerede?" Benim ey Allah'ın Rasulü, hangisini istiyorsa ben onu artık kabul ediyorum, diye cevap verir.[8]
Bu hadiste konumuza delil, Rasulullah (s.a)'ın bu iki kişinin arasını bulmak için dışarı çıkmasıdır. O'nun bu uygulaması da bu işin müstehab oluşuna delildir.
Buhâri -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- Sahih'inde: "İmamın arkadaşlarına: Haydi hep beraber sulh yapmak üzerine gidelim, demesi" diye bir başlıktan sonra şu rivayeti nakletmektedir:
Sehl b. Sa'd (r.a)'dan: Kubâ ahalisi birbirlerine taş atacak noktaya gelinceye kadar birbirleriyle kavga ettiler. Rasulullah (s.a)'a bu husus haber verilinçe: "Haydi hep birlikte gidip aralarını bulup barıştıralım" diye buyurdu.[9]
Ukbe b. Ebi Muayt'ın kızı Um Kulsum (r.anhâ)'dan dedi ki: Ben Rasulul-lah (s.a)'ı şöyle buyururken dinledim: "İnsanlar arasında sulh yaparak hayır söz götüren yahut hayır söyleyen kişi yalan söylemiş olmaz.[10]
Müslim'in rivayetinde ise şöyle bir fazlalık vardır: Um Külsüm dedi ki: Ben insanların söyledikleri sözler arasında (yalan olarak) üç husus müstesna herhangi birşeyde (yalan söylemeye) ruhsat verdiğini işitmedim. Bunlar da savaşta, insanlar arasını düzeltmekte ve erkeğin hanımına, hanımın da erkeğine söylediği sözlerdir {hayır maksatlı söyleyecekleri sözlerdir). Hadis-i şerif ıslah maksadıyla yalan söylemenin caiz oluşuna delil teşkil ettiği gibi, insanlar arasını bulup düzeltmenin meşruiyyetine de delildir.
Kurtubi der ki: Bir kesim ıslâh kasdıyla yalan söylemenin caiz olduğu görüşünde olup şöyle demiştir: Yerilmiş olan yalan ancak zararlı yahut da maslahat bulunmayan hususlar hakkındaki yalanlardadır.[11]
Buhâri de Sahih'inde şöyle bir başlık açmaktadır: İnsanlar arasını bulup barıştıran kişi yalancı değildir.[12]
Dayanışma:
Rasulullah (S.A.S.)'in: "Kişiye bineğine binmesi için yardımcı olman yahut da eşyasını bineğine yüklemesi için kaldırman da bir sadakadır" buyruğunda sözü edilen bu husus da, eklemler nimetine şükür için meşru kılınmış sadakalardan birisidir. Bineğine binmesi için müsiümana yardımcı olmak, eşyasını bineğine yükletmesi için onunla yardımlaşmak sadaka kabi-lindendir. Bu şekilde müslüman diğer müslüman kardeşlerine yardımcı olmak alanında bütün yaptıklarından ecir alır. Çünkü Yüce Allah bize yardımlaşmayı emretmiştir. Şöyle buyurmaktadır: "İyilik ve takva üzere birbirinize yardımcı olunuz,"(ei-Mâtde. 5/2; Bilindiği gibi yardımlaşma zorluk ve meşakkatleri ortadan kaldırır. İnsanoğlu ise kardeşlerinin yardımını almaksızın bütün işlerini yerine getiremez. Yardımlaşma müslümanlar arasında sevginin yayılması sonucunu doğurur. Sevgi de Allah'ın bize emrettiği hususlar arasında yer alır. [13]
Güzel Söz:
Rasulullah (S.A.S.)'in: "Güzel söz de bir sadakadır" buyruğunun kapsamına selâmı almak, Allah'ı zikretmek, hak sözü söylemek, iyiliği emredip kötülükten alıkoymak, ihtiyaç sahipleri lehinde yöneticiler nezdinde meşru' iltimaslarda bulunmak, nasihatte bulunmak, doğruyu göstermek, insanları sevindiren ve hayır ve doğruluk üzere kalpleri kaynaştıran her birşey girer.
Birşeyler dilemeye, güzel bir sözle karşılık vermek hakkında Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Güzel bir söz ve bir affediş, arkasından eziyyet veren bir sadakadan hayırlıdır."(ei-Bakam, 2/263)
Allah'ı zikretmek hususunda da şöyle buyurulmaktadır: "Güzel söz, yalnız O'na yükselir, onu da salih amel yükseltir.Vatır, 35/10)
İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak hususunda da Yüce Rabb'imiz şöyle buyurmaktadır: "Güzel bir şefaatte bulunana ondan bir pay vardır. Kötü bir şefaatte bulunana da ondan kendisine bir pay vardır.'Ven-Nisö, 4/85)
İnsanları Allah'ın yoluna çağırmak hususunda da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah'a çağıran ve salih amel işleyip; şüphesiz ki ben, müslü-manlardanım, diyenden daha güzel sözlü kim olabilir!'VFussî/et, 41/33)
Ve buna benzer güzel söz söylemeye, dille istikamet üzere hakka, adalete ve doğruya uygun sözler söylemeye davet eden daha pek çok nass vardır. [14]
Namaza Gitmenin Fazileti:
Rasuîullah (S.A.S.)'in: "Namaza gitmek üzere attığın her bir adım da bir sadakadır" anlamındaki buyruğu Cuma ve cemaatle namaz kılmak için ilim meclisleri, vaaz ve itikaf için Allah'ın evlerinde hazır bulunmaya bir teşvik vardır. Yine bu hususta teşvik edici hadislerden birisi de Rasulullah (S.A.S.)'in şu buyruğudur: "Her kim sabah yahut öğleden sonra mescide gidecek olursa, Allah o kimseye sabah ya da öğleden sonra her bir gidişi için bir ikram hazırlar.[15]
Sabah gitmek (ğadve), günün ilk bölümünde gitmek, öğleden sonra gitmek (revâh) ise, günün son bölümünde gitmek demektir. İkram (nüzul) ise misafire hazırlanan yiyecek ve benzeri şeylerdir.
