Bu Blog içinde Ara

13 Haziran 2012 Çarşamba

GARİBU'L-KUR’ÂN

GARİBU'L-KUR’ÂN


Bu konuda, sayılamayacak kadar müstakil eser verenler vardır.
Ebû Ubeyde, Ebû Ömeri'z-Zahid ve İbnu Dureyd, bunlardandır. Eserlerden en meşhur olanı, Uzeyzi'nin kitabıdır; telifini on beş senenede bitirmiştir. Eseri, şeyhi Ebû Bekr İbnu'l-Enbari ile birlikte kaleme almıştır.
Garibu'l-Kur’ân konusunda yazılmış eserlerin en güzeli, Ragıb'ın «M ü f r e d a t» adlı eseridir. Bu sahada Ebû Hayyân'ın iki ciltlik muhtasar bir telifi vardır.
İbnu's-Salah şöyle der: Tefsir kitablarında ***** Ehli meâni dedi ki.. ibaresini görürsen bundan; Zeccac, Ferra, Ahfeş ve İbnu'l-Enbari gibi alimlerin Meâni'l-Kur’ân konusunda yazdıkları eserler anlaşılır.
Garibu'l-Kur’ân konusu, tefsirde büyük bir önem taşır. Beyhaki, Ebû Hureyre'dan merfu olarak şu hadisi rivayet eder:
Kur’ân'ı iyice anlayınız, gariblerini öğrenmeye çalışınız.
Aynı hadisi Beyhaki; Hz. Ömer ve İbnu Mesud'dan mevkufen rivayet etmiştir. Beyhaki, İbnu Ömer'den merfûan şu hadisi rivayet eder:
Kur’ân'ı okuyup mânasını anlayan kimseye, her harf için yirmi sevap yazılır. Anlamadan okuyana da, bir harfe karşılık on sevap yazılır.
Bu hadisteki ***** fiilinin mânası, Kur’ân kelimelerinde mevcut olan mânayı kavramaktır; yoksa, nahiv ıstılahında kullanılan İrab mânasına değildir, bunun zıddı, lahn'dır. Çünkü kıraati kavramadan okumak, kırâat değildir, üstelik böyle bir kıraatin sevabı da yoktur.
Bu konuda uğraşanlar, ilgili kitablara müracaat ederek, emin olmalıdırlar, zan ile hareket etmemelidirler. İşte Sahabei Kiramın tutumu... Onlar gerçek Arab, fasih lügat sahibi oldukları halde, Kur’ân kendilerine, kendi dilleriyle nazil olmuş, buna rağmen onlar, mânasını bilmedikleri kelimeleri sorup araştırmadan bir şey söylemezlerdi.
Ebû Ubeyd, «F e d a i l u' l- K u r'a n»ında, İbrahim et-Teymi'den şöyle rivayet eder: Hz. Ebubekr'e ***** «Meyveler ve çayırlar.» (Abese, 31.) âyetinin mânası sorulduğunda şöyle demiştir; eğer ben, Allah'ın Kitab'ında mânasını bilmediğim bir kelime hakkında konuşursam, hangi gök beni gölgelendirir, hangi yer beni üzerinde barındırır. Ebû Ubeyde, Enes'ten yaptığı bir rivayette şöyle der: Ömer b. Hattab minberde; ***** âyetini okumuş, ***** nin meyve olduğunu biliyoruz, ama ***** in. mânası nedir? diye sormuş, sonra hatırlayarak kendi kendine ey Ömer, bu yerden biten bir ot çeşididir, demiş.
Gene Ebû Ubeyd, Mucahid tarikiyle İbnu Abbas'ın şöyle dediğini rivayet eder: ***** «gökleri yoktan vareden..» âyetinin mânasını bilmiyordum. Bir kuyuya sahip çıkmak isteyen iki bedevi, davacı olarak bana geldiklerinde biri ***** (kuyuyu ben kazdım) dedi. Bununla, kuyuyu başlatan benim, demek istedi. Bunun üzerine âyetin mânasını anladım.
İbnu Cerir, Said b. Cübeyr'den yaptığı bir rivayette, kendisine ***** «Katımızdan bir rahmet, (bir acıma duygusu) ve temizlik de (verdik..)» (Meryem, 13.) âyetinin mânası sorulduğunda: Bunu İbnu Abbas'a sordum. Bu hususta bir şey söylemedi, cevabını verdi.
İbnu Cerir, İkrime tarikiyle İbnu Abbas'ın şöyle dediğini rivayet eder: Yemin ederim *****kelimesinin ne mânaya geldiğini bilmiyorum.
Firyabi şöyle der: Bize israil, ona Simak b. Harb, ona İkrime, o da İbnu Abbas'ın şöyle dediğini nakleder: ***** «rahmet» (Meryem, 13.), ***** «çok içli» (Tevbe, 114.), ve ***** «Rakim sahibleri» (Kehf, 9.) âyetlerindeki bu kelimeler hariç, bütün Kur’ân'ın mânasını bilirim.
İbnu Ebi Hatim, Katâde'den İbnu Abbas'ın şöyle dediğini rivayet eder: ***** «..Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasın(daki iş)i gerçekle açıklığa çıkar.» (Araf, 89.) âyetinin mânasını, Zi Yezen'in kızı ***** (gel, seninle hesaplaşalım.) sözünü söyleyinceye kadar, bilmiyordum. Yine İbnu Ebi Hatim, Mucahid tarikiyle İbnu Abbas'ın şöyle dediğini rivayet eder: ***** kelimesinin mânasını bilmiyordum. Fakat, ***** mânasında olduğunu tahmin ediyorum.

 

Sûrelerdeki Garib Kelimelerin Mânaları


Müfessirlerin Şartları bahsinde görüleceği gibi Garibu'l-Kur’ân konusu, her müfessirin bilmesi gereken bir konudur. Zerkeşi «e I - B u r h a n»ında şöyle der: Garibu'l-Kur’ân'da söz sahibi olmak isteyen; lügat ilmini, isimler, fiiller ve harfler yönüyle bilmesi lazımdır. Harflerin sayıca az olması bakımından nahivciler mânalarını, eserlerinde belirtmişlerdir. Bu konudaki bilgiler, kitablarından alınabilir. Fakat, isim ve fiiller hakkındaki bilgi, lügat kitablarından, özellikle ibnu's-Sîde'nin kitabından alınabilir.
Ezheri'nin «e t - T e h z i b»i , Cevheri'nin «e s - S a h a h»ı, Farabi'nin «e I - B â r i»i, Sagani'nin «M e c m e u' I - B a h r e y n»i bu konuda yazılmış eserlerdendir.

