Bu Blog içinde Ara

13 Haziran 2012 Çarşamba

Mekkî ve Medenî Âyetleri Bilmenin Faydaları:

Mekkî ve Medenî Âyetleri Bilmenin Faydaları:


Bu konu ile ilgili eser verenler olmuştur. Mekkî ve İzzuddîrîni bunlardandır.
Mekkî-Medenî âyetleri bilmenin faydası, önceden veya sonradan inen âyetleri öğrenmektir. Böylece, sonradan inen âyetin nâsih, bazılarına görede muhassis âyet olduğu anlaşılır.
Ebû'l-Kâsım el-Hasan b. Muhammed b. Habîbi'n-Nîsâbûri, «K i t a b u' t-T e n b î h a l â F a d l i  U l û m i' l-K u r' â n» adlı eserinde şöyle den «Kur­an ilimlerinin en şereflisi; nüzûl sebeplerini, yerlerinin, Mekke ve Medine'de nazil olanların tertibini, Mekke'de nâzil olup hükmü Medeni olanları Medine'de nâzil olup hükmü Mekkî olanları, Medine'liler hakkında Mekke'de nazil olanları, Mekke'liler hakkında Medine'de nazil olanları, Mekke'de nazil olup Medine'de nazil olanlara benzeyenleri, Medine'de nâzil olup Mekke'de nazil olanlara benzeyenleri, Cuhfe'de, Beytu'l-Makdis'de, Tâifde, Hudeybiye'de nâzil olanları, gece ve gündüz nazil olanları, melekler refakatinde veya yalnız iken nâzil olanları, Mekkî sûrelerdeki Medenî âyetleri, Medeni sûrelerdeki Mekkî âyetleri, Mekke'den Medine'ye nakledilenleri, Medine'den Mekke'ye nakledilenleri, Me­dine'den Habeşistan'a nakledilen âyetleri, mucmel, mufasser ve Mekkî veya Medenî oluşunda ihtilaf edilen âyetleri, öğrenmektir. Bu yirmibeş özelliği bilmeyen, bunları birbirinden ayıramayan kimsenin, Kur’ân-ı Kerim hakkında söz söylemesi helâl olmaz.»
Bu özellikler hakkında geniş bilgi vererek bir kısmını ayrı, bir kısmını da iç içe katarak işleyeceğimi söylemiştim.
İbnu'l-Arabi «e n-N â s i h  v e'l - M e n s û h» adlı kitabında şöyle der. «Kur’ân-ı Kerim genel olarak anladığımıza göre; âyetlerin bir kısmı Medine'de, bir kısmi yolculuk anında, bir kısmı ikâmet yerinde, bir kısmı gece, bir kısmı gündüz, bir kısmı gökte, bir kısmı yerde, bir kısmı gökle yer arasında, bir kısmı da mağarada inmiştir.»
İbnu Nakib, Tefsirinin mukaddimesinde, konu ile ilgili şu bilgiyi verir:
Sayfa : 2-3
«Kur'ân-ı Kerim'in sûreleri dört kısma ayrılır. Mekkî-Medenî, bir kısmı Mekki bir kısmı Medenî, ne Mekkî ne de Medenî olan sûreler».

Mekki ve Medenî sûrelerle ilgili olarak ulemâ üç görüş ileri sürmüştür:
1 - Bunların en meşhuru; Mekke'de veya Medine'de, Mekke'nin fethi veya Veda Haccı senesinde, yahut gazvelerden birinde olsun, hicretten önce inenler Mekkî, hicretten sonra inenler de Medenî'dir.
Osman b. Saîdi'r-Râzî, Yahya b. Sellâm'a dayanarak şu rivayette bulunur. Mekke'de Resûlullah (s.a.v.) henüz Medine'ye varmadan yolda inen âyet­ler Mekkî, Medine'ye vardıktan sonra Resûlullah'a, gazveleri esnasında inen âyetler Medenidir.
Bu, ıstılah olarak, hicret yolculuğunda inen âyetleri Mekke'de inen âyetlere katma hükmünü sağlayan güzel bir delildir.

2- Hicretten sonra olsa bile Mekke'de inen âyetler Mekkî, Medine'de inen âyetler Medenî'dir. Buna göre gazveler esnasında inen âyetler, ne Mekkî, ne de Medenîdir.
Taberâni «S ü n e n-i K e b i r»inde, Velîd b. Müslim tariki ile Ufeyr b. Mi'dan, Selim b. Âmir ve Ebû Umâme'den rivayet ettiğine göre Resûlullah (s.av.) şöyle buyurmuştur «Kur’ân; Mekke, Medine ve Şam'da (el-Velid'in ifadesine göre Beytü'l-Makdis'de) olmak üzere, üç yerde inmiştir.» imaduddîn b. Kesir, Şam'dan kastedilen yerin Tebük olduğunu söylemenin daha iyi olacağını ifade eder.
Buna ilâveten; Mina, Arafat ve Hudeybiye'de inen âyetler Mekkî âyetlere, Bedir, Uhud ve Sal'a'da inen âyetler, Medenî âyetlere dahil olduğunu söylemek isterim

3- Mekkelilere hitaben inen âyetlere Mekkî, Medinelilere hitaben inen âyetlere de Medenî âyetler denir. İbnu Mesud'un biraz sonra gelecek sözü buna hamledilir.
Kadı Ebû Bekir «e l-i h t i s â r» adlı kitabında şöyle den «Mekkî ve Medenî âyetleri bilmek, Ashab-ı Kiram ve Tâbiûn'un sözlerine dayanır. Bu konuda Resûlullah (s.av.)'dan her hangi bir bilgi gelmemiştir. Çünkü O'na bu görev verilmemiştir. Her ne kadar nâsih ve mensûh âyetlerin tarihini bilmek bazı ilim eh­line gerekli ise de, Allah (c.c.) Mekkî veya Medeni âyetleri bilmeyi, ümmetin hepsine yüklememiştir. Bu konu, Resûlullah (sav.) dan bir nas olmaksızın bilinir.» .
Buharı, ibnu Mesûd'dan rivayetle şu sözünü nakleder: «Allah'a yemin ederîm ki, Kur’ân'da hangi âyetin, kimin hakkında ve nerede indiğini bütünüyle bilirim.»
Eyyûb'un dediğine göre: Bir kimse Kur’ân âyetlerinden biri hakkında İkri me'ye sordu, ikrime, Sela   dağını işaret ederek «Şu dağda nazil oldu» cevabını verdi. Bu rivayeti Ebû Nuaym, «H ı l y e» adlı eserinde zikreder.
Âyetlerin Mekkî veya Medenî olmalarına dair İbnu Abbas'dan olduğu kadar, başkalarından da rivayetler mevcuttur. Bunlardan elde ettiklerimi zikrede­rek, hakkında ihtilaf edilen âyetleri de belirteceğim.

2- Mekke ve Medine'de Nâzil Olan Âyetler:

