İnsanın insandan daha büyük dostunun olduğunu biliyorum ama kendisinden daha vahşi düşmanının olduğundan emin değilim.
Gerçi aklıma şeytan geliyor fakat Allah, şeytanların bir kısmının insan olduğunu söylüyor. [1]
Bu durumda şeytanların insanı mı, yoksa cini mi beşere daha şiddetli düşmandır, bilemiyorum. Ama şundan eminim ki insan vahşileşince hiç bir yaratık onunla yarışamıyor. Çünkü insanların işlediği toplu katliam ve benzeri vahşetleri vahşi hayvanlara izlettirseydik her halde küçük dillerini yutarlardı.
Şeytanların vesveseleri sonucu ortaya çıkan beşeri ideolojiler, öylesine yaydılar ki kin ve düşmanlık tohumlarını, müslüman zihinleri bile kasvet kapladı. Bırakınız insanların birbiriyle selamlaşmasını, muhabbet etmesini, toplu taşıma araçlarında bile birbirleriyle göz göze gelmemeye özen gösterir oldular. Aynı imana, aynı ideolojiye mensup insanlar dahi kendi aralarında kaygısızca konuşamıyor, birbirlerini dinleyemiyor. Adeta iletişim özürlü bir hayatı istemeye istemeye sürdürüyorlar. Sevgi, barış ve kardeşlik kelimelerinin en çok tüketildiği bir memlekette insanların birbirine "arkadaş", "kardeş" kelimesiyle hitap etmesine rağmen, iletişimin dillerden gönüllere doğru akmayıp da el ve ayaklardan suratlara doğru sıçraması ne yaman bir dramdır! Neredeyse insanlararası ilişkilerin en temel esprisinin düşmanlık olduğu tezi, savunulacak hale geldi.
Kardeş kelimesinin anlamını yitirdiği bir âlemde, dostluğun yerini düşmanlığın alması hiç de şaşırtıcı olmamalı. Milli birlik ve kardeşliğin ihtilaf ve bölücülükle birbirine karıştırılması anlamsal kaosun en doğal sonucu olsa gerek. Yılanı deliğinden çıkaran bir dil, at ile arpayı dövüştüren bir zihin yapısından sadır olacak değildi ya!
Gerçi tarihte ve günümüzde yapılan din ve mezhep savaşlarına bakarak beşeri ideolojilerin tek yanlı olarak itham edildiği görüşü ileri sürülebilirse de, kavga eden dinlerin önemli bir kesiminin insan elinde aslî hüviyetini yitirerek yarıyarıya beşerileşmiş bir idelojiye dönüştüğünü, bu nedenle de meramını dille değil elle anlatmaya kalktığını farketmek mümkündür.
Bu yarı ideolojik dinler, Hz. Musa'yı (a.s) İsa'ya (a.s), Hz. İsa'yı (a.s) Muhammed'e (a.s) düşman edemeseler de Musa'nın (a.s) bağlılarını İsa'ya, İsa'nın ümmetini Muhammed'e düşman edebilmektedirler. Oysa bütün peygamberler kendinden önceki peygamberleri tasdik etmiş, kendinden sonrakileri müjdelemiştir. Laf anlamayıp da birbirini yiyenler ise peygamberlerden fazla peygamberciler olmalı! En kutsal değer kabul ettikleri dini dahi bozanlar neyi bozmazlar ki? Dini, dünyayı, insanı, herşeyi...
Yapılması gereken şey, insanın kendi hayatını genel bir değerlendirmeye tabi tutması, kaybettiği gayeyi ve kader çizgisini yeniden tesbit etmesidir. Böylece yaratılış hikmetine uygun şiirsel bir hayatı yakalayabilir ve dünyayı kendi cehennemi yapmaya yönelik gayretlerinden vazgeçebilir. Aksi takdirde kendi amacından uzaklaşmış bir insan, el uzattığı herşeyi bozmaya devam edecektir.