Fiiller hakkında yazılan başlıca eserler; İbnu Kûtiye, İbnu Zarif ve es-Serakusti'nin eserleridir. Bunların en derli toplusu, İbnu Katta'ın bu konuda yazdığı eseridir.

 İbnu Ebi Talha Tarikına Göre Sûrelerdeki Garib Kelimeler


Bu konuda müracaat edilebilcek en değerli kaynak, İbnu Abbas ve talebelerinden nakledilen rivayetlerdir. Zira onlardan, sabit ve sahih senedlerle Kur’ân'ın garib kelimelerini tefsir eden rivayetler varid olmuştur. Burada İbnu Abbas'dan, özellikle İbnu Ebi Talha tariki ile gelen bazı rivayetleri sıralamak isterim. Bu tarik, İbnu Abbas'dan yapılan rivayetlerin en sağlam olanıdır. Buhâri «e s - S a h i h»inde, sırası ile her sûrede, bu tariki seçmiştir.

Bakara Sûresi

( 3. âyetteki) ***** «..inanıp..» kelimesini ***** tasdik ederler kelimesiyle,
( 15. âyetteki) ***** «bocalayıp dururlar» kelimesini ***** devam ederler kelimesiyle,
(25. âyetteki) ***** «tertemiz eşler» kelimesini ***** pislik ve ezadan kelimesiyle,
( 45. âyetteki) ***** «saygı gösterenler» kelimesini ***** Allah'ın indirdiğini tasdik edenler kelimesiyle,
( 49. âyetteki) ***** «bunda sizin için imtihan..» kelimesini ***** nimet kelimesiyle,
( 61. âyetteki) ***** «sarımsağından» kelimesini ***** buğday kelimesiyle,
( 78. âyetteki) ***** «kuruntular» kelimesini ***** sözler kelimesiyle,
( 88. âyetteki) ***** «kalplerimiz perdelidir» kelimesini ***** perdelenmiş kelimesiyle,
(106. âyetteki) ***** «yürürlükten kaldırmayız» kelimesini ***** değiştirmeyiz kelimesiyle,
(106. âyetteki) ***** «unutturmayız» kelimesini ***** onu terketmeyiz, değiştirmeyiz kelimesiyle,
(125. âyetteki) ***** «toplantı yeri» kelimesini ***** gidip geldikleri yer kelimesiyle,
(135. âyetteki) ***** «dosdoğru» kelimesini ***** muvahhid kelimesiyle,
(144. âyetteki) ***** «tarafına» kelimesini***** yönüne kelimesiyle,
(158. âyetteki) ***** «günah yoktur» kelimesini ***** sıkıntı yoktur kelimesiyle,
(208. âyetteki) ***** «şeytanın adımlarını» kelimesini ***** işleri kelimesiyle,
(173. âyetteki) ***** «Allah'dan başkası adına kesilen» kelimesini ***** ilahlık taslayanlar adına kesilmiş kelimesiyle,
(177. âyetteki) ***** «yolda kalmışlara» kelimesini ***** Müslümanlara gelen müsafir kelimesiyle,
(180. âyetteki) ***** «bir hayır bırakacaksa» kelimesini ***** mal kelimesiyle,
(182. âyetteki) ***** «günah» kelimesini ***** günah kelimesiyle,
(187. âyetteki) ***** «Allah'ın sınırları» kelimesini ***** Allah'a itaat kelimesiyle,
(193. âyetteki) ***** «şirkin kökü kesilinceye kadar» kelimesini ***** ortak koşmak kelimesiyle,
(197. âyetteki) ***** «kim (haccı) farzederse» kelimesini ***** ihrama girerse kelimesiyle,
(219. âyetteki) ***** «De ki: İhtiyacınızdan fazlasını» kelimesini ***** mallarınızdaki ihtiyaç fazlasını kelimesiyle,
(220. âyetteki) ***** «sizi zora sokardı» kelimesini ***** sizi sıkıntıya ve darlığa sokardı kelimesiyle,
(236. âyetteki) ***** «henüz dokunmadan yahut mehir kesmeden» kelimesini ***** cima ***** mehir kelimesiyle,
(248. âyetteki) ***** «içinde bir ferahlık» kelimesini ***** rahmet kelimesiyle,
(255. âyetteki) ***** «uyuklama» kelimesini ***** uyuklama kelimesiyle,
(255. âyetteki) ***** «kendine ağır gelmez» kelimesini ***** kendisine ağır gelmez kelimesiyle,
(264. âyetteki) ***** «kayaya benzer ki» kelimesini *****  yalçın kaya kelimesiyle,

Âli İmran Sûresi

( 55. âyetteki)***** «seni öldüreceğim» kelimesini ***** canını alacağım kelimesiyle,
(146. âyetteki) ***** «erenler» kelimesini ***** topluluklar kelimesiyle

