Bu Blog içinde Ara

13 Haziran 2012 Çarşamba

Kur’ân'ın Sûrelere Ayrılışındaki Hikmet:

Kur’ân'ın Sûrelere Ayrılışındaki Hikmet:


Denilir ki, Kur’ân'ın sûrelere ayrılışındaki hikmet, sûrenin tek başına bir mucize, Allah'ın âyetlerinden bir âyet olduğunu tahkiki, her sûresinin müstakil bir yönünün işaretidir. Mesela: Yûsuf sûresi bu adı, kendi kıssasından, tevbe sûresi de münafıkların durumu ve sırlarından almıştır. Sûreler; uzun, orta ve kısa olmak üzere üç kısma ayrılmıştır. Sûrenin uzunluğu, i'câzın şartından olmadığını belirtmek içindir. Mesela; Kevser sûresi üç âyet olmasına rağmen, Bakara sûresi kadar mu'cizdir.
Sonra bunun diğer açık bir hikmeti de, Cenâb-ı Hak'kın Kitabını kulların kolayca ezberlemesini sağlamak, kısa sûrelerden başlayarak uzun sûrelere doğru çocukların tedrici olarak öğrenmelerini kolaylaştırmaktır.
Zerkeşî «e l - B u r h â n»ında şöyle der: Önceki semavî Kitapların da böyle olması gerekmez miydi? diye sorarsan, iki yönden böyle olmadığını, cevaplamak isterim Birincisi: Bu Kitaplar, nazım ve tertib bakımından mu'ciz değillerdir. Diğeri ise; Bunların ezberlenmeleri kolay kılınmıştır. Fakat, Zemahşerî «K e ş ş â f»ında bu görüşe karşı çıkarak şöyle der: Kur’ân'ın sûreler halinde bölünüşü ve ayrılışında pek çok faydalar vardır. Cenâb-ı Hak, Tevrat, İncil ve Zebur'u bu şekilde indirmiştir. Diğer enbiyaya vahyettiği «Sahife»ler de sûreler halinde idi. Kitab yazan her müellif, kitabını bablara ayırır, her babda geçen önemli olayı dikkate alarak, ona bir başlık koyar. Bir kitabı bölüm ve fasıllara ayırmak, onu bir tek bab altında toplamaktan daya iyi ve faydalıdır. Okuyucu, bir sûreyi veya kitabdan bir bölümü bitirip diğerine geçince, kendisine daha çok canlılık verir ve ona iştiyakı daha da artar. Halbuki, kitabı ara vermeden bütünüyle okusaydı, durum böyle olmazdı. Bir yolcunun durumu da buna benzer. Bir mil veya bir fersah yürüyünce istirahat ederse, bu ona nefes aldırır, bundan sonra devam edeceği yolculukta daha canlı ve hareketli olur. işte bundan dolayı, Kur’ân-ı Kerim, cüzlere ve hiziblere ayrılmıştır. Hafız, bir sûreyi iyice ezberleyince, Allah'ın Kitab'ından müstakil bir bölümü kedine mal ettiğine inanır, ezberledikleri gözünde büyük gözükür. Enes'in rivayet ettiği hadis de bu kabildendir: Bir kimse Bakara ve Âli İmran sûrelerini okuyunca, aramızda saygı duyardı. Bu yüzden namazda bir sûrenin bütünüyle okunuşu, daha efdal sayılır. Kur’ân'ın sûrelere ayrılışı, birbirine benzeyen âyetlerin ardarda gelişi, birinin diğerine mütenasip düşmesindendir. Kur’ân'ın bu şekilde taksim edilmesi, mâna ve nazmı kolaylaştırır. Bunlar dışında, daha pek çok faydalar vardır.
Diğer semavî Kitabların sûreler halinde taksimiyle ilgili Zemahşerinin zikrettiği hususlar, doğru ve sıhhatlidir.
İbnu Ebî Hâtim, Katâde'nin şöyle dediğini rivayet eder: Zebur'un 150 sûre olduğunu, hepsinin vaaz ve nasihatten ibaret olduğunu, içinde helal-haram, feraiz ve cezaların bulunmadığını, aramızda konuşurduk, İncil'de, Sûretu'l-Emsâl adında bir sûre bulunduğunu söylemiştir.

