KUR’ÂN'IN SON NÂZİL OLAN ÂYETLERİ
Bu konuda farklı rivayetler vardır. Buhâri ve Müslim Berâ İbnu Âzib'in şöyle dediğini rivayet ederler: «Son inen âyet, Nisâ sûresinin ***** «Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah..» (176.) âyeti, son inen sûre ise Tevbe sûresidir.
Buhârî, İbnu Abbas'dan son inen âyetin «r i b a» âyeti olduğunu nakleder. Beyhakî Hz. Ömer'den benzeri bir rivayette bulunur. Bu âyet, Bakara sûresinin ***** «Ey iman edenler, Allah'dan korkun...» (278.) âyetidir. Ahmed b. Hanbel ve İbnu Mâce'nin Hz. Ömer'den rivayetlerine göre son nâzil olan âyet, riba âyetidir.
İbnu Merdeveyh, Ebû Saîdi'l-Hudri'nin şu rivayetini nakleder Hz. Ömer bize hitaben, Kur’ânın son inen âyeti riba âyetidir, demişti.
Nesei, İkrime tarikiyle İbnu Abbas'ın şöyle dediğini rivayet eder: Kur’ândan son inen âyet, Bakara sûresinin ... ***** «Şu günden sakının ki, o gün -hepiniz- Allah'a döndürüleceksiniz...» (281.) âyetidir. ibnu Merdeveyh, Said b. Cübeyr tarikiyle İbnu Abbas'dan «son inen âyet» lafzıyla buna benzer bir rivayette bulunmuştur. İbnu Cerir, Avfî ve Dahhâk tarikiyle İbnu Abbas'dan aynı mealde bir rivayet nakleder.
Firyâbî, «T e f s î r»inde İbnu Sâlih, Kelbî ve Süfyan'ın rivayetine göre, İbnu Abbas'ın şöyle dediğini nakleder: «Son inen âyet, Bakara sûresinin ***** ... ***** «Şu günden sakının ki o gün -hepiniz- Allah'a döndürüleceksiniz...» (281.) âyetidir. Bu âyet nâzil olduktan 81 gün sonra, Resûlullah (s.a.v.) vefat etmiştir.»
İbnu Ebî Hâtim, Saîd İbnu Cubeyr'in şöyle dediğini nakleder Kur’ân'ın son inen âyeti, Bakara sûresinin 281. âyetidir. Bu âyetin nüzûlünden itibaren Resûlullah (s.a.v.) 9 gece yaşamıştır, rabiu'l-evvelin ikinci günü Pazartesi vefat etmiştir.
İbnu Cerir, İbnu Cureyc'den aynı rivayette bulunur.
İbnu Ebî Hâtim, Atıyye tarikiyle Said b. Cubeyr'in son inen âyetin Bakara sûresi, 281. âyetidir, sözünü nakleder.
Sayfa 56 – 57
Ebû Ubeyd «FedâiI» adlı eserinde İbnu Şihâb'ın: «Arşa inen son âyet, riba ve borçlanma ile ilgili âyetler olduğu» sözünü nakleder.
İbnu Cerir'in, İbnu Şihab tarikiyle Saîd b. Museyyeb'den rivayet edildiğine göre, zaman bakımından Arşa inen son âyetin borçlanma âyeti olduğunu nakleder. Bu, isnadı sahih, mürsel bir hadisdir.
Bana göre, ribâ âyeti hakkındaki bu rivayetlerle borçlanma ayeti arasında herhangi bir aykırılık yoktur. Gerçek olan şudur ki; bu âyetler Mushaftaki tertibinde olduğu gibi bir defada inmiştir, hepsi aynı kıssada birleşmektedir. Bu rivayetlerden her biri, adıgeçen âyetlerden bazılarının, son inen âyet olduğunu bildirir, bu da doğrudur.
Berâ'ın sözüne göre son inen âyet, farzlarla ilgili, Nisa suresinin ***** «Senden fetva istiyorlar...» (176.) âyetidir. İbnu Hacer, «Buhârî Şerh»inde bu konuda şunları söyler. «Ribâ ayeti hakkkındaki iki ayrı görüşü birleştirme yolu, Bakara sûresinin 28.ayeti olan bu âyetin, riba hakkında inen âyetlerin sonuncusu olmasıdır. Çünkü Bu Âyet, kendisinden önceki âyetlere atfedilmiştir.»