Nisâ Sûresi

(    2. âyetteki) ***** «bu büyük bir günahtır» kelimesini *****  büyük günah kelimesiyle, (    4. âyetteki) ***** «mehirlerini» kelimesini ***** mehir kelimesiyle,
( 6. âyetteki) ***** «yetimleri deneyin» kelimesini ***** deneyin kelimesiyle,
( 6. âyetteki) ***** «görürseniz» kelimesini ***** bilirseniz kelimesiyle,
( 6. âyetteki) ***** «olgunluk» kelimesini ***** olgunluk kelimesiyle,
(12. âyetteki) ***** «evladı ve ebeveyni olmayan» kelimesini ***** babası ve oğlu olmayan kelimesiyle,
(19. âyetteki) ***** «onları sıkıştırmayın» kelimesini ***** onları üzmeyin kelimesiyle,
(24. âyetteki) ***** «evli kadınlar» kelimesini ***** evli kadınlar kelimesiyle,
(25. âyetteki) ***** «bolluğa» kelimesini ***** genişlik kelimesiyle,
(25. âyetteki) ***** «hür ve iffetli olup her türlü zinadan beri olanlar» kelimesini ***** iffetli, gizli ve açık zinada bulunmayan kelimesiyle,
(25. âyetteki) ***** «gizli dost tutmamaları» kelimesini ***** dost edinmeyen kelimesiyle,
(25. âyetteki) ***** «evlendikten sonra» kelimesini ***** evlendiklerinde kelimesiyle,
(25. âyetteki) ***** «sıkıntıya» kelimesini ***** zina kelimesiyle,
(33. âyetteki) ***** «akraba» kelimesini ***** yakın hısımlar kelimesiyle,
(34. âyetteki) ***** «yöneticidirler» kelimesini ***** durumunda olanlar kelimesiyle,
(34. âyetteki) ***** «itaatkârlar» kelimesini ***** itaatta bulunanlar kelimesiyle,
(36. âyetteki) ***** «yakın komşuya» kelimesini ***** aranızda akrabalık bağı bulunan kimse kelimesiyle,
(36. âyetteki) ***** «uzak komşuya» kelimesini ***** aranızda akrabalık bulunmayan kimse kelimesiyle,
(36. âyetteki) ***** «yanında bulunan arkadaşa» kelimesini ***** arkadaş, dost kelimesiyle,
(49. âyetteki) ***** «kıl kadar» kelimesini ***** çekirdek içindeki ince zar kelimesiyle,
(51. âyetteki) *****«batıla» kelimesini ***** şirk kelimesiyle,
(53. âyetteki) ***** «çekirdek zarı» kelimesini ***** çekirdekteki öz kelimesiyle,
(59. âyetteki) ***** «emir sahihleri» kelimesini ***** fıkıh ve din âlimleri kelimesiyle,
(/1.âyetteki) ***** «bölük bölük» kelimesini *****. ayrı ayrı küçük küçük grublar halinde kelimesiyle,
( 85.  âyetteki) ***** «her şeyi gözetip karşılığını  veren» kelimesini ***** koruyucu kelimesiyle,
( 88. âyetteki) ***** «baş aşağı etmiştir»  kelimesini ***** onları tepetaklak düşürdü kelimesiyle,
( 90. âyetteki) ***** «yürekleri sıkılarak» kelimesini ***** zor geldi kelimesiyle,
( 95. âyetteki) ***** «özürlüler» kelimesini ***** özür kelimesiyle,
(100. âyetteki) ***** «gidecek çok yer» kelimesini ***** bir yerden başka bir yere göçmek kelimesiyle,
(100. âyetteki) ***** «bolluk» kelimesini ***** rızık kelimesiyle,
(103. âyetteki) ***** «vakitleri belli» kelimesini ***** vakitleri belli farz kelimesiyle,
(104. âyetteki) ***** «acı duyuyorsanız» kelimesini   ***** acı duyarsınız kelimesiyle,
(119. âyetteki) ***** «Allah'ın yarattığını» kelimesini ***** Allah'ın dini kelimesiyle,
(128. âyetteki) ***** «geçimsizlik» kelimesini ***** buğuz kelimesiyle,
(129. âyetteki) ***** «kocasızmış gibi» kelimesini ***** ne dul, ne de evli kelimesiyle,
(135.  âyetteki) ***** «eğip bükersiniz» kelimesini ***** dilinizi eğip büküp şehadet etmeniz veya kaçınmanız kelimesiyle,
(156. âyetteki) ***** «Meryem'e büyük bir iftira attılar» kelimesini ***** zina ile itham ettiler kelimesiyle,

Mâide Sûresi 

1. âyetteki) ***** «akidleri yerine getirin» kelimesini
*****    Kur’ân'da, helal, haram, farz ve ceza kılınan şeyler kelimesiyle,
(    2. âyetteki) ***** «kin» kelimesini *****düşmanlık kelimesiyle, (    2.  âyetteki) *****  «iyilik»  kelimesini  ***** emrolunduğun  şey ***** yasaklandığın şey kelimesiyle,
(    3. âyetteki) ***** «boğulmuş» kelimesini ***** boğularak öldürülmüş kelimesiyle,
(   3. âyetteki) *****«vurulmuş» kelimesini ***** sopayla vurularak öldürülmüş kelimesiyle,
(    3.  âyetteki) ***** «yukarıdan düşmüş» kelimesini ***** «yüksekten atılarak öldürülmüş» kelimesiyle,
( 3. âyetteki) ***** «boynuzlanmış»   kelimesini ***** boynuzlanarak öldürülmüş» kelimesiyle,
( 3. âyetteki) ***** «canavar parçalayarak ölmüş» kelimesini ***** yakaladığı kelimesiyle,
( 3. âyetteki) ***** «henüz canları çıkmadan kesmeniz hariç» kelimesini ***** canlı olarak kestiğiniz kelimesiyle,
( 3. âyetteki) ***** «fal oku» kelimesini ***** fal oku kelimesiyle,
( 3. âyetteki) ***** «günaha istekle yönelmeden» kelimesini ***** günah işlemeden kelimesiyle,
( 4.   âyetteki)   *****   «avcı hayvanları»  kelimesini  ***** köpek, kaplan, yırtıcı kuşlar ve benzerleri kelimesiyle,
( 4. âyetteki) ***** yetiştirdiğiniz kelimesini ***** terbiye edilmiş kelimesiyle,
( 5. âyetteki) ***** «Ehli Kitab'ın yemeği kelimesini ***** kestikleri hayvanlar, kelimesiyle,
(25. âyetteki) ***** «ayır» kelimesini ***** ayır kelimesiyle,
(41. âyetteki) ***** «Allah birini şaşırtmak isterse» kelimesini ***** dalâletini kelimesiyle,
(48. âyetteki) ***** «öncekileri doğrulayan» kelimesini ***** güvenilir, Kur’ân, kendinden önce inen bütün kitapları doğrular kelimesiyle,
(48. âyetteki) ***** «bir şeriat ve yol» kelimesini ***** yol ve sünnet kelimesiyle,
(54. âyetteki) ***** «Müminlere karşı alçak gönüllü» kelimesini ***** merhametli kelimesiyle,
(64. âyetteki) ***** «bağlı» kelimesini ***** şunu kasdediyorlar; cimridir, elindekini esirgedi şeklinde düşünür­ler. Halbuki Allah bundan münezzehtir, kelimesiyle,
(103. âyetteki) ***** kelimesi, deve demektir. Cahiliyye devrinde Arablar âdetleri üzere beş doğum yapan devenin beşinci yavrusu erkek olursa bunu keserler, etinden sadece erkekler yer, eğer doğan beşinci yavru dişi ise, kulaklarını kesip bırakırlardı.
***** es-Sâibe; Arabların ilahlarına ayırdıkları bazı hayvanlardır. Bu hayvanlara ne binerler, ne sütünü sağarlar, ne yününden istifade ederler, ne de yük taşımak için kullanılırdı.
***** el-Vesîle; koyundur Yedi doğum yapan koyunun yedinci kuzusu ölü olarak doğmuşsa kadın ve erkek müştereken etinden yerlerdi. Eğer bir batında dişi-erkek kuzu doğmuşsa, ikisini de kesmezler, dişi yavru erkek Kardeşine hayat verdi, etini bize haram etti derlerdi.
***** el-hâm ise; devenin erkeğidir. Kendi sulbünden doğan yavruya, bu babasının sulbünü korudu, derler, sırtına yük vurmazlar, tüyünü kesmezler, sahibine ait olmasa bile, istediği yerde otlamasına, istediği havuzdan su içmesine mani olmazlardı.

