İSLÂM KARDEŞLİĞİ
Peygamber (s.a)'in hizmetçisi Ebû Hamze Enes b. Mâlik M'den Peygamber (s.a) buyurdu ki: "Sizden herhangi biriniz kendi nefsi için sevdiğim kardeşi için de sevmedikçe, iman etmiş olamaz
.[1]
Bu Hadisin Önemi:
Bu hadis-i şerif ilim adamlarının ta'zimle karş.lad.kları büyük önemi haiz hadisler arasındad.r. Çünkü bu hadis-i şerif başkaları ile ilişkilerde gozonun-de bulundurulması gereken ölçüyü aç.kça ifade ettiği gibi, hayır âdabının özünü de dile getirmektedir. Kişi söz, davranış veya bunun d.şında herhangi bir şeyi kendisi için seviyor ise, onu başkaları için de sevmelidir. Söz, davranış, muamele veya herhangi bir hususu eğer kendisi için hoş karşılamıyor ve buğzediyor ise, başkaları için de bundan hoşlanmamalı, buğzet-memeli, insanlara kendisine nasıl davranmalarını istiyor ve arzu ediyorsa o da öylece davranmalıdır. [2]
İmanın Sözkonusu Olmayacağından Kasıt:
Hafız İbn Hacer -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- Fethu'l-Bârîde şunları söylemektedir: Burda maksat imanın kemalinin nefyedilmesidir. Bir şeyin kemal derecesinin nefyedilmesi anlamında kullanılması, Arap dilinde çokça rastlanılan bir kullanım şeklidir. Arpaların: Filan kişi insan değildir, demeleri gibi.[3] Oysa bundan maksat, onun niteliklerinden birisinin bulunmadığını anlatmak (nefyetmek)tır.
Nevevî de -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- Müslim Şerh'inde şunları söylemektedir: İlim adamları -Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun- derler ki: Bu buyruğun anlamı tam iman ile iman etmiş olmaz, şeklindedir. Yoksa iman, aslı itibariyle bu niteliğe sahip olmayan kimseler için de husule gelir.[4]
Amr b. es-Salâh[5] şöyle demektedir: "Yani bir kimse kendisi için sevdiğinin benzerini müslüman kardeşi için sevmedikçe imanı kamil olmaz.[6]
İbn Receb el-Hanbelî -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- de şöyde demektedir: Burda imanın nefyinden maksat, hakikatine ve nihâî noktasına erişmenin nefy edilmesidir.[7]
Buhârî -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- Sahîh'inde der ki: "Kişinin kendisi için sevdiği şeyi kardeşi için de sevmesinin imandan olduğuna dair başlık.[8] Buhârî bu başlıktan sonra bu hadisi zikretmektedir.
Müslim de -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- Sahîh'inde şunları söylemektedir: "Kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmek imanın hasletlerindendir.[9] demekte ve daha sonra da bu hadisi kaydetmektedir.
O halde hadis-i şerif müslümana, hayrı sevmenin, imanın yerine getirilmesi gereken (vacib) şubelerinden birisi olduğuna delâlet etmektedir.
"Hayır" ise itaatleri, dünyevî ve uhrevî mubahları kapsamına alan kapsamı geniş bir kelimedir.
İstikamet üzere olan bir müslümanm kardeşleri için de istikameti sevmesi ve onları kurtarmak için bütün gücünü ve gayretini ortaya koyması gerekmektedir. Çünkü istikamet dünya ve âhiret hayırlarını elde etmenin sebebidir.
Aynı şekilde müslüman kardeşlerinin başına herhangi bir kötülüğün gelmesine razı olmamak, üzülmek ve hoşlanmamak da imanın yerine getirilmesi gereken hasletleri arasında yer alır.
el-Kirmân[10] der ki: Kişinin kendisi adına buğzettiği şeyi kardeşi adına buğz ile karşılaması da imandandır. Rasulullah (S.A.S.) hadisinde bunu zik-retmemiştir. Çünkü birşeyi sevmek onun zıddını da buğzetmeyi gerektirir. O bakımdan bununla yetinilerek Rasulullah (S.A.S.) ayrıca buğzu sözkonusu etmemiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.[11]
Nevevî -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- der ki: Hadisin, genel olarak kardeşliği kapsadığı şeklinde anlaşılması en uygunudur. Böylelikle müslü-manı da kâfiri de kapsamına alır. Buna göre mümin, kendisi için sevdiğini insan olarak- kardeşi kâfir için de sever. Müslüman kardeşinin imanının devamını istediği gibi, kâfirin de mü'min olmasını arzular. Bundan dolayı kâfirin hidâyet bulması için duâ müstehabdır.[12]
Ümmetin Selefinin Hayatında Bu Hadisin Etkisi:
1- Ebû Zerr (r.a)'den dedi ki: Rasûlullah (s.a) bana şöyle dedi: "Ey Ebû Zerr, ben seni zayıf bir kimse olarak görüyorum ve ben kendim için sevdiğimi senin için de seviyorum. İki kişiye dahi emir olma, yetimin malının velayetini kabul etmez.[13]
İbn Receb der ki: Rasûlullah (S.A.S.)'in Ebû Zerr'e bunu yasaklayış sebebi, O'nun bu hususlarda zayıf olduğunu görmesinden dolayıdır. O zayıf olan herkes adına aynı şeyi sever. Kendisi ise insanların işlerini yönetmeyi üzerine almıştı. Çünkü Yüce Allah bu hususta kendisine güç vermiş ve bütün insanları kendisine itaat etmeye çağırmayı emretmiş, onların din ve dünyalarının yönetimini üzerine almasını istemişü.[14]
2- Muhammed b. Vâsi' eşeğini satmak istediği bir sırada, adamın birisi ona: Bu eşeği bana uygun buluyor musun? deyince şu cevabı vermiş: Şayet ben uygun bulsaydım, ayrıca satmazdım. İşte bu^sözüyle kardeşi için ancak kendisi adına razı olup uygun bulacağı şeylere razı olacağına işaret etmektedir.[15]
3- Kur'ân'ın tercümanı İbn Abbâs (r.a) der ki: Ben Allah'ın Kitabından bir âyetini okurum da, dilerim ki bütün insanlar bu ayet ile ilgili benim bildiklerimi bilsinler.[16]
4- İmam Şafii der ki: Arzu ederim ki, insanlar bu ilmi öğrensinler de, varsın ondan bana tek bir harf dahi nisbet edilmesin. İşte onun "arzu ederim" sözü, insanlar adına hayrı çokça sevdiğine bir delildir.[17]
Müslümanın kendisi için sevdiği şeyleri kardeşleri için de sevmesi, kalbinde aldatmak, kin ve hased namına birşey bulunmadığını gösterir. [18]
Hadis-İ Şeriften Çıkartılan Bazı Hükümler:
1- Hadis-i şerif bencilliğin, kıskançlığın, başkasından hoşlanmamanın ve kin duymanın yerilen huylar olduğuna delâlet etmektedir. Çünkü bu niteliklere sahip bir kimse, hiçbir şekilde kendisi için sevdiği hayrı başkası için sevmez.
