Bu Blog içinde Ara

19 Haziran 2012 Salı

MAL VE SERVET DÜŞKÜNÜ OLMANIN KÖTÜLÜĞÜ

MAL VE SERVET DÜŞKÜNÜ OLMANIN KÖTÜLÜĞÜ


Şeyh,imam İbn Recep el-Hanbeli


BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd, ancak Allah (c.c.) içindir. O'na hamdeder. O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden amel­lerimizin kötülüğünden O'na sığınırız. Allah (c c ) kimi hi­dayete erdirirse onu saptıracak, kimi de saptırırsa onu hida­yete erdirecek yoktur.
Allah'tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığına şehadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Rasulü'dür.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Allah'tan sakınılması gerektiği şekilde sakının ve ancak müslümanlar olarak ölün."

"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bir çok erkekler ve kadın­lar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akra­balık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Al­lah sizin üzerinizde gözetleyicidir.”

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”

Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu Allah'ın Kelamı, yol­ların en hayırlısı Muhammed'in (s.a.v.) yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup di­ne sokulan her amel bidat, her bidat sapıklık ve her sapık­lık da ateştedir.




Şeyh,imam İbn Recep el-Hanbel:

İmam Ahmed, en-Nesai, et-Tirmizi ve ibn Hibban sahihinde Resulullah’tan Ka’b ibn Malik’in hadisini rivayet ederler; Resulullah’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Koyunlar arasına salı verilen iki aç kurdun, koyunlara verdiği zarar mal ve mevki düşkünü olan bir kişinin dinine vereceği zarardan daha çok değildir.”

Bu hadisi Resulullah’tan ibn Umer, İbn Abbas, Ebu Hureyre, Usame İbn Zeyd, Cabir, Ebu Said El-Hudri ve Asim İbn Adiy el- Ensari rivayet etmişlerdir.

Cabir’in rivayetinde hadisin metni şu şekildedir:

İki haris, çok acıkmış kurdun, çobanı olmayan koyunlar arasında geceyi geçirmesi-ve koyunlara verecekleri zarar-mal ve mevki sevgisinin inanan kişinin dinine vereceği zarardan daha fazla olmayacaktır.”


Bu hadis, dünyalık mevki ve mal sevgisinin dine vereceği zararın çobanı olmayan koyunlar arasında geceleyen iki aç ve haris kurdun verebileceği zarardan daha az olmayacağını ve dünyalık mevki ve mal sevgisinin müslümanların dinini nasıl bozguna uğrattığını göstermek için Resulullah’tan bizlere verilen önemli bir benzetmedir.

Bu aç kurtların verecekleri zarardan, koyunların sadece küçük bir kısmı ya da hiçbirinin kurtulamayacağı açık bir gerçektir. Resulullah kişinin makam ve mal sevgisiyle dinine vermiş olduğu zararın, koyunlar arasındaki bu iki aç kurtların koyunlara verebilecekleri zarardan daha az olmayacağını bildirmiştir. Doğrusu; bu zarar ya daha kötüsü ya da aynısı olacaktır. Bu yüzden, bu göstermektedir ki; eğer müslüman bu dünyada mala ve makama aşırı sevgi beslerse, dininde hemen hemen hiç güvende kalma olmayacaktır. Aynen de, neredeyse koyunlardan hiç birinin aç kurtlardan kurtarılamayacakları gibi. Bundan dolayıdır ki, bu önemli karşılaştırma dünyadaki mevki ve mal sevgisinin kötülüğüne dair ciddi bir uyarı içermektedir.

MAL HIRSININ BİRİNCİ TÜRÜ


Mal hırsının birinci türü, kişinin mala, mülke aşırı sevgi beslemesi ve hatta onu elde etmek için amansızca çaba sarfedip; bu yolda ölçüsüz bir şekilde didinip çırpınmasıdır.

Bu hadis (iki aç kurt hadisi) mala olan hırsın görüldüğü bir duruma cevap olduğu rivayet edilmiştir. Taberani rivayet eder:

Asım ibni Ady dedi ki:

“Ben hayber ganimetlerinden yüz tane ganimet satın aldım ve bu Rasulullah’a ulaştı. Bunun üzerine Rasulullah dedi ki: “ İki haris, aç kurdun, sahibinin terkettiği bir koyun sürüsü arasında kalıp, koyunlara zarar vermesi, bir müslümanın  mevki ve mal hırsının dinine zarar vermesinden daha zararlı olmayacaktır.”

