Düşmanlık Nereden Doğuyor?
İslam, üstünlüğü takva ve din kardeşliğine, gönül birliğine vermesine rağmen kan bağını ve dostluğu da gözardı etmeyerek kafirlerle müslümanları düşman saymamıştır.
Ta ki onlar düşmanlık beslemedikleri sürece [1]Kur'an peygamberlerin mücadelelerinden kesitler sunarken helaki haketmiş suçlu kavimleri peygamberlerin kardeşleri olarak sunabiliyor:
"Ad kavmine kardeşleri Hud'u, Semud'a kardeşleri Salih'i, Medyen'e kardeşleri Şuayb'ı, gönderdik,”[2] Kardeşleri Nuh, Hûd, Salih, Lut onlara dediler ki:
Allah'tan korkmaz mısınız?" [3]
Lut'un çok temiz bir insan olması, homoseksüel kavmine karşı kardeşlik sorumluluğunu güzel söz ve uyarıyla yerine getirmesine engel teşkil etmiyordu. Bu demektir ki İslam kardeşliğinin efdal oluşu, aynı dini paylaşmadığım insanla olan kardeşliğimi sadece ikinci sınıf bir kardeşlik durumuna düşürür. O düşmanlık yapmadığı sürece ikinci sınıf kardeşliğe engel yoktur.
Kur'an; Allah'a, Rasûle ve müminlere düşmanlık eden kafirleri dost edinmeyi yasaklıyor. Çünkü onlar düşmanlık etmektedirler. Düşmanlık edenleri dost kabul etmek müminleri hamakate sürükleyecektir.[4] Fakat Kur'an, düşmana bile saldırganca ve ölçüsüzce davranmayı hoş görmüyor. Muhammed (a.s) ve arkadaşlarını Mekke'den sürüp çıkaran işkenceci kafirler hakkında müminlere şu öğüdü veriyor:
"Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı beslediğiniz kin, sizi saldırganlığa sevketmesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir." [5]
Düşmanca münasebetlerin ve savaşların sürdüğü bir dönemde dahi müslümanların saldırgan olmamasını isteyen Kur'an, anlaşmazlıkların düşmanlığa dönüşmesinin müslümanlarca başlatılmasını asla istemezdi. İnsanlara güzel söz söylemeyi prensip olarak belirleyen Kur'an, insanlara yanağını bükmeyi bile hoş görmüyor. [6]
"İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü daha güzeliyle savuştur. O zaman görürsün ki seninle aranda düşmanlık bulunan kimse sıcak bir dost oluvermiş. Buna ancak sabredenler kavuşabilir. Ve buna en büyük payı alanlar eriştirilir." [7]
Bu ayetlere iman eden ve onu hayatında gerçekleştiren insanlara, hiçbir teröre bulaşmadığı veya tasvip etmediği halde birtakım insanların bölücü veya saldırgan demesi, hakkı değiştirecek değildir. Muhammed (a.s)'a nisbet edilen şu ' söz çok yerinde bir ölçü koymakta, sevgi ve düşmanlığın değişken olduğuna işaret etmektedir:
"Buğz ettiğin kimseye ölçülü buğzet, gün gelir dostun olur." [8]
Görülüyor ki Kur'an ve Peygamber (a.s), duygularımızı kontrol etmemizi, aramız açık olan kimselere karşı uzun vadeli düşünerek iyimserlik beslememizi istemektedir. Hem bu ölçülerin kafirlere karşı da işletilmesini istemektedirler. O halde düşmanlık; adı bile barış ve esenlik anlamına gelen İslam'dan değil, bu yoldan ayrılmaktan kaynaklanmaktadır: İslam'ın realiter çağrısı ise, Hz. Muhammed'in (a.s) şu veciz sözünde somutlaşmaktadır: "Allah'ın kardeş kulları olun." [9]
[1] Tevbe: 9/610.
[2] Araf: 7/65, 73, 85. Kaf: 50/13. Hud: 11/50/61/84. Neml: 27/45. Ankebut: 29/36. Ahkaf: 46/21.
[3] Şuara: 26/106, 124, 142, 161.
[4] Mümtehine:60/1.
[5] Maide: 5/2.
[6] Bakara: 2/83. Lokman: 31/18.
[7] Fussilet: 41/35, 35.
[8] Tirmizi, Bir ve Sıla, 60.
[9] Buharı, Nikah, 45. Tuncer Namlı, Ahlaki Kavramlarda Anlam Arayışı 1, Fecr Yayınları: 71-73.