En'am Sûresi

(6. âyetteki) ***** «bol bol» kelimesini ***** şarıl şarıl, bol bol kelimesiyle,
( 26. âyetteki) ***** «uzak dururlar» kelimesini ***** uzaklaşırlar kelimesiyle,
( 44. âyetteki) ***** «unutunca» kelimesini ***** terkedince kelimesiyle, ( 44. âyetteki) ***** «umutlarını yitirdiler kelimesini ***** ümitsizliğe düştüler kelimesiyle,
( 46. âyetteki) *****  «yüz çeviriyorlar» kelimesini ***** uzaklaştılar kelimesiyle,
( 52. âyetteki) ***** yalvaranlar kelimesini ***** ibadet edenler kelimesiyle,
( 60. âyetteki) ***** «ne iş yaptığınızı» kelimesiyle ***** günah işlediğinizi kelimesiyle,
( 61. âyetteki) ***** geri kalmazlar kelimesini ***** kaybetmezler kelimesiyle,
( 65. âyetteki)  ***** «grup grup» kelimesiyle ***** çeşitli görüşler kelimesiyle,
( 67. âyetteki) ***** «her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır, kelimesini *****hakikat kelimesiyle,
( 70. âyetteki) ***** «teslim edilmeye görsün» kelimesini ***** kusurları açığa vurur kelimesiyle,
( 93. âyetteki) ***** «melekler de ellerini uzatmış» kelimesini ***** yere vurmak kelimesiyle.
( 96. âyetteki) ***** «karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran» kelimesini ***** gündüz güneşin ışığı, gece ayın ziyası kelimesiyle,
( 96. âyetteki) ***** «hesap (ölçüsü)» kelimesini ***** günlerin, ayların, senelerin sayısı kelimesiyle,
( 99. âyetteki) ***** «sarkan salkım» kelimesini ***** köklere kadar uzanan hurma salkımları kelimesiyle, (100. âyetteki) ***** «uydurdular» kelimesini ***** uydurdular kelimesiyle,
(111. âyetteki) ***** «karşılarına» kelimesini, *****  tayin etmek kelimesiyle,
(122. âyetteki) ***** «ölü iken kendisini dirilttiğimiz» kelimesini. *****   sapıtmış iken doğru yola ilettik kelimesiyle,
(135. âyetteki) ***** «gücünüz yettiğince» kelimesini, ***** mevkiinizce kelimesiyle,
(138. âyetteki) ***** «dokunulmaz ekinler» kelimesini, ***** haram kelimesiyle,
(142. âyetteki) ***** «yük hayvanı» kelimesini, ***** üzerinde yük taşınılan deve, at, katır, merkep gibi hayvanlar kelimesiyle,
(142. âyetteki) ***** «kesim hayvanı» kelimesini, ***** koyun kelimesiyle,
(145. âyetteki) ***** «akıtılmış» kelimesini, ***** akıtılan kan kelimesiyle,
(146. âyetteki) ***** «sırtlarının taşıdığı» kelimesini, ***** ete yapışan iç yağı kelimesiyle,
(146. âyetteki) ***** «bağırsaklarının» kelimesini, ***** bağırsağa yapışan iç yağı kelimesiyle,
(151. âyetteki) ***** «fakirlik korkusuyla» kelimesini, ***** fakirlikten kelimesiyle,
(156. âyetteki) ***** «onların okunmasından» kelimesini, ***** onların tilaveti kelimesiyle,
(157. âyetteki) ***** «yüz çeviren» kelimesini, ***** uzaklaştı, yüz çevirdi kelimesiyle,

A'raf Sûresi

( 18. âyetteki) ***** «yerilmiş» kelimesini, ***** kınanmış kelimesiyle, ( 26. âyetteki) ***** «süslenecek elbise» kelimesini, ***** mal kelimesiyle, ( 54. âyetteki) ***** «kovalayan» kelimesini, ***** süratle kelimesiyle, (71. âyetteki) ***** «azab» kelimesini, ***** öfke, kelimesiyle, ( 86. âyetteki) ***** «her yolun başına» kelimesini, ***** yol kelimesiyle,
( 89. âyetteki) ***** «Rabbimiz aç(ığa çıkar) kelimesini, ***** hükmet kelimesiyle,
( 93. âyetteki) ***** «acırım» kelimesini, ***** üzülürüm kelimesiyle, ( 95. âyetteki) ***** «çoğaldılar» kelimesini, ***** çoğaldılar kelimesiyle,
(127. âyetteki) ***** «seni ve tanrılarını terkedip» kelimesini, senin egemenliğinden çıkarlar kelimesiyle,
(133. âyetteki) ***** «tufan» kelimesini, ***** yağmur kelimesiyle,
(139. âyetteki) ***** «yıkılmıştır» kelimesiyle, ***** hüsran kelimesiyle,
(150. âyetteki) ***** «üzgün» kelimesini,***** üzüntülü kelimesiyle
(155. âyetteki) ***** «bu Senin imtihanından başka bir şey değildir, kelimesini, ***** o, azabından başka bir şey değildir, kelimesiyle,
(157. âyetteki) ***** «destekleyerek ona saygı gösteren» kelimesini ***** onu koruyup, saygı gösterdiler kelimesiyle,
(179. âyetteki) ***** «yarattık» kelimesini, ***** yarattık kelimesiyle,
(160. âyetteki) ***** «fışkırdı» kelimesini ***** fışkırdı kelimesiyle,
(171. âyetteki) ***** «dağı kaldırmıştık» kelimesini ***** yükselttik kelimesiyle,
(187. âyetteki) ***** «sanki sen, onu biliyormuşsun» kelimesini, ***** onu biliyormuşcasına kelimesiyle,
(201. âyetteki) ***** «bir vesvese dokunduğu zaman» kelimesini, ***** dokunma kelimesiyle,.
(203. âyetteki) ***** «bunu da toplasaydın ya» kelimesini, ***** kendin uyduruversen, kendin düşünüp kendin meyda­na getirseydin ya! kelimesiyle,
Enfâl Süresi
( 12. âyetteki) ***** «her parmak» kelimesini, ***** parmak uçları kelimesiyle,
( 19. âyetteki) ***** «size fetih geldi» kelimesini, ***** kurtuluş, imdat kelimesiyle,
( 30. âyetteki) ***** «seni tutup bağlamaları» kelimesini, ***** seni hapsetmek için kelimesiyle,
( 41. âyetteki) ***** «ayrılma gününde» kelimesini, ***** Bedir günü, Allah'ın hakla batılı ayırdığı gün kelimesiyle,
( 57. âyetteki) ***** «arkalarında bulunan kimseleri dağıt»; kelimesini, ***** arkalarında bulunanları cezalandır kelimesiyle,
( 72. âyetteki) ***** «onların velayetinden» kelimesini, ***** mirasları kelimesiyle,

