HAYA İMANDANDIR
Ebu Mes'ud Ukbe b. Amr el-Ensâri el-Bedri (r.a)den dedi ki: Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: "İnsanların Peygamberliğin ilk sözlerinden eriştiklerinden birisi de: Eğer haya[1] etmezsen dilediğini yap (sözüdür).
Bu Hadisin Önemi:
Bu hadisin önemi, imandan bir bölüm olan hayanın bir ahlâk edinilmesine davetinden kaynaklanmaktadır. Haya ise hayırdan başka bir sonuç vermez. Haya sahibini faziletler ile benzemeye, bayağı düşürücü kötülüklerden uzak durmaya iter. Haya, önderleri Rasulullah (s.a) olan Allah'ın Peygamberlerinin ahlâkıdır. Çünkü Rasulullah (S.A.S.) örtülerinin arkasında saklanıp gizlenen bakire bir kızdan bile daha çok hayâlı idi.
Haya Allah'ın meleklerinin ahlâkıdır. Rasulullah (S.A,S.) şöyle buyurmuştur: "Kendisinden meleklerin utandığı bir adamdan ben utanmayayım mı?[3] Hayayı ahlâk edinmeye davet, eskiden beri yapılagelen bir davettir. [4]
Allah'ın Peygamberlerinin Mirası:
Rasulullah (s.a)'ın: "İnsanların Peygamberliğin ilk sözlerinden eriştiklerinden birisi de..." buyruğu şu demektir: Hayaya davet eden bu Peygamberi büyük hikmet, insanların ardı arkasına nesiller boyunca Peygamberlerinden miras olarak devralageldikleri bir husustur ve nihayet bu, Muhammed ümmetinin ilk nesline kadar geldi.
Allah'ın daha önce gelen Peygamberlerinin, kulları davet ettikleri hususlardan birisi de hayayı bir ahlâk edinmekti. İşte burada, bizim Peygamberimizin de ahlâk edinmemizi emretmiş olduğu bu büyük hikmetin önemi daha da artmaktadır. [5]
Bu Hadisteki Emrin Anlamı:
"Eğer haya etmezsen, dilediğini yap" buyruğunda geçen Rasulullah (S.A.S.)in emrinden anlaşılan ile ilgili olarak, ilim adamlarının farklı görüşleri vardır ki, bir kısmı şunlardır:
1- Buradaki emir, tehdid içindir. Buna göre emrin anlamı şu olur: Eğer sende haya diye birşey yoksa, istediğini yapabilirsin. Şüphesiz sen yaptığından dolayı cezalandırılacaksın. Bu ceza dünyada veya âhirette veya her ikisinde de olabilir.
Hikmet dolu ilâhi zikir olan Kur'ân-ı Kerim'de de buna benzer bir üslûpla ifadeler vârid olmuştur. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Dilediğinizi yapiniZ."fFussilel, 41/40)
2- Emir mübahlık ifade etmektedir. Buna göre anlamı şöyle olur: Bir işi yapmak istediğin vakit, eğer o işi yapmaktan dolayı Allah'tan da Resulünden de, insanlardan da utanmayacak isen, onu yapabilirsin. Böyle bir işi yapmak senin için mubah olur. Nevevi der ki: "Burda emir mübahlık ifade etmektedir. Yani bir işi yapmak istediğin vakit eğer yapman halinde Allah'tan da, insanlardan da utanmanı gerektirmeyecek işlerden ise, onu yap, aksi taktirde yapma![6]
3- Emir haber kipi yerine kullanılmıştır. Bu durumda mana şöyle olur: Kulu küçük düşüren ayıplayıcı işler yapmaktan engelleyen şey, hayadır. Hayayı yitiren bir kimse, Yüce Allah'a isyanlara dalıp gider.
Bunun bir benzeri de Rasulullah (S.A.S.)'in: "Cehennem'deki yerine hazırlansın.[7] buyruğudur. Burada ernir haber vermek içindir, yani öyle bir kimse Cehennem'de yerini hazırlamıştır. Burada Hattâbi'nin şu şekilde güzel bir açıklaması vardır: "Hadis-i şerifte haber üslûbu ile değil de emir lafzı ile anlatımın hikmeti şudur: İnsanı kötülüğe uygun işler yapmaktan alıkoyan şey, hayadır. Kişi hayayı terketti mi, her türlü kötülüğü tabii olarak işlemekle emrolunmuş gibi olur.[8]
Hayanın Çeşitleri:
1- Kesbi olmayan haya: Bu fıtri ve doğuştan insanla birlikte olan hayadır. Allah bunu kullarından dilediği kimselere lütfeder. Böyle bir haya, şanı yüce Yaratıcının kullarından dilediği kimseye ihsan etmiş olduğu en büyük nimetlerdendir. Çünkü böyle bir haya kula hayırdan başka birşey getirmez. Rasulullah (s.a) şöyle buyurmaktadır-. "Haya, hayırdan başka birşey getirmez.[9] Pek çok kimsenin çeşitli çirkinliklerden, masiyetlerden uzak durduğunu, bazan bu uzak duruşlarının da dine bağlılıklarından olmadığını görebiliyoruz. Kimisi şöyle demiştir: Ben masiyetlerî adilik gördüğümden, insanlığa sığdıramadığından dolayı terkettim, sonunda bunlar bende dindarlığa dönüştü.