İbnu Sa'd «T a b a k â t'»ında şöyle der: «Ebû Selemeti'l-Hadramî, İbnu Abbas'dan işitmiş, Ebû Seleme'den de Kudâme b. Musa rivayet etmiş, bundan da Vakıdî bize haber verdiğine göre İbnu Abbas şöyle demiştir: Ubeyy b. Kab'a, Medine'de nazil olan âyetleri sordum. Kur’ân'ın 27. sûresi burada, diğerleri de Mekke'de nazil oldu, cevabını verdi».
«Ebû Ca'fer'in-Nahhâs, «e n-N â s i h v e'l-M e n s û h» adlı kitabında şöyle der «Bana, Yemût b. Muzarrâ, ona Ebû Hâtim Sehl b. Muhammed es-Sicistani, ona Ebû Ubeyde Ma'mer İbni'l-Musennâ, ona da Yunus b. Habîb rivayet etmiştir, o da Ebu Amr b. Alâ'dan şöyle dediğini işitmiştir. Mücahid'den, Mekkî ve Medeni âyetleri birbirinden ayırma hususunu sordum. Oda; ibnu Abbas'a sormuştum, cevaben En'am sûresinin tamamı bir defada Mekke'de nazil oldu, ancak ... ﻗﻝﺗﻌﺎﻟﻮﺍ (151-152-153.) ile başlayan üç âyetin, Medine'de indiğini söylemişti. Bundan önceki sûreler Medenîdir. A'raf, Yûnus, Hûd, Yusuf, Ra'd, İbrahim, Hicr, sonundan üç âyet hariç Nahl sûresi, Mekke'de nazil olmuştur. Fakat bu üç âyet, Uhud gazvesinden dönerken, Mekke ile Medine arasın­da inmiştir.
«Beni isrâil (İsrâ), Kehf, Meryem, Enbiyâ ﻫﺬﺍﺧﺼﻤﺎﻥ ile başlayan üç âyetin tamamı hariç (Hac sûresi, 19-21. âyetler) Hac sûreleri, Mekke'de nâzil olmuştur. Ancak Hac sûresindeki bu üç âyet, Medine'de inmiştir».
«Mü'minûn, Furkân, sonundan beş âyet hariç Şuarâ sûreleri Mekke'de, son beş âyet ise ([1]) Medine'de nâzil olmuştur. Şuarâ sûresinin son dört âyeti, Neml, Kasas, Ankebût, Rûm sûreleri ile Lokman sûresinin 27. âyetinden itibade sûresinin 32. âyetinden itibaren üç âyeti hariç, Sebe Fatır, Yasin, Sâffât, Sad sûreleri ile Zumer sûresinin 39. âyetten itibaren üç âyetin tamamı hariç, birbirine takip eden 7 Hâmim, Kâf, Zâriât, Tür, Necm, Kamer, Rahman, Vakıa, Saff, sonundan bazı âyetler hariç Teğâbûn sûresi. Mülk, Hâkka, Meâric, Nûr, Cin, 73 ve 74. âyetleri hariç Müzemmil sûresi, Zilzâl Nasr, ihlâs, Muavvizeteyn sûreleri hariç Müddesir sûresinden Kur’ânın sonuna
Sayfa 4-5
kadar devam eden sûreler, Medenî sûrelerdir. Aynı şekilde Enfal, Berâe (Tevbe), Nûr, Ahzâb, Muhammed, Feth, Hucurât ve Hacfid'den itibaren Tahrim sûresine kadar gelen sûreler, Medine'de nazil olmuştur.»
ibnu Sa'd bu rivayetin tamamını, bu şekilde nakletmiştir. Senedi sağlam, râvilerin hepsi, meşhur Arap ulemasından sika kimselerdir.
Beyhaki, «D e I â i I u' n-N u b u v v e» adlı eserinde şu rivayeti nakleder «Bize Ebû Abdillah el-Hâfız, ona Ebû Muhammed b. Zeyyâdi'l-Adl, ona Muhammed b. ishak, ona Yakub b. İbrahim ed-Devraki, ona Ahmer b. Nasr b. Mâlik el-Huzâ'î, ona Ali b. Husayn b. Vâkıd, o da babasından, babası da Yezid en-Nahvî'den, oda İkrime ve Husayn b. Ebi'l-Hasen'den şöyle rivayet etmişlerdir Şu sûreleri Allah Teâlâ Mekke'de indirmiştir. Bunlar: Alak, Nûr, Müzzemmil, Müddessir, Tebbet, Tekvir, A'lâ, Leyl, Fecr, Duhâ, İnşirah, Asr, Âdiyat, Kevser, Mâûn, Kâfirûn, Fîl, Felak ve Nas, ihlas, Necm, Abese, Kadr, Şems, Burûc, Tin, Kureyş, Kâri'a, Kıyame, Hümeze, Mürselât, Beled, Kâf, Târık, Kamer Sâd, Cin, Yâsin, Furkân, Melâike, Tâhâ, Vakıa, Şuâra, Neml, Kasas, İsrâ Hûd, Yusuf, Hicr, En'âm, Sâffât, Lokman, Sebe', Zumer, Mü'min, Duhâ, Fussilet, Şûra, Zuhruf, Câsiye, Ahkaf, Zâriyat, Gâşiye, Kehf, Nahl, Nûh, İbrahim, Enbiya, Mü'minûn, Secde, Tûr, Mülk, Hakka, Meâric, Nebe', Naziât, İnşikâk, Fâtır, Rûm ve Ankebût sûreleridir.»
«Medine'de nâzil olan sûreler şunlardır Mutaffifîn, Bakara, Âl-i İmran, Enfal, Ahzab, Maide, Mumtehine, Nisa, Zilzâl, Hadîd, Muhammed, Ra'd, Rahman, Talâk, Beyyine, Haşr, Nasr, Nûr, Hâc, Munafikûn, Mucâdile, Hucurât, Tahrim, Sâf, Cuma, Tegâbûn, Feth ve Tevbe.»
Beyhakî şunu da ilâve eder.
«Bu rivayette; Mekke'de nazil olan Fatiha, A'raf, Meryem sûreleri yoktur.»
Gene Beyhakî şu rivayeti nakleder
«Bize Ali b. Ahmed b. Abdan, ona Ahmed b. Ubeydi's-Saffâr, ona Muhammed b. Fadl, ona İsmail b. Abdillah b. Zurârati'r-Rakıy, ona Abdülaziz b. Abdurrahman el-Kureşî, ona Husayf, ona Mücahid, ona da ibnu Abbas rivayet etmiştir. İbnu Abbas şöyle den Allahu Teâlâ Resûlüne Kur’ân'dan ilk indirdiği sûre; Alâk sûresidir.»
Beyhakî, İbnu Abbas'dan gelen bu rivayetin mânasını açıklar, Mekke'de nazil olduğunu ifade ettiği ilk rivayetinde olmayan sûreleri, ilâve eder. ibnu Abbas'dan gelen bu rivayeti mürsel sahih olarak Mukâtil ve diğer müfessirlerin tefsirlerinden şahit getirir.
İbnu Durays «F e d â i l u' l- K u r' a n» adlı eserinde şu rivayeti nakleder.
«Bize; Muhammed b. Abdillah b. Ebî Ca'feri'r-Razi, ona Amr b. Harun, ona Osman b. Ata el-Horasanî, ona babası, o da İbnu Abbas'dan duyduğuna göre İbnu Abbas şöyle demiştir Sûre başlan Mekke'de nazil olduğunda Mekke'de yazılırdı. Sonra da bu sûrelerle ilgili âyetleri Allah Teâla dilediği zaman indirirdi. Kur’ândan ilk inen, Alâk sûresidir. Sonra sıra ile, Müzemmil, Müddessir, Tebbet, Tekvir, A'la, Leyl, Fecr, Duhâ, İnşirah, Asr, Adiyat, Kevser, Tekâsür, Mâûn, Kâfirûn, Fil, Felâk, Nâs, ihlâs, Necm, Abese, Kadr, Şems, Burûc, Tin, Kureyş, Kâri'a, Kıyame, Hümeze, Mürselât, Kâf, Beled, Târık, Kamer, Sâd, A'râf, Yâsîn, Furkân, Melâike, Meryem, Tâhâ, Vâkıâ, Şuarâ, Neml, Kasas,İsrâ, Yunus, Hûd, Yûsuf, Hicr, En'âm, Sâffât, Lokmân, Sebe', Zümer, Mü'min, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye, Ahkaf, Zâriat, Gaşiye, Kehf, Nahl, Nûh, İbrahim, Enbiya, Mü'minûn, Secde, Tûr, Mülk, Hâkka, Meâric, Nebe', Infitâr, inşikâk, Rûm, Ankebût, Mutaffifin sûreleri inmiştir.»
«Medine'de inen sûreler de şunlardır Bakara, Enfâl, Âli İmrân, Ahzab, Mümtehine, Nisa, Zilzâl, Hadîd, Kıtal, Ra'd, Rahman, Dehr, Talâk, Beyyine, Haşr, Nasr, Nûr, Hâc, Münâfikûn, Mücadele, Hucurât, Tahrîm, Cum'a, Teğâbun, Sâf, Feth, Maide ve Tevbe.»
Ebû ubeyde, «F e d â î l u' l - K u r' â n» adlı eserinde şu rivayeti nakleder.
«Bize; Abdullah b. Salih ve Muaviye b. Salih, onlara da Ali b. Ebi Talha rivayet etmiştir. Ali b. Ebî Talha şöyle der. Bakara, Âli İmrân, Nisa, Maide, Enfâl, Tevbe, Hâc, Nûr, Ahzâb, Muhammed, Feth, Hadîd, Mücadile, Haşr, Mümtehine, Sâf, Teğâbûn, Talâk, Tahrim, Fecr, Leyl, Kadr, Beyyine, Zilzâl, Nasr sûreleri Medine'de, diğerleri de Mekke'de inmiştir.» ' Ebû Bekr İbnu'l-Enbâri, şu rivayeti nakleder
«Bize; İsmail b. İshâk el-Kâdî, ona Haccâc b. Minhâl, ona Abdurrezzak b. Hemmâm, o da Katâde'den rivayet etmiştir. Katâde şöyle der Bakara, Âli İmrân, Nisâ, Maide, Tevbe, Ra'd, Nahl, Hâc, Nûr, Ahzâb, Muhammed, Feth, Hucurât, Hadîd, Rahman, Mücadele, Haşr, Mümtehine, Sâf, Cum'a, Münafikûn, Tegabûn, Talâk, Tahrîm'in ilk dokuz âyeti, Zilzâl, Nasr sûreleri Medine'de, diğer sûreler de Mekke'de nazil olmuştur.»
Ebû'l-Hasan b. el-Hassâr, «K i t â b u' n-N â s i h v e' I-M e n s û h» adlı eserinde: 20 sûrenin ittifakla, 12 sûrenin de ihtilafla Medine'de, geri kalanlarının da ittifakle Mekke'de nâzil olduğunu söyler, bunları aşağıdaki beyitlerde dile getirir
Sayfa 6-7