Câbir (r.a) den de şöyle dediği nakledilmiştir: Rasulullah (S.A.S.)'in mescidi etrafında bazı yerler boşaldı. Selime oğulları mescide yakın yere taşınmak istediler. Bu husus Rasulullah (s.a)'a ulaşınca şöyle buyurdu: "Bana sizin mescide yakın yere taşınmak istediğiniz haberi ulaştı." Onlar: Evet, ey Allah'ın Rasulü, böyle bir isteğimiz oldu, dediler. Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: "Ey Selime oğulları, yurdunuzdan ayrılmayın. Ayak izleriniz yazılır. Yurdunuzdan ayrılmayın, ayak izleriniz yazılır." Bunun üzerine dediler ki: Eğer yerimizden ayrılmış olsaydık, bu bizi memnun etmeyecekti.[16]
Zorluk arttıkça ecir ve mükâfat da artar. [17]
Yoldan Rahatsızlık Verici Şeyleri Kaldırmak:
Rasulullah {S,A.S.)'in: "Yoldan rahatsızlık verici şeyleri kaldırman da bir sadakadır" buyruğuna göre diken, necaset ve buna benzer rahatsızlık veren her birşeyi müslümanların yolundan kaldırmak bir sadakadır, Allah'ın nimetlerine şükrün bir belgesidir.
Rasululİah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "İman yetmiş küsur şubedir. Bunun en üstünü Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet getirmek, en aşağısı da yoldan rahatsızlık verici şeyleri kaldırmaktır.[18]
Hadisten Çıkartılan Bazı Hükümler:
1- Hadis-i şerifte kamuya ait yerlerin temizliği teşvik edilmektedir. Eğer müslümanlar bu Peygamberi irşada gerektiği gibi bağlı kalacak olurlarsa, onların ülkeleri dünya ülkelerinin en temizlerinden olur. Fakat maalesef kâfirlerin, özellikle de Avrupa ve Amerikalıların buna daha çok önem verdiklerini, müslümanların ise ihmal ettiklerini görmekteyiz.
2- Hadis-i şerifte adalet teşvik edilmektedir. Çünkü gökler ve yer adaletle ayakta durur.
3- Sadaka aldı bütün iyilik (mâruf) çeşitleri hakkında kullanılabilir.
4- Hadiste nafilelerin işlenmesi teşvik edilmektedir. Çünkü bunlar Allah'ın sevgisini kazanmanın ve O'na yaklaşmanın bir sebebidir. [19]
[1] Hadisi Buharı, Kitabu's-Sulh, 13. Babu Fadli'l-İsiâhi Beyne'n-Nasi veVAdli (III, 170) ile Kitabu'l-Cihâd, 72. Bâbu Fadli men Hamele Metâ'e Sahibihi fi's-Sefer'de; Müslim de Kitabu'z-Zekât, 16. Bâbu Beyânı İsmi's-Sadakati YeUau Alâ Küllin Mine'l-Ma'rufta rivayet et-mişierdir. Lafız Müslim'indir.
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 277-278.
[2] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 278.
[3] Nevevi der ki: İlim adamları şöyle demiştir: Burdan kasıt, farz kılmak ve bağlayıcılık anlamında sadaka değil, mendubluk ve teşvik anlamında sadakadır. Müslim Şerhi, III, 46
[4] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 278-279.
[5] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 279.
[6] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 279.
[7] Buhâri, IV, 216; Ashabu'n-Nebi 22; Suih 9.
[8] Buhâri, IH, 170; Sulh 10; Müslim Şerhi, 4/65. Lafız Buhari'nindir.
[9] Su/h, Metinde anılan 3. bab.
[10] Buharı, III, 166; Sulh 2, Müslim Şerhi, V, 464
[11] Fethu'İ-Bâri, VI, 228
[12] Su/h, 2; IV, 166 (-Çeviren-)
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 279-282.
[13] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 282.
[14] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 283.
[15] Buhâri, I, 161, Ezan 37; Müslim Şerhi, II, 314
[16] Müslim Şerhi, II, 312; {Müslim, Mesacid, 280-281 -Çeviren-)
[17] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 283-284.
[18] Müslim Şerhi, I, 209-210
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 284.
[19] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 284.