Tevbe Sûresi

( 30. âyetteki) ***** «benzetiyorlar» kelimesini ***** benzetiyorlar kelimesiyle,
( 36. âyetteki) ***** «topyekûn» kelimesini, ***** hepsi kelimesiyle,
( 37. âyetteki) ***** «çiğnemek için» kelimesini, ***** benzetmek için kelimesiyle,
( 49. âyetteki) ***** «beni fitneye düşürme» kelimesini ***** beni zor duruma düşürme kelimesiyle,
( 52. âyetteki) ***** «iki güzellikten biri» kelimesini, fetih veya şehadet kelimesiyle,
( 57. âyetteki) ***** «mağaralar» kelimesini, ***** dağlarki kovuklar kelimesiyle,
( 57. âyetteki) ***** «gidilecek bir..» kelimesini ***** yol kelimesiyle,
(61. âyetteki) ***** «o, bir kulaktır» kelimesini, ***** herkesin sözünü dinleyen kelimesiyle,
( 73. âyetteki) ***** «onlara sert davran» kelimesini, ***** onlara acıma kelimesiyle,
( 99.   âyetteki)   ***** «Resûlün   duası»  kelimesini,***** Resûlullah'ın istiğfarı kelimesiyle,
(110. âyetteki) ***** «yüreklerinde bir kuşku var» kelimesini, ***** şek kelimesiyle,
(110. âyetteki) ***** «ta kalbleri parçalanmcaya dek» kelimesini ***** ölüm kelimesiyle,
(114. âyetteki) ***** «içli» kelimesini, ***** tevbekar Mümin kelimesiyle,
(122. âyetteki) ***** «her topluluktan bir grup» kelimesini, grup kelimesiyle,
Yûnus Sûresi
( 2. âyetteki) ***** «kendileri için bir doğruluk kademesi olduğunu» kelimesini ***** önceden kendilerine mutluluk verilenler kelimesiyle,
( 16. âyetteki) ***** «size hiç bildirmezdi» kelimesini, ***** size bildiremezdi kelimesiyle,
( 27. âyetteki) ***** «onları kaplar» kelimesini, ***** onları kaplar kelimesiyle,
( 27. âyetteki) ***** «hiçbir kurtarıcı» kelimesini, ***** engel kelimesiyle
(61. âyetteki) ***** «içine daldığınız an» kelimesini, ***** yaparken kelimesiyle,
( 61. âyetteki) ***** «kaçmaz» kelimesini, ***** gözden kaçmaz kelimesiyle,
Hûd Sûresi
(    5. âyetteki) ***** «bükerler» kelimesini, ***** gizlerler kelimesiyle,
(    5. âyetteki) ***** «örtülerine büründükleri zaman» kelimesini, ***** başlarını kapattıklarında kelimesiyle,
( 22. âyetteki) ***** «elbette» kelimesini, ***** evet kelimesiyle,
( 23. âyetteki) ***** «gönülden boyun eğenler» kelimesini, ***** korktular kelimesiyle,
( 40. âyetteki) ***** «tandır kaynayınca» kelimesini, ***** kaynadı, fışkırdı kelimesiyle,
( 44. âyetteki) ***** «suyunu yut» kelimesini, ***** sakin ol kelimesiyle,
( 68. âyetteki) ***** «sanki orada hiç şenlik kurmamışlardı» kelimesini ***** yaşaralar kelimesiyle,
( 69. âyetteki) ***** «kızarmış» kelimesini ***** kebap olmuş kelimesiyle
( 77. âyetteki) ***** «onlar yüzünden kaygılandı» kelimesini, ***** ***** o, kavminden kaygılandı kelimesiyle,
(77. âyetteki) ***** «onlar sebebi ile göğüsü daraldı» kelimesini, ***** misafirleri sebebiyle dadandı kelimesiyle,
( 77. âyetteki) ***** «çetin» kelimesini, ***** şiddetli kelimesiyle,
( 78. âyetteki) ***** «ona koşarak geldiler» kelimesini, ***** koşarak kelimesiyle,
(81. âyetteki) ***** «kısmı» kelimesini ***** gecenin bir kısmı kelimesiyle,
( 83. âyetteki) ***** «işaretlenmiş» kelimesini, ***** işaretlenmiş kelimesiyle,
( 93. âyetteki) ***** «olduğunuz yerde» kelimesini, ***** olduğunuz yerde kelimesiyle,
(102.âyetteki) ***** «çünkü Onun yakalaması can yakıcıdır» kelimesini ***** dayanılmaz kelimesiyle,
(106. âyetteki) ***** «soluk alması» kelimesini, ***** feryad kelimesiyle,
(106. âyetteki) ***** «soluk vermesi» kelimesini, ***** inilti kelimesiyle,
(108. âyetteki) ***** «kesintisiz» kelimesini, ***** kesintisiz kelimesiyle,
(113. âyetteki) ***** «sakın en ufak bir meyil duymayın» kelimesini, ***** onlara meyletmeyin kelimesiyle,
Yûsuf Sûresi
(30. âyetteki) ***** «bağrını yakmış» kelimesini, ***** ona galebe çaldı kelimesiyle,
(31. âyetteki) ***** «dayanacak yastıklar» kelimesini, ***** dayanılacak yerler kelimesiyle,
(31. âyetteki) ***** «onu büyülttüler» kelimesini, ***** ona hayran kaldılar kelimesiyle,
(32. âyetteki) ***** «o iffetinden ötürü (beni) reddetti kelimesini, ***** sakındı kelimesiyle,
(45. âyetteki) ***** «uzun bir müddet sonra» kelimesini, ***** bir müddet kelimesiyle,
(48. âyetteki) ***** «sakladığınız» kelimesiyle, ***** stok ettiğiniz kelimesiyle,
(49. âyetteki) ***** «sıkacaklar» kelimesini, ***** üzüm ve yağ kelimesiyle,
(51. âyetteki) ***** «hak yerini buldu» kelimesini, ***** ortaya çıktı kelimesiyle,
(72. âyetteki) ***** «kefil» kelimesini, ***** kefil kelimesiyle,
(95. âyetteki) ***** «hâlâ eski şaşkınlığın içindesin» kelimesini, ***** hatandasın kelimesiyle,
Ra'd Sûresi
( 4. âyetteki) ***** «çatallı» kelimesini, ***** bir arada toplanmış kelimesiyle,
( 7. âyetteki) *****«her kavmin bir yol göstericisi vardır» kelimesini ***** davetçisi kelimesiyle,
(11. âyetteki) ***** «izleyenler» kelimesini, ***** Allah'ın emriyle onu koruyan melekler kelimesiyle,