Şiirin Tercemesi
Ey bana, Allah'ın Kitabını ve okunan sûrelerin iniş sıralarını soran çalışkan!
Beni Mudar kabilesinden seçilen Peygamber, bu süreleri bize ne şekilde sunmuştur? Ona selât ve selam olsun.
Hicretten evvel ve hicretten sonra ister seferde olsun, ister hazerde, nazil olan sûreleri bana soran kimse!
(Soruluyor ki) şerî hükümleri tarih ve ictihadla ispatlayan müçtehit neshi ile tashihi öğrensin.
Fatiha hakkındaki rivayetler çelişmektedir. (Yani Mekke'de mi nazil olmuş, Medine'de mi diye ihtilaf olunmuştur. Fakat ittifakla Mekke'de nazil olan) hicr sûresi (seksen yedinci âyeti hariç, Fatiha ile Mekke'de nazil olduğudur.) Düşünen insana ders vermektir.
Kur’ânın anası olan Fatiha, şehirlerin anası sayılan Mekke'de nazil olmuştur. Çünkü Fatiha'dan önce beş (vakit namaz)dan eser bile yoktu. (Namazlarsa Mekke'de nazil olmuştur.)
Hz. Peygamberin hicretinden sonra otuz sûre nazil olmuştur.
Dört tanesi, yedi uzun surenin ilk dördüdür. Beşincisi ibretler taşıyan Enfâl suresidir.
Sayılırsa Tevbe suresi altıncı olur. Şöhretli Nur ve Ahzab sureleridir.
Nesholunmamış Muhammed suresi, Fetih ve şanlı Hucurat sureleri başda yer almaktadır.
Sonra Hadid suresi, ondan sonra da Mücadele suresi gelir. Haşr suresinden sonra Mümtehine gelir.
Münafıklığın rüsvay edilmesine vesile olan sûre (Münafikun suresi) Allah'ı anmak için yapılan toplantı suresi (Cuma suresi)
Boşamanın ve bir şeyi haram kılmanın ayrı ayrı hükümleri var, (Talak, Tahrim suresi) Peygamberin eceline işaret eden Zafer (Nasr suresi) ve Fetih suresi.
Buraya kadar ravileri ittifak halinde olan surelerdir. (Yani geçenler ittifakla Medine'de nazil olan surelerdir.) Geriye kalanlar ise rivayetler muhteliftir.
Ra'd suresinin nüzulu hakkında ihtilaf vardır. Ekseriyete göre Ra'd suresi.Kamer suresi gibidir. (Mekke'de nazil olmuştur.)
Rahman suresi de Kamer suresi gibidir. (Mekke'de nazil olmuştur), bunun isbatı cinlerin sözünü ihtiva eden hadistir.([2])
Havariler suresi olarak bilinen sûre (Saf suresi), sonra Tegâbun, bir de tehdidler taşıyan Tatfif suresi.
Müslümanlara tahsis edilen Kadir gecesi (Kadir suresi), ***** (Beyyine) ondan sonra Zilzal suresi
Hâlikımızın vasıflarından olan ***** suresi, Allah'ın takdiriyle şiddet ve sıkıntıları kaldıran, Felak ve Nas sureleri.
Bunlar hakkında ravilerin ihtilafa düştükleri surelerdir. Bazan bir takım âyetler surelerden istisna edilmiştir. Mesela, Medine'de nazil olan bir surenin bazı âyetleri Mekke'de nazil olmuştur.
Bu otuz surenin dışında kalanlar ise Mekke inişlidir. Sen bir takım insanların muhalefetinden dolayı canını sıkma
Her ortaya çıkan muhalefet değerli değildir. Ancak dikkate değer bulunan
tenkid değerlidir.

Sayfa 8-9

3- Sûrelerin Mekkî-Medenî Oluşundaki İhtilâf

Fâtiha Sûresi:

Çoğu alimler, bu sûrenin Mekkî olduğunu kabul eder. Hatta ileride seferi ve hazari bahsinde görüleceği üzere, Fâtiha'nın ilk inen sûre olduğu ileri sürülür. Buna delil olarak Hicr sûresinin (87.) âyeti olan ***** «Andolsunki sana ikişerlerden yedi verdik..» âyeti misal getirilir. Resûlullah (s.a.v.) bu âyeti, Buhâri'nin ifadesine göre, Fâtiha sûresi olarak tefsir etmiştir.

Hicr Sûresi:

İttifakla Mekkî'dir. Cenab-ı Hak Resûlüne, bu sûrede Fâtihayı zikretmesi, Fâtiha'nın bu sûreden önce indiğini gösterir. Çünkü, henüz indirmediği bir âyetten söz etmesi mümkün değildir. Ayrıca namazın Mekke'de farz olduğunda da ihtilaf yoktur, Öyle ki, islâmda Fâtihasız namaz kılındığı görülmemiştir. Bunu, İbnu Atiyye ve başkaları söylemişlerdir.
Vahidî ve Sa'lebi, Alâ' İbnu’l-Museyyeb'den, o Fadl b. Amr'dan, o da Aliyy İbnu Ebî Tâlib'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştin «Fâtiha sûresi Mekke'de nâzil olmuştur.»
Mücâhid'in, bu sûrenin Medine'de indiğine dair sözü, şöhret bulmuştur. Bu konudaki rivayeti, Firyâbî tefsirinde, Ebû Ubeyd, Sahih bir senedle «F e d â i l u' l-K u r' â n»ında nakleder. Buna karşılık Husayn b. Fadl, Mücahid'in bu sözünü, doğru kabul etmez. Çünkü ekseri ulemâ, sûrenin Mekke'de nâzil olduğu görüşündedir
İbnu Atiyye bu konudaki sözü, Zührî, Atâ, Sevâdetu'bnu Ziyâd ve Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'den nakletmiştir.
Ebû Hureyre'den sağlam bir senedle gelen sözü Taberânî «E v s a tonda naklederek: Bize Ubeyd b. Ganem, ona Ebû Bekr b. Ebû Şeybe, ona Ebû'l Ahvas, ona Mansûr, ona Mücahid, o da Ebû Hureyre'den şöyle rivayet ettiğini belirtir. Ebû Hureyre şöyle demiştir. «Fâtiha sûresi nâzil olduğunda şeytan kendini yere vurdu. Fâtiha Medine'de nâza oldu.» Son cümlenin, Mücahid tarafından ilâve edilme ihtimali mevcuttur.
Bazılarına göre bu sûre, üstün şerefi ve değeri bakımından, bir kere Mekke'de, bir kere Medine'de olmak üzere iki defa inmiştir. Bu konuda bir dördüncü görüş vardır. Sûre'nin yarısı Mekke'de, gerisi Medine'de nâzil olmuştur. Bunu Ebû'l-Leys es-Semerkandi nakletmiştir.

Nisâ Sûresi

Nahhâs, Nisâ sûresinin 58. âyetinin ***** Kâbenin anahtarı hakkında ittifakla Mekke'de nâzil olduğunu ileri sürerek sûrenin, Mekke'de nazil olması gerektiğine inanır. Nahhâs'm bu sözü, gerçeğe uymamaktadır. Çünkü, âyetlerinin büyük bir kısmı Medine'de inen uzun bir sûrenin, bir veya birkaç âyetinin Mekke'de inmesi, onun Mekkî olmasını gerektirmez, Özellikle en çok tercih edilen görüşe göre hicretten sonra inen sûreler, Medenî'dir. Sûredeki âyetlerin sebebi nüzulünü araştıran kimse, bunun böyle olmadığını, aynı zamanda Buhârînin Hz. Aişe'den rivâyet ettiği şu sözün de, bunu reddettiğini gösterecektir. Hz. Aişe şöyle demiştir «Bakara ve Nisâ sûreleri, Resûlullahla evlendikten sonra nâzil olmuştur.» Resûlullahın Hz. Aişe ile evlenmesi ittifakla hicretten sonradır.
Bir rivâyete göre, hicret esnasında nazil olduğu da söylenir.

