Bu Blog içinde Ara

21 Haziran 2012 Perşembe

Birbirlerinin Koruyucu Giysisi Olanlar

Birbirlerinin Koruyucu Giysisi Olanlar


"Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz." (Bakara: 2/187)
İslam'ın ilk dönemlerinde Ramazan gecelerinde karı ile koca arasındaki cinsel ilişkiyi yasaklayan açık bir emir olmamasına rağmen, müslümanlar arasında bunun helal olmadığı konusunda belirsiz bir inanç vardı ve bazıları hanımlarının yanına vic­danen tedirginlik içinde yatıyorlardı. Bu devam ederse, suç ve günah teşkil eden zihni bir tavrın gelişme tehlikesi ortaya çıkabilirdi. Bu nedenle Al­lah, onları, vicdanlarına karşı kötü davranmamaları konusunda uyardı ve vicdanları rahat olarak bu fiili işleyebilmeleri için onu helal kıldı.
Ramazan'da yeme içme zamanı ile ilgili de bir yanlış anlama vardı. Bazıları yatsı namazından, ertesi gün güneş batıncaya dek yemek ve içmenin haram olduğu görüşündeydi. Bazıları, yatsı na­mazından sonra uyanık kalındığı sürece yenilip içileceğini, fakat uyunursa, yenilip içilmeyeceğini savunuyorlardı. Bu kendi uydurdukları fikirler ne­deniyle, çoğu zaman kendileri zahmet çekiyorlardı. Bu ayette onların yanlış anlamalarını ortadan kaldırıyor ve yeme içme yasağının günün ilk şafağından güneşin batışına; yeme, içme ve cinsel ilişki serbestisinin de güneşin batışından, günün ilk şafağına dek olacağı belirleniyor.
Fakat bizim bu ayette daha çok üzerinde dur­mak istediğimiz konu başlıkta da verdiğimiz gibi Yaratıcı Kudret'in "kadınların erkekler, erkek­lerinde kadınlar için birer giysi/örtü olması" gerçek­liğini ortaya koyan ifadesidir.
Elmalık, bu benzeşmenin iki noktasını şu şe­kilde tespit etmektedir:
a) Bir taraftan elbise gibi birbirinize sarılır, sar-malaşırsmız. Karı ve koca arasındaki ilişki, elbise­lerle beden arasındaki ilişki gibidir. Nasıl bu ikisi birbirine çok yakın, uygun ve aralarında hiçbir şey yoksa, aynı şekilde karı ve koca birbirleriyle çok yakın ilişki içindedirler ve birbirleri için karşılıklı birer sükûnet ve mutluluk kaynağıdırlar.
b)  Diğer taraftan elbisenin ayıpları örtmesi, soğuk ve sıcaktan koruması gibi, eşlerde birbir­lerinin halini gizleyip örter, namusunu koruyarak günahlardan uzaklaştırır.
"Eşlerin birbirlerinin giysisi/örtüsü olması" gerçeğini içeren bu ayet benim düşünceme göre "cin­sel hayatın sırlarının korunmasını" da içine alan anlamlı bir işaret taşımaktadır. Daha öz bir deyişle anlatmaya çalışırsak; eşler, aralarındaki cinsel davranışların açığa vurulmaması noktasında birbir­lerine güven vermelidirler. Çünkü cinsel davranışların açığa vurulacağı endişesi ve korkusu eşler arasında soğukluğa ve donukluğa neden olmaktadır. Böyle bir tavır cinsel hayatı olumsuz yönde etkileyebileceği için Allah Rasulü şöyle buyurmuşlardır:
"Kıyamet günü Allah katında insanların en şerlilerinden biri de kendisi karısıyla, karısı da ken­disiyle oynaşıp ilişkide bulunduktan sonra karısının sırrını (cinsel davranış özelliklerini) açığa vuran adamdır."[1]
Kur'an'ın -konumuzu aydınlatması açısmdan- kadm-erkek ilişkisi üzerine dikkatimizi çektiği bir başka ayette Rum Suresi'nin 21. ayetidir.
"Onun ayetlerinden biri de sizin için, kendile­rine ısınacağınız ve aranıza sevgi ve rahmet koysun diye nefislerinizden eşler yaratmasıdır. Bunda iyi düşünen bir toplum için elbette ayetler vardır." (Rum: 30/21)
Yaratıcının bir hikmeti gereğince insan, bir tek cins olarak değil, insan olarak birbirine eşit, figür ve form olarak aynı temel formüle sahip, fakat fark­lı fiziksel yapıya, farklı zihni ve psikolojik nitelik­lere, farklı duygu ve arzulara sahip olan iki ayrı cins halinde yaratılmıştır. Daha sonra bu ikisi arasında o denli mükemmel bir ahenk yaratılmıştır ki, her ikisi de diğerine mükemmel bir eş olur. Birinin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları tam anlamıyla diğerinin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarına karşıt gelir.
Kadın ile erkek arasındaki bu ahenk/düzen Al­lah tarafından, kadın ve erkeğin birbirlerinin doğal ihtiyaçlarını karşılamaları ve her ikisini birbirlerinde huzur ve sükunet bulmaları amacıyla kurul­muştur. Bu, Yaratıcı'nın bir taraftan insan neslinin devamını sağlamak, diğer taraftan da bir insan medeniyeti meydana getirmek için araç olarak seçtiği mükemmel bir düzendir.
Sevgi, kadın ve erkek arasındaki cazibenin itici gücüdür. Merhamet de, evlilik hayatında yavaş yavaş gelişen, eşlerin birbirlerine karşı nazik, hoşgörülü ve düşkün olmalarını sağlayan duygusal ilişkidir. Öyle ki yaşlılık döneminde cinsel sevgi as­gariye düşer ve iki eş birbirine gençliklerinde olduğundan daha fazla bağlı olabilirler. Yaratıcının insanın içine yerleştirdiği bu iki olumlu güç, insan­da varolan doğal arzuyu destekler niteliktedir. Bu istek ile arzu sadece huzur ve tatmin arar, böylece kadınla erkeği bir araya getirir. Bundan sonra bu iki güç -sevgi ve merhamet- ortaya çıkar ve birbir­lerinden ayrı ortamlarda yetişmiş olan iki yabancıyı o denli birbirine bağlar ki, bu ikisi hayatın bir çok zorluklarına rağmen yaşamaya devam ederler. Mil­yonlarca insanın kendi hayatında yaşayıp tecrübe ettiği bu sevgi ve merhamet ölçülüp tartılabilen maddi bir şey değildir. Bu iki özellik, ne insan vücudunu oluşturan yapısal elementlere bağlan­abilir, ne de bunların ortaya çıkışı ve doğuşu bir la­boratuarda incelenebilir. Bunun tek açıklaması Hikmet Sahibi Yaratıcının belirli bir gaye için bu özelliği insanın gönlüne yerleştirmiş olmasıdır İşte kadınla erkeğin birbirlerinin koruyucu giysisi/örtüsü olmasının hikmetini bu çerçevede aramak ve bulmak gerekir. [2]



[1] Müslim, K. Nikah, 2, 1437.
[2] Necmettin Şahinler, Kur'an'da Sembolik Anlatımlar, Beyan Yayınları: 39-43.