(17. âyetteki) ***** «kendi ölçüsünce» kelimesini, ***** gücü yettiğince kelimesiyle,
(25. âyetteki) ***** «(dünya) yurdun(un) kötü sonucu onlaradır. kelimesini ***** kötü akibet kelimesiyle,
(29. âyetteki) ***** «mutluluk onların» kelimesini, ***** sevinç ve neşe kelimesiyle,
(31. âyetteki) ***** «anlamadılar mı» kelimesini, ***** bilmediler mi kelimesiyle,
(33. âyetteki) ***** şeytan kelimesini,***** şeytan kelimesiyle,
Secde Sûresi
(14. âyetteki) ***** «Biz de sizi unuttuk» kelimesini, ***** sizi terkettik kelimesiyle,
(21. âyetteki) ***** «yakın azabı da» kelimesini, ***** dünya musibetleri, dertleri, belaları kelimesiyle,
Ahzâb Sûresi
(19. âyetteki) ***** «sizi incitirler» kelimesini,***** sizi karşılarlar kelimesiyle, ;
(51. âyetteki) ***** «dilediğini geri bırakırsın» kelimesini,***** geri bırakırsın kelimesiyle,
(60. âyetteki) ***** «seni onlara musallat ederiz» kelimesini *****  seni onlara musallat kılarız kelimesiyle,
(72. âyetteki) ***** «emaneti» kelimesini, ***** farzlar kelimesiyle,
(72. âyetteki) *****«çok cahil» kelimesini, ***** Allah'ın emirlerine önem vermeyen kelimesiyle,
Sebe Sûresi
(14. âyetteki) ***** «ağaç kurdu» kelimesini, ***** ağaç kurdu kelimesiyle,
(14. âyetteki) ***** «değneğini» kelimesini, ***** asasını kelimesiyle,
(16. âyetteki) ***** «Arim selini» kelimesini,***** şiddetli kelimesiyle,
(16. âyetteki) ***** «buruk yemişli» kelimesini, ***** ekşi erik kelimesiyle,
(23. âyetteki) ***** «korku giderilince» kelimesi, ***** giderilince kelimesiyle,
(26. âyetteki) ***** «en âdil hüküm veren, (her şeyi hakkıyle) bilen O'dur kelimesini, ***** hükmedici kelimesiyle,
(51. âyetteki) ***** «kaçamak yoktur» kelimesini, ***** kurtuluş yoktur kelimesiyle,
(52. âyetteki) ***** «almak, nasıl mümkün olsun» kelimesini, ***** onların (dünyaya) döndürülmeleri mümkün mü kelimesiyle,
Fâtır Sûresi
(10. âyetteki) ***** «kelimei tevhid» kelimesi, ***** Allah'ı anmak kelimesiyle,
( 10. âyetteki) ***** «salih ameller» kelimesini, ***** farzlaları yerine getirme kelimesiyle,
( 13. âyetteki) ***** «çekirdek kabuğu» kelimesini, ***** çekirdek zarı kelimesiyle,
( 35. âyetteki) ***** «usanç» kelimesini, ***** usanç kelimesiyle,
Yâsin Sûresi
( 31. âyetteki) ***** «yazıklar olsun» kelimesini, ***** yazıklar olsun kelimesiyle,
( 39. âyetteki) ***** «eski urcun haline» kelimesini, ***** eski hurma dalı kelimesiyle,
( 41. âyetteki) ***** «dolu» kelimesini ***** yüklü, dolu kelimesiyle,
( 51. âyetteki) ***** «kabirlerinden» kelimesini, ***** kabirler kelimesiyle,
( 55. âyetteki)***** «zevk ve eğlence içindeler» kelimesini ***** sevinçli kelimesiyle,
Sâffât Sûresi
( 23. âyetteki)***** «götürün» kelimesini, ***** onlara yön göster kelimesiyle,
(47. âyetteki) ***** «sersemletme» kelimesini, ***** baş ağrısı kelimesiyle,
( 49. âyetteki) ***** «saklı yumurta» kelimesini, ***** saklı inci kelimesiyle,
( 55. âyetteki) ***** «cehennemin  ortasında» kelimesini, ***** cehennemin ortası kelimesiyle,
( 69. âyetteki) ***** «babalarını buldular> kelimesini, ***** buldular kelimesiyle,
( 78. âyetteki) ***** «sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık kelimesini, ***** bütün peygamlere hayırla yad edilmeyi bahşettik kelimesiyle,
( 83. âyetteki) ***** «soyundan» kelimesini, ***** din kardeşi kelimesiyle,
(102. âyetteki) ***** «iş yapacak çağa erişince» kelimesini, ***** amel kelimesiyle,
(103. âyetteki) ***** «alnı üzere yıktı» kelimesini, ***** yere yatırdı kelimesiyle.
(145. âyetteki) ***** «onu attık» kelimesini, ***** onu attık kelimesiyle,
da selamın mutlak olarak subutunu gerektirir. Cümlenin selamla başlaması, cümle içinde geçen selamdan daha üstündür. Sanki Hz. ibrahim meleklerin selamına mukabelede bulunurken, onların selamından daha güzel bir selamla onları selamlamayı kasdetmiştir.
c- Yukarıda zikrettiğimiz gibi isim, bir şeyin subutuna, fiil ise bir şeyin teceddüd ve hudusuna delalet eder. İlmi beyan ulemasınca meşhur olan da budur. Bu görüşe Ebu'l-Mutarrif b. Umeyre, İbnu Zemlekani'nin «e t - T ı b y a n» adlı eserine yazdığı «et-Tenbihat alâfi't-Tibyan mine't T e m v i h a t»ında katılmadığını ifade ederek şöyle der: Bu, mesnedi olmayan garib bir iddiadır. Çünkü isim, sadece kendi mânasına delalet eder, başkasının mânasını tesbit etmesi mümkün değildir. Bu görüşünü şu âyetlerle isbat eder. *****«Sonra siz, bunun ardından öleceksiniz. Sonra siz kıyamet günü muhakkak diriltileceksiniz. (Mü'minûn, 15-16.) **** «Onlar ki Rablerinin korkusundan titrerler. Onlar ki, Rablerinin âyetlerine inanırlar.» (Mü'minûn, 57-58.) İbnu'l-Muneyyir ise şöyle der: Kelamı değişik ifadelerle kullanmak, bir tekellüf olmaksızın bazan fiil, bazan da isim cümlesiyle ifade etmek, Arap dilinin özelliklerindendir. Arap diline hakim olan dilcilerin, maksudun tekit olmaksızın hasıl olacağına dayanarak fiil cümlesi kullandıklarını görürüz. ***** «Rabbimiz inandık» (Âli İmrân, 53.) ile ***** «Resul inandı...» (Bakara, 285.) âyetlerinde tekit mevcud değildir. Fakat ***** «biz ancak düzelticiyiz...» (Bakara, 11.) âyetinde olduğu gibi, münafıklann sözünde tekit mevcuttur.
