KIRÂATTE ÂLİ VE NÂZİL SENEDLER
Âli isnadı bilmek, sünnettir. Çünkü o, Allah'a kurbiyettir. Hadis uleması, bunu beş kısma ayırmıştır. Bunları, aşağıdaki şekilde sıralamayı uygun buldum.
1 - Sayı bakımından sağlam senedle Resûlullah'a (s.a.v.) dayanan rivayettir. Bu, âli senedin en efdali ve en değerlisidir. Günümüzde, şeyhler için geçerli olan en âli isnad, on dört raviden ibaret olan isnaddır. Bu isnad, İbnu Zekvan'ın rivayetiyle, İbnu Âmir'in kıraatına dayanır. Diğer âli isnad on beş raviden ibaret olan isnaddır. Bu da, Hafs'ın Âsım'dan, Ruveys'in Ya'kub'dan naklettiği kıraatla başlar.
2. Muhaddislere göre âli isnad, rivayeti; A'meş, Huşeym, İbnu Cüreyc, Evzaî ve Malik gibi hadis imamlarından birine dayamaktır. Kıraatta bunun benzeri, rivayeti, yedi kırâat imamından birine dayamaktır. Günümüzde, kırâat imamları için geçerli olan âli isnad, kıraati muttasıl bir senedle, on iki ravi ile Nâfi'e, on iki ravi ile de Âmir'e dayamaktır.
3. Muhaddislere göre âli isnad, Kütüb-i Sitte'den birinin rivayetine nisbetledir. Meselâ; ravi bir hadisi Kütüb-i Sitte'nin birinden rivayet etse, rivayet ettiği bu hadisi bir başka tarikten de rivayette bulunsa, ikinci rivayete göre birinci rivayet, nâzil isnad olur. Burada bunun benzeri, Teysir ve Şâtıbiyye gibi kıraatta meşhur olan kitablardan bazısına nisbetle yapılan isnad, âli isnaddır. Bu durumda âli isnadın; muvafakat, ebdâl, müsavat ve musafahat gibi nevileri ortaya çıkar.
M u v â f a k â t: Âli isnadda muvafakat şudur; Bir tarikin, kıraatta meşhur kitab sahiplerinden biriyle, şeyhinde toplanmasıdır. Şayet ravi, rivayetini şeyhinin tarikine göre yaparsa, isnad âli olduğu kadar, olmayabilir de. Kırâat İlminde bunun misali; İbnu Kesir'in kıraati, Bezzi'nin rivayeti, Ebû Rabia'dan İbnu Benân'ın tariki, İbnu'l-Cezeri'nin de bunları, Ebû Mansûr Muhammedu'bnu Abdilmelik b. Hayrûn'un «K i t â b u' l - M i f t â h»ı ile Ebû'l-Kerem eş-Şehrezûrinin «K i t â b u' l - M i s b â h»ından naklidir. Bütün bu zikredilenler kıraati, Abdu's-Seyyid b. Attâb'dan almışlardır. Cezeri'nin bu kıraati iki tarikten biriyle yapmasına, hadis ulemasının İstılahında, muvafakat adı verilir.
M ü s â v â t: Âli isnadda musâvât; ravi ile Resûlullah (s.a.v.), sahabî veya bunların dışında kitap sahiplerinden birinin şeyhine isnad edildiği gibi, kitap sahiplerinden biri ile Resûlullah'a, sahabiye veya bunların dışında sayıları zikredilenlere isnad edilmesidir.
M u s â f a h a: Âli isnadda musâfaha; bir ravinin isnadda, sayıca diğerinden bir fazla olmasıdır. Bu ravi sanki, bu kitab sahibiyle karşılaşmış, onunla musâfaha etmiş, bizzat kendisinden almış gibidir. Bunun misali; Nâfi'nin kıratıdır. Bu kıraati Şâtıbî; Ebû Abdillah Muhammedu'bnu Ali en-Nifferi, Ebû Abdillah ibnu Gulemi'l-Feres, Süleyman b. Necâh, ve başkaları, Ebû Amri'd-Dâni, Ebu'l-Feth Fârisu'bnu Ahmed, Abdulbâki İbnu'l-Hasan, ibrahimu'bnu Ömere'l-Mukri, Ebu'l-Huseyni'bnu Bûyân, Ebû Bekri'bnu'l-Eş'as, Ebû Neşît adıyla tanınan Ebû Ca'fer er-Rabe'î, Kâlûn ve Nâfi'den rivayet etmiştir.