Bu rivayetlerle Berâ'ın sözünü birleştirme yolu, her iki âyetin beraberce nâzil olmasıdır. Böylece, diğerlerine nazaran bu iki âyetin, son inen âyetler olduğu görüşüne uygun düşer. Nisa sûresindeki âyetlerin son inen âyet olması Bakara süresindeki âyetin aksine mirasla mukayyed olması ihtimali vardır. Bunun aksi de ihtimal dahilindedir. Bakara âyetinde nüzûlün hitamını gerektiren vefat manasına işaretten dolayı birincisi, tercihe daha şayandır.
Hâkim «M u s t e d r e k»inde Ubeyyu'bnu Ka'b'ın şöyle dediğini rivayet eder: «Kur’ân'ın son inen âyeti, Tevbe sûresinin ***** «Andolsun, içinizden öyle bir peygamber geldi ki..» ile başlayan son İki Ayetidir. Abdullah b. Ahmed «Z e v â i d u' I - M u s n e d»inde ve İbnu Merdeveyh eserinde, Ubeyyu'bnu Ka'b'dan şu rivayeti nakleder: «Hz. Ebû Bekir hilâfeti zamanında Kur'ân'ı cem ederek Mushaf haline getirenler, Tevbe sûresinin ***** «sonra sıvışıyorlar..Allah onların kalplerini (İmandan) çevirmiştir.»(127.) âyetine geldiklerinde bunun, Kur’ân'ın son inen âyet olduğunu zannetmişlerdi. Ubeyyu'bnu Ka'b onlara; bu âyetin son inen âyet olmadığını söyleyerek, Resûlullah (s.a.v.) bu âyetten sonra bana aynı sûrenin ***** «Andolsun, içinizden size öyle bir peygamber geldi ki» (128-129.) âyetlerini de okudu, Kur’ân'ın son inen âyeti bunlardır, dedi. Sonra da ilk okuduğu âyet olan Enbiyâ sûresinin *****«Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona ... diye vahyetmiş olmayalım.» (25.) âyeti ile sözünü tamamladı.
İbnu Merdeveyh gene Ubeyy'den şunu rivayet eder: «Cenâb-ı Hak Kur’ân'ın son âyeti olarak, Tevbe sûresinin son iki âyetini indirmiştir. «İbnu'l-Enbârî aynı rivayeti zaman bakımından semaya en yakın olan âyet» lafzı ile nakleder. Ebû'ş-Şeyh Tefsir'inde Aliyyu'bnu Zeyd tarikiyle Yûsufu'l-Mekki'den İbnu Abbas'ın şöyle dediğini nakleder: «Son inen âyet, Tevbe sûresinin son iki,âyetidir.» Müslim, İbnu Abbas'ın şu sözünü rivayet eder: Son inen sûre Nasr sûresidir.
Tirmizi ve Hâkim, Hz. Âişe'nin şöyle dediğini naklederler: «Son inen sûre Mâide sûresidir. Bu sûrede helal gördüklerinizi, helal kabul ediniz.»
Gene Tirmizi ve Hâkim, Abdullah b. Amr'ın şu sözünü naklederler: «Son inen sûre, Mâide ile Feth, yani Nasr sûreleridir.» Hz. Osman'ın meşhur bir hadisinde, Kur’ân'ın son inen sûresinin, Tevbe sûresi olduğu ifade edilir.
Beyhakî: «Şayet doğruysa, bu rivayetler arasındaki farkları kaldırmanın tek yolu, herkes soruyu bildiği ile cevaplandırmış olmasıdır,» der.
Kadı Ebû Bekr «e I - i n t i s a r» adlı kitabında: «Bu rivayetlerin hiç biri merfu değildir. Herkes kendi içtihadı ve zann-ı gâlibi ile konuşmuştur. Belki de bunlar, vefat ettiği gün; ya da hastalanmadan az önce Resûlullah'dan (s.a.v.) duydukları son sözden haber vermişlerdir. Bir kısmı da bizzat Resûlullah'(s.a.v.) dan duymamış, fakat sonradan işitmiş olabilirler. Resûlullahın en son okuduğu bu âyetin, diğer âyetlerle birlikte inmesi, bununla beraber inen âyetlerin diğerlerinin yazılmasından sonra yazılması, bunun da âyetlerin tertibinde son indiği zannedilmesi muhtemeldir,» der.
Bu konuda yapılan garib rivayetlerden biri de, İbnu Cerir'in Muaviye b. Ebî Süfyan'dan naklettiği şu rivayettir. Muâviye Kehf sûresinin ***** ***** «...Kim Rabbı'na kavuşmayı ümid ediyorsa...><110.) âyetini okudu ve Kur’ânın son inen âyeti budur, dedi. İbnu Kesir: Bu nakil, müşkildir. Belki bu sözle Muâviye, bu âyetten sonra kendisini neshedecek veya hükmünü değiştirecek bir âyetin inmediğini, bilakis bu âyetin sabit ve muhkem âyetlerden olduğunu kasdetmektedir, der.