Mal kazanma peşinde ölçüsüzce hırsla çalışmak, kişinin değerli ömrünü hiç bir değeri olmayan şey için israf etmesinden başka bir şey değildir. Onun yerine, kişi cennette ebedi bir mutluluk ve yüksek bir mevki elde edebilirdi. Ama, kişi kendisine kararlaştırılmış olanın dışında bir şeyin kendisine gelmesinin mümkün olmadığı ve kendisi için çoktan belirlenmiş olan rızkına aşırı hırs sebebiyle bu mükafatı kaybetmiştir. İşin daha da kötü olan tarafı, bu kişinin biriktirmiş olduğu maldan bir fayda elde edememesi, onu başkalarına bırakmasıdır.

Kişi öldüğünde biriktirmiş olduğu malından ayrılacak ve onu arkasında bırakacaktır. Böyle bir durumda kişi malından sorumlu olacak, ama başka biri o maldan faydalanacaktır. Aslında bu kişi sadece kendisine teşekkür bile etmeyecek biri için mal topluyor. Oysa ki kendisi bundan dolayı kendisini affetmeyecek olan Allah’a kavuşacak. Bu durumun kendisi bile, gerçekte, mal hırsının kötülüğünü göstermeye yeterlidir.

Mal hırsı olan kişi değerli zamanını boş yere israf eder ve kendisine hiç bir fayda vermeyecek meşguliyetle zamanını geçirir. Ve sadece başka birine fayda sağlayacak malı(serveti) biriktirmek için kendisini tehlikeye maruz bırakır.

Şu şekilde söylendiği gibi:
     Yoksulluk korkusuyla günlerini mal toplamakla harcayan kişi
     Sonuç olarak sadece yoksulluk elde edecektir.

Yine şöyle söylenmiştir:

“Rızık, çoktan taksim edilmiştir ve malı için cimri olan biri zavallıdır. Adem oğlu! Eğer sen bu dünyayı elde etmek için çalışıyorsan, ne zaman ahireti elde etmek için çalışacaksın ? Eğer sen bu dünyada salih ameller işlemiyorsan, daha sonra hesap gününde ne yapacaksın ?”

Ibni Mesud şöyle dedi:

“ Yakin şudur ki; Allah’ı kızdırmanın yanında insanları razı etmezsin, Allah’ın vermiş olduğu şeyler için hiç kimseye hased etmezsin, ve sana verilmemiş bir şeyden dolayı da kimseyi suçlamazsın. Çünkü rızık aşırı hırslı olan biri tarafından verilemeyeceği gibi ondan(rızıktan) hoşlanmayan biri tarafından da engellenemeyecektir.
Gerçekte, Allah adaleti ile, sevinç ve huzuru, memnuniyete ve yakine bağlı olarak yaratmış, ve üzüntü ve kederlenmeyi, şüphe ve hoşnutsuzluğun sonucu olarak var etmiştir.

Seleften biri şöyle demiştir:

“Mademki kader bir gerçektir, o zaman hırs boşunadır. İnsanların karakterlerinde nankörlük olduğu için başka birine güvenmek, kişiyi, utanç duyacak hale maruz bırakacaktır. Ölüm herkesi beklediği için bu dünya ile yetinmek (tatmin olmak ) akılsızlıktır.”

Abdul Vahid ibn Zeyd Allah’a yemin ederek şöyle derdi:

“Kişinin dünyaya olan hırsı(aşırı arzusu), o kişiye en kötü düşmanından daha korkunçtur.”

O yine derdi ki:
“Dünyaya hırslı olmak iki türdür: Zararlı olan hırs ve faydalı olan hırs. Faydalı olan hırs, kişinin istek ve arzusunun Allah’a itaat etmek olması; zararlı olan hırs ise kişinin arzusunun bu dünya olmasıdır.”

Dünyaya aşırı düşkünlük, kişiye acı çektirir. Kendisini mal biriktirmekle meşgul ettiği için neşe, huzur elde edemez. Dünyaya dalmaktan ahirete zaman bulamaz ve yok olacak, fani şey ile meşgul olup; ebedi ve kalıcı olacak olanı unutur.
   
Şöyle denmiştir:

Servete düşkün olan kişiye imrenme
Daha ziyade böylesine nefretle bak.
Gerçekse bu kişi sahip oldukları sebebiyle
Hiçbir mutluluk duymadan kendini oyalar durur.
   
Alim biri dünyayı arzulayan kardeşine şöyle yazdı:

“Ahirete doğru ilerlerken, sen bu dünyayı arzulayan biri olmuşsun. Sen ne kadar da uzak durmaya çalışsan, bu dünyada acizlikler, belalar, hastalık ve kazalar senden ayrılmayacaktır. Bu, senin dünyayı arzulayan kişinin arzuladığı şeyden alıkonulduğunu, yine bu dünyadan uzak duran birinin rızkına razı olduğunu, yine çok fazla servete sahip olmasına karşın kişinin öldüğünü ve ne de az bir miktarla bu dünyada kişinin tam olarak yetinebildiğini görmemiş gibisin.”
        