2- Hadisin muhtevası gereğince amel etmek, İslâm toplumunun bireyleri arasında sevginin yaygınlık kazanması sonucunu verir, Bu da tek bir vü-cudmuş gibi bir bütün haline gelinceye kadar birbirlerine kenetlenmeleri sonucunu verir. Rasûlullah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "Birbirlerini sevmeleri, birbirlerine merhamet duymaları bakımından rnü'minlerin tek bir vücut gibi olduklarını görürsün. O vücudun herhangi bir organı rahatsızlanacak olursa, vücudun diğer bölümleri uykusuz kalmak ve ateş yükselmesiyle ona karşılık verir.[19] Bu şekilde birbirine kaynaşmış bir ümmet hiçbir şekilde yenik düşürülmez, baskı altına alınmaz ve onun hiçbir sancağı yere düşmez.
3- Hadis-i şerif imanın artıp eksildiğine, itaatle hayır işlemekle arttığına, masiyet sebebiyle de eksildiğine delâlet etmektedir. [20]
[1] Buharî 1 9 İman 7~Müs/im Şerhi, I, 220, İman 71. (Hadisi aynca Tirmizî Zühd lliAK»»* Husnu'l-Mulûk 3; Müsned, ., 201'de rivayet etm^rd.r-Çeviren-)
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 153.
[2] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 153-154.
[3] Fethu'hBârî, I, 63
[4] Müslim Şerhi J, 220
[5] Ibnu's-Salâh (577-643 h.): Adı, Osman b. Abdurrahman b. Mûsâ Takiyyüddin'dir. Künyesi Ebû Amr'dır. İbnu's-Salâh diye bilinir. Asıl itibariyle Kurttur. Şafiî alimierindendir. Çağında fıkıh, hadis ve hadis ilimlerinde tefsir usûlü ve nahivde de yetkili bir ilim adamıdır. İlim tahsiline babasından okuyarak başladı, daha sonra Musul ve Şam'a ilim için yolculuklar yaptı. İlmî eserlerinden bazıları: 1) Müşkilü'l-Vasît, 2) el-Fetâvâ, 3) Mu-kaddimetu İbn es-Salâh diye bilinen İlmü'l-Hadîs (usûlünde) ileri dereceye varmıştır. Hadis ilminde "eş-Şeyh" tabiri
[6] Müslim Şerhi, I, 220
[7] Câmiu'l-Ulûmi ve'l-Hikem, 111
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 154.
[8] Buhdrî, I, 9; İman 7. bâb.
[9] Müslim Şerhi, I, 220
[10] ef-Kirmânî, (717-786 h.}: Adı, Muhammed b. Yusuf b. Ali b. Said Şemsüddin el-Kirmânî'dir. Daha sonra Bağdat'ta yerleşmiştir. Fıkıh, hadis, usul ilimleri ve tefsirde oldukça yetkili bir İlim adamıdır. İlmi yaymak görevini Bağdat'ta en güzel şekliyle ifa etmiş, daha sonra Mekke'ye gitmiştir. Çok temiz bir şahsiyete sahipti. İlmî müzakerelerle ve ilmi yaymakla uğraşırdı. İlmî eserlerinin bazıları: 1) el-Kevâkibü'd-Derârî fî Şerhi Sahİhi'l-Buhârî, 2} Damâiru'l-Kur'ân, 3) en-Nukudu ve'r-Rududu fi'1-Usûl, 4) Şerhu Muhtasarı İbni'l-Hacib.
[11] Fethu'l-BârîJ, 64
[12] Neveuî, Şerhu Metni'l-Erbaîn
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 155-156.
[13] Müslim Şerhi, IV, 486; Müs/fm, İmâre 17.
[14] Câmiu'l-Ulûmi ue'l-Hikem, 112
[15] Aynı yer
[16] Câmiu'l-Ulûmi ve'l-Hikem, 115
[17] Aynı yer
[18] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 156.
[19] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir. (Buharı, Edeb 27; Müslim, Birr 66, 67; Müs-ned, IV, 270, 276.)
[20] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 157.