Şunu ilave etmek isterim ki, buna benzer bir rivayeti de Buhârî ve diğerleri İbnu Abbas'dan şöyle naklederler: «Nisâ sûresinin ***** ***** «Kim bir Mü'mini kasden öldürürse onun cezası cehennemdir.» (93.) âyeti, Kur’ân'ın son inen âyetidir. Bunu hiçbir âyet neshetmemiştîr.»
Ahmed b. Hanbel ve Neseî de İbnu Abbas'ın: Bu son inen âyettir, bunu hiçbir âyet neshetmemiştir, dediğini naklederler.
İbnu Merdeveyh, Mücahid tariki ile Ummu Seleme'nin şöyle dediğini rivayet eder Son inen âyet, Ali İmrân sûresinin ***** Rableri onlara karşılık verdi...» (195.) âyetidir. Bu da Ummu Seleme'nin şu sözüne
Sayfa 058 – 059
dayanır: «Ya Resûlallah, Allah âyetlerinde erkekleri zikrederken, kadınları niye zikretmiyor? deyince Nisâ sûresinin ***** «Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzu etmeyin...» (32.) âyeti, sonra da Ahzâb sûresinin ***** «Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar...» (35.) âyeti nâzil olmuştur. Bu âyet, nüzûl bakımından ya üç âyetin sonuncusu ya da özellikle erkekler hakkında inen âyetten sonra inen âyettir.
İbnu Cerir, Hz. Enes'in şöyle dediğini rivayet eder: Resûlullah (s.a.v.): Yalnız Allah'a ihlâsla bağlanmak, yalnız O'na ibadet etmek, kendisine şirk koşmadan namazını kılan, zekâtını verenler, dünyadan Allah kendilerinden razı olarak ayrılmış olurlar, buyuruyor. Enes bunu Kitabullah'ın son inen âyetlerinden olan Tevbe sûresinin ***** «...Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar ve zekatı verirlerse...» (5.) âyeti doğrular der. Derim ki, Enes bundan en son inen âyeti kasdeder.
İmâmu'l-Harameyn «B u r h â n»ında, En'am sûresinin ***** ***** «De ki: Bana vahyolunan da (bu haram dediklerinizi) yiyen bir kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum..» (145.) âyetini Kur’ân'ın son inen âyet olduğuna işaret eder.
İbnu'l-Hassar bu sûrenin, ittifakla Mekkî olduğunu, bu âyetin sûrenin nüzûlünden daha sonra indiğine dair bir nakil bulunmadığını, bilakis bu âyetin Mekke'deki müşriklerin karşı çıkmaları ve husûmetleri hakkında indiğini, ifade eder.
Önceden geçtiği gibi, müşkil olan bir diğer âyet, Mâide sûresinin ***** ***** «...bugün dininizi tamamladım....» (3.) âyetidir. Bu âyet Veda Haccı arafesinde nâzil olmuştur. Âyetin mânasından anlaşıldığına göre, daha önce inen bütün hüküm ve farzlar tamamlanmış olmaktadır. Bunu, bir kısım ulema açıkca belirtir. Bu ulemadan biri olan Suddî şöyle der: Bu âyetten sonra helâl ve haramla ilgili ahkam inmemiştir. Bununla beraber ribâ, borçlanma ve kelâle âyetlerinin, bu âyetten sonra indiğine dair rivâyetler vardır. İbnu Cerir bu müşkili açarak şöyle demiştir: En doğru olan Allah Taâlâ'nın Müslümanlara Mekke'de tam imkân sağlaması, müşrikleri buradan çıkarması aralarında müşrikler olmadığı için serbestçe hac farizasını sağlaması ile dinlerini tamamlamıştır, şeklinde te'vil etmektir. Sonra bunu, İbnu Ebî Talha tarikiyla İbnu Abbas'dan rivayet ettiği şu sözle kuvvetlendirir: Müşrikler ve Müslümanlar beraberce haccederlerdi. Tevbe sûresi nâzil olunca müşriklerin Kâ'beye girmeleri yasaklanmış, Müslümanlar tek başına hacc etmişlerdi. Bu da, Mâide sûresinin 3. âyetinde ifade edilen «nimetin tamamlanmasıdır.»