Yûnus Sûresi

Meşhur kavle göre, Mekke'de nâzil olmuştur, İbnu Abbas'dan bu konuda iki rivâyet vardır. Yukarıda geçen rivâyetlerin birinde; sûrenin Mekki olduğu söylenmişti. Diğerinde ise İbnu Merdeveyh, Avfî, ibnu Cureyc, Atâ, Hasif, Mücahid ve İbnu Zübeyr, Osman b. Atâ babası tarikiyle İbnu Abbas'dan bu sûrenin Medenî olduğunu rivâyet etmişlerdir.
Dahhâk tarikiyle İbnu Ebî Hâtim'in İbnu Abbas'dan rivayeti, meşhur olanı kuvvetlendirmektedir. Buna göre İbnu Abbas şöyle den «Hz. Peygamber elçi olarak gönderildiğinde Arablardan elçiliğini kabul etmeyenler; Allah, kendisine insanlardan bir elçi seçmeyecek kadar yücedir, demişlerdi. Bunun üzerine Allah, Yûnus sûresinin 2. âyetini ***** indirdi.»

Ra'd Sûresi

Mücahid tariki ile İbnu Abbas'dan ve Ali b. Ebi Talha'dan gelen önceki rivayetlere göre bu sûre, Mekki'dir. Diğer rivayetlere göre de Medenî'dir.
Ayrıca İbnu Merdeveyh, Avfi tariki ile İbnu Abbas'dan, İbnu Cüreyc Osman b. Atâ tariki ile İbnu Abbas'dan, Mücahid, İbnu Zubeyr tariki ile, İbnu Abbas'dan Medenî olduğuna dair rivayette bulunmuşlardır.
Ebu'ş-Şeyh, Katâde'den, benzerini rivayet etmiştir.
Sûrenin Mekkî olduğu hükmü, Saîd b. Cübeyr'den rivayet edilmiştir.
Said b. Mensur «S ü n e n» inde şu rivayeti nakleden.
Bize Ebû Avâne, ona da Ebû Bişr rivayet ettiğine göre şöyle demiştir. Said b. Cübeyr'e Allahu Teâlâ'nın Ra'd sûresi 43. âyetindeki «men»in Abdullah b. Selâm olup olmadığını sorduğumda: «Nasıl olur, bu sûre Mekkidir» demiştir.
Öte yandan Taberâni ve diğerlerinin Enes'den yaptıklan rivayet, surenin Medeni olduğunu teyid etmektedir. Enes Ra'd sûresinin 8-13. âyetlerinin, Er-
Sayfa 10-11
bed b. Kays ve Amir b. Tufeyl'in Resûlullahı görmek üzere Medine'ye geldikleri sırada cereyan eden hadise üzerine nâzil olduğunu söyler.
Bu sûrenin Mekkî ya da Medeni oluşundaki ihtilafı kaldırmak için, bazı âyetleri hariç, sûrenin Mekkî olduğunu söylemek yeterlidir.

Hâc sûresi

İbnu Abbas'dan Mücahid tariki ile önceden geçen rivayete göre bazı âyetleri hariç, sûre Mekkî'dir. Diğer rivayetlere göre de Medenî'dir.
ibnu Merdeveyh, İbnu Abbas'dan Avfi tariki ile, İbnu Cüreyc ve Osman, Atâ tariki ile İbnu Abbas'dan, ibnu Zübeyr'den Mücahid tariki ile yaptığı rivayete göre sûre Medenî'dir.
İbnu'l-Feres «A h k â m u' I-K u r' a n» ında, «aynı sûrenin 19. âyetinden sonrakiler hariç Mekkî olduğu veya 10. âyet hariç Mekkî olduğu, veya 52-55. âyetler hariç Mekkî olduğuna dair bir sözü nakleder.
Katâde ve diğerleri, sûrenin bütünüyle Medenî olduğu sözünü söyler. Dahhâk ve başkaları da bu söze katılırlar.
Cumhur ulemaya göre bu sûre, Mekkî ve Medeni olmak üzere karışıktır.
İbnu'l-Feres'in cumhura dayadığı deliller; «E s b â b u' n-N u z û I» adlı kitabımızda belirttiğimiz gibi bu sûrenin pek çok âyetinin Medine'den nâzil olduğunu desteklemektedir.

Furkân Sûresi

İbnu'l-Feres'in ifadesine göre, sûrenin Mekkî olduğunu, Dahhâk ise Medenî olduğunu söyler.

Yasîn Sûresi

Ebû Süleyman ed-Dımeşkî'nin meşhur olmadığını ifade ettiği bir rivayetine göre sûre, Medenî'dir.

Sâd Sûresi

Ca'berî cumhurun Mekki olduğuna dar icma ı hilafına, sûrenin Medenî olduğunu belirten bir söz nakleder.

Muhammed Sûresi

Nesefî, sûrenin Mekkî olduğunu ifade eden garib bir nakilde bulunur.

Hucurât Sûresi

Saz bir söze göre bu sûre Mekkî'dir

Rahmân Sûresi

Cumhur, sûrenin Mekkî olduğu görüşündedir. Doğru olanı da budur. Bunu; Tirmizi ve Hâkim'in Câbir'den rivâyet ettikleri şu söz doğrular. «Resûlullah (s.a.v), Ashâbına, Rahman sûresini sonuna kadar okuduktan sonra şöyle dedi: «Neden sessiz duruyorsunuz? Bu sûreyi cinlere okuduğumda sizden daha iyi cevap verdiler, sizin gibi susmadılar. Onlara Allanın hangi nimetini yalanlıyorsunuz, meâlindeki âyetini her okuyuşumda, 'Ey Rabbimiz, nimetlerinden hiç birini inkâr etmiyor, ancak Sana hamdediyoruz' cevabını verdiler»
Hâkim, Buhârî ve Müslim'in şartlarına göre, rivâyetin sahih olduğunu
söyler.
Cin kıssası, Mekke'de vukûbulmuştur. Bunu teyid eden daha açık delil ise, kuvvetli bir sened ile Ahmed b. Hanbel'in «M u s n e d»inde Hz. Ebû Bekirin kızı Esmâ'dan gelen rivâyettir. Esmâ: «Resûlullah bir köşede namaz kılarken kendisine Hicr sûresinin 94. âyeti nazil olmadan önce 'Allah'ın hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz' meâlindeki âyeti okuduğunu işittim,» demiştir. Esmâ'nın bu sözü, Rahmân sûresinin, Hicr sûresinden önce indiğini gösterir.

Hadîd Sûresi

İbnu'l-Feres'in ifadesine göre, cumhur, sûrenin Medenî olduğu görüşündedir. Diğerleri de Mekkî olduğunu söyler. Sûrenin ilk âyetleri Mekkî âyetlere benzemekle birlikte, içinde Medenî âyetler olduğunda ihtilaf yoktur.
İbnu'l-Feres'in bu görüşüne katılırım.
Bezzâr «M ü s n e d»inde, Hz. Ömer'den gelen şu rivâyeti nakleder. «Hz. Ömer, Müslüman olmadan önce kız kardeşinin evine uğradığında, Hadîd sûresinin ilk âyetlerini ihtiva eden bir sahife görür, hayretinden hemen alıp okur. Okuduğu bu âyetler, Müslüman olmasına vesile olur.»
Hâkim ve diğerlerinin rivâyet ettiklerine göre ibnu Mesud şöyle den Hz. Ömer'in Müslüman oluşu ile Ehlikitab'ı ağır şekilde suçlayan sûrenin: Onlar, daha evvel kendilerine Kitâb verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş kalbleri kararanlar gibi olmasınlar.. meâlindeki 16. âyetin inişi arasında, sadece dört sene geçmişti.

Saf Sûresi

Muhtar kavle göre sûre Medenî'dir. İbnu'l-Feres bu kavli cumhura nisbet eder. Kendi tercihi de bu olmuştur. Buna, Hâkim'in ve diğerlerinin Abdullah
b. Selâm'dan rivayet ettikleri nakil, delâlet eden Abdullah b. Selâm şöyle dü

Sayfa 12-13
şündük: Allah'ın sevdiği en iyi ameli bilseydik onu mutlaka yapardık. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak: «Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allahı teşbih eder. O gerçekten azîz ve hakimdir. Ey iman edenler, yapamayacağınız şeyleri niçin söylersiniz.» meâlindeki ilk iki âyetini indirmiştir. Abdullah b. Selâm: «Resulullah (s.a.v.) bize bu sûrenin tamamını okudu» diye ilâve eder.

