Bu Blog içinde Ara

11 Haziran 2012 Pazartesi

Hz. Ebû Bekr'in Zühdü:

Hz. Ebû Bekr'in Zühdü:


1- "Hz. Âişe'den rivayet olunduğuna göre; Hz. Ebû Bekir (R.A.) vefat edince ne bir dinar ne de bir dirhem bıraktı! Vefatından önce, sahip olduğu dinar ve dirhem türünden mallarını Beytül-Mal'a bırakmıştır."
2- Yine Hz. Aişe'den rivayet olunduğuna göre; şöyle anlatmıştır: "Babamın ölümü yaklaşınca beni çağırarak:
(Kızım! Ben sana Heyber'in hurmalığını vermiştim, sen de almamıştın. Onu bana geri vermeni istiyorum) dedi. Hz. Aişe de: (Babamın bu sözü üzerine ağladım, sonra da şöyle dedim:
Babacığım! Allah seni ba­ğışlasın, Allah'a yemin ederim ki, eğer Hayber bütün ile altın olsa yine onu sana geri verirdim) cevabını verdi. Hz. Ebû Bekir (R.A.) buna karşılık şöyle demiştir:
"Kızım! Hayber toprakları Allah'ın Kitabında açıklandığı üzeredir. Ben Kureyş'in en büyük taciri, en çok mala sahip olanı idim. Fakat, emirlik görevi beni meşgul edin­ce, bu maldan (Devlet malı) emirliğin meşgul ettiği kadarını alma­yı uygun gördüm. Kızım! Ben ölünce, bu Katvanî aba, süt kabı ve bir de şu köleyi hemen Ömer b. Hattab'a götürüp ver. Kızım! Beni üzerimdeki bu giysiler içinde kefenleyin." Hz, Âişe de demiştir ki: bu söz üzerine ağladım ve:
Babacığım! Bizim onlara ihtiyacımız yoktur, dedim. Hz. Ebû Bekir de:
"Allah seni bağışlasın. Bunlar irin ve toprağa ait şeylerdir, dedi."
Hz. Ebû Bekir vefat edince bu malları Hz. Ömer'e gönder­dim. Hz. Ömer şöyle dedi:
"Allah Ebû Bekr'e rahmet eylesin. Hiç kimsenin arkasından söz söylemesine zemin bırakmamayı sev­miştir."
3- Zübeyr b. Avvam'dan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Hz. Ebû Bekr'in vefatı yaklaşınca Hz. Aişe bir beyit oku­du. Hz. Ebû Bekir: "Öyle değil kızım!”
Hakkın emri ile ölüm sarhoşluğu geldi. Budan kurtula­mazsın."[2] söyle, dedikten sonra şöyle dedi: "Benim bu iki elbiseme bakın. Bunları yıkayıp beni onların içinde kefenleyin. Çünkü, yaşayan kişinin yeni elbiseye ölenden daha çok ihtiyacı vardır." dedi. [3]
4- "Başka bir rivayette Hz. Âişe'den şöyle gelmiştir: "Ebû Bekr'in vefatı yaklaşınca, Hz. Âişe'ye şöyle dedi:
Ebû Bekir aile­sinde bu dişi deve ile müslümanların savaşmaları için kılınç yapan ve bize hizmet eden bu köleden başka bir mal bulunduğunu bilmi­yorum. Öldüğüm zaman, onları götürüp Ömer'e ver. "Hz. Aişe di­yor ki; Ben bunları Hz. Ömer'e gönderince o şöyle demişti:
"Allah Ebû Bekr'e rahmet eylesin, kendisinden sonrakileri sıkıntıya soktu."[4]
5- "Kays'tan rivayet olunduğuna göre; Ebû Bekr'in bir köle­si vardı. Bu kölenin getirdiği gelirden, bunu nereden kazandığını sormadıkça yemezdi. Eğer bu gelirler sevdiği bir şey ise ondan yer, eğer sevmediği bir şey ise yemezdi. Bir keresinde ona getirdi­ği malı nereden kazandığını sormaksızın unutarak yedi. Daha son­ra bu yediklerinin hoşuna gitmeyen şeylerden olduğunu haber alınca, Ebû Bekir elini ağzına sokarak yediğini kusmuştu. Öyle ki, midesinde hiç bir şey kalmamıştı."[5]
6- "İsmail b. Muhammed'den rivayet olunduğuna göre; Hz. Ebû Bekir halka devlet gelirlerini eşit bir şekilde dağıtmıştı. Hz. Ömer kendisine:
Ey Resulullah'ın halifesi! Ashap ile diğer insan­ları eşit mi tutuyorsun? dedi. Buna karşılık Ebû Bekir (RA.) şu ce­vabı vermişti:
Dünya geçimlik bir metadır. Geçimliğin en hayırlı­sı en geniş olanıdır. Ashabın üstünlüğü, sadece Allah katında alacakları ecirdedir.”[6]
7- "Hasan'dan rivayet olunduğuna göre; Hz. Ebû Bekir can çekişirken yanına Selman girerek:
Ey Allah'ın Resulünün halife­si! Bana tavsiyede bulun, dedi, Hz. Ebû Bekir de:
Allah Tealâ, dünyayı size fethedecektir. Dünyadan ancak yetecek kadarını alın." buyurdu."[7] Yani, ganimetlerle şimarmayın, geçiminiz için yetecek kadarı ile yetinin.
8- Muhammed b. Münkedir'den rivayet olunduğuna göre; Hz. Ebû Bekir süt içmişti. Kendisine bu sütün zekât malından ol­duğu haber verilince, içtiği o sütü kustu.”[8]
9- Hz. Ebû Bekr'in bulunduğu yere, bir kuş uğradı. Ebû Be­kir o kuşa şöyle seslendi: "Ey kuş! Meyvelerden yer, ağaçlarda gölgelenirsin, sonra da hesap vermeden geri dönersin."[9]
10 - Zeyd b. Eslem'den rivayet olunduğuna göre; Ömer b. Hattab, Hz. Ebû Bekr'in dilini dışarı çıkarıp iki eli ile onu yakala­dığını görmüş ve:
“Ey Resulullah'ın halifesi! Ne yapıyorsun? diye sorunca da:
Başıma gelenleri bundan başkası getirmemiştir cevabını vermiş.”[10]


[1] İbn Hanbel, Zühd, s. l66, No: 574.
[2] Kâf: 50/19.
[3] İbn Hanbel, Zühd, s. l65, H. No: 572.
[4] İbn Hanbel, a.g.e., s. l63, No: 562.
[5] İbn Hanbel, a.g.e., s. l64, H. No: 567.
[6] Îbn Hanbel, a.g.e., s. l64.
[7] İbn Hanbel, K. Zühd, 164/569.
[8] İbn Hanbel, a.g.e., 165/570.
[9] İbn Hanbel, K. Vera', s. 84.
[10] İbn Hanbel, Zühd, 201/ 738.