Masdarla ilgili Kaide
İbnu Atiyye bu konuda şöyle den Vacib olan emirler, merfu olarak gelen masdarla ifade edilir. ***** «...ya iyilikle tutmak, ya da güzelce salıvermek (lazımdır)..» (Bakara, 229.) ***** «...o zaman (affedenin, örfe göre) uygun olanı yapma(sı uygun diyeti istemesi, affedileninde) güzelce onu ödemesi gerekir.;.» (Bakara, 178.) âyetleri buna misaldir. Mendup emirler ise, mansub masdarla ifade edilir. ***** «...boyunlarını vurun...» (Muhammed, 4.) âyeti buna misaldir. Buna rağmen, mansub veya merfu okuyan kıraatlara göre ***** «..(erkekler)eşleri ...için vasiyet etsinler...» (Bakara, 240.) âyetinde, zevcelere yapılan vasiyetin vacip olup olmadığı hususunda ihtilaf edilmiştir.
Ebu'l-Hayyan şöyle den İsim ve fiil cümlesindeki farkın esası ***** ***** «'Selam' dediler. O'da 'selam' dedi.» (Zariyat, 25.) âyetine dayanmaktadır. Âyetteki birinci selam, mendup ikincisi ise vaciptir. Bundaki incelik, isim cümlesinin fiil cümlesinden daha kuvvetli ve daha sağlam olmasıdır:
20- Atıfla ilgili Kaide
Atıf üç kısımdın
a- Lafza atıftır. Atıfta esas olan da budur. Şartı, amilin matufa tevcih edilebilmesidir.
b- Mahalle atıftır. Bunun üç şartı vardır:
Gerçekte bu mahallin zahirine atfın yapılabilmesidir. Mesela ***** «Zeyd'e ve Amr'e uğradım» denilmesi doğru değildir. Çünkü ***** «Zeyd'e uğradım» demek caiz değildir.
Gerçekte bu mahallin, asalet hakkı olmalıdır. Mesela ***** «Bu Zeyd'i ve kardeşini   döven adamdır.' demek doğru değildir. Çünkü amel etme şartına haiz olan ismi failin ameli izafet yapılmadan olur.
Bu mahalle talib olan bir esasın bulunmasıdır. Mesela: ********** «Zeyd ve Amr ayaktadırlar.» demek doğru değildir. Çünkü Amr'ın merfu okunması, mübtedalık durumunda olmasındandır. Halbuki cümle ***** ile başladığından, mübtedalık kalkmıştır. Kisâî, ***** «inananlar,Yahudiler, Sabiîler...» (Maide, 69.) âyetini delil göstererek bu kaideye muhalefet etmiştir.
Kisâî'ye şu cevabı vermek isterim: Âyetteki ***** nin haberi mahzuftur. ***** veya ***** şeklinde takdiri yapılabilir. Amilin lafzında zaid olması, mahalline uymayı gerektirmez. Fakat Ebû Ali el-Farisi;***** «Böylece hem dünyada, hem de ahirette peşlerine lanet takıldı...» (Hûd, 60.) âyetine dayanarak, mahalle atfın caiz olduğunu söyler. Bu âyetteki ***** kelimesi, ***** kelimesine atfedilmiştir.
c- Tevehhüm atfıdır. ***** «Zeyd ne ayakta ne de oturuyor.» cümlesinde ***** kelimesi, ***** fiilinin haberine ***** harfi ceninin dahil olma tevehhümüne dayanarak, mecrur okunmuştur. Bunun caiz olma şartı, amilin mütevehhem olan kelimeye dahil olabilmesidir. Tevehhüm atfındaki şartın yerinde oluşu, (***** nin haberine çoğu zaman harfi cerrin dahil olmasıdır. Zuheyrin şu beytinde bu atıf, mecrur halinde vaki olmuştur.
«Anladım ki, geçmişe ulaşamam, geleni de geçemem.» el-Halil ve Sibeveyh'in, tevehhüme atıf olarak misal getirdikleri ***** «...Rabbim, (ne olur) beni yakın süreye kadar erteleseydin de sadaka verip salihlerden olsaydım.» (Münafikun, 10.) âyetinde, Ebû Amr dışındaki kıraata göre, atıf meczum'a yapılmıştır. Çünkü ***** cümlesinin mânası ile ***** cümlesinin mânası aynıdır., el-Farisi, Kunbul'un kıraatına göre okunan ***** «Kim (Allah'dan) korkar ve sabrederse...» (Yusuf, 90.) âyetini buna misal getirmiştir. Âyetteki***** «İshak'ın ardından da (torunu) Yakub'u...» (Hud, 71.) âyetinde atıf, mansub kelimeye yapılmıştır. Çünkü âyetin mânası ***** «Biz ona   İshak'ı onun ardından da (torunu) Yakub'u armağan
ettik.» şeklindedir.
Bazı müfessirler, ***** «(Göğü) itaat dışına çıkan her türlü şeytandan korumak için (yıldızlarla donattık).» (Saffât, 7.) âyetini ***** (Saffât, 6.) âyetinin mânasına atfedildiğini söyler. Âyetin mânası, «Biz azimüşşan dünya semasındaki yıldızları, gökyüzünü süslemek için yarattık» demektir.
Bazı müfessirler ***** «Onlar isterler ki sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.» (Kalem, 9.) şeklindeki kıraate göre âyetin mânası ***** şeklinde kabul etmişlerdir. Hafsın kıraatına göre ***** «o sebeple yollara erişeyim: (Yani) göklerin yollarına...» (Mü'min, 36-37.) âyetinde ***** «ihtimal erişirim» nun mânasına atfetmek üzere ikinci  ***** kelimesi, mansub okunmuştur. Çünkü ***** nin haberi ekseriyetle ***** ile gelir. ***** *****«..Rüzgarları (yağmurun) müjdecileri olarak gönderir ki, size rahmetinden biraz tattırsın...» (Rum, 46.) âyetindeki ***** kıraati, ***** takdirine göre mansub okunmuştur.