Cum'a Sûresi

Sahih kavle göre Medenî'dir. Buhari Ebû Hureyre'den şöyle rivayet eder «Biz Resûlullah (s.a.v.) birlikte otururken Cenâb-ı Hak O'na Cum'a sûresinin ilk âyetlerinden olan ***** "Henüz onlara katılmamış olan diğer insanlar da...» âyetini indirince, onlar kimdir ya Resûlallah diye sordum» şeklindeki hadisini buyurdular. Bilindiği gibi Ebû Hureyre, hicretten sonra Medine'de Müslüman olmuştu. Sûrenin 6. âyeti olan ***** «De ki: Ey Yahudi olanlar...» hitabı, Medine'de yaşayan Yahudilere idi.
Sûrenin sonu da, sahih hadislerde ifade edildiği gibi ticaret kervanı geldiğinde, kendilerine hitab edildiğini duyunca kaçanlar hakkında inmiştir. Böylece, sûrenin bütünüyle Medine'de nazil olduğu anlaşılır.

Tegâbûn Sûresi

Sûrenin bütünüyle Medenî olduğu söylendiği gibi, son âyetleri hariç, Mekkî olduğu da söylenir.

Mülk Sûresi

Sûrenin Medenî olduğuna dair garip bir rivayet vardır.
Dehr (İnsan) sûresi
Sûrenin bütünüyle Medenî olduğu söylendiği gibi,***** «...ve onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etme.» 24. âyeti hariç, Mekke'de indiği de söylenir.

Mutaffifîn Sûresi

İbnu'l-Feres içinde efsanelerin geçmesi sebebiyle sûrenin Mekke'de nâzil olduğunu, ölçü-tartıda en hileli davranan insanların da Medine'liler olduğu yolundaki ifadeye dayanarak Medine'de nazil olduğunu belirten iki görüşü nakleder.
Sûrenin, ölçü ve tartıdaki hileyi ifade eden ilk âyetleri hariç, Mekke'de nazil olduğu söylenir.
Bazıları da sûrenin, Mekke ile Medine arasında indiğini söyler.
Bu görüşlerin yanında sunuda belirtmek isterim. Nesei ve diğer muhaddisler, sahih senedle rivayet ettiklerine göre ibnu Abbâs şöyle demiştin «Resûlullah (s.a.v.) Medine'ye gelince ahalinin, ölçü-tartıdaki hileleri yüzünden çok kötü davrananlar olduğunu gördü, Cenâb-ı Hak bunun üzerine Mutaffifîn sûresini indirdi.» Sûrenin nüzûlünden sonra hemen, ölçü-tartıdaki hileyi bıraktılar.

A'lâ Sûresi

Cumhura göre bu sûre Mekkî' dir. İbnu'l-Feres: «Ramazan bayramı ile bu ayda verilen fitrenin bu sûrede geçtiğinden dolayı, Medine'de nazil olduğu» yolundaki rivayeti nakleder.
İbnu'l-Feresin sûrenin Medeni olduğuna dair bu naklini, Buhâri'nin Berâ b. Âzib'den yaptığı şu rivayeti doğrulamadığını belirtmek isterim. Berâ şöyle demiştir «Resûlün ashabından bize ilk gelen; Mus'ab b. Umeyr ile İbnu Ummi Mektûm'dur. Bu ikisi bize Kur’ân okurken, Ammâr, Bilâl, Sa'd, sonra yirmi kişiyle birlikte Ömer b. Hattâb, daha sonra da Resûlullah (s.a.v.) geldiler. Şimdiye kadar Medinelilerin bu derece sevindiğini görmemiştim. Resûlullah'ın gelişi üzerine, aynı sûreyi kendilerine okudum.»

Fecr Sûresi

İbnu'l-Feres'in rivayetine göre bu sûre hakkında iki görüş vardır. İbnu'l-Feres, Ebû Hayyân'a dayanarak sûrenin cumhura göre Mekki olduğunu ifade eder.

Beled Sûresi

İbnu'l-Feres bu sûrede de iki görüş olduğunu söyler. Sûredeki âyeti, sûrenin Medenî olduğu sözünü reddeder.

Leyl Sûresi

Meşhur kavle göre sûre Mekkî'dir. «Esbâbu'n-Nuzûl» adlı eserimizde naklettiğimiz gibi, sûrenin sebeb-i nüzûlünde geçen hurma bahçesi rivayetinden dolayı, Medeni olduğu da söylenir.
Bir görüşe göre de, sûrede Mekkî ve Medenî âyetler olduğu ileri sürülür.

Kadr Sûresi

Sûre hakkında iki görüş vardır. Çoğunluk, Mekkî olduğu görüşündedir. Medeni olduğuna delil ise; Hasan b. Ali'den Tirmizi ve Hakim'in rivayet ettikleri şu sözdür «Nebî (s.a.v.) Beni Umeyyeyi minberde işaret edince, bu hal kötülenmesine sebeb oldu. Bunun üzerine Kevser sûresi ite Kadr sûresi indi.»

Sayfa 14-15
Mezzi, bu hadisin «münker» olduğunu belirtir.

Kıyame sûresi

İbnu'l-Feres, meşhur kavle göre sûrenin Mekkî olduğunu söyler. Buna karşı Ahmed b. Hanbel'in Ebû Habbeti'l-Bedri'den rivayet ettiği nakli belirtmek isterim. Ebû Habbeti'l-Bedrî şöyle der: «Resûlullah Cebrâil bana gelerek: Ya Resûlallah, Rabbin sana bu âyeti Ubeyy'e okumanı emretti..' dedi.» İbnu Kesir buna dayanarak sûrenin Medeni olduğunu kesinlikle ifade eder.

Zilzâl Sûresi

Bu sûre hakkında da iki görüş vardır. Medeni olduğuna delil, Ebû Saîdi'l-Hudrî'den İbnu Hatim'in şu rivayetidir: «Kim zerre kadar hayır işlerse onu görecektir, mealindeki âyet inince Resûlullaha: Ben yaptığım hayırları görür gibi oluyorum..» dedim.
Ebû Saidi'l-Hudri bu sırada Medine'de idi, buraya Uhud savaşından son­ra gelmişti.

Âdiyat Sûresi

Bu sûre hakkında da iki görüş vardır. Medeni olduğuna delil, Hâkim ve diğerlerinin İbnu Abbas'dan yaptıkları şu rivâyettir. İbnu Abbâs: «Resûlullah (s.a.v) bir yere süvârilerden müteşekkil bir bölük gönderdi. Aradan bir ay geç­mesine rağmen onlardan bir haber gelmedi. Bunun üzerine Âdiyat sûresi nâzil oldu..» dedi.

Tekâsur Sûresi

Meşhur olan kavle göre Mekkî'dir. İbnu Bureyde'den naklen İbnu Ebî Hâtim'in naklettiği görüşe göre sûre Medenî'dir, Muhtar olan da budur. İbnu Bureyde şöyle den «Bu sûre birbirlerine karşı öğünen Ensardan iki kabile hak­kında inmiştir.»
Katâde'den gelen bir rivâyete göre de Yahûdiler hakkında nâzil olmuştur.
Buhârînin bir rivâyetine göre Ubeyy b. Ka'b şöyle demiştir: «Tekâsur sûresi nâzil olana kadar; 'insanoğlunun altından bir vâdisi olsa..' hadisini Kur'ândan sanıyorduk.».
Tirmizî'nin bir rivâyetine göre Hz. Ali şöyle buyurmuştur «Kabir azabı ile ilgili âyet nâzil oluncaya kadar, kabir azabının olup olmadığında şübhe ederdik.»
Yahûdilik kıssası hakkında Buhâri'de mevcut hadise göre kabir azabın

dan ancak Medîne'de söz edilir olmuştur.

Mâûn Sûresi

İbnu'l-Feres'in ifadesine göre bu sûre hakkında iki görüş vardır.

Kevser Sûresi

Gerçek olan, sûrenin Medenî oluşudur. Nevevi Müslim şerhinde, Müslim'in Enes b. Mâlik'den rivâyet ettiği şu hadise dayanarak bu görüşü tercih eder. Enes şöyle demiştir: «Resûlullah (s.a.v.) yanımızda bulunduğu bir sırada bir müddet uyuklamıştı, uyanınca tebessüm ederek başını kaldırdı: Az önce bana bir sûre indirildi, dedi; besmele çekerek Kevser sûresini sonuna kadar okudu...»

ihlâs Sûresi

Sebeb-i nüzûlünde birbirine zıd iki hadiseden dolayı sûre hakkındaki iki görüş vardır. Bazı ulema iki kere indiğini ileri sürerek birbirine zıd dan iki görüşü uzlaştırmışlardır.
«Esbâbu'n-Nuzûl» adlı eserimde beyan ettiğim gibi, sûrenin Medeni olduğunu tercih etmek bana daha uygun geldi.