2- Kesbi Haya: Bu da Yüce Allah'ı, onun büyük ve celil sıfatlarını tanımaktan doğar. O'nun, kullarının üzerinde gözetleyici olduğunu, hiçbir şeyin O'na gizli kalmadığını, gözlerin hain bakışını, kalplerin gizlediğini bilmekten doğar. Yüce Allah'ı tanımaktan ötürü elde edilen bu kesbi haya imanın has-letlerindendir. Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "Bırak onu, şüphesiz ki haya imandandır.[10] Kurtubi der ki: Kesbi haya, Şâri'in imandan diye nitelendirdiği hayadır. Kulun mükellef olduğu haya fıtri olan değil de budur. Şu kadar var ki, fıtri olan haya da kesbi olan hayayı elde etmeye yardımcı olur.[11] Buna göre, eğer kul, kesbi hayadan da, fıtri hayadan da mahrum kaldı mı, artık onun çirkinlikleri ve masiyetleri işlemekten kendisini engelleyecek bir duygusu kalmaz. Bunun sonucunda kul, artık yeryüzünde Âdem suretinde yürüyen kovulmuş birşeytan oluverir. Allah'tan esenlik dileriz. [12]
Hoş Görülmemiş (Mezmum) Haya:
İyâd ve başkaları der ki: "Hakları ihlâle sebep teşkil eden haya Şer'i bir haya değildir. Aksine bu, acizlik ve küçüklüktür. Buna haya deniliş sebebi, Şer'i hayaya benzerliğinden dolayıdır.[13]
Buna göre; sahibini Allah'ın haklarını ifa etmekte kusurlu harekete götüren ve bunun sonucunda bilgisizce Allah'a ibadete mahkûm edip dini hakkında soru sordurmayan ve gerek Allah'ın haklarını, gerek geçindirmekle yükümlü olduğu kimselerin haklarını, gerekse de müslümanların haklarını yerine getirmekte kusurlu hareket etme sonucunu veren böyle ber haya yerilmiş bir hayadır. Çünkü böyle birşey zaaftır ve gevşekliktir. [14]
Kadın Ve Haya:
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Medyen suyuna varınca insanlardan bir topluluğun (hayvanlarını) suvarmakta olduklarını gördü. Onların gerisinde ise iki hanım (koyunlarını karışmasın diye) sakınıyorlardı. Haliniz nedir? dedi, onlar: Çobanlar suvarıp gitmeyince biz suvarmayız. Babamız ise çok yaşlı bir ihtiyardır, dediler.'Vei-Kasas, 28/23) Musa (a.s.) bu iki kızın dosdoğru ve üstün bir ahlâki seviyede olduklarını gördü. Erkeklerle karışmıyorlar ve başkalarını rahatsız etmemek için de koyunlarının çobanların koyunlarına karışmasını önlemeye gayret ediyorlardı.
Aynı şekilde bu, bu iki kızın güzel bir şekilde terbiye veren bir aileden olduklarını da gösteriyordu. Bu evde gerçekten güzel terbiye edilmişlerdi ve bu evde iffet ve hayaya çok büyük bir önem verildiği anlaşılıyordu.
Musa (A.S.) onların durumlarını anlamak isteyince, evden çıkış sebeplerini ona açıkladılar. Bu ise babalarının yaşlı olması idi. İşte, saklanmaları gereken yerden çıkışlarının sebebi bu idi. Bunun üzerine Musa (a.s.) görevini ifa etti ve onların koyunlarını suladı.
Kur'ân-ı Kerim kıssanın devamını bize şöylece açıklamaktadır: "Onlardan birisi haya ile yürüyerek O'na gelip: Bize (koyunlarımızı) suvardığının ücretini sana vermek için babam seni çağırıyor, dedi..."(ei-Kasas, 28/25) Kur'ân-ı Kerim böylelikle bizlere kadının sahip olması gereken ahlâk ve hayayı anlatmaktadır. Bize bu tür şerefli kadının yürüyüşünü dahi nitelendirmektedir. Bu yürüyüş, onun ne kadar hayâlı olduğuna, ne kadar temiz ve iffetli olduğuna delil teşkil etmektedir. Müminlerin Emiri Ömer (r.a) der ki: "O, (yüzünü) kolunun yeni ile örtmüş idi.[15]
Aynı şekilde Kur'ân-ı Kerim, bir hanımın yabancı erkeklere ne şekilde hitap edeceğini de beyân etmektedir. Ne sözün yumuşatılması ne inceltil-mesi söz konusudur; ne de laubalilik. Bundan dolayı Yüce Allah, Peygamberi Musa için bunlardan birisini O'na zevce olarak seçmişti, Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Temiz kadınlar temiz erkeklere; temiz erkekler de temiz kadınlaradır." fen-Nur, 24/26)
İşte velinin kız çocuklarını bu şekilde hayaya sahip olarak yetiştirmesi gerekmektedir. Çünkü haya kadının zinetidir, ondan sıyrılacak olursa, onunla birlikte her türlü erdemden de sıyrılır.
