Ihn:
Ihn, yün demektir. Özellikle farklı renklerdeki renkli yünler için kullanılır. "Ihn menfuş" ise, didilmiş, hallaçla atılmış yün demektir. Kıyamet günü evrenin hali tasvir edilmekte, insanların ders alması istenmektedir.
Iktahem:
Iktahem, düşünmeden bir işe kendini atmak mânâsına "kahame"den gelir. Hız ve tazyik ile bir şeye atılmak, saldırmak, kahramanlıkla hücum etmek demektir.
Iktahem, aynı zamanda şiddetle göğüs gerip saldırmaktır.
Isam:
Isam "Ismetun" kelimesinin çoğuludur. İsmet ise, insanın tutunduğu ip veya düğümdür. Burada maksat, nikâh akdidir.
Isla:
Isla, bir şeyi yakmak için ateşe atmak ve ateşe atıp durdurmaktır.
Isr:
Isr'ın lügat anlamı esaret ve hapistir, öyleki, altındakini ezen, yerinden kıpırdatmayan ağır yük ve bağ demektir ki, boyunduruk gibi, çok ağır anlaşma ve sözleşmeye, zor dayanılır ahitleşmeye ve bağımlılığa, akrabalık ve yakınlığa denir
Istafeynâhu:
Onu kirsiz, tertemiz kıldık. Bu kelime "safvet" kelimesinden türemiştir. Mânâsı: "En temizini seçmek" demektir. Maksat, Yüce Allah'ın peygamberliğe, dostluğa ve büyük imamete Hz. İbrahim (a.s.)'i seçmesidir.
Istıfa:
Istifa, bir şeyin safını, yani, en saf en halis olan özünü almaktır. Tasfiye, bir şeyin karışığını, bulanıklık şaibelerini giderip özünü bulup çıkarmak, saf olanı karışık olandan süzüp ayırmak demek olduğu gibi, istifa da en safisini seçip almaktır.
Bir madeni tasfiye edip cevherini almak bir istifa, o cevherler arasında herhangi bir şeye elverişli olanını seçip almak da yine istifadır.
Lügat açısından karışık olanı seçip ayıklamaya, bunları amaçlanan yönde geliştirmeye hedef tutan istifa kelimesinin bu işlevine "istifa kanunu" denir.
Ittıla':
Ittıla': Bir şeyin üzerine çıkmak demektir. İlmi olan ıttıla' ve "mütâlâa" buradan gelir. Ateşin, hayatın merkezi olan kalplerin içine kadar nüfuz etmesi, onu sarması, onlara muttali'/haberdar olması ateşin şiddetini anlatmak içindir.
"Muttali'" ifadesi de aynı köktendir. Muttali' olmak diye kullanırız. Kalbin muttali' olması, kalbin her yanını kuşatması, kalbin üstüne çıkması anlamındadır.
Iyn:
Iyn, geniş gözlüler, "ıynâun" kelimesinin çoğuludur.
Izîn:
Izîn, dağınık topluluklar demektir. Dağınık topluluk mânâsına gelen "ızzet" kelimesinin çoğuludur.
Şâir şöyle der:
Koşarak ona geldiler ve neticede minberinin etrafında grup grup oldular.[1]