İbnu'l-Cezerî de bunu; Ebû Muhammedi'bnu'l-Bağdâdî ve başkaları es-Saiğ, Kemâlu'bnu Fâris, Ebu'l-Yumnî'l-Kindî, Ebû'l-Kasım Hibetullah b. Ahmed el-Hariri, Ebû Bekri'l-Hayyât, el-Feradî ve İbnu Bûyân'dan rivayet etmiştir. İbnu'l-Cezeri'ye göre bu, müsavattır. Çünkü kendisi ile İbnu Bûyân arasında yedi ravi vardır. Şâtıbî ile kendisi arasındaki aded, aynıdır. Bu rivayeti İbnu'l-Cezerîden yapan kimse, Şâtıbî ile musafahat etmiş gibidir.
Ehli hadise göre yapılan bu taksim, ehli kurranın isnad durumlarını, kırâat, rivayet, tarik ve vecih gibi kısımlara ayırarak yaptığı taksime benzeyen bir taksimdir. Eğer ihtilaf; yedi, on veya diğer kırâat imamlarından birine ait olur, rivayet ve tarikler bunun üzerinde birleşirlerse,. buna kırâat denir. Eğer ihtilaf, bir imamdan rivayet eden raviye göre ise bu, rivayettir. Eğer ihtilaf, bu raviden sonra gelenlere ait ise bu, tarik'dir. Bunlardan hiçbiri bulunmayıp kırâat, tamamen kâriin ihtiyarına kalmışsa, bu da vecih'dir.
4- Şeyhin vefatı, aynı şeyden kırâat alan akranından önce olması, âli isnadın kısımlarındandır. Mesela; Tacu'bnu Mektûm'dan alınan kırâat, Ebu'l-Meâli İbnu'l-Lebbân'dan alınan kıraattan daha âli'dir. İbnu'l-Lebbân'dan alınan kırâat -Ebû Hayyan'dan alınan kıraatta müşterek olsalar bile- el-Burhanu'ş-Şamî'den alınan kıraattan daha âlidir. Çünkü ikinciye nazaran birincinin, üçüncüye nazaran ikincinin vefatı, daha öncedir.
5- isnadın âli olması, başka bir husus dikkate almakla değil, şeyhin vefatı veya zamanı dikkate almaksızın, diğer bir şeyhin vefatına göredir. Bazı muhaddisler; bir isnadın âli olabilmesi için, şeyhin ölümünden elli sene geçmesini şart koşmuşlardır. İbnu Mendeh bu süreyi otuz sene olarak tahdid etmiştir. Buna göre 863 senesinden itibaren İbnu'l-Cezeri'nin ashabından alınan kırâat, âli isnad olur. Çünkü İbnu'l-Cezeri'nin vefatından itibaren otuz sene geçmiş olur.
Yukarıdan beri naklettiğim hususları, usul-i hadis kitablarından topladım. Bunları kırâat kaideleri ile kıyasladım ki, benden önce bunu kimse yapmamıştı. Ben bu konuda. Allaha hamd ü senada bulunurum.
Âli isnadı ve kısımlarını anladıysan, nâzil isnadı da anlamış sayılırsın. Çünkü nâzil isnad, âli isnadın zıddıdır. Nazil isnadın zemmi, ravilerinin daha bilgin daha hafız, daha dikkatli, daha yüce, daha meşhur ve daha mutteki olmaması bakımındandır. Şayet böyle olsaydı, senedler arasında mezmum ve mefdul diye bir ayırım olmazdı.