Bu Blog içinde Ara

13 Haziran 2012 Çarşamba

Sûre İsimlerinin İ'rabı

Sûre İsimlerinin İ'rabı


Ebû Hayyan «Ş e r h u' t - T e s h i l» adlı eserinde şöyle der: ***** «De ki: 'Bana vahyolunuyor...»ve ***** «Allah'ın emri geldi...» gibi hikaye cümleleriyle veya kendisinde zamir bulunmayan fiil ile başlayan sûrelerin İ'rabı evvelinde vasıl hemzesi bulunanlar müstesna, gayrı munsarıfların İ'rabı gibi yapılır. Vasıl hemzesinin elifi, vakıf halinde hemze-i katı' olur. Tâ'sı da hâ'ya kalbedilir, hâ'sı vakıf şeklinde olduğu gibi hâ olarak yazılır. Bu durumda şöyle dersin: ***** vakıf halinde ise, ***** Mureb olması ise, bir isme dönüşmesindendir.belirli isimlerde bulunması kıyas kabul etmemesidir. Kelimenin sonundaki tâ'nın hâ'ya kalbedilmesi, isimlerdeki müennes tâ'sı hükmünde olmasındandır. Hâ şeklinde yazılması ise, yazının umumiyetle vakıf haline bağlı olmasındandır.
 İsimler de, mebni olduğunu gerektiren bir durum bulunmadıkça mu'rebdir. Vasıl hemzesinin katı' hemzesine dönüşmesi, vasıl hemzesinin sadece
Bir isim ile adlandırılan sûrelerin İ'rabı alfabe harflerinden yanlız biriyle olur; sûre kelimesi kendisine izafe edilirse, İbnu Asfûr'a göre bunun İ'rabı yoktur. Şevlebin'e göre, vakıf ve mu'reb olmak üzere iki vecih caizdir. Birinci veche göre bu isim hikaye ile edilir, çünkü el-Hurûfu'l-Mukattaa, oldukları gibi mahkidir. İkinci veche göre ise alfabe harflerine verilen bir isimdir. Harflerin, müzekker kabul edilmelerine göre munsarıf, müennes kabul edilmelerine göre de gayrı munsarıf olmaları caizdir. Şâyet sûre kelimesi bu harfe lafzen ve takdiren izafe edilmezse, vakıf yapılabildiği gibi munsarıf olsun, gayri munsarıf olsun, irab-ı yapılabilir. Hece harfleri bir harften fazla olur, Tâsin ve Hâmim gibi yabancı isimlere eşit olursa, sûre kelimesi kendisine izafe edilsin veya edilmesin, mahki olarak kullanıldığı gibi, Kâbil ve Hâbil'e eşitliğinden dolayı gayr-ı munsarif olarak i'rab edilebilir. Şayet eşitlik bulunmazsa, Tâsin mim gibi terkibi mümkünse, sûre kelimesi de kendisine izafe edilirse mahki olur, nun'un fethi ile Hadramevt gibi mürekkeb olarak İ'rabı yapılır veya mûzekkerlik ve müennesliğini dikkate almak suretiyle, munsarıf ve gayrı munsarıf olarak, kendisinden Allah sivri sineği ve onun üstününü misal vermekten çekinmez..» (Bakara, 26.) âyetiyle karşılaştırıldığında bir müşkül ortaya çıkar. Halbuki Resûlullah (s.a.v.) adı geçen ayetteki sivrisinek ve onun üstündeki haşaratla darbı mesele muhalefet ederek daha aşağısı ile misal getirmiş ve şöyle demiştir. «Şayet dünya, Allah katında bir sivrisinek kanadı kadar değer taşımış olsaydı; kafire bundan bir yudum su dahi vermezdi»
Bazıları âyette geçen ***** kelimesinin «aşağılık» mânasında kullanıldığını söylerler. Bazıları «aşağılık» vasfını ***** ile ifade ederler. Böylece, müşkil gibi görünen mesele çözülmüş olur.
Hece harfleri dışında bir isimle isimlendirilen sûreler, el- Enfal, el-En'am, el-A'raf gibi elif-lamlı olarak gelirlerse mecrûr olurlar. Şayet elif-lâm, gelmez sûre kelimesi kendisine izafe edilmezse, ***** ve ***** misallerinde olduğu gibi gayrı munsarıfdırlar. Şayet sûre kelimesi izafe edilirse, eski hali üzere kalırlar. Ayrıca kendisinde gayrı munsarıflığı gerektiren bir durum varsa, ***** misalinde olduğu gibi yine gayrı munsarıf olur, aksi halde    ***** ve ***** misalinde olduğu gibi munsarıf olur.

 

Kur’ân'ın Diğer İsimleri:


Kur’ân dört kısma ayrılmış, her kısma ayrı bir ad verilmiştir. Ahmed b. Hanbel ve diğerleri Vâsile b. Esk'dan rivayet ettiklerine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: «Bana, Tevrat yerine es-Seb'u'l-Tıval, Zebur yerine el-Mi-ûn, incil yerine el-Mesânî verildi, el-Mufassal ile üstün kılındım.»
Buna dair geniş bilgi, bir sonraki bölümde verilcektir.
Sehavî «C m â I u' I - K u r r â»da bazı selefin, şöyle dediğini nakleder: Kur’ân-ı Kerim'de; Medâyîn, Besâtîn, Makâsir, Arâis, Deyâbic ve Riyâd vardır. Meyâdini. Elif Lâm Mim ile, Besâtin'i Elif Lâm Râ ile, Mekâsir'i Hâmidât ile, Arâis'i sebbaha ile, Deyyabic'i Ali İmran ile, Riyad'ı mufassal ile başlayan sûrelerdir. Diğerleri de Kur’ân-ı; Tavâsim, Tavâsin, Âli Hâ Mîm ve Havâmîm dörde bölünmüşlerdir.
Buna şunları da ilave ederim: Hakim, İbnu Mesud'un şöyle dediğini rivayet eder: Havamîm, Kur’ân'ın dîbâcıdır. Sehavî ise; Kavâiru'l-Kur’ân, eûzü besmele ile okunup kendisiyle sığınılan âyetlerdir. Âyetlere bu adın verilmesi, Âyete'l-Kürsî ve Muavvizeteyn gibi şeytanı ürkütüp uzaklaştıran âyetler olmasıdır. Ahmed b.Hanbel «M u s n e d»inde Muaz b. Enes'den merfu olarak yaptığı bir rivayette İzz âyetinin ***** «Çocuk edinmeyen,... Allah'a hamdolsun...» (İsra, 11.1.) âyeti olduğunu söylemektedir.