 

Kur’ân Âyetlerinin Sayısı    


Kurrâ'dan bir kısım ulema, bu konuda müstakil eserler yazmıştır. Ca'berî;
âyetin tarifini şöyle yapar: Âyet, başlangıcı ve sonu belli, bir sûrede dercedilmiş, takdiri de olsa cümlelerden mürekkep olan Kur’ân'ın bir cüzüdür. Âyet kelimesinin aslı, alâmet demektir. Bakara sûresinin ***** «...Onun hükümranlığının alameti...» (248.) âyeti buna örnektir. Çünkü bu âyet, Allah'ın fadl u keremine ve sadakatine bir alamettir. Yahut âyet kelimesi, cemaat manasınadır, çünkü âyet bir kelimeler manzumesidir.
Bir başkası âyeti şöyle tarif eder: Önceki ve sonrakilerden ayrı, Kur’ândan bir cümledir. Ayrıca, sûrelerdeki âyetlerden biri olduğu da söylenir. Bu şekilde adlandırılması, ona getirenin sıdkına, onu karşı çıkanın aczine bir alamet olmasındandır. Önceki âyetle sonraki âyetten ayrıldığına alâmet olan cümlelerdir, şeklinde ayrı bir tarif yapılır.
Vâhidi; ulemamızdan bazıları bu tarife göre, âyetlerin bugünkü şekli tevkifi olmasaydı daha az kelimeli söze, âyet adı verilmesinin caiz olmayacağını söylemişlerdir, der.
Ebû Amri'd-Dânî; ***** «Yemyeşildirler» (Rahman, 64.) âyeti dışında tek kelimeli bir âyetin var olduğunu bilmiyorum, demiştir. Bir başkası, aksine Kur’ân'da; Necm, Duhâ, Asr gibi tek kelimeli âyetlerin var olduğunu söyler. Bunları âyet sayanlara göre fevâtihu's-suver de ayrı birer âyettir.
Bazıları şöyle der: Sahih olan, âyetin sûrelerde olduğu gibi vahiy yoluyla, tevkîfî olarak bilinmesidir. Âyet, inkıtaı tevkifi olarak bilinen, Kur’ân harflerinden meydana gelen bir cümledir. Yani, kendisinden sonra gelen âyetin başlangıcından, kendisinden önce gelen âyetin sonundan ayrılan, kendi halinde müstakil olan kelamdır. Bu tarifle sûre, âyet için yapılan tarif dışında tutulmuştur.
Zemahşerî; Âyetlerin tesbiti, tevkifi bir ilme dayanır, kıyasa mahal yoktur. Bu yüzden, vahiyle belirlendiği üzere Elif Lâm Mim ve Elif Lâm Mim Sâd'ı birer âyet saymışlar, Elif Lâm Râ ve Elif Lâm Mim Râ'yı âyet saymamışlardır. Keza, bulundukları sûrelerde Hâ Mîm'leri, Tâhâ ve Yâsîn'i âyet kabul etmişler, Tâ Sîn'i ise âyet kabul etmemişlerdir, der.
Buna şu açıklamayı getirmek isterim: Ahmed b. Hanbel «M u s n e d»inde Âsim b. Ebî'n-Necûd tarikiyle Zirr'in, İbnu Mes'ud'dan yaptığı şu rivayeti, âyetin tesbitinin, tevkîfî olduğunu gösterir. İbnu Mesud şöyle den Resûlullah (s.a.v.) bana selâsîn'den olan Hâ Mîm'lerden bir sûre, yani Ahkâf'ı okutmuştu. Eğer bir sûre 30 âyetten fazla ise, selâsîn denilir, demişti.
İbnu'l-Arabî şöyle den Resûlullah Fatiha sûresinin yedi, Mülk sûresinin otuz âyet olduğunu söylemiştir. Resûlullah'ın Âl-i İmran sûresinin sonundan on âyet okuduğu ve bunları belirlediği vakidir. İbnu'l-Arabî Kur’ân âyetlerini saymak Kur’ân'ın zor konularından biridir. Çünkü âyetler; uzun kısa olduğu gibi, mânası bir âyette tamamlanan, söz bitimine kadar devam eden, kelamın içinde bulunan âyetler şeklindedir.
