Bu Blog içinde Ara

13 Haziran 2012 Çarşamba

Sebebi Nüzûlde Lafzın Umumî Oluşu

Sebebi Nüzûlde Lafzın Umumî Oluşu


Usûl ulemâsı âyetlerde önemli olan, lafzın umûmiliği mi, yoksa sebebin hususiliği midir konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bize göre en doğru olan, lafzın umumiliğidir. Çünkü bir çok âyetler belli sebepler için inmiştir. Halbuki usûl uleması nüzul sebepleri dışına çıkarak, âyetlerin umûmi mana ifade ettiklerinde ittifak etmişlerdir.ye, kazif âyeti Hz. Âişe'ye iftira edenler hakkında nâzil olmuştur, sonra umuma teşmil edilmiştir. Lafzın umumîliğini dikkate almayanlar, bu ve benzeri âyetler bir başka delilden dolayı hususilikten çıkıp, umumi mânaya hamledilmişlerdir, derler. Nitekim bazı âyetler hakkında bir delil bulunmasından dolayı, iniş sebeblerine ittifakla bağlı kalmışlardır. Zemahşerî, Hümeze sûresinde birinci âyetin sebeb-i nüzûlünü verdikten sonra: «Âyette belirtilen o çirkin işi işleyen herkese şâmil olduğudur. Ta'riz yoluyla hükmünü icra ettiği için sebebin hususi, cezanın ise umûmî olması câizdir,» demiştir.
 Meselâ: Zihar âyeti Seleme b. Sahr; lian âyeti Hilâl b. Umey
Bu konuda şunu ilave ederim: Lafzın umûmi mânada olmasının delillerinden biri, sahâbe ve diğerlerinin bazı olaylarda hususi sebeblere mebni inen âyetleri umumi mânada delil olarak kullandıkları görülmüştür. İbnu Cerir: Muhammed b. Ebî Ma'şer'den, o da Ebû Ma'şer Necih'den rivayet ettiğine göre; Ebû Ma'şer'in-Necih: Saîd el-Makburi ile Muhammed b. Ka'bi'l-Kurazi konuşurken Said'in: Allah'ın indirdiği bazı Kitab'larda; Allah'ın öyle kulları vardır ki, dilleri baldan daha tatlı, kalpleri sabır otundan daha acı, giydikleri elbise koyun tüyünden daha yumuşaktır. Bunlar dünyayı âhirete tercih etmişlerdir, dediğini duydum diye ilave eder. Bunun üzerine Muhammed b. Ka'b: Bu söz Kur’ân-ı Kerim'de: ***** (İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatına dair sözü, hoşuna gider...) (Bakara, 204.) âyetinde mevcuttur, demiştir. Saîd bu âyetin kimin hakkında nâzil olduğunu biliyor musun diye sorduğunda Muhammed b. Ka'b; âyet bir kimse hakkında nâzil oldu, sonra mânası umuma teşmil edildi, demiştir.
İbnu Abbas: ***** (O ettiklerine sevinenlerin -onacaklarını sanma..) Âl-i İmran, 188.) âyetinin umûmiliğini dikkate almadan,ehl-i kitabın bir kıssası hakkında inmiş olmasından dolayı âyetin mânasını hasretmiştir, diye sorarsan buna şu cevabı veririm: Bu âyetin iniş sebebinden daha umumi olduğunu İbnu Abbas biliyordu; fakat o, lafızla muradın hususi olduğunu açıklamıştır. Bunun bir benzeri Resûlullah'ın ***** (...imanlarına zulmü (şirki) karıştırmayanlar...) (En'am, 82.) âyetinde geçen «Zulüm» kelimesini ***** (...çünkü şirk, büyük bir zulümdür...) (Lokman, 13.) âyetini dikkate alarak «Şirk»le tefsir etmesidir. Halbuki Ashâbı Kiram zulmü mutlak mânada kabul ederek bu âyeti umumi mânada almışlardı.
İbnu Abbas'dan, umuma itibar ettiğine dair öncekinden farklı bir rivayet vardır. Bu rivayetinde o, hırsızlık yapan bir kadın hakkında nâzil olan Mâide sûresinin 38. âyetini umumi mânada almıştır. İbnu Ebî Hâtim, Aliyy'ubnu Huseynden, o Muhammed b. Ebî Hammad'dan, o Ebû Sumeyle b. Abdilmu'min'den, o da Necdetu'l-Hanefî'den şunu rivayet etmiştir: İbnu Abbas'dan ***** ***** (Hırsızlık eden erkek ve kadının .... ellerini kesin...) (Mâide, 38.)
âyeti hususi midir, yoksa umumi mânada mıdır? diye sormuştum. Bana cevap olarak umumidir, demişti.
İbnu Teymiyye bu konuda şu açıklamada bulunur: Tâbir olarak çoğunlukla kullanılan söz: ***** «Bu âyet şu konuda indi.» şeklinde ifade edilir. Buna misal; Sâbit b. Kays'ın zevcesi hakkında nâzil olan zıhar âyeti; Câbir b. Abdullah hakkında nâzil olan kelâle âyeti; Beni Kurayza ve Nadir hakkında nâzil olan: ***** (Aralarında... hükmet...) (Mâide, 49.)âyetidir.
Bu tabirin bir benzeri de, Mekke'deki müşrikler, yahut Yahudi ve Hiristiyanlar veya Mü'minlerden bir kısmı hakkında kullanılmak üzere: » ***** ***** «Bu hüküm, Mekke müşriklerinden bir grup hakkında inmiştir, veya Yahudi ve Hiristiyanlardan bir grup hakkında, veya Mü'minlerden bir cemaat hakkında inmiştir.» tabirini getirmeleridir. Bu ifadeyi kullananlar âyetteki hükmün sadece bunlara ait olduğunu kastetmezler. Çünkü bunu kesinlikle ne bir Müslüman, ne aklı başında olan bir kimse söyler.
Ulema her ne kadar belirli sebeb için inen âyetin umumiliği hakkında, nüzûl sebebine tahsis edilip edilmeyeceğini tartışmışlarsa da , hiçbiri Kur’ân ve Sünnetin umumiliği belirli kişiye tahsis edilir, dememişlerdir. Bu konuda söylenebilecek tek söz, âyetin şahsın kişiliğine ait olması, benzerlerine teşmil edilmesidir. Âyetteki umumilik, lafza göre değildir. Belirli bir sebebi olan âyet, emir veya nehiy ifade ediyorsa bu, hakkında âyet inen kişi ile onun durumunda olan kişileri içine alır. Şayet, âyetin medih veya zemme işaret eden yönü varsa, bu da hakkında âyet inen kişi ile, onun durumunda olan kişileri içine alır.