İbnu Malik yukarıda zikredilen tevehhüm, galat mânasına geldiğini zannetmiştir. Ebû Hayyan ve İbnu Hişam'ın işaret ettikleri gibi tevehhüm, bu mânada değildir. Bilakis tevehhüm; kelimenin mânaya atfıdır. Araplar zihinlerinde bu mânanın matufun aleyhde var olduğunu tasavvur ederek, hata ettiğinden dolayı değil, bu mânayı düşündüğünden atfetmişlerdir. Bu yüzden Kur’ânı Kerim'de bu gibi atıflarda söylenecek söz, atfın mânaya yapılmasıdır.
Haber cümlesinin, inşa cümlesine, inşa cümlesinin haber cümlesine atfedilmesinin caiz olup olmayacağı hususunda, ulema arasında ihtilaf mevcuttur. İlmi Beyan uleması yanında, İbnu Malik ve İbnu Usfûr, böyle bir atfın yapılamıyacağını söylemiştir, bu .görüşlerini cumhurun görüşü olarak nakletmişlerdir. es-Saffâr ve bir kısım ulema ***** «Mü'minleri müjdele...» (Bakara, 25.) ***** «Mü'minleri müjdele...» (Saf, 13.) âyetlerini delil göstererek, buna cevaz vermişlerdir. Zemahşerî, Bakara süresindeki bu âyetin tefsirinde şöyle der Karşılığı talep edilmediğinden âyetteki atıf, emir sigasına dayanmaz. Bilakis âyetten murad, Mü'minlerin bütün sevabının, kâfirlerin cezasına atfedilmesidir.
İkinci âyette ise atıf, aynı sûrenin 11. âyetindeki ***** fiiline yapılmıştır.
Bu fiil, ***** mânasındadır. Zemahşeri'nin bu görüşü reddedilerek, âyetteki ***** ile hitap Müminlere, ***** fiiliyle hitap da, Resûlullah'adır. ***** fiili ise, talep mânasında değil, ticareti tefsir etmek için gelmiştir.
21-isim Veya Fiil Cümlesinde Atıf
İsim cümlesinin fiil cümlesine, fiil cümlesinin isim cümlesine atıf edilmesinin caiz olup olmadığı hususunda ihtilaf edilmiştir. Cumhur buna cevaz verirken bazıları da karşı çıkmıştır. Razi tefsirinde bunu çokça kullanmıştır. ***** ***** «(Kesilirken) üzerine Allah'ın adı anılmayan (hayvanlardan yemeyin. Çünkü o(nu yemek) yoldan çıkmadır...» (Enâm, 121.) âyetine dayanarak, Allah'ın ismi anılmadan kesilen hayvanların tahrimine inanan hanefiye ulemasını bununla reddetmiş ve şöyle demiştir Âyet, tahrime değil, cevaza bir delildir. Bunu şöyle açıklayabiliriz: ***** cümlesindeki ***** harfi âyetteki cümlelerin isim ve fiil cümlesi olması bakımından, birbirine muhalefetinden dolayı, atıf edatı değildir. AsIında vav, sonraki cümleyi önceki cümleye bağladığından, isti'naf vavı da değildir. Şu halde âyetteki vav, vav-ı haliyedir. Bu durumda hal cümlesi, nehye bağlı cümle olmuştur. Buna göre âyetin mânası; «Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanların etinden fısk durumunda olanını yemeyiniz.» demektir. Bundan, fısk durumunda olmayan etlerin yenileceği anlaşılır. Cenâb-ı Hak fıskı ***** «...ya da Allah'dan başkası adına bir fısk (hayvan) olursa başka...» (Enâm, 145.) âyetiyle tefsir etmiştir. Buna göre, mâna, «Allah'dan başkasının adı anıldığında, bu etlerden yemeyiniz,» olur. Bu da: Allah'dan başkasının adı anılmadığı takdirde yeyiniz, mânasındadır.
İbnu Hişam şöyle der: İnşa ve Haber cümlelerinin birbirine muhalif olmasıyla atıf iptal edilecek olursa, bu iptal yerinde olur.
22-     İki Amilin Mamulü Üzerine Atfı
İki amilin mamulleri üzerine atfının caiz olup olmadığı hususunda ihtilaf edilmiştir. Sibeveyh'in meşhur kavline göre bu atıf caiz değildir. Muberred, İbnu-s-Serrâc ve Hişam bu görüştedirler. Ahfeş, Kisâî, Ferrâ ve Zeccac buna cevaz vermişlerdir. Zeccac buna son ***** kelimesini mansub okuyan kıraata göre
«Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için, (Allah'ın varlığına birliğine) işaretler vardır. Sizin yaratılışınızda ve (yeryüzünde) yaydığı canlılarda, kesin olarak inananlar için âyetler vardır. Gecenin ve gündüzün değişmesinde Allah'ın gökten rızık (sebep) indirip onunla ölümden sonra yeridiriltilmesinde, rüzgarları, yönetmesinde aklı başında bir toplum için işaretler
vardır,» (Câsiye, 3-5.) âyetlerini delil getirmiştir
23- Mecrur Zamire Atıf 
Mecrur zamire, harfi cer iade edilmeksizin atıf yapılıp yapılamıyacağı hususunda ihtilaf edilmiştir. Basra ulemasının çoğu bunun yapılamıyacağı görüşündedir. Küfe uleması, Hamza'nın kıraatına göre okunan ***** «...adına birbirinize dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını kırmak)tan sakının...» (Nisa, 1.) âyetini buna misal getirmişlerdir. Ebu   Hayyan,   ***** «...Fakat  (insanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'a ve Mescidi Haram'a karşı nankörlük etmek...» (Bakara, 217.) âyetinin tefsirinde şöyle demiştir. Âyetteki ***** kelimesi, harfi cer iade edilmemekle beraber, ***** ye matuftur. Tercihimiz, Arap dilinin nazım ve nesrinde çokça kullanıldığından, bunun caiz olduğu şeklindedir. Basra ulemasının görüşüne katılmaktan ziyade, delillere bağlı kalmayı tercih ederiz.