Başkaları şöyle den Selefin, âyetlerin adedi hakkındaki ihtilaf sebebi, Resûlullah'ın Tevkîfî olarak âyet başlarında durmasıdır. Âyetin yeri öğrenilince, tamamlanırdı. Bu anda âyeti dinleyen, onun fâsıla olmadığını zannederdi.
İbnu'd-Durays, Osman b. Ata tariki ile babasından, o da İbnu Abbas'dan şöyle dediğini rivayet eden Kur’ân'ın tamamı, 6616 âyettir. Harflerin tamamı ise 323.671 dir.
Ebû Amri'd-Dânî şöyle der: Kur’ân âyetlerinin 6.000 olduğunda ittifak etmişlerdir, ihtilaf 6.000 nin üstündeki sayıdadır. Bâzıları bu sayıya ilavede bulunmaz, bazıları 204 ilave eder. 214, 219, 225, 236 âyet ilave edildiği de
söylenir.
Bu hususta şunu söylemek isterim: Deylemi, «M u s n e d u' l - F i r d e v s» adlı eserinde, Feydu'bnu Vesîk tarikiyle Furat b. Süleyman, o Meymûn b. Mehrân o da İbnu Abbas'dan merfûan şu rivayette bulunur: Cennetin dereceleri, Kur’ân âyetlerinin sayısı kadardır. Her âyet, bir derecedir. Âyetlerin sayısı, 6216 dır. Her iki derece arasında, yerle gök arası kadar mesafe vardır. İbnu Ma'în, Feydu'bnu Vesîk hakkında, o pis bir yalancıdır, der.
Beyhaki «Ş u a b u' l - i m a n» adlı eserinde, Hz. Âişe'den merfûan şu hadisi rivayet eder: Cennet derecelerinin sayısı, Kur’ân âyetlerinin sayısı kadardır. Kur’ân ehlinden biri cennete girdiğinde, üstünde derece olmayan bir mevkiye sahip olur. Hâkim bu rivayetin isnadı sahih olmakla birlikte şazdır, der. Acurri, «H a m e l e t u' l - K u r' a n» adlı eserinde, yine Hz. Âişe'den mevkuf olarak başka bir tarikle bu hadisi rivayet eder.
Ebû Abdillah el-Mevsıli, «Z â t u ' r - R e ş a d» adlı kasidesinin şerhinde âyetlerin adedi hakkında şöyle der: Medine, Mekke, Şam, Basra ve Kûfe ehli âyetlerin sayısı hakkında farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Medinelilere göre, iki farklı sayı vardır. Birincisi; Ebû Ca'fer Yezid b. Ka'ka'a ve Şeybe b. Nassâh'ın kabul ettikleri sayı, diğeri de; ismail b. Ca'fer b. Ebî Kesir el-Ensari'nin kabul ettiği sayıdır. Mekkelilere göre âyetlerin sayısı, Abdullah b. Kesîr'in Mucâhidden, onun İbnu Abbas'dan onun da Ubeyyu'bnu Ka'b'dan rivayet ettikleri sayıdır.
Şamlılara göre âyetlerin sayısı ise, Hârûn b. Mûsa'l-Ahfeş ve başkalarının Abdullah b. Zekvan, Ahmed b. Yezid'il-Hulvanî ve başkaları, Hişam b. Ammar'dan rivayet ettikleri sayıdır. İbnu Zekvan ve Hişam'ın Eyyub b. Temimi'l-Kâri, Yahyâ b. Hârisi'z-Zimmâri'den şöyle dediğini rivayet ederler: Şeyhlerimizin Sahabeden bize rivayet ettiklerine göre" bu sayı, Şam ehlinin kabul ettiği sayıdır. Bu rivayeti bize Abdullah b. Âmiri'l-Yahsûbi ve başkaları, Ebû'd-Derdadan nakletmişlerdir.
Basra ehline göre âyetlerin sayısı, Âsım b. el-Cuhteri'ye dayanmaktadır.
Kûfe ehline göre âyetlerin sayısı, Hamzetu'bnu Habîbi'z-Ziyâd ile Ebû'l-Haseni'l-Kisâi ve halef b. Hişâm'a izafe edilir. Hamze şöyle der: Bu sayıyı bize, İbnu Ebî Leyla, o Ebî Abdirrahman es-Sulemî, o da Ali b. Ebî Tâlib'den rivayet etmiştir.