Sahabi hanımlar bu alanda uyulacak önderlerdir. Onlara uymak gerekir. Ebu Bekir (R.A.)'in kızı Esma (r.anhâ)dan, dedi ki: ez-Zübeyr benimle evlendiğinde yeryüzünde onun ne bir malı, ne kölesi ne de herhangi birşey i vardı. Bütün varlığı, üzerinde su taşınan bir deve ile atından ibaretti. Atına yem veriyor, su taşıyor, su kovasını dikiyor, hamur yoğuruyordum. Bununla birlikte güzelce ekmek pişiremiyordum. Ensâr'dan komşum olan hanımlar bana ekmek pişiriyordu. Gerçekten doğru ve samimi kadınlar idiler. Ra-sulullah (s.a)'ın ez-Zübeyr'e îktâ olarak verdiği araziden başımın üzerinde hurma çekirdeklerini taşırdım. Bu arazi ise evimden üç-dört fersahlık uzaklıkta idi. Bir seferinde hurma çekirdekleri başımın üzerinde geliyorken, beraberinde bir grup Ensâr bulunan Rasulullah (s.a) ile karşılaştım. Beni çağırdı, sonra da arkasına beni bindirmek için devesini çöktürmek istedi. Ben de erkeklerle birlikte yol almaktan utandım, ez-Zübeyr'i ve kıskançlığını hatırladım. İnsanlar arasında en kıskanç bir kimse idi. Rasulullah (s.a) benim utandığımı anlayınca, yoluna devam etti.[16]
Bu hususta delil olarak göstermek istediğimiz Esma (R.A.)'nın: "Erkeklerle beraber yol almaktan utandım" sözleridir. O tertemiz erkekler ile birlikte yol almaktan utandı. Rasulullah (s.a) da O'nun bu halini görünce ses çıkarmadı, bunu onaylar bir tavır takındı, hatta bu tavrını teşvik etti. O bakımdan müslüman kızlara bu Sahabi hanımlara uymak gerekmektedir. Onlar, uçurumlara yuvarlanmaktan kurtaran, uyulacak önder şahsiyetleridir. [17]
Hadîsten Çıkartılan Bazı Hükümler
1- Bu hadis-i şerif, hayanın bütünüyle hayır*olduğunu göstermektedir. Hayası çoğalan kimsenin hayrı da çoğalır, faydası yaygınlaşır. Hayası azalanın hayrı da azalır.
2- Öğrenmekten ve hakkı talep etmekten alıkoyan haya yerilmiş bir hayadır.
3- Veli kimsenin, çocuklarına hayanın huy olarak yerleşmesi için çalışması görevidir.
4- İffet ve vefakârlık hayanın bir ürünüdür.
5- Hayanın zıddı yüzsüzlüktür. Bu ise kişiyi kötülük işlemeye, kötülüğe dalmaya, açıktan açığa masiyetleri işlemeye götüren yerilmiş bir haslettir. Rasululîah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "Bütün ümmetim esenliktedir, ancak kötülükleri açıktan açığa işleyenler müstesna.[18]
6- Haya, imanın sahip olunması gereken dallarındandır. [19]
[1] Haya, çok büyük bir ahlâktır. Çirkinlikleri terketmeye iter. Hak sahibinin hakları hususunda kusurlu davranmaya engel teşkil eder.
[2] Buharı, VII, 100; (Edeb 78, Enbiyâ, 54)
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 219.
[3] Mişkâtü'l-Mesâbih, el-Bbâni'nin tahkiki üe, III, 835.
[4] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 219-220.
[5] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 220.
[6] Fethu'l-Bâri, III, 139,
[7] Muhtasaru'l-Buhâri, 38; Muhtasaru Müslim, 492 ve başka yerler.
[8] Fethu'l-Bâri, IH, 139.
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 220-221.
[9] Bu/ıdri, VII, 100; (Edeb 77) Müslim, 1, 211 {İman 61)
[10] Hadis Buhari ile Müslim tarafından rivayet edilmiştir. Baştarafi: İbn Ömer (r. anhümâ)dan Rasulullah (s.a) Ensâr'dan kardeşine haya hususunda öğüt veren birisinin yanından geçti, Rasuiullah (s.a) buyurdu ki... diyerek hadisin geri kalan bölümünü zikretti. {Buhâri, Edeb 77; Müslim, İman 59. -Çeviren-)
[11] Fethu'l-Bâri, XIII, 138.
[12] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 221-222.
[13] Fethu'l-Bâri, aynı yer.
[14] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 222.
[15] İbn Kesir, VI, 238
[16] Buhân\ VI, 157 (Nikâh 107}
[17] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 222-224.
[18] Buhdri, VII, 89; (Edeb 60), Müslim, V, 838 (Zühd 52}
[19] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 224.