Bu Blog içinde Ara

21 Haziran 2012 Perşembe

Yahudilerin ve Kâfirlerin Kalbleri-Kalpleri Taş Kesilenler

Yahudilerin ve Kâfirlerin Kalbleri-Kalpleri Taş Kesilenler


"Sonra bunun arkasından yine kalbleriniz katılaştı. Şimdi o, taş gibi, yahut daha katı. Çünkü taşın öylesi vardır ki, on­dan ırmaklar kaynar, öylesi vardır ki yarılıp ondan su fışkırır, öylesi de vardır ki Allah korkusuyla yukarıdan aşağı düşer (yüksekten aşağı yuvarlanır). Allah ne yaparsanız (hiç birin­den) gâfıl değildir" (Bakara, 2/74).
Yahudi ve kâfirlerin kalbleri bu âyette taşın sertliğine benzetilmiştir. Hattâ ondan da katıdır. Sonra Yüce Allah, taşlardan bazısının içerisinden rutubet ve su sızıp çıktığını anlattı. Allah korkusu onları yuvarlar, yani secdeye ka­panırlar. Katı kalbler ise, yumuşamaz, yaşarmaz, huşu duy­maz ve secdeye kapanmaz.[1] Kalblerin sertlikte daha sert şeyler var iken taşa benzetilmesi, taşın sertlikte mesel olarak darbedilmesindendir.[2]
Ayet, özel olarak İsrailoğullarını uyarmakta ve öncesinde yer alan 72-73. ayetlerde anlatılan ilahi bir mucizeye dikkatlerini çekerek onları gerçeği kabul etmeye çağırmaktadır.
Rivayetlere göre İsrailoğulları arasında zengin, yaşlı bir kişi vardı. Adamın tek oğlu bulunuyordu. Amcasının çocukları mirasa konmak için adamın oğlunu öldürmüşlerdi. Sonra da gelip kanını ve diyetini talep ediyorlardı. Cenab'ı Hakk onlara bir sığır kesmelerini emretti. Kesilen sığırın bir parçasının ölünün vücuduna vurulması halinde, ölünün dirileceğini ve kendisini kimin öldürdüğünü söyleyeceğini bildirdi. Nitekim sonuç öyle oldu. Ölü dirildi ve kendi diliyle katilini açıkladı. Böylece cinayet olayının üzerindeki perde kalktı ve mey­dana çıktı. (Bakara: 2/71-73)
Fakat neden böyle bir yola başvurulmuştu? Hiç şüphe yok ki Allah hiç bir sebep olmadan da ölüleri diriltmeye kadirdir. Öyleyse kesilen sığırla dirilen ölü arasında ne gibi bir bağlantı olabilir?
Bu sorunun cevabına şöyle yaklaşabiliriz. İs­railoğulları'na, etrafındaki putperest milletlerden etkilenerek edindikleri ineğe tapma ve ineğin kut­siyeti inançlarım kırmak için bir inek kurban et­meleri emredilmişti. Bu, onların imanlarının sınanmasaydı. Eğer gerçekten Allah'ın birliğine inanıyor ve ibadette başka bir şeyi O'na ortak koşmuyor­larsa, daha önceden taptıkları putu kendi elleriyle kırmalıydılar. Fakat bu zor bir sınavdı. Onlar inek kurban etmekten kaçınmaya çalıştılar; çünkü, bir tek Allah'a inançları henüz tam sağlanmamıştı. Bu görevden kurtulmak için ayrıntı üzerine ayrıntı sor­dular, fakat çok soru sordukça daha da köşeye sıkıştılar. O kadar ki, sonunda onlara açıkça, o dönemde özellikle tapmak için seçilen altın renkli ineği kurban etmeleri söylendi. (Bakara: 2/67-70)
Bütün bu olaylar Israiloğulları'nın gönlünde huşu, takva ve hassasiyet duygularını canlandır­malıydı. Aynı zamanda, geçen bunca ibret ve nasi­hat dolu hadiseler onları ikaz etmeliydi. Ama alman sonuç yine beklenen ve umulanların aksine idi. İs­rail oğullarının kalpleri gördükleri ayetlere ve ilahi mucizelere rağmen öğüt dinlemekten uzak oldu. Kalpleri, yumuşatılmak imkanı olmayan taşlar gibiydi, hatta taşlardan da katıydı. Çünkü kimi taşlardan ırmaklar akıtan gözeler kaynar, kimisin­den sular fışkırır, kimisi de Allah'ın haşyetinden dağlardan aşağı yuvarlanır. Hepsi kendi hesabına bir anlayış içerisindedir. Bu gerçek Kur'an'ın diliyle şöyle ifade edilir:
"Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O'nu tesbih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek tesbih etmesin; fakat siz onların tesbihlerini fark edemezsiniz. O Halim'dir, Gafur’dur." (İsra: 17/44)
Bu ayet (Bakara: 2/74) genel anlamı itibariyle müminleri de kapsamakta ve onları İsrailoğulları ile aynı duruma düşmemeleri konusunda uyarmak­tadır. Bu uyarının yer aldığı bir başka ayeti de Hadid Suresinde görmekteyiz.
"İnananların gönüllerinin Allah'ı anması ve on­dan inen gerçeğe içten bağlanması zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap ve­rilenler gibi olmasınlar, onların üzerinden uzun za­man geçti de kalpleri katılaştı, çoğu fasıklardır." (Hadid: 57/16) [3]



[1] Hakim Tirmizi, s.4; Zemahşerf, el-Keşşâf an Hakâiki't-Tenzll ve 'Uyûni'l-Akâvîl fi Vucûhi't-Te'vüil, I, 290-291, Beyrut-Lübnan, ts.
[2] Prof. Dr. Velî Ulutürk, Kur’an’da Temsili Anlatım (Emsâlü’l-Kur’an), İnsan Yayınları: 39.
[3] Necmettin Şahinler, Kur'an'da Sembolik Anlatımlar, Beyan Yayınları: 20-22.