 

Sûrelerin Kısımları


Mevsıli şöyle der: Kur’ân sûreleri üç kısımdır.

Birinci kısım, icmali ve tafsili yönden üzerinde ihtilaf edilmeyenler.
İkinci kısım,.sadece tafsili yönden ihtilaf edilenler.
Üçüncü kısım hem tafsili, hem de icmali yönden ihtilaf edilenlerdir,

a- İcmali ve tafsili yönden ihtilaf edilmeyen sûreler, 40 tanedir. Bunlar Yûsuf 111, Hicr 99, Nahl 128, Furkan 77, Ahzâb 73, Fetih 29, Hucurât ve Teğâbûn 18, Kâf 45, Zariyat 60, Kamer 55, Haşr 24, Mümtehine 13, Saff 14, Cumua, Münafikûn, Duhâ, ve Âdiyât 11, Tahrim 12, Nûn 52,Dehr 31, Mürselât 50, Tekvîr 29, infitar ve Sebbeha 19, Mutaffifîn 36, Burûc 22, Gâşiye 26, Beled 20, Leyl 21, İnşirah, Tin, Tekâsur 8, Hümeze 9, Fil, Felak ve Tebbet 5, Kâfirûn 6, Kevser ve Nasr sûreleri de 3 âyettir.
b- Sadece tafsili yönden ihtilaf edilen sûreler, 4 sûredir. Bunlar; Kasas sûresi 88 âyettir. Kûfeliler; Tâ Sin'i bir âyet, başkaları ise bunun yerine aynı sûrenin: ***** «...birçok insanların, (hayvanlarını) suladıklarını...»
(23.) âyetini bir âyet saymışlardır. Ankebût sûresi 69 âyettir. Kûfeliler; Elif Lâm Mîm'i bir âyet kabul ederken, Basralılar bunun yerine aynı sûrenin ***** «Kanun koyma hakkını Allah'a vererek.:.» (65.) âyetini bir âyet saymışlardır. Şamlılar ise, ***** «...yol kesiyorsunuz...» (29.) âyeti bir âyet saymışlardır. Cin sûresi, 28 âyettir. Mekkî, sûrelerin ***** «...beni Allah'ın azabından kim kurtarabilir?» (22.) âyetinin ilk yarısını bir âyet sayarken diğerleri, bunun yerine ikinci yarıyı: *****...ve ondan başka sığınacak kimse de bulamam.» bir âyet sayarlar. Asr sûresi 3 âyettir. Medenî, sûrenin 3. âyetinin devamı olan: ***** «..hakkı tavsiye edenler..»
den itibaren   ***** yi hariç tutarak, bir âyet saymıştır. Diğerleri ise sadece
***** yi âyet kabul etmişlerdir.
c- Hem tafsili hem de icmali yönden ihtilaf edilen sûreler, 70 tanedir. Cumhura göre Fatiha sûresi 7 âyettir. Kufi ve Mekkî; âyet saymayıp Besmeleyi âyet kabul etmişlerdir. Bunların dışındakiler de, aksini savunmuşlardır. Hasenu'l-Basrî, her ikisini de âyet kabul ederek sûrenin âyet sayısını 8 kabul etmiştir. Bazıları, bunları âyet kabul etmemiş, Fatihanın altı âyet olduğunu söylemiştir. Diğer bazıları da bu ikisiyle birlikte: ***** yü de âyet kabul ederek sayıyı dokuza çıkarmışlardır. Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Tirmizi, İbnu Huzeyme, Hâkim, Dârekutni ve başkalarının Ümmü Seleme'den yapmış oldukları şu rivayet, birinci görüşü kuvvetlendirir. Ümmü Seleme şöyle der: Resûlullah (s.a.v.) Fatiha'yı şöyle okurdu: *****
«Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla, âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun. (O), Rahmandır, Rahimdir. Din günün sahibidir. Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz! Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna. Kendilerine gazabedilmiş olanların ve sapmış olanların yoluna değil (ya Rabbi)!» Resûlullah (s.a.v.) sûreyi âyet âyet bölmüş, Bedevilerin saydığı gibi âyetlerini saymış, besmele'yi de bir âyet olarak kabul etmiş, ***** den itibaren âyet saymamıştır.
Dârekutni, sahih bir senedle Abdu Hayr'ın şöyle dediğini rivayet eden Hz. Ali'ye sebu'l-mesâni'den soruldu,... ***** diye Fatihayı okudu. Kendisine; senin okuduğun altı âyet oldu, denilince: Besmele de bir âyettir, cevabını verdi.
Bakara sûresi 285 âyettir. 286 ve 287 âyet olduğu da söylenir