Bir ilim ehli şöyle dedi:

“ En fazla huzursuzluğa sahip olan insanlar hasedçilerdir. En büyük mutluluğa sahip olanlar ise kanaatkar (halinden hoşnut) olanlardır. Istıraba, acıya direnmesi gerekenler açgözlü olanlardır. En basit ve hoş bir hayata sahip olanlar da bu dünyadan en fazla yüz çevirenlerdir. En büyük pişmanlık acısını yaşayacak kişi ameli ilmine ters olan (uymayan) alimdir.

MAL HIRSININ İKİNCİ ŞEKLİ

Birinci şekilde belirtilenlere ek olarak, mala düşkün olmanın ikinci şekli, kişinin insanların haklarını vermeyerek ve meşru olmayan yöntemlerle mal, mülk (sevet) edinmeye çalışmasıdır. Oysa ki bu, tamamen yasak olan bir aç gözlülük ve cimriliktir.

Allah şöyle buyurur:

“...kim nefsinin cimriliğinden hırsından korunursa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşr:9)

Sünen-i Ebu Davud’ta Abdullah ibn Amr’dan rivayetle Rasulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:

Cimriliğe (açgözlülüğe) dikkat edin, gerçekten cimrilik sizden öncekileri helak etti. O (cimrilik), onlara akrabalık bağlarını koparmayı emretti, böylece onlar akrabalık bağlarını kestiler. O, onlara cimri olmalarını emretti, böylece onlar cimri oldular ve o, onlara günah işlemelerini emretti ve böylece onlar da günah işlediler.”

Sahih-i Müslim’de Cabir’den (r.a) rivayetle Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Açgözlülüğe (hırs sahibi olmaya) dikkat edin çünkü, açgözlülük (hırs) sizden öncekileri helak etti. O, kendilerine haram olan bir şeyi helal yaptırdı ve birbirlerinin kanlarını döktürdü.”

 Alimlerden bazıları şöyle der:

“Hırs, insanı başkalarının haklarını vermemeye ve helal olmayan bir şeyi işlemeye sebep olan şiddetli bir arzulamadır.” Bunun aslı şudur ki; insan Allah’ın haram kıldığı, kendisi için yasakladığı şeylere istek duyar; öyle ki Allah’ın kendisine helal kıldığı kadınlar ve mallar ile hoşnut olmaz. Oysaki Allah bizlere yiyeceklerden, içeceklerden, giyeceklerden ve kadınlardan temiz olanları helal kılmıştır. Bizlere karşı savaşan kafirlerin mallarını ve kanlarını da helal kılmıştır. Yine, O, haksız yere insanların kanlarını dökmeyi ve mallarını gasp etmeyi haram kılmıştır. Bu yüzden, kendisine izin verilen, helal olan şeylerle yetinen kişi bir mümindir. Ve kendisine haram olan şeylere göz diken birinin yaptığı da imana aykırı olan bir hırstır.”

Bu yüzden, Rasulullah bizlere hırsın bir kişinin cimri olmasına, günah   işlemesine ve akrabalık bağlarını koparmasına sebep olduğunu bildirmiştir. Cimrilik, kişinin sahip olduğu varlığa açgözlü bir biçimde bağlı olmasıdır. Aynı şekilde hırs da kişinin sahip olmadığı şeyleri -bu malda olabilir başka bir şeyde- haksız bir şekilde meşru olmayan yollarla elde etmeye çalışmasıdır. Hatta hırsın bütün günahların başı olduğu söylenir. Bu, İbn Mesud ve seleften diğerlerinin hırs ve açgözlülükle ilgili açıklamalarıdır.

Bu durum Ebu Hureyre’nin hadisinden de anlaşılacaktır. O, Rasulullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:

Hırs ve iman bir müminin kalbinde bir arada bulunmaz.”

Diğer hadislerinde Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

İmanın en iyisi sabır ve itaattir.”

Burada sabır kişinin kendisini haram olan şeylerden alıkoyması olarak açıklandı ve itaat ise farz olan emirleri yerine getirmesi olarak açıklandı. Hırs bazen cimrilik anlamında veya cimrilik, hırs anlamında kullanılabilir. Buna rağmen, kök olarak ifade ettikleri anlam birbirlerinden farklıdırlar.
         Kişinin mala olan tutkusunun aşırı istek (hırs,tamah) seviyesine ulaşması o kişinin dininde eksilmeye sebep olacağı kesindir. Çünkü farz olan amelleri yapmama ve haram olan şeyleri işleme kişinin dinini noksanlaştırır; hatta sonunda kişi de imandan bir zerre hatta hiçbir şey kalmaz.