Muavvizeteyn Sûreleri

Muhtar olan kavle göre her iki sûre de Medenî'dir. Çünkü bunlar Beyhakînin «D e I â î I» adlı eserinde zikrettiği gibi Lebîd b. A'sam'ın Resûlullah'a sihir yapması hakkında nâzil olmuştur.

4- Âyetlerinin Bir Kısmı Mekke'de Bir Kısmı Medine'de Nazil Olan Sûreler


Beyhakî «D e I â i I u' n-N u b u v v e» adlı eserinde, Mekke'de nâzil olan bazı sûrelerin âyetleri, Medine'de tamamlanmış, sonradan bunlar ilgili sûrelere ilâve edilmiştir.
İbnu'l-Hassâr. «Mekke'de ve Medine'de nâzil olan sûrelerin bazı âyetleri müstesna edilmiştir, şu kadar var ki bazıları bu âyetleri istisna ederken nakli bırakarak ictihada dayanmışlardır» der.
İbnu Hacer ise Buhari Şerhinde şunu söyler «Bazı ulema, Mekkî sûrelerde bulunan Medenî âyetleri, özellikle belirtmeye özen verirler. Fakat bunun aksi de mevcuttur. Buna göre sûrenin bazı âyetleri Mekke'de nâzil olduğu halde geri kalan kısmı Medine'de tamamlanabilir. Fakat bu şekildeki nüzûlün çok

Sayfa 16-17
az olduğunu gördüm.»
Bu iki çeşit istisnadan elde ettiğim bilgileri, birinci görüşe dayanarak genişçe dile getirmeyi, yukarıda geçen İbnu'l-Hassâr'ın sözünü esas alarak, yapılan istisna için ileri sürülen delillere işaret etmeyi, uygun buldum Bu konuda ileri sürülen delillerin tamamını, «Esbâbu'n-Nuzûl» adlı kitabımızda genişçe ele aldığımızdan, burada kısaca bahsettik.

Fâtiha Sûresi

Daha önce ifade ettiğimiz gibi, sûrenin yarısı Medine'de nâzil olmuştur. Zâhir olan bunun sûrenin ikinci yarısı olduğudur. Fakat buna da açık bir delil yoktur.

Bakara Sûresi

Sûrenin ***** «...affedin hoşgörün...» (109.) ve ***** «(Ey Muhammed) onları yola getirmek sana düşmez...» (272.) âyetleri istisna edilmiştir.

En'am Sûresi

İbnu'l-Hassâr «Bu sûreden 9 âyet istisna edilmiştir, sûrenin bir defada nâzil olduğu bilindiğinden, bu nakil doğru olmaz,» der. ifade edeyim ki bu nakil doğrudur. Çünkü İbnu Abbas'dan rivâyet edildiğine göre o, sûrenin ***** den itibaren (151-153) üç âyetinin istisna olduğunu söyler. Geri kalanlardan ***** «Allah'ı onun şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar...» (91.) âyeti, İbnu Ebî Hatim'in rivayetine göre Mâlik b. Sayf, ***** ***** «Allah'a yalan uyduran, ya da O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim olur.» (Enâm, 21-22.) âyetleri Müseyleme hakkında inmiştir. ***** ***** «Kendilerine kitap verdiklerimiz, oğullarını taradıkları gibi onu tanırlar.» (20.) ve ***** indilerine kitap verdiklerimiz O (Kur’ânın) gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler.» (114.) âyetleri de müstesna olan âyetlerdir, demiştir. Ebu'ş-Şeyh'in naklettiğine göre Kelbî şöyle der: «Allah beşere hiçbir şey indirmedi diyen bir Yahudi hakkında, Medine'de nâzil olan iki âyet hariç, En'âm sûresinin tamamı, Mekke'de nâzil olmuştur.» Firyâbî; bize Süfyan, ona Leys, ona da Bişr rivayet ettiğine göre Bişr'in şöyle dediğini nakleder ***** «De ki 'Geliri okuyayım...» ile başlayan iki âyet (151-152) müstesna Enam sûresinin tamamı Mekke'de nâzil olmuştur.»

A'raf Sûresi

Ebû'ş-Şeyh İbnu Hayyân'ın rivayetine göre Katâde şöyle der. ***** «Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir -halkının durumunu sor...» (163.) âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekkî'dir.» Diğerleri ise bu âyetten *****«Rabbin...almış...» (173.) âyetine kadarki âyetler Medenî, geri kalan kısmı da Mekkî'dir,» der.

Enfâl Sûresi

Bu sûreden ***** «İnkar edenler ...sana tuzak kuruyorlardı...» (30.) âyeti istisna edilmiştir. Mukâtil bunun, Mekke'de nâzil olduğunu söyler. «Esbâbu'n-Nuzûl» adlı kitabımızda zikrettiğimiz gibi, fonu Abbas'ın, bu âyetin Medine'de nâzil olduğunu söylediğine bakılırsa, Mekke'de indiği sözü kabul edilmez. Bazıları, sûrenin ***** «Ey Peygamber, Allah sana ve sana tabi olan müminlere yeter.» (64.) âyetini istisna etmiştir. İbnu Arabi ve diğerleri, bu görüşü doğrular. Bezzâr'ın İbnu Abbas'dan yaptığı rivayete göre yukarıdaki âyetin, Hz. Ömer'in Müslüman olmasından sonra indiğine dair sözünün, bunu doğruladığını belirtmek isterim.

Tevbe Sûresi

İbnu'l-Feres, ***** «Andolsun, içinizden size öyle bir
Peygamber geldi ki».» den itibaren iki âyetin (128-129) dışında, sûrenin Medenî olduğunu söyler. Ben, bu sözü garip karşılarım. Adı geçen iki âyetin, Kuranda son inen âyetlerden olduğu söylendiği halde, bu nasıl olur? Bazıları, aynı sûrenin, Resûlullah (s.a.v.) Ebû Tâlib'e: «Yasaklanmadığım müddetçe senin için istiğfar dilerim» sözü üzerine inen ***** «Peygambere yaraşmaz...» (113.) âyetini sûreden istisna kılarlar.

Yûnus Sûresi

İbnu'l-Feres ile «C e m â i u' I - K u r r â» adlı eserinde Sehâvî'nin naklettiklerine göre sûrenin ***** «Eğer sana indirdiğimizden kuşkuda isen» ile başlayan (94-95.) âyetleri, Yahudiler hakkında indiği söylenen ***** «Onlardan kimi ona -içinden- inanır...» (40.) âyeti hariç Mekkî veya sûre başından 40. âyete kadar Mekkî, diğer âyetler de Medenî olduğu belirtilmiştir.

Hûd Sûresi

 «Belki sen....terk edeceksin...» (12.) ***** «Hiç  böyleleri şu kimse gibi olur mu ki o. Rabbinden bir delil Üzere bulunmakta

Sayfa 18-19
dır.» (17.) ve ***** «Gündüzün iki tarafında... namaz kıl...» (114.) âyetleri hariç, sûre Mekkî'dir. Sûrenin (114.) âyeti, Ebû'l-Yusr hakkında Medine'de nâzil olduğu, değişik tarikle gelen sahih rivayetlerle sabittir.

Yûsuf Sûresi

Ebû Hayyân'ın ifadesine göre sûrenin ilk üç âyeti Medenî, geri kalan âyetleri de Mekki'dir. Bu söz, dikkate alınmayacak kadar asılsızdır.

Ra'd Sûresi

Ebu'ş-Şeyh'in Katâde'den rivayetine göre sûrenin ***** ***** «Yaptıktan yüzünden inkar edenlerin başlarına ani bir bela gelecek...bu böyle sürüp gidecek...» (31.) âyeti hariç, Medeni'dir. Bir kavle göre de Mekkî'dir. ***** «Allah bilir» ile başlayıp ***** «Allah pek kuvvetli..» ile biten (8-13.) âyetler ise, önceden geçtiği gibi Medenî'dir. İbnu Merdeveyh Cundeb'in şu sözünü nakleden Abdullah b. Selam Mescid-i Haram'a geldi, iki kanadını tutarak şöyle dedi: ***** «-.yanında -ilahî- kitabın bilgisi bulunanların...» (43.) âyetinin kimler hakkında nâzil olduğunu biliyor musunuz? diye sorduğunda Evet, biliyoruz, dediler.

ibrahim Sûresi

Ebu'ş-Şeyh'in Katâde'den rivayetine göre ***** «Baksana şunlara Allah'ın nimetini nankörlüğe çevirdiler...» den itibaren ***** «...ne kötü bir duraktır o!» da biten (28-29.) âyetler hariç sûre Mekkî'dir.

Hicr Sûresi

Bazıları, ***** «Andolsun, sana ikişerlerden yedi.verdik.» (87.) âyeti dışında, sûrenin Mekkî olduğunu söyler. Şunu ilave ederim ki, Tirmizi ve diğer muhaddisînin rivayetine göre namazda saf bağlama hakkında nâzil olan, sûrenin ***** «Andolsun, sizden önce geçenleri de bildik...» (24.) âyeti de hariç tutulmalıdır.

Nahl Sûresi

Önceden geçtiği gibi İbnu Abbâs, sûrenin son âyeti müstesna, Mekkî olduğunu söylemiştir. Buna, seferi bahsinde ayrıca temas edilecektir. Ebu'ş-Şeyh'in Şa'biden rivayetine göre ***** «Eğer bir topluma azab edecekseniz...» âyetiyle başlayan, (126-128.) âyetleri hariç, sûrenin tamamı Mekkî'dir. Katâde'den rivayet olunduğuna göre ***** «Kendilerine zulüm edildikten sonra Allah uğrunda göç edenleri...» (41.) âyetinden itibaren sûrenin sonuna kadar Medeni, bu âyetten öncekiler ise Mekkî'dir.
Câbir b. Zeyd'den rivayet edildiğine göre, sûrenin baştan 40 âyeti Mekke'de, bundan sonrakiler de Medine'de nâzil olmuştur. Bunu Ahmed b. Hanbelin Osman b. Ebî'l-As'dan ***** «Allah adaleti, ihsanı... emreder.» (90.) âyetin nuzûlü hakkındaki rivayeti reddeder. Bu konu, Sûrelerin Tertibi bahsinde ayrıca ele alınacaktır.

İsrâ Sûresi

Buharî'nin İbnu Mesud'dan rivayetine göre, Yahudilerin ruh hakkındaki sorusuna cevap olarak inen ***** «Sana ruhtan sorarlar...» (85.) âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekkî'dir. Esbâbu'n-Nuzûl adlı eserde rivayet ettiğimiz gibi, ***** «Az daha onlar seni,... fitneye düşüreceklerdi.» (73.) âyetten, ***** «...zaten batıl yok olmağa mahkumdur." (81.) âyete kadar ve ***** «De ki: *Eğer toplansalar...» (88.) âyet, *****«...rüyayı... yaptık...» (60.) âyet ile ***** «..kentlilerine bilgi verilenlere..» (107.) âyeti de Medenî'dir.

Kehf Sûresi

Baştan 8 âyet ile ***** «Nefsini beraber tut.» âyeti, bir de ***** ***** «iman edenler...» ile başlayan (30.) âyetten sonuna kadar olan âyetler hariç, sûre Mekkîdir

Meryem Sûresi

Secde âyeti (58.) âyet ile  «içinizden oraya girmeyecek kimse yok...» (71.) âyeti hariç, sûre Mekkîdir.

Tâhâ Sûresi

***** «Onların dediklerine sabret...» (130.)âyeti hariç, sûre Mekkidir. Bezzâr ve Ebû Ya'la'nın rivayet ettiklerine göre Ebû Râfî şöyle der: «Resûlullah, kendisine gelen bir misafirine ikramda bulunmak istedi ve beni, Recep ayında ödemek üzere bir miktar borç para vermesi için Yahudilerden birine gönderdi. Yahudi: 'Hayır, bir rehin almadıkça vermem' dedi. Geri dönerek Resûlullah'a, Yahudinin bu sözünü naklettim. Bunun üzerine Resûlullah: 'Ben, yerin ve göğün emini- değil miyim? buyurdu. Henüz yanından ayrılmamıştım ki surenin ***** «Rabb'inin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir..» (131.) âyeti nazil oldu. Bu âyetin de hariç tutulması gerekir

Sayfa 20-21

Enbiyâ Sûresi

***** «Bizim yere gelip.- görmüyorlar mı?...» (44.) âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekkîdir.
Hac Sûresi
Sûreden hâriç tutulan Medenî âyetler, daha önce geçmişti.

Mu'minûn Sûresi

*****. «Nihayet varlıklılarını azab ile yakaladığımız zaman...» (64.) âyetinden ***** (77.) âyetine kadar olanlar Medenî, sûrenin diğer kısmı Mekkîdir.

Furkân Sûresi

***** «Ve onlar ki Allah ile beraber başka tanrıya yalvarmazlar...» (68.) âyetinden itibaren ***** (70.) âyetine kadar ki âyetler hariç, sûre Mekkîdir.

Şuarâ Sûresi

İbnu Abbâs, önceden ifade edildiği gibi, ***** (224.) âyetinden sonuna kadar olan âyetler hariç, sûrenin Mekkî olduğunu söyler. İbnu'l-Feres'in naklettiğine göre başkaları buna ***** İsrail oğulları bilginlerinin onu bilmesi de onlar için bir delil değil mi?» (197.) âyetini de ilâve ederler.

Kasas Sûresi

***** «...kendilerine kitap verdiklerimiz...» (52.) âyetinden itibaren ***** (56.) âyetine kadar Medenî, diğerleri Mekkîdir. Taberâni, İbnu Abbas'dan rivâyet ettiğine göre, bu âyetlerle ileride gelecek olan Hadîd sûresinin son âyetleri, Uhud harbine katılan Necâşi'nin askerleri hakkında nâzil olmuştur. İleride tekrar geleceği gibi ***** «Kur’ânı sana farz kılan...» (85.) âyeti de Medenîdir.

Ankebût Sûresi

Âyetlerin sebeb-i nüzûlünde, İbnu Cerir et-Taberînin rivayet ettiği gibi, ilk üç âyet hâriç, sûre Mekkidir. İbnu Ebî Hâtim'in âyetin sebeb-i nüzûlünde rivayet ettiği *****  «Nice canlı var ki...(60) ayetinin de buna ilave edildiğini belirtmek isterim.

Lokman Sûresi

İbnu Abbâs, bu sûrenin ***** «Yer yüzünde bulunan ağaçlar...» (27.) âyeti ile başlayan üç âyetin Medenî olduğunu söyler.

Secde Sûresi

İbnu Abbâs, önceden de geçtiği gibi, ***** «Hiç inanan kimse fasık gibi olur mu?» ile başlayan (18-20) üç âyetin, Medenî olduğunu söyler. Başkaları buna ***** «Yanlan yataklarından uzaklaşır...» (16.) âyetini de ilâve eder. Bezzâr'ın Bilâl'i Habeşî'den yaptığı şu rivayet, bunu destekler. Bilâl şöyle den «Mescid-i Haram'da otururken, Ashabdan bazılarının akşam namazından sonra yatsıya kadar namaz kıldıklarını görürdüm. Bunun üzerine, adı geçen âyet nâzil olmuştur.»

Sebe' Sûresi

Sûrenin ***** «Kendilerine bilgi verilenler ...görürler.» (6.) âyeti hariç, Mekke'de nâzil olmuştur. Tirmizi'nin Fervetu'bnu Museyki'l-Muradiden rivayet ettiğine göre Ferve Resûlullaha gelerek şöyle demiştir: «Ya Resûlallah, kavmimden İslâm'a yüz çevirenlerle savaşayım mı?» şeklinde başlayan hadisteki bu soru, Sebe' hakkında sorulmuştur.
İbnu'l-Hassâr. «Bu da kıssanın Medine'de cereyan ettiğini gösterir. Çünkü Ferve'nin Medine'ye hicreti, hicretin 9. yılında Sakif kabilesinin Müslüman olmasından sonra gerçekleşmiştir» der. Aynca buna, hadisde geçen 'unzile' sözünün Medine'ye hicret etmeden önce inen âyetleri hikâye etmiş olabildiğini, ilâve eder.

Yâsin Sûresi

Sûrenin *****«Biziz biz ki ölüleri diriltiriz...» (12.) âyeti, Tirmizi ve Hâkim'in, Ebû Saîd'den yaptığı rivayete dayanılarak, müstesna kılınmıştır. Ebû Saîd şöyle der «Benû Seleme, Medine'nin uzak bir semtinde otururdu. Mescid-i Nebevinin yakınına taşınmak istediklerinde bu âyet nâzil olmuştu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) onlara 'Bıraktığınız, ayak izleri adedince sevap yazılacaktır demiş' onlar da taşınmaktan vaz geçmişlerdir»
Bazıları, münafıklar hakkında nâzil olduğu söylenen ***** ***** «Onlara: 'Allah'ın size verdiği rızıktan -Allah için- verin.» (47.) âyetin de Medine'de nâzil olduğunu ifade ederler.

Zümer Sûresi

İbnu Abbas'dan rivayet edildiğine göre ***** «-Tarafımdan-  De ki:

Sayfa 22-23
'Ey kullarım...» ile başlayan (53-55.) âyetler müstesna, sûre Mekkî'dir. Taberânî, bir başka tarikle İbnu Abbas'dan rivayet ettiğine göre âyet, Hz. Hamza'yı öldüren Vahşi hakkında inmiştir. Sehâvî'nin «C e m â I ü' I - K u r r â» da belirttiğine göre bazıları buna, ***** «(Tarafımdan) de ki: Ey Mü'min kullarım, Rabbinizden korkun...» (10.) âyetini de ilâve etmişlerdir. İbnu'l-Cezerî de bazılarının *****«Allah sözün en güzelini ..indirdi.» (23.) âyetini de ilâve ettiklerini nakleder.

Gâfir (Mü'min) Sûresi

***** «...tartışanlar...» (35.) âyetiyle başlayıp ***** (58.) âyetine kadar devam eden âyetler, Medine'de nâzil olmuştur. «E s b a b u' n - Nüzul» adlı eserimde açıkladığım üzere bu âyetler, İbnu Ebî Hatim'in Ebû'l-Âli'ye ve başkalarından rivayet ettiğine göre, Yahudilerin Deccâl'ı dile getirmeleri üzerine nâzil olmuştur.

Şûra Sûresi

***** «Yoksa: 'Allaha yalan uydurdu' mu diyorlar?» ile başlayıp ***** de biten (24-26.) âyetler hariç, sûre Mekkîdir. Bu üç âyetin sebeb-i nüzûlünde, Taberânî ve Hâkim'in rivayetlerine dayanarak ensâr hakkında nâzil olduğunu söylemek isterim.
 (27.) âyeti de Ashâb-ı Suffa hakkında nâzil olmuştur. İbnu'l-Feres'in rivayetine göre  *****«Bir zulüm ve saldırıya
res'in rivayetine göre *****
 e kadarki
uğradıkları zaman kendilerini savunurlar.» den itibaren ***** (39-41.) âyetler, Mekkî âyetlerden hariç tutulmuştur.

Zuhruf Sûresi

Sûrenin  ***** «Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmandan başka tapılacak tanrılar yapmış mıyız?» (45.) âyeti istisna kılınmıştır. Bunun Medine veya Resûlullah'ın mi'râc'ı sırasında, semâda nâzil olduğu söylenir.

Câsiye Sûresi

Sehâvî «C e m â I u' I - K u r r â» da sûrenin ***** «Müminlere söyle...» (14.) âyetinin müstesna kılındığını nakleder.

Ahkâf Sûresi

Sûrenin ***** «De ki: Hiç düşündünüz mü: Eğer bu Kur­an Allah katından ise...»(10.) âyeti müstesna kılınmıştır, taberanî'nin sahih senedle Avf b. Mâliki'l-Eşca'î'den rivayetine göre bu âyet, Abdullah b. Selâm'in Medine'de Müslüman oluşu sırasında inmiştir.
Bu konuda başka tarikler de vardır. Fakat Mesrûk'dan İbnu Ebî Hâtim'in rivayetine göre bu âyet, Mekke'de nâzil olmuştur. Abdullah b. Selâm'ın Müslüman oluşu Medine'dedir. Halbuki İbnu Selâm Mekke'de iken, Resûlullah ile aralarında husûmet vardı.
Şa'bi'den rivayet edildiğine göre âyet, Mekke'de nâzil olmuştur, Abdullah hakkında değildir. Sehâvî «C e m a I u' I - K u r r â» da belirttiğine göre ***** «Biz insana tavsiye ettik...» den itibaren (15-18.) âyetler ile *****«O halde sen de, peygamberlerden azim -ve ira­de- sahiplerinin sabrettikleri gibi sabret...» (35.) âyeti, Medîne'de nâzil olmuştur.

Kâf Sûresi

Sûrenin ***** «Andolsun ki biz gökleri yarattık...» (38.) âyeti istisna kılınmış, gerisi Mekke'de nâzil olmuştur. Hâkim ve diğer muhaddislerin rivayetine göre âyet, Yahudiler hakkında nâzil olmuştur.

Necm Sûresi

***** «Onlar ki günahın büyüğünden... kaçınırlar..» (32.) âyetten ***** (52.) âyetine kadar istisna kılınmıştır ***** «Gördün şu adamı aldırış etmedi.» (33.) âyetinden itibaren dokuz âyetin istisna kılındığı da söylenir.

Kamer Sûresi

Sûrenin ***** «O topluluk bozulacak...» (45.) âyeti istisna kılınmıştır. Kitabımızın 12. Bölümünde görüleceği gibi, bu rivayet merdûddur. Sûrenin sondan iki âyetinin istisna kılındığı da söylenir.

Rahmân Sûresi

«C e m â l u' I - K u r r â» da belirtildiğine göre ***** (29.) âyeti istisna kılınmıştır.

Vakıa Sûresi

Müslim'in rivayetine göre ***** «-Defteri sağ tarafından verilen bu sağcıların- birçoğu önceki -ümmetlerdendir. Birçoğu da sonrakilerden.» (39-40.) âyetleri ile ***** «Yıldızların yerlerine yemin olsun ki.» den itibaren ***** âyetine kadarki (75-82.) âyetler müstes

Sayfa 24-25
na, sûre tamamıyla Mekkîdir.

Hâdîd Sûresi

Sûrenin Mekkî olduğunu söyleyen kavle göre, son âyet Medenidir.

Mücadele Sûresi

İbnu'l-Feres'in ifadesine göre ***** «...üç kişi gizli konuşsa mutlaka dördüncüleri O -Allah-'dur...» (7.) âyeti müstesna, sûre Mekkîdir.

Teğâbûn Sûresi

Sebeb-i Nüzûlü hakkında Tirmizi ve Hâkim'in rivayetlerine göre sûrenin sonu hâriç, geri kalan kısmı Mekkîdir.

Tahrifti Sûresi

Katâde'nin önceden geçen rivayetine göre sûrenin ilk dokuz âyeti Medeni, geri kalanı ise Mekkîdir.

Mülk Sûresi

Saîd b. Cübeyr Tefsirinde Dahhâk tariki ile İbnu Abbas'dan rivayeti ettiğine göre Mülk sûresi; üç âyeti hariç, Mekkeliler hakkında nâzil olmuştur, der.

Nûn Sûresi

Sehâvî «C e m â I u' I - K u r r â» da belirttiğine göre ***** «biz bunlara da bela verdik...» dan itibaren*****(17-33.) âyetleri ile ***** den itibaren ***** kadarki (48-50.) âyetler Medenîdir.

Müzzemmil Sûresi

isbahânî'nin rivayetine göre ***** «Onların dediklerine sab­ret..» ile başlayan (10-11.) âyetler istisnadır. İbnu'l-Feres'in rivayetine göre, son âyet müstesnadır. Fakat Hakim'in Hz.Aşe'den rivayeti, İbnu'l-Feres'in bu sözünü geçersiz kılar. Hz. Âişe: Bu âyetin, İslâm'ın zuhurunda beş vakit namaz farz kılınmadan önce, gece ibadeti emredildiğinde, surenin ilk âyetlerinden bir sene sonra nazil olduğunu söyler.

Dehr Sûresi

***** «O halde.Rabbinin hükmüne sabret..» (24.) âyeti müstesna, sûre Mekkîdir.

Mürselât Sûresi

İbnu'l-Feres ve başkalarının rivayetine göre *****«Onlara secde edin dendiğinde...» (48.) âyeti hariç sûre Mekkîdir.

Mutaffifîn Sûresi

Sûrenin ilk altı âyeti hariç Mekkî olduğu söylenir.

Beled Sûresi

Sûrenin ilk dört âyet hariç Medenî olduğu söylenir.

Leyl Sûresi

Sûrenin ilk âyetleri hariç Mekkî olduğu söylenir.

Mâûn Sûresi

Sûrenin ilk üç âyeti Mekke'de diğerleri de Medine'de nâzil olduğu söy
lenir.


[1]  Suyûti burada, her ne kadar beş âyet demişse de, ***** «Şairlere -gelince onlara da azgınlar uyar.» (Şuarâ, 224.) den itibaren dört âyettir.
[2] İmam Tîrmizi'nin rivayetine göre Hz. Peygamber, Rahman suresini baştan sonuna kadar Sahabeye okumuş, onlar ses çıkarmayınca, Hz. Peygamber: "Ben sizi niçin böyle suskun görüyorum; sureyi cinlere okuduğumda onlar, sizden daha iyi karşılık veriyordu. Ben her ***** yı okuduğumda onlar, "Ey Rabbimiz! Biz Senin hiçbir nimetini yalanlamıyoruz. Sana hamd olsun" diyorlardı. Cinlerin bu hadisesi Mekke'de vukubulmuştur.)